İdari yargıda (İdare Mahkemelerinde) açılacak yürütmeyi durdurma istekli iptal v
Tarih: 04.09.2008 Saat: 11:50
Konu: imar


İdari yargıda (İdare Mahkemelerinde) açılacak yürütmeyi durdurma istekli iptal ve tam yargı dava dilekçesi örneğini görmek için buraya tıklayınız.



 

..........NÖBETÇİ İDARE MAHKEMESİ BA?KANLI?I'NA[1]

                   Gönderilmek Üzere 
                    .......İDARE MAHKEMESİ BA?KANLI?INA

..........NÖBETÇİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ HAKİMLİ?İ'NE[2]  [3]

.........

 

-Yürütmenin Durdurulması İstemlidir.[4]-

Duruşmadır.[5]

 

 

DAVACI                       :  İsim Soyisim (Ad Soyad) -TC KİMLİK NO

                                          Adres[6]

 

DAVALI                       :  Dava konusu işlemi - kararı tesis eden Devtet Dairesi[7]

 

DAVANIN KONUSU :   İptal ve Tam Yargı davası[8]

 

İPTALİ İSTENİLEN

İDARİ İ?LEM              : İptali istenen işlemin tarih ve sayısı

 

TEBLİ? TARİHİ[9]    : Tebliğ veya öğrenme tarihi.

OLAYIN ÖZETİ:

 

DAVANIN AÇIKLANMASI       :

 

Bu bölümde dava konusu yapılan idari işlemin hukuka aykırılık nedenleri yazılır. [10]

 

HUKUKİ SEBEPLER:  İdari Yargılama Usulü Kanunu, vs.

 

DELİLLER                   :[11]  ...............

SONUÇ VE İSTEM :

 

          Yukarda açıklanan nedenlerle  ve re’sen mahkemece tespit edilecek sair iptal nedenleri ile................tarihli................sayılı................konulu işleminin İPTALİNE ve YÜRÜTÜLMESİNİN DURDURULMASINA,   dava konusu işlem nedeniyle yoksun kalınan özlük ve parasal hakların yasal faiziyle birlikte tazminine, yargılama giderlerinin davalı idare üzerinde bırakılmasına karar verilmesini, saygılarımla arz ederim. Tarih

 

                              

                                                                                                                     Ad Soyad

                                                                                                                        Davacı                                                                                                                                                         

 

 

 

EKLER[12] :

1) İptal konusu yapılan idari işlem.

2) Belge 2

3) Belge 3

....................

..................... 

 

 

 

[1] İ.Y.U.K.madde 4 “Dilekçeler ve savunmalar ile davalara ilişkin her türlü evrak, Danıştay veya ait olduğu mahkeme başkanlıklarına veya bunlara gönderilmek üzere idare veya vergi mahkemesi başkanlıklarına, idare veya vergi mahkemesi bulunmayan yerlerde asliye hukuk hakimliklerine veya yabancı memleketlerde Türk konsolosluklarına verilebilir.”

Dava Dilekçelerinin Verileceği Yerler

1.    Dava dilekçeleri ile davalara ilişkin her türlü evrakın, Danıştay’a veya ait olduğu mahkeme başkanlıklarına verilmesi gerekir.

2.    Eğer dava açacağımız idari yargı yeri, başka bir yerde ve bulundu­ğumuz yerde de idari yargı mahkemeleri varsa, o zaman, dava dilekçesi ve davalara ilişkin her türlü evrakın, dava açılacak ya da dava dilekçesinin baş­lığında yazılı olan mahkemeye gönderilmek üzere bulunulan yerdeki idari yargı yerlerine verilmesi gerekir.

3.    Dava açacağımız idari yargı yerleri başka yerde ve bulunduğumuz yerde de idari yargı mahkemeleri yok ise, o zaman, dava dilekçesi ve da­vaya ilişkin her türlü evrakın, bulunduğumuz yerdeki asliye hukuk hakimliğine verilmesi gerekir.

4.    Eğer ülke dışından dava açmak istersek, o zaman da dava dilekçesi ve davaya ilişkin her türlü evrakın Türk konsolosluklarına verilmesi gerekir.

    Bunların dışında posta, kargo ya da başka suretle bulunduğumuz yerden başka bir şehirde bulunan mahkemeye dava dilekçesinin gönderilmesi fiilen mümkün ise de posta sırasındaki gecikmeler, 2577 sayılı Yasadaki süreleri etkilemez. Özellikle bu hallerde dava açma süresi   kaçırılabilir. Ama, dava dilekçesi veya davaya ilişkin her türlü evrakın yukarıda belirtilen yerlere verilmesi halinde dava açma süresi ya da savunma süresi kesilir.

