Anayasa Mahkemesince iptal edilen ve yerine yeni bir düzenleme
getirilmeyen kurala (3194/42)
dayalı olarak verilen para cezasında hukuka uyarlık
bulunmamaktadır.
3.5.1985 günlü, 3194 sayılı imar Kanunu'nun 42.
maddesinin birinci fıkrasının "... 500.000 TL dan
25.000.000 liraya kadar para cezası verilir" bölümü
ise ikinci fıkrasının "... 500.000 TL'dan 10.000.000 liraya
kadar para cezası verilir" bölümünün
Anayasa'nın 2. ve 10. maddelerine aykırılığı
savıyla iptalleri istemiyle itiraz yoluyla Konya 1. idare Mahkemesi'nce
Anayasa Mahkemesine başvurulması üzerine, Anayasa Mahkemesinin
17.4.2008 günlü, Esas 2005/5 Karar:2008/93 sayılı
kararıyla; 3.5.1985 günlü. 3194 sayılı imar Kanunu'nun
42. maddesinin birinci fıkrasının "... 500 000 TL. dan 25
000 000 liraya kadar para cezası verilir"
bölümünün iptaline karar verilmiş ve bu iptal
kararının doğuracağı hukuksal boşluk, kamu
yararını ihlal edici nitelikte olduğundan, gerekli düzenlemelerin
yapılması amacıyla iptal kararının, Resmî
Gazetede yayımlanmasından başlayarak dört ay sonra
yürürlüğe girmesi öngörülmüş bu
karar 5.11.2008 günlü ve 27045 sayılı Resmi Gazete'de
yayımlanmış ancak bu tarihten itibaren geçen dört aylık
sürede bu konuda yeni bir yasal düzenleme yapılmamış
ve karar 5.3.2009 tarihi itibariyle yürürlüğe
girmiştir.
Anayasa'nın 153. maddesinde. Anayasa Mahkemesince verilen iptal
kararlarının geriye yürümeyeceği kural iptal edilen
hükümlere göre kazanılmış olan hakların
korunmasına yöneliktir, öte yandan; Anayasaya aykırı
bulunarak iptal edilmiş olduğu bilindiği halde
görülmekte olan davaların Anayasa'ya
aykırılığı saptanmış hükümler
dikkate alınarak çözümlenmeleri Anayasanın
üstünlüğü ve Hukuk Devleti ilkesine aykırı
olduğu gibi, temyiz incelemesinin Anayasaya
aykırılığı belirlenerek iptal edilen kurallara
göre yapılmasına da olanak bulunmadığından, dava
konusu işlemin dayanağı yasal düzenlemenin Anayasa
Mahkemesi'nce iptal edilmiş olması ve bu kararın da
yürürlüğe girmiş bulunması
karşısında, Anayasa Mahkemesince iptal edilen Yasa
hükmüne dayanılarak verilen para cezasında hukuka
uyarlık bulunmadığı sonucuna
ulaşılmıştır. (Danıştay Altıncı
Dairesinin 24.3.2009 gün ve E:2007/8218, K:2009/3037 sayılı
kararı.)
"... İtiraz
konusu kuralda, alt ve üst sınırları gösterilmek
suretiyle imar para cezası düzenlenmiştir. Yasa'yla
gösterilen bu sınırlar arasında elli kat
bulunmaktadır. Alt ve üst sınır arasındaki bu
geniş alanda, idareye cezayı belirleme olanağı başka
bir deyişle cezanın alt ve üst sınırlan arasında
alt sınırdan, alt sınırın üstünde veya
üst sınırdan ceza verme konusunda takdir hakkı
tanınmıştır...
