Karar Metni
Bir süre askıya alınan nakil işlemi, uygulamaya
konulması ile hukuki sonuç doğurmayacağından; bu işlemin tebliği üzerine
açılan davada süre aşımı bulunmadığı hk.[191]
Temyiz İsteminde Bulunan (Davacı): ...
Karşı Taraf : Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü
İsteğin Özeti : ... İdare Mahkemesinin ... günlü, ...
sayılı kararının dilekçede yazılı nedenlerle temyizen incelenerek bozulması
isteminden ibarettir.
Savunmanın Özeti : Temyiz isteminin reddi gerektiği
yolundadır.
Danıştay Tetkik Hakimi: Keziban Kaya
Düşüncesi : İdare Mahkemesi kararının onanması
gerektiği düşünülmüştür.
Danıştay Savcısı : Ayfer Özdemir
Düşüncesi : Nakil işlemine karşı açılan davanın, tebliğ
tarihinden itibaren 60 günlük yasal süre içinde açılmadığı gerekçesiyle
verilen (süre aşımı nedeniyle ret) kararının bozulması istenmektedir.
Dosyanın incelenmesinden, 22.11.1999 tarihli nakil
işleminin davacıya 6.12.1999 tarihinde tebliğ edildiği, ancak, yine aynı
günlü Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Personel Dairesi Başkanlığı yazısıyla
"durumlarının bir süre daha izlenebilmesi için ikinci bir talimata kadar
görevlerinden ayrılışlarının ertelenmesi" hususunun davacıya duyurulduğu ve
10.07.2001 tarihine kadar eski görevinde çalıştırılan davacının ilişiğinin
bu tarihte kesildiği anlaşılmaktadır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2 nci
maddesi 1/a fıkrasında "iptal davaları; idari işlemler hakkında yetki,
şekil,sebep,konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından
dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan davalar)
olarak tanımlanmış, 7 nci maddesinde; "Dava açma süresi, özel kanunlarında
ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştay'da ve İdare Mahkemelerinde altmış
..... gündür" "Bu süreler idari uyuşmazlıklarda,yazılı bildirimin yapıldığı
tarihi izleyen günden başlar" denilmiştir.
Görüldüğü üzere, bir işlemin iptal davasına konu
olabilmesi için öncelikle ilgilinin menfaatini ihlal etmesi ve icrailik yani
uygulanabilirlik özelliğini taşıması gerektiği açıktır.
Dava konusu olayda ise davacının nakil işlemi idarece
durdurulmuş ve 10.07.2001 tarihinde icrai nitelik kazandırılarak yürürlüğe
konulmuş olduğundan, dava konusuyla davacının menfaat ilişkisinin bu tarihte
doğduğu tartışmasızdır.
Bu durumda 10.07.2001 tarihinde yürürlüğe konulan nakil
işlemine karşı 31.07.2001 tarihli dilekçeyle açılan davanın,yukarıda anılan
7 nci madde uyarınca süresinde olduğu anlaşıldığından, temyiz isteminin
kabulüyle İdare Mahkemesi kararının bozulması gerekeceği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Beşinci Dairesince işin gereği
düşünüldü:
Dava, ... Kadastro Müdürlüğünde kontrol mühendisi
olarak görev yapan davacının ... Kadastro Müdürlüğü emrine naklen atanmasına
ilişkin, 16.3.2001 günlü yazı ile tebliğ edilen 22.11.1999 tarihli işlemin
iptali istemiyle açılmıştır.
... İdare Mahkemesinin ... günlü, ... sayılı kararıyla;
bakılan davada davacı tarafından 16.3.2001 tarihli işlemin nakil işlemi
olarak kabul edilmek suretiyle dava konusu edildiği, oysa söz konusu işlemin
22.11.1999 tarihli nakil işlemi uyarınca davacının görevden ayrılışının
temin edilmesine yönelik bir işlem olduğu, 22.11.1999 tarihli nakil
işleminin ise, 6.12.1999 tarihinde davacıya tebliğ edildiği, buna göre
22.11.1999 tarihli nakil işleminden 6.12.1999 tarihinde haberdar olan
davacının, 2577 sayılı Yasanın 7. maddesi hükmü uyarınca 60 günlük süre
içerisinde dava açması gerekirken bu süre geçirildikten sonra 31.7.2001
tarihinde açtığı davanın süresinde olmadığı gerekçesiyle dava süre aşımı
nedeniyle reddedilmiştir.
Davacı, 16.3.2001 günlü işlemi 10.7.2001 tarihinde
tebellüğ ettiğini, davanın süresinde açıldığını öne sürmekte ve İdare
Mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulmasını istemektedir.
Dosyanın incelenmesinden, ... Kadastro Müdürlüğünde
kontrol mühendisi olarak görev yapan davacının, 22.11.1999 tarihli işlemle
... Kadastro Müdürlüğü emrine naklen atandığı, bu atama işleminin Tapu ve
Kadastro Genel Müdürlüğü Personel Dairesi Başkanlığının 2.12.1999 tarih ve
41945 sayılı işlemiyle durdurularak "22.11.1999 tarihinde atamaları yapılan
ilgililerin durumlarının bir süre daha izlenebilmesi için ikinci bir emre
kadar görevlerinden ayrılışlarının ertelenmesi" nin emredildiği, bu işlemin
davacıya 6.12.1999 tarihinde bildirildiği, 16.3.2001 tarihli 13294 sayılı
işlemle ise, 22.11.1999 tarihinde ataması yapılan davacının görevden
ayrılışının sağlanması için gereğinin yapılmasının bildirildiği, bu işlemin
10.7.2001 tarihinde adı geçene tebliği üzerine 31.7.2001 tarihinde bakılan
davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Bir idari işlemin iptal davasına konu olabilmesinin
koşullarından birisi işlemin uygulanabilirlik (icrailik) özelliği
taşımasıdır.
İşlemin hukuki sonuç doğurması, ancak işlemin
uygulanması ile mümkündür. Davalı idarece 2.12.1999 tarihli işlemle
uygulanması bir süre askıya alınan 22.11.1999 tarihli nakil işleminin,
16.3.2001 tarihinde uygulamaya sokulması, bu tarih itibariyle hukuki sonuç
yaratacağından 10.7.2001 tarihinde davacıya bildirilen işlem üzerine
31.7.2001 tarihinde açılan davada süre aşımından söz etmeye olanak
bulunmamaktadır.
Belirtilen nedenle davanın süre aşımı nedeniyle reddi
yolundaki Mahkeme kararında hukuki isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin
kabulüyle ... İdare Mahkemesince verilen ... günlü, ... sayılı kararın 2577
sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinin 1/b. fıkrası uyarınca
bozulmasına, aynı maddenin 3622 sayılı Yasa ile değişik 3. fıkrası gereğince
ve yukarıda belirtilen hususlar da gözetilerek yeniden bir karar verilmek
üzere dosyanın adı geçen Mahkemeye gönderilmesine, 30.4.2002 tarihinde
oyçokluğuyla karar verildi.
AZLIK OYU
Temyize konu karar hukuk ve yönteme uygun olup
bozulmasını gerektirecek bir neden de bulunmadığından istemin reddi ile
kararın onanması gerektiği görüşüyle aksi yöndeki karara katılmıyorum.
DAN-KAR-DER; SAYI:1
Karar Metni
İntibak uyuşmazlıklarında, gelinen derece ve kademeyi
açıkça gösteren maaş bordrosunun imzalanması suretiyle maaşın alınması
halinde, maaş bordrosunun dava açma süresinin başlangıcına esas alınmasının
mümkün olduğu; maaşların otomatik para çekme makinalarından alınması halinde
maaş gününün dava açma süresinin başlangıcı olarak alınamayacağı hk.[192]
Temyiz İsteminde Bulunan (Davacı): ....
