Yeni Sayfa 22
T.C.
D A N I ? T A Y
İKİNCİ DAİRE
Esas No : 2005/621
Karar No : 2007/4361
Tedavi yardımına ilişkin uygulama tebliği hükümleri uyarınca serbest diş
hekimine yaptırılan tedavi bedeli olarak 3224 sayılı Türk Diş Hekimleri
kanununun 40. maddesi hükmü ile verilen yetki kullanılmak suretiyle belirlenen
ve resmi gazetede yayımlanan tarifeden daha düşük bir bedelin belirlenemeyeceği
hakkında.
Yeni Sayfa 21
T.C.
D A N I ? T A Y
İKİNCİ DAİRE
Esas No : 2005/621
Karar No : 2007/4361
Tedavi yardımına ilişkin uygulama tebliği hükümleri uyarınca serbest diş
hekimine yaptırılan tedavi bedeli olarak 3224 sayılı Türk Diş Hekimleri
kanununun 40. maddesi hükmü ile verilen yetki kullanılmak suretiyle belirlenen
ve resmi gazetede yayımlanan tarifeden daha düşük bir bedelin belirlenemeyeceği
hakkında
Davacı : …
Davalılar : 1- Maliye
Bakanlığı - ANKARA
2- Milli Eğitim
Bakanlığı - ANKARA
Davanın Özeti : Ankara İli, …
Okulu'nda … öğretmeni olarak görev yapan davacının resmi sağlık kurumu
tarafından sevki sonucu özel sağlık kurumunca yapılan diş tedavisine ilişkin
ücretin eksik ödenmesine dair işlemin dayanağı olan, 2005 Mali Yılı Bütçe
Uygulama Talimatının 5.2.5. maddesinin; 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun
209. maddesinde tedavi giderlerinin ödenmesi hususunda tedaviye resmi tabip
raporu ile lüzum gösterilmesi dışında başka bir koşul ve sınırlama getirilmediği,
anılan düzenlemenin yasa hükmüne ve emsal yargı kararlarına aykırı olduğu
iddialarıyla, iptali ile eksik ödenen 4.474 YTL diş tedavi giderinin yasal
faiziyle ödenmesine hükmedilmesi istenilmektedir.
Maliye Bakanlığı Savunmasının Özeti: 5234 sayılı Yasayla
657 sayılı yasanın 209 ve 178 sayılı KHK'nin 10. maddesine eklenen hükümler
yanında "Devlet Memurlarının Tedavi Yardımı ve Cenaze Giderleri Yönetmeliği"nin
Ek -1. maddesi hükmüyle Bakanlıklarına verilen yetki doğrultusunda yayımlanan
dava konusu düzenleme ve bu düzenleme uyarınca davacıya yapılan ödemede hukuka
ve mevzuata aykırılık bulunmadığı, davacı tarafından dosyaya sunulan yargı
kararlarının mevzuatta yapılan değişiklikten önceki döneme ait olması nedeniyle
emsal olamayacağı belirtilerek davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.
Milli Eğitim Bakanlığı Savunmasının Özeti: Davanın Ankara
Valiliği husumetiyle görülmesi gerektiği, esasta ise; yürürlükteki mevzuat
hükümleri doğrultusunda düzenlenen dava konusu talimat hükmü ve yapılan ödemede
hukuka aykırılık bulunmadığı, davanın reddinin gerekeceği savunulmaktadır.
Danıştay Tetkik Hakimi :
Düşüncesi : Tarafı olduğumuz
uluslararası sözleşmeler ve iç hukuk kaynaklarımızda yer alan hükümler
karşısında, 5234 sayılı Yasa ile 657 sayılı yasanın 209. ve 178 sayılı KHK'nin
10. maddesine eklenen hükümlerin; Anayasanın 65. maddesi hükmü doğrultusunda,
kamu kaynaklarının etkin ve verimli kullanılması amaçlı olduğu, belirtilen hukuk
kaynakları ile Devlete görev olarak yüklenen, kişilerin yaşama hakkını korumak,
yaşamlarını fiziksel ve ruhsal sağlık içinde sürdürmesini sağlamak görevini
ortadan kaldırır şekilde yorumlanmasının mümkün olmadığı; makul bir sürede diş
tedavisi yapılamadığı için özel sağlık kuruluş ve kurumlarına sevki yapılan
kişilerle ilgili olarak 3224 sayılı Yasanın 40. maddesinde belirtildiği şekilde
Sağlık Bakanlığı'nın onayından geçirilerek Türk Diş Hekimleri Birliği'nce Resmi
Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren "Diş Hekimlerinin Yapacakları Muayene ve
Tedavilere Uygulanacak Ücretlerin Asgari Hadleri Hakkında Tebliğ" ekinde yer
alan ücretler baz alınarak ödeme yapılması gerekir iken, bu ücretlerle
kıyaslanmayacak bir bedelin tedavi ücreti olarak ödenmesine yol açan dava
konusu 2005-4 sayılı Bütçe Uygulama Talimatı'nın 5.2.5 maddesi hükmünde hukuka
ve mevzuata uyarlık bulunmadığı, bu nedenle bu hükmünün iptali ile davacıya
eksik ödenen tedavi ücretinin yasal faizi ile ödenmesine hükmedilmesi gerektiği
düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı :
Düşüncesi : Öğretmen olan
davacı, diş muayenesiyle özel polikliniğe sevki sonucu diş hekimine yaptırdığı
tedavi giderinin tamamının ödenmemesine ilişkin işlemin dayanağı 2005 Mali Yılı
Bütçe Uygulama Talimatının 5.2.5. maddesinin iptalini ve eksik ödenen kısmın
yasal faizi ile birlikte tazminini istemektedir.
Dava konusu Bütçe Uygulama Talimatının 5.2.5 maddesinde;
Hastaların doğacak fiyat farklarını kendilerinin ödeyeceğini beyan ederek
yapılan sevk üzerine, yukarıda (5.2.3) ve (5.2.4) numaralı bentlerde belirlenen
usullere uygun olarak serbest diş tabibinde veya özel sağlık kurumlarında
yaptırılan teşhis, tedavi veya proteze ilişkin giderlerden (Ek-7) sayılı listede
yer alan diş tedavileri fiyat tarifesindeki kadarı karşılanacak, bunu aşan kısmı
ise hasta tarafından ödeneceği hükmü getirilmiştir.
