Yeni Sayfa 34
T.İMAR
BANKASINA, BANKANIN MEVDUAT KABUL ETME İZNİ KALDIRILIP, FAALİYETİ SONA
ERDİRİLMEDEN ÖNCE DEVLET İÇ BORÇLANMA SENET BEDELİ OLARAK ... YTL YATIRAN
DAVACININ, BANKADA ÖDEDİ?İ BEDELİN KAR?ILI?I SENEDİN OLMADI?INI, ARACI KURULU?
YETKİSİ OLMAYAN BANKANIN AÇI?A SATI? YAPTI?INI Ö?RENMESİ ÜZERİNE; ADI GEÇEN
BANKANIN AÇI?A SATI? YAPMASINI ENGELLEMEYEN, YETERLİ DENETİM YAPMAYAN DAVALI
İDARELERİN HİZMETİ KUSURU İ?LEDİKLERİ İDDİASIYLA U?RADI?INI İDDİA ETTİ?İ ZARARIN
TAZMİNİ İSTEMİYLE AÇTI?I DAVANIN; İDARİ İ?LEMDEN DE?İL, İDARİ EYLEMDEN DOLAYI
AÇILMI? BİR TAM YARGI DAVASI OLDU?U HK.
Yeni Sayfa 33
Dairesi
Karar Yılı
Karar No
Esas Yılı
Esas No
Karar
Tarihi
İDARİ DAVA
DAİRELERİ
2006
353
2006
109
02/12/2005
KARAR METNİ
T.İMAR
BANKASINA, BANKANIN MEVDUAT KABUL ETME İZNİ KALDIRILIP, FAALİYETİ SONA
ERDİRİLMEDEN ÖNCE DEVLET İÇ BORÇLANMA SENET BEDELİ OLARAK ... YTL YATIRAN
DAVACININ, BANKADA ÖDEDİ?İ BEDELİN KAR?ILI?I SENEDİN OLMADI?INI, ARACI KURULU?
YETKİSİ OLMAYAN BANKANIN AÇI?A SATI? YAPTI?INI Ö?RENMESİ ÜZERİNE; ADI GEÇEN
BANKANIN AÇI?A SATI? YAPMASINI ENGELLEMEYEN, YETERLİ DENETİM YAPMAYAN DAVALI
İDARELERİN HİZMETİ KUSURU İ?LEDİKLERİ İDDİASIYLA U?RADI?INI İDDİA ETTİ?İ ZARARIN
TAZMİNİ İSTEMİYLE AÇTI?I DAVANIN; İDARİ İ?LEMDEN DE?İL, İDARİ EYLEMDEN DOLAYI
AÇILMI? BİR TAM YARGI DAVASI OLDU?U HK.
Temyiz İsteminde Bulunan (Davacı): ...
Vekili: Av. ?
Temyiz İsteminde Bulunan (Davalılar): 1- Sermaye Piyasası Kurulu
Vekilleri: Av. ?, Av. ?
2- Bankacılık Düzenleme ve Denetleme
Kurumu
Vekilleri: Av. ?, Av. ?, Av. ?, Av. ?
3- Başbakanlık-ANKARA
Davaya Katılma İstemiyle Kararı Temyiz Eden: İstanbul Menkul Kıymetler Borsası
Vekilleri : Av. ?, Av. ?
İstemin Özeti : Danıştay Onüçüncü Dairesinin 2.12.2005 günlü, E:2005/2625,
K:2005/5753 sayılı kararını taraflar karşılıklı olarak temyiz etmekte ve
bozulmasını istemektedirler.
