Bir
memlekette adaletin dağıtılış şekli ile o memleketin uygarlık seviyesi arasında
bağlantı kuran düşüncenin büyük bir gerçeği ifade ettiğine şüphe duymamak
gerekir.
Mülkün temelinin adalet
olduğu yönündeki yüzlerce yıldır sürüp gelen inanç Milletimizin kalbinde kök
salmıştır. Adalet, Devletimizin varlığı ve devamlılığı açısından vazgeçilemez ve
ihmal edilemez nitelikte bir değerdir. Toplumun huzur ve barış içinde
yaşayabilmesi, sosyal ve kültürel gelişmesini sürdürebilmesi, eksiksiz ve
zamanında işleyen, çağın ihtiyaçlarını karşılayarak toplumun yargıya güven
duymasını sağlayan bir adalet sistemi ile mümkündür.
Ülkemiz için öncelikli
konuların başında adaletin tesisi gelmektedir. Yargı bağımsızlığının
güçlendirilmesi, adalet hizmetlerinin çağdaş bir çalışma ortamında yerine
getirilmesi, kaliteli bir yargı hizmetinin sunulabilmesi için gerekli her türlü
önlemi almak devletin temel amaçları arasındadır.
Yıllarca sorunlarla,
yetersizliklerle, cezaevi isyanlarıyla kamuoyu gündemine gelen, yargı yılı ve
yüksek mahkemelerin açılış konuşmalarında sürekli şikayet edilen yargı teşkilatı
bugün, Avrupa Birliği ve uluslararası kuruluş yetkililerinin hazırladıkları
raporlarda uluslararası standartları vurgulanan cezaevleri, bilgisayar
teknolojilerinin kullanımında Devlet kurumları arasında birincilik ödülü alan
projeleri, yükselen adliye saraylarıyla gündeme gelmektedir. Bütün bunlar
toplumun hemen her kesimi tarafından takdir edilmekte, artık geçmişte şikayet
eden kesimler bile bu çalışmalar dolayısıyla beğenilerini ifade etmektedirler.
Büyük bir gayret ve
kararlılıkla gerçekleştirilen çalışmalar sonucu dört yıl gibi kısa bir sürede
sorunların giderilmesi yolunda büyük mesafeler katedilmiş, yargı sadece
sorunlarıyla değil, başarı ve uluslararası standartlara uygun kaliteli
hizmetleriyle de anılır hale gelmiştir.
Her ne kadar Bakanlık
Faaliyet Raporu 2006 yılını kapsamakta ise de bugünlere nasıl gelindiğini
göstermek ve geçmişle kıyaslamak açısından Hükümetimiz döneminde yargı ve adalet
hizmetleri alanında yapılan icraatları ana başlıklar altında hatırlatmak faydalı
olacaktır.
HUKUK REFORMU
Günümüzde iletişim
teknolojilerindeki ilerlemeler, artan ve çeşitlenen ekonomik ve sosyal
faaliyetler, hukuki uyuşmazlıkların çeşit ve sayısını arttırmış, toplumsal
ilişkileri değiştirmiştir. Toplumsal düzenin yarattığı hukuki uyuşmazlıkların
çözümü ve karmaşık suçlarla etkili mücadele mevzuatın da bu değişime ayak
uydurmasını gerektirmektedir.
Bu nedenle mevzuatımızın
tüm yönleriyle gözden geçirilerek gerektiğinde yeni müesseseler ihdası ya da
bazı müesseselerin revizyonu büyük önem taşımaktadır. Bu faaliyetin yoğun ve
hızlı biçimde yapılmaması hukuk mevzuatındaki yetersizliği başa çıkılamayacak
hale getirecektir.
Bu bağlamda Avrupa
Birliği’ne üyelik müzakereleri sürecinde mevzuat yetersizliğini aşmak yolunda
büyük adımlar atılmıştır. Tüm çalışmalarda bireyin hak ve özgürlüklerinin
korunması ile toplum düzeni ve güvenliğinin sağlanması arasındaki hassas denge
gözetilmiştir.