657 sayılı Devlet Memurları Kanunun "Tedavi Yardımı" başlıklı
209. maddesinin 1. fıkrasında "Devlet Memurları ile herhangi bir şekilde sağlık
yardımından yararlanmayan eşlerinin veya bakmakla yükümlü oldukları ana baba ve
ikiden fazla dahi olsa aile yardımı ödeneğine müstehak çocuklarının
hastalanmaları halinde evlerinde veya resmi veya özel sağlık kurumlarında ayakta
veya yatarak tedavileri kurumlarınca sağlanır. Ancak tedavi giderleri ve yol
masraflarının ödenebilmesi için, tedaviye resmi tabip raporu ile lüzum
gösterilmesi şarttır" hükmüne yer verilmiştir.
Devlet Memurlarının Tedavi Yardımı ve Cenaze Giderleri
Yönetmeliğinin "Özel Sağlık Kuruluşlarında Tedavi" başlıklı 22. maddesinde
tedavi özel sağlık kurumlarında sağlandığı takdirde (sağlık kurumu tarafından
kabul edilmek şartıyla) hastadan hiçbir ücret alınmayacağı, tedavi dolayısıyla
yapılan bütün işlemler sonucu istenilmesi gereken ücretleri göstermek üzere
fatura düzenlenerek ilgili kuruma gönderileceği öngörülmüş, 31. maddesinde de
diş hastalıklarının tedavisinde kullanılan altın veya benzeri diğer kıymetli
madenlerin bedelinin ödenmeyeceği hükmü getirilmiştir.
Yasaların uygulanmasını göstermek için çıkartılan tüzük,
yönetmelik ve talimatların dayalı oldukları yasalara aykırı düzenlemeler
içermemesi idare hukukunun bilinen ilkelerindendir. 657 sayılı Yasanın 209.
maddesinde Devlet memurlarının tedavi giderlerinin ödenmesi konusunda tedaviye
resmi tabip raporuyla lüzum gösterilmesi gerektiği açıkça hükme bağlanmış,
başkaca bir koşul veya sınırlama getirilmemiştir.
Her ne kadar sözü edilen Yönetmeliğin Ek 1. maddesinde; bu
yönetmeliğe tabi yurtiçi ve yurtdışı tüm tedavi ücretlerini ve işitme cihazı,
tekerlekli sandalye, gözlük, suni aza, organ protezi, diş tedavisi ve protez
gibi cihaz ücretlerini kapsayacak şekilde gerekli sınırlamaların konmasının,
günün şartlarına göre her iki yılda bir dengeli bir şekilde birim fiyatlarının
saptanmasının Maliye , Milli Savunma, Dışişleri ve Sağlık ve Sosyal Yardım
Bakanlığınca müşterek yapılacağı hükmü yer almakta ise de; Devlet Memurları
Kanunun 209. maddesinin son fıkrası ile getirilen ve sadece ayakta veya meskende
tedavi halinde kullanılacak ilaç bedellerinin % 20 sinin memur tarafından
ödeneceğine ilişkin sınırlama hükmüde dikkate alındığında bu madde uyarınca
konulacak sınırlamaların bir yandan zaman içinde meydana gelecek değişikliklere
uyum sağlamayı, öte yandan ihtiyacı karşılamakla birlikte gereksiz ve lüks
tüketimi önlemeyi amaçladığı açıktır.
2005 yılı Bütçe Uygulama Talimatının özel sağlık kurumlarında
yapılan diş tedavileri ile ilgili düzenlemeler getiren 5.2.5.maddesinde yer alan
hüküm ile resmi sağlık kurumu dışında yapılan diş tedavilerinde idare tarafından
ödenecek miktarın sınırlandırıldığı, bunun üstünde kalan kısmın ise ilgililere
yükletildiği anlaşılmakta olup, bu durumda tedavi giderlerinin kısıtlanması
yolunda mevzuatta açık bir hüküm olmamasına rağmen 2005 yılı Bütçe Uygulama
Talimatının 5.2.5 maddesinde getirilen kısıtlayıcı bölümde hukuka uyarlık
bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenle 2005 yılı Bütçe Uygulama Talimatının
5.2.5.maddesinin iptali gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay İkinci Dairesi'nce işin gereği görüşüldü:
Milli Eğitim Bakanlığı'nın husumet itirazı yerinde görülmeyerek
işin esasına geçildi.
Dava, Ankara İli, … Okulu'nda … öğretmeni olarak görev yapan
davacının, resmi sağlık kurumu tarafından sevki sonucu özel sağlık kurumunca
yapılan diş tedavisine ilişkin ücretin eksik ödenmesine dair işlemin dayanağı
olan, 2005 Mali Yılı Bütçe Uygulama Talimatının 5.2.5. maddesinin iptali ile
eksik ödenen 4.474 YTL diş tedavi giderinin yasal faiziyle ödenmesine
hükmedilmesi istemiyle açılmıştır.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nca kabul edilen ve bizim de
tarafı olduğumuz "İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi"nin 22. maddesinde;
"her şahsın, cemiyetin bir üyesi olmak itibariyle, sosyal güvenliğe hakkı
vardır; haysiyeti için ve şahsiyetinin serbestçe gelişmesi için zaruri olan
ekonomik, sosyal ve kültürel hakların milli gayret ve milletlerarası işbirliği
yoluyla ve her devletin teşkilatı ve kaynaklarıyla mütenasip olarak
gerçekleştirilmesine hakkı vardır." hükmüne; 25. maddesinin birinci fıkrasında
da; "her şahsın, gerek kendisi gerekse ailesi için, yiyecek, giyim,
mesken, tıbbi bakım, gerekli sosyal hizmetler dahil olmak üzere sağlığı
ve refahını temin edecek uygun bir hayat seviyesine ve işsizlik, hastalık,
sakatlık, dulluk, ihtiyarlık veya geçim imkânlarından iradesi dışında mahrum
bırakacak diğer hallerde güvenliğe hakkı vardır." hükmüne yer
verilmiştir.