    Örneğin, Ankara ilinde yaşamakta iken İstanbul İdare Mahkemesine dava açmak istediğimizde, dava dilekçesini İstanbul İdare Mahkemelerine gönderilmek üzere Ankara İdare Mahkemesine vermemiz gerekir. Bu halde, dava açma süresinin son gününde olsa bile, dava dilekçesini Ankara İdare Mahkemesine teslim ettiğimiz takdirde, dava süresinde açılmış sayılır. Artık dava dilekçesinin Ankara İdare Mahkemesince İstanbul İdare Mahkemesine gönderilmesinin hukuki sorumluluğu davacıya ait değildir. Bu sorumluluk Ankara İdare Mahkemesine aittir.

    Ancak, dava açan şahıs, İstanbul İdare Mahkemesine gönderilmek üzere Ankara Asliye Hukuk Mahkemesine dilekçeyi vermesi ya da aynı amaçla posta idaresine vermesi hallerinde, mahkeme ya da idarece gönderilen dava dilekçesinin İstanbul İdare Mahkemesine ulaştığı tarihte dava açma süresi   geçirilmiş ise dava zaman aşımına uğramış olur. Bu gibi durumları önlemek için dava dilekçesi ve davaya ilişkin her türlü evrakın yukarıda bahsedilen yerlere verilmesinde lüzumu vardır.

Bunların haricinde, Askeri Yüksek İdare Mahkemesine açılacak davalara ilişkin dilekçelerin de, idare mahkemeleri aracılığıyla anılan yüksek mahkemeye gönderilebilmesine olanak vardır.

 

 

 

[2] İ.Y.U.K madde 3/1 (Değişik : 10/6/1994-4001/2 md.) “İdari davalar, Danıştay, idare mahkemesi ve vergi mahkemesi başkanlıklarına hitaben yazılmış imzalı dilekçelerle açılır.”

 

    2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 3. maddesinde idari davaların açılması düzenlenmiştir. Bu maddeye göre öncelikle dava dilekçe­sini başlığı, muhakkak Danıştay, İdare Mahkemesi ve Vergi Mahkemesi Başkanlıklarına yani idari yargıda mevcut bir mahkeme başkanlığına hitaben yazılmış olması gerekir. Bu husus çok önemlidir. Çünkü, idari yargı düzeni içinde, bir mahkemeye ya da Danıştay’a dava açıldığında, eğer ki dava yetkisiz ya da görevsiz bir mahkemeye dava açılmış olsa bile, kendisine dava açılan idari yargı yeri, görevli ve yetkili idari yargı yerini belirleyerek dava dosyasını bu mahkemeye ya da Danıştay’a gönderecektir. Ancak, dava dilekçesinin başlığının adli veya askeri bir yargı yerine hitaben yazılmış olması halinde öncelikle bahsedilen yanlışlığın düzeltilmesi gerekir. Böyle bir durumda, davanın görev  yönünden reddi sonucu ortaya çıkabilir.

    Başlığı idari yargı yerlerinden (görevli ve yetkili olan) birine hitaben yazılmış dava dilekçelerinde, aşağıdaki hususlara yer verilmesi gerekmektedir.

 

 

[3] İdari Davalarda Genel Yetki

 

MADDE 32.

1. Göreve ilişkin hükümler saklı kalmak şartıyla bu Kanunda veya özel kanunlarda yetkili idare mahkemesinin gösterilmemiş olması halinde, yetkili idare mahkemesi, dava konusu olan idari işlemi veya idari sözleşmeyi yapan idari merciin bulunduğu yerdeki idare mahkemesidir.

2. Bu Kanunun uygulanmasında yetki kamu düzenindendir. (Mülga ikinci cümle : 10/6/1994-4001/15 md.)

 

Kamu Görevlileri İle İlgili Davalarda Yetki

MADDE 33.

1. (Değişik : 5/4/1990-3622/12 md.) Kamu görevlilerinin atanması ve nakilleri ile ilgili davalarda yetkili mahkeme, kamu görevlilerinin yeni veya eski görev yeri idare mahkemesidir.

2. Kamu görevlilerinin görevlerine son verilmesi, emekli edilmeleri veya görevden uzaklaştırılmaları ile ilgili davalarda yetkili mahkeme, kamu görevlisinin son görev yaptığı yer idare mahkemesidir.

3. (Değişik : 5/4/1990-3622/12 md.) Kamu görevlilerinin görevle ilişkisinin kesilmesi sonucunu doğurmayan disiplin cezaları ile ilerleme, yükselme, sicil, intibak ve diğer özlük ve parasal hakları ve mahalli idarelerin organları ile bu organların üyelerinin geçici bir tedbir olarak görevden uzaklaştırılmalarıyla ilgili davalarda yetkili mahkeme ilgilinin görevli bulunduğu yer idare mahkemesidir.

 

Taşınmaz Mallara ve Kamu İdarelerine İlişkin Davalarda Yetki 7

 

MADDE 34. (Değişik : 10/6/1994-4001/16 md.)

1. İmar, kamulaştırma, yıkım, işgal, tahsis, ruhsat ve iskan gibi taşınmaz mallarla ilgili mevzuatın uygulanmasında veya bunlara bağlı her türlü haklara veya kamu mallarına ilişkin idari davalarda yetkili mahkeme taşınmaz malların bulunduğu yer idare mahkemesidir.

