imar

İmar Hukukçusundan Güncel Makaleler (imar)

imar hukuku (imar planları, arazi ve arsa düzenlemesi, kaçak yapı para cezası, inşaat ruhsatı vb.)dava dilekçe örnekleri

Tasnif edilmiş Danıştay Altıncı Dairesi İçtihatları

Danıştay imar ve imar hukuku içtihatları

imar hukuku ile ilgili terimler ve tanımlar


İmar Hukukçusu. Toki'den Ucuz Konut Satışı Devam Ediyor

+Hatalı ödemelerin geri alınması

+
18 uygulaması,

+
Danıştay içtihadı birleştirme kurulu kararı yargı kararının yerine getirilmemesi

+
Belediyelerin internet adresleri (web)

+
Görev tazminatı ile ilgili haberler

+
Konut finansmanı sistemine ilişkin çeşitli kanunlarda değişiklik yapılması hakkı

+
Toki'nin satılık evlerine yoğun talep var.

+
18. Madde uygulamasında hukuka aykırılık nedenleri imarhukukcusu cafer ergen

+Eski Haberler

+
2577 sayılı İYUK 7. Madde ile ilgili Danıştay İçtihatları

+657 sayılı Yasa uyarınca verilen uyarma ve kınama cezalarına karşı yargı yolu

+Radyoloji personelinin çalışma (mesai) saatleri

+
5018 sayılı Kamu Mali Yönetim ve Kontrol Kanunu kapsamında Sayıştay Genel Kurulunun 14.6.2007 tarih ve 5189/1 sayılı kararı.

· ANAYASA MAHKEMESİNİN "YÜRÜRLÜ?Ü DURDURMA" KARARLARI

· ANAYASA MAHKEMESİNE İPTAL İSTEMİYLE YAPILAN BA?VURULAR ÜZERİNE VERİLEN KARARLAR

· İmar Hukuku Terimleri Sözlüğü

· idare hukukcusu (idare hukuku)

idari yargı
İdari yargıda (İdare Mahkemelerinde) açılacak yürütmeyi durdurma istekli iptal ve tam yargı dava dilekçesi örneğini görmek için buraya tıklayınız.

İmar

Tüm içeriği görmek için tıklayınız

İdare Hukuku

İDARE HUKUKU

imarhukukcusu.com tüm haberler

imar, Eski Haberler
21.09.12
· İmarda kısıtlılık sorunu sona eriyor (5 Yıl ile sınırlandırıldı)
16.09.12
· imar planları ve imar uygulamaları nedeniyle ücret
08.09.12
· Tazminat davasının süreaşımı nedeniyle reddi halinde maktu avukatlık ücreti
· İlan edilmeksizin uygulamaya konulan bir imar planının şekil eksikliği nedeniyle
· Davanın niteliği itibariyle mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmas
· Özel parselasyon ile belirlenmiş bulunan umumi hizmet alanları
· İmar planı ile notu arasında birbirine aykırı hususların bulunması
· 5 yıllık inşaat ruhsatı süresi içinde yapı kullanma izin belgesi alınmaması hali
12.05.12
· Deprem nedeniyle oluşan zararda belediyenin kusursuz sorumluluğu yoktur
10.05.12
· Tapulu yerdeki yapı ruhsattsız da olsa 32. madde işletilmemişse tazminat gerekir
· Yeşil alan için yapılan bağış da DOP tan düşülür.
14.04.12
· Bam Adli Yargı Adalet Komisyonlarınca Bilirkişi Listelerinin Düzenlenmesi Hakkın
· Yapı Denetimi Uygulama Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
· Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
06.04.12
· Anayasa Mahkemesi’ne Göre 3194/42. Maddesinin Üçüncü Fıkrası (32 md)
· 42. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “…32…” ibaresi
01.04.12
· belediyelerin mimari projelerde meslek odasından ayrıca "proje onay belgesi" ist
· 125 nolu Danıştay Dergisi imar hukuku içtihatları
23.03.12
· Köy yerleşik alanı ve civarında imar yetkisi
· Yoldan İhdasen Oluşan Taşınmazlar Hakkında Yorum
· Anayasa Mahkemesi Kararı (Yoldan İhdas)
11.03.12
· Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı
05.03.12
· Çoğaltılmış Fikir Ve Sanat Eserlerini Derleme Kanunu
14.02.12
· Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Hakkında Kanun Tasarısı
21.12.11
· Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi (21 Aralık 2011-28149)
· İmar Davaları Kitabı Üçüncü Baskı 2011
06.12.11
· İmar hukuku içtihatları (Danıştay Dergisi 124)
23.10.11
· 3194 sayılı Kanunun 5940 sayılı Kanunla değişik 42. maddesi uyarınca para cezası
· 1608 sayılı Kanun uyarınca idari para cezası verilmesine ve 1 kez yasaklanan faa
· Bedele Dönüştürülen Paya Takdir Edilen Karşılığın Artırılması Davası
· Cedit-Erenler-Topçular-28 Haziran Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Proje Alanı
09.09.11
· Her proje için müellif sicil durum belgesi alınması zorunlu
12.08.11
· Valilik görüşü alınmadığı gerekçesiyle yıkılamayacağı
· İmar planının yürütmesinin durdurulması üzerine yapının mühürlenmesi
· Ticaret alanında akaryakıt istasyonu yapılamaz
· müellif sicil durum belgesi ibraz edilmeden yapı ruhsatında hukuka uyarlık bulun
· Tadilat ruhsatının kat irtifakı sahibi kişilerin imzası, bu kişiler tarafından v
· 2981 sayılı Yasanın 10/b alanında 3194 sayılı Kanunun 18. madde uygulamasında DO
· Mutlak tarım arazileri
01.08.10
· www.idarehukuku.net Türkiye'nin İdare Hukuku - İdari Yargı Bilgilerine hoşgeldin
29.06.10
· Belediye Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
17.04.10
· Kaplıca izinlerini artık Valilikler verecek. Bakanlık yetkiyi devretti.
10.04.10
· Yeni imar para cezası hükümleri önceki (Kaçak yapı suçlarına) uygulanmaz.
08.04.10
· 3194/18 uyg. yapılmayan alanda kamulaştırma yapılabilir
03.04.10
· Nazım imar planının yürürlükteki 1/100000 ve 1/50000 ölçekli planlara uygun olma
28.01.10
· İmar planı ve inşaat ruhsatı iptali üzerine tazminat dava açma süresi
· Plan değişikliği isteminin reddi yolundaki işlemin değil doğrudan planın iptalin
· Planlı bir bölgede arazi ve arsa düzenlemesi yapılmadan kamulaştırma yapılması
· Dolgu alanında plan yapılabilmesi
· Binanın hukuken en son bittiği tarih

Eski Haberler

İmar hukuku ile ilgili Kanunlar

+imar kanunu (3194)
+il özel idaresi kanunu (5302)
+belediye kanunu (5393)
+büyükşehir belediyesi kanunu(5216)
+kamulaştırma kanunu (2942)
+kültür ve tabiat varlıklarını koruma kanunu (2863)

+yıpranan tarihi ve kültürel taşınmaz varlıkların yenilenerek korunması ve yaşatılarak kullanılması hakkında kanun (5366)
+yapı denetimi hakkında kanun (4708)
+gecekondu kanunu (775)
+imar ve gecekondu af kanunu (2981/3290)

İMAR HUKUKU İLE İLGİLİ YÖNETMELİKLER

+belediyeler tip imar yönt.
+imar affı yönetmeliği
+plansız alanlar yönt.
+plan yapım yönt.
+koruma amaçlı im. pln. yönt.
+kıyı kanunu uyg. yönt.
+tarım alanları yönt.
+karayolları kenarlarında..yönt.
+18. madde uygulama yönt.
+plan müellifleri yönt.
+gecekondu yönetmeliği

+imar ile ilgili tüm yönet.

SOSYAL SİGORTALAR VE GENEL SA?LIK SİGORTASI KANUNU

Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Mevuzatı

idare hukuku (Danıştay) içtihatları

İdare hukuku İçtihatları

idare hukuku, iptal ve tazminat davası

İdari Yargıda (İdare Mahkemelerinde) açılacak Yürütmenin Durdurulması istekli iptal ve tazminat dava dilekçe örneği için tıklayınız.

