imar

İmar Hukukçusundan Güncel Makaleler (imar)

imar hukuku (imar planları, arazi ve arsa düzenlemesi, kaçak yapı para cezası, inşaat ruhsatı vb.)dava dilekçe örnekleri

Tasnif edilmiş Danıştay Altıncı Dairesi İçtihatları

Danıştay imar ve imar hukuku içtihatları

imar hukuku ile ilgili terimler ve tanımlar


İmar Hukukçusu. Toki'den Ucuz Konut Satışı Devam Ediyor

+Hatalı ödemelerin geri alınması

+
18 uygulaması,

+
Danıştay içtihadı birleştirme kurulu kararı yargı kararının yerine getirilmemesi

+
Belediyelerin internet adresleri (web)

+
Görev tazminatı ile ilgili haberler

+
Konut finansmanı sistemine ilişkin çeşitli kanunlarda değişiklik yapılması hakkı

+
Toki'nin satılık evlerine yoğun talep var.

+
18. Madde uygulamasında hukuka aykırılık nedenleri imarhukukcusu cafer ergen

+Eski Haberler

+
2577 sayılı İYUK 7. Madde ile ilgili Danıştay İçtihatları

+657 sayılı Yasa uyarınca verilen uyarma ve kınama cezalarına karşı yargı yolu

+Radyoloji personelinin çalışma (mesai) saatleri

+
5018 sayılı Kamu Mali Yönetim ve Kontrol Kanunu kapsamında Sayıştay Genel Kurulunun 14.6.2007 tarih ve 5189/1 sayılı kararı.

· ANAYASA MAHKEMESİNİN "YÜRÜRLÜ?Ü DURDURMA" KARARLARI

· ANAYASA MAHKEMESİNE İPTAL İSTEMİYLE YAPILAN BA?VURULAR ÜZERİNE VERİLEN KARARLAR

· İmar Hukuku Terimleri Sözlüğü

· idare hukukcusu (idare hukuku)

idari yargı
İdari yargıda (İdare Mahkemelerinde) açılacak yürütmeyi durdurma istekli iptal ve tam yargı dava dilekçesi örneğini görmek için buraya tıklayınız.

İmar

Tüm içeriği görmek için tıklayınız

İdare Hukuku

İDARE HUKUKU

imarhukukcusu.com tüm haberler

imar, Eski Haberler
21.09.12
· İmarda kısıtlılık sorunu sona eriyor (5 Yıl ile sınırlandırıldı)
16.09.12
· imar planları ve imar uygulamaları nedeniyle ücret
08.09.12
· Tazminat davasının süreaşımı nedeniyle reddi halinde maktu avukatlık ücreti
· İlan edilmeksizin uygulamaya konulan bir imar planının şekil eksikliği nedeniyle
· Davanın niteliği itibariyle mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmas
· Özel parselasyon ile belirlenmiş bulunan umumi hizmet alanları
· İmar planı ile notu arasında birbirine aykırı hususların bulunması
· 5 yıllık inşaat ruhsatı süresi içinde yapı kullanma izin belgesi alınmaması hali
12.05.12
· Deprem nedeniyle oluşan zararda belediyenin kusursuz sorumluluğu yoktur
10.05.12
· Tapulu yerdeki yapı ruhsattsız da olsa 32. madde işletilmemişse tazminat gerekir
· Yeşil alan için yapılan bağış da DOP tan düşülür.
14.04.12
· Bam Adli Yargı Adalet Komisyonlarınca Bilirkişi Listelerinin Düzenlenmesi Hakkın
· Yapı Denetimi Uygulama Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
· Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
06.04.12
· Anayasa Mahkemesi’ne Göre 3194/42. Maddesinin Üçüncü Fıkrası (32 md)
· 42. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “…32…” ibaresi
01.04.12
· belediyelerin mimari projelerde meslek odasından ayrıca "proje onay belgesi" ist
· 125 nolu Danıştay Dergisi imar hukuku içtihatları
23.03.12
· Köy yerleşik alanı ve civarında imar yetkisi
· Yoldan İhdasen Oluşan Taşınmazlar Hakkında Yorum
· Anayasa Mahkemesi Kararı (Yoldan İhdas)
11.03.12
· Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı
05.03.12
· Çoğaltılmış Fikir Ve Sanat Eserlerini Derleme Kanunu
14.02.12
· Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Hakkında Kanun Tasarısı
21.12.11
· Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi (21 Aralık 2011-28149)
· İmar Davaları Kitabı Üçüncü Baskı 2011
06.12.11
· İmar hukuku içtihatları (Danıştay Dergisi 124)
23.10.11
· 3194 sayılı Kanunun 5940 sayılı Kanunla değişik 42. maddesi uyarınca para cezası
· 1608 sayılı Kanun uyarınca idari para cezası verilmesine ve 1 kez yasaklanan faa
· Bedele Dönüştürülen Paya Takdir Edilen Karşılığın Artırılması Davası
· Cedit-Erenler-Topçular-28 Haziran Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Proje Alanı
09.09.11
· Her proje için müellif sicil durum belgesi alınması zorunlu
12.08.11
· Valilik görüşü alınmadığı gerekçesiyle yıkılamayacağı
· İmar planının yürütmesinin durdurulması üzerine yapının mühürlenmesi
· Ticaret alanında akaryakıt istasyonu yapılamaz
· müellif sicil durum belgesi ibraz edilmeden yapı ruhsatında hukuka uyarlık bulun
· Tadilat ruhsatının kat irtifakı sahibi kişilerin imzası, bu kişiler tarafından v
· 2981 sayılı Yasanın 10/b alanında 3194 sayılı Kanunun 18. madde uygulamasında DO
· Mutlak tarım arazileri
01.08.10
· www.idarehukuku.net Türkiye'nin İdare Hukuku - İdari Yargı Bilgilerine hoşgeldin
29.06.10
· Belediye Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
17.04.10
· Kaplıca izinlerini artık Valilikler verecek. Bakanlık yetkiyi devretti.
10.04.10
· Yeni imar para cezası hükümleri önceki (Kaçak yapı suçlarına) uygulanmaz.
08.04.10
· 3194/18 uyg. yapılmayan alanda kamulaştırma yapılabilir
03.04.10
· Nazım imar planının yürürlükteki 1/100000 ve 1/50000 ölçekli planlara uygun olma
28.01.10
· İmar planı ve inşaat ruhsatı iptali üzerine tazminat dava açma süresi
· Plan değişikliği isteminin reddi yolundaki işlemin değil doğrudan planın iptalin
· Planlı bir bölgede arazi ve arsa düzenlemesi yapılmadan kamulaştırma yapılması
· Dolgu alanında plan yapılabilmesi
· Binanın hukuken en son bittiği tarih

Eski Haberler

İmar hukuku ile ilgili Kanunlar

+imar kanunu (3194)
+il özel idaresi kanunu (5302)
+belediye kanunu (5393)
+büyükşehir belediyesi kanunu(5216)
+kamulaştırma kanunu (2942)
+kültür ve tabiat varlıklarını koruma kanunu (2863)

+yıpranan tarihi ve kültürel taşınmaz varlıkların yenilenerek korunması ve yaşatılarak kullanılması hakkında kanun (5366)
+yapı denetimi hakkında kanun (4708)
+gecekondu kanunu (775)
+imar ve gecekondu af kanunu (2981/3290)

İMAR HUKUKU İLE İLGİLİ YÖNETMELİKLER

+belediyeler tip imar yönt.
+imar affı yönetmeliği
+plansız alanlar yönt.
+plan yapım yönt.
+koruma amaçlı im. pln. yönt.
+kıyı kanunu uyg. yönt.
+tarım alanları yönt.
+karayolları kenarlarında..yönt.
+18. madde uygulama yönt.
+plan müellifleri yönt.
+gecekondu yönetmeliği

+imar ile ilgili tüm yönet.

SOSYAL SİGORTALAR VE GENEL SA?LIK SİGORTASI KANUNU

Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Mevuzatı

idare hukuku (Danıştay) içtihatları

İdare hukuku İçtihatları

idare hukuku, iptal ve tazminat davası

İdari Yargıda (İdare Mahkemelerinde) açılacak Yürütmenin Durdurulması istekli iptal ve tazminat dava dilekçe örneği için tıklayınız.

