Yeni Sayfa 3
5234 sayılı Yasa ile 657 sayılı Yasanın 209. ve 178 sayılı
KHK'nin 10. maddesine eklenen hükümlerin; Anayasanın 65. maddesi doğrultusunda,
kamu kaynaklarının etkin ve verimli kullanılması amaçlı olduğu, bu hükümlerin iç
ve diş hukuk kaynakları ile devlete görev olarak yüklenen; kişilerin yaşama
hakkini korumak, yaşamlarını fiziksel ve ruhsal sağlık içinde sürdürmesini
sağlamak görevini ortadan kaldırır şekilde yorumlanmasının mümkün olmadığı;
davacının kanser hastalığının tedavisi ile ilgili uygulamaya ilişkin giderin
tümünün ödenmesi gerektiği hk.
Yeni Sayfa 4
T.C.
D A N I ?
T A Y
İKİNCİ
DAİRE
Esas No :
2007/1200
5234 sayılı Yasa ile 657 sayılı Yasanın 209. ve 178 sayılı KHK'nin 10. maddesine
eklenen hükümlerin; Anayasanın 65. maddesi doğrultusunda, kamu kaynaklarının
etkin ve verimli kullanılması amaçlı olduğu, bu hükümlerin iç ve diş hukuk
kaynakları ile devlete görev olarak yüklenen; kişilerin yaşama hakkini korumak,
yaşamlarını fiziksel ve ruhsal sağlık içinde sürdürmesini sağlamak görevini
ortadan kaldırır şekilde yorumlanmasının mümkün olmadığı; davacının kanser
hastalığının tedavisi ile ilgili uygulamaya ilişkin giderin tümünün ödenmesi
gerektiği hk.
Davacı ve Yürütmenin
Durdurulmasını İsteyen :
Karşı Taraf : 1- Maliye
Bakanlığı - ANKARA
2- Çankaya
Kaymakamlığı - ANKARA
İsteğin Özeti : Öğretmen olarak
görev yapan davacı tarafından, tedavi giderine ait fatura bedelinin tamamının
tarafına ödenmesi istemiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin Çankaya
Kaymakamlığı'nın 12.03.2007 tarihli, 13948 sayılı işlemi ile bu işleme dayanak
olarak gösterilen, 29.04.2006 tarih ve 26153 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanmak
suretiyle yürürlüğe giren 6 sıra nolu "Tedavi Yardımına İlişkin Uygulama
Tebliği" ekinde yer alan "Tanıya Dayalı Paket Fiyat Listesi"nin 2315. sırasında
"Cyberknife - Her türlü işlem dahil 6.000,00- YTL" şeklinde yer alan ibarenin;
sosyal hukuk devleti ilkesine aykırı olduğu iddiasıyla iptali istemiyle açılan
davada yürütmenin durdurulması istenilmektedir.
Maliye Bakanlığı Savunmasının Özeti : 5234
sayılı Yasayla 657 sayılı yasanın 209 ve 178 sayılı KHK'nin 10. maddesine
eklenen hükümler yanında "Devlet Memurlarının Tedavi Yardımı ve Cenaze Giderleri
Yönetmeliği"nin Ek-1. maddesi hükmüyle Bakanlıklarına verilen yetki
doğrultusunda gerekli çalışmalar yapılarak dava konusu düzenleyici işlemin
yayımlandığı, Anayasanın 65. maddesinde; Devlet'in, sosyal ve ekonomik alanlarda
Anayasa ile belirlenen görevlerini, bu görevlerin amaçlarına uygun öncelikleri
gözeterek mali kaynakların yeterliliği ölçüsünde yerine getireceği şeklinde yer
alan hüküm de dikkate alındığında ülkemizin genel ekonomik koşulları gözetilerek
kamu harcamaları içinde önemli yer tutan tedavi giderlerinin ödenmesinde belirli
kısıtlamalar getirilmesi ve uyulması gerekli kurallar konulmasının zorunlu
olduğu, bu doğrultuda tesis edilen dava konusu düzenleyici işlem hükmü ile bu
düzenleme uyarınca tesis edilen işlemde hukuka ve mevzuata aykırılık
bulunmadığı, davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.
Çankaya Kaymakamlığı Savunmasının Özeti :
Yürürlükteki mevzuat hükümleri doğrultusunda tesis edilen dava konusu işlem ve
yapılan ödemede mevzuata aykırılık bulunmadığı, davanın reddinin gerekeceği
savunulmaktadır.
Danıştay Tetkik Hakimi : ...
Düşüncesi :
Tarafı olduğumuz uluslararası sözleşmeler ve iç hukuk kaynaklarımızda yer alan
hükümler karşısında, 5234 sayılı Yasa ile 657 sayılı yasanın 209. ve 178 sayılı
KHK'nin 10. maddesine eklenen hükümlerin; Anayasanın 65. maddesi doğrultusunda,
kamu kaynaklarının etkin ve verimli kullanılması amaçlı olduğu, belirtilen hukuk
kaynakları ile Devlete görev olarak yüklenen, kişilerin yaşama hakkını korumak,
yaşamlarını fiziksel ve ruhsal sağlık içinde sürdürmesini sağlamak görevini
ortadan kaldırır şekilde yorumlanmasının mümkün olmadığı; davacının uğramış
olduğu kanser hastalığının tedavisinde yaşamsal önemde olduğu sağlık kurulu
raporu ile belirtilerek sevk edildiği özel sağlık kurumunca yapılan tıbbi
uygulamanın bedelinin tümünün ödenmesi gerekir iken, yaşama hakkının en temel
hak olma vasfı ve sosyal hukuk devleti ilkesi ile çelişir bir şekilde davacının
oldukça ağır ekonomik yük altında kalması sonucunu doğuran dava konusu
işlemlerin bu yönleriyle hukuka ve mevzuata açıkça aykırı olduğu
yürütülmelerinin durdurulması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı : ...
Düşüncesi : Öğretmen olarak
görev yapan davacı, tedavi giderine ait fatura bedelinin tamamının tarafına
ödenmesi istemiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin Çankaya Kaymakamlığı'nın
12.3.2007 günlü, 13948 sayılı işlemi ile bu işleme dayanak olarak gösterilen
2006 yılı Bütçe Uygulama Talimatının Tanıya Dayalı Paket Fiyat Listesi'nde yer
alan Cyberknife (Her türlü işlem dahil 6.000,00- YTL) kısmının iptalini ve
yürütmenin durdurulmasını istemektedir.
Yürütmenin durdurulmasına karar verilebilmesi için, 2577 sayılı
İdari Yargılama Usulü Kanununun 27 nci maddesinde öngörülen koşulların
gerçekleşmediği anlaşıldığından, istemin reddi gerekeceği düşünülmektedir.