Bu kapsamda, temel
kanunlardan olan Türk Medeni Kanunu ile başlayan süreç, Türk Ceza Kanunu, Ceza
Muhakemesi Kanunu, Bilgi Edinme Hakkı Kanunu, Denetimli Serbestlik ve Yardım
Merkezleri ile Koruma Kurulları Kanunu ve diğer kanunların çıkarılması ile devam
ettirilmiştir. Ayrıca Türk Ticaret Kanunu, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu, Türk
Borçlar Kanunu, Yargıtay Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, Türkiye
Hakimler ve Savcılar Birliği Kanunu, Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu, Genel İdarî
Usul Kanunu, İdarî Yargılama Usul Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
gibi toplumun genelini ilgilendiren kanun çalışmalarına çeşitli aşamalarda devam
edilmektedir.
Ülkemizde 1 Haziran 2005
tarihinden itibaren ceza mevzuatı alanında yeni bir adalet sistemine
geçilmiştir. Türk Ceza Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu, Kabahatler Kanunu, Ceza
ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun bu yeni sistemin birer
parçasıdır.
Yeni sistemde suç
siyaseti ile güdülen amaca ulaşabilmek için uyulması gereken ana ilkeler hukuk
devleti ve temel haklar olarak belirlenmiştir. Hukuk devleti ilkesinin bireye
sağladığı güvence yeni ceza adaleti sisteminin temelinde yer almaktadır. Bu
anlamda, sistemin insana saygı esasına dayanması, işkence ve eziyet niteliği
gösteren uygulamaları etkin bir biçimde yasaklaması, insan onuruyla bağdaşmayan
cezalar içermemesi, ceza ve güvenlik tedbirlerinin uygulanmasında fiilin
ağırlığı ve failin tehlikeliliğinin göz önünde bulundurulması öngörülmüştür.
Sistemi oluşturan kanunların özgürlükçü karakteri özellikle belirtilmelidir.
Diğer yandan çeşitli
tarihlerde çıkarılan genelgelerin güncelliğini sağlama, uygulama kabiliyetini
kaybedenleri ayıklama, benzer konuları düzenleyen genelgeleri birleştirmek,
aykırılıkları gidermek, dili de dahilolmak üzere sadeleştirmek ve
uygulama birliğini sağlamak amacıyla bugüne kadar çıkarılan 4000’in üzerindeki
genelge 01/01/2006 tarihinden itibaren kaldırılarak 134 genelge yürürlüğe
konulmuştur.
Yargı mensuplarının bilgi
sahibi olmaları en az yargı bağımsızlığı kadar önemlidir. Adaletin yeterli
bilgiye dayanılmadan dağıtılması adil yargılanma hakkı ve hak arama özgürlüğünün
zedelenmesine, kamu düzeninin bozulmasına ve toplumsal barışın tehlikeye
girmesine neden olacaktır.
Bu nedenlerle,
Hükümetimiz dönemlerinde hâkim ve Cumhuriyet savcılarımızın meslek öncesi ve
meslek içi eğitim, uzmanlaşma, lisansüstü ve yabancı dil eğitimine özel bir önem
verilmiş ve verilmeye devam edilmektedir.
Bakanlığımızın
katkılarıyla hukuk fakültelerindeki eğitim programının kapsamı genişletilmiş ve
eğitim süresi uzatılmıştır. Böylelikle hâkim ve Cumhuriyet savcılarımızın meslek
öncesi eğitimleri güçlendirilerek mesleğe daha donanımlı bir şekilde başlamaları
sağlanmış olacaktır. Diğer adalet personelinin eğitiminde ise adalet meslek
liseleri ve adalet meslek yüksekokullarının önemi inkar edilemez. Burada verilen
eğitim ile yargılama hizmetlerinin düzeyi yükselmekte ve saygınlığı artmaktadır.
Anadolu Üniversitesi Rektörlüğü ile yapılan protokolle, tüm personelimize adalet
mesleki eğitim ön lisans programından yararlanma imkanı sağlanmıştır.