İMAR

imar
içtihatları

Ankara Bölge İdare Mahkemesi

İstanbul Bölge İdare Mahkemesi
Ankara Bölge İdare Mahkemesi
Konya Bölge İdare Mahkemesi
Aydın Bölge İdare Mahkemesi
Edirne Bölge İdare Mahkemesi
Manisa Bölge İdare Mahkemesi
Ordu Bölge İdare Mahkemesi
Van Bölge İdare Mahkemesi
Zonguldak Bölge İdare Mahkemesi
Sakarya Bölge İdare Mahkemesi
Samsun Bölge İdare Mahkemesi
Antalya Bölge İdare Mahkemesi
Gaziantep Bölge idare Mahkemesi
Denizli Bölge İdare Mahkemesi
Adana Bölge İdare Mahkemesi
İzmir Bölge İdare Mahkemesi
Erzurum Bölge İdare Mahkemesi
Eskişehir Bölge İdare Mahkemesi
Diyarbakır Bölge İdare Mahkemesi
Bursa Bölge İdare Mahkemesi
Malatya Bölge İdare Mahkemesi
Sivas Bölge İdare Mahkemesi
Kayseri Bölge İdare Mahkemesi
Trabzon Bölge İdare Mahkemesi
İdari Yargı (İDARE HUKUKU) Kitapları (Yayınları)
Bölge İdare Mahkemelerinin İnternet (Web) Adresleri - Sayfaları
BÖLGE İDARE MAHKEMELERİNİN İTİRAZ MERCİLERİ
Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun
Devlet Memurları Kanunu
Danıştay Kanunu
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası
İdari Yargılama usulü Kanunu
Hakimler ve Savcılar Kanunu
399 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüslerinin Personel Rejimlerinin Düzenlenmesi ve 233 sayılı KHK''nin Bazı Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu

2577 sayılı İYUK Madde 7 ile ilgili Danıştay İçtihatları 22
imar hukuku



2577 sayılı İYUK Madde 7 ile ilgili Danıştay İçtihatları 22


Yeni Sayfa 2

Karar Metni

İhracatçılara sağlanan götürü gider indirim hakkından ihraç kaydıyla mal tesliminde bulunanların yararlanamayacağı hk.[221]

 

193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nun "İndirilecek Giderler" başlıklı 40

ıncı maddesine 4108 sayılı Kanunun 19 uncu maddesiyle eklenen hükmün

açıklanması amacıyla 7 Mart 1996 tarih ve 22573 sayılı Resmi Gazete'de

194 sayılı Gelir Vergisi Genel Tebliği yayımlanmıştır. Bu genel tebli-

ğin 1/4-b maddesinde, ihraç kaydıyla mal teslimlerinde, ihracatçı ve

ihracatçıya ihraç kaydıyla mal tesliminde bulunan işletmenin ihracat-

taki katkıları oranında götürü gider uygulamasından faydalanabileceği

belirtilmekte olup söz konusu düzenleme uyarınca davacı kurumun

1.7.1994 - 30.6.1995 tarihleri arasındaki özel hesap dönemine ilişkin

işlemlerinin incelenmesi sonucu davacı kurum adına ikmalen kurumlar

vergisi salınmış, fon payı hesaplanıp, ağır kusur cezası kesilmiş ay-

rıca geçici vergi aslı aranmaksızın gecikme faizi hesaplanmış, ağır

kusur cezası kesilmiştir. Davacı Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı mad-

desinin 1 inci bendinin Maliye Bakanlığı'na düzenleme yapma yetkisi

vermediğini, beyanname verme süresinden sonra yayımlanan genel tebliğe

göre tarhiyat yapılamayacağını, ihracat kelimesinin ihraç kayıtlı mal

teslimlerini kapsamayacağını iddia ederek 194 sayılı Gelir Vergisi Ge-

nel Tebliği'nin I/4-b bölümünün iptali ile tarhiyatın kaldırılmasını

istemektedir.

Dava konusu Genel Tebliğ, davacının hukuki durumunu etkileyen

düzenleyici hükümler içermesi nedeniyle idari davaya konu edilebilece-

ğinden, Maliye Bakanlığı'nın aksi yöndeki savunması yerinde bulunma-

maktadır.

193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nun "İndirilecek Giderler" baş-

lıklı 40 ıncı maddesine 4108 sayılı Kanunun 19 uncu maddesiyle eklenen

hükümle ihracat, yurt dışında inşaat, onarma, montaj ve taşımacılık

faaliyetlerinde bulunan mükellefler, bu bentte yazılı giderlere ilave-

ten bu faaliyetlerden döviz olarak elde ettikleri hasılatın binde be-

şini aşmamak şartıyla yurt dışındaki bu işlerle ilgili giderlerine

karşılık olmak üzere götürü olarak hesapladıkları giderleri de indire-

bilirler" denilmiştir.

194 seri Nolu Gelir Vergisi Genel Tebliğinin 1/4-b bölümünün

ilk paragrafında "ihraç kaydıyla yapılan mal teslimlerinde, bu ihracat

hasılatı dolayısıyla götürü gider uygulaması, ihracatçı ve ihracatçıya

ihraç kaydıyla mal tesliminde bulunan işletmenin ihracattaki katkıları

oranında yapılacaktır." şeklindeki düzenlemeye yer verilmiştir.

Gelir Vergisi Kanunu'nun 40 ıncı maddesinin 1 numaralı bendinin

gerekçesinde "ihracat ve yurt dışı taşımacılık faaliyetinde bulunan

mükellefler ile yurt dışında inşaat işleri yapan müteahhitler, yabancı

ülkelerde yaptıkları bazı harcamaları için belge almadıklarından, bun-

ları masraf olarak göstermeleri mümkün olmamaktadır.

Yurt dışında iş yapan bu mükelleflerin belgeleyemedikleri har-

camalarına karşılık olmak üzere, hasılatlarının binde beşini, tevsik

edici belge aranmaksızın ilave gider yazma imkanı getirilmektedir.

Böylece bu mükelleflerin gerçek kazançlarının vergilendirilme-

sine imkan sağlanmaktadır" biçiminde açıklama getirilmiştir.

6.1.1996 günlü ve 22125 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan ihra-

cat yönetmeliğinde ise ihracat, bir malın veya değerin yürürlükteki

İhracat Mevzuatı ile Gümrük Mevzuatı'na uygun şekilde fiili ihracatı-

nın yapılması ve Kambiyo Mevzuatı'na göre bedelinin (bedelsiz ihracat

hariç) yurda getirilmesini veyahut Müsteşarlıkça ihracat olarak kabul

edilecek sair çıkışlar, olarak tanımlanmıştır.

Yukarıda yapılan açıklamalar, 193 sayılı Kanunun 40 ıncı mad-

desinin 1 inci bendinde yer alan götürü olarak hesaplanan giderleri

indirme hakkının, yurt dışında yaptıkları ve belgelendirme imkanı bu-

lamadıkları harcamalarına karşılık olmak üzere ihracatçılara verildi-

ğini göstermektedir. İhracatçı ise, fiili ihracatı yapan işletme veya

şahıs olduğundan, kanun hükmünü aşar nitelikte bir düzenlemeyle, he-

saplanacak götürü giderleri indirme hakkının, ihracatçı ve ihraç kay-

dıyla mal tesliminde bulunan işletmenin ihracattaki katkıları oranında

yapılmasına olanak tanınmasında hukuka uyarlık bulunmamaktadır.

Bu durumda, genel tebliğin dava konusu edilen bölümüne dayanı-

larak davacı adına yapılan tarhiyatda da isabet görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle, 194 sayılı Gelir Vergisi Genel Tebliği-

nin I/4-b bölümünün iptaline, karar verildi.

