Yeni Sayfa 23
Anayasa Mahkemesi Başkanlığından:
Esas Sayısı : 2007/51 Karar Sayısı : 2007/56 Karar Günü : 15.5.2007
İPTAL DAVASINI AÇAN: Türkiye Büyük
Millet Meclisi üyeleri Ali TOPUZ, Kemal ANADOL ve 126 Milletvekili.
İPTAL DAVASININ KONUSU:
TBMM İçtüzüğü’nün 121. maddesinin birinci
fıkrasındaki “Anayasanın 102. maddesindeki hükümlere göre” ibaresini eylemli
olarak değiştirdiği ileri sürülen TBMM’nin 2.5.2007 tarihli 97. Birleşiminde
alınan kararının 11. Cumhurbaşkanı’nın seçimine ilişkin (b), (c) ve (d)
bentlerinin iptaline ve yürürlüğünün durdurulmasına karar verilmesi istemidir.
Yeni Sayfa 22
I - İPTAL VE YÜRÜRLÜ?ÜN
DURDURULMASI İSTEMLERİNİN GEREKÇESİ
Dava dilekçesinin gerekçe bölümü şöyledir:
“TBMM İçtüzüğünün 121 inci maddesinin birinci
fıkrasında; Cumhurbaşkanının, Anayasanın 101 inci maddesinde yazılı nitelikleri
taşıyan adaylar arasından, Anayasanın 102 nci
maddesi hükümlerine göre seçileceği hükme bağlanmıştır.
Anayasanın 102 nci
maddesinin üçüncü fıkrasında; Cumhurbaşkanlığı seçiminde 4 oylama yapılacağı,
oylamalar arasında en az 3’er gün süre olacağı belirtilmiştir. Anayasa koyucu,
olayın önemi ve müstaceliyeti nedeniyle, gerek oylamaların sayısını ve gerek
oylamalar arasındaki süre hususunu, açık ve tereddüde yer bırakmayacak şekilde
düzenleme gereğini duymuştur.
Hal böyle olmasına rağmen; 02.05.2007 tarihli,
iptali istenen TBMM kararının (b), (c) ve (d) bendleri
ile; 06 Mayıs tarihindeki birinci oylamada toplantı yetersayısı olan (367)
sağlanamadığı taktirde, birinci oylamanın 9 Mayıs
2007 tarihli birleşimde tekrarlanması, toplantı yetersayısı sağlanması halinde
ikinci oylamanın da aynı gün 9 Mayıs 2007 tarihli birleşimde Saat 14:30’da
yapılması, üçüncü ve dördüncü oylamaların ise, 12 Mayıs 2007 Cumartesi Saat
17:00’de ve 15 Mayıs 2007 günü Saat: 19:30’da başlayacak birleşimlerde yapılması
yolunda işlem tesis edilmiştir.
Görüldüğü gibi, Anayasa Mahkemesinin 01.05.2007
tarih – 2007/45 Esas, 2007/21 Karar sayılı yürürlüğü durdurma kararından sonra
02.05.2007 tarihinde başlayacak şekilde 4 oylamanın 3’er gün arayla yapılması
imkanı olduğu halde; mezkur Meclis Kararıyla,
Anayasanın ilgili hükmü ihlal edilmiştir.
Bir yandan fiilen 5 tur oylama yolu açılmış, bir
yandan da turlar arasında bulunması gereken Anayasanın 102
nci maddesinin üçüncü fıkrasında zikredilen “en az 3’er gün” süresi
ilkesine uyulmamıştır.
Her nedense ilk oylama 6 Mayıs 2007 tarihine
ötelenmiş,
Akabinde de 9 Mayıs 2007 tarihinde başlayan süreçte
oylamalar arasında en az 3’er gün bulunması ilkesine yönelik açık ihlaller
yapılmıştır. Bu ihlaller, Meclis iradesini sakatlayacak boyuttadır. İlk
oylamayla sınırlı olarak, ortada herhangi bir ihlalin bulunmadığı yolunda
yapılacak muhtemel değerlendirmenin de hukuka uygun olmadığı kanısındayız. Zira,
Cumhurbaşkanı seçimi takvimi bir bütündür; diğer yandan 9 Mayıs tarihinde
birinci turun tekrarlanması, çoğunluk sağlandığı taktirde
aynı gün ikinci oylamanın yapılması, devamında da 12 ve 15 Mayıs tarihlerinde 3
ve 4. oylamaların yapılmak istenilmesi; seçim takvimini tümüyle etkileyen ve
sakatlayan sonuçlar doğurmaktadır.
