Karar Metni
Kademe ilerlemesinin geri alınmasına ilişkin işlemin
sebep unsurunu
oluşturması bakımından süreaşımı nedeniyle
incelenemeyen sicilin, bu
sicille ilgili bir hüküm tesis edilmeksizin,
hukukiliğinin incelenip,
değerlendirilerek kademe ilerlemisine ilişkin
uyuşmazlığın çözümlen-
mesi gerektiği hk.[201]
Davacı, olumsuz düzenlenen 1989 yılı sicili ile buna
bağlı olarak 1989
yılı terfisinin geri alınmasına ilişkin işlemin iptali
isteğiyle dava
açmıştır.
İdare Mahkemesi kararıyla, 657 sayılı Yasanın
117.maddesinde "Devlet
memurlarının yetersizlikleri halinde sicil raporlarında
yazılı bulunan
kusur ve eksiklikleri, uyarılmaları bakımından gizli
bir yazı ile ata-
maya ayetkili sicil amirleri tarafından kendilerine
bildirilir." 118.
maddesinde de "117.maddeye göre kendisine tebligat
yapılan Devlet me-
murları buna karşı tebliğ tarihinden itibaren en çok
bir ay içinde ay-
nı amirlere itiraz edebilirler. Atamaya yetkili amirler
itirazla ilgi-
li kararlarını iki ay içinde ilgiliye yazı ile
bildirirler." hükümleri
nin yer aldığı, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Kanununun 7.maddesin
de ise "dava açma süresi, özel kanunlarında ayrı süre
gösterilmeyen
hallerde Danıştay'da ve İdare Mahkemelerinde 60 gündür.
Bu süreler ida
ri uyuşmazlıklarda yazılı bildirimin yapıldığı tarihi
izleyen günden
başlar." hükmüne yer verildiği, 1989 yılı olumsuz sicil
raporunun dü-
zenlenen bildirim evrakı ile ilgiliye tebliğ edildiği,
evrak üzerine
tarih konulmadığı, ancak 6.6.1990 günlü İl Sağlık
Müdürlüğü yazısı
ekinde sözkonusu tebliğ evrakının Sağlık Bakanlığına
gönderildiği, anı
lan sicilin tebliğ tarihi tam olarak belirlenememekle
birlikte üst ya-
zının düzenlendiği 6.6.1990 tarihinin ilgiliye tebliğ
tarihi olarak
kabulünün gerektiği, davacının sicile itiraz hakkını
kullanmadığı, si-
cile ilişkin yasal dava açma süresi geçirildikten sonra
14.9.1990 günü
kayda giren dilekçe ile davayı açtığı, öte yandan 657
sayılı yasanın
64/B maddesinde Devlet memurlarının kademe ilerlemesi
yapabilmesi için
o yıl olumlu sicil almış bulunması gerektiğinin hükme
bağlandığı, mev-
zuata aykırı olarak tesis edilen işlemlerden dolayı
ilgililerin kaza-
nılmış hak sağlayamayacağının idare hukukunun bilinen
kuralı olduğu,
davacı 1989 yılı içinde olumlu sicil almadığına göre bu
yıla ait kade-
me terfiinin yaptırılmaması gerekirken zuhulen yapılan
kademe ilerleme
si işleminin geri alınmasında 657 sayılı Yasanın anılan
madde hükmü
ile idarehukukunu yukarıda yer verilen ilkesine
aykırılık bulunmadığı
gerekçesiyle davanın 1989 yılı sicilinin iptaline
ilişkin kısmının sü-
re aşımı yönünden, kademe terfiinin geri alınması
işleminin iptali is-
temine ilişkin kısmının ise esastan reddine karar
verilmiştir.
İdare ve Vergi Mahkemeleri tarafından verilen
kararların temyiz yolu
ile incelenerek bozulabilmeleri 2577 sayılı İdari
Yargılama Usulü Ka-
nununun 49.maddesinde belirtilen nedenlerden birinin
bulunması halinde
mümkün olup davacı tarafından ileri sürülen hususlar
temyize konu kara
rın davanın 1989 yılı siciline ilişkin kısmının
süreaşımı yönünden red
dine ilişkin kısmının bozulmasını gerektirecek
nitelikte görülmemiştir
Kararın davacının kademe terfiinin geri alınmasına
ilişkin işleme ait
kısmına gelince;
Davanın 1989 yılı siciline ait kısmı işin esası
incelenmeksizin süre-
aşımı nedeniyle reddedilmiş olmakla beraber, sözügeçen
sicil kademe
terfiinin geri alınmasına ilişkin işlemin sebep
sunsurunu oluşturduğun
dan Mahkemece anılan sicilin, bu sicille ilgili bir
hüküm tesis edil-
meksizin, hukukiliğinin incelenerek sonucuna göre hüküm
kurulması ge-
rekmekte olup bu yolda bir inceleme ve değerlendirme
yapılmaksızın
uyuşmazlığın bu kısmı yönünden davanın reddedilmesinde
hukuki isabet
görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle Eskişehir İdare Mahkemesinin
15.3.1991 günlü
1991/227 sayılı kararının, 1989 yılı sicili yönünden
davanın süreaşımı
nedeniyle reddine ilişkin kısmının davacının temyiz
isteminin reddiyle
onanmasına, anılan kararın kademe terfiinin geri
alınmasına ilişkin iş
leme ilişkin kısmının davacının temyiz isteminin
kabulüyle 2577 sayı-
lı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49.maddesinin 1/b
fıkrası uyarınca
bozulmasına karar verildi.
CP/SE
(DAN-DER, SAYI:87)
Karar Metni
Davacının 2954 sayılı Türkiye, Radyo ve Televizyon
Kanununun 50/9.maddesinin üçüncü paragrafından sonra gelen 1.fıkrası hükmüne
göre aynı maddenin (a) fıkrasındaki hizmete giriş derecesi esas alınarak
intiba-
kının yapılması yolundaki isteminin reddine ilişkin
işlemin iptali is-
teğiyle açılan davada öncelikle sözleşmede kazanılmış
hak aylığına
ilişkin bir belirleme bulunup bulunmadığı, bu yönde
davacıya bir teb-
ligat yapılıp yapılmadığı konularının araştırılarak
davanın süresinde
olup olmadığı saptandıktan sonra bir karar verilmesi
gerektiği hk.[202]
Dava, davacının 2954 sayılı Türkiye Radyo ve Televizyon
Kanununun 50/g
maddesinin üçüncü paragrafından sonra gelen 1.fıkrası
hükmüne göre, ay
nı maddenin (a) fıkrasındaki hizmete giriş derecesi
esas alınarak inti
bakının yapılması yolundaki isteminin reddine ilişkin
davalı idare iş-
leminin iptali istemiyle açılmıştır.
