Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığından:
ESAS NO : 2010/321
KARAR NO : 2011/53
KARAR TR : 07.03.2011
(Hukuk Bölümü)
Ö Z E T : 1608 sayılı Kanun uyarınca idari para cezası
verilmesine ve 1 kez yasaklanan faaliyetin men'ine ilişkin Belediye Encümen
kararına karşı yapılan itirazın, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.
K A R A R
Davacı : Ç. P.
Vekili : Av. Ö. S. P.,
Av. A. M. Ü.
Davalı : Fatih Belediye
Başkanlığı
Vekili : Av. M.Z. G.
O L A Y : Fatih Belediyesi
Encümeninin 29.12.2009 tarih 804-1 sayılı Kararı ile, Rüstempasa Mahallesi Mısır
Çarşısı içi No. 44 kapı sayılı yerde kuruyemiş alım-satımı yapmakta olan
davacıya, açıkta gıda ürünleri sattığından bahisle 1608 sayılı Kanun’un 1.
maddesi gereğince 140,00.-TL para cezası ve 1 kez yasaklanan faaliyetin men'ine
karar verilmiştir.
Davacı vekili, bu karara karşı adli
yargı yerinde itirazda bulunmuştur.
İSTANBUL 3. SULH CEZA MAHKEMESİ:
08.02.2010 gün D.İş No: 2010/76, K:2010/280 sayı ile; Mahkemelerinin
görevsizliğine, başvurunun 5326 sayılı Yasanın 28/1-b maddesi gereğince reddine
karar vermiş; bu karar kesinleşmiştir.
Davacı vekili bu kez, Fatih Belediyesi
Encümeninin 29.12.2009 tarih 804-1 sayılı Kararı ile, bu karara itiraz üzerine
İdarece tesis edilen bila tarih, bila sayılı Tebellüğ İlmühaberi konulu işlemin
iptali istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.
İSTANBUL 5. İDARE MAHKEMESİ: 08.06.2010
gün E: 2010/179, K: 2010/998 sayı ile, 2576 sayılı yasanın 5.nci maddesinin 1.nci
fıkrasında da İdare Mahkemelerinin, Vergi Mahkemelerinin görevine giren davalar
ile Danıştay da çözümlenecek olanlar dışındaki iptal davaları ile tam yargı
davalarını, tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan
uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinin birinin yürütülmesi için yapılan idari
sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar ve
kanunlarla verilen diğer işleri çözümleyeceğinin hükme bağlandığı; 1608 sayılı
Kanunun 1. Maddesinde; "Belediye meclis ve encümenlerinin kendilerine kanun,
nizam ve talimatnamelerin verdiği vazife ve salahiyet dairesinde ittihaz
ettikleri kararlara muhalif hareket edenlerle belediye kanun ve nizam ve
talimatnamelerinin men veya emrettiği fiilleri isleyenlere veya yapmayanlara
belediye encümenince Kabahatler Kanununun 32 nci maddesi hükmüne göre idari para
cezası ve yasaklanan faaliyetin menine karar verilir. Bu kararda ilgili kişiye
bir süre de verilebilir. " hükmünün yer aldığı; Kabahatler Kanunun İşgal
Başlıklı 38/1. Maddesinde ise; "Yetkili makamların açık ve yazılı izni
olmaksızın meydan, cadde, sokak veya yayaların gelip geçtiği kaldırımları işgal
eden veya buralarda mal satışa arz eden kişiye, belediye zabıta görevlileri
tarafından elli Türk Lirası idari para cezası verilir." Denildiği; dava
dilekçesi ve eklerinin incelenmesinden, dava konusu işlemin 1608 sayılı Kanun
gereğince tesis edilmiş olduğu, anılan kanunun atıfta bulunduğu Kabahatler
Kanunu gereğince tesis edilen işlemlere karşı ise Sulh Ceza Mahkemelerinde dava
açılacağı ,dolayısı ile adli yargının konusuna giren bir işlem olduğunun
anlaşıldığı gerekçesiyle; davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının
15/1-a. maddesi hükmü uyarınca görev yönünden reddine karar vermiş; bu karar
kesinleşmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE :
Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında,
Üyeler: Mahmut BİLGEN, Ramazan TUNÇ, Sıddık YILDIZ, Nüket YOKLAMACIOĞLU,
