imar bank zedeleri kurtaran karar (Ank. 1. İdare Mah. kararı)
Tarih: 20.04.2007 Saat: 10:58
Konu:


Yeni Sayfa 7



Yeni Sayfa 6

        T.C.

             A N K A R A

1 NOLU İDARE MAHKEMESİ

 

ESAS    NO   : 2004/2432

KARAR NO : 2006/2826

 

 

DAVACI                                : Hayder Garip

VEKİLİ                                 : Av. Gökhan Tural-İsmail Say Sk. Yapı Han No:13/4 GAZİANTEP

DAVALILAR                        : 1- Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu / ANKARA

VEKİLİ                                 : Av. Özlem Üstündağ  - Aynı yerde

                                     2- Sermaye Piyasası Kurulu / ANKARA

VEKİLİ                                  : Av. Aynur Konuralp  - Aynı yerde

DAVANIN ÖZETİ               : Davacı tarafından, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunca yönetimine el konulan Türkiye İmar Bankası T.A.?. aracılığıyla satın almış olduğu Devlet iç borçlanma senedinin ödenmesi istemiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali ile  nominal tutarı olan 48.026,50 YTL zararın faiziyle birlikte zararın oluşumunda hizmet kusuru bulunan idarelerden tazminine karar verilmesi istenilmektedir.

BANKACILIK DÜZENLEME VE

DENETLEME KURUMU SAVUNMASININ ÖZETİ    : Denetim görevlerinin olmadığı, söz konusu denetimin Sermeye Piyasası Kanunu ve ilgili mevzuat uyarınca Sermaye Piyasası Kuruluna ait olduğu nedeniyle kendilerine husumet yöneltilemeyeceği, hazine bonosu ve Devlet tahvili satış işlemlerinin sermaye piyasası mevzuatı çerçevesinde değerlendirildiğinde sorumluluğun idarelerine yükletilemeyeceği, davacının henüz gerçekleşmiş bir zararının bulunmadığı öne sürülerek yasal dayanaktan yoksun bulunan davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.

SERMAYE PİYASASI KURULU

SAVUNMASININ ÖZETİ            : Davacının uğradığını öne sürdüğü zararın tazmini istemini öncelikle Bankanın sorumlu yöneticilerine yöneltmesi gerektiği, Banka hakkındaki iflas davası sonuçlanmadan davacı açısından gerçek ve kesinleşmiş zararın söz konusu olamayacağı, dava konusu olayda objektif sorumluluğa ilişkin şartlar oluşmadığı gibi davalıların müteselsilen sorumluluğundan da söz edilemeyeceği, idare ile ilgisi olmayan üçüncü kişilerin suç teşkil eden fiillerinden doğan zarar sebebiyle idareye tazmin sorumluluğu yüklenemeyeceği, zararın yürütülen kamu hizmetinin doğrudan sonucunu oluşturmadığı öne sürülerek davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.

TÜRK MİLLETİ ADINA

 

Karar veren Ankara 1 Nolu İdare Mahkemesince dava dosyası incelenerek   işin gereği görüşüldü: 

Davalı idarelerin usule yönelik itirazları yerinde görülmediğinden esasın incelenmesine geçildi.

Dava, davacının, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunca yönetimine el konulan Türkiye İmar Bankası T.A.?. aracılığıyla satın almış olduğu Devlet iç borçlanma senedinden dolayı uğradığı zararın hizmet kusuru bulunduğu ileri sürülen idarelerce faiziyle birlikte ödenmesi istemiyle yaptığı başvurusunun reddine ilişkin işlemin iptali ile 48.026,50  YTL zararın tazminine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 125. maddesinde, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmış bulunmaktadır. İdarenin belirtilen bu sorumluluğu hukuk devleti olma niteliğinin doğal sonucudur.