İdare Mahkemesi kararıyla; 2954 sayılı Yasanın
50.maddesinde persone-
lin özlük haklarının düzenlendiği, maddenin (a)
bendinde kurumun haber
ve program hizmetlerini doğrudan doğruya yapan ve
yürütenlerden yüksek
okul mezunu olanlar ile bunların dışında kalanların
intibaklarının na-
sıl yapılacağının belirlendiği, aynı maddenin 322
sayılı Kanun Hükmün-
de Kararname ile değişik (g) bendinin 1.fıkrasında,
kurumda kadro kar-
şılığı sözleşmeli personel çalıştırılabileceği kuralına
yer verildiği,
sözü geçen bendin 3.fıkrasında ise 1.fıkra kapsamında
bulunanların is-
tekleri halinde T.C.Emekli Sandığı ile
ilgilendirilecekleri, bunların
tahsil durumları itibariyle giriş ve yükselebilecekleri
derece ve kade
melerin (a) bendi hükümlerine göre belirleneceğinin
öngörüldüğü, açık-
lanan kanun hükümleri uyarınca T.C.Emekli Sandığı ile
ilgilendirilen
sözleşmeli personelin intibaklarının 50.maddenin (a)
bendi hükümlerine
göre yapılması gerektiği açık olduğundan, memur
statüsünde çalışmakta
iken sözleşmeli personel statüsüne geçirilen davacının
intibakının (a)
bendi hükümleri esas alınmak suretiyle yapılacağı,
ayrıca yasa koyucu-
nun hata yapmış olmasından sözedilemiyeceği için
"bunlardan T.C.Emekli
Sandığı ile ilgilendirilenler" ibaresinin sehven
konulduğu iddiasına
itibar edilmesine olanak bulunmadığı gerekçesiyle dava
konusu işlem
iptal edilmiştir.
Davalı idare, mahkeme kararının bozulmasını
istemektedir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 7.maddesi
Danıştay'da ve
İdare Mahkemelerinde dava açma süresinin, özel
kanunlarında ayrı süre
gösterilmeyen hallerde, yazılı bildirimin yapıldığı
tarihten itibaren
altmış gün olduğuna işaret etmekte ve 2.fıkrası 3622
sayılı Yasa ile
değiştirilen 10.maddesinde "1-İlgililer, haklarında
idari davaya konu
olabilecek bir işlem veya eylemin yapılması için idari
makamlara baş-
vurabilirler.
2-) Altmış gün içinde bir cevap verilmezse istek
reddedilmiş sayılır.
İlgililer altmış günün bittiği tarihten itibaren dava
açma süresi için
de, konusuna göre Danıştay'a idare ve vergi
mahkemelerine dava açabi-
lirler. Dava açılmayan haller ile davanın süreden reddi
halinde, alt-
mış günlük sürenin bitmesinden sonra yetkili idari
makamlarca cevap ve
rilmesi halinde, cevabın tebliğinden itibaren dava açma
süresi yeniden
işlemeye başlar." hükmüne yer verilmektedir. Aynı
Yasının 11.maddesin-
de ise idarece tesis edilmiş işlemlerin kaldırılması,
geri alınması,
değiştirilmesi veya yeni bir işlem yapılması için üst
makama, üst ma-
kam yoksa aynı makama yapılacak başvuruların yöntemi ve
bunun işlemeye
başlamış olan dava açma süresine etkisi düzenlenmiş
bulunmaktadır.
Davacının sözleşmeli statüye geçtiği tarih ile 2954
sayılı Yasanın 50.
maddesinin (g) bendine 322 sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ile eklenen
üçüncü fıkradan sonra gelen 1.paragraftaki yollama
uyarınca aynı madde
nin (a) bendinden yararlandırılması için idareye
başvurduğu tarih ara-
sındaki zaman aralığı gözönünde tutulduğunda,
Mahkemenin, davanın süre
sinde olup olmadığını saptama bakımından, 2954 sayılı
Yasanın 50.madde
sinin (g) bendinde 322 ve 420 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamelerle ya-
pılan değişiklik ve eklenen fıkralar uyarınca davacı
ile yapılan söz-
leşmede kazanılmış hak aylığına ilişkin bir belirleme
bulunup bulunma-
dığını, sözleşmede böyle bir belirleme yoksa sözleşmeye
geçiş tarihi
itibariyle kazanılmış hak aylığı ile ilgili ayrıca bir
işlem ve tebli-
gat yapılıp yapılmadığını, yapılmış ise davacının
başvurusunun süre
yönünden 11.maddeye uygun olup olmadığının incelenmesi
ve sözleşmede
değinilen yönde bir belirleme ve davacıya ayrıca
yapılmış bir tebligat
yoksa davacının 2577 sayılı Yasanın 10.maddesi
kapsamındaki başvurusu-
nun ancak başvuru tarihinden sonra hukuki sonuç
doğuracağını da gözö-
nünde tutarak uyuşmazlık hakkında karar vermesi
gerekirken bu yolda
bir araştırma ve değerlendirme yapılmadan davanın
karara bağlanmasında
hukuki isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle davalı idarenin temyiz isteminin
kabulüyle Ankara
9.İdare Mahkemesince verilen 22.5.1992 günlü 1992/997
sayılı kararın
2577 sayılı Yasanın 49.maddesinin 1/b fıkrası uyarınca
bozulmasına ka-
rar verildi.
Karar Metni
Görevsizlik kararının yargıtay'ca onanmasina dair
kararın taraflara
tebliğ edilmediği gözönüne alınarak dava süresinin buna
göre hesaplan-
ması gerektiği hk.[203]
Dava, Dışişleri Bakanlığı Devlet Konukevinde sözleşmeli
personel ola-
rak görev yapan davacının, görevine son verilmesine
ilişkin işlemin ip
tali ve yoksun kaldığı tüm parasal haklarının ödenmesi
istemiyle açıl-
mıştır.
idare Mahkemesi kararıyla; 2577 sayılı İdari Yargılama
Usulü Kanununun
7.ve 9.maddelerinde dava açma süresi ile ilgili
kurallara yer verildi-
ği, olayda davacının görevine son verilmesine ilişkin
işlemin iptali
için ilk olarak iş mahkemesince dava açtığı, iş
mahkemesi tarafından
verilen görevsizlik kararının davacının ifadesine göre
16.12.1991 tari
hinde Yargıtay'da onanarak kesinleştiği, bu durumda
2577 sayılı Yasa
hükümleri uyarınca davanın en geç kesinleşme tarihini
izleyen günden
itibaren 30 günün dolduğu 15.1.1992 tarihinde açılması
gerekli iken,
bu tarihin geçirilmesinden sonra 16.1.1992 tarihinde
açılan davanın
esastan incelenme olanağı bulunmadığı gerekçesiyle dava
süre aşımı yö-
nünden reddedilmiştir.