İMAR

imar
içtihatları

Ankara Bölge İdare Mahkemesi

İstanbul Bölge İdare Mahkemesi
Ankara Bölge İdare Mahkemesi
Konya Bölge İdare Mahkemesi
Aydın Bölge İdare Mahkemesi
Edirne Bölge İdare Mahkemesi
Manisa Bölge İdare Mahkemesi
Ordu Bölge İdare Mahkemesi
Van Bölge İdare Mahkemesi
Zonguldak Bölge İdare Mahkemesi
Sakarya Bölge İdare Mahkemesi
Samsun Bölge İdare Mahkemesi
Antalya Bölge İdare Mahkemesi
Gaziantep Bölge idare Mahkemesi
Denizli Bölge İdare Mahkemesi
Adana Bölge İdare Mahkemesi
İzmir Bölge İdare Mahkemesi
Erzurum Bölge İdare Mahkemesi
Eskişehir Bölge İdare Mahkemesi
Diyarbakır Bölge İdare Mahkemesi
Bursa Bölge İdare Mahkemesi
Malatya Bölge İdare Mahkemesi
Sivas Bölge İdare Mahkemesi
Kayseri Bölge İdare Mahkemesi
Trabzon Bölge İdare Mahkemesi
İdari Yargı (İDARE HUKUKU) Kitapları (Yayınları)
Bölge İdare Mahkemelerinin İnternet (Web) Adresleri - Sayfaları
BÖLGE İDARE MAHKEMELERİNİN İTİRAZ MERCİLERİ
Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun
Devlet Memurları Kanunu
Danıştay Kanunu
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası
İdari Yargılama usulü Kanunu
Hakimler ve Savcılar Kanunu
399 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüslerinin Personel Rejimlerinin Düzenlenmesi ve 233 sayılı KHK''nin Bazı Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu

2577 sayılı İYUK Madde 7 ile ilgili Danıştay İçtihatları 20
imar hukuku



2577 sayılı İYUK Madde 7 ile ilgili Danıştay İçtihatları 20


Yeni Sayfa 2

Karar Metni

Kademe ilerlemesinin geri alınmasına ilişkin işlemin sebep unsurunu

oluşturması bakımından süreaşımı nedeniyle incelenemeyen sicilin, bu

sicille ilgili bir hüküm tesis edilmeksizin, hukukiliğinin incelenip,

değerlendirilerek kademe ilerlemisine ilişkin uyuşmazlığın çözümlen-

mesi gerektiği hk.[201]

 

Davacı, olumsuz düzenlenen 1989 yılı sicili ile buna bağlı olarak 1989

yılı terfisinin geri alınmasına ilişkin işlemin iptali isteğiyle dava

açmıştır.

İdare Mahkemesi kararıyla, 657 sayılı Yasanın 117.maddesinde "Devlet

memurlarının yetersizlikleri halinde sicil raporlarında yazılı bulunan

kusur ve eksiklikleri, uyarılmaları bakımından gizli bir yazı ile ata-

maya ayetkili sicil amirleri tarafından kendilerine bildirilir." 118.

maddesinde de "117.maddeye göre kendisine tebligat yapılan Devlet me-

murları buna karşı tebliğ tarihinden itibaren en çok bir ay içinde ay-

nı amirlere itiraz edebilirler. Atamaya yetkili amirler itirazla ilgi-

li kararlarını iki ay içinde ilgiliye yazı ile bildirirler." hükümleri

nin yer aldığı, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 7.maddesin

de ise "dava açma süresi, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen

hallerde Danıştay'da ve İdare Mahkemelerinde 60 gündür. Bu süreler ida

ri uyuşmazlıklarda yazılı bildirimin yapıldığı tarihi izleyen günden

başlar." hükmüne yer verildiği, 1989 yılı olumsuz sicil raporunun dü-

zenlenen bildirim evrakı ile ilgiliye tebliğ edildiği, evrak üzerine

tarih konulmadığı, ancak 6.6.1990 günlü İl Sağlık Müdürlüğü yazısı

ekinde sözkonusu tebliğ evrakının Sağlık Bakanlığına gönderildiği, anı

lan sicilin tebliğ tarihi tam olarak belirlenememekle birlikte üst ya-

zının düzenlendiği 6.6.1990 tarihinin ilgiliye tebliğ tarihi olarak

kabulünün gerektiği, davacının sicile itiraz hakkını kullanmadığı, si-

cile ilişkin yasal dava açma süresi geçirildikten sonra 14.9.1990 günü

kayda giren dilekçe ile davayı açtığı, öte yandan 657 sayılı yasanın

64/B maddesinde Devlet memurlarının kademe ilerlemesi yapabilmesi için

o yıl olumlu sicil almış bulunması gerektiğinin hükme bağlandığı, mev-

zuata aykırı olarak tesis edilen işlemlerden dolayı ilgililerin kaza-

nılmış hak sağlayamayacağının idare hukukunun bilinen kuralı olduğu,

davacı 1989 yılı içinde olumlu sicil almadığına göre bu yıla ait kade-

me terfiinin yaptırılmaması gerekirken zuhulen yapılan kademe ilerleme

si işleminin geri alınmasında 657 sayılı Yasanın anılan madde hükmü

ile idarehukukunu yukarıda yer verilen ilkesine aykırılık bulunmadığı

gerekçesiyle davanın 1989 yılı sicilinin iptaline ilişkin kısmının sü-

re aşımı yönünden, kademe terfiinin geri alınması işleminin iptali is-

temine ilişkin kısmının ise esastan reddine karar verilmiştir.

İdare ve Vergi Mahkemeleri tarafından verilen kararların temyiz yolu

ile incelenerek bozulabilmeleri 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Ka-

nununun 49.maddesinde belirtilen nedenlerden birinin bulunması halinde

mümkün olup davacı tarafından ileri sürülen hususlar temyize konu kara

rın davanın 1989 yılı siciline ilişkin kısmının süreaşımı yönünden red

dine ilişkin kısmının bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir

Kararın davacının kademe terfiinin geri alınmasına ilişkin işleme ait

kısmına gelince;

Davanın 1989 yılı siciline ait kısmı işin esası incelenmeksizin süre-

aşımı nedeniyle reddedilmiş olmakla beraber, sözügeçen sicil kademe

terfiinin geri alınmasına ilişkin işlemin sebep sunsurunu oluşturduğun

dan Mahkemece anılan sicilin, bu sicille ilgili bir hüküm tesis edil-

meksizin, hukukiliğinin incelenerek sonucuna göre hüküm kurulması ge-

rekmekte olup bu yolda bir inceleme ve değerlendirme yapılmaksızın

uyuşmazlığın bu kısmı yönünden davanın reddedilmesinde hukuki isabet

görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle Eskişehir İdare Mahkemesinin 15.3.1991 günlü

1991/227 sayılı kararının, 1989 yılı sicili yönünden davanın süreaşımı

nedeniyle reddine ilişkin kısmının davacının temyiz isteminin reddiyle

onanmasına, anılan kararın kademe terfiinin geri alınmasına ilişkin iş

leme ilişkin kısmının davacının temyiz isteminin kabulüyle 2577 sayı-

lı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49.maddesinin 1/b fıkrası uyarınca

bozulmasına karar verildi.

CP/SE

(DAN-DER, SAYI:87)

 

 

 

 

 

 

 

 

Karar Metni

Davacının 2954 sayılı Türkiye, Radyo ve Televizyon Kanununun 50/9.maddesinin üçüncü paragrafından sonra gelen 1.fıkrası hükmüne göre aynı maddenin (a) fıkrasındaki hizmete giriş derecesi esas alınarak intiba-

kının yapılması yolundaki isteminin reddine ilişkin işlemin iptali is-

teğiyle açılan davada öncelikle sözleşmede kazanılmış hak aylığına

ilişkin bir belirleme bulunup bulunmadığı, bu yönde davacıya bir teb-

ligat yapılıp yapılmadığı konularının araştırılarak davanın süresinde

olup olmadığı saptandıktan sonra bir karar verilmesi gerektiği hk.[202]

 

Dava, davacının 2954 sayılı Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununun 50/g

maddesinin üçüncü paragrafından sonra gelen 1.fıkrası hükmüne göre, ay

nı maddenin (a) fıkrasındaki hizmete giriş derecesi esas alınarak inti

bakının yapılması yolundaki isteminin reddine ilişkin davalı idare iş-

leminin iptali istemiyle açılmıştır.

