Anayasa Mahkemesi ve Danıştay kararlarını verdi, Yüksek
Seçim Kurulu kararı bekleniyor
Hiçbir belediye kapanmayabilir, Danıştay, Any. Mah.
kararını yorumladı.
Adrese dayalı nüfus sayımına yasal süresi içinde iptal
davası açan belediyeler..
Nüfusu 2000'in altında olan belediyelerin hangisi
kapatılacak, Anayasa Mahkemesi
T.C.
D A N I ? T A Y
SEKİZİNCİ DAİRE
Esas No : 2008/4826
Karar No
: 2008/8384
Davacı :
Kovanlık Belediye Başkanlığı - Bulancak / GİRESUN
Vekili :
Davalı : İçişleri Bakanlığı
Davanın Özeti : İçişleri Bakanlığı tarafından
yayımlanan 5747 sayılı Büyükşehir Belediyesi Sınırları İçerisinde İlçe Kurulması
ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun uygulanmasına ilişkin
01.05.2008 gün ve 2008/34 sayılı Genelgenin; belediyelerin yetkilerinin ve
gelirlerinin arttırılması gerekirken kapatılmasının çözüm olmadığı,
belediyelerin kapatılması ile buralarda yaşayan halkın temel hizmetlerden yoksun
kalacağı; Genelgenin kamu yararına, Anayasaya, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik
?artına aykırı olduğu ve Adrese Dayalı Nüfus Sayımı sonuçlarının gerçek nüfusu
yansıtmadığı ileri sürülerek iptali ile 5747 sayılı Yasanın Geçici 1. maddesinin
Anayasaya aykırı olduğundan bahisle, Anayasa Mahkemesine başvurulması istemidir.
Savunmanın Özeti : Davacı Belediyenin tüzel
kişiliğinin yasayla kaldırılması nedeniyle hasım konumunda bulunmamaları
gerektiği ve tüzel kişiliğin yasayla kaldırılmasının idari davaya konu
olamayacağı; hukuki dayanaktan yoksun bulunan davanın reddi gerektiği
savunulmaktadır.
Danıştay Tetkik Hakimi ... Düşüncesi : Anayasa
Mahkemesi kararında, Genelgenin dayanağı 5747 sayılı Yasa’nın yürürlüğe girdiği
tarih itibarıyla nüfuslarının 2.000’in üzerinde olduğunu ileri sürerek idari
dava açan belediyelerin tüzel kişiliklerinin, açtıkları davaların sonucu
beklenilmeden köye dönüştürülmesinin hukuk devleti ilkesine aykırı olduğu
belirtilerek, Türkiye İstatistik Kurumu tarafından gerçekleştirilen adrese
dayalı nüfus sayımı sonuçlarına yasal süresi içinde iptal davası açanlar
yönünden iptal edildiğinden, Genelgenin yasal dayanağının kalmaması nedeniyle
davacı Belediyeye hasren iptali gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı ... Düşüncesi : Dava; İçişleri
Bakanlığı tarafından yayımlanan 5747 sayılı Büyükşehir Belediyesi Sınırları
İçerisinde İlçe Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanunun uygulanmasına ilişkin 01.05.2008 gün ve 2008/34 sayılı Genelgenin iptali
istemiyle açılmıştır.
Davacı Belediye tarafından, 5747 sayılı Büyükşehir Belediyesi
Sınırları İçerisinde İlçe Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Yasanın Geçici 1. maddesinin Anayasaya aykırı olduğundan bahisle,
Anayasa Mahkemesine başvurulması istenilmiş ise de, Anayasa Mahkemesinin
31.10.2008 gün ve E:2008/34, K:2008/153 sayılı kararı ile 5747 sayılı Yasa
hakkında karar verildiğinden, dava konusu Genelge, ilgili Kanun ve bu konuda
verilen Anayasa Mahkemesi kararı esas alınarak işin esası incelendi.
22.03.2008
tarih ve 26824 sayılı Mükerrer Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren
6.3.2008 tarih ve 5747 sayılı Büyükşehir Belediyesi Sınırları İçerisinde İlçe
Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Yasanın Geçici 1.
maddesinde; " (1) Ekli (44) sayılı listede adları yazılı belediyelerin tüzel
kişilikleri, ilk genel mahalli idareler seçiminden geçerli olmak üzere
kaldırılarak köye dönüştürülmüştür.