2. Köy, belediye ve özel idareleri ilgilendiren mevzuatın uygulanmasına ilişkin davalarla sınır uyuşmazlıklarında yetkili mahkeme, mülki idari birimin, köy, belediye veya mahallenin bulunduğu yahut yeni bağlandığı yer idare mahkemesidir.

 

Taşınır Mallara İlişkin Davalarda Yetki

 

MADDE 35. (Değişik : 5/4/1990-3622/13 md.)

Taşınır mallara ilişkin davalarda yetkili mahkeme, taşınır malın bulunduğu yer idare mahkemesidir.

 

Tam Yargı Davalarında Yetki

 

MADDE 36.

İdari sözleşmelerden doğanlar dışında kalan tam yargı davalarında yetkili mahkeme, sırasıyla:

a) Zararı doğuran idari uyuşmazlığı çözümlemeye yetkili,

b) Zarar, bayındırlık ve ulaştırma gibi bir hizmetten veya idarenin herhangi bir eyleminden doğmuş ise, hizmetin görüldüğü veya eylemin yapıldığı yer,

c) c) Diğer hallerde davacının ikametgahının bulunduğu yer,

 İdari mahkemesidir.

 

Vergi Uyuşmazlıklarında Yetki

 

MADDE 37.

Bu Kanuna göre vergi uyuşmazlıklarında yetkili mahkeme:

a) Uyuşmazlık konusu vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümleri tarh ve tahakkuk ettiren, zam ve cezaları kesen,

b) (Ek : 10/6/1994-4001/17 md.) Gümrük Kanununa göre alınması gereken vergilerle Vergi Usul Kanunu gereğince şikayet yoluyla vergi düzeltme taleplerinin reddine ilişkin işlemlerde; vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümleri tarh ve tahakkuk ettiren,

c) Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun uygulanmasında, ödeme emrini düzenleyen,

d) d) Diğer uyuşmazlıklarda dava konusu işlemi yapan,8

    Dairenin bulunduğu yerdeki vergi mahkemesidir.

    İdare mahkemelerinde, yetki meselesi gerçekten büyük önem taşır. Zira burada uyuşmazlığın konusu, niteliği, ilgililerin özellikleri ve bil­hassa hizmet yeri ile sözleşmenin ittihaz ve akit mahalleri yetkili mahke­meyi tayin bakımından büyük ehemmiyet arz ederler.[1]

    Kamu idare ve kurumlarının, merkez hiyerarşi dışında kalan birimle­rinin idari tasarruflarında da, işlemin merkezi idareden bağımsız olarak ya­pılmış olması halinin, merkezi idarenin genel veya özel bir emriyle ya­pılmış olma halinin, yetkili idare mahkemesinin belirlenmesinde ölçü olması gerekir.[2]

    2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun “İdari Davalarda Genel Yetki”  başlıklı 32. maddesinin 1. fıkrasına göre, yetkili mahkeme, gö­reve ilişkin hükümler saklı kalmak şartıyla bu Kanunda veya özel kanun­larda yetkili idare mahkemesinin gösterilmemiş olması halinde, dava konusu olan idari işlemi veya idari sözleşmeyi yapan idari merciin bulunduğu yer­deki idare mahkemesidir.

    Başka bir deyişle, 2577 sayılı Kanunun 33., 34., 35., 36. ve 37. mad­delerinde sayılan özel yetki halleri dışında, 32. maddedeki genel yetki  kuralı uygulanacaktır. 32. maddedeki “göreve ilişkin hükümler saklı” tutulması de­yiminden anlaşılması gereken, görev  meselesinin yetki meselesinden önce geldiğidir.[3] Bu nedenle uygulamada, adli veya askeri yargının görevli ol­duğu konularda idari yargıda açılan davalarda, eğer davaya idari yargının bakması halinde, yetkili olacak mahkeme tarafından görev yönünden dava­nın reddi kararı verilmesine özen gösterilmektedir.


 

[1]     H.Aydın TUNCAY, Orhan ÖZDE? ve Recep BA?PINAR, “İdari Yargılama Usulü”, Yüzyıl Boyunca Danıştay, Ankara, 1986, s. 617.

[2]     Zuhal ÇOKAR, “Genel Olarak Görev XE "Görev"  ve Yetki Sorunu XE "Yetki Sorunu" ”, İ.H.İ.D., S.1-3, (Aralık 1985), s. 52.

[3]     Celal ERKUT, Selçuk SOYBAY, Anayasa ve İdari Yargılama Hukukuna İlişkin Ka­nunlar, İstanbul, 1995, sayfa: 201.

 

 

 

[4] İ.Y.U.K madde 27 (Değişik : 10/6/1994-4001/12 md.)

“1. Danıştayda veya idari mahkemelerde dava açılması dava edilen idari işlemin yürütülmesini durdurmaz.

