Danıştay Altıncı Dairesinin 13/10/1993 gün ve
E:1993/3260, K:1993/4251 kararı.
Karar Metni
Parselasyon planları 2981 sayılı Yasa gereğince yapılsa
bile subjektif
ve kişisel işlemler olduğu nedeniyle ilgililere tebliğ
edilmesi gerek-
tiği hk.[181]
Dava, davacıya ait taşınmazın 2981/3290 sayılı yasaya
göre düzenlemeye
tabi tutulmasına ilişkin kararın iptali istemiyle
açılmış, İdare Mahke
mesince; davanın 14.6.1991 tarihinde açıldığı, dava
dilekçesinde ipta-
li istenilen işlemin tebliğ tarihi veya öğrenme
tarihinin gösterilmedi
ği, dava konusu kararın dilekçeye eklenmemesi nedeniyle
dilekçe ret ka
rarı verildiği, yenilenen dava dilekçesinde ise bu
davanın her zaman
açılabileceği ileri sürülerek karar gereğinin yerine
getirilmediği ge-
rekçesiyle davanın 2577 sayılı Yasanın 15/5 maddesi
uyarınca reddine
karar verilmiş, karar davacı tarafından temyiz
edilmiştir.
T.C.Anayasasının 125.maddesinde, idari işlemlere karşı
açılacak dava-
larda sürenin yazılı bildirim tarihinden başlayacağı
kurala bağlanmış,
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun
7.maddesinin 2.fıkrasında
da Anayasa kuralına paralel bir düzenleme getirilerek
idari uyuşmazlık
larda dava açma süresinin yazılı bildirimin yapıldığı
günden başlayaca
ğı belirtilmiş, 7201 sayılı Tebligat Kanununa İlişkin
Tebligat Tüzüğü-
nün 51.maddesinde ise tebliğin muhatap muttali olmuş
ise geçerli olaca
ğı, muhatabın beyan ettiği tarihin tebliğ tarihi
sayılacağı ve muhata-
bın tebliğe muttali olduğunun ve bunun tarihinin iddia
ve ispatına ce-
vaz bulunmadığı öngörülmüştür.
Nitekim Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulunun
parselasyon planla-
rına karşı açılacak davalara ilişkin 1970/1 sayılı
İçtihadı Birleştir-
me Kararında da Anayasanın idarenin işlemlerinden
dolayı açılacak dava
larda süre aşımının yazılı bildirim tarihinden
başlayacağı hükmü karşı
sında ilan tarihini dava açma süresine başlangıç kabul
etmenin imkan-
sız olduğu, zira Anayasanın temel hukuk kuralları
dışında bir konuyu
ayrıntılarıyla düzenlemesi ve bu hükmün daha önceki
Kanunlarda bulunup
aynı konuyu düzenleyen Anayasa hükmünün uygulanmasının
tabii olduğu hü
küm altına alınmıştır.
Diğer taraftan, 3194 sayılı İmar Kanununun 18.maddesi
uyarınca parse-
lasyon planlarında ve dağıtım cetvellerinde
kapsadıkları alan içindeki
her taşınmız mala karşılık sahiplerine verilecek
bağımsız veya şuyulu
imar parsellerinin parsel büyüklükleri, hisse miktarı,
parsellerin ko-
numu gibi hususlar ayrı ayrı gösterildiğinden bu
planların düzenlemeye
tabi tuttukları taşınmaz sahipleri için subjektif ve
kişisel işlemler
oldukları kuşkusuzdur. Ayrıca, 2981 sayılı Yasanın 10/c
maddesi uyarın
ca yapılan parselasyon planlarında da buna paralel
kurallar yer almış
bulunmaktadır. Bu itibarla idarenin böyle bir işlemi
bizzat davacıya
ve 7201 sayılı yasanın ilgili hükümleri uyarınca tebliğ
etmesi gerek-
mektedir.
Dava dosyasının incelenmesinden ise; dava konusu
işlemin ilanen tebli-
ği yoluna başvurulmadan önce davacının adresine
tebligat yapılmadığına
ilişkin bir belge veya bilgi bulunmadığı gibi bu
hususun İdare Mahkeme
since de araştırılmadığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda yenileme dilekçesinde dava konusu işlemin
tebliğ yada öğren
me tarihinin dilekçe ret kararına rağmen gösterilmemiş
olması nedeniy-
le davanın reddedilmesinde isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle temyize konu Adana 1.İdare
Mahkemesinin 6.8.1991
günlü, 1991/820 sayılı kararının bozulmasına karar
verildi.
Karar Metni
Düzenleyici işlem olan imar planlarına karşı 2577
sayılı İYUK 'nın
7/4 maddesi uyarınca ilan tarihini izleyen günden
itibaren 60 gün içe-
risinde dava açılmasının mümkün olduğu, 3194 sayılı
yasanın 8/b madde-
sine göre 1 aylık askı süresi içerisinde itiraz yoluna
başvurabileceği
hk.[182]
Dava, Dikmen Deresi Yeşil alan Projesine ait 1/5000
ölçekli nazım imar
planının kısmen iptali isteğiyle açılmış, İdare
Mahkemesince dava konu
su nazım imar planının Ankara Büyükşehir Belediye
Meclisi kararıyla
onanarak yürürlüğe girdiği, davacı kooperatifin
taşınmazı üzerinde in-
şaat yapmak amacıyla 20.11.1986 tarihinde davalı
idareye yaptığı başvu
ruya verilen 2.1.1987 günlü cevapta kooperatife ait
1900 ada, 52 par-
selin belediye meclisinin 17.11.1986 günlü, 366 sayılı
kararı ile onay
lanarak yürürlüğe giren 1/5000 ölçekli nazım imar
planında yeşil alan
içerisinde kaldığının bildirildiği ve anılan cevabın
davacıya aynı gün
tebliğ edildiğinin 30.9.1987 günlü savunmaya cevap
dilekçesinde açıkça
belirtildiği, bu durumda 2577 sayılı Yasanın
7.maddesinde belirtilen
60 günlük dava açma süresinin 2.1.1987 tarihinden
itibaren işlemeye
başladığı, imar planının 22.1987 günlü Resmi Gazetede
yayınlanmasıyla
bu tarihten itibaren 3194 sayılı Yasanın 8/b maddesinde
öngörülen plan
lara karşı belediye meclisine yapılacak itiraz süresi
başladığı, dava-
cının anılan madde uyarınca davalı idareye yaptığı
20.2.1987 günlü baş
vurunun işlemekte olan dava açma süresini 2577 sayılı
Yasanın 11.madde
si uyarınca 49.gününde kesmiş olup, altmış günlük cevap
süresinin son
günü olan 21.4.1987 tarihini takipeden günden itibaren
dava açma süre-
sinden kalan 11 günlük süre içerisinde ve son olarak
4.5.1987 gününde
davasını açması gerekirken bu tarih geçirildikten sonra
18.5.1987 tari
hinde açılan bu davanın süre aşımı nedeniyle
incelenmesinin mümkün bu-
lunmadığı gerekçesiyle davanın süre yönünden reddine
karar verilmiş,
bu karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun
7.maddesinin 1.bendinde da
va açma süresinin, özel kanunlarında süre gösterilmeyen
hallerde İdare
Mahkemelerinde altmış gün olduğu, aynı maddenin
4.bendinde de ilanı ge
reken düzenleyici işlemlerde dava süresinin, ilan
tarihini izleyen gün
den başlayacağı kurala bağlanmıştır.