(2) Bu
yerleşim yerleri için 2380 sayılı Kanun uyarınca verilen paylar, tüzel kişiliğin
kalktığı yıl için İçişleri Bakanlığınca bildirilen nüfus esas alınmak suretiyle
on yıl süreyle ilgili il özel idarelerine gönderilir.
(3) Köye
dönüştürülen belediyelerin, 5393 sayılı Belediye Kanunu gereğince yapılandırılan
borçları ile kamu kurumlarına ve İller Bankasına olan borçları, bu belediyelerin
tüzel kişiliklerinin fiilen sona erdiği tarihi takip eden yıldan itibaren, 2380
sayılı Kanun uyarınca genel bütçe vergi gelirleri tahsilât toplamı üzerinden
belediyelere ayrılan toplam paydan bir yıl içinde İller Bankasınca kesilir ve on
iki eşit taksit halinde alacaklı idarelere ödenir.
(4)
Birinci fıkra hükmü uyarınca köye dönüştürülen belediyeler, bu Kanunun yayımı
tarihinden itibaren altı ay içinde 5393 sayılı Belediye Kanununun 8 inci
maddesindeki usule bağlı olmaksızın, belediye meclisinin kararı ile bağlı olduğu
il veya ilçe belediyesine mahalle olarak katılma talebinde bulunabilir. Katılma
işleminin gerçekleşebilmesi için katılacak belediye ile katılınacak olan il veya
ilçe belediyesinin sınırları arasında başka bir belediye veya köy bulunamaz. Bu
belediyeler ile katılacakları il veya ilçe belediyeleri arasındaki meskûn
sahadan meskûn sahaya olan uzaklık on kilometreden fazla olamaz. Katılım işlemi
katılınacak belediye meclisinin olumlu kararı ile sonuçlanır." hükmü yer
almıştır.
5747 sayılı Yasanın Geçici 1. maddesinin (1) numaralı
fıkrasıyla, ekli 44 sayılı listede adları yazılı olan 862 belediyenin tüzel
kişilikleri, ilk genel mahalli idareler seçiminden geçerli olmak üzere
kaldırılarak köye dönüştürülmüştür.
Anayasa Mahkemesinin 6.12.2008 tarih ve 27076 sayılı Resmi
Gazetede yayımlanan 31.10.2008 gün ve E:2008/34, K:2008/153 sayılı kararında;
5393 sayılı Belediye Kanunu’nun halen yürürlükte olan 8. maddesinde, bir belde
veya köyün veya bunların bazı kısımlarının meskun sahasının, komşu bir beldenin
meskun sahası ile birleşmesi veya bu sahalar arasındaki mesafenin 5.000 metrenin
altına düşmesi ve buralarda oturan seçmenlerin yarısından bir fazlasının komşu
beldeye katılmak için başvurması halinde, katılınacak belde sakinlerinin
oylarına başvurulmaksızın, katılmak isteyen köy veya belde veya bunların
kısımlarında başvuruya ilişkin oylama yapılacağı, oylama sonucunun olumlu olması
halinde başvuruya ait evrakın, valilik tarafından katılınacak belediyeye
gönderileceği, belediye meclisinin, evrakın gelişinden itibaren otuz gün içinde
başvuru hakkındaki kararını vereceği, belediye meclisinin uygun görmesi halinde
katılımın kesinleşeceğinin öngörüldüğü belirtilmiştir.
Ayrıca söz konusu kararda, bu düzenleme ile bazı koşulların
varlığına bağlı olarak, nüfusu 2.000’in altına düşen belediyelerin, birleşme ve
katılmalar ile nüfuslarını bu sayının üzerine çıkarmalarına, böylece tüzel
kişiliklerini korumalarına olanak sağlandığı, 5747 sayılı Kanunun geçici 1.
maddesinin yürürlüğe girdiği 22.3.2008 tarihinden önce, birleşme veya katılma
prosedürünü 5393 sayılı Yasa’nın 8. maddesine göre sonuçlandırarak nüfusunu
2.000’in üzerine çıkaran belediyelerin hukuk güvenliklerinin korunmasının
gerekli olduğu belirtilmiştir.
5393 sayılı Belediye Yasasının 11. maddesinde de, nüfusu
2.000'in altına düşen belediyelerin, Danıştay’ın görüşü alınarak, İçişleri
Bakanlığı’nın önerisi üzerine müşterek kararname ile köye dönüştürüleceği hükmü
yer almaktadır.
