Karar Metni
Vergi, resim ve harçlarla benzeri mali yükümlere
ilişkin uyuşmazlıklar hakkında idare mahkemesine gönderme kararı
verilemeyeceği hk.[151]
Gürbulak Gümrük Müdürlüğünde tescilli kağıtları ile
Sınır Ticareti Yö-
netmeliği çerçevesinde ithali yapılan eşyanın, "fon
ödenmek suretiyle
ithal edilecek mallar" listesine dahil olduğundan
bahisle toplu konut
fonu matraha dahil edilmek suretiyle tahakkuk ettirilen
katma değer
vergisine karşı açılan davada; toplu konut fonuna
ilişkin uyuşmazlığın
Erzurum İdare Mahkemesinde görülmekte olduğu, katma
değer vergisi hak-
kında da toplu konut fonuna ilişkin dosyanın sonucuna
göre işlem ya-
pılması icap ettiği gerekçesiyle, dosya kaydının
kapatılarak, dosyanın
Erzurum İdare Mahkemesine gönderilmesine karar veren
Erzurum Vergi
Mahkemesinin 17.5.1990 gün ve 1990/265 sayılı kararını
onayan Danıştay
Yedinci Dairesinin 30.6.1993 gün ve E:1993/3098,
K:1993/3215 sayılı
kararının; katma değer vergisine ilişkin uyuşmazlığın
vergi mahkeme-
since incelenerek, idare mahkemesinde görülmekte olan
toplu konut fo-
nuna ilişkin dava dosyasının sonucuna göre karar
verilmesi gerektiği
ileri sürülerek düzeltilmesi istenilmektedir.
Karar düzeltme dilekçesinde ileri sürülen düzeltme
nedenleri yerinde
görülerek, Dairemizce verilen 30.6.1993 gün ve
E:1993/3098,
K:1993/3215 sayılı karar ortadan kaldırıldıktan sonra
işin esası yeni-
den incelendi:
2576 sayılı Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri
ve Vergi Mahke-
melerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanunun, idare
mahkemelerinin
görevlerini düzenleyen 5.maddesinde, vergi
mahkemelerinin görevlerine
giren davalarla ilk derecede Danıştay'da çözümlenecek
olanlar dışında
kalan ve fıkranın a, b, c, d bentlerinde gösterilen ve
2577 sayılı
İdari Yargılama Usulü Kanunu ile idare mahkemelerinin
görevli kılındı-
ğı davaların idare mahkemesince çözümleneceği; aynı
kanunun vergi mah-
kemelerinin görevlerini düzenleyen 6.maddesinde ise a,
b, c bentleri
halinde sayılan, genel bütçeye, il özel idarelerine,
belediye ve köy-
lere ait vergi, resim ve harçlar ile benzeri mali
yükümler ve bunların
zam ve cezaları ile tarifelere ilişkin davaların ve
diğer kanunlarda
verilen işlerin vergi mahkemelerince çözümleneceği
hüküm altına alın-
mıştır.
Olayda, ithal konusu eşyanın beyan edilen değeri
üzerinden hesaplana-
rak ödenmesi istenilen konut fonu ile konut fonu matrah
kabul edilerek
tahakkuk ettirilen katma değer vergisinin kaldırılması
istemiyle açı-
lan ilk davada Erzurum Vergi Mahkemesince, 16.10.1989
gününde
K:1989/263 sayılı kararla fona ve vergiye ait
uyuşmazlıkların görüm ve
çözümünün ayrı mahkemelerin görevine girdiği
gerekçesiyle dilekçe ret
kararı verildiği, bilahere yeniden düzenlenen dilekçe
ile katma değer
vergisine karşı vergi mahkemesi nezdinde açılan davada,
mahkemece,
katma değer vergisine ilişkin uyuşmazlığın çözümünün
idare mahkemesin-
de görülmekte olan konut fonuna ilişkin davanın
sonucuna bağlı olduğu
gerekçesiyle, dosyanın Erzurum İdare Mahkemesine
gönderilmesine karar
verildiği dosyanın incelenmesinden anlaşılmaktadır.
