Yeni Sayfa 14
Anayasa
Mahkemesi Başkanlığından:
Esas Sayısı : 2005/47
Karar Sayısı : 2007/14
Karar Günü : 7.2.2007
İTİRAZ YOLUNA BA?VURAN:
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu
İTİRAZIN KONUSU:
24.2.1983 günlü, 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar
Kanunu’nun 8. maddesinin (ı) bendinde yer alan “...
mülakatta başarı göstermek” sözcükleri ile 9. maddesinin son fıkrasında
yer alan “... mülakat ...” sözcüğünün, Anayasa’nın 2.,
10., 138. ve 140. maddelerine aykırılığı savıyla iptalleri ve yürürlüklerinin
durdurulması istemidir.
Yeni Sayfa 13
Anayasa
Mahkemesi Başkanlığından:
Esas Sayısı : 2005/47
Karar Sayısı : 2007/14
Karar Günü : 7.2.2007
İTİRAZ YOLUNA BA?VURAN:
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu
İTİRAZIN KONUSU:
24.2.1983 günlü, 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar
Kanunu’nun 8. maddesinin (ı) bendinde yer alan “...
mülakatta başarı göstermek” sözcükleri ile 9. maddesinin son fıkrasında
yer alan “... mülakat ...” sözcüğünün, Anayasa’nın 2.,
10., 138. ve 140. maddelerine aykırılığı savıyla iptalleri ve yürürlüklerinin
durdurulması istemidir.
I - OLAY
Adli yargı hakim
adaylığı mülakatı ve dayanağı olan “Adli ve İdari Yargıda Hakim ve Savcı
Adaylığı Yazılı Sınav, Mülakat ve Atama Yönetmeliği”nin kimi maddelerindeki
“mülakat” ile ilgili düzenlemelerin iptali ve yürütmenin durdurulması istemiyle
Danıştay Onikinci Daire’de açılan davada verilen
yürütmenin durdurulmasının reddine ilişkin kararın kaldırılması istemiyle
yapılan başvuruda itiraz konusu kuralların Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına
varan Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu iptalleri ve yürürlüklerinin
durdurulması için başvurmuştur.
II - İTİRAZIN GEREKÇESİ
Başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir:
“2004 yılı Adli Yargı Hakim Adaylığı mülakat
sınavının sonuçlarının tamamının ve bu mülakat sınavının dayanağı olan Adli ve
İdari Yargıda Hakim ve Savcı Adaylığı Yazılı Sınav, Mülakat ve Atama
Yönetmeliği’nin 8. maddesindeki “....
ve mülakat şeklinde iki kademede” ibaresinin, mülakat
kurulunun oluşumunu düzenleyen 27. maddesinin, 28. maddesindeki “mülakat...
Adalet Bakanlığınca yapılır.” ibaresinin ve mülakatın değerlendirilmesini
düzenleyen 31. maddesinin 1. fıkrasının iptali, ayrıca
Hakimler ve Savcılar Kanunu’nun 8. maddesinin (ı) bendindeki “mülakatta
başarı göstermek” ibaresiyle, 9. maddenin son fıkrasında yer alan düzenlemenin
Anayasa’ya aykırı olduğunun saptanarak iptaline karar verilmesi için dosyanın
Anayasa Mahkemesi’ne gönderilmesi istemiyle açılan davaya ait dosya incelendi:
Yazılı yarışma sınavını kazandıktan sonra davalı
idarece yapılan mülakatta başarısız bulunan davacının açmış olduğu bu davada,
öncelikle Adalet Bakanlığı’nca mülakatla hakim adayı
atama uygulamasının Anayasa’ya uygunluğunun irdelenmesi gerekmektedir.
2802 sayılı Hakimler ve
Savcılar Kanunu’nun 8. maddesinde, başta öğrenim olmak üzere diğer şartları
taşıyanların yazılı yarışma sınavına katılabilecekleri, bu sınavı kazananlardan
yapılacak mülakatta başarılı bulunanların hakim adaylığına atanacağı hükme
bağlanmış; aynı Kanun’un 9. maddesinde de, yarışma sınavı, mülakat uygulamasının
yönetmelikte düzenlenmesi öngörülmüştür.