Anılan kararda; hukuk devletinin sağladığı hukuk güvenliğinden
yararlanarak ve yasaların kendilerine verdiği bir hakkı kullanarak, tüzel
kişiliklerinin köye dönüştürülmesine esas alınan nüfus sayım sonuçlarının
gerçeği yansıtmadığından bahisle, 5747 sayılı Yasa’nın yürürlüğe girdiği tarih
itibarıyla nüfuslarının 2.000’in üzerinde olduğunu ileri sürerek idari dava açan
belediyelerin tüzel kişiliklerinin, açtıkları davaların sonucu beklenilmeden
köye dönüştürülmesi ile Yasa’nın yürürlüğe girdiği 22.3.2008 tarihinden önce
5393 sayılı Yasa’nın 8. maddesi uyarınca yapılan katılma işlemi ile nüfusu
2000’in üzerine çıkan belediyelerin tüzel kişiliklerinin köye dönüştürülmesinin
Anayasa’da belirtilen hukuk devleti ilkesine aykırı olduğu, bu nedenle, geçici
1. maddenin (1) numaralı fıkrasının bu belediyeler yönünden iptali gerektiği
gerekçesine yer verilmiştir.
Yasa’ya ekli 44 sayılı listede gösterilen belediyelerden,
Türkiye İstatistik Kurumu tarafından gerçekleştirilen adrese dayalı nüfus sayımı
sonuçlarına yasal süresi içinde iptal davası açanlar ile Yasa’nın yürürlüğe
girdiği 22.3.2008 tarihinden önce 5393 sayılı Yasa’nın 8. maddesi uyarınca
yapılan katılma işlemi ile nüfusu 2000’in üzerine çıkmış olanlar ve sınırları
itibarıyla “Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın önerisi ve Bakanlar Kurulu kararı ile
ilan edilmiş turizm bölge, alan ve merkezleri ve kültür ve turizm koruma ve
gelişim bölgeleri” kapsamında kalanlar ile “Bayındırlık ve İskân Bakanlığı’nca
saptanan 2008 yılı turizm öncelikli yöreler“ listesinde yer alanların dışında
kalan belediyelerin durumu ile ilgili olarak Anayasa Mahkemesi kararında:
Yasa koyucunun, Anayasa’da öngörülen koşullara uymak kaydıyla,
kamu hizmetinin gereklerini, kamu yararını ve Anayasanın 67. maddesindeki
koşullar çerçevesinde yapılan seçimlerle oluşan yöre halkının beş yılla sınırlı
iradesini gözetmek koşuluyla, ölçek sorununu dikkate alarak, daha etkin ve
verimli bir kamusal hizmet sağlamak amacıyla, bir belediyenin ya da köyün tüzel
kişiliğini kaldırabileceği, belediyeyi köye, köyü belediyeye dönüştürebileceği,
bu nedenle, nüfusu 2000’in altına düşen belediyelerin tüzelkişiliklerinin sona
erdirilerek köye dönüştürülmelerinde, 5393 sayılı Belediye Kanunu’nda yer alan
yönteme istisna getirilerek, olağan prosedür yerine liste halinde sayma
suretiyle doğrudan yasa çıkarma yolunun benimsenmesi yasa koyucunun takdir
yetkisi içinde kaldığından, bu durumun Anayasa’nın 2. maddesine aykırı olmadığı,
iptal isteminin anılan belediyeler bakımından bu yönden reddi gerektiği
belirtilmiştir.
Anayasa Mahkemesi kararının sonuç kısmında ise; 5747 sayılı
Yasanın 1. maddesinin (1) numaralı fıkrasının 11., 17., 18., 19., 20., 21., 22.,
23., 24., 25. ve 26. bentlerinin, 2. maddesinin (1), (2), (3) ve (4) numaralı
fıkralarının Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin reddine, Geçici 1.
maddesinin (1) numaralı fıkrasının; Yasa’ya ekli 44 sayılı listede gösterilen
belediyelerden,
1- Türkiye İstatistik Kurumu tarafından gerçekleştirilen adrese
dayalı nüfus sayımı sonuçlarına yasal süresi içinde iptal davası açanlar,
2- Yasa’nın yürürlüğe girdiği 22.3.2008 tarihinden önce 5393
sayılı Yasa’nın 8. maddesi uyarınca yapılan katılma işlemi ile nüfusu 2000’in
üzerine çıkanlar,
3- “Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın önerisi ve Bakanlar Kurulu
kararı ile ilan edilmiş turizm bölge, alan ve merkezleri ve kültür ve turizm
koruma ve gelişim bölgeleri” kapsamında kalanlar ile “Bayındırlık ve İskân
Bakanlığı’nca saptanan 2008 yılı turizm öncelikli yöreler“ listesinde yer
alanlar,
yönünden Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline, 44 sayılı
listede kalan bölümün ise Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin
reddine karar verilmiştir.