Davacı Savunmasının Özeti : Yerinde olmadığı ileri sürülen davalı idarelerin
temyiz istemlerinin reddi gerektiği savunulmaktadır
Davalı İdarelerin Savunmasının Özeti : Yerinde olmadığı ileri sürülen davacı
temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Danıştay Tetkik Hakimi Yakup Bal'ın Düşüncesi : Dava konusu edilen 29.12.2003
günlü, 2003/6668 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile dairece sorumlulukları
saptanan idarelerin eylemlerinden kaynaklanan ve tazmini istenen zarar arasında
2577 sayılı Kanunun 5. maddesinde öngörülen maddi veya hukuki yönden bağlılık
yada sebep - sonuç ilişkisi bulunmadığından bir dilekçe ile dava açılması mümkün
olmadığından dilekçe ret kararı verilerek davaların ayrıştırılması gerekirken,
işin esasına girilerek verilen daire kararının bozulması gerektiği
düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı Ünal Demirci'nin Düşüncesi : 4.7.2003 tarih ve 25158 mükerrer
sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu'nun
3.7.2003 tarih ve 1085 sayılı kararı ile yükümlülüklerini vadesinde yerine
getirmeyen, alınması istenen tedbirleri almayan, faaliyetine devamı mevduat
sahiplerinin hakları ve mali sistemin güven ve istikrarı bakımından tehlike arz
eden Türkiye İmar Bankası T.A.?.'nin 4389 sayılı Bankalar Kanununun 14.
maddesinin (3) numaralı fıkrası hükmü uyarınca bankacılık işlemleri yapma ve
mevduat kabul etme izni kaldırılmış ve Bankalar Kanununun 16.maddesinin 1.
fıkrası uyarınca Bankanın yönetim ve denetimi Fona intikal etmiştir.
5021 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Bankalar Kanunu Hükümlerine
İstinaden Bankacılık İşlemleri Yapma ve Mevduat Kabul Etme İzni Kaldırılan
Türkiye İmar Bankası Türk Anonim ?irketi Hakkında Tesis Edilecek Bazı İşlemler
Hakkında Kanunun 1. maddesinde "18.6.1999 tarihli ve 4389 sayılı Bankalar
Kanununun 14 üncü maddesinin (3) numaralı fıkrası veya (5) numaralı fıkrasının
(a) bendinin (aa) alt bendi uyarınca bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul
etme izni kaldırılan bankalarda bulunan tasarruf mevduatı sigortası kapsamındaki
tasarruf mevduatı, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından ödenir. Mevduat
tutarlarına bağlı olarak defaten veya taksitler halinde ödeme, taksitler halinde
ödemede faiz uygulanması durumunda esas alınacak faiz oranları, ödemelerle
ilgili olarak mudiler ve hak sahiplerinden alınacak taahhütnamelerde yer alacak
hususlar ile ödemelere ilişkin diğer hususlar, Hazine Müsteşarlığı ve Tasarruf
Mevduatı Sigorta Fonunun müşterek önerisi üzerine Bakanlar Kurulu tarafından
belirlenir.
Ancak, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun bankacılık işlemleri yapma ve
mevduat kabul etme iznini kaldırdığı tarihten geriye doğru bir ay içinde, kıyı
bankalarındaki hesapları Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunca sağlanan mevduat
güvencesi kapsamına almak amacına matuf olarak, bankacılık işlemleri yapma ve
mevduat kabul etme izni kaldırılan bankaların yurt içi kayıtlarına, muhabir
bankaca karşılığı nakden veya bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme
izni kaldırılan banka dışındaki bir banka aracılığıyla ödenmeksizin aktarıldığı
tespit edilen hesaplar ile muvazaalı olduğu Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu
tarafından tespit edilen hesaplar için Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunca
herhangi bir ödeme yapılmaz." kuralına yer verilmiştir.
Aktarılan yasa hükmü uyarınca düzenlenen dava konusu 2003/6668 sayılı Bakanlar
Kurulu Kararının 3. maddesinin 1. fıkrasında, Banka kayıtlarında tasarruf
mevduatı olarak izlenen ve madde devamında belirtilen hesapların Kanunun 15 ve
16. maddeleri uyarınca sigorta kapsamındaki tasarruf mevduatı olarak kabul
edilmeyeceği ve bu hesaplara ilişkin olarak Fon tarafından herhangi bir ödeme
yapılmayacağı belirtilmiştir.
