Karar Metni
Kamu personelinin başlangıç derecesinin tesbitine veya
intibaklarının
yapılmasına ilişkin işlemlere karşı, işlemlerin
niteliğinden dolayı,
her zaman dava açılabileceği hk.[211]
Dava, Meslek Yüksek Okulu mezunu olan davacının,
başlangıç derecesinin
düzeltilerek yeniden yapılması için yaptığı başvurunun
reddine ilişkin
işlemin iptali isteği ile açılmıştır.
İdare Mahkemesi kararıyla; dava dosyasının
incelenmesinden 8.9.1981 ta
rihinde Endüstri Meslek Lisesi mezunu olarak göreve
başlayan davacının
Meslek Yüksek Okulu mezunu olması nedeniyle başlangıç
derecesinin dü-
zeltilerek intibakının yeniden yapılması isteğinin
reddine ilişkin iş-
lemin 9.8.1982 tarihinde, 25.6.1984 günlü başvurunun
reddine ilişkin
30.7.1984 günlü cevabının ise 10.8.1984 tarihinde
kendisine tebliğ
edildiği, adı geçenin 5.9.1986 günlü başvurusuna
verilen 24.9.1986 gün
lü cevabında 28.10.1986 tarihinde tebliğ edilmesi
üzerine 31.10.1986
tarihinde davanın açıldığının anlaşıldığı, bu durumda,
10.8.1982 tari-
hine kadar dava açılması gerekirken 31.10.1986
tarihinde açılan dava-
nın, 2577 sayılı Yasanın 7. ve 10.maddeleri karşısında
süreaşımı nede-
niyle inceleme kabiliyeti bulunmadığı gibi, davacının,
25.6.1984 ve 5.
9.1986 günlü başvurularına verilen cevapların dava açma
süresini ihya
edemiyeceği gerekçesiyle dava süre aşımı yönünden
reddetmiştir.
2577 sayılı Yasanın 7.maddesinin 1.fıkrasında "Dava
açma süresi, özel
kanunlarda ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştayda
ve idare mahke-
melerinde altmış ve vergi mahkemelerinde otuz gündür"
hükmü yer almak-
ta; 2.fıkrasının a bendinde de bu sürelerin idari
uyuşmazlıklarda yazı
lı bildirimin yapıldığı günden itibaren işlemeye
başlayacağına işaret
edilmektedir.
Kamu personelinin başlangıç derecesinin tesbitine veya
intibaklarının
yapılmasına ilişkin işlemler, onların tüm meslek
yaşamları boyunca et-
kisini sürdüren parasal ve özlük hakları yönünden her
ay hukuki sonuç-
lar doğurmaya devam eden işlemlerdir. Bu nedenledir ki
bu işlemlere
karşı ilk tesis edildikleri anda dava açılmamış olması
başvuru tarihin
den itibaren ileriye dönük sonuç doğurmak üzere
sonradan yapılan başvu
ruya dayalı işlemlerin dava konusu edilmelerine engel
bir neden olarak
kabul edilemez. İlgililerin, bu konudaki işlemlerin
hatalı ya da huku-
ka aykırı olarak tesis edildiklerini herhangi bir yolla
öğrendikleri
tarihten itibaren idareye yaptıkları başvuruya dayalı
işlemlerin iptal
leri için idari dava açma haklarının saklı olduğunu
kabul etmek gerek-
tiğinde kuşkuya yer yoktur. Olayda başlangıç derecesi
öğrenim seviyesi
konusundaki kendi beyanı esas alınarak saptanan davacı,
daha sonra ger
çek öğrenim durumuna göre başlangıç derecesinin
düzeltilmesi ve derece
sinin yükseltilmesi istemiyle 5.9.1986 tarihinde
idareye başvurduğuna
ve isteminin reddine ilişkin 24.9.1986 günlü cevabın
tebliği üzerine
31.10.1986 tarihinde dava açtığına göre süresinde
açılan davada uyuş-
mazlığın esastan incelenmesi gerekmekte olup değinilen
hususlar ve
uyuşmazlığın nitelik ve konusu gözardı edilerek
mahkemece davanın süre
aşımı yönünden reddedilmesinde hukuki isabet
görülmemiştir.
İşin esasına gelince' Dosyadaki bilgi ve belgelerin iki
yıllık Meslek
Yüksek Okulu Mezunu olduğu anlaşılan davacının, 657
sayılı Devlet Me-
murları Kanununun 36.maddesinin Ortak Hükümler başlıklı
bölümünün (A)
bendi uyarınca öğrebin durumu dikkate alınarak son
başvuru tarihinden
itibaren başlangıç derecesinin tesbit edilerek
intibakının yeniden ya-
pılması gerekmekte olup bu yoldaki başvurusunun reddine
ilişkin işlem-
de mevzuata uyarlık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle davacının temyiz isteminin
kabulüyle İdare Mahke-
mesi kararının 2577 sayılı Yasanın 49.maddesinin 1/b
bendi uyarınca bo
zulmasına, uyuşmazlık sadece hukuki noktalara ilişkin
bulunduğundan ay
nı maddenin 2.fıkrası uyarınca işlemin iptaline karar
verildi.
(DAN-DER; SAYI:76-77) BŞ/SE
Karar Metni
Aylık ücret kavramının, gösterge (ek gösterge dahil)
rakamlarının ge-
nel bütçe kanununda o yıl için tesbit edilen katsayı
ile çarpılması so
nucunda bulunacak miktarı ifade ettiği hk. [212]
Dava, davacının 1984,1985 ve 1986 yılına ait
ikramiyelerinin maaş ve
tazminatın toplamı üzerinden ödenmesinin mümkün
olmadığı yolunda tesis
edilen işlemin iptali istemiyle açılmıştır.
İdare Mahkemesi kararıyla; 2954 Sayılı Yasanın
51.maddesinde, yılda
iki aylık ücret tutarını aşmamak üzere ikramiye
verileceğinin öngörül-
düğü, ancak aylık ücret kavramı konusunda bu yasada
açıklık bulunmadı-
ğı, kamu görevlilerine, gösterge rakamı ile katsayının
çarpımı sonunda
bulunan aylık dışında, çeşitli adlar altında yan ödeme,
çeşitli yardım
lar ve hizmetin özelliklerine göre tazminatların
ödendiği ancak bunla-
rın sabit ve maktu ödemeler olmadığı bu nedenle aylık
ücretin sadece
gösterge (ek gösterge dahil) rakamı ile katsayının
çarpımı sonucunda
bulunan miktarı ifade edeceği, bu kavrama diğer zam,
tazminat, yardım
ve yan ödemelerin dahil edilemiyeceği, bu durumda 1986
yılına ilişkin
ikramiyelerin hesaplanması ve ödenmesinde aylığın esas
alınmasına yöne
lik işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı; 1984 ve 1985
yılları ikrami-
yelerine ilişkin istemin ise bu yıllardaki ödemeler
için davacının
2577 Sayılı Yasada öngörülen altmış günlük dava açma
süresi geçtikten
sonra 3.2.1986 tarihinde davalı idareye başvurduğu ve
verilen olumsuz
cevap üzerine 26.3.1986 gününde dava açtığı bu duruma
göre davanın bu
kısmında süre aşımı bulunduğu gerekçesiyle dava kısmen
süre aşımı yö-
nünden reddedilmiştir.