Yasa Koyucu tarafından, nüfusu 2000’in altına düşen
belediyelerin tüzelkişilikleri sona erdirilerek köye dönüştürülmelerinde, 5393
sayılı Yasada yer alan yönteme istisna getirilerek, olağan prosedür yerine liste
halinde sayma suretiyle doğrudan yasa çıkarma yolu benimsenmiştir.
Bu itibarla, Türkiye İstatistik Kurumunca gerçekleştirilen
adrese dayalı nüfus sayımı sonuçları, Resmi Gazetede yayımlanmadığı ve ilgili
belediyelere tebliğ edilerek sonuçlara itiraz veya iptal davası açma imkanı
tanınmadığına ve yasanın iptali istemiyle Anayasa Mahkemesine bireysel
A.Mahkemesine başvuru hakkı da olmadığına göre, davacı belediye tarafından nüfus
sayımı sonuçlarının gerçeği yansıtmadığından bahisle, 5747 sayılı Yasanın
uygulanmasına ilişkin Genelgenin iptali istemiyle açılan bu davanın da Anayasa
Mahkemesi kararında belirtilen adrese dayalı nüfus sayımı sonucuna karşı açılan
davalar kapsamında olduğunun kabulü zorunludur.
Bu durumda, Anayasa Mahkemesi kararında, Genelgenin dayanağı
5747 sayılı Yasa’nın geçici 1. maddenin (1) numaralı fıkrasının, Türkiye
İstatistik Kurumu tarafından gerçekleştirilen adrese dayalı nüfus sayımı
sonuçlarına yasal süresi içinde iptal davası açanlar yönünden iptaline karar
verildiğinden, dava açan belediyelerin tüzel kişiliklerinin devam ettiği
tartışmasızdır.
Açıklanan nedenlerle, 5747 sayılı Büyükşehir Belediyesi
Sınırları İçerisinde İlçe Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanunun uygulanmasına ilişkin 01.05.2008 gün ve 2008/34 sayılı
Genelgenin davacı Belediyeye yönelik olarak iptali gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK
MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Sekizinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
Dava; İçişleri Bakanlığı tarafından yayımlanan 5747 sayılı
Büyükşehir Belediyesi Sınırları İçerisinde İlçe Kurulması ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun uygulanmasına ilişkin 01.05.2008 gün ve
2008/34 sayılı Genelgenin iptali istemiyle açılmıştır.
Davacı Belediye tarafından, 5747 sayılı Büyükşehir Belediyesi
Sınırları İçerisinde İlçe Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Yasanın Geçici 1. maddesinin Anayasaya aykırı olduğundan bahisle,
Anayasa Mahkemesine başvurulması istenilmiş ise de, Anayasa Mahkemesinin
31.10.2008 gün ve E:2008/34, K:2008/153 sayılı kararı ile 5747 sayılı Yasa
hakkında karar verildiğinden, dava konusu Genelge, ilgili Kanun ve bu konuda
verilen Anayasa Mahkemesi kararı esas alınarak, işin esasının incelenmesine
geçildi.
22.03.2008 tarih ve 26824 sayılı Mükerrer Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe
giren 6.3.2008 tarih ve 5747 sayılı Büyükşehir Belediyesi Sınırları İçerisinde
İlçe Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Yasanın Geçici
1. maddesinde; " (1) Ekli (44) sayılı listede adları yazılı belediyelerin tüzel
kişilikleri, ilk genel mahalli idareler seçiminden geçerli olmak üzere
kaldırılarak köye dönüştürülmüştür.
(2) Bu
yerleşim yerleri için 2380 sayılı Kanun uyarınca verilen paylar, tüzel kişiliğin
kalktığı yıl için İçişleri Bakanlığınca bildirilen nüfus esas alınmak suretiyle
on yıl süreyle ilgili il özel idarelerine gönderilir.