Çünkü;
sözü edilen kararın, (b), (c) ve (d) bentleri ile
a) Anayasanın Cumhurbaşkanı seçiminde oylamalar
arasında en az üç tam gün bulunmasına ilişkin, 102 nci
maddesinin üçüncü fıkrası ihlal edilmektedir. Özellikle dikkat edildiğinde,
tekrarlanan ilk oylama ile, ikinci oylamanın aynı
tarihe getirilmiş olması bu ihlali çok somut bir hale getirmektedir.
b) Anayasanın 102 nci
maddesinde Cumhurbaşkanı seçimi oylama takviminin bir bütün olduğu, 4 oylamayı
da içerecek biçimde yapılması gerektiği anlaşılmaktadır. Bugüne kadar yapılan
uygulama da bu doğrultudadır. Ancak alınan karar, terditli
bir oylama düzenini ve dördü aşacak sayıda oylamayı göstermektedir. Toplantı
yetersayısı ilk oylamada sağlanamadığı taktirde 9
Mayısta ilk oylamanın tekrarlanması durumunda, ikinci oylamanın tekrarlanan ilk
oylama ile aynı güne rastlanması ve fiilen gerçeklemesinin imkansız hale gelmesi
sonucu ortaya çıkmaktadır.
Bu ise, Anayasa koyucunun Anayasanın 102
nci maddesinin üçüncü fıkrasında getirmiş olduğu tüm
esasların ihlali anlamına gelmektedir.
c) 6 Mayıs 2007 tarihli ilk oylamada yeterli
çoğunluk sağlanamaması halinde, ilk oylamanın 9 Mayıs 2007 tarihinde
tekrarlanması gerekecektir. O takdirde ancak bir oylama daha takvime sığacak;
üçüncü ve dördüncü oylamaların yapılmasına da olanak kalmayacaktır.
Anayasanın 102 nci
maddesinin üçüncü fıkrasındaki düzenleme bir bütün olduğundan, oylamalardaki
aksama doğrudan doğruya tüm seçim takvimini etkileyecektir. Bu nedenle
Anayasanın 102 nci maddesinin üçüncü fıkrasını
tümüyle ihlal edecek bir uygulama kendisini gösterecektir.
İptali istenen karar yukarıda açıklanan nedenlerle
Anayasaya aykırı bir işlem olduğu gibi Anayasaya aykırı bir İçtüzük değişikliği
niteliğini de taşımaktadır.
Çünkü bu karar ile İçtüzüğün 121 inci maddesinin
birinci fıkrasındaki “Anayasanın 102 nci
maddesindeki hükümlere göre seçilir” ibaresi, oylama takvimi açısından
uygulamanın, Anayasanın 102 nci maddesinin üçüncü
fıkrasındaki esaslara değil TBMM’nin vereceği karara göre, oylamalar arasından
en az 3’er günlük ara verilmeden yapılabileceği sonucunu doğuracak biçimde
değiştirilmiştir.
Bu ise, yukarıda da belirtildiği gibi Anayasanın
102 nci maddesinin üçüncü fıkrasına açıkça
aykırıdır; bu nedenle söz konusu TBMM Kararının (b), (c) ve (d) bentlerinin
iptal edilmesi gerekmektedir.
Anayasanın 148 inci maddesi, İçtüzükleri Anayasa
Mahkemesinin denetim alanları içerisine almıştır.
Ancak Anayasa Mahkemesi denetimini yaparken işlemin
taşıdığı adla bağlı kalmamakta; denetim alanı içindeki işlemlerle aynı etki ve
sonuçları doğuran, aynı değerdeki işlemleri de denetim alanı içerisinde
görmektedir.
Söz konusu TBMM kararının (b), (c) ve (d) bentleri
de eylemli bir İçtüzük değişikliği sonucunu doğuran, İçtüzüğün bir hükmünü
değiştiren işlemler olduğu için Anayasa Mahkemesinin denetim alanı içindedir.
Bu nedenle söz konusu (b), (c) ve (d) bentlerinin
Anayasa Mahkemesince denetlenerek iptal edilmesi gerekmektedir.
YÜRÜRLÜ?Ü DURDURMA İSTEMİNİN GEREKÇESİ
Anayasaya aykırı eylemli bir içtüzük değişikliği
niteliğini taşıyan söz konusu kararın (b), (c) ve (d) bentlerinin, uygulamasının
sürdürülmesine, Anayasa Mahkemesince verilecek olan iptal kararının yürürlüğe
girmesine kadar imkan tanınacak olursa,
Cumhurbaşkanlığı seçiminin tüm oylamaları Anayasaya aykırı bir nitelik
taşıyacaktır.
Bunun da Cumhurbaşkanlığı seçiminin tüm
aşamalarının meşruiyetini tartışmaya açık tutacağı, Cumhurbaşkanı seçimi
konusundaki belirsizliği yaygınlaştıracağı hatta gecikilirse, bu meşruiyet
tartışmalarının kapsamına, seçilecek Cumhurbaşkanının yetkilerini kullanması
halinde oluşacak işlemlerin de girmesine yol açacağı ortadadır.
Böyle bir durum ise Cumhurbaşkanının Devletin başı
olmak konumuna yaraşmayacağı gibi, hukuk devleti ilkesi ile de bağdaşmaz.
Çünkü bir hukuk devletinde, hangi işlem için olursa
olsun, hukuki meşruiyeti sağlamak esastır. Bunun yapılamadığı durumlarda hukukun
üstünlüğü ilkesi zedeleneceği gibi, hukuka güven duygusu da ortadan kalkar;
yalnız devlet kurum ve kuruluşları bakımından değil, fakat kişi hakları
açısından da olumsuz etkiler ortaya çıkar.