Dava dosyasının incelenmesinden; T. İmar Bankası T.A.?.'den hazine bonosu satın
alan davacının, 2003/6668 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının iptalini ve hazine
bonosu karşılığının faiziyle birlikte ödenmesini isteği ile bakılan davayı
açtığı, Danıştay Onüçüncü Dairesince, davanın Bakanlar Kurulu Kararının iptaline
ilişkin kısmının reddine, tazminat isteminin kabulü ile söz konusu tutarın yasal
faiziyle birlikte tazminine, fazlaya yönelik faiz talebinin reddine karar
verildiği anlaşılmaktadır
Dava dosyasında mevcut bilgi ve belgelerin incelenmesinden, İmar Bankası
T.A.?.'nin yükümlülüklerini vadesinde yerine getiremediği, alınması gereken
tedbirleri almadığı, bankanın faaliyetine devam etmesi halinde, mevduat
sahiplerinin hakları ve mali sistemin güven ve istikrarı bakımından tehlike arz
edecek duruma geldiği hususlarının saptanması üzerine, anılan bankanın
bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izninin kaldırılmasına ilişkin
BDDK kararının alındığı, Bankalar Kanununun 16/1. maddesi hükmü uyarınca anılan
bankanın yönetim ve denetiminin Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna İntikal ettiği
ve Fon tarafından T. İmar Bankasının iflasının talep edildiği anlaşılmakta olup;
İcra ve İflas Kanunu hükümlerine göre başlatılan işlemlerle, mevzuat ve iptal
kararı gereği idarece gerçekleştirilecek işlemlerin henüz sonuçlanmamış olması
nedeniyle bu aşamada gerçekleşmiş bir zararın varlığından söz etmeye olanak
bulunmadığından, davacının tazminat talebinin kabulü yolunda verilen Daire
kararında hukuka uyarlık görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin kabulüyle Daire kararının bozulmasına
karar verilmesinin uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca 2577 sayılı Kanunun 17.
maddesine göre davalı idarelerden Sermye Piyasası Kurulu ile Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurumu'nun duruşma istemi kabul edilmeyerek ve dosyanın
tekemmül etmiş olduğu anlaşıldığından aynı idarelerin yürütmenin durdurulması
istemi hakkındaki talepleri görüşülmeksizin dosya incelendi, gereği görüşüldü:
Dava, 3.1.2004 günlü, 25335 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 29.12.2003 günlü,
2003/6668 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının iptali, anılan kararın dayanağı olan
5021 sayılı Kanunun Anayasaya aykırı olduğu ileri sürülerek iptali için Anayasa
Mahkemesine başvurulması, davacının T.İmar Bankası T.A.?. (Banka) aracılığıyla
satın almış olduğu ? YTL tutarındaki Devlet İç Borçlanma Senet bedelinin vade
sonunda ulaşacağı nominal bedelin vade bitiminde vade tarihine kadar işlemiş ve
dava süresince işleyecek en yüksek ticari faiz oranıyla zararının oluşumunda
hizmet kusuru bulunan idarelerden müteselsilen tahsiline karar verilmesi
istemiyle açılmıştır.
Danıştay Onüçüncü Dairesi 2.12.2005 günlü, E:2005/2625, K:2005/5753 sayılı
kararıyla, 5021 sayılı Kanunun Anayasaya aykırı olduğuna ilişkin iddianın ciddi
bulunmadığı, dava konusu Bakanlar Kurulu kararında, banka tarafından ikincil
piyasada satışı yapılan Devlet İç Borçlanma Senedi hakkında herhangi bir
düzenleme yapılmadığı ve bu durumun kapsam dışı bırakıldığı, bu nedenle dayanağı
5021 sayılı Kanuna uygun bulunduğu, Devlet İç Borçlanma Senedi'nin birincil ve
ikincil piyasada satışına ilişkin yasal düzenlemeler ve davalı idarelere kuruluş
kanunları ile verilen görev ve yetkilerin değerlendirilmesinden İstanbul Menkul
Kıymetler Borsası, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu, Hazine Müsteşarlığı ve T.C.
Merkez Bankasının hasım konumundan çıkarılarak davanın Başbakanlık yanında
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu, Sermaye Piyasası Kurulu husumetiyle
incelendiğini belirterek; Sermaye Piyasası Kurulu kararı ile borsa üyelik ve
aracılık faaliyetlerinde bulunma yetkisi kaldırılan bankanın, yetkisi olmadığı
halde ilan ve reklam vererek yatırımcılara gerek Devlet İç Borçlanma Senedi
satışı gerekse bu ad altında satış yapmasını zamanında önlem alarak engel
olmayan Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu ile Sermaye Piyasası Kurulunun
olayda kusurlu davranışları bulunduğu, anılan idarelerin davacının dosyada
bulunan ve banka'dan Devlet İç Borçlanma Senedi aldığını gösteren belgedeki
yatırdığı tutar miktarındaki zararını hizmet kusuru bulunduğunun tespit edilmesi
nedeniyle tazmin etmeleri gerektiği gerekçesiyle, davacının tazminat isteminin
kabulüne ? YTL'nin hizmet kusurları saptanan Bankacılık Düzenleme ve Denetleme
Kurumu ile Sermaye Piyasası Kurulu tarafından yarı yarıya, dava tarihinden
itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davacıya ödenmesine, davacının
fazlaya ilişkin ana para ve faiz istemiyle davanın Bakanlar Kurulu kararının
iptali istemine ilişkin kısmının reddine karar vermiştir.
