“YARGI REFORMU STRATEJİSİ TASLA?I” BİLGİ NOTU
Tarih: 10.05.2008 Saat: 01:53
Konu: imar hukukcusu


Adalet Bakanlığınca, Dokuzuncu Kalkınma Planı ve Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne katılım süreci göz önünde bulundurularak 2008-2013 yıllarını kapsayacak şekilde  yargı reformu çalışması yapılmaktadır. Türk Yargısının bağımsızlık, tarafsızlık ve etkinliğinin sağlanması, yargıya güvenin arttırılması ve adalete erişimin kolaylaştırılması gibi temel amaçlar doğrultusunda “Yargı Reformu Stratejisi Taslağı” hazırlanmıştır. Adalet Bakanlığı Strateji Geliştirme Başkanlığınca hazırlanan bu metin, henüz kesinleşmemiş ve çalışmaları devam eden bir öntaslak niteliğindedir.

Taslak, 20-24 Mayıs 2008 tarihleri arasında Adalet Bakanı, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Başkanvekili ve üyeleri, Bakanlık yöneticileri, Cumhuriyet başsavcıları ile  adli ve idari yargı adalet komisyonlarının başkanlarının katılımıyla Antalya’da yapılacak toplantıda tartışılacaktır. Daha sonra taslak bütün ilgili kuruluşlara gönderilerek görüş alınacaktır. Yargı Reformu Stratejisi Taslağı’nın, katılımcılık ve şeffaflık  ilkeleri çerçevesinde yapılacak geniş çaplı müzakere ve değerlendirmelerin ardından, ortaya çıkacak eleştiri ve öneriler doğrultusunda yeniden düzenlenerek 2008 yılının sonunda uygulamaya konulması planlanmaktadır.

Kamuoyuna saygıyla duyurulur.

Taslağın tam metni için tıklayınız.



1.            YARGI BA?IMSIZLI?ININ GÜÇLENDİRİLMESİ

Yargı bağımsızlığı konusu, 1961 Anayasasından önce olduğu kadar, bu Anayasanın yürürlük döneminde ve özellikle de 1982 Anayasası’nın kabulünden sonra çeyrek asırdır sürekli olarak Ülke gündeminde kalmış ve yoğun bir şekilde tartışılmıştır.

1961 Anayasası, önceki döneme reaksiyon olarak, hâkimlerin özlük işleriyle ilgili görevin, salt hâkimlerden oluşan bağımsız bir Yüksek Hâkimler Kuruluna verilmesini öngörmüştür. 1982 Anayasası ile Kurulun yapısı değiştirilerek Kurulda yürütme organı mensuplarının da temsil edilmesi öngörülmüştür. Bu düzenlemenin   yargı bağımsızlığı ile bağdaşmadığı ve hukuk devleti ilkesini zedelediği iddia edilmiş ve bu iddialar günümüze kadar süre gelmiştir. Kamuoyunun yargı bağımsızlığı gibi çok önemli bir konuyla yakından ilgilenmesi toplumun demokratik değerlere sahip çıkmasının bir göstergesi olarak görülmektedir.  

Ülkemizde yargı bağımsızlığı konusunda, Anayasanın 138, 139 ve 140 ıncı maddeleri temel iç hukuk normlarını oluşturmaktadır. 138 inci maddeye göre hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar, hiçbir makam, merciden talimat almazlar ve görülmekte olan dava ile ilgili Yasama Meclisinde soru sorulamaz, görüşme yapılamaz. Aynı şekilde 139 uncu madde ile hâkimlik ve savcılık mesleği teminat altına alınmış olup hâkim ve savcıların, görevlerini bağımsız olarak yapmalarını engelleyecek biçimde keyfi olarak görevlerinden alınmaları, emekli edilmeleri ya da kadrolarının kaldırılması engellenmiştir.

HSYK Anayasanın 159 uncu maddesi uyarınca başta Yargıtay, Danıştay üyeleri ile Uyuşmazlık Mahkemesinin askeri yargı dışından gelen üyelerinin seçimleri olmak üzere, diğer bütün hâkim ve savcıların atama, nakil, terfi ve disiplin gibi özlük işlemlerinin yerine getirilmesiyle görevlendirilmiştir. 

Kurul, Adalet Bakanının başkanlığında, Yargıtay ve Danıştay Genel Kurullarınca gösterilecek adaylar arasından Cumhurbaşkanınca seçilecek üyeler ile Adalet Bakanlığı Müsteşarından oluşmaktadır.

Türkiye’de yargı bağımsızlığının güçlendirilmesi çabalarına paralel olarak 9. Kalkınma Planı’nda ve 60. Hükümet Programında yargı bağımsızlığı hususu önemli bir yer edinmiştir. Bu kapsamda, Avrupa Birliği süreci de dikkate alınarak, halen devam eden yeni Anayasa çalışmalarında  bu hususlar yeniden ele alınacaktır. Aşağıda bu amaca yönelik olarak atılması planlanan adımlara yer verilmektedir.  