TÜRK
MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay İkinci Dairesi'nce işin gereği görüşüldü:
Dava, davacının, tedavi giderine ait fatura bedelinin tamamının
tarafına ödenmesi istemiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin Çankaya
Kaymakamlığı'nın 12.03.2007 tarihli, 13948 sayılı işlemi ile bu işleme dayanak
olarak gösterilen, 29.04.2006 tarih ve 26153 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanmak
suretiyle yürürlüğe giren "Tedavi Yardımına İlişkin Uygulama Tebliği" ekinde yer
alan Tanıya Dayalı Paket Fiyat Listesi'nin 2315. sırasında "Cyberknife - Her
türlü işlem dahil 6.000,00- YTL" şeklinde yer alan ibarenin iptali istemiyle
açılmıştır.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nca kabul edilen ve bizim de
tarafı olduğumuz "İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi"nin 3. maddesinde; "Yaşamak,
hürriyet ve kişi emniyeti her ferdin hakkıdır" hükmüne, 22.
maddesinde; "her şahsın, cemiyetin bir üyesi olmak itibariyle, sosyal güvenliğe
hakkı vardır; haysiyeti için ve şahsiyetinin serbestçe gelişmesi için zaruri
olan ekonomik, sosyal ve kültürel hakların milli gayret ve milletlerarası
işbirliği yoluyla ve her devletin teşkilatı ve kaynaklarıyla mütenasip olarak
gerçekleştirilmesine hakkı vardır." hükmüne; 25. maddesinin birinci fıkrasında
da; "her şahsın, gerek kendisi gerekse ailesi için, yiyecek, giyim,
mesken, tıbbi bakım, gerekli sosyal hizmetler dahil olmak üzere
sağlığı ve refahını temin edecek uygun bir hayat seviyesine ve işsizlik,
hastalık, sakatlık, dulluk, ihtiyarlık veya geçim imkânlarından iradesi
dışında mahrum bırakacak diğer hallerde güvenliğe hakkı vardır." hükmüne
yer verilmiştir.
Bakanlar Kurulu'nun 10.07.2003 tarih ve
2003/5923 sayılı kararnamesi ile yürürlüğe giren
(11.08.2003 tarihli, 25196 sayılı Resmi Gazete) "Ekonomik, Sosyal ve Kültürel
Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme"nin 9. fıkrasında; bu Sözleşme'ye
Taraf Devletlerin, herkesin sosyal sigorta da dahil olmak üzere sosyal güvenlik
hakkını tanıdığı belirtilmiş, 12. maddesinin birinci fıkrasında; "bu
Sözleşme'ye Taraf Devletler, herkesin, ulaşılabilecek en yüksek fiziksel ve
zihinsel sağlık standardına sahip olma hakkını kabul ederler." hükmüne yer
verilerek, ikinci fıkrasında sözleşmeye taraf devletlerin bu hakkın tam olarak
kullanılmasını sağlamak için alacakları tedbirler sayılmış, (c) bendinde;
salgın; yöresel, mesleki ve diğer hastalıkların önlenmesi, tedavisi ve
kontrolü, (d) bendinde ise; hastalık durumunda herkese tıbbi hizmet ve
tıbbi bakım sağlayacak koşulların yaratılması amacıyla taraf devletlerin
gerekli tedbirleri alacakları hükme bağlanmıştır.
1451 sayılı Yasa ile kabul edilerek (10.08.1971 tarihli, 13922
sayılı Resmi Gazete) 01.04.1974 tarih ve 7-7964 sayılı Bakanlar Kurulu kararı
(15.10.1974 tarihli, 15037 sayılı Resmi Gazete) ile yürürlüğe giren "Sosyal
Güvenliğin Asgari Normları Hakkında Sözleşme"nin (102 Nolu Sözleşme) 7.
maddesinde; "sözleşmenin bu bölümünü tatbik eden her Üye, korunan kimselere
sağlık durumları gerektirdiği zaman, bu bölümün aşağıdaki maddelerine uygun
olarak, koruyucu mahiyette veya tedavi şeklinde sağlık yardımları yapılmasını
teminat altına alır" hükmüne yer verilmiş, aynı bölümde yer alan 10.
maddesinde de yardımların en az neler olduğu sayma suretiyle belirtilmiş, bunlar
arasında; hastalık halinde; evde yapılacak muayeneler dahil, pratisyen hekimler
tarafından yapılacak muayene ve tedaviler, mütehassıs hekimler tarafından
hastanelerde yatarak veya ayakta yapılacak muayene ve tedavilerle hastane
dışında sağlanabilecek tedaviler sayılmış olup, maddenin üçüncü fıkrasında;
"bu madde gereğince yapılacak yardımların, korunan kimsenin sağlığını
korumaya, çalışma gücünü iadeye ve şahsi ihtiyaçlarını karşılayabilme
kabiliyetini artırmaya matuftur" denilmiş, dördüncü fıkrasında; "sağlık
yardımlarının ifasıyla görevli Devlet daireleri veya müesseseler, korunan
kimseleri, amme idareleri tarafından veya bu idarelerce yetkili kabul edilmiş
diğer teşekküller tarafından, kendi hizmetlerine arz edilen umumi sağlık
müesseselerine müracaat etmeye, uygun görülebilecek her türlü vasıtalarla,
teşvik ederler" hükmüne, 12. maddesinin birinci fıkrasında; "10 uncu maddede
belirtilen yardımlar vak’anın devamı süresince sağlanır; ancak, hastalık halinde
her vaka için yardım süresi 26 hafta olarak tahdit edilebilir; şu
kadar ki, hastalık ödeneği verilmesine devam olunduğu sürece, sağlık yardımları
durdurulamaz ve uzun tedaviyi gerektirdiği milli mevzuatla kabul edilen
hastalıklarda yukarıda yazılı sürenin uzatılması için hükümler vaz olunur."
hükmüne yer verilmiştir.
5013 sayılı Yasa ile kabul edilerek (09.12.2003 tarih ve 25311
sayılı Resmi Gazete) 16.03.2004 tarih ve 2004/7024 sayılı kararname (20.04.2004
tarih ve 25439 sayılı Resmi Gazete) ile yürürlüğe giren "Biyoloji ve Tıbbın
Uygulanması Bakımından İnsan Hakları ve İnsan Haysiyetinin Korunması Sözleşmesi
(İnsan Hakları ve Biyotıp Sözleşmesi)"nin 1. maddesinde; bu Sözleşmenin
Taraflarının, tüm insanların haysiyetini ve kimliğini koruyacağı ve biyoloji ve
tıbbın uygulanmasında, ayrım yapmadan herkesin, bütünlüğüne ve diğer hak ve
özgürlüklerine saygı gösterilmesini güvence altına alacağı, 2. maddesinde;
İnsanın menfaatleri ve refahının, bilim veya toplumun menfaatlerinin üstünde
tutulacağı, 3. maddesinde; tarafların, sağlığa duyulan ihtiyaçları ve
kullanılabilir kaynakları göz önüne alarak, kendi egemenlik alanlarında, uygun
nitelikteki sağlık hizmetlerinden adil bir şekilde yararlanılmasını sağlayacak
uygun önlemleri alacakları, hükmüne, 4. maddesinde ise; araştırma dahil,
sağlık alanında herhangi bir müdahalenin, ilgili mesleki yükümlülükler ve
standartlara uygun olarak yapılması gerektiği yolundaki hükümlere yer
verilmiştir.