A Z L I K O Y U

Maliye Bakanlığının davaya konu edilebilecek Genel Tebliğleri

sadece kanunla verilen yetkiye dayanılarak çıkarıldığı için tarafları

ve hatta uyuşmazlık çıkması halinde yargı yerlerinin dahi dışına çı-

kamayacağı Genel Tebliğler olup davaya konu 194 sayılı Genel Tebliğ i-

se bir yönü ile idarenin kendi teşkilatına yönelik, diğer yönü ile ka-

nun maddesi hakkında görüş bildiren bir işlem olmakla açıkanan görüşe

uyup uymamak mükelleflerin ihtiyarında bulunduğundan davaya konu edi-

lemeyeceği cihetle iptale ilişkin kısmın incelenmeden reddi ile, dava

tarhiyata ilişkin bulunduğundan yetkili mahkemeye tevdii gerekeceği

cihetle çoğunluk kararına katılmıyorum. (MT/ES)

 

 

 

 

Karar Metni

İ.Y.U.K.'nun 31.maddesiyle hastalık hali nedeniyle H.U.M.K.'na göndermede bulunulmadığından, hastalık halinin dava açma süresini uzatmayacağı hk.[222]

 

1992/1-12 döneminde üreticilerden satın aldığı zirai ürünler için müs-

tahsil makbuzu düzenlemeyip gelir vergisi kesintisi yapmadığı ileri

sürülen davacı adına, vergi inceleme raporu esas alınarak gelir (sto-

paj) vergisi salınmış, fon payı hesaplanıp, kaçakçılık cezası kesil-

miştir. Afyon Vergi Mahkemesi, 10.3.1998 günlü ve 1998/23 sayılı kara-

rıyla; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 7 nci maddesinde;

dava açma süresinin özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde

vergi mahkemelerinde otuz gün olduğu, bu sürelerin tebliğ yapılan hal-

lerde veya tebliğ yerine geçen işlemlerde tebliğ tarihini izleyen

günden başlayacağı, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun ek 7 nci madde-

sinde uzlaşmanın temin edilememesi durumunda uzlaşmanın temin edileme-

diğine ilişkin tutanağın muhataba tebliğinden itibaren genel hükümler

dairesinde ve yetkili vergi mahkemesinde dava açılabileceği, bu tak-

dirde dava açma süresi bitmiş veya 15 günden az kalmış ise bu sürenin

tutanağın tebliğinden itibaren 15 gün uzayacağı hükmüne yer verildiği,

dosyanın incelenmesinden, vergi ve cezalara ilişkin ihbarnamelerin ...

tarihinde tebliğ edildiği ... tarihli dilekçe ile uzlaşma talebinde

bulunulduğu, uzlaşmanın sağlanamadığına ilişkin tutanağın 4.2.1998 gü-

nünde davacının vekiline tebliğ edilmesine karşın 15 günlük dava açma

süresi geçirildikten sonra ... tarihinde açılan davanın 2577 sayılı

yasanın 15-1/b maddesi uyarınca süre aşımı yönünden reddine karar ver-

miştir. Davacı, İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 31 inci maddesiyle

Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa ve Vergi Usul Kanunu'na atıfta bulu-

nulduğunu, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 167 nci maddesi ve Ver-

gi Usul Kanunu'nun 13 üncü maddesinde usulüne uygun rapor ile belge-

lendirilen hastalık hallerinin süreyi uzatacağı açıkca hükme bağlanmış

olmasına karşın ağır hastalık nedeniyle aldığı 20 günlük raporun kabul

edilmemesinin yasal olmadığını ileri sürerek kararın bozulmasını iste-

mektedir.

Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, bozulması istenilen

kararın dayandığı gerekçeler karşısında, yerinde ve kararın bozulması-

nı sağlayacak durumda görülmemiştir.

Bu nedenle, temyiz isteminin reddine karar verildi. (MT/ES)

(DAN-DER; SAYI:100)

 

 

 

 

 

 

Karar Metni

50 seri sayılı Kurumlar Vergisi Genel Tebliği'nin II/b bölümünün (a)

bendindeki "yatırım indirimi" ile ilgili düzenlemede ve buna göre ya-

pılan vergilemede kanuna aykırılık bulunmamaktadır. düzenleyici işle-

min iptal edilmemiş olması bu düzenlemeye dayalı işlemlerin iptaline

engel teşkil etmeyeceğinden, 3824 sayılı Kanunun 18.maddesine göre a-

lınan fon oranının yükseltilmesine ilişkin olup iptal istemi reddedi-

len 95/6428 sayılı Bakanlar Kurulu Kararnamesi eki kararın 2.maddesi-

ne, göre davacı kurum hakkında 1994 yılı beyanı üzerinden fazladan he-

saplanan fonun kaldırılması gerektiği hk.[223]

 

11.3.1995 günlü ve 22224 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 50 seri No.

lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin II-B bölümünün "% 20 oranlı Ku-

rumlar Vergisi Matrahına Dahil Olan Kurumlar Vergisinden Müstesna Ka-

zançlar" başlıklı (a) bendinde yeralan "Yatırım İndirimi" ile ilgili

düzenlemeyle, 1.2.1995 günlü ve 22189 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan

95/6428 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının 2 nci maddesinin iptali ve

söz konusu mevzuatla ilgili uygulama yönünden ihtirazi kayıtla verilen

1994 yılı Kurumlar Vergisi Beyannamesi üzerinden tahakkuk ettirilen

kurumlar vergisi ve geçici vergi ile fon payının terkini ve tahsil e-

dilen tutarın iadesi istemine ilişkindir.

Dava, 50 seri sayılı Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin II-B bö-

lümünün (a) bendinde yeralan "Yatırım İndirimi" ile ilgili düzenleme-

nin 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun geçici 39 uncu maddesine, 95/-

6428 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının 2 nci maddesiyle yapılan düzen-

lemenin de kanunların geriye yürümezliği ilkesine aykırı olduğu ileri

sürülerek iptali ve söz konusu mevzuat yönünden ihtirazi kayıtla beyan

edilip bir kısmı da ödenen kurumlar vergisi,geçici vergi ve fonların

ret ve iadesi istemiyle açılmıştır,

5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 3946 sayılı Kanunla de-

ğişik 25 inci maddesinde kurumlar vergisinin, bu kanuna göre tespit o-

lunan kurum kazancından % 25 oranında alınacağı, bu orana göre hesap-

lanan verginin, indirim ve istisnalar düşülmeden önceki kurum kazancı-

nın % 20 sinden az olamayacağı, bu hesaplamada iştirak kazançları ile

yatırım fonları ve ortaklıklarının portföy işletmeciliğinden doğan ka-

zançlarının dikkate alınmayacağı öngörülmüştür.50 seri sayılı Kurumlar

Vergisi Genel Tebliğinin II/B bölümünün (a) bendinde, yatırım indirimi

istisnasına tabi kazancın % 20 oranlı Kurumlar Vergisi matrahına dahil

olduğu açıklanmıştır.193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu'na 3946 sayılı

Kanunla eklenen geçici 39 uncu maddede ise, 1.1.1994 tarihinden önce

yatırım teşvik belgesine bağlanmış olan yatırımlar için yapılacak har-

camalara yatırım indirimine ilişkin eski hükümlerin, bu tarihten sonra

alınan yatırım teşvik belgesine bağlı yatırım harcamalarına ise yatı-

rım indirimine ilişkin yeni hükümlerin uygulanacağı belirtilmiştir.

Olayda davacı şirket, 1994 yılından önce aldığı yatırım teşvik

belgeleri kapsamında yatırım harcamaları yapmış, 1994 yılında ... TL.

tutarında yatırım indirimi istisnasından faydalanmış ve Kurumlar ver-

gisi beyannamesinde bu tutarı kurumlar vergisi matrahına dahil ederek

ihtirazi kayıtla beyanda bulunmuştur. Şirket, yatırım teşvik belgele-

rini 1994 yılından önce aldığından Gelir Vergisi Kanununun geçici 39

uncu maddesi uyarınca, bu yatırımlarla ilgili olarak uygulanacak oran

ve esaslar açısından anılan kanunun Ek 2 ila 6 ncı maddelerinde yera-

lan düzenlemeler çerçevesinde yatırım indiriminden yararlanacaktır.

Geçici 39 uncu madde ile kastedilen yatırım indiriminin şartları, baş-

langıcı, uygulama süresi, konusu ve nispeti açısından 1994 yılından

önceki düzenlemelere tabi olunacağıdır.

Kanun hükmünün bu düzenleniş tarzından yola çıkarak yatırım in-

dirimi miktarı üzerinden % 20 oranında asgari kurumlar vergisi alına-

mayacağını söylemek mümkün değildir. 50 seri sayılı Kurumlar Vergisi

Genel Tebliğinde bu konuda yapılan düzenleme Kurumlar Vergisi Kanunu-

nun 25 inci maddesinde yer alan hükmün tekrarlanmasından ibarettir. Bu

durumda tebliğdeki anılan düzenlemenin ve davacı şirketin 1994 yılı

kazancıyla ilgili olarak 1995 yılında verdiği beyannamede yatırım in-

dirimine tabi tutarı % 20 oranlı kurumlar vergisi matrahına dahil et-

mesi sonucu yapılan vergilemenin kanuna aykırılığından söz edilemez.