Türk hukuk ve adalet
hayatında önemli bir dönüm noktası da idarî ve malî özerkliğe sahip Türkiye
Adalet Akademisi’nin kurulmasıdır. Akademinin kurulması hâkim, Cumhuriyet
savcıları, avukat ve noterler ile diğer adalet personelinin mesleğe
kabullerinden önce ve meslek hayatları sırasında edindikleri bilgi ve
tecrübeleri geliştirmek üzere alacakları eğitime kalite ve ivme kazandırmıştır.
Hâkim ve Cumhuriyet
savcılarının uzmanlaşmaları eğitim politikamızın amaçlarındandır. Türkiye Adalet
Akademisinin yanı sıra Bakanlığımızca da hâkim ve Cumhuriyet savcıları ile diğer
personele verilen hizmet içi eğitimler yüksek mahkeme başkan ve üyeleri, hâkim
ve Cumhuriyet savcıları ile akademisyenler tarafından yürütülmektedir. Uygulama
ve öğretinin bir arada verilmesiyle aradaki kopukluk giderilmiş olmaktadır.
Öte yandan Hakimler ve
Savcılar Kanununda yapılan değişiklikle hâkim ve Cumhuriyet savcılarının yüksek
lisans ve doktora yapmalarını kolaylaştırıcı düzenlemeler getirilmiştir.
Önem verdiğimiz diğer bir
konu ise yabancı dil eğitimidir. Buna yönelik olarak 2004 yılından itibaren bazı
üniversiteler ve dil kursları ile işbirliğine gidilmiş hâkim ve Cumhuriyet
savcılarının yurt içi ve dışında bir yıl süreyle yabancı dil eğitimi imkânı
sağlanmıştır. Ayrıca bu işbirliği çerçevesinde hâkim ve Cumhuriyet savcılarının
mesai dışındaki yabancı dil eğitimleri devam etmektedir.
Yargının insan kaynağı
eksikliği yıllardır gerek yargı çevreleri gerekse diğer kesimlerce yüksek sesle
dile getirilmekte, hazırlanan ulusal ve uluslararası raporlar ile bilimsel
çalışmalar sorunun önemine vurgu yapmaktadır.
Başta Avrupa olmak üzere
diğer ülkeler ile Ülkemizdeki yargının iş yükü arasında büyük uçurum vardır. Bu
nedenle hâkim ve Cumhuriyet savcısı sayısının artırılması mutlak zorunluluk
olarak kendini göstermektedir. Bu zorunluluk aynı zamanda yardımcı personel
yönünden de geçerlidir.
Görev yaptığımız dönemde
sorunun çözümüne büyük önem verilmiş ise de; tamamen çözüldüğünden söz etmek
mümkün değildir. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun aldığı ilke kararlarına
göre bir mahkemenin bakabileceği iş sayısı dikkate alındığında halen mevcut
mahkemelere ilaveten 2075 mahkemeye ve 3000 hâkim ve 2000 civarında Cumhuriyet
savcısına ihtiyaç duyulmaktadır. Bölge adliye mahkemelerinin faaliyete
geçirilmesiyle birlikte bu ihtiyaç daha da artacaktır.
Yıllardır dile getirilen
ancak bir türlü ilerleme sağlanamayan hâkim ve Cumhuriyet savcılarının aylık ve
ödeneklerinde 5536 sayılı Kanunla önemli iyileştirmeler sağlanmıştır. Bu Kanunla
birlikte ağır iş yükü altında görev yapan hâkim ve Cumhuriyet savcılarının
yaşadıkları sıkıntıların giderilmesi, ifa ettikleri görevin saygınlığına ve
Anayasada belirtilen konumlarına uygun malî iyileştirmeler sağlanmıştır.
Böylelikle yargı organlarının verimliliğinin artırılması, daha nitelikli
kişilerin hâkimlik ve savcılık mesleğini seçmeleri ile yargılama faaliyetlerinin
etkin bir biçimde sürdürülerek sonuçlandırılması sağlanacaktır.