Anılan Kanun’la düzenleme
yetkisi tanınan Adalet Bakanlığı çıkardığı yönetmeliğin 28. maddesinde, yazılı
yarışma sınavını kazananların, ifade ve bir konuyu kavrayıp özetleme ve
değerlendirme yeteneğini, davranışını, genelde fiziki durumunu tespit için
mülakat yapılacağını, 27. maddesinde, mülakat kurulunun, Bakanlık Müsteşarı veya
görevlendireceği Müsteşar Yardımcısının başkanlığında Teftiş Kurulu Başkanı,
Ceza İşleri, Hukuk İşleri, Personel Genel Müdüründen oluşacağını
kararlaştırmıştır.
Anayasa Mahkemesi’nin bir kararında belirttiği
gibi, hukuk devleti, insan haklarına saygı gösteren ve bu hakları koruyucu adil
bir hukuk düzeni kuran ve bunu devam ettirmeye kendini zorunlu sayan ve bütün
faaliyetlerinde hukuka ve Anayasa’ya uyan bir devlettir. Adil bir hukuk
düzeninin kurulması ise, yargının bağımsızlığı, hakim
bağımsızlığı ve teminatının sağlanması ile mümkündür.
Hakim
bağımsızlığı ve teminatı Anayasa’nın 138 ve 140. maddelerinde düzenlenmiştir.
Anayasanın 140. maddesinde, hakim ve savcıların
nitelikleri ve atanmalarının mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatı
esaslarına göre kanunla düzenlenmesi öngörülmüştür.
Hakimlerin mesleğe ne şekilde kabul edildikleri doğrudan
bağımsızlıklarıyla ilgili olması karşısında, mahkemelerin bağımsızlığı ve
hakimlik teminatı esaslarının, hakimlerin seçiminin tarafsız, objektif, sadece
liyakati ölçmeyi amaçlayan sınavla
yapılmasını gerektirdiği açıktır.
Nitekim yargı bağımsızlığının temel ilkesini
15.12.1985 günlü, 46/146 sayılı kararı ile onaylayan Birleşmiş Milletler Genel
Kurulu “Hakimlik mesleğine, yeterli hukuk eğitimi
görmüş, yetenekli ve kişilikli bireyler seçilecektir. Seçim yönteminde, amaca
aykırı düşüncelerin rol oynamasını engelleyecek tedbirler alınmalıdır.
Hakimlerin seçiminde, bir kişiye karşı ırk, renk,
cinsiyet, din, siyasi veya diğer fikirler, milli veya sosyal menşe ve mal
varlığı gibi düşüncelerle hiçbir ayırım yapılmayacak; ancak hakim adayının ülke
vatandaşı olması şartı, ayrımcılık olarak nitelendirilmeyecektir” ilkesini kabul
etmiştir.
Yine Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi,
Hakimlerin Rolü, Etkinliği ve Bağımsızlığı konusunda
13.10.1994 günlü, 518. toplantısında aldığı kararda da “Hakimlerin mesleki
kariyerlerine ilişkin tüm kararlar objektif kriterlere dayanmalı, hakimlerin
seçimi ve kariyerleri; eğitimsel özelliklerini, dürüstlük, yetenek ve
etkinliklerini de gözeten liyakat esasına göre olmalıdır.” ifadesine yer
vermiştir.
Sözlük anlamı, davranış ve düşünceleri üstüne bilgi
edinmek amacıyla bir kişiyle yapılan sorulu cevaplı görüşme olan mülakat, bilgi
ve liyakati ölçmeyi amaçlayan objektif bir yöntem olmaması nedeniyle
hakim teminatıyla çelişmektedir. Ayrıca, sübjektif
nitelikteki mülakat, yargısal denetime de elverişli olmayıp; yargısal denetim,
sınav kurulunun oluşumu, sınavın yöntemi, maddi hata gibi konularla sınırlı
biçimde yapılabilmektedir.