Anayasa'nın 2.
maddesinde yer alan hukuk devletinin "temel" ilkelerinden biri "belirlilik"tir. Bu ilkeye göre, yasal
düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi
bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık,
net, anlaşılır, uygulanabilir ve nesnel olması, ayrıca
kamu otoritelerinin keyfi uygulamalarına karşı koruyucu
önlem içermesi de gereklidir. Belirlilik ilkesi, hukuksal
güvenlikle bağlantılı olup birey, yasadan, belirli bir
kesinlik içinde, hangi somut eylem ve olguya hangi hukuksal
yaptırımın veya sonucun bağlandığını,
bunların idareye hangi müdahale yetkisini doğurduğunu
bilmelidir. Ancak bu durumda kendisine düşen
yükümlülükleri öngörebilir ve
davranışlarını ayarlar. Hukuk güvenliği,
normların öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm
eylem ve İşlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de
yasal direnlemelerde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden
kaçınmasını gerekli kılar. Yasa kuralı, ilgili
kişilerin mevcut şartlar altında belirli bir işlemin ne
tür sonuçlar doğurabileceğini makul bir düzeyde
öngörmelerini mümkün kılacak şekilde
düzenlenmelidir. 'Öngörülebilirlik şartı" olarak
nitelendirilen bu ilkeye göre yasanın uygulanmasında takdirin
kapsamı ve uygulana yöntemi bireyleri keyfi ve
Öngöremeyecekleri müdahalelerden koruyacak düzeyde
açıklıkla yazılmalıdır. Belirlilik,
kişilerin hukuk güvenliğini korumakla birlikle idarede istikran
da sağlar.
İdari
makamların Yasa'nın belirlediği sınırlar arasında
cezanın takdirinde esas alacakları objektif ölçütler
Yasada gösterilmemiştir, Yasa'yla imar para cezasının alt
ve üst sınırları gösterilmiş, bu alan
içinde cezayı uygulama yetkisi idareye
bırakılmıştır. İdarelerin hangi
ölçütleri esas alacakları açık, belirgin ve
somut olarak Yasa'da yer almamıştır. Yasa kuralı bu anlamda
belirli ve öngörülebilir değildir.
Alt ve üst
sınır arasında idareye bırakılan takdir alanı
geniş, sınırsız ve ölçüsüzdür.
Cezanın belirlenmesinin alt ve üst sınır arasında elli
kat gibi makul ve ölçülü almayan şekilde
genişliği, uygulamada, yorum ve değerlendirme
farklılıklarına dayalı olarak eşitsizliğe,
haksızlığa ve keyfiliğe yol açabilecek niteliktedir.
Yasa koyucu, kamu
düzeninin korunması amacıyla ceza hukuku alanında hangi
eylemlerin suç sayılacağı ve
suç sayılan bu eylemlerin hangi tür ve Ölçüde
cezai yaptırıma bağlanacağı konusunda takdir yetkisine
sahip olmakla birlikte, cezaların yasallığı ve hukuksal
güvenlik ilkelerinin gereği olarak, farklı ve keyfi uygulamalara
neden olmamak için, imar hukukuna uygun geçerli sebepler ve
objektif ölçütleri yasada göstermesi gerekir.
Cezanın
Yasa'da gösterilen sınırlar arasında idarece
belirlenmesinde, yapının, taşkın, heyelan, kaya
düşmesi gibi afet alanlarında bulunan, sıhhi ve jeolojik
mahsurları olan veya bunlar gibi tehlikeli durumlar göstermesi
nedeniyle imar planlarına veya ilgili idarelerce
hazırlanmış, onaylanmış raporlara göre
yapılması yasak olan alanlara, imar planlarında umumi hizmet
alanlarına, kamu tesis alanlarına ve yapı sahibine amaçla
yapıldığı, büyüklüğü ve konut, ticari,
sanayi, otel ve sağlık kurallarına aykırılık
taşıması; içinde oturacağı
oluşturması; çevresinde ya da aynı bölgede emsal
yapı kente ve çevreye etkisi; bitmiş ve kullanılır
durumda olması gibi ölçütlere yer verilmemiştir.
Bu tür idari
işlemlere karşı yargı yolu açık olmakla
birlikte, bu güvencenin uygulama aşamasından sonra ve ancak
itiraz yoluyla ortaya çıkacağı göz önünde
bulundurulduğunda, yasa kurallarının yürürlükte
olduğu sürece keyfiliği ortadan kaldırmaya yeterli
olduğu söylenemez. Hukuk kuralları, yargının yorumuna
ihtiyaç göstermeyecek ve uygulayıcılar tarafından
anlaşılabilecek şekilde açık ve belirgin olmak,
uygulayıcılara güvence vermek zorundadır.
Açıklanan
nedenlerle, itiraz konusu kural, Anayasa'nın 2. maddesine
aykırıdır ..."