2. Danıştay veya idari mahkemeler, idari işlemin uygulanması halinde telafisi güç veya imkansız zararların doğması ve idari işlemin açıkça hukuka aykırı olması şartlarının birlikte gerçekleşmesi durumunda gerekçe göstererek yürütmenin durdurulmasına karar verebilirler.

3. Vergi mahkemelerinde, vergi uyuşmazlıklardan doğan davaların açılması, tarh edilen vergi, resim ve harçlar ile benzeri mali yükümlerin ve bunların zam ve cezalarının dava konusu edilen bölümünün tahsil işlemlerini durdurur. Ancak, 26 ncı maddenin 3 üncü fıkrasına göre işlemden kaldırılan vergi davası dosyalarında tahsil işlemi devam eder. Bu şekilde işlemden kaldırılan dosyanın yeniden işleme konulması ile ihtirazı kayıtla verilen beyannameler üzerine yapılan işlemlerle tahsilat işlemlerinden dolayı açılan davalar, tahsil işlemini durdurmaz. Bunlar hakkında yürütmenin durdurulması istenebilir.

4. Yürütmenin durdurulması istemli davalarda 16 ncı maddede yazılı süreler kısaltılabileceği gibi, tebliğin memur eliyle yapılmasına da karar verilebilir.

5. Yürütmenin durdurulması kararları teminat karşılığında verilir; ancak, durumun gereklerine göre teminat aranmayabilir. Taraflar arasında teminata ilişkin olarak çıkan anlaşmazlıklar, yürütmenin durdurulması hakkında karar veren daire, mahkeme veya hakim tarafından çözümlenir. İdareden ve adli yardımdan faydalanan kimselerden teminat alınmaz.

6. Yürütmenin durdurulması istemleri hakkında verilen kararlar; Danıştay dava dairelerince verilmişse konusuna göre İdari veya Vergi Dava Daireleri Genel Kurullarına, bölge idare mahkemesi kararlarına karşı en yakın bölge idare mahkemesine, idare ve vergi mahkemeleri ile tek hakim tarafından verilen kararlara karşı bölge idare mahkemesine, çalışmaya ara verme süresi içinde ise idare ve vergi mahkemeleri tarafından verilen kararlara en yakın nöbetçi mahkemeye veya kararı veren hakimin katılmadığı nöbetçi mahkemeye kararın tebliğini izleyen günden itibaren yedi gün içinde bir defaya mahsus olmak üzere itiraz edilebilir. İtiraz edilen merciler dosyanın kendisine gelişinden itibaren yedi gün içinde karar vermek zorundadır. İtiraz üzerine verilen kararlar kesindir.

7. Yürütmenin durdurulması kararı verilen dava dosyaları öncelikle incelenir ve karara bağlanır.”

    2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2'nci maddesinin 1'nci fıkrasında; idari dava türleri, idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları; idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları ve kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar olarak sayılmış; aynı Kanunun 27'nci maddesinde de, Danıştay’da veya idari mahkemelerde dava açılmasının, dava edilen idari işlemin yürütülmesini durdurmayacağı; Danıştay veya idari mahkemelerin, idari işlemin uygulanması halinde telafisi güç veya imkansız zararların doğması ve idari işlemin açıkça hukuka aykırı olması şartlarının birlikte gerçekleşmesi durumunda gerekçe göstererek yürütmenin durdurulmasına karar verebilecekleri hükme bağlanmıştır.

    Yukarıda açıklanan kanun hükümlerinden de anlaşılacağı üzere; idari yargıya başvurularak herhangi bir idari işlemin yürütülmesinin durdurulması isteminde bulunulabilmesi için, söz konusu işlem hakkında, usulüne uygun olarak açılmış bir idari davanın bulunması, ön koşuldur. Böyle bir dava olmaksızın, yapılacak yürütmenin durdurulması istemlerinin incelenmesi ve karara bağlanması olanaklı değildir.

    Yürütmeyi durdurma istemleri idari yargıda ayrı bir dava değil, iptal davası içinde ileri sürülebilecek ara istemlerdir. Verilecek yürütmeyi durdurma kararları da tedbir niteliğinde, idari işlemin uygulanmasını durduran geçici ara kararlardır. Uygulamada ise yürütmenin durdurulması kararlarına  iptal kararından daha fazla değer atfedilmektedir. Oysa iptal kararı davayı nihai olarak çözen esas karardır. Çoğu zaman mahkemeler, dava dosyası tekemmül etmiş ise yürütmenin durdurulması istemi hakkında karar vermeden doğrudan nihai karar vermektedirler.

    Yürütmenin durdurulması isteğinin reddedilmesi davanı reddedilmesi sonucunu doğurmaz. Çünkü yürütmenin durdurulması için aranan koşullar birlikte gerçekleşmemesi halinde bu karar verilmez. Esas kararda ise sadece işlemin hukuka aykırı olup olmadığı yönüden inceleme yapılır. Oysa yürütmenin durdurulmasına karar verilebilmesi için hukuka aykırılık tek başına yeterli değildir. Genelde, işlem açıkça hukuka aykırı ama yürütmenin durdurulması kararı neden verilmedi diye düşünenler olmaktadır. Bunun sebebi ise bahsedilen bu koşulun yanında işlemin uygulanması halinde telafisi güç veya imkansız zararların doğması koşulunun gerçekleşmemiş olmasıdır.