İç hukukumuza baktığımızda ise öncelikle Anayasamızın 2.
maddesinde; Devletimizin nitelikleri sayılmış ve sosyal bir hukuk Devleti
olduğu vurgulanmış, 5. maddesinde; Devletin temel amaç ve görevleri sayılarak;
kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve
hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette
sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve
manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmak görevine,
"kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı" başlıklı 17. maddesinin
birinci fıkrasında ise; "herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve
geliştirme hakkına sahiptir" hükmüne yer verilmiştir.
Yine Anayasamızın "Sağlık hizmetleri ve çevrenin korunması"
başlıklı 56. maddesinin üçüncü fıkrasında; "Devlet, herkesin hayatını, beden
ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf
ve verimi artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını
tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenler" hükmüne, dördüncü fıkrasında;
"Devlet, bu görevini kamu ve özel kesimlerdeki sağlık ve sosyal
kurumlarından yararlanarak, onları denetleyerek yerine getirir" hükmüne yer
verilmiş, "Sosyal güvenlik hakkı" başlıklı 60. maddesinin birinci fıkrasında; "Herkes,
sosyal güvenlik hakkına sahiptir" hükmüne, ikinci fıkrasında; "Devlet,
bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar"
hükmüne yer verilmiş, "Devletin iktisadi ve sosyal ödevlerinin sınırları"
başlıklı 65. maddesinde; "Devlet, sosyal ve ekonomik alanlarda Anayasa ile
belirlenen görevlerini, bu görevlerin amaçlarına uygun öncelikleri gözeterek
malî kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde yerine getirir" hükmüne yer
verilmiştir.
Anayasamızın "Kamu hizmeti görevlileriyle ilgili hükümler"
başlıklı 128. maddesinin ikinci fıkrasında ise; "memurların ve diğer kamu
görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve
yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir"
hükmüne yer verilmiştir.
Konuyla ilgili temel Yasa niteliğinde olan 657 sayılı Devlet
Memurları Kanununun "tedavi yardımı" başlıklı 209. maddesinin birinci
fıkrasında; "Devlet memurları ile herhangi bir şekilde sağlık yardımından
yararlanmayan eşlerinin veya bakmakla yükümlü bulundukları ana, baba ve ikiden
fazla dahi olsa aile yardımı ödeneğine müstehak çocuklarının hastalanmaları
halinde, evlerinde veya resmî veya özel sağlık kurum ve kuruluşlarında
ayakta veya yatarak tedavileri kurumlarınca sağlanır. Ancak, tedavi ve
yol masraflarının ödenebilmesi için, tedaviye tabip raporu ile lüzum
gösterilmesi şarttır" hükmüne, dördüncü fıkrasında; "ayakta veya meskende
tedavi halinde kullanılacak ilaç bedellerinin % 20’si memur tarafından ödenir.
Ancak, sağlık raporu ile belirlenen ve tüberküloz, kanser, kronik böbrek, akıl
hastalıkları, organ nakli ve benzeri uzun süreli tedaviye ihtiyaç gösteren
hastalıkların ayakta veya meskende tedavileri sırasında kullanılmasına lüzum
gösterilen ilaçlardan, hayati önemi haiz oldukları Sağlık Bakanlığınca tespit
edilecek olanların bedellerinin tamamı kurumlarınca ödenir" hükmüne, 17.09.2004
tarih ve 5234 sayılı Yasanın 1. maddesi ile eklenen 6.fıkrasında ise;
"tedavi kurum ve kuruluşlarında yapılan tedavilere (diş tedavileri dahil)
ilişkin ücretlerle sağlık kurumlarınca verilen raporlar üzerine kullanılması
gerekli görülen ortez, protez ve diğer iyileştirme araç bedellerinin
kurumlarınca ödenecek kısmı ve buna ilişkin esas ve usuller Sağlık Bakanlığının
görüşü alınmak suretiyle Maliye Bakanlığınca tespit edilir" hükmüne yer
verilmiştir.
178 Sayılı "Maliye Bakanlığı'nın Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname"nin Bütçe ve Mali Kontrol Genel
Müdürlüğü'nün görevlerini düzenleyen 10. maddesinin (f) bendinde; "kamu
harcamalarında tasarruf sağlanması, tutarlı, dengeli ve etkili bir bütçe
politikasının yürütülmesi amacıyla kamu istihdam politikası ve giderlerle ilgili
kanun, tüzük, kararname ve yönetmeliklerin uygulanmasını düzenlemek,
standartları tespit etmek ve sınırlamalar koymak, bu hususlarda tüm kamu kurum
ve kuruluşları için uyulması zorunlu düzenlemeleri yapmak ve tedbirleri almak"
görevine yer verildiği gibi, yukarıda belirttiğimiz 17.09.2004 tarih ve 5234
sayılı Yasanın 10. maddesi ile bu maddeye eklenen (p) bendinde; "Devlet
memurları ve diğer kamu görevlileri ile bunların emekli, dul ve yetimlerinin
(bakmakla yükümlü oldukları aile fertleri dahil) ve 18.6.1992 tarihli ve 3816
sayılı Kanun kapsamındaki yeşil kart sahiplerinin tedavi kurum ve kuruluşlarında
yapılan tedavilerine (diş tedavileri dahil) ilişkin ücretlerle sağlık
kurumlarınca verilen raporlar üzerine kullanılması gerekli görülen ortez, protez
ve diğer iyileştirme araç bedellerinin kurumlarınca ödenecek kısmını ve bu
konuya ilişkin esas ve usulleri Sağlık Bakanlığının görüşünü almak suretiyle
tespit etmek" görevine yer verilmiştir.
"Tıbbi
Deontoloji Nizamnamesi" nin "umumi kaide ve esaslar" başlıklı 2. maddesinin
birinci fıkrasında; doktorların başta gelen vazifesinin, insan sağlığına,
hayatına ve şahsiyetine ihtimam ve hürmet göstermek olduğu belirtilmiş, 6.
maddesinin birinci fıkrasında; "Tabip ve diş tabibi, sanat ve mesleğini icra
ederken, hiç bir tesir ve nüfuza kapılmaksızın, vicdani ve mesleki
kanaatına göre hareket eder" hükmüne, ikinci fıkrasında; "Tabip ve diş
tabibi, tatbik edeceği tedaviyi tayinde serbesttir" hükmüne yer
verilmiştir.
