Yeni Sayfa 2
Uyuşmazlık Mahkemesine Ait Kararlar
Yeni Sayfa 1
30 Temmuz 2007 PAZARTESİ
Resmî Gazete
Sayı :
26598
UYU?MAZLIK MAHKEMESİ KARARLARI
Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığından:
ESAS NO :
2007/3
KARAR NO: 2007/64
KARAR TR : 7.5.2007
(Hukuk Bölümü)
ÖZET: 1 -
Davanın çözümünde, aralarında uyuşmazlık çıkan yargı yerleri dışında kalan
üçüncü yargı düzenine dahil yargı yerinin görevli olduğunun saptanması halinde
de, Uyuşmazlık Mahkemesinin, görevli yargı yerini belirleme yetkisine sahip
bulunduğu,
2 -
Görevli bulunduğu askeri aracın uğradığı trafik
kazası sonucunda ölen P.Uzm.Çavuşun mirasçıları
tarafından, destekten yoksunluk karşılığı maddi ve ayrıca manevi tazminatın
davalı idarece ödenmesine hükmedilmesi istemiyle açılan davanın ASKERİ İDARİ
YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.
K A R A R
Davacılar : Kendisi Adına ve
R.A. M.'ya Velayeten N.M. ve N.M.
Vekili : Av.
Ü.G.
Davalı : Mili Savunma Bakanlığı
Vekili : Av.
M.Ç.A.
O L A Y : Davacıların eşi ve babaları
Vedat Mutlu, İç Güvenlik Tb. K. lığı emrinde
P.Uzm.Çvş. olarak görev yapmakta iken ve ağır silah atışından dönerken; içinde
bulunduğu P.Er F.A. yönetimindeki 247 685 plakalı Mercedes Unimog tipi Askeri
aracın, yakın gelen sivil bir araca çarpmamak için sürücünün ani
manevrası ve yeni başlayan yağışın etkisiyle kayarak
devrilmesi sonucunda yaralanmış ve daha sonra da hastanede buna bağlı olarak
19.01.2006 günü gününde ölmüştür.
Davacılar vekilince, fazlaya ilişkin dava ve talep
hakları saklı kalmak kaydıyla, destekten yoksunluk karşılığı maddi ve ayrıca
manevi olmak üzere toplam 75.000 YTL. tazminatın, olay tarihinden itibaren yasal
faiziyle birlikte, davalı idarece ödenmesi istemiyle, 26.4.2006 tarihli
dilekçeyle adli yargı yerinde dava açılmıştır.
Davalı idare vekilince, birinci savunma
dilekçesinde, davada idari yargının görevli olduğu öne sürülerek görev
itirazında bulunulmuştur.
ANKARA 5. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ; 28.6.2006 günlü
celsesinde E:2006/179 sayı ile, davalı idarenin görev itirazının reddine karar
vermiştir.
Davalı idare vekilince, süresinde verilen dilekçe
ile olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılması istemiyle başvuruda bulunulması üzerine
dilekçe ve ekleri Danıştay Başsavcılığına gönderilmiştir.