    Yürütmenin durdurulması kararları, iptali istenen idari bir işlemin yargı süzgecinden geçirilmesi sonucu bu işlemin "hukuka aykırılığını" tespit eden kararlardır.

    Yürütmenin durdurulmasından amaç, "kamu düzeni''nin ve giderek "hukuk düzeni''nin korunmasıdır. Yürütmenin durdurulması kararları ile, ileride giderilebilmesi veya düzeltilmesi zor, karışık durumlar önlenir; yönetimde düzen ve istikrar sağlanır.

    Bu bağlamda, verilmiş bir yürütmenin durdurulması kararı ile "hukuka aykırılığı" tespit edilmiş bir işleme dayalı olarak yeni işlemler kurulması kabul edilemez. Böyle bir uygulamanın hukuk düzenine aykırı bir uygulama olacağı ve yönetimdeki düzen ve istikrarı bozacağı ortadadır.

1.      Anayasaya göre Yürütmenin Durdurulması

    Yürütmenin durdurulması ile ilgili temel kurallar Anayasa’nın 125. maddesinde düzenlenmiştir, İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 27. maddesinin 2 numaralı fıkrası Anayasa hükmünün tekrarıdır.

    Yürütmeyi durdurma istemleri bir dava değil, iptal davası içinde ileri sürülebilecek ara istemlerdir. Verilecek yürütmeyi durdurma kararlan da önlem niteliğinde geçici çözümlerdir. Anayasa’nın 125. maddesine göre yürütmenin durdurulması kararı verilebilmesi için “İdari işlemin uygulanması halinde telafisi güç veya imkânsız zararın doğması” ve “İdari işlemin açıkça hukuka aykırı olması” şartlarının birlikte gerçekleşmesi gereklidir. Anayasa’da yürütmenin durdurulması ile ilgili olarak başkaca bir hüküm bulunmamaktadır.

2.      Yürütmenin Durdurulması Kararı Verilebilmesi İçin Aranan Koşullar

    İptal davası açılması halinde işlemin uygulanması ve sonuçları kendiliğinden durmaz. Bunun için idari yargıda açılan iptal davasında, iptal istemi ile birlikte ayrıca 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 27. maddesi uyarınca yürütmenin durdurulması  talebinin de yapılması ge­rekir.

    Yargı yerleri tarafından, işlemin iptali ile yürütmenin durdurulması istemli olarak açılan davalarda, yürütmenin durdurulabilme­sine karar verilebilmesi için 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 27. maddesinde aranılan koşulların birlikte gerçekleşmesi gerekir.     Anılan maddeye göre yürütmenin durdurulmasına karar verilebilmesi için;

1. İşlemin uygulanması halinde telafisi güç veya imkansız zararların doğması,

2. İdari işlemin açıkça hukuka aykırı olması koşullarının birlikte ger­çekleşmesi gerekir.

    Bununla birlikte yürütmenin durdurulmasına  ilişkin kararların gerek­çeli olması gerekir. Bunun aksine 2577 sayılı Yasanın 27. maddesinde aranılan koşullar birlikte gerçekleşmemesi nedeniyle yürütmenin durdurulması isteminin reddine dair kararların gerek­çeli olarak yazılmasına lüzum yoktur

    Yürütmenin durdurulması için aranan şartlardan olan ve işlemin uygulanması halinde telafisi güç veya imkansız zararların doğması şartının gerçekleşebilmesi gerekir. Ancak bu durum olayın niteliğine ve davanın durumuna göre mahke­melerin takdi­rindedir.   

    Yürütmenin durdurulması kararı, nihai nitelikte olmayan, içerdiği hü­kümleri nihai karar gibi idarelerce uygulanma zorunluluğu bulunan, bu nedenle de diğer ara kararlarından farklı olan, adli yargıda hukuk mahkemelerince verilen ihtiyati tedbir müessesesiyle de usul ve uygulama bakımından aynı olmayan ve idari yargı sistemine özgü bir karardır.

 

 

 

 

[5] MADDE 17.

1. (Değişik : 5/4/1990-3622/7 md.) Danıştay ile idare ve vergi mahkemelerinde açılan iptal ve bir milyar lirayı4 aşan tam yargı davaları ile tarh edilen vergi, resim ve harçlarla benzeri mali yükümler ve bunların zam ve cezaları toplamı bir milyar lirayı aşan vergi davalarında, taraflardan birinin isteği üzerine duruşma yapılır.

2. Temyiz ve itirazlarda duruşma yapılması tarafların istemine ve Danıştay veya ilgili bölge idare mahkemesi kararına bağlıdır.