3194 sayılı İmar Kanununun 8.maddesinin b bendinde de,
nazım ve uygula
ma imar planlarının belediye meclisince onaylanarak
yürürlüğe girece-
ği, bu planların onay tarihinden itibaren belediye
başkanlığınca tes-
bit edilen ilan yerlerinde bir ay süre ile ilan
edileceği, bir aylık
ilan süresi içinde planlara itiraz edilebileceği,
belediye başkanlığın
ca belediye meclisine gönderilen itirazları ve planları
belediye mecli
sinin on beş gün içinde inceleyerek kesin karara
bağlanacağı öngörül-
müştür.
Düzenleyici işlem olan imar planlarına karşı 2577
sayılı Yasanın 7.mad
desinin 4.bendine göre ilan tarihini izleyen günden
itibaren altmış
gün içinde dava açmak mümkün olduğu gibi, 3194 sayılı
Yasanın 8.madde-
sinin b bendine göre bir aylık askı süresi içinde
itiraz yoluna gitmek
de mümkündür. Zira dava yolu ile itiraz yolu ayrıdır.
Olayda da, dava konusu 1/5000 ölçekli nazım imar
planının 22.1.1987 gü
nünde ilan edildiği, bir aylık ilan süresinin 22.2.1987
gününde doldu-
ğu, davanın bu tarihi izleyen günden itibaren 2577
sayılı Yasanın 7.
maddesinin 4.bendinde kurala bağlanan altmış gün içinde
açılması gere-
kirken bu süre geçirilerek 18.5.1987 gününde açılmış
olduğu dosyanın
incelenmesinden anlaşılmakta olup, davanın bu nedenle
süre yönünden
reddedilmesi gerekirken İdare Mahkemesince, henüz imar
planı ilan edil
meden davacının başvurusu üzerine belediyece verilen
2.1.1987 günlü ce
vaptan itibaren dava açma süresinin başlatılması
suretiyle yukarıda be
lirtilen gerekçeyle davanın süre yönünden
reddedilmesinde mevzuata ay-
kırılık görülmemiştir.
Dava konusu işlemin iptali istemi ile açılan davanın
süre yönünden red
di yolundaki temyize konu Ankara 1.İdare Mahkemesi
kararında, 2577 sa-
yılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49.maddesinin
1.fıkrasında sayı-
lan bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından,
bozma istemi yerin-
de görülmeyerek anılan mahkeme kararının yukarıda
açıklanan gerekçe
ile onanmasına karar verildi.
KARŞI OY:
3194 sayılı İmar Kanununun 8.maddesinin (b) bendinde;
"belediye sınır-
ları içinde kalan yerlerin nazım ve uygulama imar
planlarının ilgili
belediyelerce yapılıp veya yaptırılacağı, belediye
meclisince onaylana
rak yürürlüğe gireceği, bu planların onay tarihinden
itibaren belediye
başkanlığınca tesbit edilen ilan yerlerinde bir ay süre
ilan edilece-
ği, bir aylık ilan süresi içinde planlara itiraz
edilebileceği, Beledi
ye Başkanlığınca belediye meclisine gönderilen
itirazların ve planla-
rın, belediye meclisince onbeş gün içinde incelenerek
kesin karara bağ
lanacağı," İmar Planı Yapılması ve Değişikliklerine
Dair Esaslara Dair
Yönetmeliğin 14.maddesinde de; "Onaylanmış planların;
onay tarihinden
itibaren ilgili idarece herkesin görebileceği şekilde
ilan yerlerine
asılmak ve nerede nasıl görülebileceği mahalli
haberleşme araçları ile
duyurulmak suretiyle 30 gün süre ile ilan edileceği, 30
günlük ilan sü
resi içinde planlara itirazın, ilgili idare nezdinde
yapılacağı, Bele-
ye ve mücavir alan sınırları içinde kalan yerlerde;
Belediye Başkanlı-
ğınca Belediye Meclisine gönderilen itiraz ve planların
Belediye Mecli
since 15 gün içinde incelenerek, gerekçeleri de
belirtmek suretiyle ke
sin karara bağlanacağı ve karar tarihinden itibaren 15
gün içinde Bele
diye Başkanlığınca ilgilisine yazı ile bildirileceği"
hükme bağlanmış-
tır.
Dava dosyasının incelenmesinden; dava konusu nazım imar
planının 22.1.
1987 tarihinde ilan edildiği, davacının; 3194 sayılı
Kanunun 8.maddesi
nin ilgililere tanıdığı itiraz hakkını kullanarak, bir
aylık ilan süre
sinin bittiği 22.2.1987 tarihinden önce 20.2.1987
tarihinde belediye
başkanlığına verdiği dilekçe ile plana itiraz ettiği,
itirazının alt-
mış gün içinde cevap verilmemek suretiyle reddedilmiş
sayılması üzeri-
ne işlemeye başlayan dava açma süresi içinde, 18.5.1987
tarihinde söz
konusu planın iptali isteğiyle bu davayı açmış olduğu
anlaşılmaktadır.
Henüz imar planı ilan edilmeden, davacı kooperatifin,
taşınmazı üzerin
de inşaat yapmak amacıyla 20.11.1986 tarihinde davalı
idareye yaptığı
başvuru üzerine, belediyece verilen 2.1.1987 tarihli
cevap, dava açma
süresini başlaymayacağından İdare Mahkemesince dava
açma süresinin, bu
tarihten başlatılmak suretiyle, davanın süre yönünden
reddedilmesinde
mevzuata uyarlık görülmemiştir.
Bu nedenle, temyize konu İdare Mahkemesi kararının
bozulması gerektiği
oyuyla, dairemizin onama kararına katılmıyoruz.
Karar Metni
Kamulaştırma işlemlerinde vesayet denetiminin işlemin
kaldırılması,
değiştirilmesi veya yeni işlem tesis edilmesi
yetkilerini kapsamadığı,
vesayet makamına yapılan başvurunun dava açma süresini
durdurmayacağı
hk.[183]
Dava, taşınmazın köy konağı yapılmak amacıyla
kamulaştırılmasına iliş-
kin Köy İhtiyar Kurulu kararının iptali dileğiyle
açılmış, İdare Mah-
kemesince kamulaştırma kararının davacıya noter
aracılığıyla 25.9.1990
gününde tebliğ edildiği, davanın ise 2942 sayılı Yasada
öngörülen 30
günlük süre geçirildikten sonra 30.10.1990 günlü
dilekçe ile açıldığı-
nın anlaşılması karşısında davada süre aşımı bulunduğu
gerekçesiyle
süre yönünden reddedilmiş, karar davacı tarafından
temyiz edilmiştir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun
7.maddesinde dava açma sü-
resinin özel kanunların ayrı süre gösterilmeyen
hallerde İdare Mahke-
melerinde altmış gün olduğu belirtilmiştir.
