Yeni Sayfa 5
KARAR :
Dava, kamulaştırmasız elatma iddiasına dayalı bedel istemine ilişkindir.
Mahkemenin; "Kamulaştırmasız elatma koşullarının kayden ve hukuken
gerçekleştiği" gerekçesiyle, "davanın kabulüne" dair verdiği karar, Özel
Daire'ce yukarıda yazılı nedenle bozulmuş, mahkemece önceki kararda
direnilmiştir.Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve
kanıtlara, mahkeme kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle 3194
sayılı İmar Kanunun 18. maddesine göre uygulamaya tabi tutularak davacılara pay
tahsis edilen dava konusu imar parseli, imar planında lise alanı olarak
ayrıldığından; davacıların taşınmazdan bağımsız yararlanma ve başka türlü
kullanma olanağı kalmadığına göre; mahkemenin, kamulaştırmasız elatma
koşullarının gerçekleştiği yönündeki direnme kararı yerindedir.
Ne var ki bozma nedenine göre işin esası Özel Daire'ce incelenmediğinden, davalı
idare vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daire'ye
gönderilmelidir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle yerel mahkemenin direnmesi yerinde
görüldüğünden, davalı vekilinin esasa ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi
için dosyanın 5. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 02.02.2005 gününde yapılan
ikinci görüşmede oyçokluğu ile karar verildi.
Yeni Sayfa 6
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2004/5-555
K. 2005/17
T. 2.2.2005
•
KAMULA?TIRMASIZ ELATMA BEDELİNİN TAHSİLİ TALEBİ ( İmar Uygulaması Sonucu
Davacıya Pay Tahsis Edilen Taşınmazın İmar Planında Okul Alanı Olarak Ayrılması
- Kamulaştırmasız Elatma Koşullarının Gerçekleşmiş Olması )
• İMAR UYGULAMASI SONUCU DAVACIYA PAY TAHSİS EDİLEN TA?INMAZIN İMAR PLANINDA
OKUL ALANI OLARAK AYRILMASI ( Kamulaştırmasız Elatma Koşullarının Gerçekleşmiş
Olması Nedeniyle Bedelinin Tahsiline Hükmedilmesi Gereği)
•
?ÜYULANDIRMA SONUCU DAVACIYA PAY TAHSİS EDİLEN TA?INMAZIN İMAR PLANINDA OKUL
ALANI OLARAK GÖSTERİLMESİ ( Kamulaştırmasız Elatma Bedelinin Tahsili Talebi -
Taşınmaza Elatılmış Sayılacağından Davanın Kabulü Gereği
)3194/m.17/3,182942/m.11
ÖZET :Dava,
kamulaştırmasız elatma iddiasına dayalı bedel istemine ilişkindir. İmar Kanunun
18. maddesine göre uygulamaya tabi tutularak davacılara pay tahsis edilen dava
konusu imar parseli, imar planında lise alanı olarak ayrıldığından; davacıların
taşınmazdan bağımsız yararlanma ve başka türlü kullanma olanağı kalmadığına
göre; mahkemenin, kamulaştırmasız elatma koşullarının gerçekleştiği yönündeki
direnme kararı yerindedir.
DAVA :
Taraflar arasındaki "kamulaştırmasız el atma iddiasına dayalı tazminat "
davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 24.Asliye Hukuk
Mahkemesi'nce davanın kabulüne dair verilen 9.6.2003 gün ve 961-362 sayılı
kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay
5.Hukuk Dairesi'nin 15.12.2003 gün ve 10879-14352 sayılı ilamıyla; ( ...Dava,
kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece
davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı idare vekilince temyiz edilmiştir.
Davalı idare, davacıların da paydaş olduğu taşınmaza fiilen el atmadığı gibi,
üzerinde tesis de yapmadığından, kamulaştırmasız el attığından bahisle bedelin
tahsiline karar verilmesi, Doğru GÖRÜLMEMİ?TİR... ) gerekçesiyle bozularak dosya
yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki
kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel
Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan
ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR :
Dava, kamulaştırmasız elatma iddiasına dayalı bedel istemine ilişkindir.
Mahkemenin; "Kamulaştırmasız elatma koşullarının kayden ve hukuken
gerçekleştiği" gerekçesiyle, "davanın kabulüne" dair verdiği karar, Özel
Daire'ce yukarıda yazılı nedenle bozulmuş, mahkemece önceki kararda
direnilmiştir.Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve
kanıtlara, mahkeme kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle 3194
sayılı İmar Kanunun 18. maddesine göre uygulamaya tabi tutularak davacılara pay
tahsis edilen dava konusu imar parseli, imar planında lise alanı olarak
ayrıldığından; davacıların taşınmazdan bağımsız yararlanma ve başka türlü
kullanma olanağı kalmadığına göre; mahkemenin, kamulaştırmasız elatma
koşullarının gerçekleştiği yönündeki direnme kararı yerindedir.