3. Duruşma talebi, dava dilekçesi ile cevap ve savunmalarda yapılabilir.

4. (Değişik : 5/4/1990-3622/7 md.) 1 ve 2 nci fıkralarda yer alan kayıtlara bağlı olmaksızın Danıştay, mahkeme ve hakim kendiliğinden duruşma yapılmasına karar verebilir.

5. Duruşma davetiyeleri duruşma gününden en az otuz gün önce taraflara gönderilir.

 

Duruşmalara İlişkin Esaslar

 

MADDE 18.

1. Duruşmalar açık olarak yapılır. Genel ahlakın veya kamu güvenliğinin gerekli kıldığı hallerde, görevli daire veya mahkemenin kararı ile, duruşmanın bir kısmı veya tamamı gizli olarak yapılır.

2. Duruşmaları başkan yönetir.

3. Duruşmalarda taraflara ikişer defa söz verilir. Taraflardan yalnız biri gelirse onun açıklamaları dinlenir; hiç biri gelmezse duruşma açılmaz, inceleme evrak üzerinde yapılır.

4. Danıştayda görülen davaların duruşmalarında savcının bulunması şarttır. Taraflar dinlendikten sonra savcı yazılı düşüncesini açıklar. Bundan sonra taraflara son olarak ne diyecekleri sorulur ve duruşmaya son verilir.

5. Duruşmalı işlerde savcılar, keşif, bilirkişi incelemesi veya delil tespiti yapılmasını yahut işlem dosyasının getirtilmesini istedikleri takdirde, bu istekleri görevli daire veya kurul tarafından kabul edilmezse, işin esası hakkında ayrıca yazılı olarak düşünce bildirirler.

 

Duruşmalı İşlerde Karar Verilmesi

 

MADDE 19.

(Değişik birinci cümle : 10/6/1994-4001/9 md.) Duruşma yapıldıktan sonra en geç onbeş gün içinde karar verilir. Ara kararı verilen hallerde, bu kararın yerine getirilmesi üzerine, dosyalar öncelikle incelenir.

 

 

 

[6]İ.Y.U.K madde 3/2a. “ Dilekçelerde;  Tarafların ve varsa vekillerinin veya temsilcilerinin ad ve soyadları veya unvanları ve adresleri,... gösterilir.

    İdari Yargıda dava açabilmek için hazırlanacak dava dilekçesinin şekli  ve içeriği 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 3. maddesinde açıklanmış olmakla birlikte, birden fazla işleme yahut başka şahıslarla beraber dava açılmasının koşulları da aynı Kanunun 5. maddesinde düzenlenmiştir.

    2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 1. maddesinde, Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare mahkemeleri ve vergi mahkemelerinde yazılı yargılama usulünün uygulanacağı ve incelemenin evrak üzerinde yapılacağı kurala bağlandığından, idari yargıda hazırlanacak dava dilekçesinin içeriği, adli yargıda açılacak dava dilekçesinin içeriğinden daha fazla önem ve ağırlık taşır.

İdari yargılama usulümüz esas itibariyle “yazılı”lık esasını benimsemiş olduğundan ve sözlü olarak dava açma imkanını vermediğinden, idari davaların, görev  ve yetki durumuna göre Danıştay, idare mahkemesi ve vergi mahkemesi başkanlıklarına hitaben yazılmış dilekçelerle açılması zorunludur.[1] İdari yargıda şifahi olarak dava açılması mümkün değildir. İdari dava açıldıktan sonra bile, örneğin keşif ya da duruşma sırasında dava dos­yasında olmayan hususların iddia edilmesi veya savunulması halinde bu hususun derhal yazılı olarak mahkemeye sunulması istenir. Çünkü, yargı­lama sırasında bile şifahilik yoktur. Bu sebeple idari yargıda tanık ya da şahit dinlenilmez. Yargılama sonucunda verilen karar sözlü olarak açıklanmaz. Ancak gerekçeleriyle birlikte yazılı olarak tebligat yapılır.

    Dava dilekçelerinde, davayı açan ve hasım konumunda olan tarafların ve varsa vekillerinin veya temsilcilerinin ad ve soyadları veya unvanları ve adreslerinin yer alması gerekir. Burada yer alan isimler hukuki ehliyete sahip olması, temsilcilerin de hukuken temsile yetkili olması gerekir. Yine buraya yazılacak adres de çok önemlidir. Çünkü hukuki her türlü tebligatlar bu ad­rese gönderilecektir.        

    Eğer davacılar birden fazla ise her bir davacının ayrı ayrı adresinin yazılması gerekir. Bazen avukat eliyle takip edilen dosyalarda davacılar birden fazla olmasına rağmen sadece avukatın adresi bulunmakta­dır. Bunun mahzurları şu şekilde olabilir. Eğer avukat davayı takipten vazgeçerse o zaman bizzat davacıların adreslerine ihtiyaç bulunmaktadır. Esasında bu hususta yoruma gerek de yoktur. Dava dilekçesinde taraf konumunda bulunan herkesin ad ve adresinin yazılması gerektiği yasa hükmü gereğidir.