Bu nedenle, bir hukuk devletinde yasama, yargı ve
yürütme organlarına düşen en öncelikli görev, hukuk düzenini hukukun genel
ilkelerine, Anayasaya ve kanunlara aykırı işlemlerden arındırmak; devlet
yaşamını ve kişi haklarını bu tür işlemlerin olumsuz ve sonradan giderilemeyecek
etkilerinden korumaktır.
İptal davasına konu edilen eylemli İçtüzük
değişikliği niteliğindeki TBMM Kararının yürürlüğünün, iptal kararı yürürlüğe
girinceye kadar durdurulması da, hukuk düzenimizi Anayasaya aykırı bir
uygulamadan arındırmanın, bu uygulamanın getireceği meşruiyet tartışmalarının
devlet yaşamımız ve kişi hakları bakımından yol açabileceği olumsuz ve sonradan
giderilemeyecek etkilerinden korumanın tek yoludur.
Bu nedenle söz konusu TBMM Kararının, iptali
istenen (b), (c) ve (d) bentlerinin iptal davası sonuçlanıp, karar yürürlüğe
girinceye kadar durdurulması da istenmiştir.
SONUÇ VE İSTEM
TBMM İçtüzüğünün 121 inci maddesinin birinci
fıkrasındaki “Anayasanın 102 nci maddesindeki
hükümlere göre” ibaresini eylemli olarak değiştiren yukarıda belirtilen TBMM
kararının (b), (c) ve (d) bentlerinin iptaline ve iptal kararı yürürlüğe
girinceye kadar yürürlüğünün durdurulmasına ilişkin istemimizi saygı ile arz
ederiz”.
II - METİNLER
A- İptali İstenilen Türkiye Büyük Millet Meclisi
Kararı
TBMM’nin 2.5.2007 tarihli 97. Birleşiminde alınan
kararının 11. Cumhurbaşkanı’nın seçimine ilişkin (b), (c) ve (d) bentlerinin de
yer aldığı ilgili bölümü şöyledir:
“Anayasa Mahkemesinin 1.5.2007 tarihinde vermiş
olduğu Karar gereğince, Cumhurbaşkanı seçimi için, Anayasanın 102
nci maddesi gereğince Genel Kurulda yapılacak
oylamalardan;
a) 1.5.2007 tarihinde Anayasa Mahkemesince verilen
karar doğrultusunda Cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin 2.5.2007 tarihinde (bugün)
gerçekleştirilecek oylamanın yapılmaması,
b) Birinci oylamanın 6 Mayıs 2007 Pazar günü saat:
11.00’de başlayacak birleşimde yapılması,
c) Birinci oylamada toplantı yeter sayısı (367)
sağlanamadığı takdirde, birinci oylamanın 9 Mayıs 2007 Çarşamba günkü birleşimde
saat: 14.30’da tekrarlanması, toplantı yeter sayısının sağlanması halinde ikinci
oylamanın 9 Mayıs 2007 Çarşamba günkü birleşimde saat: 14.30’da yapılması,
d) Üçüncü ve dördüncü oylamaların sırayla 12 Mayıs
2007 Cumartesi saat: 17.00’de ve 15 Mayıs 2007 Salı günü saat: 19.30’da
başlayacak birleşimlerde yapılması,
e) Bu amaçla 6 Mayıs Pazar ve 12 Mayıs Cumartesi
günleri de Genel Kurulun toplanması,
f) Oylamaların ardından kanun tasarı ve
tekliflerinin görüşülmesi,
…..
(kararlaştırılmıştır)”.
B- Dayanılan Anayasa Kuralı
Dava dilekçesinde, Anayasa’nın 102. maddesine
dayanılmıştır.
C- İlgili İçtüzük Kuralı
TBMM İçtüzüğü’nün Cumhurbaşkanı seçimini düzenleyen
121. maddesi şöyledir:
“Cumhurbaşkanı, Anayasanın 101 inci maddesinde
yazılı nitelikleri taşıyan adaylar arasından, Anayasanın 102
nci maddesi hükümlerine göre seçilir.
Cumhurbaşkanı seçiminin sonucu, yeni
Cumhurbaşkanına, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanının ve birleşimde görevli
Başkanlık Divanı Üyelerinin imzaladıkları bir tutanakla bildirilir.
Cumhurbaşkanı seçimi tamamlanınca Başkan, yeni
Cumhurbaşkanına seçildiğini bildirmek üzere oturumu kapatır.”
III - İLK İNCELEME
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 8. maddesi uyarınca
15.5.2007 tarihinde yapılan ilk inceleme toplantısında, öncelikle, iptali
istenilen TBMM kararının Anayasa’ya uygunluk denetimi konusunda Anayasa
Mahkemesi’nin görevli olup olmadığının bir ön sorun olarak incelenmesi
gerekmiştir.