1.1.  Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun (HSYK) objektiflik, tarafsızlık, şeffaflık ve hesap verilebilirlik temelinde geniş tabanlı temsil esasına göre yeniden yapılandırılması ve kararlarına karşı etkili bir itiraz sisteminin getirilmesi,

Yukarıda da belirtildiği üzere HSYK, Anayasanın 159’uncu maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre; Kurulun Başkanı, Adalet Bakanıdır. Adalet Bakanlığı Müsteşarı Kurulun tabii üyesidir. Kurulun üç asıl ve üç yedek üyesi Yargıtay Genel Kurulunun, iki asıl ve iki yedek üyesi Danıştay Genel Kurulunun kendi üyeleri arasından, her üyelik için gösterecekleri üçer aday içinden Cumhurbaşkanınca, dört yıl için seçilir. Süresi biten üyeler yeniden seçilebilirler. Kurul, seçimle gelen asıl üyeleri arasından bir başkanvekili seçer.

Kurul; adli ve idari yargı hâkim ve savcılarını mesleğe kabul etme, atama, nakletme, geçici yetki verme, yükseltme ve birinci sınıfa ayırma, kadro dağıtma, meslekte kalmaları uygun görülmeyenler hakkında karar verme, disiplin cezası verme, görevden uzaklaştırma işlemlerini yapar. Ayrıca Anayasa ve kanunlarla verilen diğer görevleri yerine getirir. Kurul kararlarına karşı yargı mercilerine başvurulamaz. Kurulun görevlerini yerine getirmesi, seçim ve çalışma usulleriyle itirazların Kurul bünyesinde incelenmesi esasları 2461 sayılı Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu ile düzenlenmiştir. Bu Kanun’un 16’ncı maddesi uyarınca Kurulda yapılan işlemler ve bunlarla ilgili görüşmeler gizlidir.

Ülkemizde Kurul’un oluşumu ve çalışma şekli ile ilgili uzun yıllardan bu yana çeşitli kesimlerce dile getirilen ve bilimsel çalışmalarda yer alan bazı eleştiriler bulunmaktadır. Bu eleştiriler son yıllarda özellikle 9’uncu Kalkınma Planı Özel İhtisas Komisyonu Raporu, AB İlerleme Raporu, İstişari Ziyaret Raporları ve diğer belgelerde de dile getirilmektedir.  

Bu konudaki eleştiriler genel olarak  aşağıda belirtilen noktalarda toplanmaktadır;

Ø                  Kurul’un yargının tümünü temsil edecek şekilde oluşturulmaması,

Ø                   Kurulun oluşumunda demokratik meşruiyet ilkesine yeterince riayet edilmemesi,

Ø                  Kurul kararlarına karşı etkili bir itiraz sisteminin bulunmaması,  

Ø                  Kurul’un çalışma yöntem ve kararlarının şeffaflık ilkesine uygun olmaması,

Kurul’un yargının tümünü temsil edecek şekilde oluşturulmaması,

Daha önce de değinildiği gibi ilk derece mahkemeleri ile istinaf mahkemelerinin kurulmasına, bu mahkemelerde görev yapan hâkim ve savcıların atama, tayin, terfi gibi özlük işlerine bağımsızlık ilkesi temelinde çalışan HSYK tarafından karar verilmektedir. Kurul’un oluşumunda yalnızca Yargıtay ve Danıştay’dan seçilen üyelerin yer alması, ilk derece mahkemesi ve faaliyete geçecek olan istinaf mahkemelerinden üye seçilmesinin öngörülmemesi yargının temsilinde ciddi bir sorun olduğunu göstermektedir. Mevcut haliyle Kurul’un yapısı, hâkim ve savcılar üzerinde yüksek mahkemelerin vesayetinin olduğu izlenimi oluşturmaktadır. Bu nedenlerle yargı için hayati önemi haiz görevleri ifa eden Kurul’un yapısının yargının tümünü temsil edecek şekilde yeniden düzenlenmesi gerekmektedir.