Davacı, Yargıtay kararının taraflara tebliğ
edilmediğini, bu kararın
16.12.1991 tarihinde 7.İş Mahkemesi hakimi tarafından
mahkeme kalemine
havale edilmiş olduğunu, kendilerinin kararı
öğrendikleri tarihin zo-
runlu olarak daha sonraki bir tarih olması gerektiğini
ve kararı ger-
çekte 19.12.1991 tarihinde öğrendiklerini, buna göre
davanın süresinde
açıldığını ileri sürmekte ve anılan kararın temyizen
incelenerek bozul
masını istemektedir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun "Dava Açma
Süresi" başlık-
lı 7.maddesinin 2.fıkrasının (a) bendinde, dava açma
süresinin idari
uyuşmazlıklarda yazılı bildirimin yapıldığı tarihi
izleyen günden iti-
baren başlayacağı belirtilmiş; aynı kanunun "Görevli
Olmayan Yerlere
Başvurma" başlıklı 9.maddesinin 3622 sayılı Kanunla
değişik 1.fıkrasın
da da, çözümlenmesi Danıştay'ın, idare ve vergi
mahkemelerinin görevle
rine girdiği halde, adli veya askeri yargı yerlerinde
açılmış bulunan
davaların görev noktasından reddi halinde, bu husustaki
kararların ke-
sinleşmesini izleyen günden itibaren otuz gün içinde
görevli mahkemede
dava açılabileceği kuralı yer almıştır. Ayrıca, Hukuk
Usülü Muhakemele
ri Kanununun 18.7.1981 günlü, 2494 sayılı Yasayla
değişik 442/A.madde-
sinin 2.fıkrasında, Yargıtay'ın onama kararı sonucunun
mahkeme yazı iş
leri müdürü tarafından onbeş gün içinde taraflara
kendiliğinden bildi-
rileceği öngörülmektedir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun
9.maddesinin 1.fıkrasının
ilk methi, görevli mahkemede dava açma süresinin
görevsizlik kararları
nın tebliğ edildiği tarihi izleyen günden itibaren
başlayacağı öngör-
mekte iken, 3622 sayılı Yasayla getirilen düzenlemeyle,
bu sürenin gö-
revsizlik kararlarının kesinleşmesini izleyen günden
işlemeye başlaya-
cağı biçiminde değiştirilmiş ise de, gerekçesinde de
belirtildiği gi-
bi, bu değişiklik, sırf sözü geçen maddenin 2.fıkrası
ile paralellik
sağlama amacını gütmekte olduğundan, yargı yolu
uyuşmazlıklarında veri
len görevsizlik kararlarının tebliğ edilmesi
zorunluğunu ortadan kaldı
rıcı bir nitelik taşımamaktadır.
Hukuk Mahkemelerinin görevsizlik kararlarının
onanmasına ilişkin Yargı
tay kararlarına karşı kararın düzeltilmesi yoluna
gidilemediğinden, uy
gulamada Yargıtay'ın onama kararının davacıya tebliğ
edilmesi zorunlu-
ğu bulunmamakla birlikte, Hukuk Usulü Muhakemeleri
Kanununun 442/A.mad
desinin 2.fıkrasında yer alan "onama" kavramının mutlak
olması dolayı-
sıyla Yargıtay'ın her türlü onama kararları, bu arada
kararın düzeltil
mesi yolu kapalı olan kararları sonucunun da mahkeme
yazı işleri müdü-
rünce onbeş gün içinde taraflara kendiliğinden
bildirilmesi gerekmekte
dir. Taraflar, karar sonucunu öğrendikten sonra
Yargıtay ilamının ken-
dilerine tebliğini isteyebilecekleri gibi, görevsizlik
kararının onan-
masına ilişkin Yargıtay kararının tebliğ edilmemiş
olması halinde,
otuz günlük ek sürenin davacının bu kararı öğrendiği
tarihten itibaren
işlemeye başlayacağı açıktır.
Bakılan davada, 7.İş Mahkemesinin görevsizlik kararının
Yargıtay tara-
fından 28.11.1991 tarihinde düzeltilerek onandığı,
onama kararının
16.12.1991 tarihinde mahkeme kalemine havale edildiği,
davacının ise
bu kararı 19.12.1991 tarihinde öğrenmiş olduğunu
bildirdiği dosyadaki
belgelerin incelenmesinden anlaşılmıştır.
Bu durumda, 16.12.1991 tarihinde mahkeme kalemine
gelmiş olan Yargı-
tay'ın onama kararının taraflara tebliğ edilmediği
gözönünde tutula-
rak, davacının bu kararı daha sonraki bir tarihte
(19.12.1991'de) öğ-
renmiş olduğunun kabulü ve dava süresinin buna göre
hesaplanması zorun
lu iken, idare mahkemesince görevsizlik kararının
16.12.1991 tarihinde
kesinleştiği, davanın ise 30 günlük süre geçirildikten
sonra 16.1.1992
tarihinde açıldığı gerekçesiyle davanın süre aşımı
yönünden reddedilme
sinde hukuki isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin
kabulüyle Ankara 6.
İdare Mahkemesinin 6.2.1992 günlü, 1992/202 sayılı
kararının 2577 sayı
lı idari Yargılama Usulü Kanununun 49.maddesinin
1.fıkrasınan (b) ben-
di uyarınca bozulmasına karar verildi.
Karar Metni
2324 sayılı Yasa kapsamındaki idari işlemlere karşı, bu
yasanın yürürlükten kalktığı 27.12.1983 tarihinden itibaren 60 gün içinde
açılmayan
davaların süre aşımı nedeniyle reddi gerektiği hk.[204]
12 Eylül 1980 tarihinden itibaren yürürlüğe giren
27.10.1980 günlü,
2324 sayılı Anayasa Düzeni Hakkında Kanunun 4.maddesi
"Milli Güvenlik
Konseyinin bildiri ve kararlarında yer alan ve yer
alacak olan hüküm-
lerle 12 Eylül 1980 tarihinden sonra çıkarılan ve
çıkarılacak olan
Bakanlar Kurulu Kararnamelerinin ve üçlü kararnamelerin
yürütülmesinin
durdurulması ve iptali istemi ileri sürülemez." hükmünü
taşımakta; Ana
yasanın geçici 3.maddesiyle de sözü geçen Kanunun
yürürlük süresi gös-
terilmiş bulunmaktadır. Maddenin, "Anayasaya göre
yapılacak ilk mil-
letvekili genel seçimi sonucunda Türkiye Büyük Millet
Meclisi topla-
nıp, Başkanlık Divanını oluşturması ile birlikte,
a- 27 Ekim 1980 gün ve 2324 sayılı Anayasa Düzeni
Hakkında Kanun.
.........................................
yürürlükten kalkar..." yolundaki düzenlemesine göre
2324 sayılı Kanun
ve buna bağlı olarak bu Kanunun 4.maddesi T.B.M.M.
Başkanlık Divanının
oluştuğu 7.12.1983 tarihinde kendiliğinden yürürlükten
kalkmış olup;
böylece 12.9.1980 ile 7.12.1983 tarihleri arasında
Çıkarılan kişisel
düzenlemelere ilişkin Bakanlar Kurulu Kararnameleri ile
güçlü kararna-
meler hakkında 7.12.1983 tarihinden itibaren, 2577
sayılı Yasanın 7.
maddesi uyarınca 60 gün içinde idari yargıda dava
açılması olanaklı
kılınmıştır.
Sözü geçen tarihler arasında çıkarılan Bakanlar Kurulu
Kararnameleri
veya üçlü kararnamelerle yürürlüğe konulan düzenleyici
tasarruf nite-
liğindeki idari işlemlerin 7.12.1983 tarihinden sonra
dava konusu edi-
lip edilemiyecekleri üzerinde ayrıca durmak gerekli
görülmüştür. 2577
sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 7.maddesinin
4.fıkrası "ilanı
gereken düzenleyici işlemlerde dava süresi, ilan
tarihini izleyen gün-
den itibaren başlar. Ancak bu işlemlerin uygulanması
üzerine ilgili-
ler, düzenleyici işlem veya uygulanan işlem yahut her
ikisi aleyhine
birden dava açabilirler. Düzenleyici işlemin iptal
edilmemiş olması bu
düzenlemeye dayalı işlemin iptaline engel olmaz"
hükmünü taşımaktadır.