Tahakkuk eden Kurumlar Vergisi esas alınarak hesaplanan geçici vergi,

Kurumlar Vergisi Kanununun mükerrer 40 ıncı maddesine; fon payının da

% 7 lik orana isabet eden kısmı, 3824 sayılı Kanunun 18 inci maddesine

ve bu hükme dayanılarak çıkarılan 92/3900 Bakanlar Kurulu Kararı'na

uygun bulunmaktadır.

3824 sayılı Kanunun"Gelir ve Kurumlar Vergileri Üzerinden Alı-

nan Fonların Birleştirilmesine İlişkin Hükümler" başlıklı "Altıncı Bö-

lümü" nde yeralan 18 inci maddesi hükmüyle tanınan yetkiye dayanılarak

çıkarılan ve 1.2.1995 tarih ve 22189 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan

95/6428 sayılı Bakanlar Kurulu Kararnamesi eki Karar'la gelir ve ku-

rumlar vergisi mükellefleri ile sorumluları tarafından gelir ve kurum-

lar vergisinden ayrı olarak ödenecek fon payı nispeti % 10 olarak tes-

pit edilmiş ve kararın 2 nci maddesiyle bu oranın, 1994 takvim yılı

gelirlerine ilişkin olarak verilen beyannameler üzerinden hesaplanan

vergiler hakkında da uygulanacağı belirtilmiştir. Genel ve düzenleyici

nitelikteki bu işlemin iptali istemiyle açılan bir dava, Danıştay 10

uncu Dairesinin 4.2.1997 günlü ve ... sayılı kararıyla reddedilmiştir.

Bu karar henüz kanun yolları tüketilmek suretiyle kesinleşmiş değil-

dir. Konunun ve dava ile korunmak istenen yararın niteliği nedeniyle,

davacı şirketin söz konusu kararın 2 nci maddesinin iptaline ilişkin

istemi hakkında ayrıca karar verilmesine gerek görülmemiştir.

Ancak, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 7 nci mad-

desinin 4 üncü fıkrasında, düzenleyici işlemin iptal edilmemiş olması

bu düzenlemeye dayalı işlemlerin iptaline engel teşkil etmeyeceği ön-

görüldüğünden, ihtirazi kayıtla beyan edilen matrah esas alınarak ta-

hakkuk ettirilen kurumlar vergisi üzerinden % 10 oranına göre hesap-

lanan fonla ilgili iddiaların incelenmesine bir engel bulunmamaktadır.

Fonlar nitelikleri itibariyle "mali yükümlülükler" kapsamında-

dır. Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin konulmasına,

değiştirilmesine veya kaldırılmasına ilişkin düzenleyici işlemlerin

yayımlandığı ve ancak bu tarihten itibaren hukuki sonuçlar doğurabile-

ceği vergi hukukunun genel ilkelerindendir. Buna göre olayda tahakkuk

eden vergi üzerinden hesaplanacak fon payını % 10'a yükselten Bakanlar

Kurulu Kararının 1.2.1995 tarihinde yürürlüğe girmesi nedeniyle bu ta-

rihten önceki dönemlere uygulanması mümkün bulunmadığından uyuşmazlık

konusu dönemde fon payının % 7 olarak uygulanması gerekmektedir.

Bu nedenle, davanın 50 seri sayılı Kurumlar Vergisi Genel Teb-

liğinin II/B bölümünün (a) bendindeki "Yatırım İndirimi" ile ilgili

düzenlemenin iptal istemi ve ihtirazi kayda konu kurumlar vergisi, ge-

çici vergi ile hesaplanan fonun % 7 oranına isabet eden kısmına iliş-

kin iddialar yönünden reddine, karar verildi. (MT/ES)

 

(DAN-DER; SAYI:94)

 

 

 

 

 

 

 

Karar Metni

Tebliğ evrakında, tebliğin muhatabı ile birlikte tebliği yapan görev-

linin kimlik bilgilerinin de bulunmasının zorunlu olduğu, bu şekilde

yapılmayan tebliğin geçerli kabul edilemeyeceği hk.[224]

 

1991 yılı işlemlerinin incelenmesi sonucu saptanan matrah farkı üze-

rinden davacı adına re'sen gelir vergisi ve geçici vergi salınmış, ka-

çakçılık cezası kesilmiştir. İstanbul 8. Vergi Mahkemesinin 16.6.1995

günlü ve 1995/1035 sayılı kararıyla; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü

Kanunu'nun 7/1 inci maddesinde, dava açma süresinin özel kanunlarında

ayrı gösterilmeyen hallerde vergi mahkemelerinde otuz gün olduğunun

belirtildiği, olayda davaya konu vergi ihbarnamelerinin davacının bi-

linen adresinde 19.1.1994 tarihinde tebliğ edilmesine karşın, en geç

18.2.1994 tarihine kadar açılması gereken davanın süresinden sonra

21.2.1994 tarihinde kayda giren dilekçeyle açıldığının anlaşıldığı

gerekçesiyle, davanın süreaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.

Davacı, 19.1.1994 tarihinde düzenlenen ihbarnamelerin kendisine

20.1.1994 gününde tebliğ edildiğini ve davanın süresinde açıldığını i-

leri sürerek kararın bozulmasını istemektedir.

213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 93 üncü maddesinde, tahakkuk

fişinden gayri, vergilendirme ile ilgili olup, hüküm ifade eden bilu-

mum vesikalar ve yazıların adresleri bilinen gerçek ve tüzel kişilere

posta vasıtasiyle ilmühaberli taahhütlü olarak tebliğ edileceği, şu

kadar ki ilgilinin kabul etmesi şartiyle tebliğin daire veya komisyon-

da yapılmasının caiz olduğu açıklanmış, aynı Kanun'un 102 nci madde-

sinde de, tebliğ olunacak evrakı muhtevi zarfın posta idaresince muha-

tabına verileceği ve keyfiyetin muhatap ile posta memuru tarafından

taahhüt ilmühaberine tarih ve imza konulmak suretiyle tespit olunaca-

ğı, 107 nci maddesinde ise, Maliye Bakanlığının tebliğleri posta yeri-

ne memur vasıtasıyla da yaptırtmaya yetkili olduğu, bu madde hükmünün

uygulanmasında da bu kısımdaki tebliğ esaslarına uyulacağı belirtil-

miştir.

Vergilendirme ile ilgili olup hüküm ifade eden vesikaların ve

yazıların, bu arada doğal olarak da ihbarnamelerin tebliğinin nasıl

yapılacağını düzenleyen yukarıdaki tebliğ usullerinin hepsinde ortak

olan koşulun, tebliğ evrakının teslimi esnasında tebliğ yapılan muha-

tap ile tebliği yapan memurun, tebliğ evrakını birlikte tarih koyup

imzalamaları olduğu, ancak bu koşula uygun düzenlenen tebliğ evrakının

hüküm ifade edeceği anlaşılmaktadır. Yasanın öngördüğü koşulları taşı-

mayan bir tebliğ evrakındaki tarihe itibar edilmesi mümkün olmayıp bu

durumda söz konusu evraktaki tarih yerine ilgilisinin belirttiği ta-

rihin, gerçek tebliğ tarihi olarak dikkate alınması ve sürelerle ilgi-

li değerlendirmelerde bu tarihe itibar edilmesi gerekmektedir.

Olayda davacı adına re'sen yapılan tarhiyata ilişkin olarak sa-

yılı vergi/ceza ihbarnamelerinin, davacının bilinen adresinde tebliği-

ne ait tebliğ alındısında teslim tarihi olarak 19.1.1994 tarihinin ya-

zılıp teslim alan kısmında ise A.Selami Yılmaz adı ve imzasının bulun-

duğu, ancak teslim eden veya tebliği yapan kısmında ise hiç bir isim

veya imzanın veya sicil numarasının bulunmadığı, ayrıca tebliğin elden

yapıldığına dair bir açıklayıcı bilginin de yer almadığı görülmekte-

dir. Bu durumda söz konusu tebliğin, kanunun aradığı koşullara uygun

yapılmadığı anlaşıldığından, dava süresinin hesaplanmasında bu tarih

yerine davacının dilekçesinde gösterdiği tarihinin dikkate alınması

halinde davanın 2577 sayılı Kanun'da öngörülen esaslara uygun olarak

süresinde açıldığı belirlenmektedir.