 Kurulun oluşumunda demokratik meşruiyet ilkesine yeterince riayet edilmemesi

 Anayasanın 9’uncu maddesinde de belirtildiği gibi yargı yetkisi, egemenlik hakkının doğal bir sonucu ve özel bir tezahür şekli olup, hâkimler bu yetkiyi egemenliğin sahibi olan millet adına kullanmaktadırlar. Bu sebeple yargı yetkisinin kendisine meşruiyet kazandırabilmesi için doğrudan veya dolaylı olarak milli iradeden kaynaklanması gerekir. Nitekim bunun gereğine ve adaletin halka daha yakın olmasının sağlayacağı büyük yarara inanan bazı devletlerde, yasama ve yürütme organları temsilcileri gibi hâkimler de doğrudan doğruya halk tarafından seçilmektedir. Halk tarafından seçim sisteminin teknik ve diğer nedenlerle mümkün olmadığı devletlerde ise, atama işlemi temsili demokrasi ilkelerine uygun olarak yasama ve çoğunlukla yürütme organlarınca yapılmaktadır. Diğer bazı devletlerde de atamalarda hâkimlere söz hakkı tanınmakta veya bu işler için milletin temsilcileri olan yasama ve yürütme organlarının temsilcileri ile birlikte hâkimlerin de katıldığı özel kurullar oluşturulmaktadır.

1982 Anayasasının 159 uncu maddesi ile kurulan  Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunda yürütme organı da temsil edilmek suretiyle, milli hâkimiyet ilkesine yönelik önemli bir adım atılmıştır. Ancak, mevcut düzenlemeye göre gerek Kurul üyelerinin, gerekse bir bütün olarak Kurulun yasama organına karşı herhangi bir sorumluluğu söz konusu değildir. Bununla birlikte, kurulun başkanı olan Adalet Bakanının, hâkim ve savcıların özlük işlerinin görülmesi ve dolayısıyla yargı hizmetinin gereği gibi yapılması konusunda yasama organına karşı sorumluluğu vardır.

Adalet Bakanının Kurulda yer alması demokratik meşruiyet ilkesi açısından önemli  olmakla birlikte yasama organının kurula üye  seçimi için yetkisinin olmaması bir eksiklik olarak görülmektedir. Yapılacak çalışmada Ülkemizde de Yasama ve Yürütme organı (Cumhurbaşkanı) tarafından Kurul’a hâkim ve savcılar arasından üye seçimi konusunda görev ve yetki verilmesi plânlanmaktadır.

Kurul kararlarına karşı etkili bir itiraz sisteminin bulunmaması,

Mevcut sisteme göre Kurulca verilen kararın tebliğinden itibaren 10 gün içerisinde Adalet Bakanı veya ilgililerin talebi üzerine aynı Kurul tarafından gerekli inceleme yapılarak karar verilmektedir. Belirtilen yeniden inceleme kararının tebliğinden itibaren ilgililer 10 gün içerisinde itirazda bulunabilirler. İtirazlar Adalet Bakanının, kendisinin yokluğunda başkan vekilinin başkanlığında seçimle gelen asıl ve yedek üyelerle birlikte toplam 12 kişiden oluşan “İtirazları İnceleme Kurulu”nda incelenerek sonuçlandırılır. Bu Kurul’un toplantılarına başkan hariç en az sekiz üyenin katılması ve kararın, katılan üyelerin oy çokluğu ile alınması şarttır. İtiraz üzerine verilen kararlar kesin olup, bunlar aleyhine başka hiçbir idare veya yargı merciine başvurulamamaktadır.   

Demokratik hukuk devletinde etkili bir itiraz yolunun bulunması, eşitlik ilkesi ve hak arama özgürlüğü yönünden büyük önem taşımaktadır. Bu nedenle Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun yeniden yapılandırılması sürecinde itiraz yolunun etkin hale getirilmesi düşünülmektedir.

Ayrıca mevcut sistemde, hâkim ve savcıların Kurulda  kendilerini yazılı savunmanın haricinde sadece  meslekten çıkarma cezasını gerektiren disiplin suçu işlemeleri halinde “İtirazları İnceleme Kurulu”nda sözlü veya vekille savunma hakkı tanınmıştır. Bu hakkın   kapsamının genişletilmesinin uygun olacağı değerlendirilmektedir.

Kurul’un çalışma yöntem ve kararlarının şeffaflık ilkesine uygun olmaması,

2461 sayılı Kanun’un 16 ncı maddesi uyarınca Kurul’da yapılan işlemler ve bunlarla ilgili görüşmeler gizlidir.

Yargı alanındaki temel ilkelerden birisi de aleniyettir. Bunun yanında  çağdaş kamu yönetimi anlayışında şeffaflık hayatî öneme sahiptir. Bu ilkelerin Kurul çalışmalarına yansıması için söz konusu 16 ncı maddenin değiştirilmesi düşünülmektedir. Bu şekilde Kurul kararları kişisel verilerin korunması ilkesi gözetilerek kamuoyunun bilgisine açılacaktır. Böylelikle Kurul’a karşı olan güvenin artması, kamuoyu denetimi ve uygulamada birliğin sağlanması hedeflenmektedir.

