Yeni Sayfa 19
Anayasa Mahkemesi
Başkanlığından:
Esas
Sayısı : 2005/89
Karar
Sayısı : 2006/120
Karar
Günü : 22.12.2006
İPTAL DAVASINI
AÇAN : Türkiye
Büyük Millet Meclisi üyeleri Kemal ANADOL, Kemal KILIÇDARO?LU ile birlikte 112
milletvekili
İPTAL DAVASININ
KONUSU : 3.7.2005
günlü, 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu’nun;
1 -
Tümünün şekil yönünden,
2 -
Geçici 1. maddesinin ise esas yönünden,
Anayasa’nın 2.,
10., 11., 44., 45. ve 88. maddelerine aykırılığı savıyla iptali ve Geçici 1.
maddesinin yürürlüğünün durdurulmasına karar verilmesi istemidir.
Yeni Sayfa 20
Anayasa Mahkemesi Başkanlığından:
Esas Sayısı : 2005/89
Karar Sayısı : 2006/120
Karar Günü : 22.12.2006
İPTAL DAVASINI AÇAN :
Türkiye Büyük Millet
Meclisi üyeleri Kemal ANADOL, Kemal KILIÇDARO?LU ile birlikte 112 milletvekili
İPTAL DAVASININ KONUSU :
3.7.2005
günlü, 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu’nun;
1 - Tümünün
şekil yönünden,
2 - Geçici
1. maddesinin ise esas yönünden,
Anayasa’nın 2., 10.,
11., 44., 45. ve 88. maddelerine aykırılığı savıyla iptali ve Geçici 1.
maddesinin yürürlüğünün durdurulmasına karar verilmesi istemidir.
I - İPTAL VE YÜRÜRLÜ?ÜN DURDURULMASI İSTEMİNİN
GEREKÇESİ
İptal ve yürürlüğün durdurulması istemini içeren
26.7.2005 günlü dava dilekçesinin gerekçe bölümü şöyledir:
“III- İPTAL İSTEMİNİN GEREKÇESİ
A- ?ekil Aykırılığı Nedeniyle İptal İsteminin
Gerekçesi
03.07.2005 tarih ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve
Arazi Kullanımı Kanununun Geçici Madde 1’inde,
‘11.10.2004 tarihinden önce tarım arazileri;
gerekli izinler alınmadan tarım dışı amaçlı kullanıma açılmış ve tarımsal
bütünlüğü bozmuyor ise söz konusu arazinin istenilen amaçla kullanımı için, altı
ay içerisinde Bakanlığa müracaat edilmesi,
hazırlanacak toprak koruma projesine uyulması ve tarım dışı kullanılan tarım
arazilerinin her metre karesi için beş Yeni Türk Lirası ödenmesi şartıyla izin
verilir.’
denilmiştir.
Bu hükmün 11.10.2004 tarihinden önce izin alınmadan tarım arazilerini tarım dışı
kullanıma açan kişi, kurum ve kuruluşlara, para cezası karşılığı af getirdiği
çok açıktır. ?öyle ki;
441 sayılı Tarım ve
Köyişleri Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında
Kanun Hükmünde Kararnamenin 2 nci maddesinin (i)
fıkrasında; ‘…tarım dışında kullanılmaya tahsis edilecek araziyi tespit etmek,
bunların kullanılmasına izin vermek…’, (t) fıkrasında; ‘Tarım alanlarının
gayesine uygun bir şekilde kullanılmasını sağlamak, denetlemek ve ilgili
kuruluşlarla işbirliği yapmak’ Tarım ve Köyişleri
Bakanlığının görevleri arasında sayılmıştır.
441 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 2
nci maddesi, 09.05.1985 tarihli ve 3202 sayılı
Kanunun 2 nci maddesi ile 28.1.2005 tarihli ve 5286
sayılı Kanun uyarınca çıkarılan Tarım Arazilerinin Korunması ve Kullanılmasına
Dair Yönetmelik ile; tarım arazilerinin korunması ve
yerleşim birimlerinin kurulması, geliştirilmesi, askeri, sanayi, ulaştırma,
eğitim, sağlık, turizm, depo ve antrepolar, haberleşme, sportif ve tarımsal
tesisler ile benzeri amaçlar için kullanılmasına ihtiyaç duyulan tarım
arazilerinin, tarım dışı amaç ile kullanılmasına izin verilmesiyle ilgili
hususlar düzenlenmiştir. Bu Yönetmelik’ten önce
belirtilen hususlar 10.08.2001 tarih ve 24489 ve 25.03.2005 tarih ve 25766
sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan yönetmeliklerle düzenlenmiştir.
Yapılan bu düzenleme ile,
11.10.2004 tarihinden önce gerekli izni almadan tarım arazilerini tarım dışı
kullanıma açan kişi, kurum ve kuruluşlar; adı geçen Bakanlığın iznini almaları
yolundaki yasal yükümlülüklerinden ve yükümlülüğü yerine getirmemiş olmaktan
doğan yaptırımdan kurtarılmakta yani affedilmektedirler.