2942 sayılı Kamulaştırma Kanununda öngörülen 30 günlük
sürenin ise ka-
mulaştırma işlemleri için özel dava açma süresi
niteliğinde bulunduğu
tartışmasız olduğuna göre bu özel sürenin yukarıda
anılan 2577 sayılı
yasanın 11.maddesi uyarınca işlemin kaldırılması veya
değiştirilmesi-
nin tesis eden makamdan istenmesi yoluyla durdurulması
mümkün değil-
dir.
Diğer taraftan 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun
5.maddesinde köy ya-
rarına kamulaştırmalarda Köy İhtiyar Kurulunun kamu
yararı kararı ve-
receği, aynı yasanın 6.maddesinde köy ihtiyar kurulları
kararlarının
ilçelerde kaymakamın onayı ile tamamlanacağı, anılan
kanunun 21.madde-
sinde ise idarenin kamulaştırmanın her safhasında
kamulaştırma kararı
veren ve onaylayan yetkili merciin kararı ile
kamulaştırmadan tek ta-
raflı olarak vazgeçebileceği kuralları yer almıştır.
Bu kurallar uyarınca köy yararına kamulaştırma kararı
verilmesi ve ka-
mulaştırmadan vazgeçilmesinde asıl yetkinin köy iktiyar
kuruluna ait
olduğu, Kaymakamlığın ise köy ihtiyar kurulunun
kamulaştırma kararları
üzerinde vesayet denetimi bulunduğu, vesayet
denetiminin ise kamulaş-
tırma işleminin kaldırılması, değiştirilmesi veya yeni
işlem tesis
edilmesi yetkilerini kapsamadığı açıktır.
Şu hale göre, köy ihtiyar kurulunca verilmiş
kamulaştırma kararının
tebliği üzerine işlemin kaldırılması için kaymakamlığa
yapılan başvu-
runun dava açma süresini durdurmasına olanak
bulunmadığından bu yolda-
ki davacı iddiasında da isabet görülmemiştir.
Dava konusu işlemin iptali istemi ile açılan davanın
yukarıda özetle-
nen gerekçeyle süre aşımı yönünden reddi yolundaki
temyize konu Edirne
İdare Mahkemesi kararında, 2577 sayılı İdari Yargılama
Usulü Kanununun
49.maddesinin 1.fıkrasında sayılan bozma nedenlerinden
hiçbirisi bu-
lunmadığından bozma istemi yerinde görülmeyerek anılan
mahkeme kararı-
nın onanmasına karar verildi.
Karar Metni
Parselasyon planlarına karşı açılan davalarda dava açma
süresinin Anayasanın 125.maddesine göre yazılı bildirim tarihinden itibaren
başlaya
cağı hk.[184]
Dava, taşınmazın 3194 sayılı İmar Kanununun 18.maddesi
uyarınca düzen-
lemeye tabi tutulmasına ilişkin belediye encümeni
kararının iptali di-
leğiyle açılmış, İdare Mahkemesince, yapılan
düzenlemeye ilişkin parse
lasyon planının 25.11.1986 günlü belediye encümeni
kararı ile onaylana
rak 3194 sayılı Yasanın 19.maddesi uyarınca 9.12.1986
ile 8.1.1987 gün
leri arasında belediyede asıldığı gibi belediye
hoparlörü ile ve mahal
li gazetelerde yayınlanmak suretiyle ilan edildiğinin
anlaşıldığı, bu
tarihten çok sonra davacının yurt dışında olduğunun
bahisle haberdar
olduğunu öne sürdüğü 28.7.1987 günlü başvurusunun
idarece reddi üzeri-
ne 19.10.1987 günlü dilekçeyle açılan davada süre aşımı
bulunduğu ge-
rekçesiyle süre aşımı yönünden reddedilmiş, karar
davacı tarafından
temyiz edilmiştir.
T.C.Anayasasının 125.maddesinde, idari işlemlere karşı
açılacak dava-
larda sürenin yazılı bildirim tarihinden başlayacağı
kurala bağlanmış,
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun
7.maddesinin 2.fıkrasında
da Anayasa kuralına paralel bir düzenleme getirilerek
idari uyuşmazlık
larda dava açma süresinin yazılı bildirimin yapıldığı
günden başlaya-
cağı belirtilmiş, 7201 sayılı Tebligat Kanununa ilişkin
Tebligat Tüzü-
ğünün 51.maddesinde ise tebliğin muhatap muttali olmuş
ise geçerli ola
cağı, muhatabın tebliğe muttali olduğunun ve bunun
tarihinin iddia ve
ispatına cevaz bulunmadığı öngörülmüştür.
Nitekim Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulunun
parselasyon planla-
rına karşı açılacak davalara ilişkin 12.2.1970 günlü,
E:1969/2, K:
1970/1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da
Anayasanın idarenin
işlemlerinden dolayı açılacak davalarda süre aşımının
yazılı bildirim
tarihinden başlayacağı hükmü karşısında ilan tarihinin
dava açma süre
sine başlangıç kabul etmenin imkansız olduğu, zira
Anayasanın temel
hukuk kuralları dışında bir konuyu ayrıntılarıyla
düzenlemesi ve bu
hükmün daha önceki Kanunlarda bulunup aynı konuyu
düzenleyen hükümlere
aykırı olması halinde konuyu yeniden düzenleyen Anayasa
hükmünün uygu-
lanmasının tabii olduğu hüküm altına alınmıştır.
Diğer taraftan, 3194 sayılı İmar Kanununun 18.maddesi
uyarınca parse-
lasyon planlarında ve dağıtım cetvellerinde
kapsadıkları alan içindeki
her taşınmaz mala karşılık sahiplerine verilecek
bağımsız veya şuyulu
imar parsellerinin parsel büyüklükleri, hisse miktarı
parsellerin konu
mu gibi hususlar ayrı ayrı gösterildiğinden bu
planların düzenlemeye
tabi tuttukları taşınmaz sahipleri için subjektif ve
kişisel işlemler
oldukları kuşkusuzdur.
Olayda ise yurt dışında işçi olarak çalışan davacının
19.7.1987 günün-
de yurda giriş yaptıktan sonra maliki olduğu taşınmaz
hakkındaki düzen
leme işlemini öğrendiğini belirterek anılan işleme
karşı 10.8.1987 gün
lü dilekçeyle itiraz ettiği, ancak itirazın davalı
idarece 60 gün için
de cevap verilmemek suretiyle reddedilmesi üzerine
19.10.1987 günlü di
lekçeyle parselasyon işleminin iptali için bu davanın
açıldığı dosya-
nın incelenmesinden anlaşılmaktadır.
Bu itibarla, yurt dışında oturan bir kimsenin belediye
sınırları için-
deki hoparlör, askı v.s.gibi yollarla işlemden haberdar
olmasının müm-
kün bulunmadığı, ancak yurda döndükten sonra haberdar
olarak yaptığı
yazılı itirazın reddinden itibaren dava açma süresinin
başlayacağı gös
terilmeksizin davanın süre aşımı yönünden reddinde
isabet görülmemiş-
tir.