Öte yandan
Sağlık Bakanlığı'nca 01.08.1998 tarih ve 23420 sayılı Resmi Gazete'de
yayımlanmak suretiyle yürürlüğe giren "Hasta Hakları Yönetmeliği"nin 1.
maddesinde; "Bu Yönetmelik; temel insan haklarının sağlık hizmetleri sahasındaki
yansıması olan ve başta Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nda, diğer mevzuatta ve
milletlerarası hukuki metinlerde kabul edilen "hasta hakları"nı somut olarak
göstermek ve sağlık hizmeti verilen bütün kurum ve kuruluşlarda ve sağlık kurum
ve kuruluşları dışında sağlık hizmeti verilen hallerde, insan haysiyetine
yakışır şekilde herkesin "hasta hakları"ndan faydalanabilmesine, hak
ihlallerinden korunabilmesine ve gerektiğinde hukuki korunma yollarını fiilen
kullanabilmesine dair usul ve esasları düzenlemek amacı ile hazırlanmıştır"
denilmek suretiyle Yönetmeliğin amacı ortaya konulmuş olup, "kapsam" başlıklı 2.
maddesinde; "Bu Yönetmelik; sağlık hizmeti verilen resmi ve özel bütün kurum ve
kuruluşları, bu kurum ve kuruluşlarda veya bunların dışında hizmete katılan
her kademedeki ve unvandaki ilgilileri ve hizmetten faydalanma hakkını haiz
olan bütün fertleri kapsar." hükmüne yer verilmiş, "tanımlar" başlıklı 4.
maddesinde; "hasta" kavramı ile sağlık hizmetlerinden faydalanma ihtiyacı
bulunan kimsenin, "Hasta hakları" kavramıyla ise; Sağlık hizmetlerinden
faydalanma ihtiyacı bulunan fertlerin, sırf insan olmaları sebebiyle sahip
bulundukları ve T.C. Anayasası, milletlerarası andlaşmalar, kanunlar ve diğer
mevzuat ile teminat altına alınmış bulunan haklarının ifade edildiği vurgulanmış,
"İlkeler" başlıklı 5. maddesinin (a) bendinde; bedeni, ruhi ve sosyal yönden
tam bir iyilik hali içinde yaşama hakkının, en temel insan hakkı olduğunun,
hizmetin her safhasında daima gözönünde bulundurulacağı; (b) bendinde ise;
herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkını haiz
olduğu ve hiçbir merci veya kimsenin bu hakkı ortadan kaldırmak yetkisinin
olmadığı bilinerek, hastaya insanca muamelede bulunulacağı yolundaki
emredici kurallara yer verilmiş, "Tıbbi Gereklere Uygun Teşhis, Tedavi ve
Bakım" başlıklı 11. maddesinde ise; hastanın, modern tıbbi bilgi ve
teknolojinin gereklerine uygun olarak teşhisinin konulmasını, tedavisinin
yapılmasını ve bakımını istemek hakkına sahip olduğu vurgulanmıştır.
"Devlet Memurlarının Tedavi Yardımı ve Cenaze Giderleri
Yönetmeliği"nin "Hastanın gönderildiği resmi sağlık kurumunda tedavinin
sağlanamaması hali" başlıklı 10. maddesinde; "Hastanın gönderildiği resmi sağlık
kurumunda yer bulunmadığı veya teknik sebepler dolayısiyle burada tedavisine
imkan olmadığı kurumun baştabibi tarafından resmen bildirildiği takdirde
hasta, bağlı olduğu kurumun tabibi varsa buraca, yoksa hükümet tabipliğince,
aynı yerde istenilen tedaviyi sağlıyabilecek başka bir resmi sağlık kurumu
bulunuyorsa oraya, yoksa bunu sağlıyabilecek en yakın diğer bir yerdeki resmi
bir sağlık kurumuna veya özel bir sağlık kurumuna gönderilerek buraca tedavisi
sağlanır" hükmüne yer verilmiş, "özel sağlık kurumlarında tedavi" başlıklı 23.
maddesinin birinci fıkrasında; "Tedavi özel sağlık kurumlarında sağlandığı
takdirde, (sağlık kurumu tarafından kabul edilmek şartiyle) hastadan hiç bir
ücret alınmaz, tedavi dolayısiyle yapılan bütün işlemler sonucu istenilmesi
gereken ücretleri göstermek üzere fatura düzenlenerek ilgili kuruma gönderilir,
bedeli en geç aynı mali yıl sonuna kadar bu kurumca sağlık kurumuna ödenir. Bu
yol sağlık kurumu tarafından kabul edilmediği takdirde, istenilen ücret hasta
tarafından sağlık kurumuna ödenir. Alınacak fatura ilgili kuruma verilerek
bedeli kurumdan alınır" hükmüne yer verilmiştir.
Anılan yönetmeliğin Ek 1. maddesinde; "Bu Yönetmelikte öngörülen
yurtiçi ve yurtdışı tüm tedavi ücretlerini ve işitme cihazı, tekerlekli
sandalye, gözlük, suni aza, organ protezi, diş tedavisi ve protez gibi
cihaz ücretlerini kapsayacak şekilde gerekli sınırlamaların konması, günün
şartlarına göre her iki yılda bir ve dengeli bir şekilde birim
fiyatlarının saptanması, Maliye, Milli Savunma, Dışişleri ve
Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlıklarınca müştereken yapılır" hükmüne, Ek 2.
maddesinde ise; bu Yönetmeliğin 3 üncü maddesine göre tedavi ve yol
giderlerinden yararlanacak olanların resmi sağlık kurum ve kuruluşları
tarafından, tedavi amacıyla, özel sağlık kurum ve kuruluşlarına sevk
edilebilecekleri; hangi özel sağlık kurum ve kuruluşlarına doğrudan sevk
yapılabileceği, hangi tür tedaviler için hasta gönderileceği hususları ile
uygulamaya ilişkin usul ve esasların, Maliye Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığı'nca
müştereken tespit edileceği; özel sağlık kurum ve kuruluşlarından sağlık hizmeti
alımı ve bunlara ilişkin fiyatlandırma işlemleri ile ilgili olarak özel sağlık
kurum ve kuruluşları ile Maliye Bakanlığı arasında anlaşma yapılabileceği;
kurumlarca özel sağlık kurum ve kuruluşlarına yapılacak ödemelerin, Sağlık
Bakanlığı'nın görüşü üzerine Maliye Bakanlığı'nca tedavi yardımına ilişkin
uygulama tebliğleri ile belirleneceği yolundaki hükümlere yer verilmiştir.