Muhittin KARATOPRAK ve Sedat ÇELENLİOĞLU’nun katılımlarıyla yapılan 07.03.2011
günlü toplantısında:
l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca
yapılan incelemeye göre;
Uyuşmazlık Mahkemesi Genel Kurulu’nun 11.7.1988
günlü, E:1988/1, K:1988/1 sayılı İlke Kararında, “2247 sayılı Uyuşmazlık
Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun bütünüyle incelenip
değerlendirilmesinden, bu Kanunun uygulanması yönünden 2 nci maddesinin ikinci
fıkrasında yer alan, ‘ceza uyuşmazlıkları’ ibaresinden, savcının ya da şahsi
davacının talebi ile başlayan yargılaması sonunda sanığın mahkumiyetine ya da
beraatine hükmedilebilecek davalarda, askeri ve adli ceza mahkemeleri arasında
çıkan görev ve hüküm uyuşmazlıklarının anlaşılması, bunun dışında kalan tüm
görev uyuşmazlıklarının ‘hukuk uyuşmazlığı’ sayılması gerektiği sonucuna
varılmaktadır. Uygulanması idari organlara bırakılan cezalar, adli nitelikte
olmadığından, bunlar hakkında yapılan itirazlar ya da açılan davalar ‘ceza
davası’ olarak nitelendirilemezler. İdari niteliklerinden dolayı bu davalara
ilişkin görev ve hüküm uyuşmazlıklarının Uyuşmazlık Mahkemesinin Hukuk Bölümünde
incelenip çözümlenmesi gerektiği…” açıkça belirtilmiştir. Bu durum göz önüne
alındığında, olay bölümünde yazılı başvuru konusu görev uyuşmazlığının Hukuk
Bölümünde incelenmesi gerektiği kuşkusuzdur.
Adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı
Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen biçimde “Fatih Belediyesi Encümeninin
29.12.2009 tarih 804-1 sayılı Kararının iptali istemi yönünden” olumsuz görev
uyuşmazlığı doğduğu, idari yargı dosyasının; davacı vekilinin istemi üzerine son
görevsizlik kararını veren Mahkemece 15. maddede belirtilen hükmün aksine,
önceki görevsizlik kararına ilişkin dava dosyası temin edilmeden gönderildiği
görülmekte ise de; Başkanlıkça adli yargı dosyasının da Mahkemesinden
getirtildiği ve sonuçta usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı
anlaşıldığından, görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar
verildi.
II-ESASIN İNCELENMESİ : Raportör-Hakim Taşkın
ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile
dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay
Cumhuriyet Savcısı Dr. İlknur ALTUNTAŞ ile Danıştay Savcısı Mehmet AKKAYA’nın
davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten
sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ :
Dava, davacıya ait işyerinde açıkta
gıda ürünleri satıldığından bahisle 1608 sayılı Kanun’un 1. maddesi gereğince
140,00.-TL para cezası verilmesine ve 1 kez yasaklanan faaliyetin men'ine
ilişkin Fatih Belediyesi Encümeninin 29.12.2009 tarih 804-1 sayılı kararının
iptali istemiyle açılmıştır.
Umuru Belediyeye Müteallik Ahkamı Cezaiye Hakkında 16 Nisan 1340 (1924)
Tarih ve 486 Numaralı Kanunun Bazı Maddelerini Muaddil 15.5.1930 tarih ve 1608
sayılı Kanun’un, 3.1.1940 tarih ve 3764 sayılı Kanun’la değişik 1. maddesi,
“Belediye meclis ve encümenlerinin kendilerine kanun, nizam ve talimatnamelerin
verdiği vazife ve salahiyet dairesinde ittihaz ettikleri kararlara muhalif
hareket edenlerle belediye kanun ve nizam ve talimatnamelerinin men veya
emrettiği fiilleri işleyenlere veya yapmayanlara elli liraya kadar hafif para
cezası tertibine ve üç günden onbeş güne kadar ticaret ve sanat icrasından men’e
ve Türk Ceza Kanununun 536,538,557,559 ve 577. maddeleriyle 553. maddesinin
birinci fıkrasında yazılı cezaları tayine belediye encümenleri salahiyettardır.