1.2.  HSYK’nın yeniden yapılandırılmasına paralel olarak Kurulun sekreteryasının ve denetim sisteminin yeniden düzenlenmesi,

HSYK’nın sekreterya hizmetleri 2992 sayılı Adalet Bakanlığı Teşkilat Kanunu’nun 18 inci maddesi ve 2461 sayılı Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu’nun 10 vd. maddeleri  uyarınca Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğünce yürütülmektedir. Yapılacak Anayasa değişikliği ile HSYK’nın geniş tabanlı temsil esasına dayalı bir yapıya kavuşturulmasına paralel olarak, teklif makamı ile karar makamının tek elde birleşmesini engelleyecek şekilde sekreterya hizmeti yeniden yapılandırılacaktır. Kurulun mali özerkliğinin bulunması ile idari ve mali işlemlerinin yürütüldüğü büroların oluşturulmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

 

 Hâkim ve savcıların görevlerini; kanun, tüzük, yönetmeliklere ve genelgelere (Hâkimler için idari nitelikteki genelgelere) uygun olarak yapıp yapmadıklarını denetleme görevi bulunan Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu, Anayasanın 144 üncü maddesi[1] ile düzenlenmiştir. Hâkim ve savcılardan oluşan Teftiş Kurulu, HSYK’nın da başkanı olan Adalet Bakanına bağlı olarak görev yapmaktadır. Ayrıca Adalet Bakanı, Teftiş Kurulu dışında soruşturma ve inceleme işlemlerini, ilgili kişiden daha kıdemli hâkim veya savcı eliyle de yaptırabilir.

Çağdaş hukuk düzeninde iddia ve karar makamları gerek usul hükümleri gerekse yapısal olarak birbirinden ayrılmıştır. Denetim sistemi, HSYK’nın yeniden yapılandırılmasına paralel olarak iddia ve karar makamlarının tek elde birleşmesini engelleyecek şekilde yeniden yapılandırılacaktır.

1.3.  HSYK’nın yeniden yapılandırılması ve istinaf kanun yolunun faaliyete geçirilmesi ile birlikte not sistemi dahil olmak üzere terfi sisteminin yeniden değerlendirilmesi,

Anayasa’nın 140 ıncı maddesi hâkim ve savcıların meslekte ilerlemelerinin mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre kanunla düzenleneceğini öngörmektedir. 

Anayasa’nın 159 uncu maddesi ile 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunun 18 inci maddesi hükmüne göre hâkim ve savcıların ilerleme ve yükselmelerinde yetkili kurum HSYK dır.

Hâkim ve savcıların terfiini öngörmeyen sistemlerden farklı olarak, Ülkemizde 2802 sayılı Kanun ile hâkim ve savcıların performansını değerlendirmeye ilişkin  ölçütler belirlenmek suretiyle yükselmeyi kabul eden sistem benimsenmiştir. HSYK tarafından saptanan İlke Kararları ile yükselmeye ilişkin esaslar düzenlenmekte ve Resmi Gazete’de yayımlanmaktadır.

Ülkemizde uygulanan terfi sistemi tüm yönleriyle aşağıda belirtilmiştir;

 

 

 

 

2802 Sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununun 15. maddesine göre hâkimlik ve savcılık mesleği dört sınıfa ayrılmaktadır:

 

SINIFLAR

DERECELER

Üçüncü sınıf    

8. ve 6. dereceler arası

İkinci sınıf                      

5. ve 1. dereceler arası

Birinci sınıfa ayrılmış         

1. dereceye gelmiş ve meslekte 10 yılını doldurmuş, emsalleri arasında temayüz etmiş olmak.

Birinci sınıf      

Birinci sınıfa ayrıldıktan sonra üç yıl başarılı çalışmış ve birinci sınıfa ayrılma niteliklerini yitirmemiş olmak.

 

Hâkim ve savcılar 2802 sayılı Kanunun 18 inci maddesine göre her yıl kademe ilerlemesi, her iki yılda bir derece yükselmesi yapmaktadırlar. Derece yükselmeleri yılın Nisan, Ağustos ve Aralık aylarının son günlerinden geçerli olmak üzere üç dönem halinde HSYK’ca yapılmaktadır.

Kademe ilerlemesi yapabilmek için bir yıllık sürenin doldurulması ve kademe ilerlemesine engel bir disiplin cezası veya ceza mahkumiyetinin bulunmaması yeterli olmaktadır. (2802 S.K.  19 uncu madde)

Derece yükselmesi yapabilmek ve sınıflar arasında ilerlemek için ise hâkim ve savcılar bir çok açıdan performanslarının ölçüldüğü bir terfi sistemine tabidirler. Bu terfi sistemi 2802 sayılı Kanunun 21 inci maddesi ile 33 üncü maddeleri arasında düzenlenmiştir.

Buna göre hâkim ve savcılar bir üst dereceye veya sınıfa geçebilmek için üç değişik açıdan incelemeye girmek ve başarılı olmak zorundadırlar. Bu üç farklı incelemeye terfi sisteminin sacayakları diyebiliriz.