Başbakanlık, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu, Sermaye Piyasası Kurulu
anılan kararın temyizen incelenerek esas yönünden, İstanbul Menkul Kıymetler
Borsası vekalet ücreti yönünden bozulmasını, davacı ise, ? YTL zararına ticari
faiz uygulanmak suretiyle tazminine karar verilmesi gerektiğini ileri sürerek
temyiz dilekçesinde, ayrım yapmaksızın Danıştay Onüçüncü Dairesi kararının
davanın reddine ilişkin bölümünün bütünüyle bozulmasını istemektedirler.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 14/3 maddesinde, dilekçelerin görev
ve yetki, idari merci tecavüzü, ehliyet, idari davaya konu olabilecek kesin ve
yürütülmesi gereken bir işlem olup olmadığı, süre aşımı, husumet ve aynı kanunun
3 ve 5. maddelerine uygun olup olmadıkları yönlerinden sırasıyla inceleneceği
belirtilmiştir. Aynı Kanunun 15/1-d maddesinde ise; dilekçelerin 3 ve 5.
maddelere uygun olmadıklarının tespiti halinde, yeniden dava açılmak üzere
dilekçenin reddedileceği hükmüne yer verilmiştir.
2577 sayılı Kanunun "Aynı Dilekçe ile Dava Açılabilecek Haller" başlığını
taşıyan 5. maddesinin 1. fıkrasında ise; her idari işlem aleyhine ayrı ayrı dava
açılabileceği ancak aralarında maddi ve hukuki bakımdan bağlılık yada
sebep-sonuç ilişkisi bulunan birden fazla işleme karşı bir dilekçe ile dava
açılabileceği belirtilmiştir.
Yukarıda belirtilen hükme göre birden fazla işleme karşı tek dilekçe ile dava
açabilmek için maddi ve hukuki bağlılık koşulunun birlikte değerlendirilmesi
gerekmektedir.
Sadece maddi olay ve unsurlarda bağlılık bulunması, tek dilekçe ile dava
açılmasına olanak vermemektedir. Maddi birlik yanında hukuki bağlılığın varlığı
da zorunludur. Hukuksal bağlılıktan söz edebilmek için de, dava konusu
işlemlerin yargısal denetiminin aynı yargı yerinin görev ve yetkisi içinde
bulunması gerekmektedir.
Öte yandan 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununda, idari işlemler ve bu
işlemlerin uygulanması ile idari eylemler sonucu meydana gelen hak ihlallerinin
giderilmesi istemiyle açılacak tam yargı davaları için ayrı usül hükümleri
öngörülmüştür. Kanunun 13. maddesi uyarınca, idari eylemler nedeniyle uğranılan
zararın tazmini için idareye belli süreler içinde başvurulması ve başvurunun
kısmen, tamamen veya zımnen reddi halinde tam yargı davası açılması gerekirken;
12. maddedeki düzenlemeye göre, idari işlemlerin yol açtığı hak kayıplarının
giderilmesi istemiyle açılacak davalarda idareye başvuru zorunluluğu
bulunmamaktadır. Bu nedenle zarara yol açtığı ileri sürülen tasarrufların idari
işlem mi yada eylem mi olduğunun belirlenmesi gerekmektedir.