Açıklanan nedenlerle, İdare Mahkemesince verilen
kararın bozulmasına
karar verildi.
(DAN-DER; SAYI:74-75)
Karar Metni
Yapı ruhsatı alınması için gerekli bilgi ve belgelerin
düzenlenebilme-
si, başvuru üzerine idarece verilecek imar çapı ile
mümkün olduğundan,
imar çapının düzenleyici işlem olan imar planının
uygulanması niteli-
ğinde bulunduğu hk. [185]
Dava, taşınmazın bir kısmının yol olarak belirlenmesine
ilişkin imar
planı değişikliği işleminin iptali dileğiyle açılmış,
İdare Mahkemesin
ce; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun
7.maddesinin 4.fıkra-
sında ilanı gereken düzenleyici işlemlerde dava
süresinin ilan tarihi-
ni izleyen günden başlayacağının belirtildiği, dava
konusu plan deği-
şikliği işleminin 10.11.1985 gününden 12.12.1985 gününe
kadar belediye
ilan tahtasına asılmak suretiyle ilan edildiği, itiraz
edilmeksizin ke
sinleştiği, davacının ise 19.9.1986 tarihinde istediği
imar çapı vesi-
kasının verilmesi sırasında imar planına muttali
olduğundan bahisle
planın iptali istemiyle bu davayı açtığı, imar planları
ve değişiklik-
leri düzenleyici işlemler olduğundan bu işleme karşı
ilan tarihini iz-
leyen günden itibaren dava açma süresi içinde dava
açılması gerekirken
süre geçirildikten sonra açıldığı, her ne kadar 2577
sayılı Yasanın 7.
maddesinin 4.fıkrasında düzenleyici işlemlerin
uygulanması üzerine dü-
zenleyici işleme karşı dava açılabileceği öngörülmüş
ise de, belediye-
den imar çapı isteminin imar planının uygulanması
niteliğinde bulunma-
dığı gerekçesiyle süre aşımı yönünden reddedilmiş,
karar davacı tara-
fından temyiz edilmiştir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun dava açma
süresini düzenle
yen 7.maddesinin 4.fıkrasında "ilanı gereken
düzenleyici işlemlerde da
va süresi, ilan tarihini izleyen günden itibaren
başlar. Ancak bu iş-
lemlerin uygulanması üzerine ilgililer düzenleyici
işlem veya uygula-
nan işlem yahut her ikisi aleyhine birden dava
açabilirler" kuralı yer
almıştır.
Diğer taraftan, dava konusu plan değişikliğinin
düzenlendiği tarihte
yürürlükte bulunan 6785 sayılı İmar Kanununun
4.maddesinde yapı ruhsa-
tı almak için belediyeye bir dilekçe ile başvurulması
ve dilekçeye ka-
nuna uygun olarak hazırlanmış mimari, statik ve tesisat
plan, proje,
resim ve hesaplarının eklenmesi gerektiği belirtilmiş,
daha sonra yü-
rürlüğe giren 3194 sayılı İmar Kanununun 22.maddesiyle
de ruhsat almak
için önceki yasaya paralel bir başvuru şekli
öngörülmüştür.
şu hale göre yapı ruhsatının alınması için yasanın
ibrazını zorunlu
kıldığı mimari ve statik projelerin, üzerinde yapı
yapılmak istenen ta
şınmazın yürürlükteki imar planında gösterilen tahsis
şekli, binanın
niteliği, yapı nizamı, kat adedi v.s. gibi bilgiler
olmaksızın düzen-
lenmesi düşünülemiyeceğinden başvuru üzerine idarece
verilen imar çapı
nın, düzenleyici işlem olan imar planının uygulanması
niteliğinde bu-
lunduğu kuşkusuzdur.
Bu durumda, belediyece verilen imar durumu belgesi
üzerine yasal alt-
mış günlük süre içinde sözü edilen belgenin dayanağını
oluşturan imar
planı değişikliği işlemine karşı açılan davanın
esasının incelenmesi
gerekirken, planın ilanından itibaren yasal dava açma
süresinin geçi-
rildiğinden bahisle davanın süre aşımı yönünden
reddinde usul ve yasa-
ya uyarlık görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle temyize konu İdare Mahkemesi
kararının bozulması-
na karar verildi. (DAN-DER SAYI:72-73) RD/YÖ
Karar Metni
Konut tahsisinin ıptali amacıyla kendilerine konut
tahsis edilmeyenler tarafından açılan davada danıştay'ca verilen iptal
kararı konut tahsisi yapılan kişilerin tümünü ilgilendirdiğinden bu kararın
ilgilili ki-
şilere bildirilmesinin kararın gereği olduğu, buna
ilişkin tebligat
ile konutların tahliyesini amaçlayan tebligatın,
bakanlık onayının ge-
ri alınarak tapu verilmesi istemini içeren başvurunun
cevap verilmemek
suretiyle reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle
açılan davada süre
başlangıcı kabul edilemeyeceği hk.[186]
Dava, Gecekondu Önleme Bölgesindeki sosyal konutlardan
davacıya yapı-
lan tahsisi iptal eden Bakanlık onayının geri alınarak
tapu verilmesi
istemini içeren başvurunun cevap verilmemek suretiyle
reddine ilişkin
işlemin iptali istemiyle açılmış, İdare Mahkemesince
davacıya davalı
Bayındırlık ve İskan Bakanlığınca Çankaya-Yıldız
Gecekondu Önleme Böl-
gesindeki sosyal konutlardan 25.7.1980 tarihli onayla
tahsis yapıldı-
ğı, ancak bu konutlarda kiracı olarak oturanlardan mülk
tahsisi yapıl-
mayan kişilerce Danıştay'a açılan davada, Danıştay
6.Dairesince mülk
tahsisine ilişkin 26.7.1980 tarihli Bakanlık olurunun
iptal edilmesi
üzerine tahsisin 25.4.1983 günlü onayla kaldırıldığı ve
bu işlemin da-
vacıya 31.8.1983 tarihinde tebliğ edildiği, davacının
bu işlemin te-
bellüğ tarihinden itibaren 2577 sayılı Yasanın 7 ve
11.maddeleri hü-
kümleri uyarınca 60 gün içinde dava açması ya da davalı
idareye bu iş-
lemin kaldırılması, geri alınması veya yeni bir işlem
yapılması için
müracaatı gerekirken, bu süreler geçtikten sonraki bir
tarih olan
25.4.1986 tarihinde tapu tahsisinin iptali işleminden
dönülerek tapu
verilmesi talebiyle davalı idareye müraccat ederek
davalı idarece 60
gün içinde cevap verilmemesi üzerine 25.6.1986
tarihinde açılan dava-
nın süreaşımı nedeniyle incelenme olanağı bulunmadığı
belirtilerek da-
va süreden reddedilmiş bu karar davacı vekillerince
temyiz edilmiştir.