Ayrıca özlük haklarında
iyileştirme sağlayan 5435 sayılı Kanunla; birinci sınıfa ayrılma ve birinci
sınıf olma sürelerinin hesabında iyileştirmeler yapılarak bölge adliye
mahkemeleri ve üst bölgelerde hâkim ve Cumhuriyet savcısına duyulan ihtiyaç
giderilmeye çalışılmıştır. Bilgi ve görgülerini artırmak, meslekleriyle ilgili
araştırma yapmak üzere uluslararası kuruluşlarda ya da yargı organlarında
çalışmalarına olanak tanınması ise Kanunun getirdiği diğer bir yeniliktir.
Adalet hizmetlerinin
gerçekleştirilmesinde hâkim ve Cumhuriyet savcıları yanında diğer adalet
personelinin de nitelik ve nicelik olarak istenen seviyede olmasının büyük önemi
bulunmaktadır. Son yıllara kadar özellikle zabıt kâtibi, mübaşir, hizmetli gibi
kadrolarda mahkeme ve savcılıkların ciddi sıkıntı içinde oldukları, kadroların
büyük bir kısmının boş kaldığı bilinen bir gerçektir.
Bu açığın giderilmesi
amacıyla korunmaya muhtaç çocuklar, şehit yakını, sözleşmeli uzman olarak
erbaşlıktan ayrılanlar, özelleştirmeden gelenler ve açıktan atananlar da dahil
olmak üzere 2003, 2004, 2005 ve 2006 yıllarında toplam 13.788 personel
alınmıştır. Alınanların büyük çoğunluğu zabıt kâtibidir. Bunun yanında,
mahkemelerin ihtiyacı olan psikolog, pedagog, sosyal çalışmacı yanında icra
müdür ve yardımcısı, mübaşir gibi personel ihtiyacı da karşılanmaya
çalışılmıştır.
Böylece, son 4 yıl içinde
sağlanan yardımcı personel takviyesi ile, savcılık ve mahkemelerin personel
ihtiyaçları hâkimler ve Cumhuriyet başsavcısından oluşan adalet komisyonları
tarafından gerçekleştirilen sınavlarla giderilmeye çalışılmıştır. Halen mevcut
kadrolarımızın 1/4’inden fazlası açık bulunmakta olup ayrıca ilave kadrolara
ihtiyaç duyulmaktadır.
Bilindiği üzere adalet
hizmetinin sunulduğu binalar, bunların tefriş ve donanımı, vatandaşlarımızın
hizmete ulaşmadaki kolaylık ve memnuniyeti ile yargı personelinin verimliliği
açısından büyük önem taşımaktadır. Ayrıca tüm bunlar yargılamanın kalitesi,
ciddiyeti ve saygınlığını arttıran unsurlardır.
Çağdaş ülkelerde devlet
gücünün simgelerinden biri olarak kabul edilen adliye binaları bulundukları
şehirlerin en görkemli binalarından olup “adalet sarayı” olarak
adlandırılmaktadır. Buna karşın göreve geldiğimiz 2002 yılında Ülkemizdeki
adalet hizmet binalarının genel durumunu vahim olarak nitelendirmek abartılı
olmayacaktır. Adalet hizmetleri, hükümet konaklarının zemin katlarında, kiralık
apartman daireleri ya da iş hanlarında, mefruşat ve teknik donanım bakımından
son derece yetersiz olarak yerine getirilmeye çalışılmaktaydı.
Çağın gelişmelerine,
yargının saygınlık ve ciddiyetine uygun, kaliteli, iyi işleyen ve geleceğe dönük
olarak planlanan yeni ve modern adliye binaları inşa etmek ana
amaçlarımızdandır. Bu amaç doğrultusunda Bakanlığımızca konuya gereken ağırlık
verilmiş, özgün Türk mimarisine uygun olarak görkemli adalet sarayları yapılmış
ve yapılmaya devam edilmektedir.