Anayasa’nın 148. maddesinin birinci fıkrasında
“Anayasa Mahkemesi, kanunların, kanun hükmünde kararnamelerin ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Anayasaya şekil ve esas bakımlarından uygunluğunu
denetler. Anayasa değişikliklerini ise sadece şekil
bakımından inceler ve denetler.”; 85.
maddesinde ise “Yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına veya
milletvekilliğinin düşmesine 84 üncü maddenin birinci, üçüncü veya dördüncü
fıkralarına göre karar verilmiş olması hallerinde, Meclis Genel Kurulu kararının
alındığı tarihten başlayarak yedi gün içerisinde ilgili milletvekili veya bir
diğer milletvekili, kararın, Anayasaya, kanuna veya İçtüzüğe aykırılığı
iddiasıyla iptali için Anayasa Mahkemesine başvurabilir. Anayasa
Mahkemesi, iptal istemini onbeş gün içerisinde kesin
karara bağlar.” denilmektedir.
Anayasa’nın 85. maddesinde sözü edilen yasama
dokunulmazlığının kaldırılmasına veya milletvekilliğinin düşmesine ilişkin TBMM
kararları ile Anayasa’nın 148. maddesinde belirtilen TBMM İçtüzüğü’nün hukuki
nitelikleri bakımından birer parlamento kararı olduklarında duraksama
bulunmamaktadır. Anayasa’da sayılarak gösterilen bu kararlar dışında kalan
parlamento kararları kural olarak Anayasa’ya uygunluk denetimine bağlı
tutulamamakta ise de, Anayasa Mahkemesi’nin bir çok
kararında belirtildiği gibi, iptali istenilen bir yasama tasarrufunun Anayasal
denetime bağlı tutulabilecek nitelikte olup olmadığı saptanırken sadece, onun bu
tasarrufta bulunan organ tarafından nasıl nitelendirildiğine ve hangi ismin
verildiğine veya bu işlemin nasıl bir yöntem izlenerek yapıldığına bakılması
yeterli olmayıp, hukuksal niteliği, etkisi ve doğurduğu sonuçlar gözetilmelidir.
Yapılacak değerlendirme sonucunda, iptali istenilen tasarrufun, Anayasa’nın 148.
maddesi uyarınca Anayasa Mahkemesi’nin denetim alanına giren kanun, KHK veya
TBMM İçtüzüğü ile aynı değer ve etkide bir işlem olduğu kanısına varılırsa bu
işlem Anayasa Mahkemesi’nce denetlenebilir. Aksi halde, hukuksal nitelikleri,
etkileri ve meydana getirdikleri sonuçlar bakımından, Anayasa’ya uygunluk
denetimine tabi tutulan kanun, KHK ve TBMM İçtüzüğü ile eşdeğerde bulunan ve bu
nedenle de belirtilen işlemlere özgü yöntem ve isimlerle tesis edilip, hukuki
varlık kazanması gereken bazı yasama tasarrufları, farklı yöntem ve isimlerle
hukuk sistemine dahil edilerek Anayasa’ya uygunluk
denetiminin kapsamı dışına çıkarılabilir.
Bu durumda adı yeni bir içtüzük düzenlemesi veya
değişikliği olmadığı ve içtüzük yapılması ve değiştirilmesindeki yöntem
uygulanmadığı halde değer ve etkisi bakımından birer içtüzük kuralı niteliğinde
olan TBMM kararları anayasal denetime bağlı tutulabilir. Değer ve etkileri
bakımından aralarında fark bulunmayan yasama tasarruflarının aynı yargısal
denetime bağlı tutulmaları hukuk devleti olmanın da gereğidir.
Dava konusu 2.5.2007 tarihli
97. Birleşimde alınan Türkiye Büyük Millet Meclisi kararının anayasa yargısı
bağlamında tartışılması gereken yönü, esas itibariyle bu karar alınırken, 11.
Cumhurbaşkanı’nın seçimine ilişkin birinci, ikinci, üçüncü ve dördüncü tur
oylamaları arasında Anayasa’nın 102. maddesinin üçüncü fıkrasındaki “En az
üçer gün ara ile yapılacak oylamaların” ibaresine uyulup uyulmadığı ile
ilgilidir. TBMM İçtüzüğü’nün 121.
maddesinin birinci fıkrasında “Cumhurbaşkanı, … Anayasanın 102
nci maddesi hükümlerine göre seçilir”
denilmektedir.
Dava konusu kararda, söz konusu oylamaların 6, 9,
12 ve 15 Mayıs 2007 tarihlerinde kararda belirtilen saatlerde yapılması
öngörülmüştür. Anayasa ve TBMM İçtüzüğü’nde gün olarak öngörülen ara vermenin,
gün hesabıyla yapılması zorunludur. Bu bağlamda iki oylama arasında üç gün
aradan söz edilebilmesi için, önceki oylamadan sonra gün hesabıyla üç tam günün
geçmesi ve en az dördüncü günde sonraki oylamanın yapılması gerekir. Bu nedenle
kararda saat hesabıyla üç günün geçmiş olmasının, “en az üç gün ara” koşulunu
sağlamadığı açıktır.