Bakanlar Kurulu'nun 10.07.2003 tarih ve 2003/5923 sayılı
kararnamesi ile yürürlüğe giren (11.08.2003 tarih, 25196 sayılı Resmi Gazete)
"Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme"nin
9. fıkrasında; bu Sözleşme'ye Taraf Devletlerin, herkesin sosyal sigorta da
dahil olmak üzere sosyal güvenlik hakkını tanıdığı belirtilmiş, 12. maddesinin
birinci fıkrasında; "bu Sözleşme'ye Taraf Devletler, herkesin, ulaşılabilecek
en yüksek fiziksel ve zihinsel sağlık standardına sahip olma hakkını kabul
ederler." hükmüne yer verilerek, ikinci fıkrasında sözleşmeye taraf
devletlerin bu hakkın tam olarak kullanılmasını sağlamak için alacakları
tedbirler sayılmış, (c) bendinde; salgın; yöresel, mesleki ve diğer
hastalıkların önlenmesi, tedavisi ve kontrolü, (d) bendinde ise; hastalık
durumunda herkese tıbbi hizmet ve tıbbi bakım sağlayacak koşulların yaratılması
amacıyla taraf devletlerin gerekli tedbirleri alacakları hükme bağlanmıştır.
1451 sayılı Yasa ile kabul edilerek (10.08.1971 tarihli, 13922
sayılı Resmi Gazete) 01.04.1974 tarih ve 7-7964 sayılı Bakanlar Kurulu kararı
(15.10.1974 tarihli, 15037 sayılı Resmi Gazete) ile yürürlüğe giren "Sosyal
Güvenliğin Asgari Normları Hakkında Sözleşme"nin (102 Nolu Sözleşme) 7.
maddesinde; "sözleşmenin bu bölümünü tatbik eden her Üye, korunan kimselere
sağlık durumları gerektirdiği zaman, bu bölümün aşağıdaki maddelerine uygun
olarak, koruyucu mahiyette veya tedavi şeklinde sağlık yardımları yapılmasını
teminat altına alır" hükmüne yer verilmiş, aynı bölümde yer alan 10.
maddesinde de yardımların en az neler olduğu sayma suretiyle belirtilmiş, bunlar
arasında; hastalık halinde; evde yapılacak muayeneler dahil, pratisyen hekimler
tarafından yapılacak muayene ve tedaviler, mütehassıs hekimler tarafından
hastanelerde yatarak veya ayakta yapılacak muayene ve tedavilerle hastane
dışında sağlanabilecek tedaviler sayılmış olup, maddenin ikinci fıkrasında
"yardımdan faydalananlar veya bunların aile reisleri, hastalık halinde yapılacak
sağlık yardımı masraflarına iştirak ettirilebilir. Bu iştirake taallük
eden esaslar ilgiliye ağır bir yük teşkil etmeyecek şekilde tesbit edilmelidir"
hükmüne yer verilmiş, üçüncü fıkrasında "bu madde gereğince yapılacak
yardımların, korunan kimsenin sağlığını korumaya, çalışma gücünü iadeye ve şahsi
ihtiyaçlarını karşılayabilme kabiliyetini artırmaya matuftur" denilmiş,
dördüncü fıkrasında ise "sağlık yardımlarının ifasıyla görevli Devlet daireleri
veya müesseseler, korunan kimseleri, amme idareleri tarafından veya bu
idarelerce yetkili kabul edilmiş diğer teşekküller tarafından, kendi
hizmetlerine arz edilen umumi sağlık müesseselerine müracaat etmeye, uygun
görülebilecek her türlü vasıtalarla, teşvik ederler" hükmüne yer verilmiştir.
5013 sayılı Yasa ile kabul edilerek (09.12.2003 tarih ve 25311
sayılı Resmi Gazete) 16.03.2004 tarih ve 2004/7024 sayılı kararname (20.04.2004
tarih ve 25439 sayılı Resmi Gazete) ile yürürlüğe giren "Biyoloji ve Tıbbın
Uygulanması Bakımından İnsan Hakları ve İnsan Haysiyetinin Korunması Sözleşmesi
(İnsan Hakları ve Biyotıp Sözleşmesi)"nin 3. maddesinde; "taraflar, sağlığa
duyulan ihtiyaçları ve kullanılabilir kaynakları göz önüne alarak, kendi
egemenlik alanlarında, uygun nitelikteki sağlık hizmetlerinden adil bir
şekilde yararlanılmasını sağlayacak uygun önlemleri alacaklardır"
hükmüne, 4. maddesinde ise
"araştırma dahil, sağlık alanında herhangi bir müdahalenin, ilgili mesleki
yükümlülükler ve standartlara uygun olarak yapılması gerekir" hükmüne yer
verilmiştir.
İç hukukumuza baktığımızda ise öncelikle Anayasamızın 2.
maddesinde Devletimizin nitelikleri sayılmış ve sosyal bir hukuk Devleti
olduğu vurgulanmış, 5. maddesinde Devletin temel amaç ve görevleri sayılarak;
kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve
hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette
sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve
manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmak görevine,
"kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı" başlıklı 17. maddesinin
birinci fıkrasında ise "herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve
geliştirme hakkına sahiptir" hükmüne yer verilmiştir.
Yine Anayasamızın "Sağlık hizmetleri ve çevrenin korunması"
başlıklı 56. maddesinin üçüncü fıkrasında; "Devlet, herkesin hayatını, beden
ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf
ve verimi artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını
tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenler" hükmüne, dördüncü fıkrasında ise
"Devlet, bu görevini kamu ve özel kesimlerdeki sağlık ve sosyal
kurumlarından yararlanarak, onları denetleyerek yerine getirir" hükmüne yer
verilmiş, "Sosyal güvenlik hakkı" başlıklı 60. maddesinin birinci fıkrasında "Herkes,
sosyal güvenlik hakkına sahiptir" hükmüne, ikinci fıkrasında; "Devlet,
bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar"
hükmüne yer verilmiş, "Devletin iktisadi ve sosyal ödevlerinin sınırları"
başlıklı 65. maddesinde ise "Devlet, sosyal ve ekonomik alanlarda Anayasa ile
belirlenen görevlerini, bu görevlerin amaçlarına uygun öncelikleri gözeterek
malî kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde yerine getirir" hükmüne yer
verilmiştir.
Anayasamızın "Kamu hizmeti görevlileriyle ilgili hükümler"
başlıklı 128. maddesinin ikinci fıkrasında ise; "memurların ve diğer kamu
görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve
yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir"
hükmüne yer verilmiştir.