5403 sayılı Kanunun Geçici 1 inci maddesinde;
simgesel bir mali yaptırım öngörülmesi, ‘…tarımsal bütünlüğü bozmuyor ise…’ (bu
ifade ile hangi hususun kastedildiği belirsizdir), ya da ‘…hazırlanacak toprak
koruma projesine uyulması…’ (üzeri betonla, ya da binayla kaplı olan alan için
bir toprak koruma projesi yapılmasının mümkün olamayacağı açıktır) şeklinde yer
alan ifadeler, yapılan düzenlemenin altındaki gerçek amacı yani tarım
arazilerini yasal yükümlülükleri yerine getirmeden amaç dışı kullananlara
getirilen ‘affı’ gizleyememektedir.
Anayasanın 88 inci maddesinin ikinci fıkrasında
kanun tasarı ve tekliflerinin TBMM’nde görüşülme usul ve esaslarının İçtüzükle
düzenleneceği açıklanmıştır.
Anayasa’nın 148
inci maddesinin ikinci fıkrasında, kanunların şekil bakımından denetlenmesinin,
son oylamanın öngörülen çoğunlukla yapılıp yapılmadığı hususu ile sınırlı
olduğu, 88 inci maddesinin ikinci fıkrasında, kanun tasarı ve tekliflerinin
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde görüşülme usul ve esaslarının İçtüzük’le
düzenleneceği belirtilmiş, TBMM İçtüzüğü’nün 92 nci
maddesinin ikinci fıkrasında da,
‘Genel veya özel af ilanını içeren tasarı veya
tekliflerin Genel Kurulda kabulü Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının
beşte üç çoğunluğunun kararı ile mümkündür. Gerekli çoğunluk, söz konusu tasarı
veya tekliflerin afla ilgili maddelerinde ve tümünün oylamasında ayrı
ayrı aranır. Tasarı veya teklif hakkında verilen
genel veya özel af ilanını içeren değişiklik önergesinin kabulü halinde, kabul
için gerekli beşte üç çoğunluğun tespiti için bu önergenin oylanması açık oylama
suretiyle tekrarlanır.’
denilmiştir.
5403 sayılı Kanunun gerek Geçici 1 inci maddesi, gerek tümü Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kurulunda oylanırken beşte üç çoğunluk aranmamıştır. Başkan
tarafından 03.07.2005 tarih ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı
Kanunu Tasarısının açık oylama sonucu ‘Kabul: 216’ olarak açıklanmıştır(TBMM.
Genel Kurul Tutanağı, 22. Dönem 3.Yasama Yılı, 125. Birleşim 03/Temmuz/2005
Pazar).
Bu durumda, 5403 sayılı Kanun
Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının beşte üç çoğunluğu yani 330 kabul
oyu ile kabul edilmediğinden, TBMM İçtüzüğü’nün 92 nci
maddesine, dolayısı ile Anayasanın 88 inci maddesinin ikinci fıkrasına ve son
oylamanın Anayasa’da öngörülen çoğunlukla yapılmamış olması nedeniyle Anayasa
Mahkemesi’nin şekil bakımından denetim alanına giren bir durum ortaya çıkmış
bulunmaktadır.
Anayasanın herhangi bir hükmüne aykırı bir durumun
Anayasanın 11 inci maddesinde ifade edilen Anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı
ve Anayasanın 2 nci maddesinde yer alan hukuk
devleti ilkeleri ile bağdaşması da mümkün değildir.
Anayasanın 148 inci maddesine göre Anayasa
Mahkemesinin denetim alanına giren ve yukarıda açıklanan nedenlerle Anayasanın
2, 11 ve 88 inci maddelerine aykırı bir görünüm taşıyan söz konusu şekil
bozukluğu nedeniyle 03.07.2005 tarih ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi
Kullanımı Kanununun tüm maddelerinin iptal edilmesi gerekmektedir.
B. Esas Aykırılığı Nedeniyle İptal İsteminin
Gerekçesi
03.07.2005 tarih ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve
Arazi Kullanımı Kanununun Geçici Madde 1 hükmü, yasadışı işgalle tarım
arazilerimizi yok eden uygulamalara ‘af’ getirdiğinden, yapılan bu düzenleme,
yasaların kamu yararına dayanması ilkesiyle bağdaşmamaktadır.
Anayasa Mahkemesi kararında
vurgulandığı üzere, hukuk devletinin vazgeçilmez öğeleri içinde yer alan
yasaların kamu yararına dayanması ilkesiyle bütün kamusal girişimlerin temelinde
bulunması doğal olan kamu yararı düşüncesinin yasalara egemen olması ve
özellikle bir ülkenin en önemli doğal kaynaklarından olan tarım alanlarımızın
korunması için yasa koyucunun bu esası gözardı
etmemesi ve bunu en iyi şekilde yansıtması zorunludur.
Yasama erkinin kamu yararı amacına yönelik olarak
kullanılmaması halinde yasama yetkisinin saptırılması olayı ortaya çıkar.
Anayasa’da belirtilen amacı ya da kamu yararını gerçekleştirmek için kanunla
yapılacak olan düzenleme, kanun koyucunun yapacağı tercihlere göre
şekillenecektir; yani kanun koyucu, Anayasa’da belirtilen amacı veya kamu
yararını gerçekleştirmek için getireceği çözümü seçmekte serbesttir. Burada
takdir yetkisi kanun koyucuya aittir ve bu husus, Anayasa Mahkemesi’nin denetim
alanına girmez.