 

Yükselmeye Etki Eden Ölçütler

Değerlendirme ?ekli

İsabetli karar

Temyiz incelemesi

Not oranı

Hızlı yargılama

İş cetvelleri (işlerde birikim olup olmadığı)

İş yüzdesi

Etik kurallara uygunluk

Disiplin ve ceza hükümleri

Hal kağıtları, sicil raporları

 

 

Yukarıda belirtilen kriterler uyarınca yapılan değerlendirme sonuçlarına göre hâkim ve savcılar üç değişik şekilde terfi etmektedirler. (2802 S.K. madde 29)

 

Yükselme ?ekli

Başarı Durumu

Yükselmeye layık                                                       

Orta derece ile yükselme (A terfi)       

Tercihli yükselmeye layık                                       

İyi derece ile yükselme (B terfi)           

Mümtazen yükselmeye layık                           

Pekiyi derece ile yükselme (C terfi)

 

1- Hâkim ve savcıların terfi yapabilmeleri için ilk önce kararlarındaki isabet oranı dikkate alınmaktadır. Hâkim ve savcıların kararlarındaki isabet oranı belirlenirken yüksek mahkemelerin incelemesinden geçen kararlarından aldıkları notların oranlarına bakılmaktadır. Yüksek mahkemeler inceledikleri kararları veren hâkim ve savcılara; çok iyi, iyi, orta, zayıf ve notsuz olmak üzere beş değişik şekilde not vermektedir. Notsuz şeklinde verilen not fişleri not oranlarını etkilememektedir. Yüksek mahkemelerce verilen notların yüzdesine göre hâkim ve savcıların ne şekilde terfi edebileceği HSYK’nın çıkardığı ve Resmi Gazete’de yayımladığı İlke Kararları ile belirlenmiştir. Örneğin; çok iyi ve iyi notların orta ve zayıf notlara oranı % 85 olan hâkimler mümtazen terfi etmektedirler.

2- Terfide aranılan ikinci husus ise iş yüzdesidir. Hâkim ve savcılar iki yıllık terfi dönemlerinde baktıkları işlerden çıkardıkları işlerin yüzdesi arttıkça daha nitelikli terfi etmektedirler. Bu suretle işlerde birikimin engellenmesi ve davaların makul bir sürede sonuçlandırılması amaçlanmıştır. Örneğin HSYK’nın çıkardığı ilke kararına göre; İki yıllık terfi döneminde 1000 adet dosyaya bakan ve bunun 800’ünü bir başka deyişle % 80’ini çıkaran bir asliye ceza hâkimi mümtazen terfi ederken % 50’sini çıkaramayan terfi edemez. İş yüzdeleri iki yıllık terfi dönemi sonunda görev yerlerine gönderilerek doldurulan iş cetvelleri yoluyla hesaplanır.

3- Terfi sistemine ilişkin diğer bir husus ise hâkim ve savcıların kararlarının doğru ve isabetli olması, makul bir sürede verilmesi yanında bu kararların adil ve tarafsız bir şekilde verildiği konusunda toplumda gerekli kanaatin sağlanmasıdır. Toplumda yargıya güven duygusu ancak hâkim ve savcıların görevlerini yaparken ve özel yaşamlarında etik kurallara uygun hareket etmeleri ile sağlanabilir. Hâkim ve savcıların etik kurallara uygun hareket edip etmedikleri 2802 sayılı Kanunun 62 ve 75 inci maddeleri arasındaki disiplin hükümleri içinde yer alan disipline aykırı eylemleri işleyip işlemediklerine, 76 ve 98 inci maddeleri arasında düzenlenen nedenlere bağlı olarak ceza kovuşturması geçirip geçirmediklerine, ayrıca müfettişlerin iki yılda bir yapılan denetimleri sırasında düzenledikleri hâl kağıtları (denetim raporları) ile ağır ceza başsavcılıklarının terfi dönemlerinde savcılar hakkında düzenledikleri sicil fişlerine bakılarak belirlenir.

Bütün bu hususlarda başarılı bulunan hâkim ve savcılar başarı derecelerine göre mümtazen, tercihen veya adiyen şeklinde terfi ederler.

 

 

Not Oranı

İş Yüzdesi

Sicilleri

Terfi ?ekli

Hâkim

% 85

% 80

Olumlu

C (Mümtazen)

Hâkim

% 70

% 70

Olumlu

B (Tercihen)

Savcı

% 90

% 80

Olumlu

C (Mümtazen)

Savcı

% 75

% 80

Olumlu

B (Tercihen)

 

Yer değiştirme ve derece yükselmesinin durdurulması cezalarını alanlar iki yıl, kademe ilerlemesinin durdurulması cezasını alanlar bir yıl süre ile kademe ilerlemesi ve derece yükselmesi yapamazlar.