Bu nedenle, davacı temyiz isteminin kabulü ile İstanbul 8.Vergi

Mahkemesinin 16.6.1995 günlü ve 1995/1035 sayılı kararının, bozulması-

na karar verildi. (MT/ES)

 

(DAN-DER; SAYI:93)

 

 

 

 

 

Karar Metni

Doğal afet gibi kişilerin iradeleri ile değiştiremeyecekleri veya ön-

leyemeyecekleri durumlarda, mücbir sebep halinin gözönünde bulundurul-

ması ve mücbir sebebin ortadan kalkmasından sonraki makul sürede açı-

lan davaların esasının incelenerek karara bağlanması gerekeceği hk.[225]

 

1994 yılında müstahsilden yaptığı zirai ürün alımları için vergi tev-

kifatı yapmadığı,bu alımları gerçeği yansıtmayan faturalarla belgele-

diği belirtilerek düzenlenen inceleme raporuna göre davacı adına gelir

(stopaj) vergisi salınmış, kaçakçılık cezası kesilmiştir. Afyon Vergi

Mahkemesi 20.10.1995 günlü ve 1995/157 sayılı kararıyla, dosyanın in-

celenmesinden, vergi ve ceza ihbarnamesinin 10.9.1995 tarihinde tebliğ

edilmesine karşın otuz günlük dava açma süresi geçirildikten sonra

18.10.1995 tarihinde verilen dilekçe ile dava açıldığının anlaşıldığı,

İdari Yargılama Usulü Kanununda deprem ve benzeri afetler nedeniyle

dava açma süresinin duracağına ilişkin bir hüküm bulunmadığı, bu du-

rumda 30.9.1995 tarihinde Dinar'daki depremin dava açma süresini dur-

durmayacağı gerekçesiyla davanın süreaşımı yönünden reddine karar ver-

miştir. Davacı Vekili, deprem gibi olağanüstü bir durumda Vergi Usul

Kanununda öngörülen mücbir sebeplerin dikkate alınarak dava açma süre-

sinin durduğunun kabulü gerektiğini ileri sürerek kararın bozulmasını

istemektedir.

Afyon-Dinar'da ikamet eden davacının vergi ve ceza ihbarnamesi-

ni 11.9.1995 tarihinde tebellüğ ettiği, 11.10.1995 günü açılması gere-

ken davanın 18.10.1995 günü açıldığı anlaşılmaktadır. Davacı 1.10.1995

günü Dinar'da meydana gelen deprem nedeniyle davanın süresinde açılma-

dığını, mücbir sebebe rağmen davanın süreaşımı noktasından reddinde i-

sabet bulunmadığını iddia etmektedir.

İdari davalarda dava açma süresi, idari eylem ve işlemlerin sü-

ratle istikrarını sağlamak için kamu yararı amacıyla öngörülmüş ve ka-

nunlarda yer almıştır. Kanunda her yönüyle ve kesin olarak belirtilen

dava açma süresinin, ancak kanunda gösterilen hallerde duracağı, kesi-

leceği veya uzayabileceği kabul edilmektedir. Bu husus, Danıştay'ın

8.12.1944 günlü ve E:1941-1, K:1944-138 sayılı İçtihadı birleştirme

Kararında, "Kanunun tayin ettiği müddetleri kıyas ve istidlal yolu ile

ve hakimin içtihatları ile tezyid ve tenkise imkan olamayacağı ve bu

kabil müddetlerin kat'ı ve tadili hususunun ancak kanunun müsaadesine

mütevakkuf bulunduğu hukuken kabul edilmiş bir kaidedir. Kanunda gös-

terilen müstesna hallerden başka hakimin kanunen tayin edilen müddet-

leri tezyid ve tenkis edemeyeceği" denilmek suretiyle ifade edilmiş-

tir. Bununla beraber Danıştay'ın, kanunda öngörülmemiş olmasına rağ-

men, çok ağır maddi ve hukuki engellerin varlığı halinde, dava süresi-

nin uzayacağını veya işlemeyeceğini kabul suretiyle, kanunda öngörülen

süreden sonra açılmış davaların esası hakkında kararlar verdiği de gö-

rülmektedir. Sürenin son gününün rastladığı 27 Mayıs 1960 günü yapılan

devrim harekatı nedeniyle resmi daireler kapalı olduğundan, ertesi gün

yapılan başvurunun süresinde olduğunu kabul eden Beşinci Dairesinin

7.3.1961 günlü ve E:1960/947, K:1961/608 sayılı kararı ile " görülen

lüzum üzerine" yapılan emeklilik işlemlerinde yargı mercilerine baş-

vurmayı engelleyen 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanununun 39 uncu madde-

sinin b bendinin Anayasa Mahkemesince iptali üzerine bu bende göre te-

sis edilmiş emeklilik işlemleri hakkında, bu karar üzerine,ancak ka-

nunda öngörülen süreden sonra açılan davaların esasının incelenebile-

ceğini öngören yine Beşinci Dairesinin 20.4.1965 günlü ve E:1963/2020,

K:1965/934 sayılı kararı bu görüşün örneklerini teşkil etmektedir.

Bayram öncesi ve sonralarında memurlara topluca verilen idari izinle-

rin, kamuoyuna resmi tatil gibi intikal ettirilmesinin,ilgililerin sü-

re hesabında yanılmalarına neden olduğu gerekçesiyle resmi tatilden

hemen sonra açılan davanın süresinde olduğunu kabul eden Dördüncü Dai-

renin 15.11.1993 günlü ve E:1993/754, K:1993/5242 sayılı kararı da bu

konuya yeni bir örnek olarak gösterilebilir.

Danıştay kararlarında, kanunlarda belirtilmediği halde, hukuki

ve fiili engellerin dava süresini uzatan veya işlemesini durduran se-

bepler olarak kabul edilmesiyle, "mücbir sebep" lerin dava açma süre-

sinin işlemesini etkileyeceği görüşü kuvvet kazanmaktadır. Özellikle

doğal afet gibi, kişilerin iradeleriyle değiştiremeyecekleri veya ön-

leyemeyecekleri durumlarda mücbir sebep halinin nazara alınmayarak da-

va açma süresinin işlediğini kabul etmenin haklı bir nedeni olamaz.

Davacının ikamet etmekte bulunduğu Dinar'da 1.10.1995 günü saat

17.57 de Richter ölçeğine göre, 5.9 şiddetinde bir deprem olduğu, sar-

sıntıların bu tarihten 15 gün kadar önce başlayıp depremden sonra da

bir süre devam ettiği bilinmektedir. Depremin ölüm ve yaralanmalara

neden olduğu çok sayıda binanın yıkıldığı, kalanının da oturalamaz ha-

le geldiği, halkın uzun süre çadırlarda yaşamak zorunda kaldığı, ba-

sında yer alan haberlerden görülmektedir. Depremden sonra yörede yaşa-

yanların tamamına yakınının can derdine düştüğü ve yaşam savaşı ver-

dikleri, kişilerin normal zamanlarda yapabildikleri işlerin hiçbirini

yapamayacak bir ortamda bulundukları anlaşılmaktadır. Bu şartlar al-

tında, normal süresinden 7 gün sonra açılan davanın, mücbir sebebin

ortadan kalkmasından sonra makul sürede yargı yerine başvurulduğu göz-

önünde tutularak, esası incelenerek sonuçlandırılmak yerine süreaşımı

noktasından reddedilmesinde isabet görülmemiştir.