   


[1]     Celal KARAVELİO?LU, İdari Yargılama Usulü Kanunu, İkinci Baskı, Trabzon, 1996, s. 186.

 

 

 

 

[7] İ.Y.U.K madde15 “davanın hasım gösterilmeden veya yanlış hasım gösterilerek açılması halinde, dava dilekçesinin tespit edilecek gerçek hasma tebliğine,...karar verilir.”

 

İdari Yargıda hasım konumunda, genel olarak bir kamu idaresi ola­cağından, husumet mevkiine yazılan idarenin (tarafın) adresinin muhakkak yazılması, kural olarak gerekli ise de, bu adresin yazılmamasının dava dilekçesini sakatlayacağını söyleyebilmek zordur.        

    Çünkü, davalı idarenin adre­sinin de ötesinde, bizzat davalı idare hatalı olarak yazılmış (tespit edilmiş) ise bile, iptal davalarında, bu durum idari yargı yerince re’sen incelene­rek düzeltilebilecek bir husustur. İdari yargıda görülmekte olan iptal davasında, davalı idareden ziyade, o idarece tesis edilen idari işlem yargılanmaktadır. Yani davanın konusu yargılanan veya bir başka ifadeyle hukuka uygunluk denetimi yapılan işlemin kendisidir. Öyleyse davalı idarenin doğru yazılması durumu daha çok tam yargı davalarında önem kazanmakta­dır. Zararı doğuran idareyi iyice tespit ettikten sonra davayı bu idareye yöneltmek gerekir.

 

 

 

[8] İ.Y.U.K.madde 12 “İlgililer haklarını ihlal eden bir idari işlem dolayısıyla Danıştaya ve idare ve vergi mahkemelerine doğrudan doğruya tam yargı davası veya iptal ve tam yargı davalarını birlikte açabilecekleri gibi ilk önce iptal davası açarak bu davanın karara bağlanması üzerine, bu husustaki kararın veya kanun yollarına başvurulması halinde verilecek kararın tebliği veya bir işlemin icrası sebebiyle doğan zararlardan dolayı icra tarihinden itibaren dava süresi içinde tam yargı davası açabilirler. Bu halde de ilgililerin 11 nci madde uyarınca idareye başvurma hakları saklıdır.”

 Doğrudan Doğruya Tam Yargı Davası Açılması MADDE 13.”1. İdari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların idari dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka suretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde ilgili idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gereklidir. Bu isteklerin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek hakkında altmış gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren dava süresi içinde dava açılabilir.

2. Görevli olmayan adli ve askeri yargı mercilerine açılan tam yargı davasının görev yönünden reddi halinde sonradan idari yargı mercilerine açılacak davalarda, birinci fıkrada öngörülen idareye başvurma şartı aranmaz.

    2577 sayılı Yasanın 12. maddesiyle, idari işlemlerden zarar uğranıl­ması halinde açılacak iptal, iptal ve tam yargı veya tam yargı davalarının sürelerine ilişkin düzenlemelere yer verilmiştir.

    Bu maddeye göre, ilgililer haklarını ihlal eden bir işlem dolayısıyla Danıştay’a ve İdare ve Vergi Mahkemelerine doğrudan doğruya tam yargı davası veya iptal ve tam yargı davalarını birlikte açabilecekleri gibi, ilk önce iptal davası açarak bu davanın karar bağlanması üzerine, bu husustaki kara­rın veya kanun yollarına başvurulması halinde verilecek kararın tebliği veya bir işlemin icrası sebebiyle doğan zararlardan dolayı icra tarihinden itibaren dava süresi içinde tam yargı davası açabilirler. Bu halde de ilgililerin 11. madde uyarınca idareye başvurma hakları saklıdır.

    Bu maddeye göre hak ihlal eden idari işlemlere karşı dava açma şekli şöyle olabilir:

1.    Önce İptal davası ve bunun üzerine tam yargı davası,

2.    İptal ve tam yargı davası birlikte,

3.    Doğrudan doğruya tam yargı davası,

4.    İşlemin icrası sebebiyle doğan zararlardan dolayı dava süresi içinde tam yargı davası.

    Burada, iptal davası üzerine tam yargı davası açılırken, her zaman, iptal davası sonucu verilen kararın tamamen kesinleşmesinin beklenilmesine gerek yoktur. Eğer kanun yollarına başvurulmuş ise o zaman sonucun tebliği üzerine dava açılır. Yani iptal davası sonucu verilen karar, temyiz üzerine kesinleşmiş ise dolayısıyla karar düzeltme yoluna başvurulmamış ise temyiz üzerine verilen kararın tebliğinden itibaren dava açma süresi içinde tam yargı davasının açılması gerekmektedir. Karar düzeltme yoluna başvurul­mamış olması nedeniyle, temyiz üzerine verilen kararın tebliğinden itibaren dava açma süresinin hesaplanması gerekmektedir. Çünkü, maddede kanun yollarına başvurulması halinde veri­lecek kararın tebliği ibaresi mevcuttur. Dolaysıya dava açma süresinin, kesinleşmeden itibaren başlayacağı şek­linde bir düzenleme yapılmamıştır.