Davacı, dava konusu işlemin iptali için süresinde dava
açtığını, yürür
lükteki mevzuata göre ikramiyelerin maaş ve
tazminatlarıntoplamı üze-
rinden ödenmesi gerektiğini öne sürmekte ve kararın
temyizen incelene-
rek bozulmasını istemektedir.
Davacının 1986 yılı ikramiyesine ilişkin istemi
hakkında mahkemece ve-
rilen karar hukuk ve usule uygun olup, bozmayı
gerektiren bir yön bu-
lunmamaktadır.
Kararın 1984 ve 1985 yılı ikramiyelerinin maaş ve
tazminat toplam üze-
rinden ödenmesi istemine ilişkin kısmına gelince; 2577
Sayılı İdari
Yargılama Usulü Kanununun 7.maddesinde dava açma
süresinin yazılı bil-
dirimin yapıldığı tarihi izleyen günden başlayacağı
hükme bağlanmış
olup, anılan yıllarda ödenen ikramiye için davacıya
herhangi bir yazı-
lı bildirim yapılmadığı, dosyadaki belgelerin
incelenmesinden anlaşıl-
mıştır. Bu durum nedeniyle 1984,1985 ve 1986 yıllarında
ödenen ikrami-
yeler için 3.2.1986 tarihli başvuru üzerine, davacı
idarece tesis edi-
len 3.3.1986 günlü, işleme karşı 26.3.1986 tarihinde
açılan dava süre-
sinde olduğundan Mahkeme kararının bu noktaya ilişkin
kısmında hukuki
isabet bulunmamakta ise de, 657 sayılı yasanın
155.maddesinde "aylık"
kavramının; "Bu Kanunun 36.maddesinde yer alan
sınıflara ait gösterge
tablosundaki rakamların, Genel Bütçe Kanununda o yıl
için tesbit edi-
len katsayı ile çarpılması sonunda bulunacak miktar'ı
ifade ettiği a-
çıklanmış olup, Kanunun 43.maddesinde de göstergelerin
aylık ve ek gös
tergelerden oluştuğu belirtilmiş bulunmaktadır. bu
durumda aylık ücret
kavramının gösterge (ek gösterge dahil) rakamlarının
Genel Bütçe Kanu-
nunda o yıl için tesbit edilen katsayı ile çarpılması
sonucunda buluna
cak miktarı ifade ettiğinde duraksamaya yer
bulunmadığından davacının
ikramiyelerinin maaş ve tazminatlarının toplamı
üzerinden ödenmesi yo-
lundaki istek ve iddiası haklı dayanaktan yoksun
kalmaktadır.
Açıklanan nedenlerle, 1986 yılına ait ikramiye yönünden
davacının tem-
yiz isteğinin reddiyle İdare Mahkemesi kararının bu
kısmının onanması-
na, davanın 1984 ve 1985 yıllarına ait ikramiyelere
ilişkin kısmında
ise davacının temyiz isteminin kabulüyle kararın bu
kısmının 2577 Sayı
lı Yasanın 49.maddesinin 1/b bendi uyarınca bozulmasına
ve uyuşmazlık
sadece hukuki noktalara ilişkin bulunduğundan aynı
maddenin 2.fıkrası
uyarınca davanın bu noktaya ilişkin kısmının reddine
karar verildi.
(DAN-DER; SAYI:76-77) BŞ/YÖ
Karar Metni
Bir rütbede bekleme süresinin dolmasına rağmen terfiin
yapılmaması üzerine bu konuda idareye yapılacak her başvurunun, terfii
işleminin süre
gelen etkisi nedeniyle öncekinden bağımsız ve hukuki
sonuç doğuracak
nitelikte olduğu, dolayısıyla ilk başvuru tarihine göre
dava açma süre
sinin hesaplanamıyacağı hk.[213]
Dava, komiser olan davacının başkomiserliğe terfii
ettirilmemesi yo-
lundaki işlemin iptali isteğiyle açılmıştır. İdare
Mahkemesinin kara-
rıyla; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun
7.maddesinde, dava
açma süresinin, özel yasalarda ayrı süre gösterilmemesi
halinde Danış-
tay ve idare mahkemelerinde 60 gün olduğunun
belirtildiği, aynı yasa-
nın 10.maddesinin 1.fıkrasında, "ilgililer, haklarında
idari davaya ko
nu olabilecek bir işlem veya eylemin yapılması için
idari makamlara
başvurabilirler," 2.fıkrasında, "Altmış günün bittiği
tarihten itiba-
ren dava açma süresi içinde konusuna göre Danıştay,
idare ve vergi mah
kemelerinde dava açabilirler."... hükmünün yeraldığı,
davacının 16.8.
1983 tarihli dilekçeyle başkomiserliğe terfi
ettirilmesi istemiyle ida
reye başvurduğu, bu başvuruya idarece cevap
verilmediği, ilgilinin 21.
11.1983 tarihli dilekçeyle ve aynı konuda tekrar
idareye başvuruda bu-
lunduğu, bu başvuruya da cevap verilmemesi üzerine
7.2.1984 tarihinde
davanın açıldığının dosyanın incelenmesinden
anlaşıldığı, bu durumda
davacının idareye ilk başvuru tarihi olan 16.8.1983
tarihinden itiba-
ren 60 gün içinde idarece cevap verilmeyerek isteminin
reddedilmiş sa-
yıldığı 15.10.1983 gününü izleyen 60 gün içinde ve en
geç 14.12.1983
tarihinde dava açılması gerekirken, 7.2.1984 gününde
açılan davanın
süre aşımı nedeniyle incelenme olanağı bulunmadığı
gerekçesiyle dava
bu yönden reddedilmiştir.
Davacı, ikinci kez idareye başvurduğu tarihten itibaren
yasada öngörü-
len süre içinde dava açtığını ileri sürmekte ve anılan
kararın temyi-
zen incelenerek bozulmasını istemektedir.
Davacının, bir rütbede bekleme süresinin dolmasına
rağmen, rütbe ter-
fiinin yapılmaması üzerine bu konuda idareye yapacağı
her başvuru, ter
fi işleminin süregelen etkisi nedeniyle öncekinden
bağımsız ve idareye
yaptığı başvuru tarihi itibariyle hukuki sonuç
doğuracak niteliktedir.
Bu durumda davacının 21.11.1983 tarihli ikinci
başvurusunun cevap ve-
rilmeyerek reddi üzerine açılan davada 2577 sayılı
yasanın 10.maddesi
hükümlerine göre süre aşımından sözedilemez.