12.9.1980 tarihinden sonra çıkarılan Bakanlar Kurulu
Kararnameleri ve
üçlü kararnameler hakkında 2324 sayılı Yasa ile
getirilen yargı dene-
timi yasağı Anayasanın geçici 3.maddesi uyarınca
7.12.1983 tarihinde
ortadan kalktığına göre bu kararnamelerle yürürlüğe
konulan düzenleyi-
ci tasarruflar hakkında menfaati ihlal edilen
ilgililerin 7.12.1983
tarihinden itibaren 60 gün içinde doğrudan doğruya yada
bu tasarrufla-
rın uygulanmasıyla ilgili işlemler üzerine işlemin
tebliğ edildiği ta-
rihten itibaren 60 gün içinde düzenleyici tasarrufun
veya düzenleyici
tasarrufla birlikte uygulama işleminin iptalini
istemesine herhangi
bir Anayasal ve yasal engel bulunmamaktadır. Aksi
yoldaki bir düşünce-
nin, 2324 sayılı Yasanın 4.maddesiyle getirilen yargı
denetimi yasağı-
nı, Anayasanın geçici 3.maddesine ve yasağı getiren
yasanın yürürlük-
ten kalkmış olmasına karşın süresiz biçimde sürdürmek
sonucunu doğura-
cak olması nedeniyle hukuki temelden yoksun kaldığı
açıktır. Nitekim
Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulunun 28.2.1991
günlü, E:1990/1,
K:1991/1 sayılı kararının sonuç kısmında "Anayasa'nın
geçici 15.madde-
sinde, 2324 sayılı Anayasa Düzeni Hakkında Kanun'un
yürürlükten kalk-
masından sonra, 12.9.1980-7.12.1983 tarihleri arasında
alınan Bakanlar
Kurulu Kararları ile diğer idari işlemlerin idari yargı
denetimini en-
gelleyici hiçbir hüküm bulunmadığından uygulama
işlemleri üzerine bu
kararlar konu edilerek açılan davaların esasının
incelenmesi gerekece-
ği..." hükme bağlanmak suretiyle konu açıklığa
kavuşturulmuş bulunmak-
tadır.
15.10.1991 günlü dilekçeyle açtığı davada davacı,
T.C.Ziraat Bankası
Genel Müdürlük müşavirliğinden alınmasına ilişkin
2.3.1982 günlü,
29946 sayılı üçlü kararname ile adı geçen Bankanın
Adana Şubesi Baş-
kontrolörlüğü kontrolörlüğüne atanmasına ilişkin
işlemin iptalini,
maddi kayıplarının yasal faiziyle birlikte ödenmesini,
özlük hakların-
daki kayıplarının giderilmesini ve 50.000.000 lira
manevi tazminata
hükmedilmesini istemektedir.
Dava konusu üçlü kararname 2324 sayılı Yasanın
4.maddesi kapsamında
olduğundan, tesis edildiği tarihte dava konusu
edilemeyen bu kararna-
menin iptali için Anayasanın geçici 3.maddesi uyarınca
7.12.1983 tari-
hinden itibaren 60 gün içinde doğrudan veya 2577 sayılı
Yasanın 11.
maddesindeki süreç geçirildikten sonra dava açılmasının
gerekmesine
karşılık dava 15.10.1991 tarihinde açıldığından
uyuşmazlığın bu nokta-
ya ve tam yargıya ilişkin kısmının süre aşımına
uğradığı açıktır. Da-
nıştay İçtihatları Birleştirme Kurulunun yukarıda sözü
edilen kararı
belirtilen içeriği ile 2324 sayılı Yasa ile 2709 sayılı
Anayasa yönün-
den bunların yürürlüğe girdiği tarihten itibaren süre
gelen hukuki du-
rumu yorumlamakta ve belirlemekte olup, düşmüş olan
dava süresini ihya
edici veya Resmi Gazetede yayım tarihinden itibaren
ilgililere yeniden
dava açma hakkı verici bir yönü bulunmadığından
davacının bu noktaya
ilişkin iddiaları hukuki temelden yoksun kalmaktadır.
Davacının, davalı Bankanın Adana Başkontrolörlüğüne
kontrolör olarak
atanmasına ilişkin işlemin ise organik bakımdan 2324
sayılı Yasa kap-
samına girmediği açıktır. Dolayısıyla bu işlemin tek
başına iptal da-
vasına konu yapılmasına hukuki bir engel bulunmamakta
ise de; bu işlem
ile ilk işlem yani davacının T.C.Ziraat Bankası Genel
Müdürlüğü müşa-
virliğinden alınmasına ilişkin üçlü kararname
arasındaki yakın neden-
sellik bağı (sebep-sonuç ilişkisi) gözden uzak
tutulmamalıdır. Davacı-
nın kontrolörlüğe atanmasına ilişkin ikinci işlem
birinci işlem üzeri-
ne tesis edilmiş bulunduğuna göre birinci işlemin
iptalinin ikinci iş-
lemi de sebep unsuru yönünden hukuki dayanaktan yoksun
kılacağı; buna
karşılık ikinci işlemin tek başına iptalinin davacıya
beklediği yararı
sağlayamıyacağı açıktır. İki işlem arasındaki bu yakın
hukuki ilişki
ve ikinci işlemin birinci işleme hukuksal bağlılığı
nedeniyle davacı-
nın, 2324 sayılı Yasa kapsamında olmamasına karşın,
ikinci işleme kar-
şı birinci işlemle birlikte 7.12.1983 tarihinden
itibaren 60 gün için-
de ayrıca dava açabileceğini de kabul etmek gerekir.
Olayda, Genel Müdürlük müşavirliğinden alınmasına
ilişkin üçlü karar-
nameye karşı 2324 sayılı Yasanın 4.maddesindeki
yasaklayıcı hüküm ne-
deniyle, o tarihte dava açamayan davacı davalı Bankanın
Adana Başkont-
rolörlüğüne kontrolör olarak atanmasına ilişkin işleme
karşı da, bu
işlemin tebliğ tarihinden itibaren 2577 sayılı Yasanın
7.maddesi uya-
rınca 60 gün içinde tek başına iptal davası açmadığı
gibi her iki iş-
leme karşı birlikte 15.10.1991 gününde açtığı dava
7.12.1983 tarihin-
den itibaren 60 günlük süre içinde de olmadığından
uyuşmazlığın bu
kısmının da esastan incelenme olanağı bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle 15.10.1991 gününde açılan davanın
süreaşımı nede-
niyle reddine karar verildi.