DANI?TAY BA?SAVCISI ;
Anayasanın 125.maddesinde, İdarenin, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı
ödemekle yükümlü olduğunun belirtildiği, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Kanunumun 2.maddesinde idari dava türlerinin sayıldığı, bu maddenin (1-b)
bendinde de , idari eylem ve işlemlerden dolayı hakları muhtel olanlar
tarafından açılacak tam yargı davalarının, görüm ve çözümü İdari yargının görev
alanına giren idari dava türleri arasında gösterildiği, kamu hizmetini
yürütmekle yükümlü kılınan kamu kuruluşunun, kamu hizmetini yürütürken kişilere
verdiği zararın tazminine ilişkin davada, kamu hizmetinin, yöntemine ve hukuk
kurallarına uygun olarak yürütülüp yürütülmediği, kamu yararına uygun şekilde
işletilip işletilmediği, sonuçta, hizmet kusuru ve idarenin sorumluluğunu
gerektiren bir husus olup olmadığının tayin ve tespitinin idari yargı yerlerine
ait olduğu; olayda, davacının asker olan eşinin görev dönüşü içinde bulunduğu
askeri aracın takla atması sonucunda yaralandığı ve daha sonra da hastanede buna
bağlı olarak öldüğünün anlaşıldığı; Davacı, eşinin, idarenin hizmet kusuru
nedeniyle öldüğünü ileri sürerek tazminat isteğinde bulunduğuna göre, olayda
davalı idarenin hizmet kusurunun olup olmadığı ve davacının tazminata hak
kazanıp kazanmadığının saptanmasına ilişkin olan uyuşmazlığın, bu haliyle 1602
sayılı Yasanın 20/1 maddesi kapsamında da görülmesi olanağının bulunmadığı; bu
durumda, Milli Savunma Bakanlığına karşı açılan davanın görüm ve çözümü, idari
işlem ve eylemlerden dolayı zarara uğrayanlar tarafından açılacak tam yargı
davalarına bakmakla görevli olan genel idari yargı yerlerine ait bulunduğundan,
Ankara 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin, anılan Bakanlığın görev itirazının reddine
ilişkin kararının kaldırılması gerektiği gerekçesiyle, genel idari yargı
yararına olumlu görev uyuşmazlığı çıkarmış ve 2247 sayılı Yasa’nın 10. maddesine
göre görev konusunun incelenmesini uyuşmazlık Mahkemesinden istemiştir.
Başkanlıkça, 2247 sayılı Yasa’nın 13. maddesinin
üçüncü fıkrasına göre Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısından yazılı düşüncesi
istenilmiştir.
YARGITAY CUMHURİYET BA?SAVCISI;
Anayasanın 125/son madde ve fıkrasında, idarenin kendi eylem ve
işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü bulunduğunun kurala bağlandığı, 2577
sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunun 2/1-b maddesi gereğince idari eylem ve
işlemlerden dolayı zarara uğrayanlar tarafından açılan tam yargı davalarının,
idari dava türleri arasında sayıldığı; buna karşın, dava konusu zararın, kamu
idaresine ait aracın karayolu üzerinde işletilmesi sırasında meydana gelmiş
olması nedeniyle, görevli yargı yerinin belirlenebilmesi için konuya ilişkin
özel düzenleme içeren Karayolları Trafik Yasası hükümlerinin gözden
geçirilmesinin gerektiği; 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 85.
maddesinin, değişik birinci fıkrasında "Bir motorlu aracın işletilmesi bir
kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep
olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu
teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni
ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen
sorumlu olurlar.” ve değişik beşinci fıkrasında "İşleten ve araç işleticisi
teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına yardımcı
kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur." hükümlerini taşıdığı;
106. maddesinde ise, "Genel bütçeye dahil dairelerle katma bütçeli idarelere,
il özel idarelerine ve belediyelere, kamu iktisadi teşebbüslerine ve kamu
kuruluşlarına ait motorlu araçların sebep oldukları zararlardan dolayı, bu