İdare Mahkemesi kararıyla; 2954 sayılı Yasanın 50.maddesinde persone-

lin özlük haklarının düzenlendiği, maddenin (a) bendinde kurumun haber

ve program hizmetlerini doğrudan doğruya yapan ve yürütenlerden yüksek

okul mezunu olanlar ile bunların dışında kalanların intibaklarının na-

sıl yapılacağının belirlendiği, aynı maddenin 322 sayılı Kanun Hükmün-

de Kararname ile değişik (g) bendinin 1.fıkrasında, kurumda kadro kar-

şılığı sözleşmeli personel çalıştırılabileceği kuralına yer verildiği,

sözü geçen bendin 3.fıkrasında ise 1.fıkra kapsamında bulunanların is-

tekleri halinde T.C.Emekli Sandığı ile ilgilendirilecekleri, bunların

tahsil durumları itibariyle giriş ve yükselebilecekleri derece ve kade

melerin (a) bendi hükümlerine göre belirleneceğinin öngörüldüğü, açık-

lanan kanun hükümleri uyarınca T.C.Emekli Sandığı ile ilgilendirilen

sözleşmeli personelin intibaklarının 50.maddenin (a) bendi hükümlerine

göre yapılması gerektiği açık olduğundan, memur statüsünde çalışmakta

iken sözleşmeli personel statüsüne geçirilen davacının intibakının (a)

bendi hükümleri esas alınmak suretiyle yapılacağı, ayrıca yasa koyucu-

nun hata yapmış olmasından sözedilemiyeceği için "bunlardan T.C.Emekli

Sandığı ile ilgilendirilenler" ibaresinin sehven konulduğu iddiasına

itibar edilmesine olanak bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlem

iptal edilmiştir.

Davalı idare, mahkeme kararının bozulmasını istemektedir.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 7.maddesi Danıştay'da ve

İdare Mahkemelerinde dava açma süresinin, özel kanunlarında ayrı süre

gösterilmeyen hallerde, yazılı bildirimin yapıldığı tarihten itibaren

altmış gün olduğuna işaret etmekte ve 2.fıkrası 3622 sayılı Yasa ile

değiştirilen 10.maddesinde "1-İlgililer, haklarında idari davaya konu

olabilecek bir işlem veya eylemin yapılması için idari makamlara baş-

vurabilirler.

2-) Altmış gün içinde bir cevap verilmezse istek reddedilmiş sayılır.

İlgililer altmış günün bittiği tarihten itibaren dava açma süresi için

de, konusuna göre Danıştay'a idare ve vergi mahkemelerine dava açabi-

lirler. Dava açılmayan haller ile davanın süreden reddi halinde, alt-

mış günlük sürenin bitmesinden sonra yetkili idari makamlarca cevap ve

rilmesi halinde, cevabın tebliğinden itibaren dava açma süresi yeniden

işlemeye başlar." hükmüne yer verilmektedir. Aynı Yasının 11.maddesin-

de ise idarece tesis edilmiş işlemlerin kaldırılması, geri alınması,

değiştirilmesi veya yeni bir işlem yapılması için üst makama, üst ma-

kam yoksa aynı makama yapılacak başvuruların yöntemi ve bunun işlemeye

başlamış olan dava açma süresine etkisi düzenlenmiş bulunmaktadır.

Davacının sözleşmeli statüye geçtiği tarih ile 2954 sayılı Yasanın 50.

maddesinin (g) bendine 322 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile eklenen

üçüncü fıkradan sonra gelen 1.paragraftaki yollama uyarınca aynı madde

nin (a) bendinden yararlandırılması için idareye başvurduğu tarih ara-

sındaki zaman aralığı gözönünde tutulduğunda, Mahkemenin, davanın süre

sinde olup olmadığını saptama bakımından, 2954 sayılı Yasanın 50.madde

sinin (g) bendinde 322 ve 420 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerle ya-

pılan değişiklik ve eklenen fıkralar uyarınca davacı ile yapılan söz-

leşmede kazanılmış hak aylığına ilişkin bir belirleme bulunup bulunma-

dığını, sözleşmede böyle bir belirleme yoksa sözleşmeye geçiş tarihi

itibariyle kazanılmış hak aylığı ile ilgili ayrıca bir işlem ve tebli-

gat yapılıp yapılmadığını, yapılmış ise davacının başvurusunun süre

yönünden 11.maddeye uygun olup olmadığının incelenmesi ve sözleşmede

değinilen yönde bir belirleme ve davacıya ayrıca yapılmış bir tebligat

yoksa davacının 2577 sayılı Yasanın 10.maddesi kapsamındaki başvurusu-

nun ancak başvuru tarihinden sonra hukuki sonuç doğuracağını da gözö-

nünde tutarak uyuşmazlık hakkında karar vermesi gerekirken bu yolda

bir araştırma ve değerlendirme yapılmadan davanın karara bağlanmasında

hukuki isabet görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle davalı idarenin temyiz isteminin kabulüyle Ankara

9.İdare Mahkemesince verilen 22.5.1992 günlü 1992/997 sayılı kararın

2577 sayılı Yasanın 49.maddesinin 1/b fıkrası uyarınca bozulmasına ka-

rar verildi.

 

 

 

 

Karar Metni

Görevsizlik kararının yargıtay'ca onanmasina dair kararın taraflara

tebliğ edilmediği gözönüne alınarak dava süresinin buna göre hesaplan-

ması gerektiği hk.[203]

 

Dava, Dışişleri Bakanlığı Devlet Konukevinde sözleşmeli personel ola-

rak görev yapan davacının, görevine son verilmesine ilişkin işlemin ip

tali ve yoksun kaldığı tüm parasal haklarının ödenmesi istemiyle açıl-

mıştır.

idare Mahkemesi kararıyla; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun

7.ve 9.maddelerinde dava açma süresi ile ilgili kurallara yer verildi-

ği, olayda davacının görevine son verilmesine ilişkin işlemin iptali

için ilk olarak iş mahkemesince dava açtığı, iş mahkemesi tarafından

verilen görevsizlik kararının davacının ifadesine göre 16.12.1991 tari

hinde Yargıtay'da onanarak kesinleştiği, bu durumda 2577 sayılı Yasa

hükümleri uyarınca davanın en geç kesinleşme tarihini izleyen günden

itibaren 30 günün dolduğu 15.1.1992 tarihinde açılması gerekli iken,

bu tarihin geçirilmesinden sonra 16.1.1992 tarihinde açılan davanın

esastan incelenme olanağı bulunmadığı gerekçesiyle dava süre aşımı yö-

nünden reddedilmiştir.

Davacı, Yargıtay kararının taraflara tebliğ edilmediğini, bu kararın

16.12.1991 tarihinde 7.İş Mahkemesi hakimi tarafından mahkeme kalemine

havale edilmiş olduğunu, kendilerinin kararı öğrendikleri tarihin zo-

runlu olarak daha sonraki bir tarih olması gerektiğini ve kararı ger-

çekte 19.12.1991 tarihinde öğrendiklerini, buna göre davanın süresinde

açıldığını ileri sürmekte ve anılan kararın temyizen incelenerek bozul

masını istemektedir.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun "Dava Açma Süresi" başlık-

lı 7.maddesinin 2.fıkrasının (a) bendinde, dava açma süresinin idari

uyuşmazlıklarda yazılı bildirimin yapıldığı tarihi izleyen günden iti-

baren başlayacağı belirtilmiş; aynı kanunun "Görevli Olmayan Yerlere

Başvurma" başlıklı 9.maddesinin 3622 sayılı Kanunla değişik 1.fıkrasın

da da, çözümlenmesi Danıştay'ın, idare ve vergi mahkemelerinin görevle

rine girdiği halde, adli veya askeri yargı yerlerinde açılmış bulunan

davaların görev noktasından reddi halinde, bu husustaki kararların ke-

sinleşmesini izleyen günden itibaren otuz gün içinde görevli mahkemede

dava açılabileceği kuralı yer almıştır. Ayrıca, Hukuk Usülü Muhakemele

ri Kanununun 18.7.1981 günlü, 2494 sayılı Yasayla değişik 442/A.madde-

sinin 2.fıkrasında, Yargıtay'ın onama kararı sonucunun mahkeme yazı iş

leri müdürü tarafından onbeş gün içinde taraflara kendiliğinden bildi-

rileceği öngörülmektedir.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 9.maddesinin 1.fıkrasının

ilk methi, görevli mahkemede dava açma süresinin görevsizlik kararları

nın tebliğ edildiği tarihi izleyen günden itibaren başlayacağı öngör-

mekte iken, 3622 sayılı Yasayla getirilen düzenlemeyle, bu sürenin gö-

revsizlik kararlarının kesinleşmesini izleyen günden işlemeye başlaya-

cağı biçiminde değiştirilmiş ise de, gerekçesinde de belirtildiği gi-

bi, bu değişiklik, sırf sözü geçen maddenin 2.fıkrası ile paralellik

sağlama amacını gütmekte olduğundan, yargı yolu uyuşmazlıklarında veri

len görevsizlik kararlarının tebliğ edilmesi zorunluğunu ortadan kaldı

rıcı bir nitelik taşımamaktadır.