Bu nedenle Afyon Vergi Mahkemesinin 20.10.1995 günlü ve 1995/

157 sayılı kararının bozulmasına karar verildi. (MT/ES)

 

(DAN-DER; SAYI:92)

 

 

 

 

 

 

 

 

Karar Metni

Başkasının borçlarından dolayı malları haczedilen kişinin açtığı dava

sonunda haciz işleminin iptaline karar verilmesi halinde bu iptal ka-

rarının yerine getirilmesinde herhangi bir süre söz konusu olmamakla

birlikte, ilgilinin idareye başvurarak kararın yerine getirilmesini

istemesi durumunda, bu başvuruya verilen olumsuz cevap üzerine 30 gün-

lük dava açma süresi içinde dava açılabilir.[226]

 

Davacıya ait menkul mallar bir başkasının vergi borcundan dolayı hac-

zedilmiştir. Bu haciz işlemine karşı açılan davada mahkemece haciz ip-

taline karar verilmiş, bu karar Danıştay'ın temyiz ve karar düzeltme

incelemelerinden geçerek kesinleşmiştir. Davacı haciz işleminin ipta-

line ilişkin karar üzerine idareye başvurarak zararının tazminini is-

temiş, altmış günlük sürede cevap verilmemesi üzerine idarenin iptal

edilen işlemi nedeniyle doğduğunu iddia ettiği 153.663.440 lira zara-

rının tazminine karar verilmesi dileğiyle dava açmıştır. İstanbul 2.

Vergi Mahkemesi 18.1.1994 günlü ve E:1993/1576, K:1994/78 sayılı kara-

rıyla; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 11 ve 12.maddeleri

uyarınca davacının tam yargı davasına konu idari işleme karşı açtığı

davanın vergi davası niteliğinde olduğu, tam yargı davası açmadan önce

davacının idareye başvuru hakkı olmadığı, haciz işleminin iptaline

ilişkin kararın düzeltilmesi isteminin reddi yolundaki kararın davacı-

ya tebliğinden itibaren otuz günlük dava açma süresi geçirildikten

sonra açılan davanın reddi gerekeceği, ayrıca 2577 sayılı İdari Yargı-

lama Usulü Kanununun 28.maddesinin 3.fıkrası gereğince de yine karar

düzeltme kararının idareye tebliğinden itibaren en geç altmış gün için

de idarenin karar gereği işlem tesis etmek zorunda bulunduğu, davacını

bu sürenin bitiminden sonra otuz gün içinde de davayı açmamış olduğu

gerekçesiyle davanın süre aşımı nedeniyle reddine karar vermiştir. Da-

vacı, İdari Yargılama Usulü Kanununun 11.maddesi uyarınca idareye baş-

vuru haklarının bulunduğunu, zira burada vergi, resim ve harca itira-

zın söz konusu olmadığını, idareye başvuru süresi dikkate alındığında

da davanın süresinde açılmış olduğunu ileri sürmekte, kararın bozulma-

sını istemektedir.

2577 sayılı İdariYargılama Usulü Kanununun "Kararların Sonuçları" baş-

lıklı 28.maddesinin 1.fıkrasında haciz veya ihtiyatı haciz uygulamala-

rı ile ilgili vergi davalarında vergi mahkemelerince verilen kararlar

hakkında, bu kararların kesinleşmesinden sonra idarece işlem tesis e-

dileceği, 3.fıkrasında ise Danıştay Bölge İdare Mahkemeleri, idare ve

vergi mahkemeleri kararlarına göre işlem tesis edilmeyen veya eylemde

bulunulmayan hallerde idare aleyhine Danıştay ve ilgili idari mahkeme-

de maddi ve manevi tazminat davası açılabileceği öngörülmüştür.

Dosyadaki dava dilekçesinde bir başka şahsın borçlarından dolayı hak-

sız yere davacıya ait malların haczedildiği, bu haciz işlemine karşı

açılan davada mahkemece işlemin iptaline karar verildiği ve bu kararın

Danıştay'ın temyiz ve karar düzeltme incelemelerinden geçerek kesin-

leştiği belirtilmiştir. Davacı, mahkemenin bu kararı gereğince idareye

başvurarak zararının tazminini istemiştir. Nitekim 22.2.1993 tarihli

ihtarnamede de bu husus belirtilmiş ve kesinleşen vergi mahkemesi ka-

rarı uyarınca yapılan haciz işleminin iptal edildiği haksız ve hukuka

aykırı olarak haczedilen malların aynen iadesi, olmadığı takdirde o

günkü değerlerinin ödenmesi talep edilmiştir. Bu durumda davacının

idareye yaptığı bu başvuru anılan Kanunun 11.maddesinde düzenlenen il-

gililer tarafından idari dava açılmadan önce idari işlemin kaldırılma-

sı geri alınması, değiştirilmesi veya yeni bir işlem tesisi için yapı-

lan bir başvuru niteliği taşımamaktadır. Buradaki başvuru, mahkemenin

kararının yerine getirilmesi istemiyle yapılmış bir başvuru niteliğin-

de olup, buna ilişkin düzenleme 28.maddenin 3.fıkrasında yer almıştır.

İdarenin mahkeme kararlarına uymak zorunda olduğu ve bu kararları ye-

rine getirmede gecikmemeleri gerektiği Anayasa'nın 138.maddesinde de

ifade edilmiştir. İdare, aleyhine verilen iptal ve tazminat hükümleri-

ni kendiliğinden yerine getirmek zorundadır. İdarenin mahkeme kararla-

rını yerine getirmekten kaçınması ne "idari işlem" ne de "idari eylem"

olarak nitelendirilemeyeceğinden bu sebeple açılacak tazminat davala-

rında idari işlem ve eylemlere ilişkin olarak kanunda yer alan süreye

ilişkin hükümlerin uygulanması mümkün görülmemektedir. İdarenin mahke-

me kararlarını yerine getirmekten kaçınması veya icrada gecikmesi yo-

lundaki davranışı süregelen bir tutumu ifade ettiğinden ve mahkeme ka-

rarı zamanın geçmesi ile önemini ve etkisini kaybetmeyeceğinden, bu

halin doğurduğu zararların talep ve dava edilmesini bir süreyle sınır-

lamakta mümkün değildir.

Mahkemelerin iptal kararlarının yerine getirilmesi için mevzuatımızda

herhangi bir süre öngörülmemiştir. İptal kararı düzeltme veya yargıla-

manın yenilenmesi yolu ile kaldırılıncaya kadar, kanuni hakikati ifade

ettiğinden ve hatta kanunun da üstünde bir kuvvete sahip olduğundan ne

zaman olursa olsun idarece mutlaka uygulanması ve hukuka aykırılığın

giderilmesi gerekir. Bu itibarla, iptal kararının yerine getirilmemesi

hali ne kadar uzun süre devan ederse etsin bunun idare tarafından ye-

rine getirilmesi sorumluluğu sona ermez.

Bununla beraber, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 7.madde-

sinde, dava açmasüresi, özel kanunlarda ayrı süre gösterilmeyen haller

de Danıştay'da ve İdare Mahkemelerinde altmış ve vergi mahkemelerinde

otuzç gün olduğu belirtilmiştir. Kuşkusuz 28.maddenin üçüncü fıkrası

uyarınca yargı kararına göre işlem tesis etmeyen veya eylemde bulunma-

yan idare aleyhine açılacak maddi ve manevi tazminat davaları da bu

sürede açılmak gerekir. Önemli olan husus, bu konuda dava süresinin ne

zaman işlemeye başlayacağıdır. 7.maddenin ikinci fıkrasının a bendinde

bu sürenin, genel olarak, yazılı bildirimin yapıldığı tarihi izleyen

günden başlayacağı ifade edilmiştir. Yargı kararına göre işlem tesis

etmeyen veya eylemde bulunmayan idareye tazminat talebiyle yapılacak

başvuru bu sürenin hesabına esas olabilir. Dava süresi, bu başvurunun

reddi ya da isteğin reddedilmiş sayılmasını gerektirecek idare davra-

nışından itibaren hesaplanabilir. Bu çözüm İdari Yargılama Usulü Kanu-

nunun dava süresi ve başlangıcını düzenleyen hükümlerindeki anlayışa

da uygun düşmektedir.