Ne var ki bozma nedenine göre işin esası Özel Daire'ce incelenmediğinden, davalı
idare vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daire'ye
gönderilmelidir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle yerel mahkemenin direnmesi yerinde
görüldüğünden, davalı vekilinin esasa ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi
için dosyanın 5. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 02.02.2005 gününde yapılan
ikinci görüşmede oyçokluğu ile karar verildi.
MUHALEFET
?ERHİ
"Kamulaştırma ve Kamulaştırmasız El Atma Davaları isimli kitabın ( yazarı Zeki
Akar ), Kamulaştırmasız el atma bölümünün 939 ve 941.
sahifelerinde;Kamulaştırmasız el atma;
A- Genel olarak başlığı altında;Kamulaştırmasız el atmadan söz edilebilmesi
için;
Kamulaştırma yetkisine haiz olan idarelerin, kamulaştırma yapmaksızın, başka
şahısların taşınmaz mallarına el koymaları ve kamu yararına tahsis etmeleri veya
üzerine tesis yapmaları gereğine değinilmiştir.
Somut
olayda;
Taşınmaz
Hazine adına kayıtlıdır. Birleştirilen parsel ise; şahsa aittir. Birleştiren
Belediyedir. Hazine, birleştirme işlemini yapmamıştır. Birleştirmeyi 3. şahıs
durumunda olan Belediye yapmıştır. ( Bu davanın Belediye aleyhine açılması
gerektiği dahi düşünülebilir. )
Buradaki el atmadan maksat fiili el koymadır.
Aynı kitabın
941. sahifesinde; Y.5 HD. 28.5.1998 T. 1998/5605 E., 8089 S.K.da; "İdarelerin
taşınmaza fiilen el atmaları, el atmanın devamlı olması ve sahiplerinin
tasarruflarını engellemeleri gerekir." demek suretiyle, fiili el atmanın
açıklamasını yapmış, bunun devamlılık arzetmesi gerektiğini vurgulamıştır.
Yine Y.5 HD.
1.6.1992 T. 1992/9732 E, 14567 sayılı kararında; "Taşınmaza fiilen el
konulmadığından, bedelinin talep edilemeyeceği" açıklamıştır.Bu kararı teyit
eden aynı mahiyette binlerce karar vardır. Örnek olarak ( Y.5 HD.'nin 28.5.1998
T. 1998/5605 E, 8089 K."29.4.1999 T. 1999/3246 E, 6995 K."28.10.1999 T.
1999/14888 E, 16721 ) kararları gösterilebilir. YHGK.nun 12.5.1999 T. 1999/5-281
E, 284 SK.da;"Kamulaştırmasız el atmadan söz edilebilmesi için İdarenin
taşınmaza fiilen el atması, mal sahibinin tasarrufunun engellemesi
gerektiğinden, arazi olarak kullanılması ( olayımızda arsa ) engellenmediğinden,
taşınmazın tapu kaydına güvenlik bölgesi içinde kaldığının şerh edilmesi, fiili
el atma niteliğinde değildir. " Denilmiştir.Bu kararı YHGK.nun 12.5.1999 T.
1999/5-280 E, 283 SK.da teyit etmiştir. Somut olayda fiili el atma var mı? Yok
mu?
Bunu irdeleyelim; Davacıların dava dilekçelerinde, "...Söz konusu parsel imar
planında lise yeri olarak ayrılmıştır. Tarafımızdan yapılan inceleme de parsel
üzerinde halen Fatih Sultan Mehmet Lisesi ve bahçesinin olduğu görülmüştür.
Böylece davalı İdare parseli kamunun kullanımına sunularak kamulaştırmasız el
atma eylemini gerçekleştirmiştir, demektedirler.
Halbuki; Hazine'nin taşınmazında daha önceden yapılmış ve birleştirilen
davacılar parselinden duvar ile ayrılmış, kendi parseli üzerinde okul ve bahçesi
vardır. O yüzdendir ki, davacılar vekili davalı İdarenin fiilen taşınmazlarına
el attığını yazmıyor, yazamıyor. Yeni bir el atma türünü ya tutarsa diye ortaya
atıyor. Zaten Hazine'ye ait 4201 ada 15 numaralı parsel imar tadilatından önce
"Lise binası ve bahçesi" olarak tapuda kayıtlıdır.