    Burada şu hususun gözden kaçırılmaması gerekir. İptal davası üzerine tam yargı davası açılabilmesi için, iptal kararı üzerine altmış gün içinde tam yargı davası açılabileceği gibi, bu aşamada dava açılmayıp, eğer karar temyiz edilmişse, temyiz sonucu verilen kararın tebliği üzerine de altmış gün içinde tam yargı davası açılabilir. Öyleyse, iptal kararının tebliği üzerine altmış gün içinde dava açılmamış olmakla birlikte, henüz temyiz sonucu verilecek kararın tebliğ edilmediği hallerde, iptal kararının tebliğinden itibaren altmış gün geçirilmiş olsa bile, bu şekilde açılan davanın süresinde olduğunu vurgulamak gerekir.

    Bütün bu hallerde 2577 sayılı Yasanın 11. maddesi uyarınca idareye başvuru hakkı vardır. Ancak, bu başvurunun yukarıda belirtilen dava açma süresi   içinde yapılması gerekir.

    2577 sayılı Yasanın 13. maddesinde, idari eylemlerden dolayı doğrudan tam yargı davası açılmasına ilişkin usul ve süre düzenlemesi yapılmıştır. Dolayısıyla, bu maddede yer alan düzenlemeler imar uygulamasıyla ilgili bulunmadığından, burada izaha gerek görmüyoruz.

 

 

 

[9] İ.Y.U.K madde  7”1. Dava açma süresi, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştayda ve idare mahkemelerinde altmış ve vergi mahkemelerinde otuz gündür.

2. Bu süreler;

a) İdari uyuşmazlıklarda; yazılı bildirimin yapıldığı,

b) Vergi, resim ve harçlar ile benzeri mali yükümler ve bunların zam ve cezalarından doğan uyuşmazlıklarda: Tahakkuku tahsile bağlı olan vergilerde tahsilatın; tebliğ yapılan hallerde veya tebliğ yerine geçen işlemlerde tebliğin; tevkif yoluyla alınan vergilerde istihkak sahiplerine ödemenin; tescile bağlı vergilerde tescilin yapıldığı ve idarenin dava açması gereken konularda ise ilgili merci veya komisyon kararının idareye geldiği;

Tarihi izleyen günden başlar.

3. Adresleri belli olmayanlara özel kanunlarındaki hükümlere göre ilan yoluyla bildirim yapılan hallerde, özel kanununda aksine bir hüküm bulunmadıkça süre, son ilan tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün sonra işlemeye başlar.

4. İlanı gereken düzenleyici işlemlerde dava süresi, ilan tarihini izleyen günden itibaren başlar. Ancak bu işlemlerin uygulanması üzerine ilgililer, düzenleyici işlem veya uygulanan işlem yahut her ikisi aleyhine birden dava açabilirler. Düzenleyici işlemin iptal edilmemiş olması bu düzenlemeye dayalı işlemin iptaline engel olmaz.

 

    2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 7-13. maddelerinde dava açma süreleri düzenlenmiştir. Yasa koyucu, bu maddelerin haricinde özel kanunlarında ayrıca düzenlen sürelerin varlığını da kabul etmiştir.

    2577 sayılı Yasanın 7. maddesinde, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştay’da ve İdare Mahkemelerinde dava açma süresinin altmış gün, Vergi Mahkemelerinde ise otuz gün olduğu açıklan­mıştır.

    Bu süreler, idari uyuşmazlıklarda yazılı bildirimin yapıldığı tarihi izleyen günden başlar. Vergi, resim ve harçlar ile benzeri mali yükümler ve bunların zam ve cezalarından doğan uyuşmazlıklarda:

1.    Tahakkuku tahsile bağlı olan vergilerde tahsilatın;

2.    Tebliğ yapılan hallerde veya tebliğ yerine geçen işlemlerde tebliğin;

3.    Tevkif yoluyla alınan vergilerde istihkak sahiplerine ödemenin;

4.    Tescile bağlı vergilerde tescilin yapıldığı,

5.    İdarenin dava açması gerektiği konularda ise ilgili merci veya ko­mis­yon kararının geldiği; tarihi izleyen günden başlar.

    Adresleri belli olmayanlara özel kanunlardaki hükümlere göre ilan yoluyla bildirim yapılan hallerde, özel kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça süre, son ilan tarihini izleyen günden itibaren on beş gün sonra işlemeye başlar.

    İlanı gereken düzenleyici işlemlerde dava açma süresi  , ilan tarihini izleyen günden itibaren başlar.

Ancak bu işlemlerin uygulanması üzerine ilgililer;







Bu haberin geldigi yer: Imar Hukukcusu
http://www.imarhukukcusu.com

Bu haber icin adres:
http://www.imarhukukcusu.com/modules.php?name=News&file=article&sid=1606