Hukuk Mahkemelerinin görevsizlik kararlarının onanmasına ilişkin Yargı

tay kararlarına karşı kararın düzeltilmesi yoluna gidilemediğinden, uy

gulamada Yargıtay'ın onama kararının davacıya tebliğ edilmesi zorunlu-

ğu bulunmamakla birlikte, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 442/A.mad

desinin 2.fıkrasında yer alan "onama" kavramının mutlak olması dolayı-

sıyla Yargıtay'ın her türlü onama kararları, bu arada kararın düzeltil

mesi yolu kapalı olan kararları sonucunun da mahkeme yazı işleri müdü-

rünce onbeş gün içinde taraflara kendiliğinden bildirilmesi gerekmekte

dir. Taraflar, karar sonucunu öğrendikten sonra Yargıtay ilamının ken-

dilerine tebliğini isteyebilecekleri gibi, görevsizlik kararının onan-

masına ilişkin Yargıtay kararının tebliğ edilmemiş olması halinde,

otuz günlük ek sürenin davacının bu kararı öğrendiği tarihten itibaren

işlemeye başlayacağı açıktır.

Bakılan davada, 7.İş Mahkemesinin görevsizlik kararının Yargıtay tara-

fından 28.11.1991 tarihinde düzeltilerek onandığı, onama kararının

16.12.1991 tarihinde mahkeme kalemine havale edildiği, davacının ise

bu kararı 19.12.1991 tarihinde öğrenmiş olduğunu bildirdiği dosyadaki

belgelerin incelenmesinden anlaşılmıştır.

Bu durumda, 16.12.1991 tarihinde mahkeme kalemine gelmiş olan Yargı-

tay'ın onama kararının taraflara tebliğ edilmediği gözönünde tutula-

rak, davacının bu kararı daha sonraki bir tarihte (19.12.1991'de) öğ-

renmiş olduğunun kabulü ve dava süresinin buna göre hesaplanması zorun

lu iken, idare mahkemesince görevsizlik kararının 16.12.1991 tarihinde

kesinleştiği, davanın ise 30 günlük süre geçirildikten sonra 16.1.1992

tarihinde açıldığı gerekçesiyle davanın süre aşımı yönünden reddedilme

sinde hukuki isabet görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulüyle Ankara 6.

İdare Mahkemesinin 6.2.1992 günlü, 1992/202 sayılı kararının 2577 sayı

lı idari Yargılama Usulü Kanununun 49.maddesinin 1.fıkrasınan (b) ben-

di uyarınca bozulmasına karar verildi.

 

 

Karar Metni

2324 sayılı Yasa kapsamındaki idari işlemlere karşı, bu yasanın yürürlükten kalktığı 27.12.1983 tarihinden itibaren 60 gün içinde açılmayan

davaların süre aşımı nedeniyle reddi gerektiği hk.[204]

 

12 Eylül 1980 tarihinden itibaren yürürlüğe giren 27.10.1980 günlü,

2324 sayılı Anayasa Düzeni Hakkında Kanunun 4.maddesi "Milli Güvenlik

Konseyinin bildiri ve kararlarında yer alan ve yer alacak olan hüküm-

lerle 12 Eylül 1980 tarihinden sonra çıkarılan ve çıkarılacak olan

Bakanlar Kurulu Kararnamelerinin ve üçlü kararnamelerin yürütülmesinin

durdurulması ve iptali istemi ileri sürülemez." hükmünü taşımakta; Ana

yasanın geçici 3.maddesiyle de sözü geçen Kanunun yürürlük süresi gös-

terilmiş bulunmaktadır. Maddenin, "Anayasaya göre yapılacak ilk mil-

letvekili genel seçimi sonucunda Türkiye Büyük Millet Meclisi topla-

nıp, Başkanlık Divanını oluşturması ile birlikte,

a- 27 Ekim 1980 gün ve 2324 sayılı Anayasa Düzeni Hakkında Kanun.

.........................................

yürürlükten kalkar..." yolundaki düzenlemesine göre 2324 sayılı Kanun

ve buna bağlı olarak bu Kanunun 4.maddesi T.B.M.M. Başkanlık Divanının

oluştuğu 7.12.1983 tarihinde kendiliğinden yürürlükten kalkmış olup;

böylece 12.9.1980 ile 7.12.1983 tarihleri arasında Çıkarılan kişisel

düzenlemelere ilişkin Bakanlar Kurulu Kararnameleri ile güçlü kararna-

meler hakkında 7.12.1983 tarihinden itibaren, 2577 sayılı Yasanın 7.

maddesi uyarınca 60 gün içinde idari yargıda dava açılması olanaklı

kılınmıştır.

Sözü geçen tarihler arasında çıkarılan Bakanlar Kurulu Kararnameleri

veya üçlü kararnamelerle yürürlüğe konulan düzenleyici tasarruf nite-

liğindeki idari işlemlerin 7.12.1983 tarihinden sonra dava konusu edi-

lip edilemiyecekleri üzerinde ayrıca durmak gerekli görülmüştür. 2577

sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 7.maddesinin 4.fıkrası "ilanı

gereken düzenleyici işlemlerde dava süresi, ilan tarihini izleyen gün-

den itibaren başlar. Ancak bu işlemlerin uygulanması üzerine ilgili-

ler, düzenleyici işlem veya uygulanan işlem yahut her ikisi aleyhine

birden dava açabilirler. Düzenleyici işlemin iptal edilmemiş olması bu

düzenlemeye dayalı işlemin iptaline engel olmaz" hükmünü taşımaktadır.

12.9.1980 tarihinden sonra çıkarılan Bakanlar Kurulu Kararnameleri ve

üçlü kararnameler hakkında 2324 sayılı Yasa ile getirilen yargı dene-

timi yasağı Anayasanın geçici 3.maddesi uyarınca 7.12.1983 tarihinde

ortadan kalktığına göre bu kararnamelerle yürürlüğe konulan düzenleyi-

ci tasarruflar hakkında menfaati ihlal edilen ilgililerin 7.12.1983

tarihinden itibaren 60 gün içinde doğrudan doğruya yada bu tasarrufla-

rın uygulanmasıyla ilgili işlemler üzerine işlemin tebliğ edildiği ta-

rihten itibaren 60 gün içinde düzenleyici tasarrufun veya düzenleyici

tasarrufla birlikte uygulama işleminin iptalini istemesine herhangi

bir Anayasal ve yasal engel bulunmamaktadır. Aksi yoldaki bir düşünce-

nin, 2324 sayılı Yasanın 4.maddesiyle getirilen yargı denetimi yasağı-

nı, Anayasanın geçici 3.maddesine ve yasağı getiren yasanın yürürlük-

ten kalkmış olmasına karşın süresiz biçimde sürdürmek sonucunu doğura-

cak olması nedeniyle hukuki temelden yoksun kaldığı açıktır. Nitekim

Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulunun 28.2.1991 günlü, E:1990/1,

K:1991/1 sayılı kararının sonuç kısmında "Anayasa'nın geçici 15.madde-

sinde, 2324 sayılı Anayasa Düzeni Hakkında Kanun'un yürürlükten kalk-

masından sonra, 12.9.1980-7.12.1983 tarihleri arasında alınan Bakanlar

Kurulu Kararları ile diğer idari işlemlerin idari yargı denetimini en-

gelleyici hiçbir hüküm bulunmadığından uygulama işlemleri üzerine bu

kararlar konu edilerek açılan davaların esasının incelenmesi gerekece-

ği..." hükme bağlanmak suretiyle konu açıklığa kavuşturulmuş bulunmak-

tadır.