İdari işlemler, idari makam ve mercilerin idari faaliyet alanında idare hukuku
çerçevesinde, tek taraflı irade açıklamasıyla hukuk aleminde sonuç doğuran kesin
ve yürütülmesi zorunlu nitelikte tasarruflarıdır. Temelinde bir idari karar veya
işlem olmayan, fizik alanında görülen iş, hareket, ameliye ve çalışmalar ile
idarenin hareketsiz kalması ise, idari eylem olarak adlandırılmaktadır. İdari
işlemler hukuk aleminde değişiklik, yenilik doğuran irade açıklamalarını
yansıttığı halde hukuk alanında yenilik ve değişiklik yapmayan idari eylemler,
sadece ilgililerin hak ve yetkilerini kullanmaları koşuluyla hukuki etki ve
sonuçlar doğurabilir.
T.İmar Bankasına, Bankanın mevduat kabul etme izni kaldırılıp, faaliyeti sona
erdirilmeden önce 20.3.2003 tarihinde Devlet İç Borçlanma Senet bedeli olarak ?
YTL yatıran davacı, Bankada ödediği bedelin karşılığı senedin olmadığını, aracı
kuruluş yetkisi olmayan Bankanın açığa satış yaptığını öğrenmesi üzerine, adı
geçen Bankanın açığa satış yapmasını engellemeyen, yeterli denetim yapmayan
davalı idarelerin hizmeti kusurlu işlettikleri iddiasıyla Bankaya ödediği Devlet
İç Borçlanma Senet bedelini tahsil edememesi nedeniyle uğradığı ? YTL zararın
tazmini istemiyle bu davayı açmıştır.
Bu haliyle dava, herhangi bir idari işlemden dolayı değil, davalı idarelerin
T.İmar Bankasının karşılığı olmadığı halde açığa Devlet iç borçlanma senedi
satışını engellememeleri, yeterli denetim yapmayıp, hareketsiz kalmaları, bir
başka ifadeyle idari eylemleri nedeniyle açılmış bir tam yargı davasıdır. Zira
yukarıda da ifade edildiği gibi, idarelerin denetim eksikliği veya
hareketsizliği, idari eylem niteliğini taşımaktadır.
Diğer taraftan, Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulunun 15.3.1979 günlü,
E:1971/9, K:1979/5 sayılı kararında 521 sayılı Danıştay Kanununun 72. maddesi
uyarınca ilgili idareye başvurulmaksızın doğrudan doğruya Danıştay'da tamyargı
davası açılması halinde dilekçenin davanın her safhasında ilgili mercie tevdi
edileceği belirtilmiştir. 521 sayılı Danıştay Kanununun yürürlükte olduğu
dönemde alınan bu içtihadı birleştirme kararı, 2577 sayılı Kanunun 13.
maddesinde idari eylemlerden dolayı dava açma süresinin 521 sayılı Kanunun 72.
maddesindeki gibi düzenlenmiş olması nedeniyle geçerliliğini korumaktadır.
İptali istenilen Bakanlar Kurul Kararı ise; 5021 sayılı Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması ve Bankalar Kanunu Hükümlerine İstinaden Bankacılık
İşlemleri Yapma ve Mevduat Kabul Etme İzni Kaldırılan Türkiye İmar Bankası Türk
Anonim ?irketi Hakkında Tesis Edilecek Bazı İşlemler Hakkında Kanuna istinaden
çıkarılmış olup; T.İmar Bankasında tasarruf mevduatı bulunan ilgililer hakkında,
kimlere nasıl ödeme yapılacağının usul ve esaslarını belirlemektedir. İçeriği
belirtilen Bakanlar Kurulu Kararı, T.İmar Bankasına yatırılan Devlet İç
borçlanma senedi bedellerini kapsam dışında tutmakla birlikte, 2577 sayılı İdari
Yargılama Usulü Kanununun 13. maddesine göre ön karar niteliğini taşımamakta;
davacı tarafından zarara yol açtığı öne sürülen davalı idare eylemleri ile
ilgili bulunmamaktadır. Anılan Bakanlar Kurulu kararı ile sadece Devlet iç
borçlanma senet bedellerinin, mevduat olarak kabul edilemeyeceği ve karşılığı da
olmaması nedeniyle ödenemeyeceği ortaya çıkmıştır.
Bu durumda aralarında maddi veya hukuki yönden bağlılık yada sebep-sonuç
ilişkisi bulunmayan davacı istemlerine yönelik olarak ayrı ayrı dava açılması
gerekeceğinden, Dairece 2577 sayılı Kanunun 15. maddesinin 1/d fıkrası hükmü
uyarınca dilekçenin reddine karar verilmesi gerekirken davanın esasına girilerek
karar verilmesinde hukuki isabet görülmemiştir.