Karşı Taraf : Maliye Bakanlığı
İsteğin Özeti : ... İdare Mahkemesinin ... günlü, ...
sayılı kararının dilekçede yazılı nedenlerle temyizen incelenerek bozulması
isteminden ibarettir.
Savunmanın Özeti : Temyizi istenen kararın usul ve
kanuna uygun olduğu, ileri sürülen nedenlerin 2577 sayılı İdari Yargılama
Usulü Kanununun 49. maddesine uymadığı, bu nedenle istemin reddi gerektiği
yolundadır.
Danıştay Tetkik Hakimi: Hasan Turgut
Düşüncesi : İdare Mahkemesi kararının bozulması
gerektiği düşünülmüştür.
Danıştay Savcısı : Ayfer Özdemir
Düşüncesi : Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar,
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinin 1.fıkrasında
belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymayıp idare mahkemesince verilen
kararın dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında anılan kararın
bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemektedir.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin reddiyle idare
mahkemesi kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Beşinci Dairesince işin gereği
düşünüldü:
... Defterdarlığı Muhakemat Müdürlüğünde memur olarak
görev yapan davacı, ... Üniversitesi işletme Fakültesi Önlisans Programını
23.10.1998 tarihinde bitirmesi üzerine 18.12.1998 tarih ve 27494 sayılı
işlemle yapılan intibakının düzeltilmesi yolundaki 9.12.1999 tarihli
başvurusunun cevap verilmeyerek reddi üzerine, anılan intibak işleminin
iptali ve bu işlem nedeniyle yoksun kaldığı tüm parasal ve özlük haklarının
yasal faiziyle birlikte ödenmesine hükmedilmesi istemiyle dava açmıştır.
... İdare Mahkemesinin ... günlü, ... sayılı kararıyla;
davacının 23.10.1998 tarihinde ... Üniversitesi İşletme Fakültesi İşletme
Bölümü Önlisans Programını bitirmesi nedeniyle 657 sayılı Yasanın 36/A-12(d)
maddesi uyarınca 5. dereceli kadroda 4. derecenin 9. kademesine
yükseltildiği, yapılan bu nitibak işleminin davacıya tebliğini gösteren bir
belge dosya içerisinde bulunmamakla birlikte davacının intibak işlemi sonucu
maaş bordrolarını imzalayarak maaşlarını almış olması ve daha sonraki
terfiilerinin de bu derece ve kademe üzerinden yapılması ve böylece
davacının tebliğinin amacına uygun olarak bilgilendirilmiş olması
karşısında, aradan yaklaşık bir yılı aşkın bir süre geçtikten sonra
9.12.1998 tarihinde sözkonusu intibak işleminin düzeltilmesi için idareye
yaptığı, 2577 sayılı Yasanın 11. maddesi kapsamındaki başvurusunun
reddedilmesi üzerine açılan davanın süre aşımı nedeniyle esasının
incelenmesine olanak bulunmadığı gerekçesiyle dava süre aşımı yönünden
reddedilmiştir.
Davacı, dava konusu işlemin kendisine tebliğ
edilmediğini, intibak nedeniyle maaşında meydana gelen artışın küçük
miktarda olması ve yıllık maaş artışına denk gelmesi sebebiyle fark
edilemediğini, maaş ödemelerinin bordro imzalatılarak değil banka aracılığı
ile ödendiğini, bu şekilde yapılan ödemelere ilişkin dekontlarda ya da hesap
ekstrelerinde derece ve kademeye ilişkin bilgilerin yeraldığını, dava konusu
inibak işlemi ile davalı idareye başvurusu arasında bir yıldan az bir süre
bulunduğunu ileri sürmekte ve kararın temyizen incelenerek bozulmasını
istemektedir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 7.
maddesinde, Danıştay' da ve İdare Mahkemelerinde idari dava açma süresinin,
kural olarak yazılı bildirimin yapıldığı tarihi izleyen günden itibaren
altmış gün olduğuna işaret edilmiş; 11.maddesinde de "İlgililer tarafından
idari dava açılmadan önce, idari işlemin kaldırılması, geri alınması,
değiştirilmesi veya yeni bir işlem yapılması üst makamdan, üst makam yoksa
işlemi yapmış olan makamdan idari dava açma süresi içinde istenebilir. Bu
başvurma, işlemeye başlamış olan idari dava
açma süresini durdurur. Altmış gün içinde bir cevap
verilmezse istek reddedilmiş sayılır. İsteğin reddedilmesi veya reddedilmiş
sayılması halinde dava açma süresi yeniden işlemeye başlar ve başvurma
tarihine kadar geçmiş süre de hesaba katılır..." hükmüne yer verilmiştir.
Öte yandan, Anayasanın 125. maddesinde ve 2577 sayılı
İdari Yargılama Usulü Kanununun 7. maddesinin 2/a. bendinde, idari işlemlere
karşı açılacak davalarda sürenin, yazılı bildirimin yapıldığı tarihi izleyen
günden başlayacağı hükme bağlanmak suretiyle idari davalarda dava süresinin
başlamasında "yazılı bildirim" in esas alınması öngörülmüştür.
Bu kural, yönetilenlere menfaatlerini ihlal eder
nitelikteki işlemlerin idare tarafından açık ve anlaşılır bir biçimde
duyurularak bir yandan onlara bu işlemlere karşı idari yollara veya dava
yoluna başvurmaları konusunda inceleme ve düşünme imkanı sağlamak, öte
yandan gereksiz, müphem ve mükerrer başvurulara meydan vermemek amacını
taşımaktadır. Bu nedenle, ilke olarak idarenin, işlemlerini ilgililere
yazılı olarak tebliğ etmesi ve işlem idari yargı mercii önüne getirildiğinde
de yazılı bildirim belgesini dava dosyasına sunması gerekir. Ancak bu kural,
idarenin, yazılı bildirim belgesini dosyaya ibraz edememesi halinde, idare
mahkemesi hakiminin uygulamayı, uygulamanın sonuçlarını, dosyada mevcut
bilgi ve belgeleri, dava konusu işlemin ve bununla ilgili diğer işlemlerin
özelliğini değerlendirerek bunları yazılı bildirime karine olarak almasına
ve belli bir tarihi yazılı bildirimin yapıldığı en son tarih olarak kabul
etmesine engel değildir.
Dosyanın incelenmesinden, davacının, üst öğrenimi
bitirmesi üzerine 18.12.1998 günlü intibak işlemiyle 5. derece kadroda 4.
derecenin 5. kademesinden, 5. derece kadroda 4. derecenin 9. kademesine
yükseltildiği; adı geçenin bu intibakının düzeltilmek suretiyle 1. derecenin
1. kademesine getirilmesi için yaptığı 9.12.1999 günlü başvurusunun cevap
verilmemek suretiyle reddi üzerine 22.3.2000 tarihinde bakılan davayı açtığı
anlaşılmıştır.
Gelinen derece ve kademeyi açıkça gösteren maaş
bordrosunun imzalanması suretiyle maaşın alınması halinde, maaş bordrosunun
dava açma süresinin başlangıcına esas alınması mümkündür. Bununla birlikte,
cari uygulamada bordronun imzalanmadığı ve maaşların otomatik para çekme
makinalarından çekildiği açık olup; dava konusu olayda davalı idarece davacı
tarafından imzalanmış bir maaş bordrosunun dosyaya ibraz edilemediği
görülmüştür.