15.10.1991 günlü dilekçeyle açtığı davada davacı, T.C.Ziraat Bankası

Genel Müdürlük müşavirliğinden alınmasına ilişkin 2.3.1982 günlü,

29946 sayılı üçlü kararname ile adı geçen Bankanın Adana Şubesi Baş-

kontrolörlüğü kontrolörlüğüne atanmasına ilişkin işlemin iptalini,

maddi kayıplarının yasal faiziyle birlikte ödenmesini, özlük hakların-

daki kayıplarının giderilmesini ve 50.000.000 lira manevi tazminata

hükmedilmesini istemektedir.

Dava konusu üçlü kararname 2324 sayılı Yasanın 4.maddesi kapsamında

olduğundan, tesis edildiği tarihte dava konusu edilemeyen bu kararna-

menin iptali için Anayasanın geçici 3.maddesi uyarınca 7.12.1983 tari-

hinden itibaren 60 gün içinde doğrudan veya 2577 sayılı Yasanın 11.

maddesindeki süreç geçirildikten sonra dava açılmasının gerekmesine

karşılık dava 15.10.1991 tarihinde açıldığından uyuşmazlığın bu nokta-

ya ve tam yargıya ilişkin kısmının süre aşımına uğradığı açıktır. Da-

nıştay İçtihatları Birleştirme Kurulunun yukarıda sözü edilen kararı

belirtilen içeriği ile 2324 sayılı Yasa ile 2709 sayılı Anayasa yönün-

den bunların yürürlüğe girdiği tarihten itibaren süre gelen hukuki du-

rumu yorumlamakta ve belirlemekte olup, düşmüş olan dava süresini ihya

edici veya Resmi Gazetede yayım tarihinden itibaren ilgililere yeniden

dava açma hakkı verici bir yönü bulunmadığından davacının bu noktaya

ilişkin iddiaları hukuki temelden yoksun kalmaktadır.

Davacının, davalı Bankanın Adana Başkontrolörlüğüne kontrolör olarak

atanmasına ilişkin işlemin ise organik bakımdan 2324 sayılı Yasa kap-

samına girmediği açıktır. Dolayısıyla bu işlemin tek başına iptal da-

vasına konu yapılmasına hukuki bir engel bulunmamakta ise de; bu işlem

ile ilk işlem yani davacının T.C.Ziraat Bankası Genel Müdürlüğü müşa-

virliğinden alınmasına ilişkin üçlü kararname arasındaki yakın neden-

sellik bağı (sebep-sonuç ilişkisi) gözden uzak tutulmamalıdır. Davacı-

nın kontrolörlüğe atanmasına ilişkin ikinci işlem birinci işlem üzeri-

ne tesis edilmiş bulunduğuna göre birinci işlemin iptalinin ikinci iş-

lemi de sebep unsuru yönünden hukuki dayanaktan yoksun kılacağı; buna

karşılık ikinci işlemin tek başına iptalinin davacıya beklediği yararı

sağlayamıyacağı açıktır. İki işlem arasındaki bu yakın hukuki ilişki

ve ikinci işlemin birinci işleme hukuksal bağlılığı nedeniyle davacı-

nın, 2324 sayılı Yasa kapsamında olmamasına karşın, ikinci işleme kar-

şı birinci işlemle birlikte 7.12.1983 tarihinden itibaren 60 gün için-

de ayrıca dava açabileceğini de kabul etmek gerekir.

Olayda, Genel Müdürlük müşavirliğinden alınmasına ilişkin üçlü karar-

nameye karşı 2324 sayılı Yasanın 4.maddesindeki yasaklayıcı hüküm ne-

deniyle, o tarihte dava açamayan davacı davalı Bankanın Adana Başkont-

rolörlüğüne kontrolör olarak atanmasına ilişkin işleme karşı da, bu

işlemin tebliğ tarihinden itibaren 2577 sayılı Yasanın 7.maddesi uya-

rınca 60 gün içinde tek başına iptal davası açmadığı gibi her iki iş-

leme karşı birlikte 15.10.1991 gününde açtığı dava 7.12.1983 tarihin-

den itibaren 60 günlük süre içinde de olmadığından uyuşmazlığın bu

kısmının da esastan incelenme olanağı bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle 15.10.1991 gününde açılan davanın süreaşımı nede-

niyle reddine karar verildi.

 

 

(DAN-DER, SAYI:84-85)

 

 

 

Karar Metni

Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulunun 28.2.1991 günlü, e:1990/1,

k:1991/1 sayılı kararının tam yargı davalarıyla ilgisinin bulunmadığı

hk.[205]

 

23.11.1982 tarihinde Milli Eğitim Bakanlığı Müfettişliğinden alınarak

ortaokul öğretmenliğine atanan davacı, bu tarihten tekrar müfettişlik

görevine atandığı 22.7.1986 tarihine kadar yoksun kaldığı aylık farkla

rı ile müfettişlere verilen geçici görev yolluklarının net tutarının

yasal faiziyle tazminine ve müfettişlik görevinden ayrı geçen sürenin

müfettişlik hizmetinde geçmiş sayılmasına hükmedilmesini istemektedir.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 7.maddesinin 1.fıkrasında,

dava açma süresinin özel kanunlarda ayrı süre gösterilmeyen hallerde

Danıştay da ve idare ve vergi mahkemelerinde altmış gün olduğu belir-

tildikten sonra, 12.maddesinde; ilgililerin haklarını ihlal eden bir

idari işlem dolayısıyla Danıştay'a ve idare ve vergi mahkemelerine doğ

rudan soğruya tam yargı davası veya iptal ve tam yargı davalarını bir-

likte açabilecekleri gibi ilk önce iptal davası açarak bu davanın kara

ra bağlanması üzerine, bu husustaki kararın veya kanun yollarına başvu

rulması halinde verilecek kararın tebliği veya bir işlemin icrası sebe

biyle doğan zararlardan dolayı icra tarihinden itibaren dava süresi

içinde tam yargı davası açabilecekleri, bu halde de ilgililerin 11.mad

de uyarınca idareye başvurma haklarının saklı olduğu hükme bağlanmış-

tır.

Gerek Anayasanın 125.maddesinde, gerekse 2577 sayılı kanunun 7.maddesi

nin 2/a.bendinde ve 12.maddesinde idari işlemlere karşı açılacak dava-

larda sürenin yazılı bildirimin yapıldığı tarihi izleyen günden başla-

yacağı belirtilmek suretiyle idari davalarda dava süresinin başlamasın

da yazılı bildirimin esas alınması kurala bağlanmıştır.

Danıştay Beşinci Dairesinin 12.11.1991 günlü, E:1991/3841, K:1991/2105

sayılı kararında da vurgulandığı üzere, "Bu kural, yönetilenlere men-

faatlerini ihlal eder nitelikeki işlemlerin idare tarafından açık ve

anlaşılır bir biçimde duyurularak bir yandan onlara bu işlemlere karşı

idari yollara veya dava yoluna başvurmaları konusunda inceleme ve dü-

şünme imkanı sağlamak, öte yandan gereksiz, müphem ve mükerrer başvuru

lara meydan vermemek amacını taşımaktadır. Bu nedenle ilke olarak, ida

renin işlemlerini ilgililere yazılı olarak tebliğ etmesi ve işlem ida-

ri yargı mercii önüne getirildiğinde de yazılı bildirim belgesini dava

dosyasına sunması gerekmektedir. Ancak bu kural idarenin yazılı bildi-

rim belgesini dosyaya ibraz edememesi halinde, idare mahkemesi hakimi-

nin uygulamayı, uygulamanın sonuçlarını, dosyada mevcut bilgi ve belge

leri, dava konusu işlemin ve bununla ilgili diğer işlemlerin özelliği-

ni değerlendirerek bunları yazılı bildirime karine olarak alınmasına

ve belli bir tarihi yazılı bildirimin yapıldığı en son tarih olarak ka

bul etmesine engel değildir. Herhalde ve durumda yazılı bildirim belge

sinin dosyaya sunulmasını gerekli görmek kamu düzeninden sayılan ve

idari istikrarı sağlamak amacını taşıyan "dava süresi" kurumunun çoğu

kez işletilmemesine ve dava hakkını kötüye kullanılmasına yol açmak

olur."