Yukarıda belirtilen gerekçe üzerine Dairece yeniden bir karar verileceğinden, bu
aşamada İstanbul Menkul Kıymetler Borsası'nın temyiz istemini inceleme olanağı
bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesi
uyarınca davalı idarelerden Sermaye Piyasası Kurulu ve Bankacılık Düzenleme ve
Denetleme Kurumu ile davacının temyiz isteminin kabulüne Danıştay Onüçüncü
Dairesinin 2.12.2005 günlü, E:2005/2625, K:2005/5753 sayılı kararının
bozulmasına 4.5.2006 günü oyçokluğu ile karar verildi.
K A R ? I O Y
Devlet iç borçlanma senet bedeli olarak 9.999,97 YTL'nı T.İmar Bankasına yatıran
davacı, Bankanın açığa satış yaptığını, ödediği bedelin karşılığında senet
olmaması nedeniyle Hazinece kendisine ödeme yapılamayacağını öğrenmesi üzerine,
adı geçen Bankanın Devlet iç borçlanma senedi satıyormuş gibi görünüp para
toplamasını engellemeyen, yeterli ve etkili denetim yapmayan davalı idarelerin
olayda hizmet kusuru bulunduğu iddiasıyla davalı idarelerin idari eylemlerinden
doğduğunu öne sürdüğü zararın tazminini istemektedir.
Davacının, davalı idarelerin zarara yol açtığını öne sürdüğü idari eylemleri
nedeniyle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 13 üncü maddesine göre
ilgili idarelere başvurup, ön karar almadan bu tam yargı davasını açtığı
anlaşılmaktadır. Ancak Bakanlar Kurulunun 29.12.2003 tarih, 2003/6668 sayılı
kararı ile mevduat toplama izni kaldırılıp, faaliyeti durdurulan T.İmar
Bankasına para yatıran ilgililerden, kimlere ne şekilde ödeme yapılacağı
düzenlenmiş; karşılıksız yatırıldığı ortaya çıkan Devlet iç borçlanma senet
bedeli tutarları ise kapsam dışı bırakılmıştır. Böylece Bakanlar Kurulu, davalı
idareleri de bağlayıcı biçimde söz konusu tutarların ödenmeyeceği yolundaki
iradesini ortaya koymuştur. Nitekim davacı, zararının tazmin edilemeyeceğinin,
sulhen ödeme yapılamayacağının açıklanması nedeniyle anılan Bakanlar Kurulu
kararının da iptalini istemektedir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 13 üncü maddesi, idari eylemler
nedeniyle tam yargı davası açılmadan önce idareye başvuru ve ön karar
alınmasını, ortaya çıkan zararın idarece ödenebileceği, olayla ilgili olarak
idarenin olumsuz bir tavrı ortaya çıkmadan uyuşmazlığın doğmuş sayılamayacağı
gerekçeleriyle zorunlu kılmıştır.
Olayda ise, 4353 sayılı Yasaya göre yargıya intikal etmiş yada etmemiş
uyuşmazlıkları sulh yoluyla nihai olarak çözmeye, ilgililerin uğradıkları
zararları tazmine yetkili Bakanlar Kurulu, T.İmar Bankası ile ilgili olarak
aldığı yukarıda belirtilen kararında, Devlet iç borçlanma senet bedeli olarak
yatırılıp, karşılığı senet bulunmayan tutarların Hazinece ödenmeyeceği yolundaki
iradesini açıklamıştır.
Bu itibarla; davacının uğradığını iddia ettiği zararın tazmini istemiyle
birlikte Bakanlar Kurulu kararının da iptalini isteyebileceğinin, anılan
Bakanlar Kurulu kararının bu davada, davacının uğradığını iddia ettiği zararın
ödenmeyeceği yolunda alınmış ön karar niteliğini de taşıdığının kabulü; ilgili
idarelere başvuru ve ön karar aranmaksızın davanın esasının incelenmesi
gerekmektedir.
Açıklanan nedenlerle işin esasının incelenmesi gerektiği oyu ile çoğunluk
görüşüne katılmıyoruz.
(DAN-DER; SAYI:113)