Bu hale göre, davacının rütbe terfiinin yapılması
hususunda idareye
yaptığı son başvuru tarihi itibariyle ve bu tarihteki
maddi ve hukuki
koşullara göre, tesis edilen işlemin incelenmesi ve
sonucuna göre ka-
rar verilmesi gerekirken, davacının ilk başvuru tarihi
esas alınarak
7.2.1984 gününde açılan davanın süre aşımı nedeniyle
reddine karar ve-
rilmesinde hukuki isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle davacının temyiz isteğinin
kabulüyle İdare Mahke-
mesi kararının, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Kanununun 49.maddesi
nin 1.fıkrasının (b) bendi uyarınca bozulmasına,
yukarıda yazılı neden
lerle uyuşmazlığın esası hakkında karar verilmek üzere
dosyanın adı ge
çen mahkemeye gönderilmesine karar verildi.
(DAN-DER SAYI:72-73)
Karar Metni
Davacı tarafından maaş bordrosuna atılan imzanın yazılı
bildirim sayılarak davanın süreden reddedilmesinde isabet bulunmadığı
hk.[214]
Davalı Belediyece 5.derece veteriner kadrosunda 657
sayılı yasanın 68.
maddesine göre ikinci görev yapmakta olan davacının
ikinci görev aylı
ğının hesaplanmasında 2595 ve 2771 sayılı yasalarla
belirlenen ek gös-
tergeninde dahil edilmesi istemini reddeden davalı
idare işleminin ip-
tali ve ödenmeyen ek göstergeler tutarı olan 80.740
liranın yasal fai-
zi ile birlikte tazminat olarak ödenmesi istemiyle
açtığı davada, İda-
re Mahkemesi kararıyla 1.3.1982 tarihinde yürürlüğe
giren 2595 sayılı
yasa ile 5.derece kadrolu veterinerler için belirlenen
150 ek göster-
genin kendisine verilmediğini Mart 1982 ayına ait
maaşını alırken öğ-
renmiş olması gerektiği, bu tarihten itibaren 60 gün
içinde idareye
başvurması yada dava açması gerekirken bu süreyi
geçirerek 1 yıl sonra
20.6.1983 tarihinde idareye başvurduğu, idarenin
olumsuz cevabı üzeri-
ne açılan davanın süre aşımı nedeniyle reddetmiş olup,
davacı ise söz
konusu kararın; Muhasebe-i Umumiye Kanununda öngörülen
5 yıl içinde
idareye başvurduğu, mahkeme kararı ile kanunun verdiği
haklardan yok-
sun kaldığı, davanın süresinde açıldığı iddialarıyla
temyizen incelene
rek bozulması isteminde bulunmaktadır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun
7.maddesinde dava açma sü-
resinin idare mahkemelerinde 60 gün olduğu belirtilmiş,
bu sürenin ya-
zılı bildirim tarihinden itibaren başlıyacağı
açıklanmış, 10.maddesin-
de de ilgililer, haklarında idari davaya konu
olabilecek bir işlem ve-
ya eylemin yapılması için idari makamlara
başvurabileceği, 60 gün için
de bir cevap verilmezse isteğin reddedilmiş sayılacağı,
60 günün bitti
ği tarihten itibaren dava açma süresi içinde ilgili
mahkemede dava aça
bilecekleri kuralı getirilmiştir.
Dava dosyasının incelenmesinden davacının 26.4.1983
tarihinde idareye
başvurduğu, idareninde 20.6.1983 tarihinde istemi
reddettiği, davanın-
da 30.6.1983 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.
Yukarıda anılan yasa hükmüne göre davacının Mart 1982
ayı maaş bodrosu
nu imzalamış olması yazılı bildirim yerine
geçmeyeceğinden, idareye
başvurarak idarenin olumsuz cevabı üzerine süresinde
açılan davanın
esası hakkında karar verilmesi gerektiğinden, İdare
Mahkemesi kararı-
nın bu nedenle bozulmasına, 2577 sayılı İdari Yargılama
Usulü Kanunu-
nun 49.maddesi 3.fıkarsına göre işin esasına
girilmeyerek dosyanın İda
re Mahkemesine gönderilmesine karar verildi.
Karar Metni
2577 sayılı Kanunun üst makamlara başvurmayı düzenleyen
11 inci maddesinin, vergi, resim, harçlarla benzeri mali yükümlerin tarh,
tahakkuk ve tahsilinde ve bunların zam ve cezalarından doğan uyuşmazlıklarda
uygulanamayacağı hk.[215]
Temyiz Eden : ...
Vekili : Av. ...
Karşı Taraf : Anadolu Kurumlar Vergi Dairesi Başkanlığı
İSTANBUL
İstemin Özeti : ... Elektronik Sanayi ve Ticaret
Limited Şirketinin ödenmeyen vergi borçlarının tahsili için ortak sıfatıyla
davacı adına ödeme emri düzenlenip, tebliğ edilmiştir. İstanbul 5. Vergi
Mahkemesi, 24.3.2004 günlü ve E:2003/1387, K:2004/568 sayılı kararıyla; 2577
sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 7 inci maddesinde, özel kanunlarında
ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştay ve İdare Mahkemelerinde dava açma
süresinin otuz gün olduğunun, 6183 sayılı Kanunun 58 inci maddesinin 1 inci
fıkrasında, kendisine ödeme emri tebliğ olunan şahsın, böyle bir borcu
olmadığı veya kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı hakkında tebliğ
tarihinden itibaren 7 gün içinde alacaklı tahsil dairesine ait itiraz
işlerine bakan vergi itiraz komisyonu nezdinde itirazda bulunabileceğinin
belirtildiği, 2576 sayılı Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve
Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun'un 13 üncü
maddesinin c bendinde ise, vergi mahkemelerinin göreve başlamasıyla bu
mahkemelerin görev alanına giren konularla ilgili olarak diğer kanunlarda
yer alan itiraz deyiminin vergi mahkemesinde dava açılması anlamına geleceği
hükmüne yer verildiği, 2577 sayılı Kanunun üst makamlara başvurmayı
düzenleyen 11 inci maddesinde çeşitli kanunlarla yapılan değişikliklerden,
söz konusu madde hükmünün, vergi, resim, harçlarla benzeri mali yükümlerin
tarh, tahakkuk ve tahsilinde ve bunların zam ve cezalarından doğan
uyuşmazlıklarda uygulanamayacağı sonucuna ulaşıldığı gibi, kamu
alacaklarının cebren takip ve tahsili yöntemlerini düzenleyen ve özel bir
kanun olan 6183 sayılı Kanunda 7 günlük dava açma süresinin üst makamlara
başvuru olması halinde duracağına yönelik bir düzenlemenin yer almadığının
görüldüğü, bu durumda 26.6.2003 tarihinde tebliğ edilen ödeme emirlerine
karşı 7 günlük süre geçirildikten sonra 23.7.2003 tarihinde açılan davanın
süresinde olmadığı gerekçesiyle 2577 sayılı Kanunun 15/1-b maddesi uyarınca
davanın süreaşımı yönünden incelenmeksizin reddine karar vermiştir. Davacı,
2577 sayılı Kanunun 11 inci maddesine göre kendilerine ödeme emri tebliğ
edildikten sonra 7 gün içinde işlemin düzeltilmesi istemiyle idareye
başvurduklarını, bunun süreyi durduracağını, davanın süresinde olduğunu
ileri sürerek kararın bozulmasını istemektedir.