09.02.2005 tarih ve 25722 (mükerrer) sayılı Resmi Gazete'de
yayımlanmak suretiyle yürürlüğe giren 2005-4 sayılı "Bütçe Uygulama Talimatı"na
13.10.2005 tarih ve 25965 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanmak suretiyle yürürlüğe
giren 2005-17 sayılı Bütçe Uygulama Talimatı ile "radyo cerrahi yöntemleri ile
tedavi" başlıklı 9.1. maddesi eklenerek "Cyberknife" uygulamalarına ilişkin
bedelin ödenmesine imkan tanınmış olup, yine Tebliğe ekli Ek-8 sayılı Resmi
Sağlık Kurumları Fiyat Tarifesinde yapılan ekleme ile 800.616 kod nolu
Cyberknife uygulaması için her türlü malzeme dahil 6.000.- YTL ücret
ödeneceğinin belirtildiği görülmektedir.
Uyuşmazlık konusu hükmün yer aldığı 29.04.2006 tarih ve 26153
sayılı Resmi Gazete'de yayımlanmak suretiyle yürürlüğe giren 6 sayılı "Tedavi
Yardımına İlişkin Uygulama Tebliği"nin 9.1 maddesinde de anılan 2005-17 sayılı
Bütçe Uygulama Talimatı ile getirilen hükümlere benzer düzenleme getirilmiş,
“Radyo Cerrahi Yöntemleri ile Tedavi" başlıklı 9.1. maddesinde; "Hastanın radyo
cerrahi yöntemleri ile tedavi edilmek üzere ilgili hastaneye sevk edilebilmesi
ve tedavi giderinin kurumunca ödenebilmesi için, lokal tedavi endikasyonu
bulunan intrakranial malign ve benign lezyonlar ve metastatik beyin tümörlerinde
(primeri kontrol altında olan 1-3- metastazı olan) cerrahi, medikal ve klasik
radyoterapiye cevap vermeyen veya uygun olmayan olgularda, radyasyon onkolojisi
uzmanı ile beyin cerrahisi uzmanlarının katılımı ile oluşturulacak sağlık
kurulunca düzenlenen rapora istinaden, bu Tebliğin ekli Tanıya Dayalı (Paket)
Fiyat Listesi (Ek-9) yer alan fiyatlar üzerinden faturalandırılır. Sağlık
kurulu raporuna dayanılarak ilgilinin kurumu hastayı doğrudan tedavi göreceği
hastaneye sevk eder. Cyberknife (stereotaktik raydo cerrahi) uygulama
ücreti, ilk uygulamayı müteakip tedavi sürecinde yapılacak 2-5 seans uygulamayı
kapsar. Hasta, teşhisi konularak sevk edileceğinden ayrıca MR, BT, DSA,
PET-CT ücreti ödenmeyecektir.” hükmüne, "Tanıya Dayalı (Paket) Fiyatlar
Üzerinden Ödeme" başlıklı 21.3.1. sayılı maddesinin birinci fıkrasında; "Resmi
sağlık kurumlarında bu Tebliğe ekli Tanıya Dayalı (Paket) Fiyat Listesinde
(Ek-9) yer alan işlemler, bu listedeki fiyatlar üzerinden fatura edilecektir"
hükmüne, üçüncü fıkrasında ise; "Paket işlemlere ait bedellerin ödenmesinde,
(Ek-9) listenin ekinde yer alan Tanıya Dayalı (Paket) Fiyat Uygulama ilkelerinde
belirtilen esaslar dikkate alınacaktır" hükmüne yer verilmiş, maddede
belirtildiği üzere Ek-9 sayılı Liste ekinde yer alan İlkelerden 1 nolu olanında;
Tanıya dayalı (paket) fiyat; dahili ve cerrahi branşlarda sık karşılaşılan
hastalıkların tanı ve tedavisi sırasında hizmet içeriği bakımından hasta bazında
çok fazla değişiklik göstermeyen ve bu nedenle yaklaşık maliyeti önceden tahmin
edilebilen tüm işlemlerin tek bir fiyat olarak belirlenmesi şeklinde
tanımlanmış, EK-9 sayılı listenin 2315. sırasında P800616 paket kodu ile
Cyberknife uygulamasına yer verilerek her türlü işlem dahil 6.000.- YTL birim
fiyat belirlenmiştir.
Dava dosyasının incelenmesinden; Ankara İli, Çankaya İlçesi,
Sokullu Mehmet Paşa İlköğretim Okulu'nda ingilizce öğretmeni olarak görev
yapmakta olan davacının, kanser tedavisi gördüğü Dr. Lütfi Kırdar Kartal Eğitim
ve Araştırma Hastanesi Sağlık Kurulu'nca düzenlenen 29.11.2006 tarih ve 4736
sayılı rapor ile; Meme CA, Beyin Metastazı, Cervikal Vertebra metastazı tanısı
nedeniyle Hastanelerinde bulunmayan Cyberknife radyoterapi tedavisi için özel
bir merkeze sevkine karar verildiği, dosya içeriğindeki bilgilerden, bu
uygulamanın Türkiye'de yapılabildiği tek merkez olan Özel Anadolu Sağlık Merkezi
Hastanesi'nce sunulan tedavi hizmetine karşılık olarak 2006-6 sayılı Tebliğin
dava konusu edilen EK-9 Listesinde belirlenen ve devletçe ödenen 6.000.- YTL'lik
kısım düşülmek suretiyle 07.12.2006 tarih ve 350815 sayılı fatura ile
18.316,08.- YTL ve 11.12.2006 tarihli 483304 sayılı fatura ile de ikinci
uygulamaya ilişkin 4.395,00.- YTL olmak üzere toplam 22.711.- YTL'nin davacıdan
tahsil edildiği, bu meblağın tarafına ödenmesi yolundaki davacı başvurusunun ise
dava konusu 12.03.2007 tarih ve 13948 sayılı Çankaya Kaymakamlığı İlçe Milli
Eğitim Müdürlüğü işlemi ile 2006-6 sayılı Tebliğin ekinde yer alan Ek-9 nolu
listenin 2315 sıra numaralı kısmında P800616 kodlamasıyla belirtilen Cyberknife
uygulaması için (hertürlü işlem dahil) 6.000.- YTL ödenebileceğinin belirtildiği
gerekçesiyle isteminin reddedildiği, bu işlem ile dayanağı olan anılan listenin
2315 sırasında yer alan ibarenin iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı
anlaşılmıştır.