Bu durumda, 18.12.1998 günlü intibak işleminin davacıya
tebliğine ilişkin bir belge dosyada bulunmadığı gibi, adı geçenin sözkonusu
intibak işlemini açıkça öğrenmesine neden olabilecek nitelikte (örneğin,
davacının aynı intibakla getirildiği derece ve kademe üzerinden bu kademe
ilerlemesi süresi sonunda yapılacak bir ilerleme ve yükselme işlemi gibi)
bir işlemin de tesis edilmediği anlaşıldığndan, davanın süre aşımı yönünden
reddine ilişkin İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin
kabulüyle ... İdare Mahkemesince verilen ... günlü, ... sayılı kararın 2577
sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinin 1/b. fıkrası uyarınca
bozulmasına, aynı maddenin 3622 sayılı Kanunla değişik 3. fıkrası gereğince
ve yukarıda belirtilen hususlar da gözetilerek işin esası hakkında yeniden
bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen Mahkemeye gönderilmesine,
9.10.2001 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
BŞ/ÖEK
Karar Metni
İdareye belli bir konuda işlem tesisi için yükümlülük
getiren yasa kuralına karşın, idarenin bu yükümlülüğünü yerine getirmeyerek
hareketsiz kaldığı durumlarda ya da belli göreve veya kadroya atama gibi
zaman içerisinde maddi ve hukuksal koşulların değişmesi nedeniyle idarenin
yeni bir değerlendirme yapmasını gerektiren konularda, ilgililerin ileriye
dönük şekilde hukuki sonuçlarından yararlanmak üzere, 2577 sayılı yasanın
10. maddesi uyarınca idareye başvurmaları ve istemlerinin reddi halinde dava
açabilmelerinin mümkün olduğu hk.[193]
Temyiz İsteminde Bulunan (Davacı) : ...
Vekili : Av. ...
Karşı Taraf : İçişleri Bakanlığı
İsteğin Özeti : ... İdare Mahkemesinin ... günlü, ...
sayılı kararının dilekçede yazılı nedenlerle temyizen incelenerek bozulması
isteminden ibarettir.
Savunmanın Özeti : Temyizi istenen kararın usul ve
kanuna uygun olduğu, bu nedenle istemin reddi gerekeceği yolundadır.
Danıştay Tetkik Hakimi: Serpil Gençbay
Düşüncesi : İlgililerin, ileriye dönük şekilde hukuki
sonuçlarından yararlanmak üzere 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun
10. maddesi uyarınca, kadro verilmesi işleminin yapılması için her zaman
idareye başvurmaları ve isteklerinin reddedilmesi halinde de 10. maddede
öngörülen usule uygun olarak idari yargıda dava açmaları mümkün
bulunmaktadır.
Bu durum karşısında, davacının, eski görevi olan polis
memurluğuna dönmek için yaptığı başvurusunun cevap verilmemek suretiyle
reddi üzerine açılan bu davada süreaşımı bulunmadığından, İdare Mahkemesi
kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı : Salih Er
Düşüncesi : Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar,
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinin 1. fıkrasında
belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymayıp İdare Mahkemesince verilen
kararın dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında anılan kararın
bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemektedir.
Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin reddiyle İdare
Mahkemesi kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Beşinci Dairesince işin gereği
düşünüldü:
Davacı, Emniyet Hizmetleri Sınıfına geçmek isteğiyle
yapmış olduğu 13.1.1997 tarihli başvurusunun reddine ilişkin işlemin iptali
istemiyle dava açmıştır.
... İdare Mahkemesinin ... günlü, ... sayılı kararıyla;
davacının, polis memuru olarak görev yapmakta iken kendi isteği üzerine ...
Belediyesi zabıta memurluğuna 18.11.1994 tarihinde atandıktan sonra
21.8.1996 tarihli dilekçesiyle tekrar eski görevi olan emniyet hizmetleri
sınıfında polis memurluğuna dönmek için yapmış olduğu başvurusunun Emniyet
Genel Müdürlüğü'nün 12.9.1996 gün ve 196903 sayılı işlemi ile reddedildiği,
davacı tarafından bu işlem dava konusu edilmeksizin aynı konuda 15.1.1997
tarihinde yapmış olduğu başvurusunun cevap verilmemek suretiyle reddi sonucu
davanın 8.4.1997 tarihinde kayda geçen dilekçe ile açıldığı, davacının
emniyet hizmetleri sınıfına atanmak isteğiyle 21.8.1996 tarihinde davalı
idareye başvurduğu ve bu isteği 12.9.1996 gün ve 196903 sayılı işlemle
reddedildiğine göre idareye yapmış olduğu 15.1.1997 tarihli başvuruda
öğrendiğinin kabulü zorunlu olduğundan bu tarihten itibaren yasada öngörülen
60 günlük sürede en geç 17.3.1997 tarihine kadar davanın açılması gerekirken
bu süre geçirildikten sonra 8.4.1997 tarihinde açılan davada süre aşımı
buluduğu; her ne kadar 15.1.1997 günlü başvuruya yasada öngörülen 60 günlük
sürede cevap verilmemek suretiyle isteğin reddi üzerine ondan sonra gelen 60
günlük süre içinde dava açılmışsa da, aynı konuda yapılan ikinci başvurunun
dava açma süresini canlandırmayacağı gerekçesiyle dava, süreaşımı yönünden
reddedilmiştir.
Davacı, 13.1.1997 tarihli başvurusunun zımnen
reddedilmesi üzerine açtığı davanın süresinde olduğunu ileri sürmekte ve
İdare Mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulmasını istemektedir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 7/1.
maddesinde, dava açma süresinin özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen
hallerde Danıştay'da ve idare mahkemelerinde altmış gün olduğu hükmü yer
almakta; aynı Yasanın 10. maddesinde ise, "1- İlgililer, haklarında idari
davaya konu olabilecek bir işlem veya eylemin yapılması için idari makamlara
başvurabilirler.
2- Altmış gün içinde bir cevap verilmezse istek
reddedilmiş sayılır. İlgililer altmış günün bittiği tarihten itibaren dava
açma süresi içinde konusuna göre Danıştay'a, idare ve vergi mahkemelerine
dava açabilirler. Altmış günlük süre içinde idarece verilen cevap kesin
değilse ilgili bu cevabı istemin reddi sayarak dava açabileceği gibi, kesin
cevabı da bekleyebilir. Bu takdirde dava açma süresi işlemez. Ancak, bekleme
süresi başvuru tarihinden itibaren altı ayı geçemez. Dava açılmaması veya
davanın süreden reddi hallerinde, altmış günlük sürenin bitmesinden sonra
yetkili idari makamlarca cevap verilirse cevabın tebliğinden itibaren altmış
gün içinde dava açabilirler." hükmüne yer verilmektedir.
Dava dosyasının incelenmesinden, davacının polis memuru
olarak görev yapmakta iken kendi isteği üzerine 18.11.1994 tarihinde ...
Belediyesi Zabıta Memurluğuna atandığı, 21.8.1996 tarihli dilekçesiyle,
tekrar eski görevi lan emniyet hizmetleri sınıfında polis memurluğuna dönmek
için yaptığı başvurusunun Emniyet Genel Müdürlüğü'nün 12.9.1996 gün ve
196903 sayılı işlemi ile reddedildiği, davacı tarafından bu işlemin dava
konusu edilmediği; ancak, aynı konuda 15.1.1997 tarihinde yapmış olduğu
başvurusunun cevap verilmemek suretiyle reddedilmesi üzerine 8.4.1997
tarihinde dava açıldığı anlaşılmaktadır.