Fakat kanun koyucunun, Anayasa’nın gösterdiği
amacın veya kamu yararının dışında kişisel, siyasal ya da saklı amaç güttüğü;
bir başka amaca ulaşmak için bir konuyu kanunla düzenlediği durumlarda, ‘yetki
saptırması’ adı verilen durum ortaya çıkar ve bu
durum, kuşkusuz, Anayasa Mahkemesi’nin denetim alanına girer. Anayasa Mahkemesi,
denetlediği kanunun kamuya yararlı olup olmadığını değil;
fakat, gerçekten kamu yararını gerçekleştirmek için yapılıp yapılmadığını
denetleyebilir.
Anayasa Mahkemesi, ‘iptali istenen hükümle kapalı
olarak bir amaç güdülüp güdülmediğini’ araştırabildiğini, çeşitli kararlarında
ifade etmiştir; ama kanun koyucunun saklı amacını ortaya koyabilmek, her zaman
kolay değildir. (Bkz. E.1978/31, K. 1978/50, K.t. 02.11.1978; E. 1963/124, K.
1963/243, K.t. 11.10.1963 sayılı Anayasa Mahkemesi Kararları)
Anayasa Mahkemesi’nin bu tür denetimlerinde,
kanunun gerekçesinden, yasama organındaki görüşmelerden veya yapılan
düzenlemenin daha çok siyasal nedenlere dayanıp dayanmadığı hususlarından
yararlanarak sonuca vardığı görülmektedir. (Bkz. E. 1963/124, K. 1963/243, K.t.
11.10.1963; E. 1963/145, K. 1967/20, K.t. 27.06.1967; E. 1988/14, K. 1988/18,
K.t. 14.06.1967 sayılı Anayasa Mahkemesi Kararları)
Kanun koyucu, takdirine bırakılmış konularda,
düzenleme yetkisini kullanırken, kuşkusuz, Anayasa kuralları ile kamu yararının
ve kamu düzeninin gereklerine ve hukukun genel ilkelerine de bağlı kalmak
durumundadır. (Bkz. E. 1980/1, K. 1980/25, K.t. 29.04.1980; E. 1963/124, K.
1963/243, K.t. 11.10.1963 sayılı Anayasa Mahkemesi Kararları) Bu, Anayasa’nın
üstünlüğü ve bağlayıcılığı ilkesinin gereğidir.
Geçmişte yaşanan imar aflarının sorunu çözmediği,
aksine yeni sorunların kaynağı olduğu ortadadır. Geçici madde 1 ile af edilmeye
çalışılan bu tür tarım dışı işgaller bir kez yasal güvenceye kavuştuklarında,
çığ gibi büyüyen af beklentileri ve zincirleme aflarla, doğal kaynak
kayıplarımızı katlanarak artıracaktır.
Metrekare başına beş YTL yaptırım uygulaması,
Hazine’ye para girişi olacağı gibi bir yanılgıya yol açmakla birlikte (yasaya
göre önemli bir beklenti), sağlanmakta olan çeşitli özendirici uygulamalar,
parasal kolaylıklar ve bağışıklıklar birlikte değerlendirildiğinde, toplanacak
miktarın çok üzerinde mali kaynağın, doğal kaynak yıkımına transfer edilmekte
olduğu görülecektir.
Açıklanan nedenler, 5403 sayılı Kanunun Geçici
madde 1 hükmü ile yapılan düzenlemenin temel hedefinin, amaç dışı kullanılan
tarım arazilerine af getirmek olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.
Yasaların kamu yararına dayanmadığı bir yönetim ve
bu alanda yetki saptırılması durumu hukuk devleti adı verilen yönetimle ve hukuk
devletini cumhuriyetin nitelikleri arasında sayan Anayasanın 2
nci maddesi ile bağdaşmaz.
Anayasa’nın 44. maddesinde, ‘Toprağın verimli
olarak işletilmesini korumak ve geliştirmek’; 45 inci maddesinde, ‘…tarım
arazileri ile çayır ve meraların amaç dışı kullanılmasını ve tahribini önlemek’;
Devlet’in görevleri arasında gösterilmiştir. Tarım arazilerini amaç dışı
kullanımlara açanlara af getiren düzenleme, Devlet’e bu konuda verilen görevler
ile bağdaştırılamayacağından Anayasa’nın 44 ve 45 inci maddelerine de aykırı
düşmektedir.
Diğer yandan iptali istenen Geçici madde 1’de, amaç
dışı kullanılan tarım arazilerine, her metrekaresi için beş YTL karşılığında
izin verilmesi öngörülmüştür. O halde yalnız maddi olanakları uygun olanlar
getirilen bu af’tan yararlanabilecekler, uygun olmayanlar ise,
yararlanamayacaklardır. Böyle bir durumun, Anayasa’nın 10 uncu maddesinde ifade
edilen ‘kanun önünde eşitlik’ ilkesine aykırı olduğu kuşkusuzdur.
Anayasa’nın 10 uncu maddesinde ‘Herkes, dil, ırk,
renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle
ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya
sınıfa imtiyaz tanınamaz. Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde
kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.’
denilmektedir. Bu kural, birbiri ile aynı durumda olanlara ayrı kuralların
uygulanmasını, ayrıcalıklı kişi ve toplulukların yaratılmasını engellemektedir.
Aynı durumda olanlar için farklı düzenlemeler getirmek eşitlik ilkesine
aykırılık oluşturur Anayasa’nın amaçladığı eşitlik, mutlak ve eylemli eşitlik
olmayıp hukuksal eşitliktir. Aynı hukuksal durumlar aynı, ayrı hukuksal durumlar
farklı kurallara bağlı tutulursa Anayasa’nın öngördüğü eşitlik ilkesi çiğnenmiş
olmaz.