Bu durumda kararla, Anayasa’nın 102. maddesinin
üçüncü fıkrasındaki oylamalar arasında en az üçer gün ara olması kuralına da
yollama yapan TBMM İçtüzüğü’nün 121. maddesinin birinci fıkrasındaki kurala
uyulmayıp, yeni bir içtüzük hükmü ihdas edilmiş olduğundan bu kararın Anayasa’ya
uygunluğunun denetlenmesi, Anayasa Mahkemesi’nin görev ve yetkisi içindedir.
Açıklanan nedenlerle, dava konusu 2.5.2007 günlü
TBMM kararının (b), (c) ve (d) bentlerinin bir içtüzük hükmü ihdası niteliğinde
olduğuna ve işin esasının incelenmesine, Tülay TU?CU ve
Sacit ADALI’nın “iptal isteminin görevsizlik
nedeniyle reddi gerektiği” yolundaki karşıoyları ve
oyçokluğuyla karar verilmiştir.
IV - ESASIN İNCELENMESİ
Dava dilekçesi, işin esasına ilişkin rapor, iptali
istenilen TBMM kararı, dayanılan Anayasa kuralı, ilgili görülen TBMM İçtüzüğü
kuralı ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten
sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava dilekçesinde, TBMM’nin iptali istenilen
kararında 11. Cumhurbaşkanı’nın seçimi için öngörülen oylamalar arasında üçer
gün aranın olmadığı, oylama takviminin dört oylamayı da kapsayacak şekilde
yapılması gerektiği halde kabul edilen terditli bir
oylama düzeniyle dördü aşacak şekilde oylamaya neden olunduğu, kararın TBMM
İçtüzüğü’nün 121. maddesinin birinci fıkrasındaki “Cumhurbaşkanı, …
Anayasanın 102 nci maddesi hükümlerine göre seçilir”
kuralını değiştirdiği ve Anayasa’nın 102. maddesine aykırı olduğu ileri
sürülmüştür.
TBMM Genel Kurulu’nun 9 Mayıs 2007 günlü Birinci
Oturumunda, tek aday olan Abdullah GÜL’ün 11.
Cumhurbaşkanlığı adaylığından çekildiğine dair dilekçesi okunduktan sonra,
Cumhurbaşkanı adayı kalmadığından, Cumhurbaşkanı seçimine ilişkin oylamaların
yapılma imkânının bulunmadığı, bu nedenle Cumhurbaşkanı seçimi için daha önce
yapılması kararlaştırılan oylamaların iptal edildiği görülmektedir.
Böylece içtüzük hükmü ihdası niteliğinde olan iptal
istemine konu TBMM kararının uygulanma olanağının kalmadığı anlaşılmaktadır.
Buna göre, Cumhurbaşkanı adayının adaylıktan
çekilmesi nedeniyle iptali istenilen karara ilişkin konusu kalmayan istem
hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermek gerekir.
Tülay TU?CU, Fulya KANTARCIO?LU, Ahmet AKYALÇIN,
Mustafa YILDIRIM ve Osman Alifeyyaz PAKSÜT bu görüşe
katılmamışlardır.
V - YÜRÜRLÜ?ÜN DURDURULMASI İSTEMİ
Türkiye Büyük Millet
Meclisi’nin 2.5.2007 günlü, 97. birleşiminde alınan kararın (b), (c) ve (d)
bentleri hakkında 15.5.2007 günlü, E.2007/51, K.2007/56 sayılı kararla karar
verilmesine yer olmadığına karar verildiğinden, bu bentlere ilişkin KONUSU
KALMAYAN YÜRÜRLÜ?ÜN DURDURULMASI İSTEMİ HAKKINDA KARAR VERİLMESİNE YER
OLMADI?INA, 15.5.2007 gününde OYBİRLİ?İYLE karar verilmiştir.
VI- SONUÇ
Cumhurbaşkanı
adayının adaylıktan çekilmesi nedeniyle Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin
2.5.2007 günlü, 97. birleşiminde alınan kararın (b), (c) ve (d) bentlerine
ilişkin KONUSU KALMAYAN İSTEM HAKKINDA KARAR VERİLMESİNE YER OLMADI?INA, Tülay
TU?CU, Fulya KANTARCIO?LU, Ahmet AKYALÇIN, Mustafa YILDIRIM ile Osman
Alifeyyaz PAKSÜT’ün
karşıoyları ve OYÇOKLU?UYLA, 15.5.2007 gününde karar
verildi.
Başkan
Tülay TU?CU |
Üye
Sacit
ADALI |
Üye
Fulya KANTARCIO?LU |
Üye
Ahmet AKYALÇIN |
Üye
Mehmet ERTEN |
Üye
Mustafa YILDIRIM |
Üye
Cafer ?AT |
Üye
A. Necmi
ÖZLER |
Üye
?evket APALAK |
Üye
Serruh
KALELİ |
Üye
Osman
Alifeyyaz PAKSÜT |
KAR?IOY
Dava, TBMM İçtüzüğü’nün 121. maddesinin birinci
fıkrasındaki “Anayasanın 102 nci maddesi hükümlerine
göre” ibaresini eylemli olarak değiştirdiği ileri sürülen TBMM’nin 2.5.2007
tarihli 97. Birleşiminde alınan kararının 11. Cumhurbaşkanı’nın seçimine ilişkin
(b), (c) ve (d) bentlerinin iptali ve yürürlüğünün durdurulması istemiyle
açılmıştır.