Konuyla ilgili temel Yasa niteliğinde olan 657 sayılı Devlet
Memurları Kanununun "tedavi yardımı" başlıklı 209. maddesinin birinci
fıkrasında; "Devlet memurları ile herhangi bir şekilde sağlık yardımından
yararlanmayan eşlerinin veya bakmakla yükümlü bulundukları ana, baba ve ikiden
fazla dahi olsa aile yardımı ödeneğine müstehak çocuklarının hastalanmaları
halinde, evlerinde veya resmî veya özel sağlık kurum ve kuruluşlarında
ayakta veya yatarak tedavileri kurumlarınca sağlanır. Ancak, tedavi ve
yol masraflarının ödenebilmesi için, tedaviye tabip raporu ile lüzum
gösterilmesi şarttır" hükmüne, dördüncü fıkrasında; "ayakta veya meskende
tedavi halinde kullanılacak ilaç bedellerinin % 20’si memur tarafından ödenir.
Ancak, sağlık raporu ile belirlenen ve tüberküloz, kanser, kronik böbrek, akıl
hastalıkları, organ nakli ve benzeri uzun süreli tedaviye ihtiyaç gösteren
hastalıkların ayakta veya meskende tedavileri sırasında kullanılmasına lüzum
gösterilen ilaçlardan, hayati önemi haiz oldukları Sağlık Bakanlığınca tespit
edilecek olanların bedellerinin tamamı kurumlarınca ödenir" hükmüne, beşinci
fıkrasında; "bu madde gereğince sağlanacak yardımlardan, topluma uyumu
kolaylaştıracak her türlü ortopedik ve diğer yardımcı araç ve gereçlerin
standartlara uygunluğu sağlanır" hükmüne, 17.09.2004 tarih ve 5234
sayılı Yasanın 1. maddesi ile eklenen 6.fıkrasında ise "tedavi kurum ve
kuruluşlarında yapılan tedavilere (diş tedavileri dahil) ilişkin
ücretlerle sağlık kurumlarınca verilen raporlar üzerine kullanılması gerekli
görülen ortez, protez ve diğer iyileştirme araç bedellerinin kurumlarınca
ödenecek kısmı ve buna ilişkin esas ve usuller Sağlık Bakanlığının görüşü
alınmak suretiyle Maliye Bakanlığınca tespit edilir."hükmüne yer
verilmiştir.
178 Sayılı "Maliye Bakanlığı'nın Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname"nin Bütçe ve Mali Kontrol Genel
Müdürlüğü'nün görevlerini düzenleyen 10. maddesinin (f) bendinde; "kamu
harcamalarında tasarruf sağlanması, tutarlı, dengeli ve etkili bir bütçe
politikasının yürütülmesi amacıyla kamu istihdam politikası ve giderlerle ilgili
kanun, tüzük, kararname ve yönetmeliklerin uygulanmasını düzenlemek,
standartları tespit etmek ve sınırlamalar koymak, bu hususlarda tüm kamu kurum
ve kuruluşları için uyulması zorunlu düzenlemeleri yapmak ve tedbirleri almak"
görevine yer verildiği gibi, yukarıda belirttiğimiz 17.09.2004 tarih ve 5234
sayılı Yasanın 10. maddesi ile bu maddeye eklenen (p) bendinde; "Devlet
memurları ve diğer kamu görevlileri ile bunların emekli, dul ve yetimlerinin
(bakmakla yükümlü oldukları aile fertleri dahil) ve 18.6.1992 tarihli ve 3816
sayılı Kanun kapsamındaki yeşil kart sahiplerinin tedavi kurum ve kuruluşlarında
yapılan tedavilerine (diş tedavileri dahil) ilişkin ücretlerle sağlık
kurumlarınca verilen raporlar üzerine kullanılması gerekli görülen ortez,
protez ve diğer iyileştirme araç bedellerinin kurumlarınca ödenecek kısmını ve
bu konuya ilişkin esas ve usulleri Sağlık Bakanlığının görüşünü almak suretiyle
tespit etmek" görevine yer verilmiştir.
Öte yandan 3224 sayılı "Türk Diş Hekimleri Birliği Kanunu"nun
"tanımlar" başlıklı ikinci maddesinde; Kanunda sözü geçen deyimlerden "oda"
kavramının diş hekimleri odalarını, "birlik" kavramının Türk Diş Hekimleri
Birliğini, "Bakanlık" kavramının ise Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı'nı
(Sağlık Bakanlığı) ifade ettiği belirtilmiş, "Odaların kuruluş amaçları,
nitelikleri ve faaliyet sınırı" başlıklı 3. maddesinde; "Odalar, bu Kanunda
yazılı esaslar
uyarınca diş hekimliği mesleğine mensup olanların müşterek ihtiyaçlarını
karşılamak, mesleki faaliyetlerini kolaylaştırmak, bu mesleğin genel menfaatlere
uygun olarak gelişmesini sağlamak, meslek mensuplarının birbirleri ve hastaları
ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hakim kılmak üzere meslek disiplini
ve ahlakını korumak maksadı ile kurulan tüzelkişiliğe sahip kamu kurumu
niteliğinde meslek kuruluşlardır" hükmüne yer verilmiş, 11. maddesinde
Oda Yönetim Kurullarının görevleri arasında; faaliyet alanı
içerisinde uygulanacak asgari muayene ve tedavi ücret tarife tekliflerini
düzenleyip, Birlik Merkez Yönetim Kuruluna göndermek, 26. maddesinde Birlik
Merkez Yönetim Kurulunun görevleri arasında; "odalarca önerilen asgari muayene
ve tedavi ücreti tarifeleri hakkında vereceği kararı Bakanlığın onayına
sunmak görevine yer verilmiş, "Asgari muayene ve tedavi ücretinin
tespiti" başlıklı 40. maddesinin birinci fıkrasında; Oda Yönetim
Kurullarının her yıl aralık ayı içinde, diş hekimlerinin uygulayacakları muayene
ve tedavi ücretlerinin asgari haddini gösteren birer tarife hazırlayarak Birlik
Merkez Yönetim Kuruluna gönderecekleri, ikinci fıkrasında; Birlik Merkez
Yönetim Kurulu'nun, Oda Yönetim Kurullarının tekliflerini de gözönünde
bulundurarak muhtelif Odaları içine alacak grupları tespit ve gruplarda
uygulanacak tarifeleri hazırlayarak Bakanlığa göndereceği, üçüncü
fıkrasında; Bakanlığın bu tarifeyi aynen ya da gerekli gördüğü
değişiklikleri yaparak onaylayacağı. Tarifelerin Resmi Gazete'de yayımlanarak
yürürlüğe gireceği, son fıkrasında ise yeni bir tarife yürürlüğe
girinceye kadar eski tarife hükümlerinin devam edeceği hükme bağlanmıştır.