Daha önce aynı konuda açılan davanın davacısı da "Dahil edilen kısım bahçe
duvarının dışında kalmaktadır. Arsa okul tarafından fiilen kullanılmamaktadır. "
Demiştir.
Bilirkişisi Kurulu Raporunda da; kesin olarak; davacıların dahil edilen
parseline, davalı İdarenin fiilen bir müdahalesinin olmadığının tesbit edildiği
vurgulanmıştır.
Yani Hazine'nin, davacıların parseline fiili bir müdahalesinin olmadığı,
davacılar, vekilleri, önceki davanın davacıları ve bilirkişi kurulu raporu ile
açık ve net olarak bildirilmiştir.
Kamulaştırmasız el atmadan bahsedebilmek için gerekli olan fiili el atma söz
konusu değildir. Fiili el atma olmadığından bunun devamlılık arz etmesinden de
bahsedilemez.
Raporun sonuç bölümünde ise, bu açıklamaya aykırı olarak bilirkişiler hakim
yerine kaim olarak, istenmediği halde, hukuki durumu irdeleyerek "... Dava
konusu taşınmazın rapor eki, mahal krokisi ve resimlerde de görüldüğü gibi okul
binası, okul bahçesi gibi tesisler yapılarak, taşınmazda davacı maliklerin
kullanma imkanlarının kalmadığı keşif sırasında görülmüştür. .." demek suretiyle
tamamen mücerret, yanlış ve yanıltıcı kanaate varmışlardır.
Zira okul binası, bahçesi ve iki parseli ayıran bahçe duvarı daha önceden
vardır, yeni yapılmamıştır. Davacıların parseli tarafında kalan taşınmaza
Hazine'nin herhangi bir el atması da yoktur. Kendi taraflarını davacılar
kullanabilirler. Henüz davacıların kullanmalarına İdarece müdahale de
edilmemiştir. Davacılar veya vekillerinin bu şekilde bir iddiaları da yoktur.
Yani Hazine, bizlere taşınmazı kullandırmıyor dememişlerdir, diyememişlerdir.
Müşterek mülkiyetin özelliğine göre;Bir paydaşın, diğer paydaş aleyhine men'i
müdahale davası açabilmesi ve müsbet sonuca ulaşabilmesi için;
a- Paydaşlar
arasında özel kullanma biçimi belirlenmiş olmak,
b- Davacı
paydaşların ellerinde çekişmesiz bir kısım yer bulunmamalı,
c-
Davacıların payından yararlanmalarına davalının engel olması, gerekmektedir.
Aksi halde açılan dava red edilir.
Yüksek
Yargıtay 1. HD. 15.3.1982 T. 1982/3410 E, 2847 S.K.da ve bu kararı teyit eden,
günümüze kadar sapma göstermeden uyguladığı kararlarında bu prensipler aynen
aranmaktadır.
Somut olay
aynen böyledir. Davacılar şayet men'i müdahale davası açsalardı, bu dava red
edilecekti. Bilirkişilere göre tazminat alabileceklerdir. Men'i müdahale
davasının red edildiği bir hukuki meselede tazminat alabilmelerini kabul etmek
mümkün değildir.
Neden mümkün değildir? Müşterek mülkiyete tabi bir taşınmazda bir paydaşın,
diğer paydaş aleyhine ecrimisil davası açabilmesi için;Bir hissedarın, diğer
hissedarı "intifadan ( kullanmadan ) men etmesi" koşulunun gerçekleşmesi
gerekir.Bu koşulun gerçekleşmesi içinde;
a- İstemde
bulunan paydaşın, taşınmazdan yararlanma isteğinin karşı tarafa iletilmesi
şarttır.
b- Buna
rağmen, bu tarafın ( yani iletilen tarafın ) taşınmazdaki payını aşan oranda
taşınmaz üzerinde tasarrufa devam etmesi gerekir.
c- Fiilen
men edilme eyleminin varlığının sübutu gerekmez.
Bu hususları; ( Y. 3 HD.'nin 30.9.1985 T. 1985/5199 E, 6172 sayılı kararı ve bu
kararı teyit eden yüzlerce kararı doğrulamaktadır.