(DAN-DER, SAYI:84-85)
Karar Metni
Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulunun 28.2.1991
günlü, e:1990/1,
k:1991/1 sayılı kararının tam yargı davalarıyla
ilgisinin bulunmadığı
hk.[205]
23.11.1982 tarihinde Milli Eğitim Bakanlığı
Müfettişliğinden alınarak
ortaokul öğretmenliğine atanan davacı, bu tarihten
tekrar müfettişlik
görevine atandığı 22.7.1986 tarihine kadar yoksun
kaldığı aylık farkla
rı ile müfettişlere verilen geçici görev yolluklarının
net tutarının
yasal faiziyle tazminine ve müfettişlik görevinden ayrı
geçen sürenin
müfettişlik hizmetinde geçmiş sayılmasına
hükmedilmesini istemektedir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun
7.maddesinin 1.fıkrasında,
dava açma süresinin özel kanunlarda ayrı süre
gösterilmeyen hallerde
Danıştay da ve idare ve vergi mahkemelerinde altmış gün
olduğu belir-
tildikten sonra, 12.maddesinde; ilgililerin haklarını
ihlal eden bir
idari işlem dolayısıyla Danıştay'a ve idare ve vergi
mahkemelerine doğ
rudan soğruya tam yargı davası veya iptal ve tam yargı
davalarını bir-
likte açabilecekleri gibi ilk önce iptal davası açarak
bu davanın kara
ra bağlanması üzerine, bu husustaki kararın veya kanun
yollarına başvu
rulması halinde verilecek kararın tebliği veya bir
işlemin icrası sebe
biyle doğan zararlardan dolayı icra tarihinden itibaren
dava süresi
içinde tam yargı davası açabilecekleri, bu halde de
ilgililerin 11.mad
de uyarınca idareye başvurma haklarının saklı olduğu
hükme bağlanmış-
tır.
Gerek Anayasanın 125.maddesinde, gerekse 2577 sayılı
kanunun 7.maddesi
nin 2/a.bendinde ve 12.maddesinde idari işlemlere karşı
açılacak dava-
larda sürenin yazılı bildirimin yapıldığı tarihi
izleyen günden başla-
yacağı belirtilmek suretiyle idari davalarda dava
süresinin başlamasın
da yazılı bildirimin esas alınması kurala bağlanmıştır.
Danıştay Beşinci Dairesinin 12.11.1991 günlü,
E:1991/3841, K:1991/2105
sayılı kararında da vurgulandığı üzere, "Bu kural,
yönetilenlere men-
faatlerini ihlal eder nitelikeki işlemlerin idare
tarafından açık ve
anlaşılır bir biçimde duyurularak bir yandan onlara bu
işlemlere karşı
idari yollara veya dava yoluna başvurmaları konusunda
inceleme ve dü-
şünme imkanı sağlamak, öte yandan gereksiz, müphem ve
mükerrer başvuru
lara meydan vermemek amacını taşımaktadır. Bu nedenle
ilke olarak, ida
renin işlemlerini ilgililere yazılı olarak tebliğ
etmesi ve işlem ida-
ri yargı mercii önüne getirildiğinde de yazılı bildirim
belgesini dava
dosyasına sunması gerekmektedir. Ancak bu kural
idarenin yazılı bildi-
rim belgesini dosyaya ibraz edememesi halinde, idare
mahkemesi hakimi-
nin uygulamayı, uygulamanın sonuçlarını, dosyada mevcut
bilgi ve belge
leri, dava konusu işlemin ve bununla ilgili diğer
işlemlerin özelliği-
ni değerlendirerek bunları yazılı bildirime karine
olarak alınmasına
ve belli bir tarihi yazılı bildirimin yapıldığı en son
tarih olarak ka
bul etmesine engel değildir. Herhalde ve durumda yazılı
bildirim belge
sinin dosyaya sunulmasını gerekli görmek kamu
düzeninden sayılan ve
idari istikrarı sağlamak amacını taşıyan "dava süresi"
kurumunun çoğu
kez işletilmemesine ve dava hakkını kötüye
kullanılmasına yol açmak
olur."
Davacının 21.10.1982 günlü, 17816 sayılı Resmi Gazetede
yayımlanan müş
terek kararname ile başka bir göreve atanmak üzere
Milli Eğitim Bakan-
lığı Müfettişliğinden alındığı, başka görevlerde
çalıştıktan sonra
19.7.1986 günlü, 19169 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan
müşterek karar
name ile aynı idarede müfettişliğe tekrar atandığı,
müfettişlik görevi
ne 22.7.1986 tarihinde başladığı, bu görevden uzak
kaldığı süreye iliş
kin mali hakları ile diğer özlük haklarının verilmesi
istemiyle 2.10.
1991 tarihinde idareye yaptığı başvurunun reddi üzerine
de aynı istek-
le 18.10.1991 tarihinde bakılan davayı açtığı dosyadaki
belgelerin in-
celenmesinden anlaşılmıştır.
Davacının 11.10.1982 günlü 28131 sayılı kararname ile
müfettişlik göre
vinden alınmasına iliŞkin işlem 21.10.1982 günlü Resmi
Gazetede yayım-
landığına, davacı 23.11.1982 tarihinde bu görevden
fiilen ayrılmış bu-
lunduğuna, 16.11.1982 günlü, 43679 sayılı Kararname ile
Ankara Namık
Kemal Ortaokulu Matematik öğretmenliğine atanarak
23.11.1982 tarihinde
bu ortaokuldaki görevine başlamış olduğuna göre 657
sayılı Devlet Me-
murları Kanununun atamalarda görev yerine hareket ve
işe başlama usulü
nü düzenleyen 62. ve 63.maddeleri Harcırah Kanununun
harcırahın ödenme
şekli ve mahsubuna ilişkin 59. ve ilgili diğer
maddeleri hükümlerine
göre bakılan davada hüküm altına alınmasını istediği
zararlarına neden
olan müfettişlikten öğretmenliğe nakil işleminin Resmi
Gazetede yayım
tarihi de gözönüne alındığında kendisine en geç
23.11.1982 tarihinde
tebliğ edilmiş olduğunu kabul etmek gerekmekte olup;
buna göre 60 gün-
lük süre geçirildikten sonra 18.10.1991 tarihinde
açılan davanın esas-
tan incelenme olanağı bulunmamaktadır.
Davacının dilekçesinde sözünü ettiği, Danıştay
İçtihatları Birleştirme
Kurulunun 28.2.1991 günlü, E:1990/1, K:1991/1 sayılı
kararı ise 12.9.
1980-7.12.1983 tarihleri arasında alınan ve 2324
sayılı, Anayasa Düze-
ni Hakkında Kanun kapsamına giren idari işlemlere karşı
adı geçen Yasa
nın yürürlükten kalkmasından sonra açılacak "iptal"
davalarının esası-
nın incelenmesi gerekeceğine ilişkin olup; bakılan
davanın bir tam yar
gı davası olması nedeniyle anılan kararla bir ilgisi
bulunmadığı gibi,
söz konusu Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulu
Kararının düşmüş
olan dava hakkını ihya edici veya Resmi Gazetede yayımı
tarihinden iti
baren ilgililere yeniden dava açma hakkı verici bir
yönü de bulunmamak
tadır.
Açıklanan nedenlerle davanın süre aşımı yönünden
reddine karar veril-
di.
BŞ/SE
Karar Metni
İdarenin kendiliğinden veya başvuru üzerine tesis
ettiği işlemlere kar
şı süresinde dava açılmadığı takdirde sonradan aynı
konudaki başvurula
ra dayanılarak yeniden dava açılamaz ise de; idarenin
ortaya çıkan ye-
ni durum ve koşullara göre yeni bir karar vermesinin
gerektiği haller-
de ilgililerin yeni başvurulara dayanarak dava
açabilecekleri hk.[206]
Dava davacının ilköğretim müfettişliğine atanma
isteğinin reddine iliş
kin işlemin iptali istemiyle açılmıştır.