Öte yandan "Devlet Memurlarının Tedavi Yardımı ve Cenaze Giderleri
Yönetmeliği"nin "özel sağlık kuruluşlarında tedavi" başlıklı 22. maddesinin
birinci fıkrasında; "tedavi özel sağlık kuruluşlarında sağlandığı takdirde,
(tabip tarafından kabul edilmek şartiyle) muayene ücreti ve yapılmışsa sair
giderler hastadan alınmaz. Tabip tarafından bunlar gösterilmek suretiyle bir
fatura düzenlenerek ilgili kuruma gönderilir, bedeli en geç aynı mali yıl sonuna
kadar bu kurumca tabibe ödenir. Bu yol tabip tarafından kabul edilmediği
takdirde, talep edilen para hasta tarafından tabibe ödenir. Alınacak fatura
ilgili kuruma verilerek bedeli kurumdan alınır" hükmüne yer verilmiş, "özel
sağlık kurumlarında tedavi" başlıklı 23. maddesinde de benzer düzenlemeye yer
verilerek bu kurumlarda sağlanan tedavi bedelinin faturanın ilgili kuruma
verilmesi üzerine ilgilisine ödeneceği hükme bağlanmış, "Diş hastalıklarının
tedavisi" başlıklı 31. maddesinin birinci fıkrasında; "diş
hastalıklarının tedavisinde kullanılan altın veya benzeri diğer kıymetli
madenlerin bedeli ödenmez." hükmüne, ikinci fıkrasında ise; "protezin
yenilenebilmesi, bunun değiştirilmesinin zorunlu olduğunun raporla
belgelendirilmesi halinde mümkündür" hükmüne yer verilmiş ve başkaca bir
sınırlama getirilmemiş olup, genel düzenleme niteliğindeki "Estetik bakımdan
yapılan müdahaleler" başlıklı 36. maddesinde ise estetik bakımdan yapılan
tıbbi ve cerrahi müdahalelerin parasının ödenmeyeceği hükme bağlanmıştır.
Anılan yönetmeliğin Ek 1. maddesinde ise "Bu Yönetmelikte
öngörülen yurtiçi ve yurtdışı tüm tedavi ücretlerini ve işitme cihazı,
tekerlekli sandalye, gözlük, suni aza, organ protezi, diş tedavisi ve protez
gibi cihaz ücretlerini kapsayacak şekilde gerekli sınırlamaların konması,
günün şartlarına göre her iki yılda bir ve dengeli bir şekilde birim
fiyatlarının saptanması, Maliye, Milli Savunma, Dışişleri ve
Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlıklarınca müştereken yapılır" hükmüne yer
verilmiştir.
Uyuşmazlık konusu edilen 09.02.2005 tarih ve 25722 (Mükerrer)
sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 2005 Mali Yılı Bütçe Uygulama Talimatının (4
sayılı) "diş tedavileri" başlıklı 5. maddesinin "Resmi
Sağlık Kurum ve Kuruluşlarında Yapılacak Diş Tedavileri" başlıklı birinci
fıkrasında yer alan 5.1.2 nolu bendinde; "Resmi sağlık kurumlarında yapılan
diş tedavileri için (EK-7) sayılı listede yer alan 'Diş Tedavileri Fiyat
Tarifesi' uygulanacaktır" hükmüne yer verilmiş, anılan maddenin "Özel Sağlık
Kurum ve Kuruluşlarında Diş Tedavisi" başlıklı ikinci fıkrasında yer alan
5.2.1.nolu bendinde; "Özel sağlık kurum ve kuruluşlarındaki diş ünitelerinde
yapılan tedavi giderlerinin ödenebilmesi için Talimatın bu bölümünde belirtilen
sevk usul ve esaslarına uyulması zorunludur. Diş tedavisi amacıyla özel sağlık
kurum ve kuruluşlarına doğrudan yapılan başvurularda tedavi gideri ödenmez"
hükmüne, 5.2.2. nolu bendinde; "Yönetmeliğin 8 ve 10 uncu maddelerinde, özel
sağlık kuruluşları sayılan serbest tabipliklere sevk ilke olarak
öngörülmemiştir. Bu nedenle, diş tedavileri için hastaların kendilerine en yakın
resmi sağlık kurumlarına sevk edilmeleri gerekmektedir. Ancak, diş tedavisi
sırasında karşılaşılan güçlükler dikkate alınarak Devlet memurları ve bakmakla
yükümlü bulundukları aile fertlerinin, doğacak fiyat farkını kendilerinin
ödemesi kaydıyla kendilerinin talepleri üzerine serbest diş tabipliklerine,
aşağıda belirtilen esaslara göre sevkleri yapılabilecektir" hükmüne, 5.2.3.
nolu bendinde; "diş tedavisi için sevk edildiği resmi sağlık kurumunda
herhangi bir sebeple tedaviye 90 gün içinde başlanamayacağının ilgili diş tabibi
tarafından belirtilmesi ve aynı sağlık kurumu başhekimi tarafından onaylanması
suretiyle istekli olan hastaların serbest diş tabipliklerine veya özel
sağlık kurumlarına sevkleri yapılabilecektir. Ancak, bunun için kurumca
gönderildiği resmi sağlık kurumu diş tabibi tarafından hasta muayene edilip
teşhis konulduktan sonra, yapılması gereken bütün tedaviler ve boşlukların
ayrıntılı olarak belirlenmesi ve hangi dişin tedavi edileceğinin ağız şeması
üzerinde işaretlenmesi gerekmektedir. Yalnız çocukluk ve okul çağı olarak kabul
edilen 5-15 yaş grubundaki çocukların 6 ve 12 yaş dişlerinin tedavileri için
(münhasıran kanal ve dolgular) 90 günlük süre kaydı aranmaz. Tedavi sağlandıktan
sonra sevk kağıdında belirtilen tedavinin yapıldığının, kurumun diş tabibi veya
sevki yapan resmi kurumdaki diş tabiplerince onaylanması zorunludur" hükmüne,
5.2.4. nolu bendinde; "resmi sağlık kurumu bünyesinde diş hekimi bulunmayan
ilçelerde serbest diş hekimi bulunması halinde, resmi sağlık kurumu başhekimi
tarafından serbest diş tabipliklerine sevk yapılabilecektir. Bu şekilde sağlanan
tedavilerde, sevk kağıdında ve serbest meslek makbuzunda belirtilen tedavinin
usulüne uygun yapıldığının ilçenin bağlı olduğu bölge diş hekimleri odasının
temsilcisi tarafından onaylanması gerekmektedir. Ancak, özel kurumlarda tedaviyi
yapan diş tabibinin oda temsilcisi olması halinde, onaylama işlemi en yakın
yerdeki oda temsilcisi tarafından yapılacaktır" hükmüne, dava konusu edilen
5.2.5. nolu bendinde ise; "hastaların doğacak fiyat farklarını kendilerinin
ödeyeceğini beyan ederek yapılan sevkler üzerine, yukarıda (5.2.3.) ve
(5.2.4.) numaralı bentlerde belirlenen usullere uygun olarak serbest diş
tabipliklerinde veya özel sağlık kurumlarında yaptırılan teşhis, tedavi veya
proteze ilişkin giderlerden (EK-7) sayılı listede yer alan diş tedavileri
fiyat tarifesindeki kadarı karşılanacak, bunu aşan kısmı ise hasta tarafından
ödenecektir" hükmüne yer verilmiştir.