Kanunun işletenin hukuki sorumluluğuna ilişkin hükümleri uygulanır." hükmüne yer
verildiği; anılan 85. maddeden, işleten ve teşebbüs sahibinin, bir motorlu
aracın işletilmesinden ve bu arada aracın sürücüsünün ve işletme yardımcılarının
eylem ve davranışlarından dolayı üçüncü kişilerin uğradıkları zararlardan,
kusurlu olup olmamalarına bakılmaksızın "tehlike esası"na göre sorumlu
tutuldukları; 106. madde ile de, maddede sayılan kamu kurum ve kuruluşlarının
işleten gibi aynı hukuki sorumluluğa tabi kılındığının anlaşıldığı; sözü edilen
Yasa hükümlerinde, açıkça göreve ilişkin bir düzenlemeye yer verilmediği gibi,
esasen 85. maddedeki işletenin hukuki sorumluluğunun zarar gören üçüncü kişiler
bakımından ele alınmış olması karşısında, işleten veya teşebbüs sahibi ile
hizmet ilişkisi içinde bulunan araç sürücüsü veya diğer görevlilerin uğradıkları
zararlardan dolayı hukuki sorumluluğun genel hükümlere tabi bulunmasının doğal
olduğu; nitekim, Karayolları Trafik Kanunu'nun, hukuki sorumluluğa ilişkin diğer
hükümlerinde, 85. madde kapsamı dışında kalan hallerde genel hükümlerin
uygulanacağına işaret edildiği; belirtilen duruma göre, kamu kurumuna ait
motorlu aracın kamu hizmetinin yürütülmesi amacıyla işletilmesi sırasında, bir
kamu görevlisinin yaralanması ya da ölmesi nedeniyle uğranılan zararlardan
dolayı, idarenin hizmet kusuru ya da objektif sorumluluk esasları çerçevesinde
sorumlu olup olmadığının yargısal denetiminin, idari eylemden doğan zararların
giderilmesi için açılacak bir tam yargı davası kapsamında idari yargı yerlerince
yapılacağı açık olduğundan Danıştay Başsavcılığının yapmış olduğu başvurunun
kabulü ile Ankara 5.Asliye Hukuk Mahkemesinin görevlilik kararının
kaldırılmasına karar verilmesi gerektiği yolunda yazılı düşünce
vermiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE:
Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet
AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: Dr. Atalay ÖZDEMİR, M. Lütfü ÜÇKARDE?LER,
Serap AKSOYLU, Z. Nurhan YÜCEL, Abdullah ARSLAN ve Celal I?IKLAR’ın
katılımlarıyla yapılan 7.5.2007 günlü toplantısında;
I-İLK İNCELEME : Başvuru dilekçesi ve ekleri
üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre,
davalı Bakanlıkça anılan Yasa’nın 10. maddesinde öngörülen şekilde görev
itirazında bulunulduğu ve 12. maddede öngörülen süre içinde başvurulduğu, bu
nedenle Danıştay Başsavcısı tarafından Yasa’da öngörülen yönteme uygun biçimde
olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşıldığından, görev uyuşmazlığının
esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.
II-ESASIN İNCELENMESİ : Raportör-Hakim Taşkın
ÇELİK’in, davanın çözümünde askeri idari yargının görevli olduğu yolundaki
raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen
Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ayla SONGÖR ile Danıştay Savcısı Gülen
AYDINO?LU’nun, davada genel idari yargının; AYİM Savcısı Selahattin KARAKAYA’nın
ise askeri idari yargının görevli olduğu yolundaki yazılı ve sözlü açıklamaları
da dinlendikten sonra GERE?İ GÖRÜ?ÜLÜP DÜ?ÜNÜLDÜ:
Dava, görevli bulunduğu askeri aracın uğradığı
trafik kazası sonucunda ölen P.Uzm.Çavuşun
mirasçıları tarafından, destekten yoksunluk karşılığı maddi ve ayrıca manevi
tazminatın davalı idarece ödenmesine hükmedilmesi istemiyle açılmıştır.
Anayasa’nın 125. maddesinin son fıkrasında,
idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu
kurala bağlanmış olup, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları ihlâl
edilenler tarafından açılacak tam yargı davalarının görüm ve çözümünün idari
yargı yerlerinin görevine girdiği tartışmasızdır.