Tarım arazilerini tarım dışında kullananlar, yasal
yükümlülükleri olan gerekli izni Tarım ve Köyişleri
Bakanlığından almayan kişi, kurum ve kuruluşlar olduklarından aynı hukuki
durumda oldukları açıktır. Bunlar arasında maddi durumlarına göre ayrıcalık
yaratılmasının, hiçbir haklı nedeni olamaz. Bu nedenle yapılan bu düzenleme
Anayasa’nın 10 uncu maddesine de aykırıdır.
Bir yasa kuralının Anayasanın herhangi bir kuralına
aykırılığının tespiti onun kendiliğinden Anayasanın 11 inci maddesine de
aykırılığı sonucunu doğuracaktır (Anayasa Mahkemesinin 03.06.1988 tarih ve E.
1987/28, K. 1988/16 sayılı kararı, AMKD.,
sa. 24, shf.225).
Açıklanan nedenlerle, 03.07.2005 tarih ve 5403
sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunun Geçici madde 1’i Anayasa’nın 2,
10, 11, 44 ve 45 inci maddelerine aykırı olup, iptali gerekmektedir.
IV - YÜRÜRLÜ?Ü DURDURMA İSTEMİNİN GEREKÇESİ
03.07.2005 tarih ve 5403 sayılı
Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununun Geçici madde 1’i, Anayasa’nın 2, 10,
11, 44 ve 45 inci maddelerine açıkça aykırı olduğu ve ülkenin en önemli doğal
kaynaklarından olan tarım alanlarımızın korunması konusunda Devlet’e verilen
görevlerle bağdaşmadığı, yasadışı işgalle tarım arazilerimizi yok eden
uygulamalara ‘af’ getirdiği için uygulanması halinde, sonradan giderilmesi güç
ya da olanaksız zararlar doğabilecektir.
Bu nedenle, iptali istenen bu hükmün iptal davası
sonuçlanıncaya kadar yürürlüğünün de durdurulması gerekmektedir.
V - SONUÇ VE İSTEM
Yukarıda açıklanan gerekçelerle 03.07.2005 tarih ve
5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununun;
1) 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14,
15, 16, 17, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 24, 25, 26, 27, 28 ve 29 uncu maddelerinin
ve Geçici Madde 1 ve Geçici Madde 2’nin, Anayasa’ya şekil aykırılığı nedeniyle
aykırı oldukları için iptallerine,
2) Geçici Madde 1’in, Anayasa’nın 2, 10, 11, 44 ve
45 inci maddelerine aykırı olduğu için iptaline ve iptal davası sonuçlanıncaya
kadar yürürlüğünün durdurulmasına karar verilmesine ilişkin istemimizi saygı ile
arz ederiz. 26.7.2005”
II - YASA METİNLERİ
A-
İptali İstenilen Yasa Kuralları
19.7.2005 günlü, 25880
sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 3.7.2005 günlü, 5403 sayılı Toprak Koruma ve
Arazi Kullanımı Kanunu’nun tümünün şekil yönünden iptali istenilmiştir.
5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı
Kanunu’nun esas yönünden iptali istenen Geçici 1. maddesi şöyledir:
“GEÇİCİ MADDE 1- 11.10.2004
tarihinden önce tarım arazileri; gerekli izinler alınmadan tarım dışı amaçlı
kullanıma açılmış ve tarımsal bütünlüğü bozmuyor ise söz konusu arazinin
istenilen amaçla kullanımı için, altı ay içerisinde Bakanlığa müracaat edilmesi,
hazırlanacak toprak koruma projesine uyulması ve tarım dışı kullanılan tarım
arazilerinin her metre karesi için beş Yeni Türk Lirası ödenmesi şartıyla izin
verilir.”
B - Dayanılan ve İlgili Görülen Anayasa Kuralları
Dava dilekçesinde, Anayasa’nın 2.,
10., 11., 44., 45. ve 88. maddelerine dayanılmış, 87. maddesi ile ilgili
görülmüştür.
III - İLK İNCELEME
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 8. maddesi uyarınca
Tülay TU?CU, Haşim KILIÇ, Sacit ADALI, Fulya
KANTARCIO?LU, Ahmet AKYALÇIN, Mehmet ERTEN, A. Necmi
ÖZLER, Serdar ÖZGÜLDÜR, ?evket APALAK, Serruh KALELİ
ve Osman Alifeyyaz PAKSÜT’ün
katılımlarıyla 19.9.2005 günü yapılan ilk inceleme toplantısında, “3.7.2005
günlü, 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı
Kanunu’nun tümünün şekil yönünden, Geçici 1. maddesinin esas yönünden
iptallerine ilişkin istemin, dosyada eksiklik bulunmadığından esasının
incelenmesine, Geçici 1. maddesinin yürürlüğünün durdurulmasına ilişkin istemin,
bu konudaki raporun hazırlanmasından sonra karara bağlanmasına,” OYBİRLİ?İYLE
karar verilmiştir.