Olayda başkasının borçlarından dolayı davacıya ait mallar haczedilmiş

olup, bu haciz işlemine karşı açılan davada haciz işleminin iptaline

karar verilmiştir. Yukarıda da değinildiği üzere bu iptal kararının

yerine getirilmesinde herhangi bir süre söz konusu değildir. İdare bu

kararı er ya da geç yerine getirmek zorundadır. Eğer ilgili idareye

başvurarak kararın yerine getirilmesini ve bu nedenle doğan zararının

tazminini istemişse, bu başvuru tarihi dava süresinin hesabına esas

olabilir. İdarenin bu başvuruya olumsuz cevap vermesi halinde, dava

süresi bu bildirimin ilgilisine tebliği tarihinden itibaren başlaya-

caktır. İdare altmış günlük sürede bir cevap vermez, işlem de tesis

etmezse başvuru reddedilmiş sayılacağından, altmış günün bittiği ta-

rihten itibaren dava açma süresi içinde dava açılabilecektir. Davacı-

nın zararının tazminini içeren ihtarname 10.3.1993 de idarece tebellüğ

edilmiş, altmış günlük sürede cevap verilmemesi üzerine otuz gün için-

de dava açılmıştır. Bu bakımdan davanın süresinde açıldığı anlaşıldı-

ğından aksi yöndeki mahkeme kararı isabetli görülmemiştir.

Açıklanan nedenle, temyiz isteminin kabulüyle Vergi Mahkemesi kararı-

nın bozulmasına karar verildi.

 

(DAN-DER; SAYI:91) (MT/ES)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Karar Metni

Usulüne uygun yazılı bildirim bulunmamasına rağmen işlemin varlığının haricen öğrenilmesi üzerine açılan davanın incelenmesine engel bulunmadığı hk.[227]

Ortağı bulunduğu anonim şirketin vergi borcu nedeniyle taşınmaz malla-

rına uygulanan hacizlere karşı dava açıldığı anlaşılmaktadır.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 7.maddesinde, dava açma

süresinin yazılı bildirim tarihinden itibaren işleyeceği açıklanmış-

tır. Bu hükme göre idari dava açma süresine başlangıç olacak yazılı

bildirimin yetkili mahamlarca ve karar ve işlemler açıklanması sure-

tiyle yapılması gereklidir. İdari Yargılama Usulü Kanununun 3.madde-

sindeki, dava dilekçelerine dava konusu kararın aslının veya onaylı

örneğinin ekleneceğine ilişkin hükümde bu görüşü doğrulamaktadır.

Bu durumda, yükümlünün hak ve menfaatini ilgilendiren bir idari işlem

tesis edildiğini yetkili makamlarca yapılan yazılı bildirim dışında

başka yollarla öğrenmiş olması üzerine açtığı davada, usulüne uygun

bir tebligat yapılmadıkça dava süresi işlemeye başlamayacağı gibi bit-

tiğinden de söz edilemiyeceğinden davanın süreaşımı yönünden reddinde

yasal isabet yoktur.

Öte yandan, idari işlemler tesis edildikleri tarihte hukuken var olan

geçerli bir işlem niteliğini kazanırlar. Yazılı bildirimin amacı ilgi-

lileri işlemden haberdar etmek ve dava haklarını kullanmalarına olanak

sağlamak olduğuna göre, usulüne uygun bir yazılı bildirim bulunmamasın

rağmen işlemin varlığının haricen öğrenilmesi üzerine açılan davanın

incelenmesine bir engel bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle, uyuşmazlığın esası, hakkında bir karar verilmek

üzere Vergi Mahkemesi kararının bozulmasına karar verildi.

 

(DAN-DER, SAYI:82-83)

 

(MT/YÖ)

 

 

Karar Metni

Götürü usulde gelir vergisine tabi olan yükümlünün, vergi dairesince

tespit olunan derecesinin düşürülmesi konusunda yaptığı düzeltme tale-

bine altmış gün içinde cevap verilmemesiyle kurulduğu varsayılan olum-

suz işleme karşı açılan davanın, 2577 sayılı idari yargılama usulü ka-

nununun 11.maddesi kapsamında mütalaasıyla dava açma süresinin bu maddedeki esaslara göre belirlenmesi gerektiği hk.[228]

 

Temyizin konusunu, götürü usulde gelir vergisi tabi bulunan Yükümlünün

Vergi Dairesince tespit olunan derecesinin düşürülmesi konusunda yap-

tığı düzeltme talebine altmış gün içinde cevap verilmemesiyle kuruldu-

ğu varsayılan olumsuz işleme karşı açılan davayı süre aşımından redde-

den ... Vergi Mahkemesinin 18.6.1984 günlü ve 1984/202 sayılı kararı

oluşturmaktadır.

213 sayılı Vergi Usul Kanununun 2686 sayılı Kanunun 23.maddesi ile de-

ğişmeden önceki 213.maddesinde, itiraz süresi içinde düzeltme istemin-

de bulunanların bu isteklerinin reddolunması halinde, düzeltme talebi-

nin itiraz yerine geçmesi kabul edilmiş, 124.maddesinde de itiraz sü-

resi geçtikten sonra düzeltme isteyenlerin, isteklerin reddi üzerine

şikayet yoluyla Maliye Bakanlığına başvurabilecekleri öngörülmüşken,

2576 sayılı Yasa ile Vergi Mahkemelerinin göreve başladıkları tarihten

sonra görevleri sona eren İtiraz Komisyonu ile Temyiz Komisyonunda uy-

gulanacak yargılama usullerine ilişkin kurallar yerine aynı tarih iti-

bariyle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu hükümlerinin uygulan-

ması söz konusu olduğundan değiştirilmesi gerekmiştir.

Bu amaçla yasa yapıcı, 2686 sayılı Kanunun vergi mahkemelerinin göreve

başladığı tarihte yürürlüğe girmesini öngördüğü 23.maddesiyle itiraz

süresi içinde düzeltme yoluna başvurulmasını düzenleyen, Vergi Usul

Kanununun 123.maddesinin 4 ve 5.fıkralarını madde Özetinden çıkarmış

ve hem aynı maddeyi hem de 124.maddeyi yeniden düzenlemiştir.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun uyuşmazlık konusu olayı

ilgilendiren 11.maddesinin ilk fıkrasında, ilgililer tarafından idari

dava açılmadan önce idari işlemin kaldırılması, değiştirilmesi veya

yeni bir işlem yapılmasının üst makamdan, üst makam yoksa işlemi yap-

mış olan makamdan idari dava açma süresi içinde istenebileceği ve bu

başvurunun, işlemeye başlamış olan idari dava açma süresini durduraca-

ğı kabul edilmiş, sonraki fıkralarında ise, başvuruya altmış gün için-

de cevap verilmediği takdirde isteğin reddedilmiş sayılacağı, isteğin

reddedilmesi veya reddedilmiş sayılması halinde dava açma süresinin

yeniden başlayacağı ve başvurma tarihine kadar geçmiş sürenin de hesa-

ba katılacağı belirtildikten sonra bu kuralın, vergi hatalarının dü-

zeltmesi istemleri ile ilgili hallerde uygulanabileceği hükme bağlan-

mıştır.

Bu düzeltmeler Vergi Usul Kanununun 123.maddesinin 2686 sayılı Kanun

ile değişmeden önceki Özetinde yer alan dört ve beşinci fıkraların,

aynı maddede muhafaza edilmesine gerek kalmadığını göstermektedir.

Bu duruma göre haklarında vergilendirme ile ilgili idari işlem yapılan

yükümlüler bu idari işlemlere ilişkin belgelerin kendilerine tebliği

üzerine doğrudan doğruya vergi mahkemelerinde dava açabilecekleri gi-

bi, vergi hatasının varlığını ileri sürerek düzeltme yoluna da başvura

bileceklerdir. Bu başvuru dava açma süresi içinde yapılmışsa, işlemeye

başlayan dava açma süresini durduracaktır.

Vergi hatalarının genel olarak, vergiye ilişkin hesaplarda veya vergi-

lendirmede yapılan hatalar nedeniyle fazla veya eksik vergi alınması

veya istenmesi olduğu Vergi Usul Kanununun 116.maddesinde belirtilmiş

ve izleyen maddelerinde de hesap hatalarıyla vergilendirme hataları

tanımlanmaya çalışılmışsa da, vergilendirme işleminde yükümlüye göre

yapıldığı varsayılan bu tür bir hatanın varlığı ancak, vergi dairesi

müdürlüğü veya açılan dava üzerine mahkemelerde saptanabileceğinden,

vergi mahkemesinde dava açma süresi içinde hata yapıldığı inancıyla

idareye başvuran yükümlülerin isteklerinin reddi veya reddedilmiş sa-

yılması halinde açacakları davalarda, vergilendirme işleminin incelen-

mesi gerekmektedir. Bu nedenle, idareye dava açma süresi içinde yapı-

lan başvuru konusunun vergilendirme hatasını oluşturup oluşturmadığı

araştırılamıyacağı gibi 2577 sayılı Kanunun 11.maddesiyle bu tür baş-

vuruların dava açma süresini durduracağı kesin olarak öngörüldüğünden

başvuru konusunun sürenin durmasını etkilemesi de söz konusu değildir.