(3) Köye
dönüştürülen belediyelerin, 5393 sayılı Belediye Kanunu gereğince yapılandırılan
borçları ile kamu kurumlarına ve İller Bankasına olan borçları, bu belediyelerin
tüzel kişiliklerinin fiilen sona erdiği tarihi takip eden yıldan itibaren, 2380
sayılı Kanun uyarınca genel bütçe vergi gelirleri tahsilât toplamı üzerinden
belediyelere ayrılan toplam paydan bir yıl içinde İller Bankasınca kesilir ve on
iki eşit taksit halinde alacaklı idarelere ödenir.
(4)
Birinci fıkra hükmü uyarınca köye dönüştürülen belediyeler, bu Kanunun yayımı
tarihinden itibaren altı ay içinde 5393 sayılı Belediye Kanununun 8 inci
maddesindeki usule bağlı olmaksızın, belediye meclisinin kararı ile bağlı olduğu
il veya ilçe belediyesine mahalle olarak katılma talebinde bulunabilir. Katılma
işleminin gerçekleşebilmesi için katılacak belediye ile katılınacak olan il veya
ilçe belediyesinin sınırları arasında başka bir belediye veya köy bulunamaz. Bu
belediyeler ile katılacakları il veya ilçe belediyeleri arasındaki meskûn
sahadan meskûn sahaya olan uzaklık on kilometreden fazla olamaz. Katılım işlemi
katılınacak belediye meclisinin olumlu kararı ile sonuçlanır." hükmü yer
almıştır.
5747 sayılı Yasanın Geçici 1. maddesinin (1) numaralı
fıkrasıyla, ekli 44 sayılı listede adları yazılı olan 862 belediyenin tüzel
kişilikleri, ilk genel mahalli idareler seçiminden geçerli olmak üzere
kaldırılarak köye dönüştürülmüştür.
Anayasa Mahkemesinin 6.12.2008 tarih ve 27076 sayılı Resmi
Gazetede yayımlanan 31.10.2008 gün ve E:2008/34, K:2008/153 sayılı kararında;
5393 sayılı Belediye Kanunu’nun halen yürürlükte olan 8. maddesinde, bir belde
veya köyün veya bunların bazı kısımlarının meskun sahasının, komşu bir beldenin
meskun sahası ile birleşmesi veya bu sahalar arasındaki mesafenin 5.000 metrenin
altına düşmesi ve buralarda oturan seçmenlerin yarısından bir fazlasının komşu
beldeye katılmak için başvurması halinde, katılınacak belde sakinlerinin
oylarına başvurulmaksızın, katılmak isteyen köy veya belde veya bunların
kısımlarında başvuruya ilişkin oylama yapılacağı, oylama sonucunun olumlu olması
halinde başvuruya ait evrakın, valilik tarafından katılınacak belediyeye
gönderileceği, belediye meclisinin, evrakın gelişinden itibaren otuz gün içinde
başvuru hakkındaki kararını vereceği, belediye meclisinin uygun görmesi halinde
katılımın kesinleşeceğinin öngörüldüğü belirtilmiştir.
Ayrıca söz konusu kararda, bu düzenleme ile bazı koşulların
varlığına bağlı olarak, nüfusu 2.000’in altına düşen belediyelerin, birleşme ve
katılmalar ile nüfuslarını bu sayının üzerine çıkarmalarına, böylece tüzel
kişiliklerini korumalarına olanak sağlandığı, 5747 sayılı Kanunun geçici 1.
maddesinin yürürlüğe girdiği 22.3.2008 tarihinden önce, birleşme veya katılma
prosedürünü 5393 sayılı Yasa’nın 8. maddesine göre sonuçlandırarak nüfusunu
2.000’in üzerine çıkaran belediyelerin hukuk güvenliklerinin korunmasının
gerekli olduğu belirtilmiştir.
5393 sayılı Belediye Yasasının 11. maddesinde de, nüfusu
2.000'in altına düşen belediyelerin, Danıştay’ın görüşü alınarak, İçişleri
Bakanlığı’nın önerisi üzerine müşterek kararname ile köye dönüştürüleceği hükmü
yer almaktadır.