Bu itibarla hakimlerin
seçiminde sübjektif nitelikteki mülakat yöntemini kabul eden, Adalet
Bakanlığı’na yönetmelik düzenleme yetkisi tanıyarak, mülakatın Adalet Bakanlığı
personelince yapılmasına olanak sağlayan 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar
Kanununun 8. ve 9. maddeleri, Anayasa’nın 140. maddesine, mahkemelerin
bağımsızlığı ve hakim teminatı esasına, hukuk devleti ve eşitlik ilkesine aykırı
düzenlemeler içermektedir.
Mülakatla hakim adayı
atama uygulamasının Anayasa’ya aykırılığı yanında mülakatı yapan kurulun oluşumu
da Anayasa’ya aykırı bulunmaktadır. Yasama ve yürütme organından bağımsız olarak
görev yapması gereken hakimlerin daha mesleğe girişte
yürütme organı tarafından seçilen mülakat kurulu tarafından mülakata tabi
tutulmasının, yargı bağımsızlığı ile bağdaştırılması mümkün değildir. Mülakat
kurulunu oluşturan Adalet Bakanlığı personelinin hakim
ve savcı kökenli olmaları da statüleri itibariyle Adalet Bakanına bağlılıkları,
belli bir hiyerarşi içinde yer almaları nedeniyle yargı bağımsızlığı yönünden
ortaya çıkan sakıncaları gidermemektedir.
Sonuç olarak hakim adaylığına atanabilmek için
yazılı sınavı kazanan kişilerin mülakat sınavına tabi tutulmasının Anayasa’nın 2.,
10., 138. ve 140. maddelerine aykırı olduğu
kanısına varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle ve bir davaya bakmakta olan
mahkemenin, o dava sebebiyle uygulanacak bir kanunun Anayasa’ya aykırı olduğu
kanısına götüren görüşünü açıklayan kararı ile Anayasa Mahkemesi’ne başvurması
gerektiğini düzenleyen 2949 sayılı Kanun’un 28. maddesinin 2. fıkrası gereğince,
2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu’nun 8. maddesinin (ı) bendindeki
“mülakatta başarı göstermek” ibaresiyle, 9. maddesinin son fıkrasında yer alan
“mülakat” ibaresinin Anayasa’nın 2., 10., 138. ve
140. maddelerine aykırı olduğu kanısına ulaşılması nedeniyle Anayasa
Mahkemesi’ne başvurulmasına, bu kuralın Anayasa’ya aykırılığı ve uygulanması
durumunda giderilmesi güç veya olanaksız zararlar doğurabileceği gözetilerek
esas hakkında karar verilinceye kadar yürürlüğünün durdurulmasının
istenilmesine, dosyada bulunan belgelerin onaylı bir örneğinin Anayasa Mahkemesi
Başkanlığı’na gönderilmesine, (…) 31.3.2005 günü oyçokluğu ile karar verildi.”
III - YASA METİNLERİ
A - İtiraz Konusu Yasa Kuralları
24.2.1983 günlü, 2802 sayılı
Hakimler ve Savcılar Kanunu’nun itiraz konusu kuralları da içeren;
1 -
8. maddesinin (ı) bendi şöyledir;
“ı) Yazılı yarışma sınavı ile mülakatta başarı
göstermek,”
2 -
9. maddesinin son fıkrası şöyledir;
“Adayların yarışma sınavı, mülakat ve
stajları ile 8 inci maddenin (g) bendinin uygulanmasına ilişkin hususlar
yönetmelikte düzenlenir.”
B - Dayanılan ve İlgili Görülen Anayasa Kuralları
Başvuru kararında, Anayasa’nın 2.,
10., 138. ve 140. maddelerine dayanılmış, 139. ve 159. maddeleri ise ilgili
görülmüştür.