Olayda davacıyla birlikte 60 kişiye 25.7.1980 günlü,
Bakanlık onayı
ile yapılan tahsisin iptali için kendilerine konut
tahsis edilmeyenler
tarafından açılan davada, Danıştay Altıncı Dairesinin
tahsisin iptali
yolundaki kararı, konut tahsisi yapılan kişilerin
tümünü ilgilendirdi-
ğinden bu kararın ilgili kişilere bildirilmesi aynı
kararın bir gereği
olup buna ilişkin tebligat ile Bakanlıkça bu kararın
bir sonucu olarak
değerlendirilerek sözü edilen kişilerin konutlardan
tahliyesini amaç-
layan tebligatın bu davada süreye başlangıç kabul
edilmesine olanak
bulunmadığından, davanın süre aşımı nedeniyle reddi
yolundaki mahkeme
kararının bozulmasına;
Uyuşmazlığın niteliği ve dava dosyasında yer alan bilgi
ve belgeler
dava hyakkında karar vermeye yeterli görüldüğünden,
2577 sayılı Yasa-
nın 49.maddesinin 2.bendi uyarınca işin esasının
inceleneesine gelin-
ce; 775 sayılı Gecekondu Yasası Uygulama Yönetmeliğinin
36.maddesinde;
Gecekondu Kanununun 31.maddesi gereğince İmar ve İskan
Bakanlığınca
yaştırılan konutların gecekondu bölgelerinin tasfiyesi
ve ıslahı sebe-
biyle açıkta kalacaklara ve arsa tahsisi için
yönetmelikte öngörülen
şartları taşıyıp kendisine arsa tahsis edilmeyen
konutsuz vatandaşlara
mülk olarak tahsis edilmesi öngörülmüş, aynı
yönetmeliğin 5.maddesinde
de, Gecekondu Yasasına göre konut yardımından
yararlanacak kişilerin
yoksul ve dar gelirli olması, ayrıca kendisinin veya
eşinin veya ergin
olmayan çocuğunun herhangi bir belediye sınırı içinde
ev yapmaya elve-
rişli arsa veya apartmanın ayrı bir dairesine, karşılık
olan payına
sahip bulunmamasının şart olduğu kurala bağlanmıştır.
Dosyanın incelenmesinden; Çankaya'da 1969-1970 yılları
proğramına göre
775 sayılı Yasa uyarınca inşa ettirilen konutların 60
adedinin Cumhur-
başkanlığı Genel Sekreterliğince gönderilen listede
isimleri belirti-
len Cumhurbaşkanlığı personeline bu görevleri süresince
kullanılmak
koşuluyla kiralık olarak tahsis edildiği, daha sonra
Cumhurbaşkanlığı
Genel Sekreterliğinin 4.7.1980 günlü yazılarıyla,
kiralık olarak kul-
landırılmakta olan 60 konutun anılan yazı ekinde liste
halinde isimle-
ri gönderilen 60 kişiye mülk olarak tahsisinin
istenilmesi üzerine
25.7.1980 günlü onayla sözü edilen 60 konutun 775
sayılı Yasa ve Yönet
melik uyarınca verilmesi gereken beyannameler ve
gerekli diğer belge-
lerin tamamlattırılarak listede adı yazılı kişilere
tahsis edildiği,
bu arada 60 konutta Cumhurbaşkanlığı personeli
sıfatıyla kiracı olarak
oturupta, gönderilen listede isimleri bulunmayan ve bu
nedenle kendi-
lerine tahsis yapılmayan 9 kişi tarafından tahsis
yapılmasına ilişkin
olurun iptali istemiyle Danıştay 6.Dairesinde açılan
davalar sonucunda
anılan Dairece, 775 sayılı Yasa ile ilgili Yönetmelikte
yazılı esas ve
usuller gözönüne alınmadan sadece Cumhurbaşkanlığı
Genel sekreterliği-
nin gönderdiği listede isimlerinin yazılmış olması
nedeniyle sosyal
konutların bu kişilere mülk olarak tahsis edilmesinde
mevzuata uyarlık
görülmediğinden olurun iptaline karar verildiği, bu
karar üzerine
25.4.1983 günlü onayla 60 kişiye mülk olarak tahsis
edilen 60 konutla
ilgili 25.7.1980 günlü Bakanlık olurunun iptal edildiği
ve bu konutlar
da oturanların tahliyesine karar verildiği
anlaşılmaktadır. Ancak Da-
nıştay Altıncı Dairesince verilmiş bulunan karar bu
kişilere hiç bir
şekilde tahsis yapılamayacağı anlamında olmayıp
uyuşmazlığa konu konut
ların 775 sayılı Yasa ve ilgili yönetmelikte yazılı
esas ve usullere
uyulmadan tahsis edilmesinin mevzuata aykırılık teşkil
ettiği gerekçe-
siyle konut tahsisine ilişkin olurun iptaline
yöneliktir.
Bu durumda davalı idarece sadece bu olurun iptali ile
yetinilmeyip,
Danıştay 6.Daire kararında yazılı gerekçe doğrultusunda
775 sayılı
Yasa ve Uygulama Yönetmeliği gereği kendilerine konut
tahsisi istemiy-
le Bakanlığa başvuranların tümünün durumunu inceleyerek
yeniden değer-
lendirme yapılması ve hak sahibi olan kişilerin
belirlenmesi gerekir.
Oysa böyle bir değerlendirme yapılmadan söz konusu
konutların bir kamu
kuruluşuna satıldığı anlaşılmaktadır. Davalı Bakanlık,
ancak beyanname
ve gerekli diğer belgeleri verenlerin değerlendirmesini
yapıp hak sa-
hibi olanları belirledikten sonra mevcut konutlardan
artan olması ha-
linde bu konutlar hakkında mevzuat çerçevesinde işlem
tesis edebilir.
Konutların tümünü, böyle bir değerlendirme
yapılmaksızın bir kamu ku-
ruluşuna devretmesi mümkün değildir.
Açıklanan nedenlerle dava konusu işlemin iptaline karar
verildi.
Karar Metni
İlk dilekçede tazmini istenilen miktar 8 milyon ise de
ikinci dilekçe-
de miktar 4 milyon olarak belirtildiğinden ve ikinci
dilekçede talep
edilen miktarın indirilmesine engel bir kural
bulunmadığından, süreden
red kararında avukatlık ücretinin 4 milyon üzerinden
hesaplanması ge-
rektiği hk. [187]
Dava, taşınmaza inşaat ruhsatı verilmesi isteminin
reddi yolundaki iş-
lemin Danıştay'ca iptali üzerine tazminat istemiyle
açılmış, mahkemece
dava süresinde açılmamış olduğu gerekçesiyle
reddedilmiş, karar davacı
lar tarafından temyiz edilmiştir.
Mülga 521 sayılı Danıştay Kanununun 71.maddesinde,
ilgililerin hakları
nı da ihlal eden bir idari işlem dolayısıyla
Danıştay'da doğrudan doğ-
ruya tam yargı davası veya iptal ve tam yargı
davalarını birlikte aça-
bilecekleri gibi ilk önce iptal davası açarak bu
davanın karara bağlan
ması üzerine bu husustaki kararın veya kanun yollarına
başvurulması ha
linde verilecek kararın tebliği veya bir işlemin icrası
sebebiyle do-
ğan zararlardan dolayı, icra tarihinden itibaren doksan
gün içinde tam
yargı davası açabilecekleri hükme bağlanmıştır.