Uyuşmazlığın çözümü amacıyla Dairemizin 19.07.2007 tarihli ara
kararı ile davalı Maliye Bakanlığı'ndan; Cyberknife uygulaması için ödenecek
bedel olarak belirlenen 6.000.- YTL'nin hangi kriterler ve teknik bilgiler
esas alınmak suretiyle tespit edildiği; bu belirleme yapılırken Sağlık
Bakanlığı'nın görüşünün alınıp alınmadığı; dava konusu "Tedavi Yardımına İlişkin
Uygulama Tebliği"nin "radyo cerrahi yöntemleri ile tedavi" başlıklı 9.1
maddesinde; "Cyberknife (stereotaktik radyo cerrahi) uygulama ücreti, ilk
uygulamayı müteakip tedavi sürecinde yapılacak 2-5 seans uygulamayı
kapsar" şeklinde yer alan sınırlama ile ilgili olarak 2-5 rakamının hangi
bilimsel kriterler esas alınmak suretiyle tespit edildiğinin ve belirlenen
6.000.- YTL nin 5 seans karşılığı olarak belirlenip belirlenmediği; dava konusu
Paket Fiyat Listesinin güncellenme süreci ve güncellendiği tarihler ile
Cyberknife uygulaması ile ilgili olarak belirlenen fiyatlar; dava konusu
tebliğin 21.3.1 maddesinin 5. fıkrasında; "Özel sağlık kurum ve kuruluşlarında
yapılan tanıya dayalı (paket) tedavilere ait bedeller, özel sağlık kurum ve
kuruluşlarını temsil eden derneklerle imzalanan Özel Tedavi Protokolü gereğince,
anılan protokol ve eklerinde yer alan usul ve esaslar çerçevesinde ödenecektir"
şeklinde yer alan hüküm bakımından bu fıkrada belirtilen protokolün ne
şekilde bir protokol olduğu ve davacının görmüş olduğu tedavi ile ilgili
özel sağlık kurum ve kuruluşlarını hangi derneğin temsil ettiği sorulmuş
olup, ara kararına cevaben davalı Maliye Bakanlığı'nca gönderilen 27.08.2007
tarihli yazının ekinde yer alan Sağlık Bakanlığı'nın 24.08.2007 tarih ve 17972
sayılı yazısı ile ara kararı ile ilgili olarak; bütçe uygulama talimatları ve
tedavi yardımına ilişkin uygulama tebliği şeklindeki düzenlemeler ile
amaçlananın; geri ödeme kuruluşlarının kendi sağlık güvenceleri altında bulunan
mensupları ve hak sahibi kimseler için karşılayacakları ilaç, tıbbi malzeme ve
tedavi giderleri ile alınacak katkı payları vb. hususlara ilişkin usul ve
esasların belirlenmesi ve Devlet bütçesinden karşılanacak sağlık giderlerinin ve
miktarlarının önceden bilinmesi, disiplin altına alınması ve uygulamada birliğin
sağlanması olduğu; kaldı ki gelişmiş ve ekonomisi iyi düzeyde olan ülkelerde
bile geri ödeme kuruluşlarının finansman yapılarına ve bütçe olanaklarına göre
hizmet sunum ve sigorta teminat paketlerinde bu ve benzer şekilde kısıtlayıcı
kriterler geliştirdikleri ve bunları uyguladıkları belirtilmiş, bu yazı ekinde
Sağlık Bakanlığı Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğü'nce bir bilimsel komisyon
oluşturularak Cyberknife stereotaktik radyo cerrahi sistemi konusunda yapılan
toplantıda yer alan konusunda uzman kişilerce düzenlenmiş rapor ve görüş
yazılarına yer verilmiş olup, bu belgelerin incelenmesi neticesinde; tüm
uzmanlar tarafından bu yöntemin gerekli ve özellikle bazı bölgelerdeki kanser
hastalıklarında kurtarıcı bir yöntem olduğu ve alternatifinin bulunmadığının
vurgulandığı, hasta açısından tümöre yönelik konsantre radyasyon verilmesini,
normal dokularda ise radyasyon dozunun sınırlı kalmasını sağlaması, kritik
dokularda doz dağılımına göre doğru tedaviye olanak sağlaması, işitme, his
kaybı, infeksiyon, kanama gibi bazı komplikasyonların diğer tedavi metodlarına
göre daha az görülmesi, hastaya rahatsızlık veren başka aletlerin kullanılması
ve sıkıntılı pozisyonda tutulma zorunluluğunu ortadan kaldırması, nefes alma
veya diğer nedenlerle hedefte oluşan oynamaları düzeltme imkanı vermesi, beyin
metastazlarında üç ayrı metastaza yönelik tedavi imkanını sağlaması gibi
iyileşme oranının arttırılması ve tedavi sürecinin rahatlatılması bakımından
avantaj sağladığı, belirtilmiş olup, ödenecek bedel olarak bu uzmanlar arasında
yer alan iki adet radyasyon onkolojisi uzmanı akademisyen doktordan biri
tarafından herşey dahil 1.fraksiyon 11.000.- YTL sonrakiler için fraksiyon
başına 250.- YTL önerilirken, bir diğeri tarafından 5 seanslık tedavi gören bir
hasta için yaklaşık olarak 20.000.- YTL +/- 5.000+ KDV olabileceği şeklinde
fiyat önerilerinde bulunulduğu görülmekle birlikte ne Maliye Bakanlığı, ne de
Sağlık Bakanlığı'nca gönderilen belgelerde yer alan bu fiyatlar ile ilgili
olarak hiçbir bilimsel analiz veya teknik veriye yer verilmediği, sadece konusu
maliyet analizi olmayıp radyasyon onkolojisi olan iki uzmanca önerilmiş
fiyatların bulunduğu anlaşılmış, 2-5 seans sınırlamasının da yine bilimsel bir
dayanağı gösterilmemiş, dosyaya sunulan belgelerde 5 seanslık uygulama ile
ilgili olarak sadece belirtilen uzmanlardan Dr. H. Cem Mısırlıoğlu'nun
değerlendirmelerini içeren belge içeriğinde yer alan "bir veya birkaç tedavi ile
birkaç gün içinde lezyonun tedavisi sağlanmış olur, çoğu hastanın ayaktan
tedavisi sağlanabiliyor. Tedavi süresi beyin lezyonları için 30-90 dakikadır.
Klasik radyoterapi ile 2 aya yaklaşan sürede tedavi edilen prostat kanserinde
5 seansta tedavi edilebilmektedir" şeklinde yer alan ifadede rastlanılmakta
olup davacının uğramış olduğu kanser rahatsızlığı ile ilgili olarak böyle bir
sınırlamanın geçerli olduğunu gösteren herhangi bir bilimsel bilgiye de yer
verilmemiştir.