İdareye belli konuda işlem tesisi için yükümlülük
getiren yasa kuralına karşın, idarenin bu yükümlülüğünü yerine getirmeyerek
hareketsiz kaldığı durumlarda ya da belli göreve veya kadroya atanma gibi
zaman içerisinde maddi ve/veya hukuksal koşulların değişmesi nedeniyle
idarenin yeni bir değerlendirme yapmasını gerektiren konularda, ilgililerin
ileriye dönük şekilde hukuki sonuçlarından yararlanmak üzere 2577 sayılı
İdari Yargılama Usulü Kanununun 10. maddesi uyarınca haklarında yasanın
öngördüğü işlemin yapılması için her zaman idareye başvurmaları ve
isteklerinin reddedilmesi halinde de 10. maddede öngörülen usule uygun
olarak idari yargıda dava açmaları mümkün bulunduğundan ve 15.1.1997 tarihli
başvurunun zımnen reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle yasal süre içinde
bakılan davanın açıldığı anlaşıldığından, davanın süreaşımı yönünden reddi
yolundaki İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin
kabulüyle ... İdare Mahkemesince verilen ... günlü, ... sayılı kararın 2577
sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinin 1/b. fıkrası uyarınca
bozulmasına, aynı maddenin 3622 sayılı Kanunla değişik 3. fıkrası gereğince
ve yukarıda belirtilen hususlar da gözetilerek yeniden karar verilmek üzere
dosyanın adıgeçen Mahkemeye gönderilmesine, 2.5.2001 tarihinde oybirliği ile
karar verildi.
YÖ/ŞGK
Karar Metni
Görevden uzaklaştırılan davacının terfiinde
değerlendirilmeyen sürelerin hakkındaki yargı kararının kesinleşmesi üzerine
657 sayılı yasanın
141. maddesinin 2. fıkrası gereğince idarece
kendiliğinden değerlendi-
rilerek terfisinin yapılması gerektiği hk.[194]
... İdare Mahkemesinin ... günlü, ... sayılı kararının
dilekçede yazı-
lı nedenlerle temyizen incelenerek bozulması isteminden
ibarettir.
Ankara 1. İdare Mahkemesinin 25.10.1996 günlü,
E:1995/791,
K:1996/930 sayılı kararıyla; 2577 sayılı Yasanın 7.
maddesi ile idari
dava açma süresinin altmış gün olarak belirlendiği, 11.
maddesi ile
de ilgililerin idari dava açmadan önce idareye
yapacakları başvurula-
rın dava açma süresine etkisinin düzenlendiği, hakkında
açılan soruş-
turma nedeniyle ... tarihinde görevden uzaklaştırılan
davacının ...
tarihinden itibaren yapılmadığını ileri sürdüğü terfi
işlemleri sebe-
biyle göreve iade edildiği ... tarihinden itibaren
altmış gün için i-
dareye başvurması gerekirken bu süre geçirildikten
sonra ve ... ve ...
günlü başvurularına da cevap verilmemesi üzerine ...
tarihinde üçüncü
kez idareye başvurduğu ve başvurusunun zımnen reddi
üzerine ... tari-
hinde açtığı davanın 2577 sayılı Yasanın 15. maddesi
uyarınca incelen-
me olanağı bulunmadığı gerekçesiyle dava süreaşımı
nedeniyle reddedil-
miştir.
Davacı, davalı idarenin iddia ettiğinin aksine
durumunun 657
sayılı Yasanın 141. maddesine uymadığını öne sürmekte
ve İdare Mahke-
mesi kararının temyizen incelenerek bozulmasını
istemektedir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun
7.maddesinde, dava
açma süresinin, özel kanunlarında ayrı süre
gösterilmeyen hallerde Da-
nıştay'da ve İdare Mahkemelerinde altmış gün olduğu
hükme bağlanmış o-
lup; aynı Kanunun olay tarihinde yürürlükte bulunan
10.maddesinde de,
"İlgililer, haklarında idari davaya konu olabilecek bir
işlem veya ey-
lemin yapılması için idari makamlara başvurabilirler.
Altmış gün için-
de bir cevap verilmezse istek reddedilmiş sayılır.
İlgililer altmış
günün bittiği tarihten itibaren dava açma süresi
içinde, konusuna göre
Danıştaya, idare ve vergi mahkemelerine dava
açabilirler. Altmış gün-
lük süre içinde idarece verilen cevap kesin değilse
ilgili bu cevabı,
isteminin reddi sayarak dava açabileceği gibi, kesin
cevabı da bekle-
yebilir. Bu takdirde dava açma süresi başvuru
tarihinden itibaren altı
ayı geçemez. Dava açılması veya davanın reddi
hallerinde, altmış gün-
lük sürenin bitmesinden sonra yetkili idari makamlarca
cevap verilir-
se, cevabın tebliğinden itibaren altmış gün içinde dava
açabilirler,"
hükmüne yer verilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden, hakkında yapılan soruşturma
nedeniyle
davacının ... tarihinde görevden uzaklaştırıldığı, ...
günlü olurla
göreve başlatılmasının uygun görülmesi üzerine de ...
tarihinde göre-
vine başladığı; fakat hakkında açılan ceza davasının
henüz sonuçlanma-
dığı gerekçe gösterilerek görevden uzaklaştırıldığı
tarihten davanın
açıldığı tarihe kadar terfilerinin yapılmadığı,
adıgeçenin ise sözko-
nusu durumun düzeltilmesi istemiyle idareye ..., ... ve
... tarihle-
rinde başvurduğu ve son başvurusunun davalı idarece
zımnen reddi üze-
rine bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlığın temelinin "Görevden Uzaklaştırma"ya
dayanması ne-
deniyle 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun anılan
konuya ilişkin
hükümleri üzerinde durmak gerekli görülmüştür:
657 sayılı Kanununun 137. maddesinde, görevden
uzaklaştırmanın,
kamu hizmetlerinin gerektirdiği hallerde görevi başında
kalmasında sa-
kınca görülecek Devlet memurları hakkında alınan
ihtiyati bir tedbir
olduğu belirtilmiş ve bu tedbirin soruşturmanın
herhangi bir safhasın-
da alınabileceği belirtilmiştir.
Anılan Kanunun 143. maddesinde ise görevden
uzaklaştırılan me-
murun göreve tekrar başlatılmasının zorunlu olduğu
haller tek tek sa-
yılmış, 144. maddede de, "140 ve 142 nci maddelerle 143
üncü maddenin
a, b, c fıkralarında yazılı olanlar hakkındaki görevden
uzaklaştırma
tedbiri, Devlet memurunun soruşturmaya konu olan
fiillerinin, hizmet-
lerini devama engel olmadığı hallerde her zaman
kaldırılabilir." hük-
müne yer verilmek suretiyle maddede öngörülen
koşullarda, görevinden
uzaklaştırılan memurların görevlerine döndürülüp
döndürülmemesi husu-
sunda idarelere takdir yetkisi tanınmıştır.
Diğer taraftan, yine aynı Kanunun değişik 141.
maddesinde, "Gö-
revden uzaklaştırılan ve görevi ile ilgili olsun veya
olmasın herhangi
bir suçtan tutuklanan veya gözaltına alınan memurlara
bu süre içinde
aylıklarının üçte ikisi ödenir. Bu gibiler bu Kanunun
öngördüğü sosyal
hak ve yardımlardan faydalanmaya devam ederler. 143
üncü maddede sayı-
lan durumların gerçekleşmesi halinde, bunların
aylıklarının kesilmiş
olan üçte biri kendisine ödenir ve görevden uzakta
geçirdikleri süre,
derecelerdeki kademe ilerlemesinde ve bu sürenin derece
yükselmesi i-
çin gerekli en az bekleme süresini aşan kısmı, üst
dereceye yüksel-
meleri halinde, bu derecede kademe ilerlemesi yapılmak
suretiyle de-
ğerlendirilir." hükmü yer almıştır.