Davacının 21.10.1982 günlü, 17816 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan müş

terek kararname ile başka bir göreve atanmak üzere Milli Eğitim Bakan-

lığı Müfettişliğinden alındığı, başka görevlerde çalıştıktan sonra

19.7.1986 günlü, 19169 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan müşterek karar

name ile aynı idarede müfettişliğe tekrar atandığı, müfettişlik görevi

ne 22.7.1986 tarihinde başladığı, bu görevden uzak kaldığı süreye iliş

kin mali hakları ile diğer özlük haklarının verilmesi istemiyle 2.10.

1991 tarihinde idareye yaptığı başvurunun reddi üzerine de aynı istek-

le 18.10.1991 tarihinde bakılan davayı açtığı dosyadaki belgelerin in-

celenmesinden anlaşılmıştır.

Davacının 11.10.1982 günlü 28131 sayılı kararname ile müfettişlik göre

vinden alınmasına iliŞkin işlem 21.10.1982 günlü Resmi Gazetede yayım-

landığına, davacı 23.11.1982 tarihinde bu görevden fiilen ayrılmış bu-

lunduğuna, 16.11.1982 günlü, 43679 sayılı Kararname ile Ankara Namık

Kemal Ortaokulu Matematik öğretmenliğine atanarak 23.11.1982 tarihinde

bu ortaokuldaki görevine başlamış olduğuna göre 657 sayılı Devlet Me-

murları Kanununun atamalarda görev yerine hareket ve işe başlama usulü

nü düzenleyen 62. ve 63.maddeleri Harcırah Kanununun harcırahın ödenme

şekli ve mahsubuna ilişkin 59. ve ilgili diğer maddeleri hükümlerine

göre bakılan davada hüküm altına alınmasını istediği zararlarına neden

olan müfettişlikten öğretmenliğe nakil işleminin Resmi Gazetede yayım

tarihi de gözönüne alındığında kendisine en geç 23.11.1982 tarihinde

tebliğ edilmiş olduğunu kabul etmek gerekmekte olup; buna göre 60 gün-

lük süre geçirildikten sonra 18.10.1991 tarihinde açılan davanın esas-

tan incelenme olanağı bulunmamaktadır.

Davacının dilekçesinde sözünü ettiği, Danıştay İçtihatları Birleştirme

Kurulunun 28.2.1991 günlü, E:1990/1, K:1991/1 sayılı kararı ise 12.9.

1980-7.12.1983 tarihleri arasında alınan ve 2324 sayılı, Anayasa Düze-

ni Hakkında Kanun kapsamına giren idari işlemlere karşı adı geçen Yasa

nın yürürlükten kalkmasından sonra açılacak "iptal" davalarının esası-

nın incelenmesi gerekeceğine ilişkin olup; bakılan davanın bir tam yar

gı davası olması nedeniyle anılan kararla bir ilgisi bulunmadığı gibi,

söz konusu Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulu Kararının düşmüş

olan dava hakkını ihya edici veya Resmi Gazetede yayımı tarihinden iti

baren ilgililere yeniden dava açma hakkı verici bir yönü de bulunmamak

tadır.

Açıklanan nedenlerle davanın süre aşımı yönünden reddine karar veril-

di.

 

 

 

BŞ/SE

 

 

 

 

Karar Metni

İdarenin kendiliğinden veya başvuru üzerine tesis ettiği işlemlere kar

şı süresinde dava açılmadığı takdirde sonradan aynı konudaki başvurula

ra dayanılarak yeniden dava açılamaz ise de; idarenin ortaya çıkan ye-

ni durum ve koşullara göre yeni bir karar vermesinin gerektiği haller-

de ilgililerin yeni başvurulara dayanarak dava açabilecekleri hk.[206]

 

Dava davacının ilköğretim müfettişliğine atanma isteğinin reddine iliş

kin işlemin iptali istemiyle açılmıştır.

İdare Mahkemesi kararıyla; ilköğretim müfettişliğini kazanamadığına ve

sonuç olarak atanmasının yapılamayacağına ilişkin işlemi 16.2.1987 ta-

rihinde tebellüğ eden davacının bu tarihten itibaren kanunda öngörülen

60 gün içinde dava açmadığı gibi İdari Yargılama Usulü Kanununun 11.

maddesi uyarınca idareye de başvurmadığı, bu süre geçirildikten sonra

yapılan başvuruya davalı idarece verilen cevap yeni bir dava açma süre

si başlatmayacağından en geç 16.4.1987 tarihine kadar açılması gerekir

ken 14.11.1988 tarihinde açılan davanın süre aşımı yönünden reddedil-

miştir.Anayasanın 125.maddesinin birinci fıkrasında "İdarenin her tür-

lü eylem ve işlemine karşı yargı yolu açıktır." hükmü yer almaktadır.

İdarenin bütün eylem ve işlemlerinin yargı yerince denetlenebilmesiyle

idarenin hukuka bağlılığını sağlamak ve bireylerin hak ve özgürlükleri

ni güvenceye almanın amaçlandığında kuşkuya yer yoktur. Buna karşılık

yargı merciine başvurma hakkının belirli sürelerle sınırlandırılmaması

nın idare bakımından istenmeyen zarar ve sonuçlara yol açacağı da açık

tır. Gerçekten, idari eylemler ve işlemlerin devamlı olarak yargı dene

timi tehdidi altında bırakılmaları halinde toplum hayatındaki uyuşmaz-

lıkların sonunun alınamayacağı ve böylece kamu düzeninin ihlal edilece

ği açık bulunduğu gibi; idari işlemlerde istikrarın sağlanamaması ve

bu işlemlerle tesis edilen hukuki durumların aydınlığa kavuşmasının ka

mu hizmetlerinin düzenli ve verimli bir biçimde işlemesini engelleyici

ği de açıktır. Bu sakıncaların önlenebilmesi için idari yargı mercile-

rine başvurmanın belirli bir süreyle sınırlandırılması yoluna gidilmiş

ve dava açma süresi idari eylem ve işlemlerin süratle istikrarını sağ-

lamak amacıyla ve kamu yararı için müesseseleştirilmiştir.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 7.maddesi, idari yargı mer

cilerinde idari işlemlere karşı dava açma süresinin, kural olarak, alt

mış gün olduğunu hükme bağlamaktadır. Yasanın konuya ilişkin tüm hüküm

lerinin birlikte değerlendirilmesinden de anlaşılacağı gibi, hakkında

idari dava açılacak idari işlem ilgilinin idareye başvurusu üzerine te

sis edilmiş olabileceği gibi idarece kendiliğinden (re'sen) tesis edil

miş de olabilir. 2577 sayılı Yasanın 7.maddesi açısından burada vurgu-

lanması gereken husus, idari davaya konu edilebilecek nitelikte idari

bir işlemin varlığına ve bunun yönetimine uygun olarak ilgilisine teb-

liğ edilmiş olmasına bağlı tutulduğudur. O halde ortada idarece tesis

edilmiş bir işlem yoksa ilgilinin dava açma hakkından ve bu hakkın sü-

resinde kullanılması gereğinde de sözedilemez. Böyle bir durumda ilgi-

lilerin yasalarda aksine bir hüküm yoksa, 2577 sayılı Yasanın 10.madde

sine göre idareye "her zaman" başvurarak işlem tesis ettirilmeleri ve

bu işleme karşı, süre yönünden 2577 sayılı Yasanın 7. ve 10.maddeleri-

ni de gözeterek, ileriye dönük sonuçlar elde etmek üzere, dava açmala-

rı mümkün bulunmaktadır. Örneğin, 2182 sayılı Yasanın yürürlüğe girmiş

olmasına karşın kazanılmış hak aylığının "bir üst derece"ye getirilme-

si konusunda olumlu ya da olumsuz hiçbir işlem yapılmayan ilgilinin

10.maddeye göre bu yolda bir işlem tesisi için her zaman idareye baş-

vurmak ve verilecek cevabın kendisine tebliğinden itibaren 7.maddede

belirtilen süre içinde dava açmak hakkının saklı olduğunda kuşkuya yer

yoktur. Bu konuda daha önce yaratılmış ve sonuçlandırılmış bir uyuşmaz

lık bulunmadığı için örnekte sözü geçen yasanın yürürlüğünden çok son-

ra ilgiliye 10.madde uyarınca idareye başvurmak ve dava açmak hakkı ta

nınmasının, düşmüş olan dava hakkını ihya etmekle bir ilgisi bulunamı-

yacağı gibi bu tür bir kabulün idari istikrar ilkesini ya da kamu düze

nini ihlal edici bir yön taşımadığı da ortadadır.

