|
|
|
|
c) Harcama Yetkisinin Devri Halinde Sorumluluk imar hukuku
Türkiyenin imar hukukçusu
Yeni Sayfa 1
5018 sayılı
Kanunun 31’inci maddesinin birinci fıkrasında, harcama yetkilisi, “Bütçeyle
ödenek tahsis edilen her bir harcama biriminin en üst yöneticisidir” şeklinde
tanımlanmış, dördüncü fıkrasında, genel yönetim kapsamındaki kamu idarelerinde
merkez ve merkez dışı birimler ve görev unvanları itibarıyla harcama
yetkililerinin belirlenmesine, harcama yetkisinin bir üst yönetim kademesinde
birleştirilmesine ve devredilmesine ilişkin usul ve esasların Maliye
Bakanlığınca belirleneceği öngörüldükten sonra, harcama yetkisinin
devredilmesinin, yetkiyi devredenin “idari sorumluluğunu” ortadan kaldırmayacağı
hükme bağlanmıştır.
5018 sayılı Kanunun 31’inci maddesinin dördüncü fıkrası hükmünden, doktrinde
imza yetkisi olarak adlandırılan yönetsel uygulama kapsamında bir devir anlamı
çıkartılamayacağı gibi, yetkiyi devredenin idari sorumluluğunu kaldırmayacağına
dair hükümde geçen idari sorumluluğun, mali sorumluluğu da içerdiği varsayımıyla
yetkiyi devredenle devralanın Sayıştay’a karşı birlikte sorumlu tutulmaları,
başka bir deyişle harcama yetkilerini devretmeleri halinde dahi, harcama
yetkililerinin mali sorumluluklarının devam ettiği sonucu da çıkartılamaz.
Zira yetki devri
ve imza yetkisi tanınması ayrı ayrı kavramlardır. Yetki devrinde, yetkisini
devreden, yetki devri kaldırılıncaya kadar devrettiği yetkisini kullanamaz,
yapılan işlem kendisine yetki devredilenin işlemidir. Karar alma yetkisi,
devreden makamdan çıkıp devredilen makama geçmektedir. Bir makam veya görevlinin
ödevlerinden bir kısmını bilgisi dahilinde ve karar alma yetkisi kendisinde
kalmak üzere başkasına yaptırarak yükünü hafifletmesi anlamındaki imza yetkisi
tanınması, yetki devri değildir. Bunun içindir ki, imza yetkisi tanınmasında,
yetki tanıyanın sorumluluğu devam eder. Ancak, 31’inci maddenin dördüncü
fıkrasında, kanundan kaynaklanan ve idari karar ve onayla yapılan yetki devri
ayırımı yapılmadan sadece yetki devrinden bahsedilmektedir. Kanunda imza
yetkisinin tanınmasından değil, açıkça harcama yetkisinin devrinden söz
edilmektedir. Bu yetki devrinin, imza yetkisi olarak değerlendirilmesine olanak
verecek en ufak bir ipucu dahi yoktur. Nitekim Maliye Bakanlığınca bu fıkraya
dayanılarak çıkarılan 1 seri numaralı Harcama Yetkilileri Hakkında Genel
Tebliğde de mesele bu şekilde değerlendirilerek harcama yetkisinin devrinden söz
edilmiştir. Bunun gibi 5.5.2005 tarihli ve 5345 sayılı Gelir İdaresi
Başkanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanunun 25’inci maddesinde, harcama
yetkisinin, 5018 sayılı Kanunun 31’inci maddesinde belirtilen usûl ve esaslar
çerçevesinde vergi dairesi başkanlığınca kısmen veya tamamen grup müdürlüklerine
veya vergi dairesi müdürlüklerine devredilebileceği hüküm altına alınmıştır.
Literatürde de yetki devri halinde, yapılan işlemin yetki devredilenin işlemi
olduğu ve dolayısıyla bu işlemden doğan sorumluluğun yetki devredilen makama
geçtiği genel kabul gören bir husustur.