Yukarıda açıklanan madde hükümleri uyarınca, vergi,
resim ve harçlar
ile benzeri mali yükümler ve bunların zam ve cezaları
ile tarifelere
ilişkin uyuşmazlıkların idare mahkemelerince
çözümlenmesi mümkün bu-
lunmamaktadır.
Bu nedenle, mahkemece, konut fonu için idare mahkemesi
tarafından ve-
rilecek karara göre katma değer vergisi hakkındaki
uyuşmazlığın çözüm-
lenmesi gerekirken, bu yola gidilmeyerek, kendi görev
alanına giren
katma değer vergisine ilişkin uyuşmazlığa ait dosyanın
idare mahkeme-
sine gönderilmesi yolunda verilen kararda, usul
hükümlerine uyarlık
bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin kabulüne, mahkeme
kararının bo-
zulmasına karar verildi.
(MT/ES)
Karar Metni
Davada süre olmadığı, esastan incelenmesi gerektiği
hk.[152]
1988 yılı Temmuz-Eylül ve Ekim dönemine ilişkin katma
değer vergisi
beyannamesinin süresinden sonra pişmanlık talebiyle
matrahsız olarak
verilmesi nedeniyle yükümlü adına resen takdir yoluyla
salınan kaçak-
çılık cezalı katma değer vergisi ile dahili tevkifatın
kaldırılması
için açılan davayı; 2577 sayılı Kanunun 7. maddesinde
dava açma süre-
sinin, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen
hallerde vergi mahke-
melerinde otuz gün olarak belirlendiği, dava
dilekçesinde dava konusu
ihbarnamenin davacıya tebliğ tarihinin 24.10.1990
olarak gösterildiği,
bu durumda davanın süresinden sonra 27.11.1990
tarihinde açıldığı ge-
rekçesiyle süreden reddeden İstanbul 1. Vergi
Mahkemesinin 20.2.1991
gün ve 1991/309 sayılı kararının; ihbarnamelerin
31.10.1990 tarihinde
tebliğ edildiği, bu tarihe göre 30 gün içerisinde
açılan davanın süre-
sinde olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 7.
maddesinde, dava
açma süresinin özel kanunlarında ayrı süre
gösterilmeyen hallerde Da-
nıştay'da ve idare mahkemelerinde altmış ve vergi
mahkemelerinde otuz
gün olduğu hükme bağlanmıştır.
Yükümlüce, cezalı tarhiyatın kaldırılması istemiyle
açılan da-
vada, 27.11.1990 günü kayda giren dilekçede
ihbarnamenin tebellüğ ta-
rihi 24.10.1990 olarak gösterildiği ve mahkemece,
yükümlünün gösterdi-
ği tebellüğ tarihi esas alınarak davanın süreden
reddine karar veril-
diği, ancak, 27.1.1994 gün ve 91/1818 sayılı ara
kararımıza cevaben,
idarece gönderilen tebliğ alındısından, ihbarnamenin
yükümlüye
31.10.1990 tarihinde tebliğ edildiği, idarenin temyiz
dilekçesine kar-
şılık verdiği savunmadan da tebliğin anılan tarihte
yapıldığı anlaşıl-
makta olup, davada süre aşımı bulunmamaktadır.
Bu durumda, mahkemece davanın esas yönünden incelenmesi
ve so-
nucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, süre
aşımından reddinde i-
sabet bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulüne,
mahkeme kara-
rının bozulmasına karar verildi. (MT/ES)
Karar Metni
Teminatın nakte çevrilmesi işlemine karşı dava
açılabileceği, bu iş-
lemin aynı zamanda mükellefin başvurusuna olumsuz cevap
niteliği ta-
şıdığı hk.[153]
Yükümlü şirket adına tescil edilen kara manifestosu
muhteviyatı tran-
sit eşyanın yurt dışı edilmediğinden bahisle gümrük
vergi ve resimle-
rinin ödenmesine ve yükümlü şirkete ait teminat
mektubunun nakte çev-
rilmesine ilişkin işlemlerin iptali istemiyle açılan
davayı; yükümlü
şirketin, Gümrük Saymanlık Müdürlüğünün, ... ...