Savunmanın Özeti : Temyiz isteminin reddi gerektiği
savunulmuştur.
Tetkik Hakimi Hayrettin Korucu'nun Düşüncesi : Temyiz
dilekçesinde öne sürülen hususlar, temyize konu mahkeme kararının
bozulmasını sağlayacak nitelikte bulunmadığından temyiz isteminin reddi
gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı Ahmet Alaybeyoğlu'nun Düşüncesi :
İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek
bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49 uncu
maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu
maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, isteminin reddi ile
temyiz edilen Mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Dördüncü Dairesince gereği
görüşüldü:
Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, bozulması
istenilen kararın dayandığı gerekçeler karşısında, yerinde ve kararın
bozulmasını sağlayacak durumda görülmemiştir.
Bu nedenle, temyiz isteminin reddine esasta
oybirliğiyle gerekçede oyçokluğuyla 3.2.2005 gününde karar verildi.
AZLIK OYU
Limited şirketin ödenmeyen vergi borçlarının tahsili
için ortak sıfatıyla davacı adına düzenlenen ödeme emirlerine karşı açılan
dava süre aşımı nedeniyle reddedilmiştir.
İdari Yargılama Usulü Kanununun "Üst Makamlara
Başvurma" başlıklı 11 inci maddesinde, ilgililer tarafından, idari dava
açılmadan önce, idari işlemin kaldırılması, geri alınması, değiştirilmesi
veya yeni bir işlem yapılmasının üst makamdan, üst makam yoksa işlemi yapan
makamdan, idari dava açma süresi içinde istenebileceği, bu başvurmanın
işlemeye başlamış olan idari dava açma süresini durduracağı, altmış gün
içinde bir cevap verilmezse isteğin reddedilmiş sayılacağı, isteğin
reddedilmiş veya reddedilmiş sayılması halinde dava açma süresinin yeniden
işlemeye başlayacağı ve başvurma tarihine kadar geçmiş sürenin de hesaba
katılacağı hüküm altına alınmıştır. Sözü edilen maddenin 4 üncü fıkrasında
yer alan "Bu madde hükümleri, vergi, resim ve harçlarla benzeri mali
yükümlerin tarh, tahakkuk ve tahsilinden ve bunların zam ve cezalarından
doğan uyuşmazlıklarda uygulanmaz" hükmü 18.6.1994 gün ve 21964 sayılı Resmi
Gazete'de yayımlanan 4001 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi ile 18.6.1994
tarihinden itibaren yürürlükten kaldırılmıştır. Bu maddenin gerekçesinde,
vergi resim ve harçlarla benzeri mali yükümlerin tarh, tahakkuk ve tahsili
ve bunların zam ve cezalarından doğan uyuşmazlıklarda, idari davaya konu
olacak işlemlere karşı mevcut hükümlere göre dava açılmadan önce idari
makamlara başvurulmasının mümkün bulunmadığı, başvuru yapılması dava
süresini durdurmadığı için daha sonra açılan davaların süreden reddedildiği,
bu sebeple çoğu zaman hak kayıplarına neden olunduğu, gerek bu gibi
haksızlıkların ortadan kaldırılması ve gerekse dava yoluna başvurulmadan
idareye yapılacak başvuru yoluyla uyuşmazlıkların çözümlenmesinin
sağlanmasının, dava sayısını azaltma yönünden yapacağı olumlu etki göz önüne
alınarak, söz konusu fıkranın yürürlükten kaldırıldığı belirtilmiştir.
Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, 2577 sayılı
Kanunun idari başvuru yolunu düzenleyen 11 inci maddesinin 18.6.1994
tarihinden itibaren vergi, resim ve harçlarla benzeri mali yükümlerin tarh,
tahakkuk ve tahsilinden ve bunların zam ve cezalarından doğan
uyuşmazlıklarda da uygulanabileceği tabiidir. Yani, ilgililer bahsi geçen
işlemlere karşı doğrudan doğruya idari dava açabilecekleri gibi, dilerlerse
itiraz yoluna da başvurabileceklerdir.
Ödeme emrinin de tahsile yönelik bir idari işlem olma
özelliği dikkate alındığında 18.6.1994 tarihinden itibaren bir vergi, resim
ve harçlarla, benzeri mali yükümlerin tarh ve tahakkukuna ilişkin
uyuşmazlıklar hakkında uygulanabilecek olan 2577 sayılı Kanunun 11 inci
maddesindeki idari başvuru yolunun ödeme emirleri hakkında da
uygulanabileceğinin kabulü zorunludur.
Ancak, 213 sayılı Kanunun 10 ncu ve 6183 sayılı Kanunun
mükerrer 35 inci maddesi uyarınca şirketin tahsil edilmeyen vergi borçları
ortaklardan takip edilebileceği için 2000 ila 2003 yıllarına ait vergi
borçlarının tahsili için 8.7.2002 tarihinde hisselerini devretmekle birlikte
bu hususu ticaret siciline tescil ettirmeyen davacı adına ödeme emri
düzenlenmesi yasaya uygun olduğundan davanın süre aşımı nedeniyle reddi
yolundaki mahkeme kararı sonucu itibarıyla yerinde görüldüğünden temyiz
isteminin bu gerekçeyle reddi gerektiği oyu ile kararın gerekçesine
karşıyım.
YÖ/ÖEK
Karar Metni
213 sayılı Vergi Usul Kanununda belirtilen yollar
dışında üst mercii bulunmayan vergi dairelerince düzenlenen vergi ceza
ihbarnamelerinin tebilği üzerine 2577 sayılı kanun'un 11 inci maddesinin
uygulanma olanağı bulunmadığı hk.[216]
Temyiz Eden : Üsküdar Vergi Dairesi Müdürlüğü/İSTANBUL
Karşı Taraf : ...