IV - İLK İNCELEME
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 8. maddesi uyarınca,
Mustafa BUMİN, Haşim KILIÇ, Sacit ADALI, Fulya
KANTARCIO?LU, Ahmet AKYALÇIN, Mehmet ERTEN, Mustafa YILDIRIM, Cafer ?AT, A.Necmi
ÖZLER, Fettah OTO, Serdar
ÖZGÜLDÜR’ün katılmalarıyla 18.5.2005 günü yapılan ilk inceleme
toplantısında, dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine
oybirliğiyle karar verilmiştir.
V - YÜRÜRLÜ?ÜN DURDURULMASI İSTEMİ
24.2.1983 günlü, 2802 sayılı “Hakimler
ve Savcılar Kanunu”nun, 8. maddesinin (ı) bendinde yer alan “...
mülakatta başarı göstermek” ibaresi ile 9. maddesinin
son fıkrasında yer alan “... mülakat ...” sözcüğünün,
koşulları oluşmadığından YÜRÜRLÜKLERİNİN DURDURULMASI İSTEMİNİN REDDİNE,
18.5.2005 gününde OYBİRLİ?İYLE karar verildi.
VI - ESASIN İNCELENMESİ
Başvuru kararı ve ekleri, işin esasına ilişkin
rapor, itiraz konusu Yasa kuralları, dayanılan ve ilgili görülen Anayasa
kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup
incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
Başvuru kararında,
hakimlerin mesleğe ne şekilde kabul edildiklerinin bağımsızlıklarıyla ilgili
olduğu, mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatı esaslarının, hakimlerin
seçiminin tarafsız, objektif ve sadece liyakati ölçmeyi amaçlayan sınavla
yapılmasını gerektirdiği, mülakatın bilgi ve liyakati ölçmeyi amaçlayan objektif
bir yöntem olmaması nedeniyle hakimlik teminatıyla çeliştiği, ayrıca, sübjektif
nitelikteki mülakatın yargısal denetiminin sınav kurulunun oluşumu, sınavın
yöntemi, maddi hata gibi konularla sınırlı biçimde yapılabildiği, yasama ve
yürütme organından bağımsız olarak görev yapması gereken hakimlerin daha mesleğe
girişte yürütme organı tarafından seçilen Kurul’ca mülakata tabi tutulmasının
mahkemelerin bağımsızlığı, hakimlik teminatı ve hukuk devleti ile eşitlik
ilkelerine aykırı olduğu, mülakat kurulunu oluşturan Adalet Bakanlığı
personelinin hakim ve savcı kökenli olmalarının da statüleri itibariyle Adalet
Bakanı’na bağlı olup, belli bir hiyerarşi içinde yer almaları nedeniyle yargı
bağımsızlığı yönünden ortaya çıkan sakıncaları gidermediği, bu nedenlerle itiraz
konusu kuralların Anayasa’nın 2., 10., 138. ve 140.
maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 29. maddesine göre, Anayasa Mahkemesi,
yasaların Anayasa’ya aykırılığı konusunda ilgililer tarafından ileri sürülen
gerekçelere bağlı kalmak zorunda olmadığından itiraz konusu kurallar ilgisi
nedeniyle Anayasa’nın 139. ve 159. maddeleri yönünden de incelenmiştir.
Anayasa’nın 2. maddesinde,
Cumhuriyetin temel nitelikleri arasında sayılan hukuk devleti, insan haklarına
dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, eylem ve işlemleri hukuka
uygun olan, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek
sürdüren, hukuk güvenliğini gerçekleştiren, Anayasa’ya aykırı durum ve
tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, yargı
denetimine açık, yasaların üstünde Anayasa’nın ve yasa koyucunun da uymak
zorunda olduğu temel hukuk ilkeleri bulunduğu bilincinde olan devlettir.
Bu bağlamda, hukuk devletinde yasa
koyucu, yasaların yalnız Anayasa’ya değil, Anayasa’nın da evrensel hukuk
ilkelerine uygun olmasını sağlamakla yükümlüdür.
