Yeni Sayfa 6
Yargıtay'dan
kanun yararına bozma kararları.
Yeni Sayfa 5
Yargıtay 7. Hukuk Dairesinden:
Esas No : 2006/3141
Karar No : 2006/2882
Mahkemesi : Devrek Kadastro
Mahkemesi
Tarihi :
28/2/2003
Numarası : 2002/192-2003/2
Davacı : Mehmet Bıyıklı
Davalı :
Tellioğlu Köyü Muhtarlığı
Kadastro sırasında 139 ada 41 parsel
sayılı 1491,83 m2 yüzölçümündeki taşınmaz mera niteliği ile sınırlandırılmak
suretiyle tespit edilmiştir. Davacı Mehmet Bıyıklı kazandırıcı zamanaşımı
zilyetliğine dayanarak Tellioğlu Köyü Tüzel
Kişiliğini hasım göstermek suretiyle dava açmıştır. Mahkemece davanın reddine,
dava konusu taşınmazın mera niteliğiyle sınırlandırılmasına ve özel siciline
kaydına karar verilmiş, hüküm taraflarına 7201 sayılı Tebligat Kanunu ve
Nizamnamesi uyarınca yöntemine uygun şekilde tebliğ edildiği halde yasal
süresinde temyiz edilmeksizin 21.5.2003 tarihinde kesinleşmiştir.
Daha sonra davacı tarafın 24.4.2006
günlü dilekçe ile dava dosyasının Adalet Bakanlığına gönderilmesi istemi ile
yerel mahkemeye başvurması üzerine dava dosyasının T.C. Adalet Bakanlığı Hukuk
İşleri Genel Müdürlüğüne gönderildiği Hukuk İşleri Genel Müdürlüğünce dava
dosyasının Yargıtay C.Başsavcılığına gönderilmesi üzerine 12.6.2006 günlü
dilekçe içeriğinden taraflarca temyiz edilmeksizin kesinleşen Devrek Kadastro
Mahkemesinin 28.2.2003 gün 2002/192-2003/2 E.K.
sayılı hükmünün yazılı emir yoluyla kanun yararına bozulmasının istendiği
anlaşılmakla; dosya incelendi. Dava dosyasındaki belgeler okundu. Tetkik
Hakiminin açıklamaları dinlendi. Gereği görüşüldü.
Mahkemece davacı tarafın davada taraf
koşulunu oluşturmadığı iddia ve savunmanın kıymetlendirilmesi yönünden yapılması
muhtemel keşfin giderlerini mahkeme veznesine depo etmediği gerekçe gösterilerek
yazılı şekilde hüküm kurulmuş isede de yerel
mahkemenin vardığı sonuç dosya içeriğine uygun düşmemektedir.
Öğretide ve uygulamada kararlılık
kazanan görüşlere göre kural olarak meraların çıplak mülkiyeti hazineye,
intifaı ise bulunduğu köy ya da belde tüzel
kişiliğine aittir. Hal böyle olunca davada hazinenin hasım olması zorunludur.
Nevarki, dava çekişmeli taşınmazın bulunduğu köy
tüzel kişiliği aleyhine açılmıştır. Yerleşik Yargıtay uygulamasında davada taraf
koşulunun oluşturulmamış olması başlı başına bozma nedenidir.
Kaldı ki, iddianın öne sürülüş biçimi
davalı tarafın savunması duruşma tutanaklarına yansıyan bilgi ve belgeler dava
ve temyize konu taşınmazın tespit tutanağı içeriği dikkate alındığında
uyuşmazlığın sağlıklı bir çözüme kavuşturulabilmesi için taşınmaz başında keşif
yapılmasının zorunlu olduğu da kuşkusuzdur.
Somut olayda 3402 sayılı Kadastro
Kanununun 36. maddesinin uygulanabilmesi için dava dosyasının keşfe hazır hale
getirilmiş olması gerekir. Az yukarıda vurgulandığı gibi davada taraf koşulunun
yöntemine uygun şekilde oluşturulmadığı dikkate alındığında dava dosyasının
keşfe hazır hale getirilmiş olduğundan söz edilmesine yasal olarak olanak
yoktur.
O halde mahkemece sağlıklı bir sonuca
varılabilmesi için öncelikle dava dilekçesi ve duruşma günü 7201 sayılı Tebligat
Kanunu ve Nizamnamesi uyarınca yöntemine uygun şekilde dava dışı hazineye tebliğ
edilmeli, husumet yaygınlaştırılarak bu yolla davada taraf koşulu oluşturulmalı,
hazine vekili yada temsilcisi yargılamaya geldiğinde
kendisinden davaya karşı diyecekleri delilleri ayrı ayrı
sorulup saptanmalı, göstereceği deliller toplanmalı, dava dosyası bu yolla keşfe
hazır hale getirildikten sonra 3402 sayılı Kadastro Kanununun 36. maddesi hükmü
uyarınca davada kanıtlama yükümlülüğünün davacı tarafa ait olduğu göz önüne
alınarak işlem yapılmalı, keşif giderleri davacı tarafa verilen makul önel
içerisinde mahkeme veznesine depo edildiği takdirde taşınmazda keşif yapılmalı,
bundan sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek
sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekir. Mahkemece bu
olgular gözardı edilerek yazılı şekilde hüküm
kurulması isabetsiz Yargıtay C. Başsavcılığının yazılı emir yoluyla hükmün
bozulması istemi bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile yerel mahkeme
hükmünün kanun yararına BOZULMASINA, kararın onaylı bir örneğinin
C.Başsavcılığına, onaylı bir örneğinin de C.Başsavcılığı aracılığıyla Adalet
Bakanlığına, dava dosyasının ise yerel mahkemesine gönderilmesine 26.9.2006
gününde oybirliğiyle karar verildi.