Ancak, tazminatın konusunu oluşturan zararın kamu
idaresine ait bir motorlu aracın karayolu üzerinde işletilmesi sırasında meydana
gelmiş olması nedeniyle, görevli yargı yerinin belirlenebilmesi için konuya
ilişkin özel düzenleme içeren Karayolları Trafik Kanunu hükümlerinin gözden
geçirilmesi gerekmektedir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun, trafik
kazalarına ilişkin yedinci kısmını izleyen hukuki sorumluluk ve sigorta
hakkındaki sekizinci kısmının, “İşleten ve Araç İşleticisinin Bağlı Olduğu
Teşebbüs Sahibinin Hukuki Sorumluluğu” başlıklı birinci bölümünde aynı başlıkla
yer alan 85. maddesi, değişik birinci fıkrasında “ Bir motorlu aracın
işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara
uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme
adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi
halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan
zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.” ve değişik beşinci
fıkrasında “İşleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün
veya aracın kullanılmasına yardımcı kişilerin kusurundan kendi
kusuru gibi sorumludur.”
hükümlerini taşımakta; aynı kısmın “Özel
Durumlar” başlıklı üçüncü bölümünde Devlete ve kamu kuruluşlarına ait araçların
durumunu düzenleyen değişik 106. maddesinde ise, “Genel bütçeye dahil
dairelerle katma bütçeli idarelere, il özel idarelerine ve belediyelere,
kamu iktisadi teşebbüslerine ve kamu kuruluşlarına ait motorlu araçların sebep
oldukları zararlardan dolayı, bu Kanunun işletenin hukuki sorumluluğuna ilişkin
hükümleri uygulanır.” hükmüne yer verilmektedir.
Anılan 85. maddeden, işleten ve teşebbüs
sahibinin, bir motorlu aracın işletilmesinden ve bu arada aracın sürücüsünün ve
işletme yardımcılarının eylem ve davranışlarından dolayı üçüncü kişilerin
uğradıkları zararlardan, kusurlu olup olmamalarına bakılmaksızın
“tehlike esası” na göre sorumlu tutuldukları; 106. madde ile de, maddede sayılan
kamu kurum ve kuruluşlarının işleten gibi aynı hukuki sorumluluğa tabi kılındığı
anlaşılmaktadır.
Sözü edilen Yasa hükümlerinde, açıkça göreve
ilişkin bir düzenlemeye yer verilmediği gibi, esasen 85. maddedeki işletenin
hukuki sorumluluğunun zarar gören üçüncü kişiler bakımından ele alınmış olması
karşısında, işleten veya teşebbüs sahibi ile hizmet ilişkisi içinde bulunan araç
sürücüsü veya diğer görevlilerin uğradıkları zararlardan dolayı hukuki
sorumluluğun genel hükümlere tabi olması doğaldır.
Nitekim, Karayolları Trafik Kanunu’nun hukuki
sorumluluğa ilişkin diğer hükümlerinde, 85. madde kapsamı dışında kalan hallerde
genel hükümlerin uygulanacağına işaret edilmiştir.
Belirtilen duruma göre, kamu kurumuna ait motorlu
aracın kamu hizmetinin yürütülmesi amacıyla işletilmesi sırasında bir kamu
görevlisinin yaralanması ya da ölmesi nedeniyle uğranılan zararlardan dolayı,
idarenin hizmet kusuru ya da objektif sorumluluk esasları çerçevesinde sorumlu
olup olmadığının yargısal denetiminin, idari eylemden doğan zararların
giderilmesi için açılacak bir tam yargı davası kapsamında idari yargı yerlerince
yapılacağı açıktır.
Davada, idari yargı yerlerinden hangisinin görevli
olduğuna gelince:
Anayasa’nın 157. maddesinde, Askeri Yüksek İdare
Mahkemesi’nin askeri olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri
ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan
uyuşmazlıkların yargı denetimini yapan ilk ve son derece mahkemesi olduğu, ancak
askerlik yükümlülüğünden doğan uyuşmazlıklarda ilgilinin asker kişi olması
şartının aranmayacağı belirtilmiş; 20.7.1972 tarih ve 1602 sayılı Yasa’nın
25.12.1981 tarih ve 2568 sayılı Yasa ile değişik 20. maddesinde de aynı hüküm
yer almıştır. Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin bir davaya bakabilmesi için dava
konusu idari işlem ya da eylemin “asker kişiyi ilgilendirmesi“ ve “askeri
hizmete ilişkin bulunması” koşullarının birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.