Birinci sınıfa ayrılabilmek için;

·        Birinci dereceye yükselmiş olmak,

·        Hâkimlik ve savcılık mesleğinde 10 yılı doldurmuş olmak,

·        Yer değiştirme cezası almamış olmak,

·        Kınama, kademe ilerlemesinin veya derece yükselmesinin durdurulması cezalarını aynı neviden olmasa bile birden fazla almamış olmak,

·        Engel bir ceza mahkumiyeti almamış olmak,

·        Bilimsel güç ve yeteneği ile hizmet ve meslekteki başarısına göre emsali arasında temayüz etmiş olmak,

·        gerekmektedir.

HSYK’nın çıkardığı İlke Kararlarına göre  hâkim ve savcıların emsali arasında temayüz etmiş sayılabilmesi için ayrıca meslek yaşamları boyunca yaptıkları yükselmelerin yarıdan fazlasının tercihli (B) olması, son yükselmenin de (A) defteri ile yapılmaması gerekir. Terfi barajının eşitliği halinde örneğin, 3/A - 3/B son yükselmenin (C) ile yapılmış olması halinde HSYK barajın aşıldığına karar verebilmektedir. Ayrıca birinci sınıfa ayrılma aşamasında terfi barajı hesaplanırken 1(C) terfi 2 (B) terfiye eşit kabul edilmektedir.

Birinci sınıfa ayrılamayanlar iki yıl sonra yeniden terfi ve birinci sınıfa ayırma incelemesine tabi tutulmaktadırlar.

Birinci sınıf olabilmek için;

·        Birinci sınıfa ayrıldığı tarihten itibaren üç yıl süre ile başarılı görev yapmış olmak,

·        Birinci sınıfa ayrılma niteliklerini yitirmemiş olmak,

·        Birinci sınıfa ayrılmaya engel disiplin cezası ile ceza mahkumiyeti almamış olmak,

·        gerekmektedir.

Ayrıca HSYK’ nın çıkarmış olduğu İlke Kararlarına göre birinci sınıfa ayrılan bir hâkim ve savcının üç yıllık sürede başarılı sayılabilmesi için aşağıda belirtilen üç koşuldan birini gerçekleştirmesi yeterlidir.

 

 

Not Oranı       

İş Yüzdesi

Sicilleri

Hâkim

% 70   

% 70   

Olumlu

Hâkim 

% 85

% 50

Olumlu

Hâkim

% 70

HSYK’nın ilke kararında belirlediği sayıda iş çıkarmış olması

Olumlu

Savcı

% 70

% 80              

Olumlu

Savcı

% 90   

% 50

Olumlu

Savcı

% 70

HSYK’nın ilke kararında belirlediği sayıda iş çıkarmış olması

Olumlu

 

HSYK’nın almış olduğu ilke kararına göre adli yargıda görev yapan ve üç yıllık sürede yüksek mahkemeden geçen kararlarından aldığı notlarının oranı % 70 olan bir hâkim bu süre içerisinde görev yaptığı mahkemeye göre ağır ceza mahkemesinden 750, asliye hukuk mahkemesinden 2250, asliye ceza mahkemesinden 2100, sulh hukuk ve sulh ceza mahkemelerinden 3000 iş çıkarması halinde iş yüzdesine bakılmaksızın başarılı kabul edilmektedir.

Hâkim ve savcılar birinci sınıf olduktan sonra da çalışmalarının başarılı olup olmadığı yönünden üç yılda bir incelemeye tabi tutulmakta ve performansları değerlendirilmektedir. Bu değerlendirme birinci sınıf olma incelemesindeki kriterlere göre yapılmakta olup, bu inceleme hâkim ve savcılar emekli oluncaya veya meslekten ayrılıncaya kadar devam etmektedir. Yapılan inceleme ve değerlendirme sonucunda belirlenen ölçütlere göre başarısız bulunan hâkim ve savcılar hizmetlerinden yararlanılabilecek diğer bir bölgeye HSYK’ca atanabilmektedirler. (2802 S.K. Md. 35/5)

Uzun yıllardır yargı çevrelerinde yukarıda açıklanan “not oranı ve kanun yolundan geçen iş sayısı” ölçütlerine yönelik ciddi eleştiriler bulunmaktadır. Yapılan bu eleştiriler özellikle aşağıdaki noktalarda toplanmaktadır;

·        Hâkimlerin, kararına direnilen dairenin bir başka dosyada “orta veya zayıf not” verilir endişesi taşıyabileceği ihtimalinin yargı bağımsızlığı açısından önemli olduğu,

·        İdari bir işlem olan terfi için getirilen not sistemiyle, yüksek mahkemelerin alt derece mahkemelerinin kararlarını inceleyen yargısal merci olma yanında hâkim ve savcılar üzerinde idari otorite olarak nitelendirilebilecek bir konuma taşındığı,

·        Terfi açısından notların büyük önem taşıması nedeniyle hâkimlerin karar verme sırasında yüksek mahkeme içtihatlarına koşulsuz uyma kaygısı ile hareket ettikleri ve bu durumun içtihat gelişimine olumsuz etkide bulunduğu.