Anılan kararda; hukuk devletinin sağladığı hukuk güvenliğinden
yararlanarak ve yasaların kendilerine verdiği bir hakkı kullanarak, tüzel
kişiliklerinin köye dönüştürülmesine esas alınan nüfus sayım sonuçlarının
gerçeği yansıtmadığından bahisle, 5747 sayılı Yasa’nın yürürlüğe girdiği tarih
itibarıyla nüfuslarının 2.000’in üzerinde olduğunu ileri sürerek idari dava açan
belediyelerin tüzel kişiliklerinin, açtıkları davaların sonucu beklenilmeden
köye dönüştürülmesi ile Yasa’nın yürürlüğe girdiği 22.3.2008 tarihinden önce
5393 sayılı Yasa’nın 8. maddesi uyarınca yapılan katılma işlemi ile nüfusu
2000’in üzerine çıkan belediyelerin tüzel kişiliklerinin köye dönüştürülmesinin
Anayasa’da belirtilen hukuk devleti ilkesine aykırı olduğu; bu nedenle, geçici
1. maddenin (1) numaralı fıkrasının bu belediyeler yönünden iptali gerektiği
gerekçesine yer verilmiştir.
Yasa’ya ekli 44 sayılı listede gösterilen belediyelerden,
Türkiye İstatistik Kurumu tarafından gerçekleştirilen adrese dayalı nüfus sayımı
sonuçlarına yasal süresi içinde iptal davası açanlar ile Yasa’nın yürürlüğe
girdiği 22.3.2008 tarihinden önce 5393 sayılı Yasa’nın 8. maddesi uyarınca
yapılan katılma işlemi ile nüfusu 2000’in üzerine çıkmış olanlar ve sınırları
itibarıyla “Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın önerisi ve Bakanlar Kurulu kararı ile
ilan edilmiş turizm bölge, alan ve merkezleri ve kültür ve turizm koruma ve
gelişim bölgeleri” kapsamında kalanlar ile “Bayındırlık ve İskân Bakanlığı’nca
saptanan 2008 yılı turizm öncelikli yöreler“ listesinde yer alanların dışında
kalan belediyelerin durumu ile ilgili olarak Anayasa Mahkemesi kararında:
Yasa koyucunun, Anayasa’da öngörülen koşullara uymak kaydıyla,
kamu hizmetinin gereklerini, kamu yararını ve Anayasanın 67. maddesindeki
koşullar çerçevesinde yapılan seçimlerle oluşan yöre halkının beş yılla sınırlı
iradesini gözetmek koşuluyla, ölçek sorununu dikkate alarak, daha etkin ve
verimli bir kamusal hizmet sağlamak amacıyla, bir belediyenin ya da köyün tüzel
kişiliğini kaldırabileceği, belediyeyi köye, köyü belediyeye dönüştürebileceği,
bu nedenle, nüfusu 2000’in altına düşen belediyelerin tüzelkişiliklerinin sona
erdirilerek köye dönüştürülmelerinde, 5393 sayılı Belediye Kanunu’nda yer alan
yönteme istisna getirilerek, olağan prosedür yerine liste halinde sayma
suretiyle doğrudan yasa çıkarma yolunun benimsenmesi yasa koyucunun takdir
yetkisi içinde kaldığından, bu durumun Anayasa’nın 2. maddesine aykırı olmadığı,
iptal isteminin anılan belediyeler bakımından bu yönden reddi gerektiği
belirtilmiştir.
Anayasa Mahkemesi kararının sonuç kısmında ise; 5747 sayılı
Yasanın 1. maddesinin (1) numaralı fıkrasının 11., 17., 18., 19., 20., 21., 22.,
23., 24., 25. ve 26. bentlerinin, 2. maddesinin (1), (2), (3) ve (4) numaralı
fıkralarının Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin reddine, Geçici 1.
maddesinin (1) numaralı fıkrasının; Yasa’ya ekli 44 sayılı listede gösterilen
belediyelerden,
1- Türkiye İstatistik Kurumu tarafından gerçekleştirilen adrese
dayalı nüfus sayımı sonuçlarına yasal süresi içinde iptal davası açanlar,
2- Yasa’nın yürürlüğe girdiği 22.3.2008 tarihinden önce 5393
sayılı Yasa’nın 8. maddesi uyarınca yapılan katılma işlemi ile nüfusu 2000’in
üzerine çıkanlar,
3- “Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın önerisi ve Bakanlar Kurulu
kararı ile ilan edilmiş turizm bölge, alan ve merkezleri ve kültür ve turizm
koruma ve gelişim bölgeleri” kapsamında kalanlar ile “Bayındırlık ve İskân
Bakanlığı’nca saptanan 2008 yılı turizm öncelikli yöreler“ listesinde yer
alanlar,
yönünden Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline, 44 sayılı
listede kalan bölümün ise Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin
reddine karar verilmiştir.