2003 Yılı sonundan
itibaren 31 Mart 2007 tarihine kadar 76 adet adliye binası inşaatı tamamlanarak
bunlardan 456.602.000-YTL maliyetli 47 adeti hizmete açılmış olup, 29 adet
adliye binası açılışa hazır hale getirilmiştir. 2006 yılında toplam 263.600
m2‘lik 30 adet hizmet binası tamamlanmış ve açılışa hazır hale getirilmiştir.
Halen toplam 812.500 M2‘lik 29 adet hizmet binası inşaatı devam etmektedir.
İstanbul ili için Anadolu
yakasında 360 bin m2 kapalı alana sahip tek bir adalet hizmet binası yapılması
planlanmış olup, 2006 yılı başında ihalesi sonuçlandırılarak inşaatı başlamış ve
yapım çalışmaları halen devam etmektedir.
İstanbul ili Avrupa
yakası için düşünülen iki adalet sarayının birisi olan 90.000 m2 kapalı alana
sahip Bakırköy Adalet Sarayı tamamlanarak hizmete açılmıştır.
İstanbul ili Avrupa
yakası için düşünülen ikinci adalet sarayının proje çalışmaları tamamlanmış
olup, 320.000 m2 kapalı alana sahip olacak bu binanın ihalesi 30 Nisan 2007
tarihinde gerçekleştirilecektir.
Diğer yandan mahkeme ve
Cumhuriyet başsavcılıklarında iş sayısının yeterli düzeyde olmaması, hakim ve
Cumhuriyet savcılarının terfilerinde ve personel istihdamında yaşanan sorunlar
dikkate alınarak çoğunda müstakil adliye binası ve lojman bulunmayan 137 küçük
ilçe adliyesi 2004 yılında kapatılmak suretiyle ulaşımında zorluk bulunmayan
diğer adliyelerle birleştirilmiştir. Böylece adalet hizmetlerinin daha etkili ve
verimli bir biçimde yerine getirilmesi yolunda önemli bir adım atılmıştır.
Türkiye’nin muhtelif
yerlerinde kurulacak olan bölge adliye mahkemesi inşaatlarının proje çalışmaları
tamamlanarak ihaleleri yapıldıktan sonra 2007 Ocak ayında yer teslimleri
gerçekleştirilmiş ve inşaatlarına başlanılmıştır. Erzurum, Diyarbakır ve
Ankara’da yapılacak olan bölge adliye mahkemeleri için % 25 ödenek Bakanlığımız
kaynaklarınca karşılanmış olup, % 75 ödenek ise Avrupa Birliği fonlarından
karşılanacaktır.
CEZA İNFAZ
KURUMLARI
VE ÇA?DA? CEZA
İNFAZ SİSTEMİ
31/12/2006 tarihi
itibariyle Ceza infaz kurumlarımıza ait, 35.145 personel kadrosunun, 26.283’ü
dolu, 8.862’si boş bulunmaktadır. 31/12/2002 tarihinden bu yana merkez ve taşra
atamalı toplam 4.549 personelin açıktan ataması yapılmıştır.
Halen Ülkemizde 425 ceza
infaz kurumu ve 31/12/2006 tarihi itibarıyla bu kurumlarda 63.808’i adli,
3.835’i terör, 2.634’ü çıkar amaçlı suçlardan 70.277 hükümlü ve tutuklu
bulunmaktadır.
İsyan, öldürme,
yaralama, rehin alma, işgal, koğuş ağalığı, uyuşturucu ticareti, kumar oynatma
ile tutuklu ve hükümlülerin birbirlerine karşı her türlü fiziksel ve manevi
baskı olaylarının yaşanmasına neden olan koğuş sistemine göre inşa edilen ceza
infaz kurumlarında fiziki değişiklikler yapılarak çağdaş ülkelerde olduğu gibi
2, 4, 6, 8’er kişilik odalara dönüşüm çalışmaları tamamlanmıştır.