20.1.1982 günü yayımlanarak yürürlüğe giren 2577 Sayılı
İdari Yargıla-
ma Usulü Kanununun 12.maddesinde de yukarıdakine
paralel bir hüküm ge-
tirilmiş, dava açma süresi ise yasanın 7.maddesinde
altmış gün olarak
belirlenmiş bulunmaktadır.
Dava konusu olayda ise inşaat ruhsatı isteminin
22.3.1979 günlü işlem-
le reddi üzerine davacılardan Abdulkadir Celeloğlu'nun
tesis edilen bu
olumsuz işlemin iptali için dava açtığı,bu davanın
Danıştay Altıncı Da
ire kararıyla işlemin iptali şeklinde sonuçlandığı,
iptal kararının
adı geçene 28.4.1983 günü tebliğ edildiği, Danıştay
Altıncı Dairesinin
E: 1979/1649 sayılı dava dosyasının incelenmesinden
anlaşılmakta olup,
Abdulkadir Celaloğlu yasada öngörülen 60 günlük süreyi
geçirdikten son
ra 20.7.1983 tarihinde tazminat davasını açmış, diğer
iki davacı ise
olay tarihinde yürürlükte bulunan 521 sayılı Kanun
hükümleri uyarınca
doksan gün içinde iptal veya tam yargı davası açmayarak
dava açma süre
sini geçirmiş bulunmaktadır. Her ne kadar Abdulkadir
Celaloğlu'nun aç
tığı iptal davasının sonuçlanması üzerine onunla
birlikte tazminat is-
temiyle bu davayı açmışlarsa da kendileri yönünden dava
açma süresi
ruhsat isteminin reddi şeklindeki işlemin tebliği
tarihi olan 29.3.
1979 günü başlamış olup, paydaşları Abdulkadir
Celaloğlu'nun açtığı da
vanın işlemin iptali şeklinde sonuçlanması 1979 yılında
geçirilmiş bu-
lunan dava açma süresini ihya etmeyeceğinden İdare
Mahkemesinin dava-
nın süre aşımı yönünden reddi yolundaki kararı sonuç
itibariyle yerin-
de bulunmakla anılan mahkeme kararının bu gerekçelerle
onanmasına;
Öte yandan davacılar her ne kadar 20.7.1983 günü İdare
Mahkemesi kayıt
larına geçen dava dilekçelerinde talep ettikleri
tazminat miktarını 8
milyon lira olarak göstermişlerse de davalı Belediye
Başkanlığının ce-
vabına karşılık olarak süresinde verdikleri
dilekçelerinde aslında ta-
lep ettikleri miktarın 4 milyon lira olduğunu, dava
dilekçesinde dakti
lo hatası olarak 8 milyon lira olarak yazıldığını
belirttikleri gibi
süresinde verilen ikinci dilekçede talep edilen
tazminat miktarının in
dirilmesini engelleyen bir hüküm de bulunmadığından,
davacıların açtık
ları davanın 4 milyon lira tazminat ödenmesi istemini
içeren bir dava
olarak görüşülerek karara bağlanması ve dava süreaşımı
yönünden redde-
dildiğinden davalı lehine takdir edilen avukatlık
ücretinin de bu mik-
tar üzerinden hesaplanması gerekmekte olup avukatlık
ücretinin 8 mil-
yon lira üzerinden hesaplanmış olması nedeniyle kararın
bu bölümünün
bozulmasına;
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun
49.maddesinin 3.fıkrası
uyarınca karar verildi.
(DAN-DER, SAYI:60-61)
Karar Metni
Tebellüğden imtina edildiğine ilişkin tutanağın, yazılı
bildirimin yerine geçmeyeceği hk.[188]
Temyiz İsteminde Bulunan (Davacı) : ?
Vekilleri : Av. ?
Karşı Taraf : Sağlık Bakanlığı
İsteğin Özeti : Ankara 2. İdare Mahkemesinin 30.6.2003
günlü, E:2002/1404, K:2003/1039 sayılı kararının dilekçede yazılı nedenlerle
temyizen incelenerek bozulması isteminden ibarettir.
Cevabın Özeti : Temyiz isteminin reddi gerektiği
yolundadır.
Danıştay Tetkik Hakimi : Süleyman Aydın
Düşüncesi : Mahkeme kararının onanması gerektiği
düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı : Semra Şentürk
Düşüncesi : Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi hemşiresi
olan davacının Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi hemşireliğine naklen
atanmasına ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davada, davayı süreaşımı
yönünden reddeden İdare Mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulması
istemidir.
Anayasanın 125. maddesi ve 2577 sayılı İdari Yargılama
Usulü Kanununun 7. maddesinin (2-a) bendinde, idari işlemlere karşı açılacak
davalarda sürenin, yazılı bildirimin yapıldığı tarihi izleyen günden
başlayacağı hükme bağlanmak suretiyle dava açma süresinin başlamasında,
"yazılı bildirimin" esas alınması öngörülmüştür.
Yazılı bildirimle amaç, hak arama özgürlüğünün
kullanılması bakımından, ilgililere idari işlemlerin idare tarafından açık
ve anlaşılabilir biçimde duyurulmasıdır. İşlemin ilgilisi tarafından
tebellüğ etmekten kaçınması halinde öğrenme ile beklenen amacın
gerçekleştiği de kabul edilmektedir ki, bu husus kamu düzeninden sayılan
idari istikrarı sağlamanın gereğidir.
Bu durumda, dava açma süresini başlatacak ve yazılı
bildirimden beklenen amacı gerçekleştirecek olan öğrenme idari işlemin biçim
ve içerik bakımından tam olarak ilgilisine aktarılması koşuluyla
sağlanabilecektir.
Olayda, dava konusu işlemi, davacının 26.7.2002 gününde
öğrendiği kabul edilmekle birlikte, bu durumun dayanağı olarak gösterilen
tutanakta dava konusu işlemin, tüm unsurlarıyla davacıya aktarıldığı ve bu
suretle duyurulduğu yolunda bilgi bulunmadığı gibi davacının aynı gün
düzenlenen sağlık raporunu ibraz ettiği de gözönüne alındığında, söz konusu
tutanağa dayanılarak, dava açma süresinin başlatılmasında hukuka uyarlık
görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulüyle, idare
mahkemesi kararının bozulmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Beşinci Dairesi'nce dosyanın
tekemmül ettiği görülerek yürütmenin durdurulması istemi hakkında karar
verilmeksizin işin gereği düşünüldü:
Davacı, Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi
hemşireliğinden Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi hemşireliğine naklen
atanmasına ilişkin 12.7.2002 tarihli işlemin iptali ve bu işlem nedeniyle
uğradığı özlük ve parasal kayıpların yasal faiziyle birlikte ödenmesine
hükmedilmesi istemiyle dava açmıştır.