Şubelere ayrılan belediyelerde bu cezaları encümen namına ve yerine şube
müdürleri tayin ederler”; 5.7.1934 tarih ve 2575 sayılı Yasa ile değişik 5.
maddesinin birinci fıkrasında, “Ceza kararlarına tebliğ tarihinden itibaren beş
gün içinde mahsus hakimlere ve bulunmayan yerlerde sulh hakimliğine müracaatla
şifahi veya yazılı itiraz olunabilir. İtiraz şifahi ise bir zabıt tutularak
muterize imza ettirilir” denilmekte; 6. maddesinde de, itiraz üzerine tetkikatın
evrak üstünde yapılacağı, itirazlar varit ise hakimin ceza kararını iptal ve
para cezası alınmış ise belediyenin geri vermesine hükmedeceği, itiraz varit
görülmezse kararın tasdik olunacağı, itirazın otuz gün içinde
neticelendirilmesinin mecburi olduğu, Hakimin izahat almak üzere lüzum görürse
muterizi veya vekilini celbederek dinleyebileceği belirtilmekte ve 7. madde ile,
yazılı emir ile bozma yolu saklı kalmak kaydıyla, itiraz sonucunda hakim
tarafından verilecek kararların kesin olduğuna ve temyiz edilemeyeceğine işaret
edilmekte iken Uyuşmazlık Mahkemesi, Yasada sözü edilen “mahsus hakim”
ibaresinden, sadece belediye işleriyle ilgili cezalara yapılan itirazları
çözümlemekle görevli olacak özel hakimlerin amaçlandığı; ancak, mahsus hakimin
bulunmadığı yerlerde sulh hakimliğine başvurulacağının açıkça belirtilmiş olması
karşısında, bu tür cezalara karşı yapılan itirazın görüm ve çözümünün adli yargı
yerinin görevine girdiği sonucuna varmıştır.
1608 sayılı Yasa’nın, 8.2.2008 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan
23.1.2008 gün ve 5728 sayılı Kanun’un 66. maddesi ile değişik 1. maddesinde, “Belediye
meclis ve encümenlerinin kendilerine kanun, nizam ve talimatnamelerin verdiği
vazife ve salahiyet dairesinde ittihaz ettikleri kararlara muhalif hareket
edenlerle belediye kanun ve nizam ve talimatnamelerinin men veya emrettiği
fiilleri işleyenlere veya yapmayanlara belediye encümenince Kabahatler Kanununun
32 nci maddesi hükmüne göre idarî para cezası ve yasaklanan faaliyetin menine
karar verilir. Bu kararda ilgili kişiye bir süre de verilebilir.
Belediye encümeni kararında belli bir fiilin muayyen bir süre
zarfında yapılmasını da emredebilir. Emredilen fiilin ilgili kişi tarafından
yapılmaması hâlinde, masrafları yüzde yirmi zammı ile birlikte tahsil edilmek
üzere belediye tarafından yerine getirilir.
Bu madde
hükümleri ilgili kanunda ayrıca hüküm bulunmayan hâllerde uygulanır” denilmiş,
5728 sayılı Kanun’un 578. maddesinin (g) bendi ile, 15.5.1930 tarihli ve 1608
sayılı Kanun’un 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, ek 1 ve ek 2. maddeleri yürürlükten
kaldırılmıştır. 5728 sayılı Kanun
hükümleri 8.2.2008 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Bu haliyle, 1608 sayılı Yasa’da gerek idari para cezasına, gerekse de bir
kez yasaklanan faaliyetin men'ine ilişkin karara karşı kanun yoluna ilişkin bir
düzenleme yer almamaktadır.
Öte yandan; 30.3.2005 gün ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 6.12.2006
gün ve 5560 sayılı Yasa’nın 31. maddesiyle değiştirilen 3. maddesinde; “ (1) Bu
Kanunun;
a) İdarî yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna
ilişkin hükümleri, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde,
b) Diğer genel hükümleri, idarî para cezası veya
mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımını gerektiren bütün fiiller hakkında,
uygulanır”; 16. maddesinde, “(1) Kabahatler karşılığında uygulanacak olan
idarî yaptırımlar, idarî para cezası ve idarî tedbirlerden ibarettir.