İstemin Özeti : Kesinleşen ve vadesinde ödenmediği
ileri sürülen kamu alacağının tahsili amacıyla davacı adına ödeme emirleri
düzenlenerek tebliğ edilmiştir. İstanbul 6. Vergi Mahkemesi 16.3.2004 günlü
ve E:2003/1865, K:2004/952 sayılı kararıyla; dosyanın incelenmesinden
1999-2000 yılları arasında kağıt alım-satımı faaliyetiyle uğraşan ve bu
faaliyetine 31.8.2001 tarihinde son veren davacının 4811 sayılı yasadan
yararlanarak 2000 ile 2001 yılları için matrah artırımında bulunup
taksitlendirilen vergi borçlarını ödediği, ancak karşıt inceleme sonucu 2000
yılında düzenlemiş olduğu faturaların içeriği itibarıyla yanıltıcı olduğu
tespit edildiğinden söz edilerek 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 360 ıncı
maddesine göre kaçakçılığa iştirak fiilinden dolayı kesilen cezaya karşı
düzeltme yoluyla dava açma süresi içinde idareye başvurduğu, davalı İdarece
istemin reddi üzerine ihbarnamelerle tebliğ edilen kamu alacağının tahsili
amacıyla dava konusu ödeme emirlerinin düzenlendiğinin anlaşıldığı, olayda
davacının 25.7.2003 tarihinde tebliğ edilen ceza ihbarnamelerine karşı 30
günlük dava açma süresi içinde 31.7.2003 tarihinde idareye düzeltme
başvurusunda bulunduğuna göre, bu başvuru üzerine dava açma süresi
duracağından talebin reddine dair yazının tebliği tarihi olan 8.10.2003
tarihinden itibaren yeniden işlemeye başlayacak olan dava açma süresine göre
25 günlük bir sürenin bulunduğu dikkate alındığında kamu alacağının
kesinleştiğinden söz edilemeyeceği, bu nedenle idarece ihbarnamelerle tebliğ
edilen cezaya karşı dava açma süresinin geçmesi beklenilmeden kesinleştiği
ileri sürülen kamu alacağının tahsili için düzenlenen ödeme emirlerinde
isabet görülmediği gerekçesiyle iptaline karar vermiştir. Davalı İdare
düzenlenen ödeme emirlerinin yasal olduğunu ileri sürerek kararın
bozulmasını istemektedir.
Savunmanın Özeti : Yasal dayanaktan yoksun bulunan
temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.
Tetkik Hakimi Abdurrahman Gençbay'ın Düşüncesi : Vergi
daireleri tarafından salınan vergi yada kesilen cezalara karşı mükelleflerin
vergi mahkemelerinde dava açma veya düzeltme ve şikayet yolu gibi kanunen
kendilerine tanınan ve kullanma imkanı bulunan yollar tüketilmeden, amme
alacağının kesinleştiğinden bahsedilemeyeceği, somut olayda ise davacı adına
kaçakçılığa iştirak fiilinden dolayı kesilen cezalara ait ihbarnamelerin
tebliği üzerine yükümlünün düzeltme yoluna başvurduğu ve düzeltme talebinin
reddi üzerine idarece düzenlenen ödeme emirleri düzeltme talebinin reddine
ilişkin davalı idare işlemi ile birlikte 8.10.2003 tarihinde tebliğ edildiği
anlaşıldığından, vergi mahkemelerinde dava açma süresi geçtikten sonra
yaptıkları düzeltme talepleri reddolunanların şikayet yolu ile Maliye
Bakanlığına müracaat hakkı devam ettiğinden, davacının bu başvuru hakkı
beklenilmeksizin amme alacağının kesinleştiğinden söz edilerek düzenlenen
ödeme emirlerinde isabet bulunmadığı bu nedenle sonucu itibarıyla yerinde
olan mahkeme kararına yönelik temyiz isteminin reddi gerektiği
düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı A.Kemal Terlemezoğlu'nun Düşüncesi :
İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek
bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49 uncu
maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu
maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, isteminin reddi ile
temyiz edilen Mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Dördüncü Dairesince gereği
görüşüldü:
Olayda, vergi ve ceza ihbarnamesinin davacıya tebliği
üzerine yükümlü tarafından 4811 sayılı Vergi Barışı Kanunundan
yararlanılarak ihtilaflı dönemler içine matrah artırımında bulunulduğu, bu
nedenle kesilen cezanın dayanağı olmadığı gerekçesiyle düzeltme talebinde
bulunulmuş, talebin reddi üzerine idarece düzenlenen ödeme emirlerinin
iptali istemiyle açılan davada mahkemece ceza ihbarnamesine karşı idareye
yapılan düzeltme başvurusunun dava açma süresini durdurması nedeniyle
kesinleşmiş bir amme alacağından söz edilemeyeceği gerekçesiyle ödeme
emirlerinin iptaline karar verilmiştir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 7 inci
maddesinde, dava açma süresinin, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen
hallerde vergi mahkemelerinde otuz gün olduğu, bu sürenin tebliğ yapılan
hallerde veya tebliğ yerine geçen işlemlerde tebliğ tarihini izleyen günden
başlayacağı, öte yandan 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında
Kanunun 55 inci maddesinde, amme alacağını vadesinde ödemiyenlere 7 gün
içinde borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları lüzumunun bir
ödeme emri ile tebliğ olunacağı, 58 inci maddesinde ise kendisine ödeme emri
tebliğ olunan şahsın, böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya
zamanaşımına uğradığı hakkında tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içinde vergi
mahkemesinde dava açabileceği belirtilmiştir.
Belirtilen hükümlere göre vergi, resim, harç ve benzeri
mali yükümlere ilişkin olarak düzenlenen ihbarnamelerde yer alan vergi ve
cezalara karşı, ihbarnamenin tebliğ tarihinden itibaren otuz günlük yasal
süre içerisinde dava açılması gerekmektedir. 213 sayılı Vergi Usul Kanunda
belirtilen belli yollar dışında üst mercii bulunmayan vergi dairelerince
düzenlenen vergi/ceza ihbarnamelerinin tebliği üzerine 2577 sayılı İdari
Yargılama Usulü Kanunu'nun 11 inci maddesinin uygulanma olanağı
bulunmadığından, vergi/ceza ihbarnameleri ile tebliğ edilen ve süresinde
dava açılmayarak kesinleşen amme alacağının tahsili için düzenlenen ödeme
emirlerinde hukuka aykırılık görülmemiştir.
Bu nedenle İstanbul 6. Vergi Mahkemesinin 16.3.2004
günlü ve E:2003/1865, K:2004/952 sayılı kararının bozulmasına 21.12.2004
gününde oyçokluğuyla karar verildi.
A Z L I K O Y U
Davacı, adına kesilen kaçakçılığa iştirak cezasına
ilişkin ihbarnamenin tebliği üzerine düzeltme yoluna başvurmuş, bu talebinin
reddine ilişkin yazı ile birlikte ödeme emri de tebliğ edilmiş ve dava ödeme
emrine karşı açılmıştır.