Görüldüğü gibi yasa koyucu 143. madde ile görevinden
uzaklaştı-
rılan devlet memurları hakkında verilecek beraat
kararının kesinleşme-
si halinde görevden uzaklaştırma tedbirinin
kaldırılmasının zorunlu
olduğu halleri düzenlemiş, 144. madde ile de görevden
uzaklaştırma
tedbirinin daha önce de kaldırılması konusunda idareye
takdir yetkisi
tanımıştır. Bununla birlikte, 144. madde uyarınca
göreve iade edilen-
lerin, görevden uzakta geçirdikleri sürenin
terfilerinde değerlendi-
rilmesi ancak, 143. maddede sayılan durumların
gerçekleşmesi ile müm-
kündür. Diğer bir anlatımla, haklarında cezai
kovuşturma yapılan Dev-
let Memurlarının görevlerine iade edilmeleri konusunda
idareye takdir
yetkisi verildiği halde, bu takdir yetkisinden
hareketle görevlerine
iade edilenlerin görevden uzakta geçirdikleri sürenin
terfiinde değer-
lendirilmesi için haklarındaki beraat kararının
kesinleşmesi zorunlu
kılınmıştır.
Bu durum karşısında, davacının terfiinde
değerlendirilmeyen sü-
relerin, hakkındaki yargı kararının kesinleşmesi
üzerine 141. maddenin
2. fıkrası gereğince idarece kendiliğinden
değerlendirilerek terfiinin
yapılması gerekmektedir.
Bilindiği gibi, İdareye belli bir konuda işlem tesisi
için yü-
kümlülük getiren yasa kuralına karşın idarenin bu
yükümlülüğünü yerine
getirmeyerek hareketsiz kaldığı durumlarda ilgililerin
2577 sayılı İ-
dari Yargılama Usulü Kanununun 10. maddesi uyarınca
haklarında yasanın
öngördüğü işlemin yapılması için her zaman idareye
başvuruda bulunma-
ları ve isteklerinin reddedilmesi halinde de sözkonusu
10. maddede ön-
görülen usule uygun olarak idari yargıda deva açmaları
mümkün bulun-
maktadır.
Bu durumda, yargılanması sonucu davacı hakkında
verilecek kara-
rın, 143. madde gözönüne alınarak değerlendirilmesi
sonucu idarece
kendiliğinden işlem tesis edilmesi gerekmekte olup,
ilgililerin de bu
aşamadan sonra idareye her zaman 10. madde kapsamında
başvurup idarece
tesis edilecek işlemi dava konusu yapabilecekleri açık
olduğundan,
yargılamanın sonuçlanmaması nedeniyle davacının bu
konudaki başvurusu-
nun cevap verilmemek suretiyle reddi işleminin iptali
istemiyle açılan
davanın bu gerekçe ile reddi gerekirken, süreaşımı
bulunduğu gerekçe-
siyle davanın reddedilmesinde hukuki isabet
bulunmamakta ise de, bu
husus, sonucu itibariyle hukuka uygun bulunan İdare
Mahkemesi kararı-
nın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin
reddiyle ...
İdare Mahkemesince verilen ve hüküm fıkrası itibariyle
hukuka uygun
bulunan ... günlü, ... sayılı kararın yukarıda
belirlenen gerekçeyle
onanmasına karar verildi.
(X) AZLIK OYU :
Dosyanın incelenmesinden, davanın 2577 sayılı Yasanın
10. mad-
desi kapsamındaki bir başvuru sonucunda oluşan işlemin
iptali istemiy-
le açıldığı ve İdare Mahkemesince uyuşmazlığın özüne
girilmeyerek da-
vanın süreden reddedildiği anlaşılmıştır.
Yapılan incelemede, davada süreye bakılmadığı
anlaşıldığına gö-
re işin esasının İdare Mahkemesince incelenmek üzere
temyiz konusu İ-
dare Mahkemesi kararının bozulması gerekeceği görüşüyle
onama yönünde-
ki çoğunluk kararına karşıyım.
(DAN-DER; SAYI:103)
Karar Metni
Davacının hakkındaki intibak işlemini açıkça
öğrendiğini gösteren herhangi bir işlem tesis edilmediğinden davanın
süreaşımı nedeniyle reddi
yolunda verilen mahkeme kararında hukuki isabet
görülmediği hk.[195]
Davacı, üst öğrenimi bitirmesi nedeniyle yapılan
intibakının
düzeltilmesi için yaptığı başvurunun cevap verilmemek
suretiyle red-
dine ilişkin işlemin iptali istemiyle dava açmıştır.
Danıştay Beşinci Dairesinin 6.10.1997 günlü, 1997/1959
sayılı
bozma kararı üzerine yeniden araştırma yapılarak
verilen Ankara 3. İ-
dare Mahkemesinin 6.5.1998 günlü, 1998/455 sayılı
kararıyla; olayda
davacının 18.2.1994 günlü onayla 14.2.1994 tarihinden
itibaren 6. de-
recenin 3. kademesine intibakının yapıldığı, bu intibak
işleminin da-
vacıya tebliğine ilişkin belge sunulmamakla birlikte
15.3.1994 tarihli
maaş bordrosunun incelenmesinden, adıgeçenin 6.
derecenin 3. kademe-
sinden maaş aldığı ve bu suretle anılan intibak
işlemini öğrendiği,
2577 sayılı Yasanın 11. maddesinde öngörülen süreyi
geçirdikten sonra
yaptığı başvurunun cevap verilmemek suretiyle reddine
ilişkin işlemi
karşı açtığı bu davada süre aşımı bulunduğu
gerekçesiyle dava süre a-
şımı nedeniyle reddedilmiştir.
Davacı; davada süre aşımı bulunmadığını öne sürmekte ve
İdare
Mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulmasını
istemektedir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 7.
maddesinde, Da-
nıştay' da ve İdare Mahkemelerinde idari dava açma
süresinin, kural o-
larak yazılı bildirimin yapıldığı tarihi izleyen günden
itibaren alt-
mış gün olduğuna işaret edilmiş; 11.maddesinde de
"İlgililer tarafın-
dan idari dava açılmadan önce, idari işlemin
kaldırılması, geri alın-
ması, değiştirilmesi veya yeni bir işlem yapılması üst
makamdan, üst
makam yoksa işlemi yapmış olan makamdan idari dava açma
süresi içinde
istenebilir. Bu başvurma, işlemeye başlamış olan idari
dava açma süre-
sini durdurur. Altmış gün içinde bir cevap verilmezse
istek reddedil-
miş sayılır. İsteğin reddedilmesi veya reddedilmiş
sayılması halinde
dava açma süresi yeniden işlemeye başlar ve başvurma
tarihine kadar
geçmiş süre de hesaba katılır..." hükmüne yer
verilmiştir.
Öte yandan, Anayasanın 125. maddesinde ve 2577 sayılı
İdari
Yargılama Usulü Kanununun 7. maddesinin 2/a. bendinde,
idari işlemlere
karşı açılacak davalarda sürenin, yazılı bildirimin
yapıldığı tarihi
izleyen günden başlayacağı hükme bağlanmak suretiyle
idari davalarda
dava süresinin başlamasında "yazılı bildirim" in esas
alınması öngö-
rülmüştür.