Not verme uygulaması ile ilgili yukarıda belirtilen eleştiriler dikkate alınarak istinaf mahkemelerinin faaliyete geçmesiyle birlikte terfi sistemi tekrar gözden geçirilecektir.

 Yapılacak düzenlemede hâkim ve savcının kendi iradesi dışında olan, dosyanın kanun yolu incelemesine gönderilmesi yerine, doğrudan hâkim ve savcının çalışması ve kanun yolundan geçen veya geçmeyen tüm kararların başarı hesabında dikkate alınması plânlanmaktadır.

1.4.   Örgütlenme hakkı çerçevesinde Hâkimler ve Savcılar Birliğinin kurulması,

Batı ülkelerinin bir çoğunda yargı mensuplarının meslek kuruluşları bulunduğu göz önünde tutularak, diğer meslek kuruluşlarında olduğu gibi, Anayasanın 135 inci maddesi hükümleri doğrultusunda, hâkimlik ve savcılık mesleğine mensup olanların müşterek ihtiyaçlarını karşılamak, meslekî faaliyetlerini kolaylaştırmak, meslek disiplini ve ahlâkını korumak maksadıyla tüzel kişiliğe sahip kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşunun Ülkemizde de kurulması gerektiği fikri uzun zamandır, akademisyenler ve ilgili meslek  ve sivil toplum kuruluşları tarafından ifade edilmektedir.

Belirtilen ihtiyaç doğrultusunda idarî ve malî özerkliği haiz Hâkimler ve Savcılar Birliğinin kurulması hususunda Bakanlığımızca çalışmalar yapılmış, konu Avrupa’dan davet edilen uzmanların ve yargı çevrelerinin katılımıyla gerçekleştirilen seminerde tartışılmış ve buradan çıkan görüş ve öneriler de değerlendirilmek suretiyle Tasarı Taslağına son şekli verilmiştir. Tasarı şu anda TBMM Komisyonlarında bulunmaktadır.

Tasarı ile, Birliğin ve Birliğin uygun göreceği yerlerde şubelerin kurulması, şubeler ve Birlik organlarının Kanunda gösterilen usullerle, yargı gözetimi altında, gizli oyla seçilmesi esası benimsenmiştir. Ayrıca Anayasanın 135 inci maddesi hükmü gereğince hâkim ve savcıların Birliğe kayıtlarının isteğe bağlı olduğu vurgulanmıştır.

Meslek birliğinin ülkedeki derneklerden farklı olarak yargı bağımsızlığı ilkesi gözetilecek şekilde İçişleri Bakanlığı ve mülkî idare amirliklerinin kontrolüne tabi olmaması öngörülmektedir.

1.5.   Yargı profesyonellerine yargı bağımsızlığı konusunda eğitim verilmesi

Yargı bağımsızlığının sadece Anayasa ve kanunlarda yazılı bir ilke olarak kalması değil, aynı zamanda toplumsal hayata geçirilmesinin hukuk devleti  açısından  gerekliliği de ortadadır. Bu bağlamda yargı profesyonellerinin, yargı bağımsızlığını içselleştirmeleri ve kültür haline getirmeleri zorunludur.

Bunu sağlamak için önümüzdeki dönemde yargı bağımsızlığı konusunda hâkim ve savcı adayları dahil olmak üzere tüm yargı profesyonellerinin bu konuda eğitime tabi tutulması öngörülmektedir. Adalet Akademisinde yargı profesyonellerine bu hedefe yönelik olarak yargı bağımsızlığının içselleştirilmesi ve kültür haline getirilmesini sağlamak amacıyla ders, seminer, konferans gibi faaliyetler düzenlenmesi plânlanmaktadır.

1.6.   Askeri mahkemelerin sadece hâkim sınıfından olan üyelerden oluşması,

353 sayılı Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanunu’nun 2, 3 ve 4 üncü maddelerinde askeri hâkim sınıfından olmayan subay üyelerin nitelikleri ve atanması düzenlenmiştir. Buna göre heyet halinde çalışan askeri mahkemelerde askeri hâkim sınıfından olmayan muharip sınıftan üye bulunmaktadır.

Dayanak belgelerde öne sürülen eleştiriler doğrultusunda subay üyelerin bu mahkemelerde görev yapmalarının önüne geçilmesi yönünde çalışmalar yapılacaktır. Bu konu 9 uncu Kalkınma Planı ÖİK Raporunda da vurgulanmaktadır.