Adına vergi cezasına ilişkin ihbarname tebliğ
edilenler, 30 gün içinde doğrudan vergi mahkemesine dava açabilecekleri
gibi, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 124 ncü maddesinde, Vergi Mahkemesinde
dava açma süresi geçtikten sonra yaptıkları düzeltme talepleri
reddolunanların şikayet yoluyla Maliye Bakanlığı'na başvurabilecekleri
öngörüldüğünden, idari dava açma süresi içinde idari işlem niteliğindeki
ceza kesme işlemine karşı Vergi Dairesinden düzeltme talebinde bulunulduğu
takdirde, bu talebinin reddi üzerine de Vergi Mahkemesinde dava
açılabileceğinden bu yollar tüketilmeden amme alacağının kesinleştiğinden
söz edilerek ödeme emri düzenlenemez. Dolayısıyla, dava açma süresi
geçtikten sonra düzeltme yoluna başvuran davacının talebinin reddine dair
işleme karşı dava açma süresi dolmadan kesinleşmiş bir kamu alacağı varmış
gibi düzenlenen ödeme emrini iptal eden Vergi Mahkemesi kararı yerindedir.
Temyiz isteminin bu nedenle reddi gerekeceği oyu ile
karara karşıyım.
YÖ/ŞGK
Karar Metni
Doktordan alınan sağlık raporunun dava açma süresinin
durdurmayacağı hk.[217]
Temyiz Eden : ...
Vekili : Av. ...
Karşı Taraf : Sarıgazi Vergi DairesiMüdürlüğü İSTANBUL
İstemin Özeti : Davacının ortağı olduğu Ersim Çelik
Sanayi ve Ticaret Limited Şirketinin ödenmeyen vergi borçlarını tahsili
amacıyla adına ödeme emirleri düzenlenip, tebliğ edilmiştir. İstanbul 2.
Vergi Mahkemesi 10.11.2003 günlü ve E:2003/1839, K:2003/2779 sayılı
kararıyla; ödeme emrine karşı dava açma süresinin yedi gün olduğu, dava
konusu ödeme emirleri 23.9.2003 tarihinde tebliğ edilmiş olmasına karşın,
davanın yedi günlük süre geçirildikten sonra 2.10.2003 gününde açıldığı,
davacının 30.9.2003 tarihinden itibaren iki gün yatak istirahatli olduğunu
gösteren doktor raporunun ise dava açma süresini etkilemeyeceği gerekçesiyle
davanın süre aşımı yönünden reddine karar vermiştir. Davacı, mahkemece eski
hale getirme taleplerini dikkate alınmadığını ileri sürerek kararın
bozulmasını istemektedir.
Savunmanın Özeti : İstemin reddi gerektiği yolundadır.
Tetkik Hakimi Mustafa Bahtiyar'ın Düşüncesi : Temyiz
dilekçesinde öne sürülen hususlar, temyize konu mahkeme kararının
bozulmasını sağlayacak nitelikte bulunmadığından temyiz isteminin reddi
gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı A.Kemal Terlemezoğlu'nun Düşüncesi :
İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek
bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49 uncu
maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu
maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, isteminin reddi ile
temyiz edilen Mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Dördüncü Dairesince gereği
görüşüldü:
Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, bozulması
istenilen kararın dayandığı gerekçeler karşısında, yerinde ve kararın
bozulmasını sağlayacak durumda görülmemiştir.
Bu nedenle, temyiz isteminin reddine 6.12.2004 gününde
oybirliğiyle karar verildi.
Karar Metni
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 8 inci
maddesinin 2 inci fıkrasındaki, son günü tatile rastlayan dava açma
süresinin tatili izleyen çalışma gününün bitimine kadar uzayacağı şeklindeki
hükmün, idarenin cevap verme süresine uygulanamayacağı, diğer yandan
ihtirazi kayıtla beyan üzerine tahakkuka karşı süresinde dava açılmamasının,
düzeltme şikayet başvurusunun sonucuna göre dava açılmasına engel olmadığı
hk.[218]
Temyiz Eden : Maliye Bakanlığı
Karşı Taraf : ... Limited Şirketi
Vekili : Av. ...
İstemin Özeti : Davacı şirketin 1999 yılı gelir
(stopaj) vergisi için 2000/Nisan ayında vermiş olduğu muhtasar beyannamede
gösterilen yatırım indirimi tutarı üzerinden tahakkuk ettirilen, gelir
stopaj vergisi ve fon payının kaldırılması için yapılan düzeltme şikayet
başvurusunun cevap verilmeyerek reddi üzerine dava açılmıştır. ... Vergi
Mahkemesinin ... günlü ve ... sayılı kararıyla, dosyanın incelenmesinden
davacı şirketin ihtirazi kayıtla verdiği beyannamedeki itirazın kabul
edilmeyerek gelir (stopaj) vergisi ve fon payının tahakkuk ettirildiği, daha
sonra yükümlü şirket tarafından vergi dairesi müdürlüğüne 27.6.2000
tarihinde verilen dilekçe ile düzeltme başvurusu yapıldığı ve istemin
19.7.2000 tarihinde reddedilmesinden sonra, 8.8.2000 tarihinde de şikayet
başvurusunda bulunulduğu ve istemin cevap verilmeyerek reddi üzerine zımni
ret işleminin iptali için dava açıldığının anlaşıldığı, tahakkuka otuz gün
içinde dava açılmamış olmasının, düzeltme ve şikayet yoluyla yapılan
başvurunun reddi üzerine dava açma süresi içerisinde dava açılmasına engel
olmadığı ve açılan davanın tahakkukun kaldırılmasına ilişkin olmayıp şikayet
başvurusunun reddi işleminin iptaline yönelik olduğu, 2577 sayılı İdari
Yargılama Usulü Kanunu'nun 10. maddesinde, ilgililerin, haklarında idari
davaya konu olabilecek bir işlem veya eylemin yapılması için idari makamlara
başvurabilecekleri, altmış gün içinde bir cevap verilmezse isteğin
reddedilmiş sayılacağı, ilgililerin altmış günün bittiği tarihten itibaren
dava açma süresi içinde konusuna göre Danıştay, İdare ve Vergi Mahkemelerine
dava açabilecekleri, altmış günlük süre içinde idarece verilen cevap kesin
değilse ilgilinin bu cevabı, istemin reddi sayarak dava açabileceği gibi,
kesin cevabı da bekleyebileceği, bu takdirde dava açma süresinin
işlemeyeceği, ancak bekleme süresinin başvuru tarihinden itibaren altı ayı
geçmeyeceği, dava açılmaması veya davanın süre aşımı nedeniyle reddi
hallerinde, altmış günlük sürenin bitmesinden sonra yetkili idari makamlarca
cevap verilirse, cevabın tebliğinden itibaren altmış gün içinde dava
açabilecekleri, 8/2 maddesinde de, tatil günlerinin sürelere dahil olduğu,
şu kadar ki, sürenin son günü tatil gününün bitimine kadar uzayacağının
belirtildiği, sözü edilen maddelere göre altmış günlük sürenin idarenin
cevap verme süresi olduğu, otuz günlük dava açma süresinin ayrı olduğu ve
her iki sürenin ayrı ayrı değerlendirilmesi, yasada belirtilen süre
hesabının tesbitinde ayrı ayrı hesaplanmasının gerektiği, idarenin cevap
vermemiş olması ile istem ret olunmuş sayılacağından dava süresinin