Uluslararası normlara
uymayan ve fiziki şartları ve kapasiteleri itibariyle eğitim ve iyileştirmenin
kısıtlı yapıldığı ya da hiç yapılamayan küçük ilçe ceza infaz kurumlarının
kapatılarak, birden çok merkeze hitap edebilen çağdaş ve modern ceza infaz
kurumlarının yapımı zorunluluk taşımaktadır. Bu aynı zamanda infazın kalitesini
arttırırken, personel ve mali kaynak kullanımında da tasarruf sağlayacaktır. Bu
çerçevede; 2003 yılında 6, 2004 yılında 62, 2005 yılında 6, 2006 yılında 20
olmak üzere toplam 94 ceza infaz kurumu hizmete kapatılmıştır.
Birleşmiş Milletler
Cezaevi Minimum Kuralları ile Avrupa Cezaevi Kurallarına uygun, sağlıklı,
güvenlikli, mekanik, elektronik donanımlı ve rehabilitasyon işlemlerine
elverişli yeni ceza infaz kurumu projeleri geliştirilmiş, özellikle büyük
şehirlere öncelik verilerek yapımına başlanmıştır.
2003 yılından bu yana
toplam 662.000 m2’lik 15 ceza infaz kurumu ve 3 personel eğitim merkezi hizmete
açılmış olup halen yapımı sürdürülen toplam 1.250.000 m2’lik 27 ceza infaz
kurumu ile proje çalışmaları devam eden toplam 448.000 m2’lik 4 adet ceza infaz
kurumu bulunmaktadır.
Tüm bunlar yanında
Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezleri ile Koruma Kurulları Kanunu gereğince
Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü bünyesinde denetimli serbestlik ve yardım
hizmetlerinden sorumlu daire başkanlığı oluşturulmuş ve ağır ceza merkezlerinde
şube müdürlüğü olarak örgütlenilmiştir. Bu birimde; suça sürüklenen çocuk,
şüpheli, sanık ve hükümlünün ayrıca koruma kurulları aracılığı ile ceza infaz
kurumundan salıverilen hükümlülerin toplumla bütünleşmesi açısından ihtiyaç
duyulan her türlü hizmet, program ve kaynakların sağlanması hizmetleri
yürütülmektedir.
Bilindiği üzere
davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması, Anayasal bir
ilke olup yargının görevidir. Yargının, artan kamusal taleplerle birlikte
üzerine düşen görevi yerine getirmesi, hızlı, verimli ve güvenilir şekilde
çalışabilmesi için bilgi ve haberleşme teknolojileri ile entegre bir yapı
içinde, dinamik bilgi tabanlı çözümlerden azamî oranda faydalanmak zorunluluğu
ortaya çıkmıştır. Bu amaçla üretkenliği ve verimliliği arttırmak için
geliştirilen Ulusal Yargı Ağı Projesi devreye konulmuştur.
Ulusal Yargı Ağı Projesi
ile bütün mahkemelerimizin kendi aralarında ve yüksek mahkemelerle, ayrıca kamu
kurum ve kuruluşları ile birbirine bağlanması hedeflenmektedir. Böylece gerek
mahkemelerimiz arasında, gerek mahkemelerimizle kamu kurum ve kuruluşları
arasında yargı ile ilgili bilgi ve belge akışı sür’atlenecek; hak arama
özgürlüğü ve adil yargılanma hakkı, Anayasa’mıza ve Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi’ne uygun biçimde gerçekleşecektir.
Bu proje çerçevesinde en
küçük adliyeye kadar tüm yargı teşkilatı ile Adalet Bakanlığı birimleri
bilgisayar ve ekipmanlarıyla donatılmış, tüm hâkim ve Cumhuriyet savcılarımıza
diz üstü bilgisayarı verilmiş ve yerel bilgisayar ağı tesis edilmiştir.
2006 yılı sonu
itibariyle 111 Ağır Ceza Merkezi, 21 Bölge İdare Mahkemesi, 234 Mülhakat Adliye,
451 Ceza İnfaz Kurumu, 6 Adli Tıp Kurumu, 2 Hâkimevi ve 2 Sosyal TesisUYAP uygulamalarını kullanmaya başlanmıştır. Bugün itibariyle UYAP’ın
35.000 Adalet Bakanlığı personeli, 40.000 avukat kullanıcısı bulunmaktadır.
UYAP, Türk Sanayicileri
ve İşadamları Derneği ve Türkiye Bilişim Vakfı'nın düzenledikleri "eTR Büyük
Ödülü"nü 2004 ve 2005 yıllarında almıştır.