4389 sayılı Bankalar Kanunu’nun 3. maddesinde, “Bu Kanun ve ilgili diğer mevzuatın, Kanunda gösterilen yetkiler çerçevesinde düzenlemeler de yapmak suretiyle uygulanmasını sağlamak, uygulamayı denetlemek ve sonuçlandırmak, tasarrufların güvence altına alınmasını temin etmek ve Kanunla verilen diğer görevleri yapmak ve yetkileri kullanmak üzere kamu tüzel kişiliğini haiz, idari ve mali özerkliğe sahip “Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu” kurulmuştur. Kurum, tasarruf sahiplerinin haklarını ve bankaların düzenli ve emin bir şekilde çalışmasını tehlikeye sokabilecek ve ekonomide önemli zararlar doğurabilecek her türlü işlem ve uygulamaları önlemek, kredi sisteminin etkin bir şekilde çalışmasını sağlamak üzere gerekli karar ve tedbirleri almak ve uygulamakla yükümlü ve yetkilidir.” denilmek suretiyle BDDK’nın görevleri sayılmış, aynı Kanun’un 5. maddesinde yer alan, “1-Bu Kanun ile diğer kanunların bankalarla ilgili hükümlerinin uygulanmasının ve her türlü bankacılık işlemlerinin denetimi, bankaların varlıkları, alacakları, öz kaynakları, borçları, kar ve zarar hesapları arasındaki ilgi ve dengelerin ve mali bünyeyi etkileyen diğer tüm unsurların tespit ve tahlili Kurum adına doğrudan Başkana bağlı bir Kurul teşkil eden bankalar yeminli murakıpları ve yardımcıları tarafından yapılır.

2-Bankalar yeminli murakıpları ve yardımcıları; bu Kanunda yazılı görevleriyle kayıtlı olmak üzere vergi inceleme yetkisine ve 20/2/1930 tarihli ve 1567 sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun hükümlerine aykırı hareket eden banka ve ilgililer hakkında adı geçen Kanunun ek 1 inci maddesindeki yetkilere sahip oldukları gibi tüm bankaların kuruluş kanunu hükümleri ile diğer kanunların bankalarla ilgili hükümlerinin uygulanmasını da denetlemeye yetkilidirler” hükmü ile Bankalar Yeminli Murakıpları’nın görevleri düzenlenmiştir.

Bu durumda, BDDK’nın, tüm bankaları belli bir disiplin altında izlemek, bunların gerek mali bünyelerinin sağlam olup olmadığı ve gerekse mevzuata uygun davranıp davranmadıkları hususunda gerekli olan denetim ve gözetim görevini yerine getirmekle yükümlü olduğu, bu çerçevede, bankaların Hazine Müsteşarlığına ve T.C Merkez Bankasına gönderdikleri mali tablolar üzerinde yapılan inceleme sonuçlarına göre, bankaların bankalar yeminli murakıpları tarafından denetlenmesini sağladığı, yine bankalar yeminli murakıplarının yıllık çalışma programına bağlı olarak bankaların merkez ve şubelerinin denetlendiği görülmektedir.

Dava dosyasının incelenmesinden; davacının Devlet iç borçlanma senedi satın aldığı Türkiye İmar Bankası T.A.?.ne Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun 03.07.2003 tarihli ve 1085 sayılı kararı ile el konulduğu, bankacılık yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılan Bankanın yönetim ve denetiminin Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna intikal ettiği, davanın ise davacının satın almış olduğu Devlet iç borçlanma senedi bedelinin ödenmemesi nedeniyle uğranılan zararın hizmet kusuru işledikleri iddiasıyla davalı idarelerce tazmini istemi ile açıldığı anlaşılmaktadır.