Yukarıda yer verilen tüm hukuk kaynaklarının bir arada
değerlendirilmesi sonucunda; öncelikle Birleşmiş Milletler İnsan Hakları
Evrensel Beyannamesinin 3. maddesi ile en temel insan hakkı olarak yaşama hakkı
tanınmış olup, tarafı olduğumuz diğer sözleşmeler ile de bu hakkın
vazgeçilmezliği ve her türlü riske karşı ve bu arada hastalıklara karşı
korunmasının, Devletin temel görevi olduğu, herkesin, ulaşılabilecek en yüksek
fiziksel ve zihinsel sağlık standardına sahip olma hakkının varlığı kabul
edilmiş, bu hakkın tam olarak kullanılabilmesi için, hastalık durumunda herkese
tıbbi hizmet ve tıbbi bakım sağlayacak koşulların yaratılması amacıyla
sözleşmeci taraf devletlerin tedbir alacakları vurgulanarak, koruyucu mahiyette
veya tedavi şeklinde sağlık yardımı yapılması teminat altına alınarak sağlanacak
asgari tedavi yardımları sayılmış, iç hukukumuzda da bu yönde düzenlemelere yer
verilerek Anayasamızın 17. maddesinde; herkesin, yaşama, maddi ve manevi
varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip olduğu hükme bağlanmış yukarıda yer
verilen diğer tüm iç hukuk kaynaklarında da anılan uluslararası sözleşme
hükümleriyle paralel düzenlemelere yer verilmiştir.
Anayasamızda Devletimizin nitelikleri arasında sayılan sosyal
hukuk devleti; "insan haklarına dayanan, kişilerin huzur, refah ve mutluluk
içinde yaşamalarını güvence altına alan, kişi hak ve özgürlükleriyle kamu
yararı arasında adil bir denge kurabilen, çalışma hayatını geliştirerek ve
ekonomik önlemler alarak çalışanlarını koruyan, onların insan onuruna uygun
hayat sürdürmelerini sağlayan, milli gelirin adalete uygun biçimde dağıtılması
için gereken önlemleri alan, sosyal güvenlik hakkını yaşama geçirebilen,
güçsüzleri güçlüler karşısında koruyarak sosyal adaleti ve toplumsal dengeleri
gözeten devlettir. Çağdaş devlet anlayışı sosyal hukuk devletinin tüm kurum ve
kurallarıyla Anayasa’nın özüne ve ruhuna uygun biçimde kurularak işletilmesini,
bu yolla bireylerin refah, huzur ve mutluluğunun sağlanmasını gerekli kılar.
Yine Anayasa’nın 5. maddesinde, “İnsanın maddi ve manevi
varlığının gelişmesi için gerekli koşulları hazırlamaya çalışmak” devletin temel
amaç ve görevleri arasında sayılmış olup, bu kapsam içinde kişileri mutlu
kılmak, onların hayat mücadelesini kolaylaştırmak, insan haysiyetine yaraşır
onurlu bir hayat sürdürmelerini sağlamak gibi hususların da yer aldığı
kuşkusuzdur. Anayasanın 56. maddesinde ise; herkesin hayatını, beden ve ruh
sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve
verimi artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek
elden planlayıp hizmet vermesini düzenlemek Devletin görevi olarak
belirtilmiştir.
Sosyal hukuk devletinin somut göstergelerinden biri olan sosyal
güvenlik hakkının yer aldığı, Anayasa’nın 60. maddesinde ise; “Herkes, sosyal
güvenlik hakkına sahiptir. Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri
alır ve teşkilatı kurar” denilmektedir.
Sosyal güvenlik, bireylerin istek ve iradeleri dışında oluşan
sosyal risklerin, kendilerinin ve geçindirmekle yükümlü oldukları kişilerin
üzerlerindeki gelir azaltıcı ve harcama artırıcı etkilerini en aza indirmek,
ayrıca sağlıklı ve asgari hayat standardını güvence altına alabilmektir. Bu
güvencenin gerçekleştirilebilmesi için sosyal güvenlik kuruluşları
oluşturularak, kişilerin yaşlılık, hastalık, malûllük, kaza ve ölüm gibi sosyal
risklere karşı asgari yaşam düzeylerinin korunması amaçlanmaktadır.
(Anayasa Mahkemesi'nin 15.12.2006 tarih ve E:2006/111, K:2006/112 sayılı kararı)
Bu kapsamda Anayasamızın "Devletin iktisadi ve sosyal
ödevlerinin sınırları" başlıklı 65. maddesinde yer alan; "Devlet, sosyal ve
ekonomik alanlarda Anayasa ile belirlenen görevlerini, bu görevlerin
amaçlarına uygun öncelikleri gözeterek malî kaynaklarının yeterliliği
ölçüsünde yerine getirir" hükmü ile Devlete Anayasa ile yüklenen ödevler
arasında öncelikler gözetilmek suretiyle mali kaynakların yeterliliği ölçüsünde
görevlerini yerine getirme imkanı tanınmış olup, bu öncelikler arasında yaşama
hakkı en başta olmak üzere kişilerin ruh ve fizik sağlığı içinde insana yaraşır
bir hayat sürdürmesini sağlama görevinin en önde geldiği tartışmasızdır.
Dava dosyası ile benzer dosyalarda Maliye Bakanlığı'nca
uyuşmazlık konusu düzenleyici işlem ile getirilen kurallar ve eksik ödeme
işlemine dayanak olarak; Anayasa'nın anılan 65. maddesi hükmünden bahisle, 5234
sayılı Yasayla 657 sayılı Yasanın 209. maddesine eklenen 6. fıkra hükmü yanında,
178 sayılı KHK'nin 10 maddesine eklenen (p) bendi ile idarelerine bu hususta
yetki verilmiş olması gösterilmektedir. Anılan hükümler ile Maliye Bakanlığı'na
(Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğü) yetki verildiği açıktır. Ancak, 5234
sayılı Yasa hükümleri ile verilen yetkinin, tedavi giderleri ile ilgili olarak
serbest piyasa ortamında sunulan çeşitli mal ve hizmetler ile oluşan farklı
fiyatlar arasında azami faydayı en düşük maliyetle sağlayacak olanın seçilerek
bedelinin ödenmesinin temin edilmesi, böylelikle gereksiz kaynak aktarımının
önüne geçilerek kamu kaynaklarının yerinde kullanılması, ayrıca planlama ve bazı
düzenlemelerin yapılabilmesi amaçlarıyla kullanılması gerektiği açık olup, bunun
haricinde, bu yetkinin veriliş amacı aşılarak asgari tedavi ücretinin altında
bir fiyat belirlemek suretiyle ilgililerin sağlık hizmetine ulaşmasının
engellenmesi veya ağır bir yük altında bırakılması sonucunu doğuracak şekilde
uygulanması hukuken mümkün değildir.