şubesine teminatın
nakte çevrilmesi hususunda yazmış olduğu yazıyı dava
konusu etmesi eh-
liyet yönünden uygun görülmediğinden, aynı dava
dilekçesinde dava ko-
nusu edilen ilk işlemin iptali isteminin incelenmesine
geçildiği, dava
konusu işlem 10.1.1991 gününde tebliğ edildiğine göre
dava açma süre-
sinin 11.2.1991 gününde sona erdiği, bu durumda
11.4.1991 gününde açı-
lan davanın, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Kanununun 7/1.maddesin-
de öngörülen 30 günlük süre geçirildikten sonra
açıldığının anlaşıldı-
ğı gerekçesiyle 2577 sayılı Kanunun 14/3-e ve 15/1-b
maddeleri ile
14/6.maddesi hükmü uyarınca süre aşımı yönünden
reddeden İçel 2.Vergi
Mahkemesinin 24.9.1991 gün ve 1991/495 sayılı
kararının; teminatın
nakte çevrilmesi hususunun bildirilmesine ilişkin
25.3.1991 tarihli
yazı öğrenildikten sonra süresinde dava açıldığı, asıl
iptali isteni-
len işlemin 25.3.1991 tarihli bu yazı olduğu ileri
sürülerek bozulması
istenilmektedir.
Olayda, yükümlü şirket adına tescil edilen kara
manifestosu muhteviya-
tı eşyanın yurt dışı edildiğinin ... Gümrük
Müdürlüğünce teyit edilme-
diğinden bahisle, eşyaya isabet eden gümrük vergi ve
resimlerinin 7
gün içerisinde gümrük saymanlık veznesine yatırılması,
aksi takdirde
kanuni faizi ile birlikte yükümlü şirketin teminatından
irada intikal
ettirileceğinin 10.1.1991 tarihinde yükümlü şirkete
bildirilmesi üze-
rine, şirket tarafından ilgili eşyanın ... Gümrüğüne
değil, ... Gümrük
Müdürlüğü'ne sevk edilerek İran'daki alıcısına teslim
edildiği yolunda
... Transit Gümrük Müdürlüğü'ne 16.1.1991 tarihinde
yapılan itiraza
davalı idarece cevap verilmediği, bilahare, yükümlü
şirketin ... ...
Şube Müdürlüğündeki teminat mektubunun 1 hafta içinde
nakte çevrilerek
irada intikal ettirilmesi, aksi takdirde 6183 sayılı
Kanunun uygulana-
cağı hususunun ilgili banka şubesine 25.3.1991 tarihli
yazı ile bildi-
rilmesi üzerine yükümlü şirket tarafından 11.4.1991
gününde açılan da-
vada 3.1.1991 ve 25.3.1991 günlü işlemlerin iptali
isteminde bulunul-
duğu anlaşılmaktadır.
10.1.1991 tarihinde tebliğ edilen 3.1.1991 gün ve 9594
sayılı işlemin
iptali istemiyle 11.4.1991 tarihinde açılan davada süre
aşımı bulunma-
sı nedeniyle mahkeme kararının, davanın bu yönden reddi
yolundaki hü-
küm fıkrası yerindedir.
Ancak, Mersin Transit Gümrük Müdürlüğünce, Ankara
Valiliği Defterdar-
lığı Gümrük Saymanlık Müdürlüğü kanalıyla ilgili banka
şubesine, temi-
nat mektubunun nakte çevrilmesi hususunda gönderilen
25.3.1991 günlü
yazının, kamu gücüne dayalı olarak tesis edilen ve
belli bir süre ve-
rilerek bu süre sonunda uygulanacak müeyyidesi de
belirtilen bir işlem
niteliğinde olması itibarıyla yükümlü şirketin
menfaatini etkilediği-
nin kabulü gerekir.