Dava dosyasının incelenmesinden; Ankara İli, … Okulu'nda …
öğretmeni olarak görev yapmakta olan davacı tarafından diş tedavisi amacıyla
sevk alarak başvurduğu resmi sağlık kurumunca, Bütçe Uygulama Talimatının
yukarıda yer verilen ilgili hükümleri uyarınca tedavisinin 90 günden önce
kurumlarında yapılamayacağı yönünde sevk evrakına şerh düşülüp, tedavisi
yapılacak dişlerin yeri ile tedavi şekli açıkça yazılarak, Başhekimce onaylanmak
suretiyle, usulüne uygun bir şekilde sevk edilmesi sonucu özel sağlık kurumunda
tedavisinin yapıldığı, 2005 yılı diş tedavileri için 3224 sayılı Yasanın 40.
maddesi hükmü uyarınca Resmi Gazete'de yayımlanan "Diş Hekimlerinin Yapacakları
Muayene ve Tedavilere Uygulanacak Ücretlerin Asgari Hadleri Hakkında Tebliğ"
ekinde yer alan asgari tedavi ücretleri baz alınarak hesaplanan toplam 4.799
YTL (4.799.476.000 TL) fatura bedelinin davacı tarafından ödendiği, yukarıda yer
verilen Talimat hükümleri doğrultusunda resmi sağlık kurumu tabibine kontrol
olunarak, yapılan tedavinin ağızda görüldüğü yolundaki ibare faturaya
işlendikten sonra, tedavi bedelinin ödenmesi amacıyla kurumuna başvurduğu,
2005-4 sayılı Bütçe Uygulama Talimatının dava konusu 5.2.5 maddesi hükmü
doğrultusunda Talimat ekindeki 7 sayılı cetvelde yer alan fiyatlar baz alınmak
suretiyle 325 YTL ödenmesi üzerine eksik ödeme işleminin dayanağı olan
Talimatın 5.2.5 maddesinin iptali ile ödenmeyen 4.474 YTL'nin (4.474.476.000 TL)
yasal faizi ile tarafına ödenmesine hükmedilmesi istemiyle bakılan davanın
açıldığı, Dairemizce alınan ara kararları ile dava konusu düzenleyici işlem ve
eki 7 nolu cetvel düzenlenirken hangi bilgi ve belgelere dayanıldığı, ne gibi
teknik veri ve yöntemlerin baz alındığı yönünde davalı Maliye Bakanlığı'na
sorulan sorulara cevaben, sadece bu konuda Sağlık Bakanlığı'nın görüşünü almak
kaydıyla düzenleme yapma yönünde Maliye Bakanlığı'na yetki veren mevzuat
hükümlerinden bahsedildiği, teknik bir değerlendirmeye dayalı herhangi bir veri
sunulamadığı anlaşılmıştır.
Yukarıda yer verilen tüm hukuk kaynaklarının bir arada
değerlendirilmesi sonucunda; öncelikle anılan uluslararası sözleşme
hükümleriyle; herkesin, ulaşılabilecek en yüksek fiziksel ve zihinsel sağlık
standardına sahip olma hakkı kabul edilmiş, bu hakkın tam olarak
kullanılabilmesi için, hastalık durumunda herkese tıbbi hizmet ve tıbbi bakım
sağlayacak koşulların yaratılması amacıyla sözleşmeci taraf devletlerin tedbir
alacakları (Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme
md.12/1, 12/2-d) belirtilmiş öte yandan; "Sosyal Güvenliğin Asgari Normları
Hakkında Sözleşme" imzalanmak suretiyle korunan kişilere sağlık durumları
gerektirdiği zaman belirtilen hükümlere uygun olarak, koruyucu mahiyette veya
tedavi şeklinde sağlık yardımı yapılması teminat altına alınarak sağlanacak
asgari tedavi yardımları sayılmış, tedavi yardımından faydalananlar veya
bunların aile reislerinin, hastalık halinde yapılacak sağlık yardımı
masraflarına iştirak ettirilebilecekleri bir başka ifade ile katkı payı
alınabileceği kabul edilmekle birlikte, bu iştirake taallük eden esasların
ilgiliye ağır bir yük teşkil etmeyecek şekilde tesbit edilmesi gerektiği
vurgulanmış, (102 sayılı İLO Sözleşmesi md:7, 10/2, 3, 4) yine İnsan Hakları ve
Biyotıp Sözleşmesinin 3. maddesiyle de sağlığa duyulan ihtiyaçları ve
kullanılabilir kaynakları göz önüne alarak, kendi egemenlik alanlarında,
uygun nitelikteki sağlık hizmetlerinden adil ve standartlara uygun bir
şekilde yararlanılmasını sağlayacak uygun önlemleri almak taraf devletlere
görev olarak verilmiş olup, Devletimizce bu andlaşmalar onaylanmak suretiyle
özellikle Anayasanın 90. maddesi hükmü ile etkinliği arttırılarak iç hukukumuza
taşınmış, uyulması zorunlu hükümler halini almıştır.