Kaldı ki, 5234 sayılı Yasanın gerekçesi de bu yönde olup, 178
sayılı KHK'nin 10. maddesine eklenen bentler ile ilgili olarak madde
gerekçesinde; bu değişiklik ile "sağlık harcamalarının etkinleştirilmesi
ve sağlıklı bir şekilde izlenmesi amacıyla Maliye Bakanlığı'na
verilen yetkilere açıklık getirilmesinin amaçlandığı," belirtilmiştir. Görüldüğü
üzere madde gerekçesinde sağlık harcamalarının etkinleştirilmesinden
bahsedilmekte olup, buradan anlaşılması gereken; tedavi giderlerinin büyük
bölümünün ilgililerinin üzerlerinde bırakılmasına imkan veren bir yetkinin
değil, devlet bütçesinden minimum gider yapılarak sağlık alanında azami faydanın
sağlanması amaçlı bir yetkinin verildiğidir.
Aksi bir düşünce Anayasamızın 128. maddesinde; memurların ve
diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları
ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işlerinin kanunla
düzenleneceği yönünde yer alan hükmü karşısında 657 sayılı yasanın tedavi
yardımı ile ilgili ana düzenlemeleri içeren 209. maddesi ile sağlanan hakların
idarece tesis edilecek düzenleyici işlemler ile ortadan kaldırılabileceğinin
kabulü anlamına gelir ki böyle bir düşüncenin hukuk devletinde yeri olamayacağı
açıktır.
Nitekim "Devlet Memurlarının Tedavi Yardımı ve Cenaze Giderleri
Yönetmeliği" hükümleri incelendiğinde; 10. maddesi ile resmi sağlık kurumlarında
tedavinin sağlanamaması halinde özel sağlık kurumlarına sevk imkanı tanınmış,
"özel sağlık kurumlarında tedavi" başlıklı 23. maddesinde özel sağlık
kurumlarında sağlanan tedavi bedelinin faturanın ilgili kuruma verilmesi
üzerine ilgilisine ödeneceği hükme bağlanmış olup, hiçbir sınırlama
getirilmemiş, Ek 1. maddesinde ise; bu Yönetmelikte öngörülen yurtiçi ve
yurtdışı tüm tedavi ücretlerini ve işitme cihazı, tekerlekli sandalye, gözlük,
suni aza, organ protezi, diş tedavisi ve protez gibi cihaz ücretlerini
kapsayacak şekilde gerekli sınırlamaların konmasının, günün şartlarına göre her
iki yılda bir ve dengeli bir şekilde birim fiyatlarının
saptanmasının, Maliye, Milli Savunma, Dışişleri ve Sağlık ve Sosyal Yardım
Bakanlıklarınca müştereken yapılacağı hükmüne yer verilmiş, bu maddede dahi
sınırlamanın dengeli bir şekilde, bir başka ifadeyle sağlık hizmetinden
yoksun kalma ya da çok ağır bir yük altında bırakma sonucunu bırakmayacak
şekilde yapılacağı açıkça belirtilmiştir.
Yukarıda yer verilen Hasta Hakları Yönetmeliği hükümleri ile de;
bedeni, ruhi ve sosyal yönden tam bir iyilik hali içinde yaşama hakkının, en
temel insan hakkı olduğu ve hizmetin her safhasında sağlık hizmeti sunan kişi,
kurum ve kuruluşlar dışında hizmete katılan her kademedeki ve unvandaki
ilgililerce göz önünde bulundurulacağı, herkesin yaşama, maddi ve manevi
varlığını koruma ve geliştirme hakkını haiz olduğu ve hiçbir merci veya kimsenin
bu hakkı ortadan kaldırmak yetkisinin olmadığı bilinerek hastaya insanca
muamelede bulunulacağı uyulması gereken temel ilkeler olarak ortaya konulmuştur.
Bu durumda Tıbbi Deontoloji Tüzüğü ile yapılacak tedaviyi
belirleme konusunda doktorlara verilen yetki ve getirilen kurallar
doğrultusunda, sağlık kurumlarında yapılan tedavi sonucu düzenlenen rapor ile
ilgilisinin yaşamsal risk taşıyan hastalığının tedavisi için zorunlu görülerek
sevkedildiği özel sağlık kurumlarınca yapılacak tedavilerine ilişkin bedelin
Devletçe ödenmesi zorunlu olup, 5234 sayılı Yasa ile 657 sayılı Yasanın 209 ve
178 sayılı KHK'nin 10. maddesine eklenen hükümlerle; davalı Maliye Bakanlığı'na
hiçbir bilimsel ve teknik veriye dayanılmaksızın sadece bütçe olanaklarından
bahisle hastaların çok ağır mali bir yük altında bırakılması, yaşamsal önem
taşıyan tedavi sürecinin zarar görmesi sonucunu doğurur şekilde ücret
belirleyebilme yönünde verilmiş bir yetkinin varlığının kabulü mümkün değildir.
Bu nedenle; davalı idarece 5234 sayılı Yasa hükümleri ile
verilen yetkinin yukarıda yer verilen "Devlet Memurlarının Tedavi Yardımı ve
Cenaze Giderleri Yönetmeliği"nin Ek-2. maddesi ve diğer mevzuat hükümleri ile
belirtildiği şekilde, bu hizmeti sunan özel sağlık kuruluş ve kurumlarıyla
fiyatlandırma ile ilgili olarak anlaşma yapmak, protokol düzenlemek,...vb.
suretiyle kullanılması, böylelikle kamu kaynaklarının daha etkin ve verimli
kullanılmasının sağlanması gerekir iken, tedavi giderinin küçük bir kısmı
karşılanırken, bir kamu görevlisince kaldırılamayacak boyuttaki giderin hastanın
üzerinde bırakılmasına yol açan 2006-6 sayılı Tebliğ eki Ek-9 sayılı listenin
2315. sırasında yer alan dava konusu düzenleme ve bu düzenlemeye dayalı olarak
Çankaya Kaymakamlığı'nca tesis edilen dava konusu işlemlerin İnsan Hakları
Evrensel Sözleşmesi, Anayasanın 2. maddesinde yer alan Sosyal Hukuk Devleti
ilkesi ve yine 17. maddesi ile yukarıda yer verilen diğer mevzuat hükümlerine
dolayısıyla hukuka açıkça aykırı olduğu uygulanmaları halinde davacının telafisi
güç zararlara uğramasına yol açacakları sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Yasasının 4001 sayılı Yasa ile değişik 27.maddesinin 2. fıkrasında öngörülen
koşulların gerçekleşmiş olması nedeniyle 2006-6 sayılı Tedavi Yardımına İlişkin
Uygulama Tebliği Ekinde yer alan Ek-9 "Tanıya Dayalı Paket Fiyat Listesi"nin
2315. sırasında Cyberknife uygulaması için her türlü işlem dahil 6.000,00- YTL
şeklinde getirilen sınırlama ile bu doğrultuda Çankaya Kaymakamlığı'nca tesis
edilen dava konusu işlemlerin yürütülmelerinin durdurulmasına, 23.10.2007
tarihinde oybirliğiyle karar verildi.