Bu durum karşısındamahkemece 25.3.1991 günlü işleme
yönelik davacı
iddiaları incelenmek suretiyle işin esası hakkında bir
karar verilmesi
gerekirken yazılı gerekçe ile hüküm tesisinde isabet
görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin kabulüne, mahkeme
kararının bo-
zulmasına karar verildi.
(DAN-DER; SAYI:90) (MT/NÇ)
Karar Metni
Yükümlünün işyeri adresinde yapılan tebligatın, kime
yapıldığı, imzanın kime ait olduğu belirtilmemiş ise; dava ve temyiz
dilekçelerinde
tebligatın kendisine veya müstahdemine yapılmadığı
yolundaki yükümlü
iddiasının araştırılması gerektiği hk.[154]
Nisan, Mayıs, Haziran 1985 dönemi katma değer vergisi
beyannamesini ka
nuni süresinde sonra pişmanlık talebiyle veren ancak
pişmanlık hükümle
rini yerine getirmeyen yükümlü adına kaçakçılık
cezasına karşı açılan
davayı; dava dilekçesinde ihbarnamenin tesadüfen
işyerinde yapılan ge-
nel bir temizlik sırasında bulunduğu, tebligatın
usulsüz olduğu ileri
sürülmekteyse de; 213 sayılı yasanın 94.maddesine 2365
sayılı Kanunun
18.maddesiyle ekli üçüncü fıkra hükmü ve incelenen dava
dosyasında mev
cut belgeler karşısında, tebligat bilfiil davacıya
yapılmasa da işye-
rinde bulunan ve 94.madde hükmünde sayılan kimselerden
birine yapıldı-
ğından, tebligatın yasal olduğunun kabulü gerektiği,
diğer taraftan
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun
7.maddesinin 1.bendindeki
otuz gün alarak belirlenmiş olan Vergi Mahkemelerinde
dava açma süresi
nin, ihbarnamenin 7.10.1986' da tebliğ edilmiş olması
ve davanın da
29.12.1986 tarihinde açılmış olması karşısında
geçirilmiş olduğunun an
laşıldığı gerekçesiyle süre aşımı nedeniyle reddeden
Vergi Mahkemesi
kararının; ceza ihbarnamesinin kendisine tebligatın
kendisine, işçisi-
ne ya da aile fertlerinden birine yapılmadığı,
işyerinde bulunan her-
hangi bir kimseye tebligatın yapılabileceğine ilişkin
bir hüküm bulun-
madığı, tebligatın geçersiz sayılması gerektiği ileri
sürülerek bozul-
ması istenilmektedir.
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 94.maddesinin
1.fıkrasında, tebliğin,
mükelleflere, bunların kanuni temsilcilerine, umumi
vekillerine veya
vergi cezası kesilenlere yapılacağı, aynı maddeye 2365
sayılı Kanunun
18.maddesiyle eklenen fıkrada da, tebliğin kendisine
tebligat yapıla-
cak kimsenin bulunmaması halinde ikametgah adresinde
bulunanlardan ve-
ya işyerlerinde memur ya da müstahdemlerinden birine
yapılacağı, muha-
tap yerine bu şekilde kendisine tebliğ yapılacak
kimsenin görünüşüne
nazaran 18 yaşından aşağı olmaması ve bariz bir sürette
ehliyetsiz ol-
maması gerektiği hükme bağlanmıştır.
İncelenen dosya kapsamından ihbarnamenin yükümlünün
işyeri adresinde
tebliğ edildiği, ancak tebliğ alındısında tebligatın
kime yapıldığı-
nın, imzanın kime ait olduğunun belirtilmediği,
yükümlünün de dava ve
temyiz dilekçelerinde tebligatın kendisine veya
müstahdemine yapılmadı
nı ileri sürdüğü anlaşılmakta olup, mahkemece
tebligatın kime yapıldı-
ğı, imzanın kime ait olduğu hususlarında herhangi bir
araştırma yapıl-
madan yazılı gerekçeyle verilen kararda isabet
görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin kabulüne Denizli
Vergi Mahkemesi
nin 3.6.1987 gün ve 1987/327 sayılı kararının
bozulmasına karar veril-
di.