3046 sayılı Bakanlıkların Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun 38’inci
maddesinde yetki devrinin, yetki devreden amirin sorumluluğunu kaldırmayacağı
belirtilmekte ise de, 5018 sayılı Kanun, 3046 sayılı Kanuna göre özel kanun
niteliğindedir. Ayrıca, 3046 sayılı Kanunun “Sorumluluk ve Yetkiler” başlıklı
üçüncü kısmında yer alan anılan 38’inci maddede geçen sorumluluk, aynı Kanunun
“Yöneticilerin sorumlulukları” başlıklı 34’üncü maddesinde, yöneticilerin,
yapmakla yükümlü oldukları görevleri, bakanlık emir ve direktifleri yönünde
mevzuata, plan ve programlara uygun olarak düzenlenmesi ve yürütülmesinden bir
üst kademeye karşı sorumlu olduklarına ilişkin hiyerarşik veya idari sorumluluk
olup, 5018 sayılı Kanunun 31’inci maddesinin, harcama yetkisinin
devredilmesinin, devredenin idari sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağına ilişkin
dördüncü fıkrasıyla aynı paraleldedir.
Anılan 31’inci
maddenin harcama yetkisinin devri halinde idarî sorumluluğun sürmesini öngören
hükmü, işin tabiatına da uygundur. Zira, 5018 sayılı Kanunun üst yöneticilerin
hesap verme sorumluluğuna ilişkin 11’inci maddesinin son fıkrasında, üst
yöneticilerin, bu sorumluluğun gereklerini harcama yetkilileri, mali hizmetler
birimi ve iç denetçiler aracılığıyla yerine getireceklerinin belirtilmiş olması
karşısında, harcama yetkililerinin idari sorumluluklarının sürmesi, işin
gereğinden kaynaklanmaktadır. Harcama yetkisini devreden harcama yetkilisinin
mali sorumluluğunun bulunmaması, 5018 sayılı Kanunla öngörülen mali sorumluluk
sisteminin de doğal bir sonucudur. 5018 sayılı Kanundan önceki mevzuatımızda
mali sorumluluk için yegâne şart, mevzuata aykırılık olup, buna ilaveten zarar,
kusur gibi başkaca bir şart öngörülmemiştir. Sorumlulukta sadece mevzuata
aykırılığın yeterli sayıldığı bu sistem, 5018 sayılı Kanunla değiştirilmiş
bulunmaktadır. Gerçekten, bu Kanunun 71’inci maddesinde, “Kamu zararı; kamu
görevlilerinin kasıt, kusur veya ihmallerinden kaynaklanan mevzuata aykırı
karar, işlem veya eylemleri sonucunda kamu kaynağında artışa engel veya
eksilmeye neden olunmasıdır” şeklinde tanımlanarak kamu zararının
belirlenmesinde esas alınacak unsurlar a-g işaretli bentlerde sayılmıştır. Gerek
bu madde gerek diğer maddeler nazara alındığında 5018 sayılı Kanuna göre mali
sorumluluğun şartları şöylece sıralanabilir:
- Kamu görevlilerinin kasıt, kusur veya ihmallerinden kaynaklanan mevzuata
aykırı karar, işlem, eylem bulunmalıdır.
-Ortada bir kamu zararı olmalıdır.
-Mevzuata aykırı
karar, işlem ve eylemle zarar arasında bir illiyet olmalıdır.
Bu yeni
sorumluluk sisteminde objektif kusursuz sorumluluk anlayışından vazgeçilmiş
bulunulmaktadır.
Harcama yetkilisinin, harcama yetkisini devretmesi halinde harcama yetkisi,
devralana geçtiğinden harcama yetkisine ilişkin karar, işlem ve eylemler devir
alan tarafından gerçekleştirilmekte, yetkisini devreden harcama yetkilisinin
mevzuata aykırı karar alması, işlem yapması veya eylemde bulunması söz
konusu olmamaktadır.