UYAP kapsamında,
avukatların bürolarından yetkileri dâhilinde sistemdeki dava dosyalarına
erişebilmeleri, inceleyebilmeleri, örnek alabilmeleri, dava dosyalarına evrak
katabilmeleri, yeni dava dosyası açabilmeleri ve harç ödeyebilmeleri imkânı
veren “Avukat Bilgi Sistemi”; vatandaşlara, adlî ve idarî yargı birimlerinde
görülmekte olan dosya bilgilerine erişebilme imkânı veren “Vatandaş Bilgi
Sistemi” bulunmaktadır.
AB sürecinde yapılan ve yapılmakta olan çalışmalarımızın tek amacı
AB’ye üyelik olarak algılanmamalıdır. Çalışmalarımızın asıl ve en önemli amacı,
insanımıza çağdaş ve kalkınmış bir ülkede, evrensel olarak kabul görmüş hukuk
kuralları çerçevesinde, müreffeh bir yaşam sunmaktır. Dolayısıyla AB sürecinde
yaşanacak herhangi bir olumsuzluğa rağmen hukukî ve idarî alanda yapılan bu
reformların devam ettirileceği, yapılmış olanların hayata aktarılması
çalışmalarının sürdürüleceği muhakkaktır.
ADLİ TIP
Başta adalet işlerinde
bilirkişilik görevi yapmak doğrultusunda faaliyette bulunan Adlî Tıp Kurumu’nun
yürüttüğü hizmetlerin yurt çapına yayılmasının öneminin büyük olduğuna
inanmaktayız. Amaçlarımızdan birisi de tüm ağır ceza merkezlerinde adli tıp
birimlerinin açılmasıdır. Çalışmalarımız bu amaç doğrultusunda ilgili kurum ve
kuruluşlarla işbirliği halinde devam etmektedir.
Adli Tıp Kurumu’nun daha
çağdaş binada hizmet verebilmesi amacıyla İstanbul’da 46.800 m2 arazi içinde
20.000 m2 kapalı alana sahip Adlî Tıp Kurumu merkez binası yapılarak 17/06/2006
tarihinde hizmete girmiştir. Avrupa’da dahi emsali olmayan bu bina niteliklerine
uygun modern cihazlarla donatılmış, çalışanlara rahat çalışma ortamları
sağlanarak verimlilikleri artırılmıştır. Bunun yanında Kurum beyin gücü
bakımından da desteklenmiş yapılan teknoloji transferleri ve alt yapı
yenilikleriyle hızlı bir kabuk değiştirme sürecine girmiş, çağdaş ve dinamik bir
hüviyet kazanmıştır.
Adlî Tıp Kurumu
personelinin özlük haklarına ilişkin iyileştirme yapmak amacıyla ilgili
mevzuatta değişikliğe gidilmiş, döner sermaye işletmesi kurulmuş ve bundan
personelin de faydalanması sağlanmıştır.
ØPersonelin nitelik ve nicelik bakımından güçlendirilmesi,
ØÖzlük haklarında yapılan iyileştirmeler,
ØAdalet teşkilatının fiziki alt yapı sorunlarının çözülmesi,
ØUluslararası standartlarda ceza infaz kurumları oluşturulması,
ØÇağdaş ceza infaz sistemi uygulamaları,
ØUlusal Yargı Ağı Projesi ile bilişim alanında kat edilen yol,
ØAB sürecinde üstlenilen aktif rol
ile Bakanlığımızın,
21’inci yüzyıla Büyük Atatürk’ün muasır medeniyetler seviyesine ulaşma ülküsüne
uygun olarak çağdaş batılı ülkeler düzeyinde bir kurumsal kimlikle taşınması
sağlanmıştır.