hesabında birbirine bağlı 60+30=90 günlük sürenin kabulünün mümkün olmadığı,
sürelerle ilgili 8. maddede bu madde hükümlerinin yalnız dava açma
süreleriyle ilgili olduğu belirtilmediğine göre 10.maddedeki idarenin cevap
vermesi süresinin hesabında da sürenin son gününün tatil gününe rastlaması
halinde sürenin tatil gününü izleyen çalışma gününün bitimine kadar uzaması
gerektiği, başka bir anlatımla 2577 sayılı Yasanın 10. maddesiyle, idarenin
60 günlük cevap verme süresi 7. maddesiyle 30 günlük dava açma süresi aynı
yasanın 8. maddesiyle de, sürelerle ilgili genel esaslar düzenlendiğine
göre, 8. maddeyle düzenlenen sürelerle ilgili genel esasların aynı yasayla
düzenlenen dava açma süresinin tespitinde uygulanıp, idarenin cevap verme
süresinin tespitinde uygulanamayacağının kabul edilemeyeceği, davacının
8.8.2000 tarihinde Maliye Bakanlığına şikayet başvurusunda bulunduğu,
idarenin cevap verme süresi olan altmış günlük sürenin son günü resmi tatil
olan 7.10.2000 tarihine rastladığından, cevap verme süresinin 9.10.2000
Pazartesi tarihinde sona erdiği, dava açma süresinin 10.10.2000 tarihinde
başladığı ve 8.11.2000 tarihinde açılan davada süre aşımı bulunmadığından
işin esasına geçildiği, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nun 94 üncü
maddesinin 4369 sayılı Kanunla değiştirilen 6 ıncı fıkrasının b-ii alt
bendinde; dağıtılsın dağıtılmasın kurumlar vergisine tabi kurumların,
Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 8 inci maddesinin 1 numaralı bendi dışında kalan
kurumlar vergisinden müstesna kazanç ve iratlardan gelir vergisi tevkifatı
yapılacağının öngörüldüğü, yatırım indiriminin ise bir kazanç ve irat
olmadığı gibi Gelir Vergisi Kanunu ve Kurumlar Vergisi Kanununun yürürlükte
bulunan hükümleri dikkate alındığında yatırım indiriminden tevkifat
yapılacağına dair açık bir düzenlemenin de bulunmadığı, sadece daha önceden
yasa ile ihdas edilmiş bulunan vergilerin oranlarını belirleme yetkisini
haiz olan Bakanlar Kurulunun anılan hükme 99/13230 sayılı karar ile eklediği
"yatırım indirimi dahil" ibaresinin de Danıştay Dördüncü Dairesince iptal
edildiğinden yatırım indirimi üzerinden tevkifat yapılmasının dayanağı
kalmadığı gerekçesiyle işlemin iptaline karar verilmiştir. Davalı İdare,
tevkifatın kurumlar vergisinden istisna edilmiş kazanç ve iratlara ilişkin
olduğunu, yatırım indiriminin de istisna niteliğinde olduğunu ileri sürerek
kararın bozulmasını istemektedir.
Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.
Tetkik Hakimi Erkan Kunduracı'nın Düşüncesi : Davanın
süreaşımı nedeniyle reddi gerekirken işin esası hakkında karar verilmiş
olması nedeniyle mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı A.Kemal Terlemezoğlu'nun Düşüncesi :
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, Danıştay İçtihatları Birleştirme
Kurulu'nun 19.7.2002 günlü ve E:2002/3, K:2002/3 sayılı kararı karşısında,
temyize konu kararın bozulumasını gerektirir nitelikte görülmemektedir.
Açıklanan nedenle temyiz isteminin reddi ile vergi
mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Dördüncü Dairesince gereği
görüşüldü:
Uyuşmazlık, 1999 yılı kazancından indirilen yatırım
indirimine ilişkin olarak ihtirazi kayıtla verilen muhtasar beyanname
üzerinden tahakkuk eden gelir (stopaj) vergisi ve fon payının, vergi
kesintisine tabi olmadığı iddiasıyla düzeltme şikayet yoluyla kaldırılması
isteminin Maliye Bakanlığınca zımnen reddedilmesi üzerine kurulan olumsuz
işlemin iptali istemine ilişkindir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usul Kanununun 7/1.
maddesinde dava açma süresinin özel Kanunlarda ayrı süre gösterilmeyen
hallerde Danıştay'da ve İdare Mahkemelerinde altmış ve vergi mahkemelerinde
otuz gün olduğu, 8/2 maddesinde, tatil günlerinin sürelere dahil olduğu,
sürenin son gününün tatile rastlaması halinde, sürenin tatil gününü izleyen
çalışma gününün bitimine kadar uzayacağı, 10 uncu maddesinde de ilgililerin,
haklarında idari davaya konu olabilecek bir işlem veya eylemin yapılması
için idari makamlara başvurabilecekleri, altmış gün içinde bir cevap
verilmezse isteğin reddedilmiş sayılacağı, ilgililerin altmış günün bittiği
tarihden itibaren dava açma süresi içinde konusuna göre Danıştay'a, idare ve
vergi mahkemelerine dava açabilecekleri belirtilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden, davacı kurumun yatırım
indiriminden dolayı 1999 yılı kazancından indirdiği miktara ilişkin muhtasar
beyannamesini 2000/Mayıs ayında ihtirazi kayıtla verdiği, dava açma süresi
geçtikten sonra tahakkuk eden gelir stopaj vergisi ve fon payının
kaldırılması için 27.6.2000 tarihli dilekçeyle Vergi Dairesi Başkanlığına
başvurduğu , düzeltme başvurusunun 19.7.2000 tarihli ve 2.8.2000 tarihinde
yükümlü kuruma tebliğ edilen işlemle reddedildiği, 8.8.2000 tarihinde Maliye
Bakanlığına yapılan şikayet başvurusuna cevap verilmemesi suretiyle tesis
edilen zımni ret işleminin iptali için 8.11.2000 tarihinde dava açıldığı ve
mahkemece de, 8.8.2000 tarihindeki başvuruya 60 günlük cevap süresinin son
gününün 7.10.2000 Cumartesiye geldiği ve tatil gününe rastlayan son günün
9.10.2000 Pazartesi gününe uzaması sebebiyle 8.11.2000 tarihinde açılan
davanın süresinde olduğu gerekçesiyle işin esasına geçilerek dava konusu
işlemin iptaline karar verildiği görülmüş olup, yukarıda sözü edilen
sürelerle ilgili maddelerde dava açma süresinin son gününün resmi tatile
gelmesi durumunda, sürenin tatil gününü izleyen çalışma gününün bitimine
kadar uzayacağı düzenlenmiş, cevap verme süresinin son gününün resmi tatile
rastlaması durumunda dava açma süresinin tatili izleyen çalışma gününden
itibaren hesaplanacağı şeklinde bir düzenleme getirilmediğinden, yükümlü
şirketin 8.8.2000 tarihinde yaptığı şikayet başvurusuna cevap verme süresi
7.10.2000 tarihinde bitip, dava açma süresi de bu tarihten başlayıp
6.11.2000 tarihinde bittiğinden, 8.11.2000 tarihinde açılan davanın süre
aşımı gerekçesiyle reddi gerekirken, belirtilen gerekçeyle verilen kararda
hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, ... Vergi Mahkemesinin ... günlü
ve ... sayılı kararının bozulmasına, 21.1.2003 gününde oybirliğiyle karar
verildi.