Dava konusu işlem İçtüzük ihdası değil TBMM
kararıdır. Zira İçtüzük değişikliğinin hangi yöntemlere uyularak yapılacağı
bizzat İçtüzüğün 181. maddesinde gösterilmiştir. Bu yöntem dışında ancak
İçtüzükte hüküm bulunmaması nedeniyle hemen çözüm bekleyen bir sorunun halli
amacıyla alınan ihdasî kararlar İçtüzük değişikliği
kabul edilebilir. Dava konusu işlem bu nitelikte olmayıp denetimi Anayasa
Mahkemesi’nin görev alanına girmeyen bir Meclis kararıdır. Bu nedenle davanın
görev yönünden reddi gerekir.
Ancak bu görüşümüz kabul görmeyerek dava konusu
işlem bir İçtüzük değişikliği olarak kabul edildiğine göre, Cumhurbaşkanı
adayının adaylıktan çekilmesi nedeniyle uygulanamayacak olması kararın Anayasal
denetimini engellemez.
Bu nedenle davanın esasının incelenerek Anayasa’nın
102. maddesine aykırı olan kararın iptali gerekirken, karar verilmesine yer
olmadığı yolundaki çoğunluk kararına katılmıyorum.
Başkan
Tülay TU?CU
KAR?IOY
TBMM İçtüzüğü’nün 121. maddesinin birinci
fıkrasındaki “Anayasanın 102 nci maddesi hükümlerine
göre” ibaresini eylemli olarak değiştirdiği ileri sürülen TBMM’nin 2.5.2007
tarihli 97. Birleşiminde alınan kararının 11. Cumhurbaşkanı’nın seçimine ilişkin
(b), (c) ve (d) bentlerinin iptaline ve yürürlüğünün durdurulmasına dair istemle
ilgili olarak;
Dava konusu işlem İçtüzük ihdası değil TBMM
kararıdır. Anayasa’da sayılan istisnai haller dışında TBMM kararları üzerinde
Anayasa Mahkemesi denetimi yoktur. İptal isteminin görevsizlik nedeniyle reddi
gerekir.
Bu sebeple çoğunluk yorumuna ve görüşüne
katılmamaktayım.
Üye
Sacit ADALI
KAR?IOY GEREKÇESİ
Davacılar tarafından, Cumhurbaşkanı seçimi için Anayasa’nın 102. maddesi
uyarınca Genel Kurul’da yapılacak oylama tarihlerine ilişkin TBMM’nin 2.5.2007
günlü 97. Birleşiminde alınan kararın, içtüzük değişikliği niteliğinde olduğu
ileri sürülerek iptali istenmiştir.
Anayasa Mahkemesi’nin bir çok
kararında belirtildiği gibi, bir yasama metnine verilen ad, onun anayasaya
uygunluk denetimine bağlı tutulup tutulamayacağının saptanmasında tek ve yeterli
ölçüt değildir. Yasama belgesinin içeriği de incelenerek niteliğinin
belirlenmesi gerekir. Yapılan inceleme söz konusu belgenin Anayasal denetime
bağlı tutulan işlemlerle eşdeğerde ve etkinlikte olduğunu ortaya koyuyorsa, onun
da adı ne olursa olsun aynı biçimde denetlenebilmesi gerekir.
TBMM İçtüzüğü’nün 121. maddesinin ilk fıkrasında,
Cumhurbaşkanı’nın Anayasa’nın 101. maddesinde yazılı nitelikleri taşıyan adaylar
arasından Anayasa’nın 102. maddesi hükümlerine göre seçileceği belirtilmekte,
Anayasa’nın 102. maddesinin Cumhurbaşkanı seçimi oylamalarını düzenleyen üçüncü
fıkrasında da oylamaların en az üçer gün ara ile yapılması öngörülmektedir.
TBMM’nin 2.5.2007 günlü 97.
Birleşiminde alınan Cumhurbaşkanı seçim takvimine ilişkin kararın (c) bendinde
“Birinci oylamada (6 Mayıs 2007) toplantı yeter sayısı (367) sağlanamadığı
takdirde, birinci oylamanın 9 Mayıs 2007 Çarşamba günkü birleşimde saat 14.30’da
tekrarlanması, toplantı yeter sayısının sağlanması halinde ikinci oylamanın 9
Mayıs 2007 Çarşamba günkü birleşimde saat 14.30’da yapılması kararlaştırılarak,
toplantı yeter sayısının 9 Mayıs 2007 de sağlanabilmesi durumunda, ikinci
oylamanın da aynı tarihte yapılması öngörülmüş böylece içtüzüğün göndermede
bulunduğu Anayasa’nın 102. maddesinde belirtilen oylamalar arasında en az üçer
gün ara bulunması koşuluna uyulmamıştır.