Somut
olayda; bu şartların hiç birisi gerçekleşmemiştir. Ecrimisile karar
verilebilmesi için dahi bu şartları arayan kanun koyucu ve Yargıtay'ın,
kamulaştırmasız elatma nedeniyle açılan tazminat davasında hiçbir şart
aramadığını söylemek mümkün değildir. Kendi isteği dışında, taşınmazı ile
birleştirilen komşu parsel sahiplerini hiçbir şekilde tasarruftan men etmeye ve
fiili el atması olmayan, Hazine'yi tazminatla mahkum etme cihetine gidilmesini
düşünmek açıklanan hukuki görüşlerle bağdaşmaz.Öte taraftan;Müşterek mülkiyete
tabi bir taşınmazda paydaşlardan birinin şuf'a hakkını kullanabilmesi
için;Paydaşlar arasında fiilen taşınmazın parsellenmemiş bulunması
gerekmektedir. Eğer taşınmaz paydaşlar arasında parsellenmiş ve herkes bir
parçasını kullanmıyorsa o zaman şuf'a hakkını kullanamazlar. Dava açılması iyi
niyet kuralları ile bağdaşmaz. Her paydaşın belirli bir kesimi uzun süreden beri
tasarruf etmesi, durumunda her paydaşın tasarruf ettiği kesim bağımsız bir
taşınmaz niteliğini almış olur.Bu görüşümüzü de;( Y. HGK.'nun 13.1.1982 T.
1981/6-10009 esas, 22 sayılı kararı ve 6.Hukuk Dairesinin 24.10.1983 tarih
1983/9973 esas, 10158 sayılı kararı ve aynı Dairenin yüzlerce kararı da
doğrulamaktadır. )Yani paydaşların yerleri ayrı ayrı belli ise, bir paydaşın
yerini satması halinde, diğer paydaşın şuf'a davası açamayacağı içtihat edilmiş
iken, somut olayda; bilirkişilerin mütalaalarına göre tazminata hükmedilmesini
anlamak mümkün değildir.
Yüksek 5.Hukuk Dairesi, bozma kararında;"Davalı İdare, davacılarında paydaş
olduğu taşınmazın birleştirilen bölümüne fiilen el atmadığı gibi, üzerinde
tesisde yapmadığından, kamulaştırmasız el attığından bahisle bedelinin tahsiline
karar verilmesi doğru görülmemiştir." Gerekçesiyle kararı oybirliği ile ve doğru
olarak bozmuş, tashihi karar talebini de haklı olarak red etmiştir.Verilen bozma
kararı neden doğrudur? Neden haklıdır?
Yukarıdan beri açıklamaya çalıştık.Ayrıca;Aynı kitabın 956. sahifesinde somut
olaya aynen uyan, Y. 5 HD.'nin 22.11.1999 T. 1999/17315 esas, 18536 sayılı
kararında; "İmar planında Hükümet Konağı olarak ayrılan taşınmaza inşaat
yapılamaması sebebiyle açılan tazminat davasının fiili elatma olmadığından
reddine karar verilmesi gerekir. "Denilmiştir ve doğrudur.
Davalı Hazine, davacıların birleştirilen kısımdaki taşınmaz malına hiçbir
müdahale de ve tasarrufta bulunmamıştır. Bu nedenle bedel talep edilemez.Önceki
kararı doğrulayan ve görüşümüzü teyit eden 5.Hukuk Dairesinin 17.3.1992 tarih
1992/3488-8039 sayılı kararında ve kitabın 1010. sahifesine alınan aynı
mahiyetteki 3 adet kararında da şu şekilde içtihatta bulunuyor. "2981 sayılı
İmar Affı Yasası'na uygun olarak yapılan düzenlemeler sırasında, bir kısım
taşınmaz okul yeri olarak imar planında ayrılmış olabilir. Bu kısma İdare fiilen
el atmamış ve sahiplenmemiş ise, imar ıslah çalışması yasa gereği yapılan bir
işlemdir. Okul yeri olarak ayrılan kısım için kamulaştırmasız elatma nedeniyle
bedel davası açılamaz."
Demektedir.
Daha önce
aynı parselin diğer maliklerinin açtıkları ve kabulle sonuçlanan dava aynı Daire
tarafından onanmış olabilir. Her dava kendi özelliklerine göre
neticelendirilmelidir. Mühim olan doğruyu bulmaktır. Yanlıştan emsal olmaz. O
davalarda davanın kabul edilmiş, onanmış ve kesinleşmiş bulunması yanlıştır.
Somut olayda verilen son bozma kararı yukarıdan beri anlatmaya çalıştığımız
gerekçelere göre doğrudur.Hazine, Belediyenin yaptığı bir işlem nedeniyle
davacıların parselini, kendi parseli ile birleştirilerek, onları kendi
parselinde hissedar bulmuştur. Fiilen el atması yoktur. El atması olmadığından
devamlılıktan da söz edilemez. Paydaşlarını tasarruftan men etmemiştir.
Taşınmazın etrafını çevirmemiştir. Orayı kamu hizmetine tahsis etmemiştir. Tesis
yapmamıştır.
Açıklanan
nedenlerle çoğunluk görüşüne katılamıyoruz. 4.2.2005