Olayda, yükümlü 193 sayılır Gelir Vergisi Kanununun 46.maddesi uyarın-

ca vergi dairesince belirlenen dereceye göre yapılan, temyiz safhasın-

da tebliğ tarihinin 3.4.1984 olduğunda tartışma ve dosyada yer alan

vergi karnesinin ilgili sahife fotokopisiyle temyiz ve savunma dilek-

çeleri muhteviyatı karşısında tereddüt kalmayan tahakkuk işlemi üzeri-

ne 9.4.1984 tarihinde Vergi Dairesine verilen dilekçe ile tespit olu-

nan söz konusu götürü derecenin düşürülmesi ve fazla alınan verginin

reddedilmesi hususunda düzeltme talebinde bulunmuş olduğundan, dava

açma süresi 2577 sayılı Kanunun yukarıda hükmü yazılı 11.maddesinin

ilk fıkrası uyarınca durmuştur.

Vergi Dairesi altmış geçtiği halde bu başvuruya cevap vermediğinden

isteğin reddedilmiş sayıldığı noktasından hareketle 15.6.1984 tarihin-

de kayda giren dilekçe ile dava açılmıştır.

Düzeltme istemine ilişkin dilekçenin verildiği tarihe kadar işleyen

sürenin, bu isteğin reddedilmiş sayıldığı altmış günlük sürenin son

gününden itibaren davanın açıldığı 15.6.1984 tarihine kadar geçen sü-

reye eklenmesi 2577 sayılı Kanunun 11/3.maddesi hükmü gereği olduğun-

dan ve bu sürelerin toplamı da 30 günlük dava açma süresini geçmediğin

den süre aşımından bahisle davayı reddeden Vergi Mahkemesi kararında

isabet bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulüyle esas hakkında karar

verilmek üzere ... Vergi Mahkemesi kararının bozulmasına karar veril-

di.

AZLIK OYU:

2577 sayılı Yasanın 10 ve 11.maddelerinde idari makamların sukütü ve

üst makamlara başvurma başlıkları altında yapılmış düzenlemelerin, ver

giye ilişkin davalarda dikkate alınabilmesi ancak "vergi hatalarının

düzeltilmesine" ilişkin uyuşmazlıklarda söz konusu olabilir.

Yükümlünün başlangıçtan bu yana dermeyan ettiği iddiaların V.U.K.nunda

yer alan vergi hatalarıyla herhangi bir ilişkisi olmadığı, özel durumu

itibariyle daha alt bir dereceye girmesi gerektiği gibi tamamen tahak-

kuka ilişkin bulunduğu aşikardır.

Bu durumda, gerek vergi dairesine gerekse Bakanlığa yapılan başvurular

la, süresi içinde açılmamış bir dava hakkının yeniden ihyası söz konu-

su olamıyacağı cihetle, çoğunluk kararına karşıyım.

XX- Vergi Usul Kanununun 377.maddesinin birinci fıkrasında; mükellef-

lerin ve kendilerine vergi cezaları kesilenlerin tarh edilen vergiler-

le kesilen cezalara karşı vergi mahkemesinde dava açabilecekleri, aynı

Kanununun 378.maddesinde ise, vergi mahkemesinde dava açabilmek için

verginin tarh edilmesi cezanın kesilmesi tevkif yoluyla alınan vergi-

lerde istihkak sahiplerine ödemenin yapılmış olması gereği öngörülmüş-

tür.

Bu hükümlerle herhangi ayrı ayrı idari dava konusu teşkil edebilecek

bir dizi idari işlemden oluşan vergilendirme süresinde dava konusu ya-

pılabilecek olan tahakkuk işlemine takaddüm eden bütün idari işlemler

vergi hukukunda idari yargıyerlerine götürülebilme ve dava edilebilme

yönünden ön işlem halinde getirilmiştir. Bütün bunların sonucu olarak

vergi mahkemesinde idari dava konusu olabilecek işlem ancak ve ancak,

tarh edilen vergi ve cezadır. Tarh edilen vergi ve kesilen ceza hakkın

da dava yoluna gidebilecek olanlar mükellefler, ceza kesilenler ve Ka-

nunun açıkça cevap verdiği hallerde vergi sorumlularıdır.

İdari Yargılama Usulü Kanununun dava açma süresini belirleyen 7.madde-

sinin 2/b bendinde vergi, resim ve harçlar ile benzeri mali yükümlerin

ve bunların zam ve cezalarından doğan uyuşmazlıklarda süre başlangıç-

ların belirlenirken vergi hukukunun yukarıda sözü edilen hükümlerle

düzenlenen özellikleri gözönünde tutularak, Vergi Usul Kanununa para-

lel düzenlemeler yapılmış ve vergilendirmede ne gibi işlemlerin hangi

süreler içinde dava konusu yapılabileceği düzenlenmiştir. Vergilendir-

me işleminin idari dava konusu yapılması ile ilgili hükümlerin dar bir

istisnasını Vergi Usul Kanununun Üçüncü bölümünde yer alan 116-126.mad

delerinde ve Danıştay Kanununun 24.maddesinin 1.bendinde düzenlenen

düzeltme yolu teşkil etmektedir. Buna göre de vergi mükellefleri ve

ceza kesilenler temel dava yolu olan vergi mahkemesine dava açabilme

yolunun yanında düzeltme konularıyla sınırlı olmak üzere önce vergi

dairesine ve nihai mercii olarak da şikayet merciine müracaatla, bura-

nın tesis edeceği idari işlem aleyhine Danıştay'da iptal davası açıla-

bilir.

Vergilendirme de dava yolunu düzenleyen bu hükümler ve bu konuda istik

rar kazanmış idari ve yargısal yorumlar ortada iken, vergi dairesinin

menfi cevabı üzerine şikayet merciine başvurarak düzeltme yolunu tamam

lamadan vergi dairesinin ara işlemi üzerine dava yolunun açılması Ka-

nuna ve istikrarlı uygulamaya aykırıdır.

Yukarıda yazılı sebeplerden temyiz isteminin kabul edilerek Vergi Mah-

kemesi kararının bozulması ve dosyanın İdari Yargılama Usulü Kanununun

14.maddesinin 3/b ve 15.maddesinin 1/e bendi ile Vergi Usul Kanununun

124.maddesine göre şikayet mercii olan Maliye Bakanlığına tevdi gere-

keceğinden kararın gerekçesine karşıyım.

 

(DAN-DER; SAYI:64-65)

 

 

 

 

 

 

Karar Metni

Tebligat, muhatap yerine tebligatı kabule yetkili kişilere yapılmamışsa tebliğ edilecek evrak muhataba ulaştığı an tebligat yapılmış sayılacağından, yeterli araştırma ve inceleme yapılmadan kime tebliğ edildiği anlaşılamayan tebliğ alındısındaki tarih esas alınarak davanın süreaşımı nedeniyle reddine karar verilmesinde hukuka uygunluk görülmediği hk.[229]

 

Temyiz Eden : ?

Vekili : Av. ?

Karşı Taraf : Malmüdürlüğü

İstemin Özeti : Davacı tarafından 4731 sayılı yasadan yararlanmak amacıyla yapılan başvurunun reddine ilişkin 28.2.2003 gün ve 262 sayılı işlemin iptali ile yasadan yararlandırılmasına karar verilmesi istemiyle açılan davayı; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 7'nci maddesinin 1'inci fıkrasında, dava açma süresinin, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen h







Yeni Sayfa 1





belediyelerin "imar", "ımar" ve "imar
hukuku", "ımar hukuku", "kaçak yapı", imar planı", "arazi ve arsa düzenlemesi",
"imar para

cezaları", "imar kirliliği suçları", "idare hukuku", "idari yargılama usulü" ve
her türlü imar sorunlarına çözüm getirecek olan "imar hukukcusu" ve "ımar
hukukçusu".












imar hukukçusu

Copyright © Imar Hukukcusu Tüm hakları saklıdır.

Yayınlanma:: 2007-10-08 (2029 okuma)

[ Geri Dön ]