(2) İdarî tedbirler, mülkiyetin kamuya geçirilmesi ve ilgili kanunlarda
yer alan diğer tedbirlerdir”; 19. maddesinde, “(1) Diğer kanunlarda kabahat
karşılığında öngörülen belirli bir süre için;
a) Bir meslek ve sanatın yerine getirilmemesi,
b) İşyerinin kapatılması,
c) Ruhsat veya ehliyetin geri alınması,
d) Kara, deniz veya hava nakil aracının trafikten
veya seyrüseferden alıkonulması,
gibi yaptırımlara ilişkin hükümler, ilgili kanunlarda bu Kanun
hükümlerine uygun değişiklik yapılıncaya kadar saklıdır”; Kanunun “Başvuru yolu”
başlıklı 27. maddesinin 1. fıkrasında ise, “İdari para cezası ve mülkiyetin
kamuya geçirilmesine ilişkin idari yaptırım kararına karşı, kararın tebliği veya
tefhimi tarihinden itibaren en geç onbeş gün içinde, sulh ceza mahkemesine
başvurulabilir. Bu süre içinde başvurunun yapılmamış olması halinde idari
yaptırım kararı kesinleşir” düzenlemeleri yer almıştır.
Bu düzenlemelere göre; Kabahatler Kanunu’nun,
idarî yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümlerinin, diğer
kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde uygulanacağı; diğer kanunlarda
görevli mahkemenin gösterilmesi durumunda ise uygulanmayacağı anlaşılmaktadır.
Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olduğundan, görev konusunda
taraflar için bir müktesep hak doğmayacağı; bu nedenle, yeni bir yasayla kabul
edilen görev kurallarının, geçmişe de etkili olacağı, bilinen bir genel hukuk
ilkesidir.
Davanın açıldığı andaki kurallara göre görevli olan mahkeme, yeni bir
yasa ile görevsiz hale gelmiş ise, (davanın açıldığı anda görevli olan ve fakat
yeni yasaya göre görevsiz hale gelen) mahkemenin görevsizlik kararı vermesi
gerekeceği; ancak, yeni yasadaki görev kuralının, değişikliğin yürürlüğe
girmesinden sonra açılacak davalarda uygulanacağına dair intikal hükümlerinin
varlığı halinde, mahkemece görevsizlik kararı verilemeyeceği açıktır.
Diğer taraftan, dava görevsiz mahkemede açılmış, bu sırada yapılan bir
kanun değişikliği ile görevsiz mahkeme o dava için görevli hale gelmiş ise,
mahkeme, artık görevsizlik kararı veremeyip (yeni kanuna göre görevli hale
geldiği için) davaya bakmaya devam etmesi gerekir.
İncelenen uyuşmazlıkta davacıya,
işyerinde açıkta gıda ürünleri satıldığından bahisle Encümen kararı ile “
Belediye Zabıta Memurları tarafından 2.12.2009 tarih ve 494/21 cilt varak nolu
ceza zaptı ile Rüskem Paşa Mahallesi Mısır Çarşısı içi No:44 kapı sayılı yerde
Çetin Palancıya ait Kuruyemişçiye yapılan kontrolde YAPILAN UYARILARA RAĞMEN
AÇIKTA GIDA ÜRÜNLERİ SATTIĞI görüldüğünden 1608 sayılı Kanununun 1. maddesi
gereğince (5326 sayılı Kabahatler Kanununun 32. maddesi uyarınca) 140,00 TL para
cezası verilmesine, 1 kez yasaklanan faaliyetinin menine Belediye Encümeninin
29.12.2009 tarihli toplantısında oybirliğiyle karar verildi.” denilerek; 1608
sayılı Kanun’un 1. maddesi gereğince 140,00.-TL para cezasının yanında, Kanun’un
aynı maddesine dayanılarak ve bu maddede öngörülen sürelere uygun olarak süresiz
değil, belirli bir süre (bir kez) yasaklanan faaliyetin men'ine karar verildiği,
bu haliyle 5326 sayılı Kanun’un 16. maddesinde belirtilen idari yaptırım
türlerinden olduğu, 1608 sayılı Kanun’da bu idari yaptırımlara karşı itiraz
konusunda görevli mahkemenin gösterilmediği anlaşılmıştır.