Öte yandan, Anayasamızda Devletimizin nitelikleri arasında
sayılan sosyal hukuk Devletinin tanımı önem kazanmaktadır. Sosyal hukuk devleti;
"insan haklarına dayanan, kişilerin huzur, refah ve mutluluk içinde
yaşamalarını güvence altına alan, kişi hak ve özgürlükleriyle kamu yararı
arasında adil bir denge kurabilen, çalışma hayatını geliştirerek ve ekonomik
önlemler alarak çalışanlarını koruyan, onların insan onuruna uygun hayat
sürdürmelerini sağlayan, milli gelirin adalete uygun biçimde dağıtılması için
gereken önlemleri alan, sosyal güvenlik hakkını yaşama geçirebilen,
güçsüzleri güçlüler karşısında koruyarak sosyal adaleti ve toplumsal dengeleri
gözeten devlettir. Çağdaş devlet anlayışı sosyal hukuk devletinin tüm kurum ve
kurallarıyla Anayasa’nın özüne ve ruhuna uygun biçimde kurularak işletilmesini,
bu yolla bireylerin refah, huzur ve mutluluğunun sağlanmasını gerekli kılar.
Yine Anayasa’nın 5. maddesinde, “İnsanın maddi ve manevi
varlığının gelişmesi için gerekli koşulları hazırlamaya çalışmak” devletin temel
amaç ve görevleri arasında sayılmış olup, bu kapsam içinde kişileri mutlu
kılmak, onların hayat mücadelesini kolaylaştırmak, insan haysiyetine yaraşır
onurlu bir hayat sürdürmelerini sağlamak gibi hususların da yer aldığı
kuşkusuzdur. Anayasanın 56. maddesinde ise; herkesin hayatını, beden ve ruh
sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve
verimi artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek
elden planlayıp hizmet vermesini düzenlemek Devletin görevi olarak
belirtilmiştir.
Sosyal hukuk devletinin somut göstergelerinden biri olan sosyal
güvenlik hakkının yer aldığı, Anayasa’nın 60. maddesinde ise; “Herkes, sosyal
güvenlik hakkına sahiptir. Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri
alır ve teşkilatı kurar” denilmektedir.
Sosyal güvenlik, bireylerin istek ve iradeleri dışında oluşan
sosyal risklerin, kendilerinin ve geçindirmekle yükümlü oldukları kişilerin
üzerlerindeki gelir azaltıcı ve harcama artırıcı etkilerini en aza indirmek,
ayrıca sağlıklı ve asgari hayat standardını güvence altına alabilmektir. Bu
güvencenin gerçekleştirilebilmesi için sosyal güvenlik kuruluşları
oluşturularak, kişilerin yaşlılık, hastalık, malûllük, kaza ve ölüm gibi sosyal
risklere karşı asgari yaşam düzeylerinin korunması amaçlanmaktadır.
(Anayasa Mahkemesi'nin 15.12.2006 tarih ve E:2006/111, K:2006/112 sayılı kararı)
Bu kapsamda Anayasamızın "Devletin iktisadi ve sosyal
ödevlerinin sınırları" başlıklı 65. maddesinde yer alan; "Devlet, sosyal ve
ekonomik alanlarda Anayasa ile belirlenen görevlerini, bu görevlerin
amaçlarına uygun öncelikleri gözeterek malî kaynaklarının yeterliliği
ölçüsünde yerine getirir" hükmü ile Devlete Anayasa ile yüklenen ödevler
arasında öncelikler gözetilmek suretiyle mali kaynakların yeterliliği ölçüsünde
görevlerini yerine getirme imkanı tanınmış olup, bu öncelikler arasında yaşama
hakkı da dahil olmak üzere kişilerin ruh ve fizik sağlığı içinde insana yaraşır
bir hayat sürdürmesini sağlama görevinin en önde geldiği tartışmasızdır.
Dava dosyası ile benzer dosyalarda Maliye Bakanlığı'nca
uyuşmazlık konusu düzenleyici işlem ile getirilen kurallar ve eksik ödeme
işlemine dayanak olarak; Anayasa'nın anılan 65. maddesi hükmünden bahisle, 5234
sayılı yasayla 657 sayılı Yasanın 209. maddesine eklenen 6. fıkra hükmü yanında,
178 sayılı KHK'nin 10 maddesine eklenen (p) bendi ile idarelerine bu hususta
yetki verilmiş olması gösterilmektedir. Anılan hükümler ile Maliye Bakanlığı'na
(Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğü) yetki verildiği açıktır. Ancak, 5234
sayılı Yasa hükümleri ile verilen yetkinin, tedavi giderleri ile ilgili olarak
serbest piyasa ortamında sunulan çeşitli mal ve hizmetler ile oluşan farklı
fiyatlar arasında azami faydayı en düşük maliyetle sağlayacak olanın seçilerek
bedelinin ödenmesinin temin edilmesi, böylelikle gereksiz kaynak aktarımının
önüne geçilerek kamu kaynaklarının yerinde kullanılması, ayrıca planlama ve bazı
düzenlemelerin yapılabilmesi amaçlarıyla kullanılması gerektiği açık olup, bunun
haricinde, bu yetkinin veriliş amacı aşılarak asgari tedavi ücretinin altında
bir fiyat belirlemek suretiyle ilgililerin sağlık hizmetine ulaşmasının
engellenmesi veya ağır bir yük altında bırakılması sonucunu doğuracak şekilde
uygulanması hukuken mümkün değildir.
Kaldı ki, 5234 sayılı Yasanın gerekçesi de bu yönde olup, 178
sayılı KHK'nin 10. maddesine eklenen bentler ile ilgili olarak madde
gerekçesinde; bu değişiklik ile "sağlık harcamalarının etkinleştirilmesi
ve sağlıklı bir şekilde izlenmesi amacıyla Maliye Bakanlığı'na
verilen yetkilere açıklık getirilmesinin amaçlandığı," belirtilmiştir. Görüldüğü
üzere madde gerekçesinde sağlık harcamalarının etkinleştirilmesinden
bahsedilmekte olup, buradan anlaşılması gereken; tedavi giderlerinin büyük
bölümünün ilgililerinin üzerlerinde bırakılmasına imkan veren bir yetkinin
değil, devlet bütçesinden minimum gider yapılarak sağlık alanında azami faydanın
sağlanması amaçlı bir yetkinin verildiğidir.
Aksi bir düşünce Anayasamızın 128. maddesinde; memurların ve
diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları
ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işlerinin kanunla
düzenleneceği yönünde yer alan hükmü karşısında 657 sayılı yasanın tedavi
yardımı ile ilgili ana düzenlemeleri içeren 209. maddesi ile sağlanan hakların
idarece düzenlenecek düzenleyici işlemler ile ortadan kaldırılabileceğinin
kabulü anlamına gelir ki böyle bir düşüncenin hukuk devletinde yeri olamayacağı
açıktır.