Bu kural, yönetilenlere menfaatlerini ihlal eder
nitelikteki
işlemlerin idare tarafından açık ve anlaşılır bir
biçimde duyurularak
bir yandan onlara bu işlemlere karşı idari yollara veya
dava yoluna
başvurmaları konusunda inceleme ve düşünme imkanı
sağlamak, öte yandan
gereksiz, müphem ve mükerrer başvurulara meydan
vermemek amacını taşı-
maktadır. Bu nedenle, ilke olarak idarenin, işlemlerini
ilgililere ya-
zılı olarak tebliğ etmesi ve işlem idari yargı mercii
önüne getirildi-
ğinde de yazılı bildirim belgesini dava dosyasına
sunması gerekir. An-
cak bu kural, idarenin, yazılı bildirim belgesini
dosyaya ibraz edeme-
mesi halinde, idare mahkemesi hakiminin uygulamayı,
uygulamanın sonuç-
larını, dosyada mevcut bilgi ve belgeleri, dava konusu
işlemin ve bu-
nunla ilgili diğer işlemlerin özelliğini
değerlendirerek bunları yazı-
lı bildirime karine olarak almasına ve belli bir tarihi
yazılı bildi-
rimin yapıldığı en son tarih olarak kabul etmesine
engel değildir.
Dosyanın incelenmesinden, davacının, üst öğrenimi
bitirmesi ü-
zere 18.2.1994 günlü intibak işlemiyle 6. derecenin 3.
kademesine ge-
tirildiği, adıgeçenin, bu intibakının düzeltilerek 5.
derecenin 3. ka-
demesine getirilmesi için yaptığı 25.7.1994 günlü
başvurusunun cevap
verilmemek suretiyle reddedilmesi üzerine 26.9.1994
tarihinde bakılan
davayı açtığı anlaşılmıştır.
Gelinen derece ve kademeyi açıkça gösteren maaş
bordrosunun im-
zalanması suretiyle maaşın alınması haline maaş
bordrosunun dava açma
süresinin başlangıcına esas alınması mümkün olmakla
birlikte cari uy-
gulamada bordronun imzalanmadığı ve maaşların
bankamatiklerden çekil-
diği açık olduğu gibi davalı idarece davacı tarafından
imzalanmış bir
maaş bordrosunun ibraz edilmediği görülmüştür.
Bu durumda 18.2.1994 günlü intibak işleminin davacıya
tebliğine
ilişkin bir belge dosyada bulunmadığı gibi adıgeçenin
anılan intibak
işlemini açıkca öğrenmesine neden olacak (aynı
intibakla getirildiği
derece ve kademe üzerinden yapılacak ilerleme ve
yükselme işlemleri
gibi) bir işlem de tesis edilmediğinden davanın süre
aşımı yönünden
reddine ilişkin Mahkeme kararında hukuki isabet
görülmemiş olup, Mah-
kemece Dairemizin 6.10.1997 günlü, E:1996/373,
K:1997/1959 sayılı ka-
rarında belirtilen hususlara göre işin esası hakkında
bir karar veril-
mesi gerekmektedir.
Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin
kabulüyle An-
kara 3. İdare Mahkemesince verilen ... günlü, 1998/455
sayılı kararın
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49.
maddesinin 1/c. fıkra-
sı uyarınca bozulmasına, karar verildi. (MT/NÇ)
Karar Metni
6245 sayılı Harcırah Kanununun 59.maddesinde düzenlenen
süre dava süresi olmayıp, verilen avansın kapatılması amacına yönelik bir
beyanname verme süresi olarak düzenlenmiş olduğundan, beyanname verilmesi
için öngörülen bu bir aylık sürenin hak düşürücü süre olarak
nitelendirilemeyeceği hk.[196]
... İdare Mahkemesinin ... günlü, 1995/863 sayılı
kararının dilekçede
yazılı nedenlerle temyizen incelenerek bozulması
isteminden ibarettir.
... İdare Mahkemesinin 1.11.1995 günlü, E:1995/78,
K:1995/863
sayılı kararıyla; 6245 sayılı Harcırah Kanununun 59/3.
maddesinde, da-
imi memuriyetle bir yere gönderilenlerin gidecekleri
mahalle varış ta-
rihinden ve muvakkat vazife ile gönderilenlerin de
memuriyetleri ma-
halline dönüş tarihinden itibaren bir ay zarfında
beyannamelerini ev-
rakı müsbiteleri ile birlikte dairesi amirine tevdi
edecekleri hükmü-
nün getirildiği; özel kanunlarında bir konuda hüküm
bulunması halinde
bu hükme itibar edileceğinin hukukun genel ilkelerinden
olduğu; bu ne-
denle 59. madde uyarınca bir ay içinde başvurmayanların
isteğinin red-
di halinde açacakları davanın süre aşımı nedeniyle
reddinin gerekceği;
olayda davacının memuriyet mahalline döndükten sonra 30
günlük süreyi
geçirerek geçici görev yolluğunun ödenmesini istediği
ve isteğinin
reddi üzerine bakılan davayı açtığının anlaşıldığı
gerekçesiyle dava
süre aşımından reddedilmiştir.
Davacı; duruşmada idareyi ilgili şube amirinin temsil
etmesi
4353 sayılı Kanunun 22. maddesi hükmü gereğince zorunlu
olduğu halde
hiç ilgisiz birinin temsil ettiğini, öte yandan davada
süre aşımının
bulunmadığını öne sürmekte ve İdare Mahkemesi kararının
temyizen ince-
lenerek bozulmasını istemektedir.
Her ne kadar davacı Maliye Vekaleti Baş Hukuk
Müşavirliğinin ve
Muhakemat Umum Müdürlüğünün Vazifelerine, Devlet
Davalarının Takibi U-
sullerine ve Merkez ve Vilayetler Kadrolarında Bazı
Değişiklikler Ya-
pılmasına Dair 4353 sayılı Kanunun değişik 22. maddesi
hükmünden ba-
hisle duruşmada idareyi ilgili şube amirinin temsil
etmesi gerekirken
İlköğretim Müfettişleri Kurulu Başkanvekilinin temsil
etmesini bozma
nedeni olarak ileri sürmekte ise de, davanın ret ile
sonuçlandığı ve
temyiz talebinde de davacının bulunduğu hususları
gözönünde bulundu-
rulduğunda, duruşma usulüne ilişkin bu hususun kararın
bozulmasını ge-
rektirmeyeceği açıktır.
Olayda davacının ... günlü Bakanlık oluruyla ...
tarihinden i-
tibaren bir yıl süreyle ...'da görevlendirildiği,
ilgilinin ... tari-
hinde memuriyet mahalline döndükten sonra ... tarihinde
idareye başvu-
rarak geçici görev gündeliklerinin ödenmesini istediği,
bu isteğinin
... günlü işlemle reddi üzerine ... tarihinde bakılan
davayı açtığı
dosyanın incelenmesinden anlaşılmıştır.