IV - ESASIN İNCELENMESİ
Dava dilekçesi ve ekleri, işin esasına ilişkin
rapor, iptal konusu kurallar, dayanılan ve ilgili görülen Anayasa kuralları ve
bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra
gereği görüşülüp düşünüldü:
A - Yasa’nın ?ekil Yönünden İncelenmesi
Dava dilekçesinde, 5403 sayılı Yasa’nın Geçici 1.
maddesi ile getirilen hüküm imar affı niteliğinde olduğundan TBMM İçtüzüğü’nün
92. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca, af kanunlarının kabulü için geçerli olan
beşte üç çoğunluğun bu Yasa’nın kabulünde gerçekleşmediği, bu durumun ise
Anayasa’nın 2., 11. ve 88. maddelerine aykırı olduğu
belirtilerek anılan Kanunun tümünün şekil yönünden iptali istenilmiştir.
2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 29. maddesine göre Anayasa Mahkemesi,
kanunların, kanun hükmünde kararnamelerin ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğü’nün Anayasa’ya aykırılığı hususunda ilgililer tarafından ileri sürülen
gerekçelere dayanmaya mecbur değildir. Anayasa Mahkemesi taleple bağlı kalmak
kaydıyla başka gerekçe ile de Anayasa’ya aykırılık kararı verebilir. Bu nedenle,
kural Anayasa’nın 87. maddesi yönünden de incelenmiştir.
Anayasa’nın 148. maddesinin ikinci fıkrasında,
kanunların şekil bakımından denetlenmesinin, son oylamanın öngörülen çoğunlukla
yapılıp yapılmadığı hususu ile sınırlı olduğu, 88. maddesinin ikinci fıkrasında,
kanun tasarı ve tekliflerinin Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde görüşülme usul ve
esaslarının İçtüzük’le düzenleneceği belirtilmekte, Anayasa'nın "Toplantı ve
karar yeter sayısı" başlıklı 96. maddesinin birinci fıkrasında ise
"Anayasada, başkaca bir hüküm yoksa, Türkiye Büyük
Millet Meclisi üye tamsayısının en az üçte biri ile toplanır ve toplantıya
katılanların salt çoğunluğu ile karar verir; ancak karar yeter sayısı hiçbir
şekilde üye tamsayısının dörtte birinin bir fazlasından az olamaz"
denilmektedir. Buna göre, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin toplantı yeter
sayısının oluşması için en az 184 milletvekilinin hazır bulunması gerekmektedir.
Karar yeter sayısını kural olarak toplantıya katılanların salt çoğunluğu
oluşturmakta ise de bu sayı, hiçbir biçimde üye tamsayısının dörtte birinin bir
fazlası olan 139'dan az olamamaktadır.
Anayasa’nın 87. maddesinde 2001
yılında yapılan değişiklikten önce Meclis’in çıkarmış olduğu af kanunları ile
diğer kanunlar arasında çıkarılış yöntemi açısından herhangi bir farklılık
bulunmamakta idi. Ancak, 3.10.2001 tarihinde yapılan Anayasa değişikliği ile
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin genel ve özel af ilanına TBMM üye tamsayısının
beşte üç çoğunluğu ile karar verebileceği öngörülmektedir.
Buna göre, genel veya özel af ilanına karar verme
yeter sayısı en az, Meclis üye tamsayısının beşte üçü olan 330’dur.
Bu durumda Anayasa’nın 87. maddesinde düzenlenen
genel ve özel affın kapsamının maddi ceza hukuku anlamındaki afla sınırlı
tutulup tutulmayacağını veya her türlü affın bu kapsamda değerlendirilip
değerlendirilmeyeceğini belirlemek gerekmektedir.
Ceza hukukunun genel ilkelerine göre genel af
halinde, kamu davası ve hükmolunan cezalar bütün neticeleri ile birlikte ortadan
kalkar. Özel af halinde ise, hapis cezasının infaz kurumunda çektirilmesine son
verilebilir veya infaz kurumunda çektirilecek süresi kısaltılabilir ya da adli
para cezasına çevrilebilir. Genel af hem cezayı, hem de suçu kaldırmakta, oysa
özel af ise hükmedilmiş olan cezayı ortadan kaldırmakta, azaltmakta veya başka
bir cezaya çevirmektedir.
Anayasa’nın 87. maddesinde belirtilen genel ve özel
af kavramları ceza hukukuna özgü kavramlar olup, ceza hukuku alanı dışında
kullanılmamaktadır. Bu kavramların tanımları, hüküm ve sonuçları da ceza
hukukunda düzenlenmiştir. Nitekim, Anayasa’da
belirtilen genel ve özel af kavramları yürürlükten kalkan 765 sayılı Türk Ceza
Kanunu’nun 97. ve 98. maddeleri ile 1.6.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237
sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 65. maddesinde yer almıştır. Ayrıca, Anayasa’da
öngörülen nitelikli çoğunluk aranmasına ilişkin değişiklik, ceza hukuku
anlamında çıkarılan af yasalarının toplum vicdanında meydana getirdiği ağır
sarsıntılar nedeniyle yapılmıştır.