Yetkisini devretmek suretiyle harcama sürecinin dışında kalan harcama
yetkilisinin kasıt, kusur veya ihmalinden de söz edilmesi mümkün
bulunmamaktadır. Mevzuata aykırı karar, işlem veya eylemi bulunmayan kasıt,
kusur veya ihmali söz konusu olmayan ve bu haliyle herhangi bir zarar ika etmesi
de mümkün olmayan harcama yetkilisine malî sorumluluk yüklenmesi mümkün
bulunmamaktadır. Harcama yetkilisinin bu durumda sorumlu tutulması, hem 5018
sayılı Kanunla hem de hukukun genel ilkeleriyle bağdaştırılamaz.
5018 sayılı Kanunun anılan maddesinin dördüncü fıkrasının harcama yetkisinin
devrinin yetkiyi devredenin idari sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağı yolundaki
hükmünde geçen idari sorumluluğun, mali sorumluluğu da içerdiği söylenemez. Zira
“idari sorumluluk” ve “mali sorumluluk” ayrı kavramlar olup, idari sorumluluk,
mali sorumluluğu içermemektedir. Gerçekten 5018 sayılı Kanunun Türkiye Büyük
Millet Meclisinde görüşülmesi sırasında düzenlenen Plan ve Bütçe Komisyonu
raporunda “malî yönetim alanında siyasi, idari ve mali sorumluluk birbirinden
ayrılmakta, … harcama yetkilisinin, malî yönden yaptığı harcamaların mevzuata
uygunluğundan, yönetsel yönden ise verimlilik, etkinlik ve tutumluluk ilkeleri
çerçevesinde sorumluluğu düzenlenerek görev, yetki ve sorumluluklar açık bir
şekilde ortaya konulmakta, yetki-sorumluluk dengesi yeniden kurulmaktadır”
denilmek suretiyle idari ve mali sorumluğun ayrı sorumluluk türleri olduğu
açıkça ifade edilmiştir. Sayıştay açısından mali sorumluluğun bir tazmin
sorumluluğu olmasına karşın, 31’inci maddenin dördüncü fıkrasında geçen idarî
sorumluluk, 657 sayılı Kanunun 10’uncu maddesi anlamında, Devlet memurlarının,
amiri oldukları kuruluş ve hizmet birimlerinde kanun, tüzük ve yönetmeliklerle
belirlenen görevleri zamanında ve eksiksiz olarak yapmaktan ve yaptırmaktan,
maiyetindeki memurları yetiştirmekten, hal ve hareketlerini takip ve kontrol
etmekten görevli ve sorumlu olduklarına dair yönetsel bir sorumluluktur. Bahse
konu 31’inci maddenin dördüncü fıkrasında harcama yetkisinin devrinin idari
sorumluluğu kaldırmayacağı belirtilmektedir. Bunun mefhumu muhalifinden harcama
yetkisinin devri halinde, devredenin mali sorumluluğunun ortadan kalktığı
anlaşılmaktadır. Gerçekten Kanun Koyucu, harcama yetkisinin devri halinde mali
sorumluluğun da sürmesini amaçlamış olsaydı, pekâlâ mali ve idari sorumluluğun
ortadan kalkmayacağını açıkça ifade eder ya da yetki devrinin kapsayıcı şekilde
sorumluluğu ortadan kaldırmayacağını belirtmekle yetinebilirdi. Bu yapılmamış,
sadece idari sorumluluğun ortadan kalkmayacağına vurgu yapılmıştır. Dolayısıyla,
harcama yetkisinin devredilmesi, yetkiyi devredenin idari sorumluluğunu
kaldırmamakla birlikte, yetkiyi devreden harcama yetkilisinin malî sorumluluğunu
ortadan kaldırmaktadır. Bu nedenlerle, harcama talimatının kullanılmasından
doğan sorumluluğun, harcama yetkisinin devredildiği görevliye ait olması
gerektiğine çoğunlukla,
| |