Bu durumda, Kabahatler Kanunu’nun 5560 sayılı Kanun’la değişik 3.
maddesinde belirtildiği üzere, idari yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna
ilişkin hükümlerinin, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde
uygulanacağı nedeniyle, görevli mahkemenin belirlenmesinde 5326 sayılı Yasa
hükümleri dikkate alınacağından, para cezası verilmesi ve 1 kez yasaklanan
faaliyetin men'i kararlarına karşı açılan davanın görüm ve çözümünde, anılan
Kanunun 27. maddesinin (1) numaralı bendi uyarınca adli yargı yerinin görevli
olduğu sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle, Sulh Ceza Mahkemesince verilen görevsizlik
kararının kaldırılması gerekmiştir.
SONUÇ : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle
İstanbul 3. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 08.02.2010 gün ve D.İş.No: 2010/76, K:
2010/280 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 07.03.2011 gününde Üye
Sıddık YILDIZ’ın KARŞIOYU ve OYÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.
AZLIK
OYU
Uyuşmazlık, davacıya ait işyerinde
açıkta gıda ürünleri satıldığından bahisle 1608 sayılı Kanun’un 1. maddesi
gereğince 140,00.-TL para cezası verilmesine ve 1 kez yasaklanan faaliyetin
men'ine ilişkin Fatih Belediyesi Encümeninin 29.12.2009 tarih 804-1 sayılı
kararının iptali isteminden kaynaklanmıştır.
Umuru Belediyeye Müteallik Ahkamı Cezaiye Hakkında 16 Nisan 1340 (1924)
Tarih ve 486 Numaralı Kanunun Bazı Maddelerini Muaddil 15.5.1930 tarih ve 1608
sayılı Yasanın 3.1.1940 tarih ve 3764 sayılı Yasayla değişik 1. maddesinde;
"Belediye meclis ve encümenlerinin kendilerine kanun, nizam ve talimatnamelerin
verdiği vazife ve salahiyet dairesinde ittihaz ettikleri kararlara muhalif
hareket edenlerle belediye kanun ve nizam ve talimatnamelerinin men veya
emrettiği fiilleri işleyenlere veya yapmayanlara elli liraya kadar hafif para
cezası tertibine ve üç günden onbeş güne kadar ticaret ve sanat icrasından men'e
ve Türk Ceza Kanununun 536, 538, 557, 559 ve 577 'nci maddeleriyle 553 'üncü
maddesinin birinci fıkrasında yazılı cezaları tayine belediye encümenleri
salahiyettardır. Şubelere ayrılan belediyelerde bu cezaları encümen namına ve
yerine şube müdürleri tayin ederler." hükmü; 5.7.1934 tarih ve 2575 sayılı Yasa
ile değişik 5. maddesinin birinci fıkrasında ise; "Ceza kararlarına tebliği
tarihinden itibaren beş gün içinde mahsus hakimlere ve bulunmayan yerlerde sulh
hakimliğine müracaatla şifahi veya yazılı itiraz olunabilir. İtiraz şifahi ise
bir zabıt tutularak muterize imza ettirilir." hükmü yer almıştır.
1608 sayılı Yasanın, 8.2.2008 tarih ve 26781 sayılı Resmi Gazetede
yayımlanan 23.1.2008 tarihli ve 5728 sayılı Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla
Çeşitli Kanunlarda ve Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Yasanın
66. maddesi ile değişik 1. maddesinde; "Belediye meclis ve encümenlerinin
kendilerine kanun, nizam ve talimatnamelerin verdiği vazife ve salahiyet
dairesinde ittihaz ettikleri kararlara muhalif hareket edenlerle belediye kanun
ve nizam ve talimatnamelerinin men veya emrettiği fiilleri işleyenlere veya
yapmayanlara belediye encümenince Kabahatler Kanununun 32 nci maddesi hükmüne
göre idari para cezası ve yasaklanan faaliyetin menine karar verilir. Bu kararda
ilgili kişiye bir süre de verilebilir.