1.7.   Askeri mahkeme binalarının askeri yasak bölge dışına çıkarılması,

9 uncu Kalkınma Planı ÖİK Raporunda vurgulandığı üzere adil yargılanma ve savunma hakkının tam olarak sağlanması açısından, askerî mahkeme binalarının askerî hizmet alanları dışına çıkarılması suretiyle, ilgililerin rahatlıkla girebilecekleri ve duruşmaları takip edebilecekleri fiziksel mekânların düzenlenmesi konusunda gerekli tedbirlerin alınması hedeflenmektedir.

1.8.  Askeri mahkemelerin görev alanlarının yeniden değerlendirilmesi,

9 uncu Kalkınma Planı ÖİK Raporu matrislerinde belirtildiği üzere; sivillerin askeri mahkemelerde yargılanmalarını önleme yönünde 353 sayılı Askeri Mahkemelerin Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanunu’nun göreve ilişkin maddelerinde 29/06/2006 tarih 5530 sayılı Kanun’la değişiklik yapılmıştır. Buna göre barış zamanında sivil kişilerin Askeri Ceza Kanununa tabi suçlardan yargılanmaları adli yargı mahkemeleri tarafından gerçekleştirilecektir. Bunun yanı sıra yapılacak düzenlemeler ile askeri mahkemelerin görev ve yetkileri demokratik hukuk devletinin gerektirdiği ölçüler çerçevesinde yeniden tanımlanacaktır.


 

 

2.            YARGININ TARAFSIZLI?ININ GELİ?TİRİLMESİ

Yargının tarafsızlığı, güçlü ve güvenilir bir yargı sistemi oluşturmak için  en az yargı bağımsızlığı kadar hayati önemi haiz bir konudur. Birleşmiş Milletler ve Avrupa Konseyi tarafından kabul edilmiş bulunan “Bangalore Yargı Etiği İlkeleri” nde hakimlerin tarafsızlığına önemli bir yer verilmiştir. Altmışıncı Hükümet Programında yargının bağımsızlığı kadar tarafsızlığı da özellikle vurgulanmaktadır.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında yer alan düzenlemeler daha çok yargı bağımsızlığına vurgu yapıyor gibi görünmekle birlikte bu düzenlemeler içerisinde tarafsız bir yargının unsurları da yer almaktadır. Türk yargısına tarafsızlık açısından önemli bir eleştiri getirilmemekle birlikte, uygulamadan kaynaklanan bazı hususlar nedeniyle, Anayasa’da ve uluslararası belgelerde yer alan unsurlardan hareketle mahkemelerin tarafsızlığının tam olarak sağlanması ve en az bunun kadar önemli olarak bu tarafsızlığın yargı profesyonellerince içselleştirilmesi ve kamuoyunca doğru şekilde algılanabilmesi bakımından bazı adımların atılması gerekmektedir.

2.1.   Yargı mensupları için etik kuralların belirlenmesi

Yargı etiği konusunda uluslar arası alanda genel kabul görmüş temel prensipleri içeren “Bangalore Yargı Etiği İlkeleri” ve savcılar için etik ve davranış biçimlerine ilişkin Avrupa esaslarını belirleyen “Budapeşte İlkeleri” 2006 yılı içerisinde Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca benimsenmiş ve dikkate alınmak üzere bütün yargı teşkilatına duyurulmuştur. Bundan başka, yargı mensuplarını ilgilendiren bir kısım etik ilkeler, önemli bir kısmı 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanununda olmak üzere değişik düzenlemeler içerisinde yer almaktadır.

Bununla birlikte, ülkemizde yargı mensupları için etik ilkeleri ve davranış kurallarını derli toplu bir şekilde bir araya getiren ve bunların önemini vurgulayan bir düzenleme bulunmamaktadır. Oysa bu tür bir düzenlemenin, diğer birçok hususun yanında yargının tarafsızlığına ve bu tarafsızlığın doğru bir şekilde algılanmasına da önemli katkı yapacağı değerlendirilmektedir.

Bu nedenle, ilgili uluslar arası belgeler de dikkate alınarak, yargının bütün kademelerini kapsayacak şekilde “Yargısal Etik ve Davranış Kuralları”nı içeren bir belge oluşturulacak ve bu konuda tüm yargı mensuplarına ve çalışanlarına eğitim verilecektir.

2.2.  Yargı tarafsızlığı konusunda yargı profesyonellerinin ve medya mensuplarının bilinçlendirilmesi

Yargının tarafsızlığı söz konusu olduğunda, mahkemelerde görülmekte olan veya soruşturma aşamasında olup daha sonra mahkemelerin önüne gelecek olan konularla ilgili olarak medyada ya





Bu haberin geldigi yer: Imar Hukukcusu
http://www.imarhukukcusu.com

Bu haber icin adres:
http://www.imarhukukcusu.com/modules.php?name=News&file=article&sid=1460