İdare Mahkemesi kararıyla; ilköğretim müfettişliğini
kazanamadığına ve
sonuç olarak atanmasının yapılamayacağına ilişkin
işlemi 16.2.1987 ta-
rihinde tebellüğ eden davacının bu tarihten itibaren
kanunda öngörülen
60 gün içinde dava açmadığı gibi İdari Yargılama Usulü
Kanununun 11.
maddesi uyarınca idareye de başvurmadığı, bu süre
geçirildikten sonra
yapılan başvuruya davalı idarece verilen cevap yeni bir
dava açma süre
si başlatmayacağından en geç 16.4.1987 tarihine kadar
açılması gerekir
ken 14.11.1988 tarihinde açılan davanın süre aşımı
yönünden reddedil-
miştir.Anayasanın 125.maddesinin birinci fıkrasında
"İdarenin her tür-
lü eylem ve işlemine karşı yargı yolu açıktır." hükmü
yer almaktadır.
İdarenin bütün eylem ve işlemlerinin yargı yerince
denetlenebilmesiyle
idarenin hukuka bağlılığını sağlamak ve bireylerin hak
ve özgürlükleri
ni güvenceye almanın amaçlandığında kuşkuya yer yoktur.
Buna karşılık
yargı merciine başvurma hakkının belirli sürelerle
sınırlandırılmaması
nın idare bakımından istenmeyen zarar ve sonuçlara yol
açacağı da açık
tır. Gerçekten, idari eylemler ve işlemlerin devamlı
olarak yargı dene
timi tehdidi altında bırakılmaları halinde toplum
hayatındaki uyuşmaz-
lıkların sonunun alınamayacağı ve böylece kamu
düzeninin ihlal edilece
ği açık bulunduğu gibi; idari işlemlerde istikrarın
sağlanamaması ve
bu işlemlerle tesis edilen hukuki durumların aydınlığa
kavuşmasının ka
mu hizmetlerinin düzenli ve verimli bir biçimde
işlemesini engelleyici
ği de açıktır. Bu sakıncaların önlenebilmesi için idari
yargı mercile-
rine başvurmanın belirli bir süreyle sınırlandırılması
yoluna gidilmiş
ve dava açma süresi idari eylem ve işlemlerin süratle
istikrarını sağ-
lamak amacıyla ve kamu yararı için
müesseseleştirilmiştir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 7.maddesi,
idari yargı mer
cilerinde idari işlemlere karşı dava açma süresinin,
kural olarak, alt
mış gün olduğunu hükme bağlamaktadır. Yasanın konuya
ilişkin tüm hüküm
lerinin birlikte değerlendirilmesinden de anlaşılacağı
gibi, hakkında
idari dava açılacak idari işlem ilgilinin idareye
başvurusu üzerine te
sis edilmiş olabileceği gibi idarece kendiliğinden
(re'sen) tesis edil
miş de olabilir. 2577 sayılı Yasanın 7.maddesi
açısından burada vurgu-
lanması gereken husus, idari davaya konu edilebilecek
nitelikte idari
bir işlemin varlığına ve bunun yönetimine uygun olarak
ilgilisine teb-
liğ edilmiş olmasına bağlı tutulduğudur. O halde ortada
idarece tesis
edilmiş bir işlem yoksa ilgilinin dava açma hakkından
ve bu hakkın sü-
resinde kullanılması gereğinde de sözedilemez. Böyle
bir durumda ilgi-
lilerin yasalarda aksine bir hüküm yoksa, 2577 sayılı
Yasanın 10.madde
sine göre idareye "her zaman" başvurarak işlem tesis
ettirilmeleri ve
bu işleme karşı, süre yönünden 2577 sayılı Yasanın 7.
ve 10.maddeleri-
ni de gözeterek, ileriye dönük sonuçlar elde etmek
üzere, dava açmala-
rı mümkün bulunmaktadır. Örneğin, 2182 sayılı Yasanın
yürürlüğe girmiş
olmasına karşın kazanılmış hak aylığının "bir üst
derece"ye getirilme-
si konusunda olumlu ya da olumsuz hiçbir işlem
yapılmayan ilgilinin
10.maddeye göre bu yolda bir işlem tesisi için her
zaman idareye baş-
vurmak ve verilecek cevabın kendisine tebliğinden
itibaren 7.maddede
belirtilen süre içinde dava açmak hakkının saklı
olduğunda kuşkuya yer
yoktur. Bu konuda daha önce yaratılmış ve
sonuçlandırılmış bir uyuşmaz
lık bulunmadığı için örnekte sözü geçen yasanın
yürürlüğünden çok son-
ra ilgiliye 10.madde uyarınca idareye başvurmak ve dava
açmak hakkı ta
nınmasının, düşmüş olan dava hakkını ihya etmekle bir
ilgisi bulunamı-
yacağı gibi bu tür bir kabulün idari istikrar ilkesini
ya da kamu düze
nini ihlal edici bir yön taşımadığı da ortadadır.
İdarenin kendiliğinden veya başvuru üzerine tesis
ettiği idari işlemle
re karşı s7resinde dava açılmaması ve böylece dava
hakkının kullanılma
yarak düşmüş (sükut etmiş) olması halinde ise ilgilinin
zamanla bağlı
olmaksızın ikinci bir başvuru yaparak dava hakkını
istediği anda kulla
nılmasına, idari istikrar ilkesi ve dava hakkının
belirli bir süreyle
sınırlandırılmasını gerektiren nedenler karşısında
hukuken olanak bu-
lunmadığı çekişmesiz ise de; idarenin yapılan başvuruyu
reddetmesinden
sonra ortaya çıkan nesnel ve hukuki koşullara bağlı
olarak (yasa deği-
şikliği, ihtiyaç vb.) yeni bir değerlendirme yapması ve
başvuru hakkın
da yeni koşullara göre yeni bir karar vermesinin
gerektiği durumlarda,
örneğin açıktan atama, nakil, kadro değişikliği vb., bu
genel kuraldan
ayrılmak gerektiğini ve bu gibi durumlarda ilgililerin
yeni başvurula-
ra dayanarak ileriye dönük sonuçlar elde etmek üzere
yeni bir dava aça
bileceklerini kabul etmek gerekir.
Olayda davacının ilköğretim müfettişliğine atanmak için
yaptığı başvu-
ru idarece 26.1.1987 günlü işlemle reddedilmiş ise de;
bu durum adı ge
çenin ortaya çıkan yeni koşullara göre aynı konuda
idareye yeniden baş
vurmasınına hukuken engel oluşturmaz. Davacının
ilköğretim müfettişli-
ğine atanmak için yaptığı başvuru idarece her atama
dönemindeki nesnel
ve hukuksal koşullar gözönünde bulundurularak yeniden
değerlendirilece
ğine göre her başvuruyu bir öncekinden ayrı ve bağımsız
olarak ele al-
mak ve bu başvuru üzerine tesis edilen yeni işleme
karşı açılan dava-
nın süresinde olup olmadığını ayrıca incelemek gerekir.