Her içtüzüğe aykırı uygulamanın, kuşkusuz içtüzük
değişikliği niteliğinde olduğu ileri sürülemez. Ancak, kaynağını Anayasa’dan
alan İçtüzük kurallarının yerleşik uygulamalarından sapma içeren veya bilinçli
olarak değiştirme iradesi taşıyan uygulamalarının içtüzük değişikliği
niteliğinde olduğunda duraksanamaz.
TBMM’nin Anayasa’nın 121. maddesiyle ilgili
uygulamalarında bugüne kadar Cumhurbaşkanı seçimi oylamalarının en az üçer gün
ara ile yapılacağı yolundaki kurala uyularak asgari sürelere bağlı kalındığı
görülmektedir. Dava konusu kararla bu yerleşmiş uygulamadan farklı olarak iki
oylama arasında en az üçer gün ara bulunması koşulu yerine getirilmeyerek,
içtüzüğün 121. maddesi eylemli olarak değiştirilmiştir. Bu nedenle eylemli
içtüzük değişikliği niteliğindeki karara ilişkin davanın esasının incelenmesi
gerekir.
Öte yandan, Anayasa Mahkemesi
seçim işlemini değil ona esas olan oylama takvimine ilişkin TBMM kararını,
İçtüzük değişikliği niteliğinde görerek denetim kapsamına aldığından,
Cumhurbaşkanı seçimi sürecinde Cumhurbaşkanı adayının, adaylıktan çekilmesi
nedeniyle seçimin tamamlanamamasının, dava konusu içtüzük değişikliği
niteliğindeki TBMM kararı aynı biçimde bir kararla geri alınmadıkça veya iptal
edilmedikçe anayasal denetimi etkilemeyeceği açıktır.
Bu durumda, İçtüzük’te yapılan dava konusu eylemli
değişikliğin, Anayasa’nın 102. maddesindeki oylama sürelerine ilişkin kurala
aykırılık oluşturduğu bu nedenle iptali gerektiği düşüncesiyle “konusu kalmayan
istem hakkında karar verilmesine yer olmadığı” yolundaki çoğunluk görüşüne
katılmıyorum.
Üye
Fulya KANTARCIO?LU
KAR?I OY
Anayasa’nın 148. maddesinde Anayasa Mahkemesi’nin,
kanunların, kanun hükmünde kararnamelerin ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
içtüzüğünün Anayasa’ya şekil ve esas bakımlarından uygunluğunu, Anayasa
değişikliklerinin ise sadece şekil bakımından inceleyip denetleyeceği hükme
bağlanmıştır. Buna koşut olarak 2949 sayılı “Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu Ve
Yargılama Usulleri Hakkında Kanun” da benzer düzenleme yer almıştır.
Anılan hükümlerden de anlaşıldığı gibi Anayasa’nın
85. maddesinde düzenlenen yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına veya üyeliğin
düşmesine ilişkin ayrık durumlar dışında Anayasa’da Türkiye Büyük Millet
Meclisi’nin “karar” niteliğindeki işlemlerin anayasal yargı denetimine tâbi
tutan açık bir düzenleme bulunmamaktadır.
Ancak bir yasama metnine verilen ad o metnin
anayasal yargı denetimine tâbi olup olmayacağı konusunda tek ve yeterli ölçüt
olamaz. Metnin içeriğinin ve özünün de göz önünde bulundurulması gerekir.
Anayasa Mahkemesi’nin yerleşik kararlarında belirtildiği
gibi yasama metnine verilen ismin anayasal denetiminde tek ve yeterli ölçü
olmadığı, yasama metninin kapsam ve özününde göz önünde bulundurulması
gerektiği, ismi meclis kararı da olsa içtüzük değerinde, niteliğinde ve
etkisinde olan yasama metinlerinin de denetim konusu olacağı; aksi halde içtüzük
etkisi doğuran meclis kararlarının Anayasal yargı denetiminden kaçırılması
neticesini doğuracağı kuşkusuzdur.
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 2.5.2007 günlü 97.
birleşiminde alınan karar ile 11. Cumhurbaşkanı’nın seçimine ilişkin (b), (c) ve
(d) bentlerinin İçtüzüğün 121. maddesindeki “Anayasa’nın 102. maddesindeki
hükümlere göre” ibaresini eylemli olarak değiştirdiği ileri sürülmüştür.
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü yasama
meclisinin, kendi iç çalışmalarını düzenlemek amacıyla koydukları kurallardır.
Anayasa’nın 95. maddesinin birinci fıkrasında,
Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışmalarının kendi yaptığı içtüzük hükümlerine
göre yürütüleceği belirtilmiştir. Buna göre bir konunun içtüzükle
düzenlenebilmesi için onun, meclisin çalışma alanı içinde olması gereklidir.
TBMM İçtüzüğü Genel Kurul tarafından kabul edilir ve Cumhurbaşkanı tarafından
yayımlanmaya tabi olmadan “karar” başlığı altında Resmi Gazete’de yayımlanır.