Hakimlerin görevlerini, yürütme ve yasama organları
dahil, her türlü baskıdan uzak, Anayasa’ya, kanuna ve hukuka uygun olarak
vicdani kanaatlerine göre yerine getirebilmelerini sağlamak için “bağımsız”
olmaları kabul edilmiş, Anayasa’nın 138., 139. ve
140. maddelerinde özel hükümler konulmak suretiyle anayasal güvenceler
getirilmiştir.
Anayasa’nın 138.
maddesinde, “Hakimler, görevlerinde bağımsızdırlar;
Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm
verirler. Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında
mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez;
genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz”, 139. maddesinde de,
“Hakimler ve savcılar azlolunamaz, kendileri istemedikçe Anayasada gösterilen
yaştan önce emekliye ayrılamaz; bir mahkemenin veya kadronun kaldırılması
sebebiyle de olsa, aylık, ödenek ve diğer özlük haklarından yoksun kılınamaz”
denilmiştir. 140. maddenin ikinci fıkrasında ise,
hakimlerin, “mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatı esaslarına
göre görev” ifa edecekleri belirtildikten sonra, üçüncü fıkrasında da,
nitelikleri, atanmaları, hakları ve ödevleri ile fıkrada yazılı diğer konuların
ve özlük işlerinin yine “mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatı
esaslarına göre” kanunla düzenleneceği öngörülmüştür.
Anayasa’nın 159. maddesinde
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun mahkemelerin bağımsızlığı ve
hakimlik teminatı ilkelerine göre kurulması ve görev yapması esası
benimsenmiştir. Aynı maddenin üçüncü fıkrasındaki Kurul’un bu ilkeler
doğrultusunda yerine getireceği görevler, adlî ve idarî yargı
hakim ve savcılarını mesleğe kabul etme ile birlikte
atama ve nakletme gibi diğer özlük hakları konusunda karar verme yetkilerini
kapsamaktadır.
2802 sayılı Yasa’nın 7. maddesinde, adaylık
dönemini geçirip 8. maddesindeki koşullara uygun olarak ehliyet kazanmış
olmadıkça hiç kimsenin hakimlik ve savcılığa
atanamayacağı belirtilmiştir. 8. maddede hakim ve
savcı adaylığına atanabilmek için aranılan nitelikler sayılmıştır. Yasa’nın 9.
maddesinde de hakim ve savcı adaylığına, 8. maddede
belirtilen niteliklere sahip olan ve yazılı yarışma sınavı ile mülakatta başarı
gösterenlerin atanacağı öngörülmüştür.
İtiraz konusu kuralı içeren 8. maddenin (ı)
bendinde yer alan “yazılı yarışma sınavı ile mülakatta başarı göstermek” koşulu
adaylığa atanabilmek için aranılan nitelikler arasındadır. Öte yandan Yasa’nın
itiraz konusu diğer kuralın yer aldığı 9. maddesinin son fıkrasında yarışma
sınavı ve mülakatın uygulanmasına ilişkin hususların yönetmelikte düzenleneceği
öngörülmüştür. Bu durumda Yasa’nın 8. maddesinde belirtilen niteliklere sahip
olan ve düzenlenen yönetmeliğe göre yapılacak yazılı yarışma sınavı ve mülakatta
başarılı olanlar hakim ve savcı adaylığına
atanacaktır.