1602 sayılı Yasa’nın değişik 20. maddesinde, Türk
Silahlı Kuvvetlerinde görevli bulunan veya hizmetten ayrılmış olan subay, askeri
memur, astsubay, askeri öğrenci, uzman çavuş, uzman jandarma çavuş, erbaş ve
erler ile sivil memurlar asker kişi sayılmaktadır.
İdari eylemin “askeri hizmete ilişkin bulunması”,
eylemin kanun ve nizamların Türk Silahlı Kuvvetlerine tanıdığı yetki ve
görevlerin yerine getirilmesi amacına yönelik olması anlamını taşımaktadır.
Askeri nitelikteki idari eylemi de, askeri kural ve gerekler çerçevesinde
yürütülen askeri hizmet sırasındaki bir hareket, tutum veya meydana gelen ya da
getirilen bir olay olarak tanımlamak olanaklıdır.
İdari eylemin “asker kişiyi ilgilendirmesi” için,
eylemin bir asker kişiye yönelmesi, zarar verici etkilerini bir asker kişinin
beden bütünlüğü veya malvarlığı sahasında meydana getirmiş olması gerekir.
Olayda, askeri aracın tahsis edildiği hizmetin
yürütülmesi sırasında araçta görevli bulunan P.Uzm.Çavuşun ölümü dolayısıyla
uğranılan zararların idarece tazmin edilmesi istenildiğine göre, zararın askeri
kural ve talimatlar çerçevesinde yürütülen bir hizmet sırasında doğması ve asker
kişinin bedeninde oluşması karşısında, davada idari eylemin “askeri hizmete
ilişkin bulunması” ve “asker kişiyi ilgilendirmesi” koşullarının birlikte
gerçekleştiği anlaşıldığından, uyuşmazlığa konu edilen davanın görüm ve
çözümünde Askeri Yüksek İdare Mahkemesi görevli bulunmaktadır.
Her ne kadar, adli yargı yerince verilen
görevlilik kararı üzerine, Danıştay Başsavcısı tarafından genel idari yargı
yararına olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına karşılık; açıklanan gerekçelerle
görevin AYİM’e ait olması nedeniyle; Uyuşmazlık Mahkemesi’nin yetki alanının
belirlenmesi üzerinde durulması gerekmiştir. 2247 sayılı Uyuşmazlık
Mahkemesi’nin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun 1. maddesi hükmüne göre,
Uyuşmazlık Mahkemesi davaların çözümünde adli, idari ve askeri yargı yerleri
arasında meydana gelen görev ve hüküm uyuşmazlıklarında görevli yargı yerini
tayin etmekle yükümlü kılınmış olduğuna göre, görev uyuşmazlığı çıkaran yargı
yerlerinin dışında kalsa bile Uyuşmazlık Mahkemesi bu durumda görevli yargı
yerini belli etme yetkisine sahiptir. Çünkü Uyuşmazlık Mahkemesinin kuruluş
amacı, mahkemelerin görevini tayin eden yasa kurallarının, yargılama usulüne ve
kamu düzenine ilişkin bulunması nedeniyle, davaya görevli olmayan mahkemelerce
bakılmasını önlemektir.
Bu nedenle, davanın çözümü idari yargı düzeninde
yer alan AYİM’ e ait olduğundan, Danıştay Başsavcılığının olumlu görev
uyuşmazlığı çıkarılmasına ilişkin başvurusunun kabulüyle, Ankara 5.Asliye Hukuk
Mahkemesinin görevlilik kararının kaldırılması gerekmiştir.
SONUÇ: Davanın çözümünde ASKERİ YÜKSEK İDARİ
YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Danıştay Başsavcısının BA?VURUSUNUN KABULÜ
ile Ankara 5.Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 28.6.2006 gün ve E:2006/179
sayılı GÖREVLİLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 7.5.2007 gününde OYBİRLİ?İ İLE KESİN
OLARAK karar verildi.
Devamı İçin Tıklayınız
Birinci Bölüm
İkinci Bölüm