Belediye encümeni kararında belli bir fiilin muayyen bir süre zarfında
yapılmasını da emredebilir. Emredilen fiilin ilgili kişi tarafından yapılmaması
halinde, masrafları yüzde yirmi zammı ile birlikte tahsil edilmek üzere belediye
tarafından yerine getirilir.
Bu madde hükümleri ilgili kanunda ayrıca hüküm bulunmayan hallerde
uygulanır." hükmü yer almış; 5728 sayılı Yasanın 578. maddesinin (g) bendi ile
de, 1608 sayılı Yasanın 3., 4., 5., 6., 7., 8., 9., 10., ek 1. ve ek 2.
maddeleri yürürlükten kaldırılmıştır. 5728 sayılı Yasa hükümleri ise 8.2.2008
tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Bu haliyle, 1608 sayılı Yasada idari para cezasına ve faaliyetten men
kararına karşı kanun yoluna ilişkin bir düzenleme yer almamaktadır.
31.3.2005 tarih ve 25772 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe
giren 5326 sayılı Kabahatler Yasasının "Genel kanun niteliği" başlıklı 6.12.2006
tarihli ve 5560 sayılı Yasa ile değişik 3. maddesinde;"(1) Bu Kanunun; a) İdari
yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümleri, diğer kanunlarda
aksine hüküm bulunmaması halinde, b) Diğer genel hükümleri, idari para cezası
veya mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımını gerektiren bütün fiiller hakkında
uygulanır. " hükmü yer almıştır.
Aynı Yasanın "Saklı tutulan hükümler" başlığını taşıyan 19. maddesinde
de; (1) Diğer kanunlarda kabahat karşılığında öngörülen belirli bir süre için;
a) Bir meslek ve sanatın yerine getirilmemesi,
b) İşyerinin kapatılması
c) Ruhsat veya ehliyetin geri alınması,
d) Kara, deniz veya hava nakil aracının trafikten veya seyrüseferden
alıkonulması,
Gibi yaptırımlara ilişkin hükümler, ilgili kanunlarda bu Kanun
hükümlerine uygun değişiklik yapılıncaya kadar saklıdır" denilmek suretiyle
işyerinin kapatılması konusunda geçici istisna getirilmiştir.
Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olduğundan, görev konusunda
taraflar için bir müktesep hak doğmayacağı; bu nedenle, yeni bir yasayla kabul
edilen görev kurallarının, geçmişe de etkili olacağı, bilinen bir genel hukuk
ilkesidir.
Davanın açıldığı andaki kurallara göre görevli olan mahkeme, yeni bir
yasa ile görevsiz hale gelmiş ise, ( davanın açıldığı anda görevli olan fakat
yeni yasaya göre görevsiz hale gelen) mahkemenin görevsizlik kararı vermesi
gerekeceği; ancak, yeni yasadaki görev kuralının, değişikliğin yürürlüğe
girmesinden sonra açılacak davalarda uygulanacağına dair intikal hükümlerinin
varlığı halinde, mahkemece görevsizlik kararı verilemeyeceği açıktır.
Bu durumda, 1 kez yasaklanan faaliyetin men'ine ilişkin kararın, idari
davaya konu edilebilecek kesin ve yürütülmesi zorunlu idari bir işlem olduğu ve
5326 sayılı Yasanın 19. maddesinde işyerinin kapatılmasına ilişkin hükümlerin
geçici istisnalar içinde sayıldığı hususu
da dikkate alındığında; 1 kez yasaklanan faaliyetin men'ine ilişkin
davaya bakma görevi idare mahkemesine ait olmaktadır.