2802 sayılı Yasa’nın 7. maddesine göre
hakim ve savcı adayları, Devlet Memurları
Kanunu’ndaki Genel İdare Hizmetleri Sınıfında bulunup, hakimlik ve savcılığın
sınıf ve derecelerine dahil değildirler ve haklarında, Devlet Memurları
Kanunu’nun bu Kanuna aykırı olmayan hükümleri uygulanır. Yasa’nın 9. maddesinde,
aynı Yasa’nın 8. maddesinde belirtilen niteliklere sahip olup, yazılı yarışma
sınavı ile mülakatta başarı gösterenlerin Adalet Bakanlığı’nca adaylığa
atanacakları, 10. maddesinde adaylık süresinin 4954 sayılı Türkiye Adalet
Akademisi Kanunu’nun hükümlerine tabi olduğu belirtilmiş, 11. maddesinde adaylar
hakkında düzenlenecek belgeler hakim ve savcı
adayları için ayrıca gösterilmiş, 12. maddesinde de kimi hallerde adaylık süresi
içinde adaylığa son verme işleminin Adalet Bakanlığı’nca yapılacağı
öngörülmüştür. Aynı Yasa’nın 13. maddesinde de, stajını tamamlayan ve mani hali
görülmeyen adayların mesleğe kabullerine, Anayasa’nın 159. maddesine koşut
olarak, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nca karar
verileceği belirtilmiştir. Ayrıca mesleğe kabul, 2461 sayılı
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu’nun 4. maddesinde de Hakimler
ve Savcılar Kurulu’nun görevleri arasında sayılmıştır.
Öte yandan 4954 sayılı Yasa’nın 28. maddesinde,
adli ve idari yargıda hakim ve savcı adaylığına
atananların meslek öncesi eğitim süresinin iki yıl olduğu ve bu eğitim sonunda
yazılı sınavda başarı gösteremeyenlere iki ay içinde bir sınav hakkının daha
tanınacağı; bu sınavda da başarılı olamayanların talepleri halinde Bakanlıkça
merkez veya taşra teşkilatında genel idare hizmetleri sınıfında bir kadroya
atanabileceği, aksi halde bunların adaylığına Bakanlıkça son verileceği
öngörülmüştür.
Anayasa’da yer alan “mahkemelerin bağımsızlığı”, “hakimlik
ve savcılık teminatı” ve “hakimlik ve savcılık mesleği”ne ilişkin ilkeler,
hakimlik ve savcılık mesleğine kabul edilen ve fiilen bu görevi yapan hakim ve
savcılar için öngörülmüştür. Hakimlik ve savcılık ise
ancak Anayasa uyarınca mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatı esaslarına
göre kurulup, görev yapan Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nca mesleğe kabul
etme işlemi ile mümkündür. Mevcut düzenlemeler gözönünde
bulundurulduğunda, adayların mesleğe kabulden önceki dönemde, adaylığa atama
sürecinde Kurul tarafından
hakimlik ve savcılık mesleğine
kabullerinin yapılmamış olması ve adaylık döneminde yargılama faaliyetinde de
bulunmamaları nedeniyle hakim ve savcı statüsünde sayılmaları mümkün
değildir.
Mülakatta başarı göstermek adaylığa atanabilmek
için Yasa ile aranılan koşullar arasında sayılmıştır.
Hakimlik ve savcılık mesleğinin kendine özgü niteliği ve özelliği
gözönünde bulundurularak yasa ile kimi niteliklerin,
koşulların aranması zorunludur. Yazılı sınavdan geçerek yeterli hukuk
bilgisine sahip olduğu kabul edilen aday adaylarının meslek için gerekli olan
genel ve fiziki görünüm, intikal ve kavrama yeteneği gibi özelliklerin
karşılıklı görüşme sonucu saptanabileceği açıktır. Bu nedenle, yazılı yarışma
sınavında başarı gösteren aday adayları arasından en uygun koşulları taşıyanları
seçme olanağı veren mülakatın hakim ve savcı
adaylığına atanabilmek için gerekli görülmesi yasa koyucunun takdir hakkı
içindedir. Mülakatta başarı göstermenin mesleğe kabul aşaması öncesinde adaylık
için bir koşul olarak aranmasının Anayasa’ya aykırılığından söz edilemez.
Öte yandan adayların, hakim
ve savcı statüsünde olmamaları nedeniyle adaylığa
atamada koşul olarak aranılan mülakatın uygulanmasına ilişkin hususların
yönetmelikte düzenlenmesinde de Anayasa’ya aykırı bir yön görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kurallar
Anayasa’nın 2., 138., 139., 140. ve 159. maddelerine
aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
Fulya KANTARCIO?LU bu görüşe katılmamıştır.