6245 sayılı Harcırah Kanununun "Harcırahın Sureti
Tediye ve
Mahsubu" başlıklı değişik 59. maddesinin 1. fıkrasında,
harcırahın me-
murun ve hizmetlinin gidişinde ve ailenin nakli
sırasında peşin olarak
verileceği, harcırahın tam miktarının önceden tayin ve
tespitinin müm-
kün olmadığı hallerde yetecek miktarda paranın avans
olarak verilece-
ği; aynı maddenin 3. ve takip eden fıkralarında da,
daimi memuriyetle
bir yere gönderilenlerin, gidecekleri mahalle varış
tarihinden ve mu-
vakkat vazife ile gönderilenlerin de memuriyet
mahalline dönüş tarih-
lerinden itibaren bir ay zarfında harcırah
beyannamelerini, evrakı
müsbiteleri ile birlikte dairesi amirine tevdi
edecekleri, beyannameyi
alan daire amirlerinin, bunu vize ettikten sonra
taşrada mahallin en
büyük malmemuruna ve merkezde de alakadar mali mercie
vermekle mükel-
lef oldukları; vaki masrafın verilen avans paradan
fazla olması duru-
munda, bu fazlalığın tesviye, az olması halinde ise bu
farkın re'sen
istirdat olunacağı; harcırah itası ve avansların
mahsubu muamelele-
rinde aksi sabit oluncaya kadar memurun beyanına itibar
olunacağı hük-
me bağlanmıştır.
Görüldüğü gibi anılan maddede düzenlenen süre dava
süresi olma-
yıp, verilen avansın kapatılması amacına yönelik bir
beyanname süresi-
dir. Bu nedenle beyanname verilmesi için öngörülen bir
aylık sürenin
hak düşürücü bir süre olarak nitelendirilemiyeceği
açıktır.
Nitekim, konuyla doğrudan ilgili olmamakla birlikte,
6245 sayı-
lı Kanunun "Harcırah alabilmek için müracaat müddeti"
başlıklı 56.
maddesinde, "a) Re'sen veya isteği üzerine emekliye
ayrılan memur ve
... hizmetlilere vazifelerinden ayrıldıkları;
....
Tarihlerden itibaren 6 ay zarfında müracaat edenlere bu
kanuna
göre müstehak oldukları harcırah verilir. Müracaata
mani bir mücbir
sebebin vukuu halinde bu müddet mücbir sebebin zail
olduğu tarihten i-
tibaren başlar. Bu müddetlerin geçmesinden sonra
müracaat edilmesi ha-
linde harcırah verilmez." hükmüne yer verilerek belirli
bir süre için-
de harcırah için başvurmayanların bu haktan
yararlanamayacakları be-
lirtilerek hak düşürücü süre açık bir şekilde
düzenlenmiştir.
Bu nedenle İdare Mahkemesince 59. maddenin 3.
fıkrasında beyan-
name vermek için öngörülen bir aylık süre, dava süresi
olarak değer-
lendirilip, davacının bir aylık sürede beyanname
vermediğinden bahisle
ret hükmü kurulmasında usule uyarlık görülmemiştir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 7/1.
maddesinde da-
va açma süresinin, özel kanunlarında ayrı süre
gösterilmeyen hallerde
Danıştay'da ve İdare Mahkemelerinde altmış gün olduğu
hükme bağlanmış;
11. maddesinde de "1- İlgililer tarafından idari dava
açılmadan önce,
idari işlemin kaldırılması, geri alınması,
değiştirilmesi veya yeni
bir işlem yapılması üst makamdan, üst makam yoksa
işlemi yapmış olan
makamdan, idari dava açma süresi içinde istenebilir. Bu
başvurma işle-
meye başlamış olan idari dava açma süresini durdurur.
2- Altmış gün içinde bir cevap verilmezse istek
reddedilmiş sa-
yılır.
3- İsteğin reddedilmesi veya reddedilmiş sayılması
halinde dava
açma süresi yeniden işlemeye başlar ve başvurma
tarihine kadar geçmiş
süre de hesaba katılır." hükmüne yer verilmiştir.
Öte yandan, Danıştay Beşinci Dairesinin pekçok
kararında da
vurgulandığı üzere, 2577 sayılı Yasanın "İptal ve Tam
Yargı Davaları"
başlıklı 12. maddesi, idari İşlemler dolayısıyla
açılacak tam yargı
davalarının yöntem ve süresini dört ayrı seçenek
halinde düzenlemiş
bulunmakta ve bakılan davaya konu uyuşmazlıklara
yönelik olarak ilgi-
lilere " bir işlemin icrası sebebiyle doğan zararlardan
dolayı icra
tarihinden itibaren dava süresi içinde tam yargı davası
açabilme" ola-
nağını tanımaktadır. Buna göre, idari bir işlem
nedeniyle kişisel hak-
kın ihlali idari işlemin tesis edildiği tarihte değil
de, sonraki bir
tarihte, yani işlemin uygulandığı (icra edildiği)
tarihte meydana gel-
miş ise, tam yargı davası, işlemin uygulandığı tarihten
itibaren yasal
süre içinde açılabilecektir.
Yukarıda belirtilen hükümler karşısında, yurt dışında
geçici
görevli olarak bulunulan süreye ait gündeliklerin
ödenmemesinden kay-
naklanan zararlar yönünden belli bir uygulama tarihi
esas alınarak is-
tekte bulunulan davalarda İdari Yargılama Usulü
Kanununun 7. maddesine
göre uygulama tarihinden itibaren altmış gün içinde;
uygulama üzerine
davacı idareye başvurmuş ise 12.maddenin göndermede
bulunduğu 11. mad-
deye göre idarenin bu başvuruya cevap vermemiş olduğu
hallerde uygula-
ma tarihinden itibaren en geç 120 gün, idarenin cevap
verdiği durum-
larda ise uygulama tarihinden başvuru tarihine kadar
geçen süre de he-
saba katılmak koşuluyla cevabın davacıya tebliğ
tarihinden itibaren
altmış gün içinde idari davanın açılmış olması gerekir.
Başka bir anlatımla dava, davacının idareye başvurduğu
tarihten
itibaren 120 gün içinde açılmış ise ilgiliye, davanın
açıldığı tarih-
ten geriye doğru 120 günü geçmemek koşuluyla, başvuru
tarihinden geri-
ye doğru altmış günlük süre içindeki ilk uygulama esas
alınarak anılan
gündeliğin ödenmesi gerekecek; idareye başvuru
tarihinden itibaren 120
günlük ya da idarenin cevabının tebliğ tarihinden
itibaren altmış gün-
lük süreler geçtikten sonra açılmış olan davalarda ise
ancak dava ta-
rihinden geriye doğru altmış günlük süre içinde kalan
ilk uygulamadan
doğan zarara hükmedilebilecektir.
Yukarıda açıklandığı üzere, davacının ...'a
gönderilmesi, ...
günlü Bakan Oluruna dayanmaktadır. Başka bir anlatımla,
davacının ba-
kılan davada talep ettiği yurtdışı görev
gündeliklerinin ödenmemesinin
hukuki dayanağı Milli Eğitim Bakanlığının belirtilen
onayıdır.
Bu durum karşısında, davacı tarafından, anılan
gündeliklerin
kendisine ödenmemesine yol açan ... günlü Bakan
Olurunun iptali iste-
miyle 2577 sayılı Yasanın 7. maddesinde öngörülen
sürede doğrudan veya
11. maddesinde belirtilen süreci işlettikten sonra dava
açılması müm-
kün olduğu gibi; anılan Yasanın 12. maddesi uyarınca
tam yargı davası
açılabileceğinde de kuşkuya yer bulunmamaktadır. 12.
madde hükmü çer-
çevesinde açılacak davalarda, geçici görev süresince
ödenecek gündeli-
ğin "günlük harcama karşılığında verildiği" hususu da
dikkate alındı-
ğında; son uygulama (icra) tarihinin, ilgilinin geçici
görev gündeli-
ğine en son müstehak olduğu gün olan "yurt dışı
görevinin sona erdiği
gün" olarak kabulü zorunludur.