Belirtilen hu-
kuksal duruma göre davacının 29.1.1988 günlü başvurusu
üzerine tesis
edilen 26.9.1988 günlü işleme karşı 14.11.1988 gününde
açtığı dava ya-
sal süresi içinde bulunduğundan, Mahkemece sürenin 2577
sayılı Yasanın
11.maddesine göre hesaplanması suretiyle davanın süre
aşımı yönünden
reddedilmesinde hukuki isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle davacının temyiz isteminin kabulü
ile İdare Mahke
mesi kararının 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Kanununun 49.maddesi-
nin 1/b bendi uyarınca bozulmasına, işin esası hakkında
karar verilmek
üzere aynı maddenin 3622 sayılı Yasanın 18.maddesiyle
değişik 3.fıkra-
sı uyarınca dosyanın adı geçen Mahkemeye gönderilmesine
karar verildi.
BŞ/SE
Karar Metni
Anayasanın 125/3.maddesine göre idari davalarda süre,
yazılı bildirim tarihinden başlayacağından uyuşmazlığa yol açan işlem
ilgiliye tebliğ edilmedikçe dava açma süresinin işlemeye başlamayacağı
hk.[207]
Dava, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Müfettişi
olan davacının
1981 ve 1985 yıllarında kademe ilerlemesi verilmemesi
işlemleri ile bu
işlemlerin dayanağı olan 1980 ve 1984 yıllarında ait
olumsuz sicil ra-
porlarının iptali istemiyle açılmıştır.
İdare Mahkemesince verilen kararla; davacının terfi
sürelerinin doldu-
ğu ayı takibeden aydan itibaren terfi ettirilmeme
işlemlerinden ve ter
fiine dayanak olan sicil raporlarının olumsuz
doldurulduğundan bilgi
sahibi olduğunun kabul edileceği, kesinleşmelerinin
üzerinden uzun sü-
reler geçmiş olduğu için 1980 ve 1984 yılları
sicillerinin ve buna da-
yalı işlemlerin artık dava konusu edilemiyeceği
gerekçesiyle dava red-
dedilmiştir.
Anayasanın "Yargı Yolu" başlığını taşıyan
125.maddesinin 3.fıkrası
"İdari işlemlere karşı açılacak davalarda süre, yazılı
bildirim tari-
hinden başlar" kuralını koymakta; 2577 sayılı İdari
Yargılama Usulü Ka
nununun 7.maddesinin 1.fıkrasında da dava açma
süresinin özel kanunla-
rında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştay'da ve
İdare Mahkemele-
rinde altmış gün olduğuna işaret edildikten sonra
2.fıkrasında bu süre
nin idari uyuşmazlıklarda "yazılı bildirim yapıldığı"
tarihi izleyen
günden başlayacağı hükme bağlanmaktadır.
Anayasada ve 2577 sayılı Yasada sözü geçen "yazılı
bildirim" sözcüğü
ile bizzat idari uyuşmazlığa yol açan "işlemin"
ilgilisine tebliğ edil
mesinin ve böylece onun işlemin içeriğinden
bilgilendirilmesi gerekti-
ğinin kastedildiğinde herhangi bir duraksamaya yer
olamıyacağına göre
böyle bir bildirim olmadıkça idari dava açma sürenin
işlemeye başlıya-
macağı da açıktır. Olayda davacının terfi süresinin
dolmasına karşın
maaşlarının noksan ödenmesinden terfi ettirilmediğini
ve dolayısıyla,
terfi koşullarından biri olan sicilinin olumlu
olmadığını öğrenmiş
bulunması, Anayasa ve 2577 sayılı Yasanın açık kuralı
karşısında, si-
cillerin olumsuz düzenlendiğinin ve kademe terfiinin
yapılmadığının
yöntemine uygun biçimde davacıya "yazılı bildirim"inin
yapılmış olduğu
sonucunu doğuramayacağı cihetle terfi süresi dolduktan
sonra eksik ma-
aş aldığı tarihin dava süresinin işlemeye başlayacağı
tarihe başlangıç
olarak kabulüne de hukuken olanak bulunmamaktadır. Bu
nedenlerle İdare
Mahkemesince davanın, sicillerin ve kademe terfiine
ilişkin işlemlerin
kesinleşmiş olduğundan bahisle reddi yolunda verilen
kararda hukuki
isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle İdare Mahkemesince verilen kararın
2577 sayılı
İdari Yargılama Usulü Kanununun 49.maddesinin 1.fıkrası
uyarınca bozul
masına, aynı maddenin 3622 sayılı Kanunla değişik
3.fıkrası uyarınca
uyuşmazlığın esası incelenerek karar verilmek üzere
dosyanın adı geçen
mahkemeye gönderilmesine karar verildi.
Danıştay Beşinci Dairesinin 04/10/1990 gün ve
E:1989/531, K:1990/1649 sayılı kararı.
Karar Metni
657 sayılı Yasanın 117. ve 118.maddeleri olumsuz
siciller konusunda
"özel" bir düzenleme getirmiş olduğundan bu konuda
açılacak davalarda
sürenin anılan maddeler gözönünde tutularak
hesaplanması gerektiği
hk.[208]
Dava, öğretmen olan davacının olumsuz hükümlü 1984-1985
yılı sicilinin
ve bu sicile dayanılarak terfiinin yapılmamasına
ilişkin işlemin ipta-
li isteğiyle açılmıştır. İdare Mahkemesi kararıyla 2577
sayılı İdari
Yargılama Usulü Kanununun 7.maddesinde özel yasalarında
ayrı süre gös-
terilmeyen hallerde, dava açma süresinin 60 gün olduğu
ve bu sürenin
yazılı bildirimin yapıldığı tarihi izleyen günden
başlayacağı, aynı
yasanın 11.maddesinde de idari dava açılmadan önce dava
konusu yapıla-
cak idari işlemin kaldırılması, geri alınması,
değiştirilmesi veya ye-
ni bir işlem yapılmasının idari dava açma süresi içinde
üst makamdan,
üst makam yoksa işlemi yapan makamdan istenebileceği,
bu başvurunun iş
lemeye başlayan dava açma süresnin durduracağı,
başvuruya 60 gün için-
de cevap verilmezse isteğin reddedilmiş sayılacağı,
isteğin reddedilme
si veya reddedilmiş sayılması halinde dava açma
süresinin yeniden işle
meye başlayacağı ve başvurma tarihine kadar geçen
sürelerin de hesaba
katılacağı hükmünün yeraldığı, dosyanın
incelenmesinden, 1984- 1985 yı
lı sicilinin olumsuz düzenlendiğinin davacıya
15.12.1986 tarihinde teb
liğ edildiği, davacının 7.1.1987 tarihinde üst makama
itirazda bulundu
ğu, bu itiraza 10.3.1987 tarihli işlemle verilen
olumsuz cevabın tebli
ğinin bu tarih olarak kabulü halinde davanın 60 günlük
süre geçirildik
ten sonra 8.6.1987 tarihinde açıldığının anlaşıldığı
gerekçesiyle dava
süre aşımı yönünden reddedilmiştir.