Anayasa Mahkemesinin belirtilen kararında, adrese dayalı nüfus
sayım sonuçlarının, ilgili belediyelere yazılı olarak bildirilmediği, Resmî
Gazete’de yayımlanmadığı dikkate alındığında, ilgili belediyelerin, kendilerine
ilişkin nüfus sonuçlarından, en geç 5747 sayılı Yasa’nın Resmî Gazete’de
yayımlandığı 22.3.2008 tarihi itibarıyla haberdar olduklarının ve idari dava
açma sürelerinin de bu tarih itibarıyla başlayacağının kabulü gerektiği
belirtildiğinden, açılan iptal davalarında süre sorununun irdelenmesi
gerekmektedir.
Anayasa’nın 125. ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun
2. maddesine göre, menfaatleri ihlal edilenler, idari işlemler hakkında, yetki,
şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından
dolayı iptalleri istemiyle idari dava açabilme hakkına sahiptirler.
2577 sayılı idari Yargılama Usulü Yasasının 7. maddesinde ise,
dava açma süresinin, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde
Danıştay’da ve idare mahkemelerinde altmış gün olduğu ve bu sürenin, idari
uyuşmazlıklarda yazılı bildirimin yapıldığı, ilanı gereken düzenleyici
işlemlerde ise ilan tarihini izleyen günden itibaren işlemeye başlayacağı kurala
bağlanmıştır.
Anayasa Mahkemesi kararında da belirtildiği gibi, 5747 sayılı
Yasa ile Türkiye İstatistik Kurumu tarafından 31 Aralık 2007 itibarıyla
gerçekleştirilen adrese dayalı nüfus sayım sonuçları esas alınmak suretiyle,
nüfusu 2.000’in altına düşen belde belediyelerinin köye dönüştürülmesi
amaçlanmış, ancak söz konusu sonuçlar ilgili belediyelere yazılı olarak
bildirilmemiş ve Resmi Gazete’de yayımlanmamıştır.
Anayasa’nın 2. maddesinde yer alan ve çağdaş demokratik
rejimlerin temel ilkelerinden biri olan “hukuk devleti” ilkesinin
önkoşullarından birisi de hukuk güvenliğidir. Hukuk devletinin sağlamakla
yükümlü olduğu hukuk güvenliği, kişilerin, hukuk düzeninin koruması altındaki
haklarını elde etmeleri için gereken her türlü önlemin alınmasını ve bireylerin
tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal
düzenlemelerinde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli
kılar.
Bu itibarla, idarî işlemler yasallık karinesinden yararlanır ve
bu karine gereği, idarî işlemlerin yerindeliği ve hukuka uygun olduğu
varsayılır. İdarî davalar, idarenin işlem ve eylemlerinin hukuka uygunluğunun
yargısal yolla denetlenmesi, kamu hizmetlerinin hukuk kurallarına ve hizmetin
gereklerine uygun biçimde yapılmasının sağlanması, kamu hizmetlerinin getirdiği
yarar ve zararların bireyler üzerindeki etkilerinin adaletli bir şekilde
dengelenmesi için vatandaşlara tanınmış bir haktır. İdarî dâvalar, idare
hukukuyla birlikte hukukun üstünlüğü, Devletin hukuka bağlılığı ilkesinin sonucu
olarak hukuk alanına girmiştir. İdarî yargıda “idarî işlemler hakkında yetki,
şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından
dolayı iptalleri için menfaatleri ihlâl edilenler tarafından açılan dâvalar”
biçiminde tanımlanan iptal davaları, idarenin hukuka uygun davranmasını
sağlayarak hukuk devletini gerçekleştiren önemli yollardandır. İptal davası
kolay işleyen ve karmaşık olmayan niteliğiyle yargısal bir denetim yolu olarak
öngörülmüştür. İptal davaları ile idarî işlemlerin hukuk kurallarına uygunluğu
incelenir ve aykırılığın saptanması durumunda ise işlem ortadan kaldırılır.
Böylece, idarenin hukuk kurallarına uygun şekilde hareket etmesi sağlanarak
hukuk düzeni korunur.