Nitekim "Devlet Memurlarının Tedavi Yardımı ve Cenaze Giderleri
Yönetmeliği" hükümleri incelendiğinde; "özel sağlık kuruluşlarında tedavi"
başlıklı 22. ve "özel sağlık kurumlarında tedavi" başlıklı 23. maddelerinde özel
sağlık kuruluş veya kurumlarında sağlanan tedavi bedelinin faturanın ilgili
kuruma verilmesi üzerine ilgilisine ödeneceği hükme bağlanmış olup, dava konusu
tedavi ile ilgil olarak "Diş hastalıklarının tedavisi" başlıklı 31. maddesinde;
diş hastalıklarının tedavisinde kullanılan altın veya benzeri diğer kıymetli
madenlerin bedelinin ödenmeyeceği ve protezin yenilenebilmesinin, ancak bunun
değiştirilmesinin zorunlu olduğunun raporla belgelendirilmesi halinde mümkün
olduğu yolundaki hüküm dışında hiçbir sınırlama getirilmemiş, "Estetik bakımdan
yapılan müdahaleler" başlıklı 36. maddesinde; estetik bakımdan yapılan tıbbi ve
cerrahi müdahalelerin parasının ödenmeyeceği hükmüne yer verilmiş, Ek 1.
maddesinde ise; bu Yönetmelikte öngörülen yurtiçi ve yurtdışı tüm tedavi
ücretlerini ve işitme cihazı, tekerlekli sandalye, gözlük, suni aza, organ
protezi, diş tedavisi ve protez gibi cihaz ücretlerini kapsayacak şekilde
gerekli sınırlamaların konmasının, günün şartlarına göre her iki yılda bir ve
dengeli bir şekilde birim fiyatlarının saptanmasının, Maliye,
Milli Savunma, Dışişleri ve Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlıklarınca müştereken
yapılacağı hükmüne yer verilmiş, bu maddede dahi sınırlamanın dengeli bir
şekilde yapılacağı açıkça belirtilmiştir.
Bu açıklamalar ışığında tedavi yardımı ile ilgili
uyuşmazlıklarda resmi sağlık kurum ve kuruluşları dışında yapılan tedaviye
ilişkin ücretlerin ne kadarının Devletçe ödeneceği, bunun nasıl belirleneceği
sorunu karşımıza çıkmaktadır.
Bu sorunun çözümü bakımından, 3224 sayılı Türk Diş Hekimleri
Birliği Kanunu ile oluşturulan, kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşu
statüsündeki Diş Hekimleri Odalarınca ön hazırlığı yapılan ve anılan Yasanın 40.
maddesi hükmü uyarınca Sağlık Bakanlığı'nca değerlendirilerek aynen veya
değiştirilerek onaylanmak suretiyle Türk Diş Hekimleri Birliği'nce Resmi
Gazete'de yayımlanan asgari diş tedavi ve muayene ücretine ilişkin tarifelerin,
bu yönü ile resmi bir belge niteliği taşıyor olması ve serbest faaliyet gösteren
tüm diş hekimlerini bağladığı gerçeği önem arzetmekte olup, belirlenen bu
fiyatın altında bir fiyatla özelde diş tedavi hizmeti alınması olanaklı değildir.
Bu durumda, yukarıda yer verdiğimiz uluslararası ve ulusal hukuk
kaynakları ile Devlete yüklenen kişilere sosyal güvenlik hakkı sağlanarak tedavi
yardımının yapılması görevinin tam olarak yerine getirilememesi (nitekim 2005-4
sayılı BUT 5.2.2 maddesinde de bu hususda karşılaşılan güçlüklerden
bahsedilmektedir) nedeniyle diş hastalıklarında 90 gün gibi oldukça uzun bir
süre içinde ilgililerine tedavi imkanının sağlanamaması durumunda, artık
hastalarca keyfi bir tercih sonucu değil zorunluluk nedeniyle özel sağlık
kuruluş veya kurumlarında tedavi yolunun seçildiği açık olup, serbest faaliyet
gösteren tüm diş hekimlerince uyulması zorunlu olan ve Türk Dişhekimleri
Birliği'nce Resmi Gazete'de yayımlanan tarife uyarınca belirlenen asgari
tedavi ücretinin ilgilisine ödenmesi gerekir iken, resmi kurumlarda yapılan
diş tedavisi ile ilgili olarak bu kurumlara ödenecek ücretlere ilişkin Ek-7
sayılı listenin baz alınması suretiyle ödeme yapılması sonucu kişilerin ağır bir
yük altında bırakıldığı, sosyal devlet ilkesinin zedelendiği, ayrıca tedavisini
resmi sağlık kurumlarında yaptırmak imkanını bulan ve bu şekilde hiçbir ücret
ödemeyen kişilerle, bu imkanı kendi kusuru olmaksızın bulamayan aynı hukuki
mevzuata tabi kişiler arasında eşitlik ilkesinin birincilerle
kıyaslanmayacak ölçüde ikinci grupta yer alan kişiler aleyhine bozulduğu,
kişilere ödettirilen bu bedelin yukarıda yer verilen mevzuat hükümlerinde de yer
aldığı gibi dengeli ve adil de olmadığı, 2005-4 sayılı Bütçe Uygulama
Talimatının dava konusu 5.2.5. maddesinin anılan mevzuat ile verilen takdir
yetkisinin amacını aşar bir şekilde kullanılması suretiyle tesis edildiği, bu
yönleriyle hukuka ve mevzuata aykırı olduğu, bu madde işletilmek suretiyle
davacıya ödenmeyen diş tedavi ücretinin ise davalı idarece yasal faiziyle
davacıya ödenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle 2005-4 sayılı Bütçe Uygulama Talimatının
5.2.5. maddesinin iptaline, davacıya eksik ödenen diş tedavi tutarı toplam 4.474
YTL'nin davanın açıldığı 08.03.2005 tarihinden itibaren işletilecek yasal
faiziyle birlikte davalı idarelerce davacıya ödenmesine, hükmedilen miktar
üzerinden hesaplanan 242 YTL nispi harçtan peşin alınan 22.90 YTL maktu karar
harcının mahsubu ile arta kalan 219.10 YTL harç ile noksan olan 10.00 YTL posta
pulu ücretinin davacıya tamamlattırılmasına, aşağıda dökümü gösterilen 337.20
YTL yargılama giderinin davalı idarelerden alınarak davacıya verilmesine,
14.11.2007 tarihinde oybirliği ile karar verildi.