Ancak, dosyadaki belgelerden, davacıya yurtdışında
bulunduğu
süre içinde yurtdışı aylığı ödendiği anlaşıldığından,
Mahkemece önce-
likle davacının yurtdışı görevinin niteliği
araştırılarak, aylık kar-
şılığı mı yoksa geçici görevli olarak mı
gönderildiğinin belirlenmesi
ve geçici görevli olarak gönderilmiş olduğunun tesbiti
halinde de yu-
karıda belirtilen açıklamalar gözönünde tutulmak
suretiyle davanın sü-
resinde açılıp açılmadığı saptandıktan sonra bir karar
verilmesi ge-
rekmektedir.
Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulü
ile ...
İdare Mahkemesince verilen ... günlü, 1995/863 sayılı
kararın, 2577
sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinin
1/b. fıkrası u-
yarınca bozulmasına, karar verildi. (MT/ES)
(DAN-DER; SAYI:96)
Karar Metni
657 sayılı Yasanın 36/a-12-d maddesi uyarınca yapılacak
intibaklarda;intibakı yapılacak ilgililerin başarılı hizmet sürelerinin
değerlendirilmesi sonunda emsalin yükselebileceği derece ve kademeye
ulaşılıyor ise olumsuz hükümlü sicillerin bu intibak işlemi nedeniyle
tartışılmasına gerek bulunmadığı hk.[197]
Manisa İdare Mahkemesinin 25.12.1991 günlü, E:1991/161,
K:1991/722 sa-
yılı kararının dilekçede yazılı nedenlerle temyizen
incelenerek bozul-
ması isteminden ibarettir.
İlkokul Öğretmeni olarak görev yapmakta iken 30.11.1988
tarihinde Açık
Öğretim Fakültesinin Ön Lisans Programını bitiren
davacı, bu nedenle
yeniden yapılan intibakında 1972 yılına ait sicil
raporunun olumsuz ol
duğundan bahisle 1 yılın değerlendirme dışı
bırakılmasına ilişkin işle
min iptali istemiyle dava açmıştır.
Manisa İdare Mahkemesinin 25.12.1991 günlü, E:1991/161,
K:1991/722 sa-
yılı kararıyla; 657 sayılı Yasanın 36/A-12-d.
maddesinde, bir üst öğre
nimin bitirilmesi üzerine yeniden yapılacak intibaka
ilişkin düzenleme
lere yer verildiği; dava dosyasının ve getirtilen işlem
dosyasındaki
bilgi ve belgelerin birlikte incelenmesinden, 30.6.1990
tarihine kadar
normal terfilerini yapan ve kendisine başarısız olduğu
yolunda hiç bir
tebligat yapılmayan davacının, bir üst öğrenimi
bitirmesi üzerine yeni
den yapılan intibakı sırasında 1 yılının başarısız
olduğundan bahisle
sözkonusu 1 yıllık süre dikkate alınmadan initibakının
yapıldığı; anı-
lan yıla ait sicilinin, önce olumlu kabul edilerek
kademe ve derece
yükseltilmelerinde değerlendirilmesine karşın, 1988
yılında değerlen-
dirme dışı bırakılarak yapılan intibakında davacıya
atfı kabil bir ha-
ta, hile veya kusurdan söz edilemeyeceği, bu nedenle,
yıllar önce yapı
lan hatalı bir işlemin yıllar sonra geri alınmasının
kazanılmış hakla-
ra ve hakkaniyet kuralına aykırı olduğu; kaldı ki,
anılan işlemde, Da-
nıştay İçtihatları Birleştirme Kurulunun E:1952/151,
K:1952/244 sayılı
kararına ve İdare Hukuku İlkelerine de uyarlık
görülmediği gerekçesiy-
le dava konusu işlem iptal edilmiştir.
Davalı idare, davacının, 1972 yılı başırısızlığına
dayanan işlemin ip-
tali istemiyle açtığı davanın öncelikle zamanaşımı
nedeniyle reddi ge-
rektiğini; öte yandan, adıgeçenin 1972 yılına ait sicil
raporunun,
4357 sayılı Yasanın 3.maddesinde yazılı makamlardan
ikisinin ayrı ayrı
yetersiz rapor vermesi nedeniyle olumsuz olarak
tekemmül ettiğini, bu
nedenle, 1972 yılı sicili değerlendirme dışı
bırakılarak yapılan inti-
bak işleminde mevzuata aykırılık bulunmadığını öne
sürmekte ve İdare
Mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulmasını
istemektedir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun
7.maddesinde, Danıştayda
ve İdare Mahkemelerinde idari dava açma süresinin kural
olarak yazılı
bildirimin yapıldığı tarihten itibaren altmış gün
olduğuna işaret edil
mekte; 11.maddesinde de "İlgililer tarafından idari
dava açılmadan ön-
ce, idari işlemin kaldırılması, geri alınması,
değiştirilmesi veya ye-
ni bir işlem yapılması üst makamdan, üst makam yoksa
işlemi yapmış
olan makamdan idari dava açma süresi içinde
istenebilir. Bu başvurma,
işlemeye başlamış olan idari dava açma süresini
durdurur. Altmış gün
içinde bir cevap verilmezse istek reddedilmiş sayılır.
İsteğin redde-
dilmesi veya reddedilmiş sayılması halinde dava açma
süresi yeniden iş
lemeye başlar ve başvurma tarihine kadar geçmiş süre de
hesaba katı-
lır..." hükmüne yer verilmektedir.
Dava açma süresinin işlemeye başlamasını yazılı
bildirimin yapılması
koşuluna bağlayan kural, yönetilenlere menfaatlerini
ihlal eder nite-
likteki işlemlerin idare tarafından açık ve anlaşılır
bir biçimde duyu
rularak bir yandan onlara bu işlemlere karşı idari
yollara veya dava
yoluna başvurmaları konusunda inceleme ve düşünme
imkanı sağlamak, öte
yandan gereksiz, müphem ve mürerrer başvurulura meydan
vermemek amacı-
nı taşımaktadır. Bu nedenle, ilke olarak idarenin
işlemlerini ilgilile
re yazılı olarak tebliğ etmesi ve işlem idari yargı
mercii önüne geti-
rildiğinde de yazılı bildirim belgesini dava dosyasına
sunması gerek-
mektedir. Ancak bu kural idarenin, yazılı bildirim
belgesini dosyaya
ibraz etmemesi halinde, idare mahkemesi hakiminin
uygulamayı, uygulama
nın sonuçlarını, dosyada mevcut bilgi ve belgeleri,
dava konusu işle-
min ve bununla ilgili diğer işlemlerin özelliğini
değerlendirerek bun-
ları yazılı bildirime karine olarak almasına ve belli
bir tarihi yazı-
lı bildirimin yapıldığı en son tarih olarak kabul
etmesine engel değil
dir. Her halde ve durumda yazılı bildirim belgesinin
dosyaya sunulması
nı gerekli görmek, kamu düzeninden sayılan ve idari
istikrarı sağlamak
amacını taşıyan "dava süresi" kurumunun çoğu kez
işletilmemesine ve da
Yeni Sayfa 1
belediyelerin "imar", "ımar" ve "imar
hukuku", "ımar hukuku", "kaçak yapı", imar planı", "arazi ve arsa düzenlemesi",
"imar para
cezaları", "imar kirliliği suçları", "idare hukuku", "idari yargılama usulü" ve
her türlü imar sorunlarına çözüm getirecek olan "imar hukukcusu" ve "ımar
hukukçusu".
imar hukukçusu
Copyright © Imar Hukukcusu Tüm hakları saklıdır.
Yayınlanma:: 2007-10-08 (2878 okuma)
[ Geri Dön ]
|
|
|
|