Ankara 2. İdare Mahkemesinin 30.6.2003 günlü,
E:2002/1404, K:2003/1039 sayılı kararıyla; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Kanunu'nun 7. maddesinde, dava açma süresinin, idari işlemin bildirim
tarihinden itibaren 60 gün olduğu; bu sürenin yazılı bildirimin yapıldığı
tarihi izleyen günden başlayacağı hükmü getirildiği; bakılan davada, idarece
dava konusu işlemin 26.7.2002 tarihinde davacıya tebliğ edilmek istenildiği;
ilgilinin sözü edilen tebligatı almaktan kaçınması üzerine bu durumun
26.7.2002 tarihli tutanakla kayıt altına alındığı; bu suretle yazılı
bildirimle beklenen amacın gerçekleştiği; sözü edilen tarihi izleyen
27.7.2002 gününden itibaren 60 gün içinde dava açılması gerekirken, bu süre
geçtikten sonra 25.9.2002 tarihinde açılan davanın süre aşımı nedeniyle
esasının incelenemeyeceği gerekçesiyle dava reddedilmiştir.
Davacı, davanın süresinde olduğunu ileri sürmekte ve
anılan kararın temyizen incelenerek bozulmasını istemektedir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 7/1.
maddesinde, Danıştay'da ve idare mahkemelerinde idari dava açma süresinin,
kural olarak, altmış gün olduğu belirtilmiş; Anayasanın 125. maddesinde ve
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 7. maddesinin 2/a. bendinde de,
idari işlemlere karşı açılacak davalarda sürenin, yazılı bildirimin
yapıldığı tarihi izleyen günden başlayacağı hükme bağlanmak suretiyle idari
davalarda dava süresinin başlamasında "yazılı bildirim" in esas alınması
öngörülmüştür.
Anılan kural, yönetilenlere menfaatlerini ihlal eder
nitelikteki işlemlerin idare tarafından açık ve anlaşılır bir biçimde
duyurularak bir yandan onlara bu işlemlere karşı idari yollara veya dava
yoluna başvurmaları konusunda inceleme ve düşünme imkanı sağlamak, öte
yandan gereksiz, müphem ve mükerrer başvurulara meydan vermemek amacını
taşımaktadır. Ancak bu kural idare mahkemesi hakiminin uygulamayı,
uygulamanın sonuçlarını, dosyada mevcut bilgi ve dava konusu işlemin ve
bununla ilgili diğer işlemlerin özelliğini değerlendirerek bunları yazılı
bildirime karine olarak almasına ve belli bir tarihi yazılı bildirimin
yapıldığı en son tarih olarak kabul etmesine engel değildir.
Bakılan davada, Mahkemece; dava konusu işlemin
26.7.2002 tarihinde davacıya tebliğ edilmek istenildiği; ilgilinin sözü
edilen tebligatı almaktan kaçınması üzerine bu durumun 26.7.2002 tarihli
tutanakla kayıt altına alındığı, bu suretle yazılı bildirimden beklenen
amacın gerçekleştiği gerekçesine yer verilerek, dava süresi, tutanak
tarihini izleyen günden itibaren başlatılmış ise de, sözü edilen tutanakta
dava konusu işlemin, yazılı bildirimden beklenen amacı gerçekleştirecek
şekilde tüm unsurlarıyla ilgilisine aktarıldığı ve bu suretle duyurulduğu
yolunda bilgi bulunmadığı; idarece, Dairemizin 23.3.2004 tarihli ara
kararına cevap olarak gönderilen belgelerden davacının sözü edilen evrakı
tebellüğden kaçınması üzerine ilgili evrakın Tebligat Kanunu'nun 21. ve
Tebligat Tüzüğü'nün 30. maddeleri uyarınca davacıya tebliğ edildiğine dair
bilgi ve belge de sunulmadığı anlaşıldığından, söz konusu tutanağa
dayanılarak dava açma süresinin başlatılmasında hukuka uyarlık
bulunmamaktadır.
Belirtilen durum karşısında, dava dilekçesinde
gösterilen bildirim tarihine (2.8.2002) göre süresinde açılan davada, İdare
Mahkemesince uyuşmazlığın esasının incelenmesi gerekirken, süre aşımı
yönünden davanın reddinde hukuki isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin
kabulüyle, Ankara 2. İdare Mahkemesince verilen 30.6.2003 günlü,
E:2002/1404, K:2003/1039 sayılı kararın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Kanununun 49. maddesinin 1/b. fıkrası uyarınca bozulmasına, aynı maddenin
3622 sayılı Kanunla değişik 3. fıkrası gereğince ve yukarıda belirtilen
hususlar da gözetilerek işin esası hakkında bir karar verilmek üzere
dosyanın adıgeçen Mahkemeye gönderilmesine, kullanılmayan 12.800.000.- lira
harç pulu ile 6.500.000.- lira posta ücretinin isteği halinde davacıya
iadesine, 11.6.2004 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
AZLIK OYU
Temyize konu edilen karar ve dayandığı gerekçe hukuk ve
usule uygun olup, bozulmasını gerektirecek bir sebep de bulunmadığından
anılan kararın onanması gerektiği görüşü ile aksi yönde verilen çoğunluk
kararına katılmıyorum.
(DAN-KAR-DER; SAYI:6)
Karar Metni
Dava açma süresi geçirildikten sonra, dava konusu
yönetmeliğin değiştirilmesi istemiyle davalı idareye yapılan başvurunun,
2577 sayılı kanunun 11. maddesine göre dava açma süresini durdurmayacağı
hk.[189]
Davacı : ...
Vekili : Av. ...
Davalı : Tarım ve Köyişleri Bakanlığı
İsteğin Özeti : Davacı Sendika tarafından 1 Aralık 1999
gün ve 23893 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Tarım ve Köyişleri Bakanlığı
Memurlarının Atama ve Yerdeğiştirme Suretiyle Atanmalarına İlişkin
Yönetmeliğin 11. ve 12. maddelerinin ve alt bentlerinin iptali
istenilmektedir.
TÜRK MİLLETi ADINA
Hüküm veren Danıştay Beşinci Dairesince 2577 sayılı
İdari Yargılama Usulü Kanununun 14. maddesi gereğince ilk inceleme ile
görevli Tetkik Hakimi Serpil Gençbay'ın açıklamaları dinlendikten sonra
gereği görüşüldü:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 7.
maddesinde, Danıştay'da ve İdare Mahkemelerinde idari dava açma süresinin,
kural olarak yazılı bildirimin yapıldığı tarihi izleyen günden itibaren
altmış gün olduğuna işaret edilmiş; 11. maddesinde de "İlgililer tarafından
idari dava açılmadan önce, idari işlemin kaldırılması, geri alınması,
değiştirilmesi veya yeni bir işlem yapılması üst makamdan, üst makam yoksa
işlemi yapmış olan makamdan idari dava açma süresi içinde istenebilir. Bu
başvurma, işlemeye başlamış olan idari dava açma süresini durdurur. Altmış
gün içinde bir cevap verilmezse istek reddedilmiş sayılır. İsteğin
reddedilmesi veya reddedilmiş sayılması halinde dava açma süresi yeniden
işlemeye başlar ve başvurma tarihine kadar geçmiş süre de hesaba katılır..."
hükmüne yer verilmiştir.