AZLIK OYU:
Tebligatın mermercilik faaliyetiyle iştigal eden
yükümlünün işyeri ad-
resine çıkarıldığı ve işyerinde çalıştığı anlaşılan
birine tebligat ya
pıldığı anlaşılmaktadır. Mermer atelyesinde yükümlüye
tebligat yapıla-
maması halinde 213 sayılı kanunun 94.maddesi uyarınca
atölyede çalışan
lardan birine tebliğ yeterlidir. Zira mermer
atölyelerinde genelde iş-
çiden başka kimse bulunmaz. 94.maddede yazılı müstahdem
ise, işçileri-
de kapsayan genel bir kavramdır. Müstahdem "işyerinde
istihdam edilen,
demektir. Kamu kurumlarında çalışan ve personel
hukukuknad yer alan
"müstahdem" ile 94.maddede yer alan müstahdem
birbirinden farklı kav-
ramlardır. Aksine bir yorum mermer atölyesi ve benzeri
işyerlerinde
tebliğ imkansızlığı gibi bir durum yaratacağından
94.maddedeki müstah-
dem kelimesinin işçileride kapsadığının hatta mermer
atölyeleri yönün-
den yalnız işçileri kapsamına aldığının kabulü zorunlu
bulunmaktadır.
Bu nedenle Daire kararında öngörülen araştırmanın
yapılmasına gerek bu
lunmadığı, Vergi mahkemesi kararının yerinde olduğu
görüşüyle karara
karşıyım. ŞT/NÇ
Karar Metni
Usulüne uygun olarak yapılan tebligat üzerine süresinde
yenileme di-
lekçesi vermeyen yükümlünün davasının mahkemece
süreaşımı yönünden
reddedilmesinde isabetsizlik bulunmadığı hk.[155]
Dilekçenin reddi üzerine yeniden açılan davayı; dilekçe
ret kararının
davacıya 27.1.1989 tarihinde tebliğ edilmesine karşın
otuz günlük süre
geçirildikten sonra davanın 3.3.1989 tarhiinde açıldığı
gerekçesiyle
süre aşımı yönünden reddeden Balıkesir Vergi
Mahkemesinin 9.3.1989
gün ve 1989/159 sayılı kararının; ikametgahı belli
olduğu halde kapalı
olan işyerine tebligat yapılmasının usulsüz olduğu,
keyfiyetin en ya-
kın komşusuna bildirilmediği, muhtarın 27.1.1989
tarihinde teslim al-
dığı evrakı, 6.2.1989 tarihinde teslim ettiği ve olayı
bu tarihte öğ-
renerek 3.3.1989 tarihinde, süresinde dava açtığını
ileri sürerek bo-
zulmasını istemektedir.
Tebligat Kanununun 21.maddesinde, kendisine tebliğ
yapılacak kimse ve-
ya tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri
gösterilen adreste bu-
lunmaz veya tebellüğden imtina ederlerse, tebliğ
memurunun tebliğ olu-
nacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti
azalarından birine
veyahut zabıta amir veya memuruna imza mukabilinde
teslim edeceği ve
tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi
gösterilen adresteki
binanın kapısına yapıştırmakla beraber, tebliğ olunacak
şahsa keyfiye-
tin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın
komşulardan birine
bildireceği ve ihbarnamenin kapıya yapıştırıldığı
tarihin tebliğ tari-
hi sayılacağının belirtildiği, Tebligat Tüzüğünün
28.maddesinin son
fıkrasındada, muhatap veya onun yerine tebligat
yapılacak kimseler, a
adreste bulundukları halde tebliğin yapılacağı sırada
orada mevcut de-
ğillerse 30.maddeye göre muamele yapılacağı, 30.maddede
ise, 28.madde-
nin son fıkrasında zikredilen ahvalde tebliğ memurunun
tebliğ olunacak
evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti veya meclis
azasından biri-
ne veyahut zabıta amir veya memuruna imza mukabilinde
teslim edeceği,
tebliğ memurunun Tüzüğe ekli 2 numaralı örneğe uygun
olarak düzenlenen
ihbarnameyi, gösterilen adresteki kapıya yapıştıracağı,
durumu muhata-
ba duyurmasını, mümkünse en yakın komşulardan birine,
varsa yönetici
veya kapıcıya da bildireceği, ihbarnamenin kapıya
yapıştırıldığı tari-
hin tebliğ tarihi sayılacağı açıklanmıştır.