Anayasa’nın 76. maddesinin ikinci fıkrasında
“…taksirli suçlar hariç toplam bir yıl veya daha fazla hapis ile ağır hapis
cezasına hüküm giymiş olanlar; zimmet, ihtilas, irtikap,
rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı
iflas gibi yüz kızartıcı suçlarla, kaçakçılık, resmi ihale ve alım satımlara
fesat karıştırma, Devlet sırlarını açığa vurma, terör eylemlerine katılma ve bu
gibi eylemleri tahrik ve teşvik suçlarından biriyle hüküm giymiş olanlar, affa
uğramış olsalar bile milletvekili seçilemezler.” , Anayasa’nın 169.
maddesinin üçüncü fıkrasında ise “… münhasıran
orman suçları için genel ve özel af çıkarılamaz. Ormanları yakmak, ormanı yok
etmek veya daraltmak amacıyla işlenen suçlar genel ve özel af kapsamına
alınamaz.” denilmektedir. Bu hükümler de, Anayasa’nın 87. maddesinde
düzenlenen genel ve özel af kavramlarının maddi ceza hukuku ile ilgili olduğunu
göstermektedir.
Bu nedenlerle Anayasa’nın 87. maddesinde düzenlenen
genel ve özel af kavramlarının kapsamını maddi ceza hukuku ile sınırlı olarak
anlaşılması gerekmektedir.
İmar affı niteliğinde olması ve buna ilişkin şekil
şartlarına uyulmaması nedeniyle Anayasa’ya aykırı olduğu ileri sürülen 5403
sayılı Yasa’nın Geçici 1. maddesinin maddi ceza hukuku anlamında sayılan bir suç
ve cezayı içermemesi nedeniyle genel veya özel af kapsamına alınması kabul
edilemez. Söz konusu Yasa’nın kabulünde aranması gereken çoğunluk Anayasa’nın
96. maddesinde belirtilen çoğunluk olup, bu ise en az 139 kabul oyunu ifade
eder.
İptali istenilen 5403 sayılı Yasa'nın son oylaması,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu'nda elektronik oylama cihazıyla açık
oylama şeklinde yapılmış ve sonuçta kullanılan 216 oyun kabul oyu olduğu
anlaşılmıştır. Bu durumda, 5403 sayılı Yasa'nın kabulüne ilişkin son oylamanın,
Anayasa'nın 96. maddesinde öngörülen çoğunlukla yapıldığı anlaşıldığından şekil
yönünden iptal isteminin reddi gerekir.
B - Geçici 1. Maddenin Esas Yönünden İncelenmesi
Dava dilekçesinde; iptali istenen Geçici 1.
maddenin, yasa dışı işgalle tarım arazilerini yok eden uygulamalara af
getirdiği, yapılan bu düzenlemenin yasaların kamu yararına dayanması ilkesiyle
bağdaşmadığı ve Devlete bu konuda verilen görevlere uymadığı, ayrıca, Geçici 1.
maddede amaç dışı kullanılan tarım arazilerine, her metrekaresi beş Yeni Türk
Lirası karşılığında izin verilmesinin öngörülmüş olması nedeniyle maddi
olanakları olmayanların bu aftan yararlanamayacağı, bu nedenlerle dava konusu
düzenlemenin Anayasa’nın 2., 10., 11., 44. ve 45.
maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Yasa’nın iptali istenen Geçici
1. maddesinde; 11.10.2004 tarihinden önce gerekli izinler alınmadan tarım dışı
amaçlı kullanıma açılmış olan tarım arazilerinin, tarımsal bütünlük bozulmadığı
takdirde, altı ay içerisinde Bakanlığa müracaat edilmesi, hazırlanacak toprak
koruma projesine uyulması ve tarım dışı kullanılan tarım arazilerinin her metre
karesi için beş Yeni Türk Lirası ödenmesi halinde, tarım dışı amaçlı kullanımı
için izin verileceği belirtilmektedir.
Anayasa’nın 2. maddesinde
belirtilen hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun, insan haklarına
saygılı, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adil bir hukuk
düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan
kaçınan, hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık,
yasaların üstünde Anayasa ve yasa koyucunun da uyması gereken temel hukuk
ilkelerinin bulunduğunun bilincinde olan devlettir.
Hukuk devletinin öğeleri arasında, yasaların kamu
yararına dayanması ilkesi de vardır. Bu ilkenin anlamı kamu yararı düşüncesi
olmaksızın herhangi bir yasa kuralının konulamayacağıdır.
Anayasa, yasa koyucuya, toplumsal ihtiyaçlar
doğrultusunda tarımsal alanda düzenleme yapma yetkisi vermektedir. Ancak yasa
koyucu bu yetkiyi kullanırken, kamu yararı amacını gütmek ve Anayasa’nın ilgili
diğer kurallarına da uymak zorundadır.
Yasa’nın genel gerekçesinde, hukuk sistemimizde yer
alan bazı kanunlarda toprakların durumunun yalnızca mülkiyet gözetilerek ele
alındığı, toprakların üretim gücünün korunması, geliştirilmesi ve tarım
işletmelerinde optimum parsel büyüklüğü oluşturması
gibi durumları düzenleyen özel bir kanun çıkarılmadığı, toprak varlığımızın
yoğun ve yaygın bir şekilde kaybolmasına neden olan bu yasal boşluğu gidermek ve
tarımın en önemli girdilerinden olan toprağın, tarımın diğer konularıyla
birlikte ele alınmasını ve hizmetlerin bütünlük içerisinde yürütülmesini
sağlamak, arazilerin ekonomik ve ekolojik kazanımlar gözetilerek planlı kullanım
ilkelerini belirlemek amacıyla bu Kanun Tasarısının hazırlandığı belirtilmiştir.
Geçici 1. maddenin gerekçesinde ise söz konusu
arazilerin tarımsal niteliği geri kazanılmayacak şekilde bozulduğu için böyle
bir düzenlemeye gidilmesine ihtiyaç duyulduğu belirtilmiştir.