Öte yandan, aynı Kanunun 8. maddesinde sürelerin
tebliğ, yayın veya ilan tarihini izleyen günden itibaren işlemeye
başlayacağı, 7. maddesinin 4. fıkrasında, ilanı gereken düzenleyici
işlemlerde dava süresinin ilan tarihini izleyen günden itibaren başlayacağı,
ancak bu işlemlerin uygulanması üzerine ilgililerin, düzenleyici işlem veya
uygulanan işlem yahut her ikisi aleyhine birden dava açabilecekleri hükmü
yer almıştır.
Dava konusu edilen Yönetmelik 1 Aralık 1999 günlü,
23893 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmış olup, bu tarihi izleyen günden
itibaren altmış gün içerisinde dava açılmadığı gibi davacı Sendikanın, dava
açma süresinin geçirilmesinden sonra dava konusu Yönetmelik maddelerinin
değiştirilmesi istemiyle davalı idareye yaptığı 31.3.2003 günlü başvuru;
2577 sayılı Yasanın yukarıda belirtilen 11 inci maddesine göre dava açma
süresini durdurmayacağından, davanın süre aşımı yönünden reddine, 22.9.2003
tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
DAN-KAR-DER ; SAYI:3
Karar Metni
İdareye belli konuda işlem tesisi için yükümlülük
getiren yasa kuralına karşın, idarenin hareketsiz kaldığı durumlarda ya da
belli bir göreve veya kadroya atama gibi zaman içinde koşulların değişmesi
nedeniyle idarenin yeni bir değerlendirme yapmasını gerektiren konularda,
2577 sayılı Kanunun 10. maddesi uyarınca idareye başvurulup, dava
açılabileceği hk.[190]
Temyiz İsteminde Bulunan (Davacı) : ...
Vekili : Av. ...
Karşı Taraf : ... Genel Müdürlüğü
Vekili : Av. ..., Av. ...
İsteğin Özeti : ... İdare Mahkemesinin ... günlü, ...
sayılı kararının dilekçede yazılı nedenlerle temyizen incelenerek bozulması
isteminden ibarettir.
Cevabın Özeti : Temyizi istenen kararın usul ve kanuna
uygun olduğu, ileri sürülen nedenlerin 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Kanununun 49. maddesine uymadığı, bu nedenle istemin reddi gerektiği
yolundadır.
Danıştay Tetkik Hakimi : Ali Alpat
Düşüncesi : 2577 sayılı Yasanın 10. maddesi dikkate
alındığında davada süre aşımı bulunmadığından aksi yöndeki Mahkeme kararının
bozulması gerektiği düşünülmüştür.
Danıştay Savcısı : Saadet Ünal
Düşüncesi : Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar,
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinin 1. fıkrasında
belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymayıp İdare Mahkemesince verilen
kararın dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında anılan kararın
bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemektedir.
Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin reddiyle İdare
Mahkemesi kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Beşinci Dairesince işin gereği
düşünüldü:
Davacı, başarılı olduğu kurum içi memurluk sınavı
gereğince memur pozisyonuna atanmak için yaptığı başvurunun reddine ilişkin
... günlü işlemin iptali istemiyle dava açmıştır.
... İdare Mahkemesinin ... günlü, ... sayılı kararıyla;
... tarihinde yapılan sınavı kazanan davacının, göreve başlatılmaması
üzerine makul bir süre bekletildikten sonra 2577 sayılı Yasanın 7. ve 11.
maddeleri uyarınca doğrudan ya da idareye başvurduktan sonra yasal süresi
içinde dava açması gerekirken aradan uzunca bir süre geçtikten sonra ...
tarihinde idareye başvuruda bulunarak bu davayı açtığından davada süre aşımı
bulunduğu gerekçesiyle dava, süre aşımı yönünden reddedilmiştir.
Davacı; davanın süresinde olduğunu öne sürmekte ve
İdare Mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulmasını istemektedir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 7/1.
maddesinde, dava açma süresinin özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen
hallerde Danıştay'da ve İdare Mahkemelerinde altmış gün olduğu hükmü yer
almakta; aynı Yasanın 10. maddesinde ise, "1- İlgililer, haklarında idari
davaya konu olabilecek bir işlem veya eylemin yapılması için idari makamlara
başvurabilirler.
2- Altmış gün içinde bir cevap verilmezse istek
reddedilmiş sayılır. İlgililer altmış günün bittiği tarihten itibaren dava
açma süresi içinde konusuna göre Danıştay'a, idare ve vergi mahkemelerine
dava açabilirler. Altmış günlük süre içinde idarece verilen cevap kesin
değilse ilgili bu cevabı istemin reddi sayarak dava açabileceği gibi, kesin
cevabı da bekleyebilir. Bu takdirde dava açma süresi işlemez. Ancak, bekleme
süresi başvuru tarihinden itibaren altı ayı geçemez. Dava açılmaması veya
davanın süreden reddi hallerinde, altmış günlük sürenin bitmesinden sonra
yetkili idari makamlarca cevap verilirse cevabın tebliğinden itibaren altmış
gün içinde dava açabilirler." hükmüne yer verilmektedir.
Dava dosyasının incelenmesinden, teknisyen yardımcısı
olarak görev yapan davacının ... tarihinde yapılan kurum içi memurluk
sınavını kazandığı, ancak ... günlü Başbakanlık Genelgesi ve Ulaştırma
Bakanlığının ... günlü yazısı gerekçe gösterilerek atamasının yapılmadığı,
davacının, memurluğa atanmak için yaptığı ... günlü başvurusunun, ...günlü
dava konusu işlemle reddi üzerine ... tarihinde bakılan davanın açıldığı
anlaşılmıştır.
İdareye belli konuda işlem tesisi için yükümlülük
getiren yasa kuralına karşın, idarenin bu yükümlülüğünü yerine getirmeyerek
hareketsiz kaldığı durumlarda ya da belli bir göreve veya kadroya atanma
gibi zaman içerisinde maddi ve/veya hukuksal koşulların değişmesi nedeniyle
idarenin yeni bir değerlendirme yapmasını gerektiren konularda, ilgililerin
ileriye dönük şekilde hukuki sonuçlarından yararlanmak üzere 2577 sayılı
İdari Yargılama Usulü Kanununun 10. maddesi uyarınca haklarında yasanın
öngördüğü işlemin yapılması için her zaman idareye başvurmaları ve
isteklerinin reddedilmesi halinde de 10. maddede öngörülen usule uygun
olarak idari yargıda dava açmaları mümkün bulunduğundan ve ... tarihli
başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle yasal süresi içinde
bakılan davanın açıldığı anlaşıldığından, davanın süreaşımı yönünden reddi
yolundaki İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin
kabulüyle, ... İdare Mahkemesince verilen ... günlü, ... sayılı kararın 2577
sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinin 1/b. fıkrası uyarınca
bozulmasına,15.9.2003 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
DAN-KAR-DER ; SAYI:3