İdarenin kendiliğinden veya başvuru üzerine tesis ettiği idari işlemle

re karşı s7resinde dava açılmaması ve böylece dava hakkının kullanılma

yarak düşmüş (sükut etmiş) olması halinde ise ilgilinin zamanla bağlı

olmaksızın ikinci bir başvuru yaparak dava hakkını istediği anda kulla

nılmasına, idari istikrar ilkesi ve dava hakkının belirli bir süreyle

sınırlandırılmasını gerektiren nedenler karşısında hukuken olanak bu-

lunmadığı çekişmesiz ise de; idarenin yapılan başvuruyu reddetmesinden

sonra ortaya çıkan nesnel ve hukuki koşullara bağlı olarak (yasa deği-

şikliği, ihtiyaç vb.) yeni bir değerlendirme yapması ve başvuru hakkın

da yeni koşullara göre yeni bir karar vermesinin gerektiği durumlarda,

örneğin açıktan atama, nakil, kadro değişikliği vb., bu genel kuraldan

ayrılmak gerektiğini ve bu gibi durumlarda ilgililerin yeni başvurula-

ra dayanarak ileriye dönük sonuçlar elde etmek üzere yeni bir dava aça

bileceklerini kabul etmek gerekir.

Olayda davacının ilköğretim müfettişliğine atanmak için yaptığı başvu-

ru idarece 26.1.1987 günlü işlemle reddedilmiş ise de; bu durum adı ge

çenin ortaya çıkan yeni koşullara göre aynı konuda idareye yeniden baş

vurmasınına hukuken engel oluşturmaz. Davacının ilköğretim müfettişli-

ğine atanmak için yaptığı başvuru idarece her atama dönemindeki nesnel

ve hukuksal koşullar gözönünde bulundurularak yeniden değerlendirilece

ğine göre her başvuruyu bir öncekinden ayrı ve bağımsız olarak ele al-

mak ve bu başvuru üzerine tesis edilen yeni işleme karşı açılan dava-

nın süresinde olup olmadığını ayrıca incelemek gerekir. Belirtilen hu-

kuksal duruma göre davacının 29.1.1988 günlü başvurusu üzerine tesis

edilen 26.9.1988 günlü işleme karşı 14.11.1988 gününde açtığı dava ya-

sal süresi içinde bulunduğundan, Mahkemece sürenin 2577 sayılı Yasanın

11.maddesine göre hesaplanması suretiyle davanın süre aşımı yönünden

reddedilmesinde hukuki isabet görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle davacının temyiz isteminin kabulü ile İdare Mahke

mesi kararının 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49.maddesi-

nin 1/b bendi uyarınca bozulmasına, işin esası hakkında karar verilmek

üzere aynı maddenin 3622 sayılı Yasanın 18.maddesiyle değişik 3.fıkra-

sı uyarınca dosyanın adı geçen Mahkemeye gönderilmesine karar verildi.

 

 

 

BŞ/SE

 

 

 

 

 

 

Karar Metni

Anayasanın 125/3.maddesine göre idari davalarda süre, yazılı bildirim tarihinden başlayacağından uyuşmazlığa yol açan işlem ilgiliye tebliğ edilmedikçe dava açma süresinin işlemeye başlamayacağı hk.[207]

 

Dava, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Müfettişi olan davacının

1981 ve 1985 yıllarında kademe ilerlemesi verilmemesi işlemleri ile bu

işlemlerin dayanağı olan 1980 ve 1984 yıllarında ait olumsuz sicil ra-

porlarının iptali istemiyle açılmıştır.

İdare Mahkemesince verilen kararla; davacının terfi sürelerinin doldu-

ğu ayı takibeden aydan itibaren terfi ettirilmeme işlemlerinden ve ter

fiine dayanak olan sicil raporlarının olumsuz doldurulduğundan bilgi

sahibi olduğunun kabul edileceği, kesinleşmelerinin üzerinden uzun sü-

reler geçmiş olduğu için 1980 ve 1984 yılları sicillerinin ve buna da-

yalı işlemlerin artık dava konusu edilemiyeceği gerekçesiyle dava red-

dedilmiştir.

Anayasanın "Yargı Yolu" başlığını taşıyan 125.maddesinin 3.fıkrası

"İdari işlemlere karşı açılacak davalarda süre, yazılı bildirim tari-

hinden başlar" kuralını koymakta; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Ka

nununun 7.maddesinin 1.fıkrasında da dava açma süresinin özel kanunla-

rında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştay'da ve İdare Mahkemele-

rinde altmış gün olduğuna işaret edildikten sonra 2.fıkrasında bu süre

nin idari uyuşmazlıklarda "yazılı bildirim yapıldığı" tarihi izleyen

günden başlayacağı hükme bağlanmaktadır.

Anayasada ve 2577 sayılı Yasada sözü geçen "yazılı bildirim" sözcüğü

ile bizzat idari uyuşmazlığa yol açan "işlemin" ilgilisine tebliğ edil

mesinin ve böylece onun işlemin içeriğinden bilgilendirilmesi gerekti-

ğinin kastedildiğinde herhangi bir duraksamaya yer olamıyacağına göre

böyle bir bildirim olmadıkça idari dava açma sürenin işlemeye başlıya-

macağı da açıktır. Olayda davacının terfi süresinin dolmasına karşın

maaşlarının noksan ödenmesinden terfi ettirilmediğini ve dolayısıyla,

terfi koşullarından biri olan sicilinin olumlu olmadığını öğrenmiş

bulunması, Anayasa ve 2577 sayılı Yasanın açık kuralı karşısında, si-

cillerin olumsuz düzenlendiğinin ve kademe terfiinin yapılmadığının

yöntemine uygun biçimde davacıya "yazılı bildirim"inin yapılmış olduğu

sonucunu doğuramayacağı cihetle terfi süresi dolduktan sonra eksik ma-

aş aldığı tarihin dava süresinin işlemeye başlayacağı tarihe başlangıç

olarak kabulüne de hukuken olanak bulunmamaktadır. Bu nedenlerle İdare

Mahkemesince davanın, sicillerin ve kademe terfiine ilişkin işlemlerin

kesinleşmiş olduğundan bahisle reddi yolunda verilen kararda hukuki

isabet görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle İdare Mahkemesince verilen kararın 2577 sayılı

İdari Yargılama Usulü Kanununun 49.maddesinin 1.fıkrası uyarınca bozul

masına, aynı maddenin 3622 sayılı Kanunla değişik 3.fıkrası uyarınca

uyuşmazlığın esası incelenerek karar verilmek üzere dosyanın adı geçen

mahkemeye gönderilmesine karar verildi.

 

 

 

Danıştay Beşinci Dairesinin 04/10/1990 gün ve E:1989/531, K:1990/1649 sayılı kararı.