İptali istenen kuralda, tarım arazilerinin tarım
dışı amaçla kullanılabilmesi için belirli koşulların yanında, tarımsal
bütünlüğün bozulmamasının ve hazırlanacak toprak koruma projesine uyulmasının
gerektiğinin belirtilmesi karşısında Yasa’nın kamu yararı amacı dışında
çıkarıldığı söylenemez.
Anayasa’nın 10. maddesinde öngörülen yasa önünde
eşitlik ilkesi, hukuksal durumları aynı olanlar için söz konusudur. Bu ilke ile
hukuksal eşitlik öngörülmektedir. Eşitlik ilkesinin amacı, aynı hukuksal durumda
bulunan kişilerin aynı işleme bağlı tutulmalarını sağlamak ve yasalarla kişiler
arasında ayrım yapılmasını ve ayrıcalık tanınmasını önlemektir. Bu ilkeyle, aynı
durumda bulunan kimi kişi ve topluluklara ayrı kurallar uygulanarak kanun önünde
eşitliğin çiğnenmesi yasaklanmıştır.
İptali istenen Geçici 1. madde yasada öngörülen
koşulları yerine getiren herkese aynı olarak uygulanacağından, Anayasa’da
öngörülen eşitlik ilkesine aykırı değildir.
Anayasa’nın “Tarım, hayvancılık ve bu üretim
dallarında çalışanların korunması” başlıklı 45. maddesinde, “Devlet tarım
arazileri ile çayır ve meraların amaç dışı kullanılmasını ve tahribini
önlemek …için gereken tedbirleri alır” hükmüne
yer verilmiş, ancak bu tedbirlerin türü ile uygulanma yöntemi yasa koyucunun
takdirine bırakılmıştır.
Söz konusu yerlerin korunması ve amacına uygun
kullanılmasını sağlamak için iptali istenen maddenin de yer aldığı 5403 sayılı
Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanunu çıkartılmış bulunmaktadır. Kanunda bu
konu ile ilgili düzenlemeler yer almış ve iptali istenen hüküm ile de tarım
arazisi olan ancak, tarım dışı amaçla kullanılan arazilerin belirli şartların
gerçekleştirilmesi halinde kullanılmasına izin verilmiştir. Geçici 1. maddede
belirtilen iznin verilebilmesi için diğer koşulların yanında tarım arazisinin
tarım dışı kullanımının tarımsal bütünlüğü bozmaması, hazırlanacak olan toprak
koruma projesine uyulması şartları öngörülmüştür. Konulan bu şartlar tarım
arazilerinin korunmasını sağlamaya yönelik olup, bunlar gerçekleşmedikçe tarım
arazisinin tarım dışı amaçla kullanılmasına izin verilmesi söz konusu
olmayacaktır
Bu nedenle kural Anayasa’nın 2.,
10. ve 45. maddelerine aykırı değildir.
Kuralın Anayasa’nın 11. ve 44. maddeleri ile ilgisi
görülmemiştir.
Cafer ?AT bu görüşe katılmamıştır.
V - YÜRÜRLÜ?ÜN DURDURULMASI İSTEMİ
3.7.2005 günlü, 5403 sayılı “Toprak Koruma ve Arazi
Kullanımı Kanunu”nun Geçici 1. maddesi, 22.12.2006 günlü, E. 2005/89, K.
2006/120 sayılı kararla reddedildiğinden, bu maddeye ilişkin YÜRÜRLÜ?ÜN
DURDURULMASI İSTEMİNİN REDDİNE, 22.12.2006 gününde OYBİRLİ?İYLE karar
verilmiştir.
VI
- SONUÇ
3.7.2005 günlü, 5403 sayılı “Toprak Koruma ve Arazi
Kullanımı Kanunu”nun;
1 - ?ekil yönünden Anayasa’ya aykırı olmadığına ve
iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİ?İYLE,
2 - Geçici 1. maddesinin Anayasa’ya aykırı
olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, Cafer ?AT’ın
karşıoyu ve OYÇOKLU?UYLA,
22.12.2006 gününde karar verildi.
Başkan
Tülay TU?CU |
Başkanvekili
Haşim KILIÇ |
Üye
Sacit
ADALI |
Üye
Fulya KANTARCIO?LU |
Üye
Mehmet ERTEN |
Üye
Mustafa YILDIRIM |
Üye
Cafer ?AT |
Üye
A. Necmi
ÖZLER |
Üye
Serdar ÖZGÜLDÜR |
Üye
Serruh
KALELİ |
Üye
Osman Alifeyyaz
PAKSÜT |
KAR?I OY
İptal davasının
konusu olan 3.7.2005 tarih ve 5403 sayılı “Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı
Kanunu’nun” geçici 1. maddesinde, 11.10.2004 tarihinden önce tarım arazileri,
gerekli izinler alınmadan tarım dışı amaçlı kullanıma açılmış ve tarımsal
bütünlüğü bozmuyor ise söz konusu arazinin istenilen amaçla kullanımı için altı
ay içerisinde bakanlığa müracaat edilmesi, hazırlanacak toprak koruma projesine
uyulması ve tarım dışı kullanılan tarım arazilerinin her metre karesi için beş
Yeni Türk Lirası ödenmesi şartıyla izin verilir hükmü yer almaktadır.