Davanın para cezasının iptali istemli kısmına gelince;1.6.2005 tarihinde
5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun yürürlüğe girmesi üzerine Uyuşmazlık Mahkemesi
Hukuk Bölümü'nce sözü edilen Kanunun diğer kanunlarda düzenlenen idari
yaptırımlar ile bunlara karşı yapılacak itirazlara ilişkin görev hükümleri
üzerindeki etkisinin incelenmesi sonucunda; diğer kanunlarda düzenlenen idari
yaptırımın dayanağı olan yasanın amacı dikkate alınarak; Kabahatler Kanunu'nun
1.,2.,16. ve 19. maddelerinde belirtilen koşulları taşıması, 27. maddesinin (1)
numaralı bendinde belirtilen idari yaptırımlardan olması halinde, idari para
cezaları ve mülkiyetin kamuya geçirilmesine ilişkin olanlarına karşı 1.6.2005
tarihinden sonra yapılacak itirazlarda sulh ceza mahkemelerinin genel görevli
kılındığına ve bu nedenle doğan görev uyuşmazlıklarında adli yargı yerinin
görevli bulunduğuna karar verilmiştir.
Daha sonra, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun "Genel kanun niteliği"
başlıklı 3. maddesi, Anayasa Mahkemesi'nin 1.3.2006 gün ve E:2005/108, K:2006/35
sayılı kararıyla iptal edilmiş; 22.7.2006 gün ve 26236 sayılı Resmi Gazete'de
yayımlanan gerekçeli karar ile iptal hükmünün, kararın Resmi Gazete'de
yayımlanmasından başlayarak altı ay sonra yürürlüğe girmesine karar verilmiş;
yasama organı tarafından iptal hükmü doğrultusunda yasal düzenleme yapılmadığı
süreçte, anılan madde hükmünün yürürlükte bulunduğu düşüncesiyle, aynı
doğrultuda karar verilmeye devam edilmiş; yasama organı tarafından Anayasa
Mahkemesince verilen altı aylık süre içinde iptal hükmü doğrultusunda yasal
düzenleme yapılması halinde ise, işaret edilen yargı yerinin yeni düzenlemenin
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren görevli olacağı, belirtilmiştir.
Son olarak, 30.3.2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun 3 üncü
maddesini değiştiren 6.12.2006 günlü, 5560 sayılı Yasa'nın 31.maddesinde "(1) Bu
Kanunun;
a) İdari yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümleri, diğer
kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde,
b) Diğer genel hükümleri, idari para cezası veya mülkiyetin kamuya
geçirilmesi yaptırımını gerektiren bütün fiiller hakkında,
uygulanır." denilmiştir.
Aynı Kanunun 27. maddesine, 5560 sayılı Kanun ile eklenen sekizinci
fıkrada ise; idari yaptırım kararının verildiği işlem kapsamında aynı kişi ile
ilgili olarak idari yargının görev alanına giren kararların da verilmiş olması
halinde; idari yaptırım kararına ilişkin hukuka aykırılık iddialarının, bu
işlemin iptali talebiyle birlikte idari yargı merciinde görüleceği kurala
bağlanmış, bu maddenin gerekçesinde de bu hükümle, Kabahatler Kanunundaki
düzenlemelerin ortaya çıkardığı bağlantı sorununa çözüm getirilmesinin
amaçlandığı ifade edilmiştir.
19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren bu düzenlemeye göre, Kabahatler
Kanunu'nun; idari yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümlerinin,
diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde uygulanacağı; diğer kanunlarda
görevli mahkemenin gösterilmesi durumunda ise uygulanmayacağı, ancak; idari
yaptırım kararının verildiği işlem kapsamında aynı kişi ile ilgili olarak idari
yargının görev alanına giren kararların da verilmiş olması halinde; idari
yaptırım kararına ilişkin hukuka aykırılık iddialarının, işlemin iptali
talebiyle birlikte idari yargı merciinde görüleceği anlaşılmaktadır.
İncelenen uyuşmazlıkta, öngörülen idari para cezasının 5326 sayılı
Kanunun 16. maddesinde belirtilen idari yaptırım türlerinden biri olduğu; ancak,
idari para cezasına konu işlem kapsamında aynı kişi ile ilgili olarak idari
yargının görev alanına giren bir karar (1 kez yasaklanan faaliyetin men'i
kararı) da verildiği ve birlikte dava konusu edildiği anlaşıldığından; idari
para cezasına ilişkin kararın hukuka aykırılığı iddiasının da idari yargı
yerinde görüleceği kuşkusuzdur.
Açıklanan nedenlerle, uyuşmazlığın
idari yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği oyu ile aksi yönde oluşan karara
katılmıyorum.