Olayda; Bankanın DİBS satışlarında BDDK'nın sorumluluklarının incelendiği 30/04-01 sayılı 09.01.2004 tarihli Başbakanlık Teftiş Kurulu Raporu, BDDK Başkanlığı'nın 21.10.2002 tarih BDDK.DEG/43-3-1346 sayılı onayı ile inceleme yapmakla görevlendirilen Bankalar Yeminli Başmurakıbı tarafından düzenlenmiş olan 21.11.2002 tarih M-14/153-1520 sayılı mütalâa, Bankalar Yeminli Murakıplarınca düzenlenmiş olan 21.08.2003 tarih, R-6, R-8, R-7, R-7, R-6, R-8, R-11, R-5, R-7, R-10 sayılı rapor ile Bankanın bankacılık faaliyetlerinin durdurulmasının sonrasında "İmar Bankasının Muhasebe ve Bilgi İşlem Sisteminin Genel İşleyişi Hakkında" bankalar yeminli murakıpları, idari personel, bilgi işlem dairesi başkanı ve diğer görevlilerden oluşan bir kurulca düzenlenen 15.09.2003 tarihli, R-7, R-9, R-8, R-8, R-9, R-12, R-6, R-8, R-11, R-1, R-6 sayılı rapor içeriğindeki tespitlerin birlikte değerlendirilmesinden, 25.10.1990 tarih ve 50/183 sayılı SPK kararı ile Banka'nın borsa üyelik ve aracılık faaliyetlerinde bulunma yetkisinin kaldırıldığı ve bu kararın Hazine Müsteşarlığı'na, İMKB'ye ve Banka'ya bildirildiği, BDDK kurulduktan sonra söz konusu kararın Hazine Müsteşarlığı tarafından BDDK'ya gönderilmediği, 21.10.2002 tarihinde Banka'nın yetkisi olmadığı halde yoğun bir şekilde DİBS satışına başladığı ve bunu gazete ve televizyon reklamları ile halka duyurduğu, BDDK tarafından Bankaya Yönetim Kurulu Üyesi olarak atanan kişi tarafından 13.01.2003 tarihinde Banka'nın DİBS satışına başladığının BDDK'ya bildirilmesi üzerine, bu yazının, o dönemde Banka'da denetim yapan bankalar yeminli murakıplarına bilgi için gönderildiği, ayrıca Maliye Müfettişinin Banka nezdinde DİBS alım-satımının yapılıp yapılmadığının tespitini istemesine ilişkin 14.03.2003 tarihli yazının BDDK'ya gönderildiği, Sermaye Piyasası Kanunu uyarınca bir bankanın DİBS satışı için izin alması gerekirken, Banka'nın böyle bir izni olmadığı halde DİBS satışı yaptığının BDDK yetkililerince bilindiği halde Kurulun bunu önlemeye yönelik herhangi bir faaliyetinin bulunmadığı, Bankanın denetimi sürecinde yapılacak tespitler ile bankanın hukuka aykırı işlemleri engellenebilecek iken, Bankalar Kanunu açısından herhangi bir hukuki statüsü bulunmayan Merkez Yatırım A.?.nin bilgi işlem sistemini yürütmesi ve DİBS işlemlerinin toplandığı sanal ATM merkezi gibi hususlarla ilgili olarak bile tespit yapılmadığı anlaşılmaktadır.

Bu durumda, BDDK'nın Bankalar Kanunu hükümleri uyarınca, görevini gerektiği biçimde yerine getirmediği, Banka'nın yönetim ve işleyişindeki aksaklıkları ve Bankalar Kanunu'na aykırı işlemlerini zamanında saptayarak tasarruf sahiplerinin hak ve çıkarlarını koruyamadığı açıktır.

Sermaye Piyasası Kurulu'nun hukuki sorumluluğuna gelince;

Sermaye piyasası araçları 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun 3/b maddesinde tanımlanmış, gerek menkul kıymetler ve gerekse diğer sermaye piyasası araçları şartlarının Sermaye Piyasası Kurulunca belirleneceği öngörülmüştür. Aynı Kanun'un 22. maddesinin (g) bendinde, sermaye piyasasını ilgilendiren her türlü iletişim araçları ile yapılan yayın, duyuru ve reklâmları izlemek ve bunların yanıltıcı olduğu tespit edilenleri yasaklamak ve gereği yapılmak üzere ilgili kuruluşlara bildirmek SPK'nın görev ve yetkileri arasında sayılmıştır. Yasanın 30. maddesinin (b) fıkrası uyarınca sermaye piyasası faaliyetlerinde bulunan aracı kuruluşların aynı Yasanın 31. maddesi uyarınca da bu faaliyetleri için Kurumdan izin almaları zorunludur.

Ayrıca, Sermaye Piyasası Kurulu Teşkilât, Görev ve Çalışma Esasları Yönetmeliğinin "Çalışma Birimlerinin Teşkilatı ve Görev Tanımları" başlıklı IV. Bölümünün 46. maddesinde, "sermaye piyasalarında aracılık faaliyetlerini ifa eden veya edebilecek kurum ve kuruluşların mevzuata uygun kuruluş ve faaliyetlerine izin vermek... bu çerçevede gereken gözetim sistemini kurmak ve izlemek" görevinin, "Aracılık Faaliyetleri Dairesi Başkanlığı"na; 50. maddesi ile, "ikinci el piyasaların mevzuata uygun biçimde düzenli ve güvenli çalışmasını temin etmek için piyasaları izlemek ve gözetimini yapmak, yatırımcının kolaylıkla, en az maliyet ve güvenle piyasalarda işlem yapmasını sağlamak için gereken tedbirleri almak ve düzenlemeler yapmak" görevinin "Piyasa Gözetim ve Düzenleme Dairesi Başkanlığı"na verildiği görülmektedir.