İtiraz konusu kuralların Anayasa’nın 10. maddesiyle
bir ilgisi görülmemiştir.
VII - SONUÇ
24.2.1983 günlü,
2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu’nun, 8. maddesinin (ı) bendinde yer
alan “... mülakatta başarı göstermek” ibaresi ile 9.
maddesinin son fıkrasında yer alan “ ... mülakat ...”
sözcüğünün, Anayasa’ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE, Fulya
KANTARCIO?LU’nun karşıoyu
ve OYÇOKLU?UYLA, 7.2.2007 gününde karar verildi.
Başkan
Tülay TU?CU |
Başkanvekili
Haşim KILIÇ |
Üye
Sacit
ADALI |
Üye
Fulya KANTARCIO?LU |
Üye
Ahmet AKYALÇIN |
Üye
Mehmet ERTEN |
Üye
Mustafa YILDIRIM |
Üye
A. Necmi
ÖZLER |
Üye
Serdar ÖZGÜLDÜR |
Üye
Serruh
KALELİ |
Üye
Osman Alifeyyaz
PAKSÜT |
KAR?IOY GEREKÇESİ
2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu’nun 8. maddesinde, adaylığa atanabilmek
için gereken diğer koşulların yanında “mülâkatta başarı
göstermek”de sayılmış; 9. maddesinin son fıkrasında da uygulamaya ilişkin
yönetmelikle düzenlenmesi öngörülen hususlar arasında “mülâkat”da
yer almış, başvuru kararında da söz konusu ibare ve sözcüğün Anayasa’ya aykırı
olduğu ileri sürülmüştür.
2802 sayılı Yasa’nın 9. maddesinin incelenmesinden,
hâkim ve savcı adaylığına atanabilmek için yazılı yarışma sınavı ile mülakatın
Adalet Bakanlığı tarafından yapılacağı, bunların uygulanmasına ilişkin
hususların da yine aynı Bakanlık tarafından çıkarılacak yönetmelikle
düzenleneceği, böylece her iki konuda da Adalet Bakanlığı’nın yetkilendirildiği
anlaşılmaktadır.
Anayasa’nın 140. maddesinin üçüncü fıkrasında,
hâkim ve savcıların nitelikleri, atanmaları, hakları ve ödevleri aylık ve
ödenekleri ile diğer özlük işlerinin mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik
teminatı esaslarına göre kanunla düzenleneceği öngörülmüştür.
Anayasa Mahkemesi’nin E:1990/13, K:1990/30 sayılı
kararında da vurgulandığı gibi, nitelik saptanmaksızın atama işlemi
yapılamayacağından, yargıç ve savcıların nitelikleri, doğal olarak, atamadan
önceki dönemde, bu bağlamda adaylığa atanma ve adaylık süresi içinde
belirlenebilecektir. Buna göre, yargıç ve savcıların diğer özlük haklarıyla
birlikte niteliklerinin de mahkemelerin bağımsızlığı ve yargıçlık güvencesi
esaslarına göre yasa ile düzenleneceğini öngören Anayasa’nın 140. maddesi, hâkim
ve savcı adaylığına atanabilmek için gerekli olan niteliklerin belirlenmesinde
de Anayasal temel oluşturmaktadır. Bu düzenlemeyle Anayasa koyucunun amacının,
yargıç ve savcıların, mesleğe girmek için başvurdukları tarihten başlayarak
yürütme organı karşısında bağımsızlıklarını koruyacak, objektif kurallara bağlı
tutulmalarını sağlamak olduğu açıktır. Devletin temelini oluşturan adaletin
gerçekleştirilmesi, herşeyden önce Anayasa’nın 9.