——• ——
Yargıtay 18. Hukuk Dairesinden:
Esas No : 2007/8860
Karar No : 2007/9468
Davacı Engin Akdemir ile davalı Nüfus
Müdürlüğü arasındaki davada ?avşat Asliye Hukuk Mahkemesince verilen ve
Yargıtay'ca incelenmeksizin kesinleşmiş bulunan 16.6.2006 günlü ve 2006/62-66
sayılı kararın yürürlükteki hukuka aykırı olduğu savıyla Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığının 19.9.2007 gün ve Hukuk-181722 sayılı yazısıyla kanun yararına
temyiz edilerek bozulması istenilmiş olmakla, dosyadaki tüm kağıtlar okunup
gereği düşünüldü:
YARGITAY KARARI
Dava, evliliğin devamı sırasında
eşlerden birisi tarafından, nüfus kaydının düzeltilmesi istenilen küçüğe
velayeten açılmış, mahkemece, diğer eşin katılması
veya icazeti aranmadan davaya bakılıp kabulüne karar verilmiştir.
Türk Medeni Kanununun 336
ncı maddesinde, (eşlerden herhangi birisine öncelik
veya üstünlük tanınmadan) evlilik devam ettiği sürece ana ve babanın, velayeti
birlikte kullanacağı öngörülmüş ve 342 nci
maddesinde de anne ve babanın çocuğu velayetleri çerçevesinde temsil edecekleri
ilkesi yine ayırım yapılmadan getirilmiştir.
Emredici nitelikteki bu yasa kuralı
evlilik birliği içerisinde velayetin kullanılması kapsamında ana ve baba
tarafından çocuk adına açılacak tüm davalar yönünden de geçerlidir. Buna göre,
asıl olan eşlerin birlikte dava açmaları ise de, bunlardan birisi tarafından
açılacak davaya diğer eşin sonradan icazetini bildirip olumlu iradesini ortaya
koyması ile velayetin birlikte kullanılması gerçekleşmiş olacağından yeterlidir.
Diğer eşin katılımının veya rızasının sağlanamadığı davanın ise reddi gerekir.
Bu bakımdan mahkemece davacıya, eşinin
davaya katılmak ya da duruşmada hazır bulunmak suretiyle icazetini bildirmesi
veya icazetini gösteren imzası noterden onaylı belge ibraz etmesi için mehil
verilip, bunun sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eşlerden birisinin
istemi yeterli bulunarak davanın esası hakkında hüküm kurulmuş olması doğru
görülmemiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan
nedenlerle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının temyiz itirazlarının kabulü ile
hükmün HUMK.'nun 427. maddesi gereğince sonuca
etkili olmamak kaydıyla kanun yararına BOZULMASINA ve gereği yapılmak üzere
kararın bir örneği ile dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına
gönderilmesine, 8.11.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.
——• ——
Yargıtay 18. Hukuk Dairesinden:
Esas No : 2007/8865
Karar No : 2007/9473
Davacı Mehmet Kasım Doğan ile davalı
Nüfus Müdürlüğü arasındaki davada Eleşkirt Asliye Hukuk Mahkemesince verilen ve
Yargıtay'ca incelenmeksizin kesinleşmiş bulunan 26.5.2005 günlü ve 2005/44-217
sayılı kararın yürürlükteki hukuka aykırı olduğu savıyla Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığının 19.9.2007 gün ve Hukuk-181724 sayılı yazısıyla kanun yararına
temyiz edilerek bozulması istenilmiş olmakla, dosyadaki tüm kağıtlar okunup
gereği düşünüldü:
YARGITAY KARARI
Doğum tarihinin düzeltilmesine karar
verilen davacı ile aynı anneden 11.11.1984 tarihinde doğup 1.6.1985 tarihinde
öldüğü anlaşılan kardeşi Harika arasında düzeltilen doğum tarihine göre 1 ay 22
günlük bir zaman farkı bulunmaktadır. Bir kadının bu süre içerisinde iki kez
doğum yapmasının tıbben mümkün olmadığı açık olup, hakim,
nüfus kayıtlarında düzeltme yaparken bu kayıtların diğerleri ile çelişik
olmamasına özen göstermeli, böyle bir sonucu doğuracak kararlar vermemelidir.
Mahkemece bu husus dikkate alınmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve
yasaya aykırıdır.
Bu itibarla yukarıda açıklanan
nedenlerle Yargıtay C.Başsavcılığının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün
HUMK.'nun 427. maddesi gereğince sonuca etkili
olmamak kaydıyla kanun yararına BOZULMASINA ve gereği yapılmak üzere kararın bir
örneği ile dosyanın Yargıtay C.Başsavcılığına gönderilmesine, 8.11.2007 gününde
oybirliğiyle karar verildi.