Yukarıda belirtilen mevzuat uyarınca, SPK'nın Hazine tarafından ihraç edilen DİBS'nin ikincil piyasa işlemlerinde aracılık yapacaklara faaliyet izni vermek, ayrıca sermaye piyasasını ilgilendiren her türlü iletişim araçları ile yapılan yayın, duyuru ve reklâmları izlemek ve bunların yanıltıcı olanlarını saptayarak yasaklamak ve gereği yapılmak üzere ilgili kuruluşlara bildirme görevinin bulunduğu kuşkusuzdur.

Dosyadan, Kurul'ca Bankanın aracılık faaliyetlerinde bulunma yetkisinin 21.11.1990 tarihli kararla iptal edildiği, ancak DİBS alım-satımında yetkili olmayan Banka'nın çeşitli gazete ve televizyonlarda ilân ve reklâmlar verdiği ve 1990 yılından itibaren yatırımcılara DİBS sattığı, SPK'nın ise, bu konuda herhangi bir önleyici faaliyetinin bulunmadığı ve SPK'nın Kanunun kendisine verdiği gözetim ve denetim görevini yerine getirmediği anlaşılmaktadır.

Bu durumda, SPK kararı ile borsa üyelik ve aracılık faaliyetlerinde bulunma yetkisi kaldırılan İmar Bankasının, yetkisi olmadığı halde ilân ve reklâm vererek yatırımcılara gerek DİBS satışını, gerekse bu ad altında satış yapmasını zamanında önlem alarak engel olmayan BDDK ve SPK'nın olayda kusurlu davranışları bulunduğu kuşkusuz olduğundan, davacının dosyada bulunan ve İmar Bankası'ndan DİBS aldığını gösteren belgedeki yatırdığı tutar karşılığı zararının yasal faiziyle birlikte anılan idarelerce ödenmesi gerekmektedir.

 

 

Açıklanan nedenlerle; davanın kısmen kabulü ile işlem tutarı olan  32.399,96 YTL zararın hizmet kusurları saptanan Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu ve Sermaye Piyasası Kurulu tarafından yarı yarıya, davanın açıldığı 21.4.2004 tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte hesaplanarak davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin isteminin reddine, hükmedilen miktar üzerinden hesaplanan 1.749,60 YTL nispi karar harcından peşin alınan 648,40 YTL düşüldükten sonra kalan 1.101,20 YTL nispi karar harcının davacıya tamamlattırılmasına, aşağıda dökümü gösterilen 1.843,75 YTL yargılama giderinden haklılık oranına göre 599,91 YTL’sinin davacı üzerinde bırakılmasına, geriye kalan 1.243,84 YTL yargılama gideri ile A.A.Ü.T.’ne göre hükmedilen miktar üzerinden hesaplanan 3.072,00 YTL avukatlık ücretinin davalı idarelerden yarı yarıya alınarak davacıya verilmesine, reddedilen miktar üzerinden hesaplanan 1.682,65 YTL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalı idarelere yarı yarıya verilmesine, artan posta ücretinin istemi halinde davacıya iadesine, kararın tebliğ tarihinden itibaren 30 gün içinde Danıştaya temyiz yolu açık olmak üzere 12.12.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

 

          BA?KAN                                      ÜYE                                                    ÜYE

      Ziya ÖZCAN                        Mehmet KÜÇÜKGÖZ                          Aydın TOPRAK

           27710                                           33618                                                   94866

 

 

YARGILAMA GİDERLERİ :

 

Başvurma Harcı           : 10,10

Karar Harcı                 : 1.749,60

Vekalet Harcı              : 1,80

Posta Gideri                 : 82,25

Toplam                        : 1.843,75

 

 

 







Bu haberin geldigi yer: Imar Hukukcusu
http://www.imarhukukcusu.com

Bu haber icin adres:
http://www.imarhukukcusu.com/modules.php?name=News&file=article&sid=369