2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının, Anayasa
Mahkemesinin görev ve yetkilerini düzenleyen 148. maddesinde; kanunların, şekil
ve esas bakımlarından Anayasaya uygunluğunun Anayasa Mahkemesince denetleneceği
belirtilerek, yasalara karşı açılacak davaların incelenme yeri gösterilmiş; 150.
maddesinde ise, kanunların Anayasaya aykırı olduğu iddiasıyla doğrudan doğruya
iptal davası açma hakkına sahip olanlar sayılmış; 152. maddesinde de davaya
bakmakta olan mahkemenin uygulanacak normu Anayasaya aykırı görmesi veya
taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına
varması halinde Anayasa Mahkemesine başvurabileceği hükümleri yer almıştır.
Hukuk sistemimizde Anayasanın 150. maddesinde sayılanlar dışında
ilgililere doğrudan doğruya Anayasa Mahkemesinde iptal davası açma hakkı
tanınmamıştır. Bu çerçevede, olağan prosedür yerine nüfusu 2000’in altına düşen
belediyelerin tüzelkişiliklerinin sona erdirilerek köye dönüştürülmeleri, 5747
sayılı Yasaya ekli liste halinde sayma suretiyle yapıldığından ve yukarıda
belirtilen Anayasal kurallar uyarınca ilgili belediyelerin yasaya karşı doğrudan
dava açma hakkı bulunmadığından, bu belediyelerin ancak Yasanın uygulanmasına
ilişkin idari işlemlere karşı iptal davası açılabilecekleri de
kuşkusuzdur. Açılacak iptal davalarında ise, süre sorununun yukarıda metni
yer alan 2577 sayılı Yasa hükümleri çerçevesinde değerlendirilmesi
gerekmektedir.
Öte yandan, Anayasa Mahkemesinin söz konusu kararındaki iptal
hükmü gerekçesiyle yeni bir hukuki durum ortaya çıktığından, Anayasa
Mahkemesinin gerekçeli kararının Resmi Gazetede yayımı tarihinden itibaren 2577
sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasında belirtilen esas ve usuller çerçevesinde
açılacak davaları da süresinde kabul etmek, Anayasada belirtilen hukuk devleti
ilkesinin bir gereğidir.
Yasa Koyucu tarafından, nüfusu 2000’in altına düşen
belediyelerin tüzelkişilikleri sona erdirilerek köye dönüştürülmelerinde, 5393
sayılı Yasada yer alan yönteme istisna getirilerek, olağan prosedür yerine liste
halinde sayma suretiyle doğrudan yasa çıkarma yolu benimsenmiştir.
Bu itibarla, Türkiye İstatistik Kurumunca gerçekleştirilen
adrese dayalı nüfus sayımı sonuçları, Resmi Gazetede yayımlanmadığı ve ilgili
belediyelere tebliğ edilerek sonuçlara itiraz veya iptal davası açma imkanı
tanınmadığına ve yasanın iptali istemiyle Anayasa Mahkemesine doğrudan başvuru
hakkı da olmadığına göre, davacı belediye tarafından nüfus sayımı sonuçlarının
gerçeği yansıtmadığından bahisle, 5747 sayılı Yasanın uygulanmasına ilişkin
Genelgenin iptali istemiyle açılan bu davanın da Anayasa Mahkemesi kararında
belirtilen adrese dayalı nüfus sayımı sonucuna karşı açılan davalar kapsamında
olduğunun kabulü zorunludur.
Bu durumda, Anayasa Mahkemesi kararında, Genelgenin dayanağı
5747 sayılı Yasa’nın geçici 1. maddenin (1) numaralı fıkrasının, Türkiye
İstatistik Kurumu tarafından gerçekleştirilen adrese dayalı nüfus sayımı
sonuçlarına yasal süresi içinde iptal davası açanlar yönünden iptaline karar
verildiğinden, dava açan belediyelerin tüzel kişiliklerinin devam ettiği
tartışmasızdır.
Açıklanan nedenlerle, 5747 sayılı Büyükşehir Belediyesi
Sınırları İçerisinde İlçe Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanunun uygulanmasına ilişkin 01.05.2008 gün ve 2008/34 sayılı
Genelgenin davacı Belediyeye hasren iptaline, 105,00 -YTL yargılama giderinin ve
karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi
uyarınca 500,00 - YTL vekalet ücretinin davalı idareden alınarak davacıya
verilmesine, artan 40,50 YTL posta ücretinin istemi halinde davacıya iadesine
19.12.2008 gününde oybirliği ile karar verildi.