maddesi uyarınca, Türk Milleti adına yargı yetkisini kullanacak olan bağımsız
mahkemelerin yargıçlarının, idare karşısında yansızlıklarının korunabilmesine
bağlıdır. Hâkim adaylığına atanmanın ilk koşulunu oluşturan yazılı sınav ve
mülâkatın, her türlü etkiden uzak, liyakatı esas
alan nesnelliği sağlayacak yöntemlerle yapılması, Anayasa’nın “Mahkemelerin
bağımsızlığı”, “Hâkimlik ve savcılık teminatı”, “Hâkimlik ve savcılık mesleği”ne
ilişkin 138, 139 ve 140. maddelerinin de gereğidir. Hâkimler ve savcılar için
öngörülen anayasal güvenceleri bu görevlerin fiilen icra edildiği dönemle
sınırlayıp, hâkim ve savcı olarak göreve başlayabilmek için gerekli eğitimin ve
formasyonun alındığı adaylık dönemini ise bunun
dışında tutmak, Anayasa’nın “atama”dan önce
tesbiti gereken niteliklerin belirlenmesi konusunda
da mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarının gözetilmesini
zorunlu kılan temel felsefesi ile bağdaşmamaktadır.
Avrupa Birliği’ne katılım
öncesi stratejinin bir unsuru olan 2005 yılı ilerleme raporunun “Yargı ve Temel
Haklar” bölümünde, yazılı sınavı geçen adayların Adalet Bakanlığı
temsilcilerinden oluşan bir kurul tarafından mülâkata bağlı tutulmalarının,
hâkim ve savcı adaylarının istihdamında Adalet Bakanlığı’nın hatırı sayılır
derecede etkili olmasına imkân tanıdığına; Türkiye’deki üst düzey adli
makamlarca, bu kadar büyük sayıda hâkim ve savcının görevlendirilmesinde Adalet
Bakanlığı’nın sahip olduğu etkinin yargının bağımsızlığını ciddi olarak
zedeleyeceği kaygısı yarattığına dikkat çekilmektedir. Oysa,
hâkim ve savcı güvencesini, niteliklerin belirlenmesinden başlayarak, atanmadan
önceki evreyi de kapsayacak bir bütünlük içinde kurala bağlayan Anayasa’nın 140.
maddesinin, amacı doğrultusunda anlam ve içerik kazandırılması ve buna uygun
düzenlemeler yapılması durumunda, söz konusu eleştirileri dayanaksız kılacak
içeriğe sahip olduğu açıktır.
Yargıçlık mesleğinin hak ve özgürlüklerin
korunmasındaki temel işlevi, Yargıçların sadece bağımsız olmalarının değil, öyle
görünmelerinin de yargının saygınlığı ve güvenilirliği bakımından taşıdığı önem
ve bireylerin adil bir hukuk düzeninin sağlanması bağlamında yargıdan
beklentileri de dikkate alındığında, hâkim ve savcılara tanınan Anayasal
güvencenin hâkim ve savcı adaylarına tanınmadığı ileri sürülemez. Yukarıda
belirtildiği gibi, Anayasa’daki düzenleme biçimi de bu tür bir ayırıma olanak
vermemektedir. Anayasa’nın sözü kadar amacı da önem taşıdığından, yargıyla
ilgili ayrıntı sayılabilecek ölçüdeki kapsamlı düzenlemeler, amaçları da
gözetilerek birlikte değerlendirildiğinde, adalet dağıtımında tek belirleyici
olan “yargı erki” mensuplarının adaylığa alınmalarından başlayarak anayasal
güvence altında bulundukları sonucuna ulaşılmaktadır. Bu güvencenin ise, hâkim
ve savcı adaylarının seçimleri ve kariyerleri konusunda idarenin her türlü
etkisinden uzak sadece hâkimlik mesleğinin gerektirdiği bilgi, yetenek ve
ilkelerin geçerli olduğu likayakata dayanan bir
sistemin benimsenmesini sağlayacağı kuşkusuzdur.
Açıklanan nedenlerle hâkim ve savcıların mesleğe
alınabilmeleri için yapılan seçme sınavlarında Adalet Bakanlığı’nın belirleyici
olması, Anayasa’ya aykırı bulunduğundan dava konusu sözcük ve ibarenin iptali
gerektiği düşüncesiyle çoğunluk görüşüne katılmıyorum.
Üye
Fulya KANTARCIO?LU