 

Karar Metni

657 sayılı Yasanın 117. ve 118.maddeleri olumsuz siciller konusunda

"özel" bir düzenleme getirmiş olduğundan bu konuda açılacak davalarda

sürenin anılan maddeler gözönünde tutularak hesaplanması gerektiği

hk.[208]

 

Dava, öğretmen olan davacının olumsuz hükümlü 1984-1985 yılı sicilinin

ve bu sicile dayanılarak terfiinin yapılmamasına ilişkin işlemin ipta-

li isteğiyle açılmıştır. İdare Mahkemesi kararıyla 2577 sayılı İdari

Yargılama Usulü Kanununun 7.maddesinde özel yasalarında ayrı süre gös-

terilmeyen hallerde, dava açma süresinin 60 gün olduğu ve bu sürenin

yazılı bildirimin yapıldığı tarihi izleyen günden başlayacağı, aynı

yasanın 11.maddesinde de idari dava açılmadan önce dava konusu yapıla-

cak idari işlemin kaldırılması, geri alınması, değiştirilmesi veya ye-

ni bir işlem yapılmasının idari dava açma süresi içinde üst makamdan,

üst makam yoksa işlemi yapan makamdan istenebileceği, bu başvurunun iş

lemeye başlayan dava açma süresnin durduracağı, başvuruya 60 gün için-

de cevap verilmezse isteğin reddedilmiş sayılacağı, isteğin reddedilme

si veya reddedilmiş sayılması halinde dava açma süresinin yeniden işle

meye başlayacağı ve başvurma tarihine kadar geçen sürelerin de hesaba

katılacağı hükmünün yeraldığı, dosyanın incelenmesinden, 1984- 1985 yı

lı sicilinin olumsuz düzenlendiğinin davacıya 15.12.1986 tarihinde teb

liğ edildiği, davacının 7.1.1987 tarihinde üst makama itirazda bulundu

ğu, bu itiraza 10.3.1987 tarihli işlemle verilen olumsuz cevabın tebli

ğinin bu tarih olarak kabulü halinde davanın 60 günlük süre geçirildik

ten sonra 8.6.1987 tarihinde açıldığının anlaşıldığı gerekçesiyle dava

süre aşımı yönünden reddedilmiştir.

Davacı, idareye yaptığı başvurusuna verilen olumsuz cevabın tebliğin-

den kısa bir süre sonra dava açtığını öne sürmekte ve anılan kararın

temyizen incelenerek bozulmasını istemektedir.

657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 117.maddesinde Devlet Memurları-

nın yetersizlikleri halinde sicil raporlarında yazılı bulunan kusur ve

eksikliklerinin, uyarılmaları bakımından gizli bir yazı ile atamaya

yetkili sicil amirleri tarafından kendilerine bildirileceği; aynı yasa

nın 118.maddesinde de 117.maddeye göre kendilerine tebligat yapılan

Devlet memurlarının buna karşı tebliğ tarihinden itibaren en çok bir

ay içinde aynı amirlere itiraz edebilecekleri, atamaya yetkili amirle-

rin bu itirazla ilgili kararlarını iki ay içinde ilgililere yazı ile

bildirecekleri hükümleri yeralmıştır.

Sözü geçen maddelerle olumsuz içerikli sicillere itiraz, itiraz mercii

ve itirazın tabi olacağı süre yönlerinden "özel" bir düzenleme yapıl-

mış olduğunu vurgulamak gerekir. Kendilerine 117.madde kapsamında teb-

ligat yapılanlara, tebligat konusu işlemin usule ve hukuka aykırı oldu

ğu iddiasıyla, yasal süre içinde doğrudan doğruya iptal davası açmak

yada sözü geçen işlemin değiştirilmesi, kaldırılması veya yeni bir iş-

lem yapılmasını sağlamak amacıyla atamaya yetkili amire itirazda bulun

mak seçenekleri tanınmış bulunmaktadır. İtiraz yoluna başvurulması ha-

linde yetkili amire, konuyu inceleyip değerlendirmesi ve sonuçlandırma

sı için, en çok iki aylık bir süre tanınmaktadır. Devlet Memurları Si-

cil Yönetmeliğinin 21, 22 ve 23.maddelerinde de aynı yolda hükümlere

yer verilmektedir.

117. ve 118.maddelerdeki düzenlemenin yalnızca sicilleri kapsayan

"özel" niteliğinden dolayı, 118.madde uyarınca yapılan itirazın 2577

sayılı Yasanın 11.maddesi kapsamında düşünülmesine ve bu itirazın ge-

rek tabi olacağı süre, gerek dava süresine etkisi yönlerinden anılan

yasanın 11.maddesine göre değerlendirilmesine olanak yoktur. Bir başka

anlatımla, kendisine 117.madde uyarınca tebligat yapılan ilgilinin teb

ligat konusu işleme karşı doğrudan doğruya iptal davası açmayarak iti-

raz yoluna başvurması halinde 60 günlük dava süresi itirazının reddine

ilişkin işlemin tebliği tarihinden, itirazı cevap verilmemek suretiyle

reddedilmişse iki aylık cevap süresinin bittiği tarihten itibaren işle

meye başlayacak olup, itiraza konu işlemin tebliğ tarihi ile itiraz

tarihi arasında geçen sürenin dava süresinin hesabında dikkate alınma-

sına, konunun "özel" hükümlerle düzenlenmiş olması nedeniyle, yasal

olanak bulunmamaktadır.

Olaya, 1984-1985 yılı sicilinin olumsuz olduğu ve bu sebeple terfiinin

yapılamayacağı hususunun 15.12.1986 tarihinde tebliği üzerine davacı-

nın 657 sayılı Yasanın 118.maddesi uyarınca, 7.1.1987 gününde itirazda

bulunduğu, bu itirazının reddi yolundaki 10.3.1987 günlü işlemin, gö-

revli bulunduğu Koçaş Köyü İlkokulu müdürlüğünce 15.4.1987 tarihinde

örneği çıkartılarak kendisine tebliğ edildiği dosyanın incelenmesinden

anlaşılmış olup buna göre 8.6.1987 tarihinde açılan dava süresinde ol-

duğundan idare mahkemesince aksi yolda verilen kararda hukuki isabet

görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle davacının temyiz isteminin kabulüyle İdare Mahke-

mesi kararının 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49.maddesi-

nin 1/C.fıkrası uyarınca bozulmasına, aynı maddenin değişik 3.fıkrası

uyarınca dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine karar verildi.

 

(DAN-DER, SAYI:82-83)

 

Karar Metni

Hatalı yapılan intibak işlemine, karşı, idari dava açmak için belli

süre geçirildikten sonra açılan davanın süreaşımı nedeniyle incelenme

olanağının bulunmadığı hk.[209]

 

Dava, memuriyette iken üst öğrenimi bitiren davacının 26.12.1980 tari-

hi itibariyle 8.derecenin 3.kademesine yapılan intibakının 7.derecenın

3.kademesine yapılması gerektiği öne sürülerek iptali istemiyle açıl-

mıştır.

İdare Mahkemesince verilen kararla; davacının emsallerini aşmamak kay-

diyle bitirdiği üst öğrenimin başlangıç derecesinin üzerine geçmiş hiz

metleri değerlendirilerek 7.derecenin 3.kademesine intibak ettirilmesi

gerektiği gerekçesiyle idarece yapılan işlem iptal edilmiştir.

Davalı idare; davacının intibakının emsalleri dikkate alındığında 7.de

recenin 2.kademesine yapılması gerektiğini öne sürmekte ve İdare Mahke

mesi kararının temyizen incelenerek bozulmasını istemektedir.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 7.maddesinde, dava açma sü

resinin özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştay'da

ve idare mahkemelerinde altmış gün olduğu hükme bağlanmıştır. Olay ta-

rihinde yürürlükte olan 521 sayılı Danıştay Kanununda da bu süre 90

gün olarak saptanmıştır.

Bayan memur olan davacının, 29.7.1974 tarihinde ortaokul mezunu olarak

göreve başladıktan sonra Eylül 1974 tarihinde liseyi, 17.11.1980 tari-

hinde de 3 yıllık eğitim enstitüsünü bitirdiğinden bahisle 24.6.1985

tarihinde idareye başvurarak 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun

1897 sayılı Kanunla değişik 36.maddesinin (A) bendinin 12/d fıkrası

uyarınca daha önce eğitim enstitüsünü bitirmesinden hemen sonra 26.12.

1980 tarihinde yapılan intibak işleminin hatalı olduğunu, 657 sayılı

Kanunun 36.maddesinde öğrenim durumuna göre saptanan başlangıç derece-

si üzerine askerlik yaparak memuriyete giren emsal







Yeni Sayfa 1





belediyelerin "imar", "ımar" ve "imar
hukuku", "ımar hukuku", "kaçak yapı", imar planı", "arazi ve arsa düzenlemesi",
"imar para

cezaları", "imar kirliliği suçları", "idare hukuku", "idari yargılama usulü" ve
her türlü imar sorunlarına çözüm getirecek olan "imar hukukcusu" ve "ımar
hukukçusu".












imar hukukçusu

Copyright © Imar Hukukcusu Tüm hakları saklıdır.

Yayınlanma:: 2007-10-08 (2408 okuma)

[ Geri Dön ]