Bahis konusu maddede tarım
arazisinden sözedilmekle birlikte gerekli izinler
alınmadan tarım dışı amaçlı kullanıma açılmış tarım arazilerinin kim ya da
kimlere ait olduğu, başka bir anlatımla tarım arazilerinin mülkiyetinin aidiyeti
konusunda belirsizlik bulunmaktadır.
?öyleki;
Türk Toprak Hukuku Mevzuatına göre, gerçek ve tüzel kişilerin özel mülkiyetinde
bulunan tarım arazileri olduğu gibi Hazinenin özel mülkiyetinde bulunan tarım
arazileri de söz konusudur. Bundan ayrı, Hazinenin özel
mülkiyetinde olmayıp devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve eski Medeni
Yasa’nın 641, 2001 yılında yürürlüğe giren 4721 sayılı Yeni Türk Medeni
Yasası’nın 715. maddesi kapsamında kalan ve özel mülkiyete konu olamayacak
nitelikteki kimi arazilerin yöre halkından bazıları tarafından gelişen
teknolojiden de yararlanılarak arazi haline dönüştürüldüğü ve bu yerler üzerinde
kısmen tarımsal ya da başka amaçlı faaliyette bulunulduğu, bu işlemler
yapılırken yetkili makamlardan izin alınmadığı gibi bedel (ecrimisil)
de ödenmediği uygulamacılar tarafından bilinmektedir.
Her ne kadar 5403 sayılı Toprak
Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu’nun 3. maddesinin d)
bendinde tarım arazisinin ne olduğu ve tarım arazisinden ne anlaşılmak
gerektiği, aynı maddenin ş) harfi ile gösterilen bendinde Hazinenin özel
mülkiyetinde veya devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan taşınmazların
tahsis şeklinden, aynı yasanın 4. maddesinde de arazi mülkiyet hakkının kullanım
esasından sözedilmekte ise de; geçici 1. maddede yer
alan ve iptal davasına konu edilen tarım arazilerinin neler olduğu, kapsamının
nelerden ibaret bulunduğu, en önemlisi bu maddede zikredilen tarım arazilerinin
mülkiyetinin kim ya da kimlere ait olduğu hususunda bir açıklık olmadığı gibi,
Hazinenin özel mülkiyetinde bulunan tarım arazilerinin ya da hazinenin özel
mülkiyetinde olmayıp devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan taşınmazların
bu madde kapsamında kalıp kalmadığı keza belirsiz olduğu gibi tarım dışı amaçlı
kullanılan bu yerlerdeki izinsiz yapılan yapıların temelli ya da geçici
nitelikte olup olmadıkları hususlarında da açıklık bulunmamaktadır. Ayrıca mülk
ya da vakıf olan taşınmazlarda nasıl bir uygulama yapılacağı da belirsizdir.
Zira mülk ve vakıflara ait kimi taşınmazlarda da tarımsal amaçlı faaliyetlerde
bulunulması olanaklıdır.
İptale konu geçici 1. maddede sözü
edilen tarım arazilerinin mülkiyetinin kime ya da kimlere ait olduğu kesin
olarak belirlenmediği sürece ortaya şöyle bir ihtimalin çıkması da mümkün
olabilecektir.
Eski Medeni
Yasanın 650 ve 4721 sayılı Yeni Medeni Yasanın 724. maddelerinde yer alan
hükümlerine göre; tarım arazisi üzerine yapılan yapının değeri açıkça arazi
değerinden fazla olması halinde, iyi niyetli taraf uygun bir bedel karşılığında
yapının ve arazinin tamamının veya yeterli bir kısmının mülkiyetinin kendisine
verilmesini isteyebilecek, yasadaki koşulların gerçekleşmesi halinde ise mahkeme
buna hükmedecektir.
Anayasanın 2. maddesinde Türkiye
Cumhuriyeti’nin bir hukuk devleti olduğu belirtilmiştir. Hukuk devleti kısaca,
tüm eylem ve işlemlerinde hukuka ve Anayasadaki kurallara uyan devlettir. Hukuk
devletinde yasa koyucunun da uymak zorunda olduğu ilkeler ve evrensel kurallar
vardır. Evrensel hukuk kurallarına göre yasama organı tarafından çıkarılacak
yasaların açık, anlaşılabilir, genel, kişi ve kurumlara özgü olmaması gerekir.
Yukarıda arz ve izah olunan
nedenlerle iptal davasına konu olan 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı
Kanunu’nun geçici 1. maddesindeki mülkiyet aidiyetindeki belirsizlik Anayasanın
2. maddesinde ifadesini bulan hukuk devleti ilkesine aykırıdır.
Keza gerekli izinleri almadan tarım
arazilerini tarım dışı amaçla kullanıma açan kişi, kurum ve kuruluşlara belirli
bir bedel karşılığında izin verilmesini sağlayan böyle bir düzenleme onlara
tanınan bir ayrıcalık ve imtiyazdır.
Anayasanın kanun önünde eşitlik
ilkesini düzenleyen 10. maddesine göre hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya
sınıfa imtiyaz tanınamaz.
Açıklanan nedenlerle iptal davasına
konu olan geçici 1. maddede yer alan hüküm Anayasanın 2. ve 10. maddelerine
aykırı olup iptali gerekir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle Mahkeme
çoğunluğunun redde ilişkin görüşlerine katılmıyorum.