Demokratik laik ve sosyal
bir hukuk devletinin gerekleri doğrultusunda; evrensel hukukta kabul edilen
ilkelere de dayanmak suretiyle adaletli bir hukuk düzeni oluşturup, toplumumuza
her alanda zahmetsiz, hızlı, isabetli, etkin, güvenli yargı ve adalet hizmetini
sunmaya yönelik amacımız doğrultusunda çalışmalarımız hızla devam etmektedir
Tüm bu özverili
çalışmalara rağmen yargı ile ilgili devasa nitelikteki sorunların bittiğinden
söz edilmesi mümkün değildir. Kamu yönetiminin genelinde olduğu gibi adalet
teşkilatında da eski tarz yönetim anlayışıyla mevcut sorunları çözmek ve eldeki
kaynakları günü birlik ihtiyaçlara göre kullanmak artık söz konusu değildir.
Ülkemiz de dahil olmak
üzere gelişmekte olan ekonomilerde eldeki kıt kaynaklarla sınırsız ihtiyaçların
karşılanmasındaki zorluk dikkate alındığında ihtiyaçların bir öncelik sırasına
göre konulmasını; ayrıca kıt kaynakları en yüksek fayda ve verimi en düşük
maliyetle yani optimal kullanmak zorunluluğu ortaya çıkmaktadır. Optimal
kullanım sonuçları ise mevcut şartların bir plan dahilinde değerlendirilerek
uygulaması halinde görülebilecektir.
Stratejinin geleceğe
yönelik amaçlara ulaşmak için geliştirilmiş kapsayıcı ve genel bir plan olduğu
göz önüne alındığında kamu yönetimindeki önemi de kendini göstermektedir. Yeni
kamu yönetimi anlayışında kamu idareleri özel sektörde olduğu gibi stratejik
planlar yaparak geleceğe dönük, orta ve uzun vadeli hareket etmek zorunda
kalmışlardır.
Bu bağlamda 5018 sayılı
Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile birlikte kamuda reform boyutunda
değişikler olmuş kamu kaynaklarının kullanılmasında stratejik planlama ve
performans esaslı bütçeleme ilkeleri ile mali saydamlık ve hesap verme
sorumluluğu ön plana çıkmıştır.
Bu çerçevede 5018 sayılı
Kanun uyarıca kamu idareleri için artık zorunlu olan stratejik planlama sürecine
ilişkin takvimin tespitine, stratejik planların kalkınma planı ve programlarla
ilişkilendirilmesine yönelik usul ve esasların belirlenmesine Devlet Planlama
Teşkilatı Müsteşarlığı yetkili kılınmış olup bu doğrultuda hazırlanan
Yönetmelikte belirlenen geçiş takvimine göre, Bakanlığımız 2010-2014 yıllarını
kapsayacak olan ilk stratejik planını, 31/01/2009 tarihine kadar
hazırlayacaktır.
Diğer yandan 5018 sayılı
Kanun gereğince hazırlaması gereken faaliyet raporları aynı zamanda performans
esaslı bütçeleme sisteminin de temel taşlarından biri olması nedeniyle ayrı bir
öneme sahiptir. Faaliyet raporları mali saydamlık ve hesap verme sorumluluğunun
hayata geçirilmesi ve ilgili taraflar ile kamuoyunun bilgi sahibi olmasını
sağlayacak önemli bir kamu mali yönetimi aracı olarak ortaya çıkmaktadır.
Adalet Bakanlığı Strateji
Geliştirme Başkanlığı tarafından hazırlanan 2006 Yılı Bakanlık Faaliyet Raporu
ilk olmasının yanı sıra Hükümetimizin yargı ve adalet hizmetleri ile ilgili
yapmış olduğu reform niteliğindeki faaliyetleri yansıtması açısından büyük önem
taşımaktadır.
Stratejik yönetim
anlayışının ve bu anlayışın bir parçası olarak hazırlanmış olan 2006 Yılı
Bakanlık Faaliyet Raporunun Milletimize hayırlı olmasını dilerim.