DAN-KAR-DER ; SAYI:2
Karar Metni
Davacının aracına eski malikin vergi borcu nedeniyle
tesis edilen ha-
ciz işlemine karşı açılan davada, tebliğ tarihi olarak
ıttılaı tarihi-
nin dikkate alınması gerektiği hk.[219]
... tarihli noter satış sözleşmesiyle satın alınan araç
üzerine henüz
davacı adına tescil işlemleri yapılmadan, eski maliğin
vergi borcu ne-
deniyle uygulanan haciz işleminin kaldırılması
istemiyle dava açıl-
mıştır. ... Vergi Mahkemesi, ... gün ve ... sayılı
kararıyla; 2577
sayılı Kanun'un 7 inci maddesinde vergi mahkemesinde
dava açma süresi-
nin otuz gün olduğu, dosyadaki belgelerden ...
tarihinde tatbik olunan
haciz işlemine karşı ... tarihinde dava açıldığının
anlaşıldığı, bu
durumda otuz günlük süreden sonra açılan davanın
süresinde olmadığı
gerekçesiyle davanın süreaşımı nedeniyle reddine karar
vermiştir. Da-
vacı, dava açma süresinin, haczin öğrenildiği tarihten
itibaren başla-
yacağını, süreaşımı olmadığını ileri sürmekte ve
kararın bozulmasını
istemektedir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 7 nci
maddesinde;
özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde
vergi mahkemesinde
dava açma süresinin otuz gün olduğu, aynı maddenin 2/a
fıkrasında ise,
bu sürenin idari uyuşmazlıklarda; yazılı bildirimin
yapıldığı tarihi
izleyen günden başlayacağı belirtilmiştir.
Davacının ... tarihinde satın aldığı aracın trafik
kaydına, es-
ki maliğin vergi borcu nedeniyle ... tarihinde
uygulanan haciz işlemi,
davacının hak ve menfaatini ilgilendiren bir idari
işlem niteliğinde-
dir. Davacı bu haciz işleminden evvel noter satış
senedi ile bu aracın
maliki olmuştur. Bu şekilde satın alınan araçların
trafik tescil iş-
lemleri, araçlarla ilgili tüm idari denetimlerin
yapılabilmesi için
gerekli olup, tescil, davacının mülkiyet haklarını
doğrudan etkileyen
bir hukuki durum değildir. Bu durumda davacının
mülkiyetine geçen a-
raç üzerine daha sonraki bir tarihte İdarece aracı
satan kişi adına
konulan haciz işlemin davacıya herhangi bir şekilde
yazılı bildirim
yoluyla duyurulamayacağından tescil işlemleri sırasında
haricen öğre-
nilmesi üzerine bu haciz işleminin dava konusu
edilmesinde hukuken bir
engel bulunmamakta, bu nedenle dava açma süresinin
ıttıla tarihinden
itibaren başlayacağının kabulü gerekmektedir. İşlemin
haricen öğrenil-
mesi üzerine açılan davanın esastan incelenmesi
gerekirken, süreaşımı
nedeniyle verilen ret kararında isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenle ... vergi Mahkemesi'nin ...gün ve ...
sayılı
kararının bozulmasına karar verildi. (YK/ES)
(DAN-DER; SAYI:103)
Karar Metni
Davanın süresi içerisinde açılıp açılmadığının
incelenerek sonucuna
göre bir karar verilmesi gerekirken davayı esastan
inceleyen mahkeme
kararında isabet görülmediği hk.[220]
Emlak komisyonculuğu ve dekorasyon işiyle uğraşan ve
1991 yılına ait
gelir vergisi beyannamesini vermeyen davacı adına resen
takdir olunan
matrah üzerinden gelir vergisi salınmış, fon payı
hesaplanmış, kaçak-
çılık cezası kesilmiştir. ... Vergi Mahkemesi ... günlü
ve 1997/1275
sayılı kararıyla; davacının ... tarihinde ticari
faaliyete başladığı,
aynı işyerinde ... tarihleri arasında eşinin faaliyette
bulunduğu ve
kıst dönem gelir vergisi beyannamesinin aile reisi
sıfatıyla davacının
verdiği, ... tarihleri arasında ticari faaliyetine
devam ettiği anla-
şılan davacının beyanname vermemesi nedeniyle takdire
sevkin yerinde
olduğu, ancak hiçbir araştırma ve inceleme yapılmadan
matrah takdir e-
dilemeyeceği, davacının kıst dönem faaliyette bulunduğu
dikkate alına-
rak matrahın hayat standardı için kabul edilen miktara
göre belirlen-
mesi gerektiği, ikmalen ve re'sen yapılan tarhiyatlar
üzerinden fon
payı hesaplanamayacağı gerekçesiyle matrahın
azaltılmasına, fon payı-
nın kaldırılmasına karar verilmiştir. Davacı, ...
tarihleri arasında
ticari faaliyette bulunduğu ve kazanç elde ettiği
yönünde herhangi bir
tespitin mevcut olmadığı gibi kaçakçılık cezası
uygulanmasınında ye-
rinde olmadığını, Davalı İdare, davada süre aşımının
mevcut olduğunu
ileri sürerek kararın bozulmasını istemektedirler.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 7 nci
maddesinde,
vergi mahkemelerinde dava açma süresinin 30 gün olduğu
belirtilmiştir.
Dava dilekçesinde davacı, dava konusu vergiye ilişkin
ihbarna-
menin tebliğİnin ... tarihinde, vergi dairesince ise
davacıya ... ta-
rihinde tebliğ edildiği belirtilmiştir.
Ancak dosyada mevcut tebliğ alındı belgesinin
fotokopisinin in-
celenmesinden tebliğin davacıya hangi tarihte yapıldığı
anlaşılamamak-
tadır. Bu durumda, yükümlüye yapılan tebliğe ilişkin
ihbarnamenin a-
lındı aslının vergi dairesinden getirtilerek ... günü
açılan davanın
süresi içinde açılıp, açılmadığının incelenerek
sonucuna göre bir ka-
rar verilmesi gerekirken davayı esastan inceleyen
mahkeme kararında i-
sabet görülmemiştir.
Bu nedenle, ... Vergi Mahkemesi ... günlü ve 1997/1275
sayılı
kararının, yapılacak inceleme sonucuna göre bir karar
verilmek üzere
bozulmasına karar verildi. (MT/ES)
(DAN-DER; SAYI:102)