Öte yandan TBMM İçtüzüğü’nün 181. maddesinde
“İçtüzükte değişiklik yapılmasını öngören teklifler, milletvekillerince
yapılabilir. Bunlar hakkında, Kanun teklifleri hakkındaki hükümler uygulanır.
Bu teklifler, Anayasa komisyonunda incelendikten
sonra, bu komisyonun raporu esas almak üzere, Genel Kurulda görüşülür ve
sonuçlandırılır…” denilerek içtüzük kuralının değiştirilebilme koşuları
belirtilmiştir.
İçtüzüğün 121. maddesinin
birinci fıkrasında “…Cumhurbaşkanı, Anayasa’nın 101 nci
maddesinde yazılı nitelikleri taşıyan adaylar arasından, Anayasa’nın 102
nci maddesi hükümlerine göre seçilir” denilmiş;
Anayasa’nın 102. maddesinin üçüncü fıkrasında da, oylamaların
enaz üçer gün ara ile yapılacağı, ilk ikisinde üye
tamsayısının üçte iki çoğunluk oyunun sağlanamaması halinde üçüncü oylamaya
geçileceği, üçüncü oylamada üye tamsayısının salt çoğunluğunu sağlayan adayın
Cumhurbaşkanı seçilmiş olacağı, bu oylamada üye tamsayısının salt çoğunluğu
sağlanmadığı takdirde üçüncü oylamada ençok oy almış
bulunan iki aday arasında dördüncü oylamanın yapılacağı, bu oylamada da üye
tamsayısının salt çoğunluğu ile Cumhurbaşkanı seçilemediği takdirde Türkiye
Büyük Millet meclisi seçimlerinin yenileneceği hükme bağlanmıştır.
Buna göre, yapılacak oylamalarda en az üçer günlük
aranın bulunması gerekmektedir.
Oysa,
11. Cumhurbaşkanının seçimine ilişkin olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kurulu’nun 2.5.2007 günlü 97. birleşiminde, alınan kararla ilk oylamada toplantı
yeter sayısının sağlanamaması halinde birinci oylamanın 9 Mayıs 2007 tarihinde,
toplantı yeter sayısının sağlanması halinde ikinci oylamanın yine 9 Mayıs 2007
günlü birleşiminde yapılması belirlenmiştir.
Böylece birinci oylamanın tekrarı ile ikinci tur
oylama arasında Anayasa’nın 102. maddesi’nin öngördüğü “oylamalar arasında en az
üçer gün bulunması” koşulana uyulmayarak eylemli olarak içtüzüğün 121.
maddesinin birinci fıkrası açıkça değiştirilmiştir.
Hernekadar
Genel Kurulda 9 Mayıs 2007 gününde saat 14.30 da yapılan birleşimde, oturumu
yöneten Başkan, 11. Cumhurbaşkanı adayının çekilmesi ile adayın kalmadığı ve
daha önce yapılması kararlaştırılan oylamaların iptal edildiğini kurulun
bilgilerine sunmuş ise de açıklamadan öteye geçmeyen bu durum daha önce eylemli
olarak değiştirilen içtüzük kuralının kapsam ve özünde bir değişiklik
getirmediği gibi Cumhurbaşkanı adayının adaylıktan çekilmesi eylemli olarak
değiştirilen içtüzük kuralını ortadan kaldırmayacağı, kuralın varlığını
sürdürmeye devam edeceği kuşkusuzdur.
Açıklanan nedenlerle kuralın Anayasaya uygunluk
denetimi yapılması yerine istem hakkında “karar verilmesine yer olmadığına”
karar verilmesi yönündeki çoğunluğun görüşüne katılmıyoruz.
Üye
Ahmet AKYALÇIN |
Üye
Mustafa YILDIRIM |
KAR?IOY YAZISI
İlk incelemede, dava konusu 2.5.2007 günlü TBMM
kararının (b), (c) ve (d) bentlerinin bir içtüzük hükmü ihdası niteliğinde
olduğu saptanmış ve bu kararın Anayasa’ya uygunluğunun denetiminin Anayasa
Mahkemesi’nin görev ve yetkisi içinde bulunduğuna karar verilmiştir.
Anayasa’ya aykırı şekilde ihdas edilen içtüzük
hükmüne göre yapılacak oylamanın aday çıkmaması nedeniyle gerçekleştirilmesine
olanak bulunmaması, iptal davasının konusunun kalmadığı anlamına gelmemektedir.
Anayasa’ya aykırılık taşıyan içtüzük hükmü, oylamanın yapılmasına karar
verilmesi ile ihdas edilmiştir. Cumhurbaşkanlığı seçimine katılacak tek adayın
çekilmesi, daha önce alınmış TBMM kararını uygulanmaz hale getirse de, ihdas
edilen içtüzük hükmünü kendiliğinden ortadan kaldırmaz.
Bu nedenle, dava konusu kural hakkında iptal kararı
verilmesi gerektiği düşüncesindeyim.
Üye
Osman Alifeyyaz PAKSÜT