Davacı, idareye yaptığı başvurusuna verilen olumsuz
cevabın tebliğin-
den kısa bir süre sonra dava açtığını öne sürmekte ve
anılan kararın
temyizen incelenerek bozulmasını istemektedir.
657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 117.maddesinde
Devlet Memurları-
nın yetersizlikleri halinde sicil raporlarında yazılı
bulunan kusur ve
eksikliklerinin, uyarılmaları bakımından gizli bir yazı
ile atamaya
yetkili sicil amirleri tarafından kendilerine
bildirileceği; aynı yasa
nın 118.maddesinde de 117.maddeye göre kendilerine
tebligat yapılan
Devlet memurlarının buna karşı tebliğ tarihinden
itibaren en çok bir
ay içinde aynı amirlere itiraz edebilecekleri, atamaya
yetkili amirle-
rin bu itirazla ilgili kararlarını iki ay içinde
ilgililere yazı ile
bildirecekleri hükümleri yeralmıştır.
Sözü geçen maddelerle olumsuz içerikli sicillere
itiraz, itiraz mercii
ve itirazın tabi olacağı süre yönlerinden "özel" bir
düzenleme yapıl-
mış olduğunu vurgulamak gerekir. Kendilerine 117.madde
kapsamında teb-
ligat yapılanlara, tebligat konusu işlemin usule ve
hukuka aykırı oldu
ğu iddiasıyla, yasal süre içinde doğrudan doğruya iptal
davası açmak
yada sözü geçen işlemin değiştirilmesi, kaldırılması
veya yeni bir iş-
lem yapılmasını sağlamak amacıyla atamaya yetkili amire
itirazda bulun
mak seçenekleri tanınmış bulunmaktadır. İtiraz yoluna
başvurulması ha-
linde yetkili amire, konuyu inceleyip değerlendirmesi
ve sonuçlandırma
sı için, en çok iki aylık bir süre tanınmaktadır.
Devlet Memurları Si-
cil Yönetmeliğinin 21, 22 ve 23.maddelerinde de aynı
yolda hükümlere
yer verilmektedir.
117. ve 118.maddelerdeki düzenlemenin yalnızca
sicilleri kapsayan
"özel" niteliğinden dolayı, 118.madde uyarınca yapılan
itirazın 2577
sayılı Yasanın 11.maddesi kapsamında düşünülmesine ve
bu itirazın ge-
rek tabi olacağı süre, gerek dava süresine etkisi
yönlerinden anılan
yasanın 11.maddesine göre değerlendirilmesine olanak
yoktur. Bir başka
anlatımla, kendisine 117.madde uyarınca tebligat
yapılan ilgilinin teb
ligat konusu işleme karşı doğrudan doğruya iptal davası
açmayarak iti-
raz yoluna başvurması halinde 60 günlük dava süresi
itirazının reddine
ilişkin işlemin tebliği tarihinden, itirazı cevap
verilmemek suretiyle
reddedilmişse iki aylık cevap süresinin bittiği
tarihten itibaren işle
meye başlayacak olup, itiraza konu işlemin tebliğ
tarihi ile itiraz
tarihi arasında geçen sürenin dava süresinin hesabında
dikkate alınma-
sına, konunun "özel" hükümlerle düzenlenmiş olması
nedeniyle, yasal
olanak bulunmamaktadır.
Olaya, 1984-1985 yılı sicilinin olumsuz olduğu ve bu
sebeple terfiinin
yapılamayacağı hususunun 15.12.1986 tarihinde tebliği
üzerine davacı-
nın 657 sayılı Yasanın 118.maddesi uyarınca, 7.1.1987
gününde itirazda
bulunduğu, bu itirazının reddi yolundaki 10.3.1987
günlü işlemin, gö-
revli bulunduğu Koçaş Köyü İlkokulu müdürlüğünce
15.4.1987 tarihinde
örneği çıkartılarak kendisine tebliğ edildiği dosyanın
incelenmesinden
anlaşılmış olup buna göre 8.6.1987 tarihinde açılan
dava süresinde ol-
duğundan idare mahkemesince aksi yolda verilen kararda
hukuki isabet
görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle davacının temyiz isteminin
kabulüyle İdare Mahke-
mesi kararının 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Kanununun 49.maddesi-
nin 1/C.fıkrası uyarınca bozulmasına, aynı maddenin
değişik 3.fıkrası
uyarınca dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine
karar verildi.
(DAN-DER, SAYI:82-83)
Karar Metni
Hatalı yapılan intibak işlemine, karşı, idari dava
açmak için belli
süre geçirildikten sonra açılan davanın süreaşımı
nedeniyle incelenme
olanağının bulunmadığı hk.[209]
Dava, memuriyette iken üst öğrenimi bitiren davacının
26.12.1980 tari-
hi itibariyle 8.derecenin 3.kademesine yapılan
intibakının 7.derecenın
3.kademesine yapılması gerektiği öne sürülerek iptali
istemiyle açıl-
mıştır.
İdare Mahkemesince verilen kararla; davacının
emsallerini aşmamak kay-
diyle bitirdiği üst öğrenimin başlangıç derecesinin
üzerine geçmiş hiz
metleri değerlendirilerek 7.derecenin 3.kademesine
intibak ettirilmesi
gerektiği gerekçesiyle idarece yapılan işlem iptal
edilmiştir.
Davalı idare; davacının intibakının emsalleri dikkate
alındığında 7.de
recenin 2.kademesine yapılması gerektiğini öne sürmekte
ve İdare Mahke
mesi kararının temyizen incelenerek bozulmasını
istemektedir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun
7.maddesinde, dava açma sü
resinin özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen
hallerde Danıştay'da
ve idare mahkemelerinde altmış gün olduğu hükme
bağlanmıştır. Olay ta-
rihinde yürürlükte olan 521 sayılı Danıştay Kanununda
da bu süre 90
gün olarak saptanmıştır.
Bayan memur olan davacının, 29.7.1974 tarihinde
ortaokul mezunu olarak
göreve başladıktan sonra Eylül 1974 tarihinde liseyi,
17.11.1980 tari-
hinde de 3 yıllık eğitim enstitüsünü bitirdiğinden
bahisle 24.6.1985
tarihinde idareye başvurarak 657 sayılı Devlet
Memurları Kanununun
1897 sayılı Kanunla değişik 36.maddesinin (A) bendinin
12/d fıkrası
uyarınca daha önce eğitim enstitüsünü bitirmesinden
hemen sonra 26.12.
1980 tarihinde yapılan intibak işleminin hatalı
olduğunu, 657 sayılı
Kanunun 36.maddesinde öğrenim durumuna göre saptanan
başlangıç derece-
si üzerine askerlik yaparak memuriyete giren
emsal
Yeni Sayfa 1
belediyelerin "imar", "ımar" ve "imar
hukuku", "ımar hukuku", "kaçak yapı", imar planı", "arazi ve arsa düzenlemesi",
"imar para
cezaları", "imar kirliliği suçları", "idare hukuku", "idari yargılama usulü" ve
her türlü imar sorunlarına çözüm getirecek olan "imar hukukcusu" ve "ımar
hukukçusu".
imar hukukçusu
Copyright © Imar Hukukcusu Tüm hakları saklıdır.
Yayınlanma:: 2007-10-08 (2408 okuma)
[ Geri Dön ]
|
|
|
|