İncelenen dosyadan, davacının gösterilen adreste
bulunmaması nedeniyle
Tebligat Kanununun 21.maddesi uyarınca, ihbarname
kapıya 27.1.1989 gü-
nü yapıştırılmak ve tebliğ olunacak evrak o yerin
muhtarına teslim
edilmek suretiyle tebligat yapıldığı ve bu hususun
tebliğ mazbatasında
"muhatabın adresinde kimse bulunmadığından Tebligat
Kanununun 21.mad-
desi gereğince ihbarname kapıya yapıştırıldı ve durum
en yakın komşuya
bildirildi" şeklinde belirtildiği anlaşılmakta
olduğundan, aksi yönde-
ki yükümlü iddialarına itibar etmek mümkün değildir.
Dolayısıyla üsü-
lüne uygun olarak yapılan tebligat üzerine süresinde
yenileme dilekçe-
si vermeyen yükümlü davasının mahkemece süreden reddine
karar verilme-
sinde isabetsizlik bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin reddine, mahkeme
kararının so-
nuç itibariyle onanmasına karar verildi.
(MT/NÇ)
Karar Metni
Tarhiyat öncesi uzlaşmanın sağlanamamış veya uzlaşmaya
varılamamış olması halinde, verginin tarhından ve cezanın kesilmesinden
sonra uzlaşmanın istenemeyeceği hk.[156]
Ağustos 1985 dönemi için yükümlü adına re'sen salınan
kaçakçılık ceza-
lı katma değer vergisinin kaldırılması istemiyle açılan
davayı; 2577
sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 7.maddesi
uyarınca, vergi mah-
kemelerinde dava açma süresinin (30) gün olduğu, bu
süre içinde uzlaş-
maya gidilmesi halinde dava açma süresinin, uzlaşmaya
varılamadığına
ilişkin tutanağın tebliğinden itibaren (15) gün
uzayacağının, 213 sa-
yılı Vergi Usul Kanununun uzlaşma ile ilgili Ek
7.maddesinde belirtil-
diği, olayda; herne kadar Uzlaşma Komisyonu Kararının
tebliğinden iti-
baren (15) gün içinde dava açılmış isede; daha önce
"Tarhiyat Öncesi
Uzlaşma" talebinde bulunulduğunun dosyanın
incelenmesinden anlaşıldı-
ğı, 3239 sayılı Kanunun 33.maddesi ile 213 sayılı Vergi
Usul Kanununa
ilave edilen Ek 11.maddede; "Tarhiyat öncesi uzlaşmanın
temin edileme-
miş veya uzlaşma müzakeresinde uzlaşmaya varılamamış
olması halinde
mükellefler veya ceza muhatabı olanlar verginin
tarhından ve cezanın
kesilmesinden sonra uzlaşma talep edemezler."
denildiği, bu nedenle;
30.3.1988 tarihinde tebliğ edilen ihbarnameler üzerine
4.4.1988 tari-
hinde vaki olan uzlaşma talebinin geçersiz olduğu, bu
durumda en geç
30.4.1988 tarihine kadar dava açılması gerekirken, bu
süre geçirildik-
ten sonra 13.5.1988 tarihinde açılan davanın süre
aşımına uğradığı,
herne kadar yükümlü vekili tarafından, davalı idarece
ihbarnamelerin
üzerine Defterdarlık Uzlaşma Komisyonuna
gidilebileceğinin yazıldığı
bunun kendilerini yanılttığı ileri sürülmekte isede
anılan Kanun mad-
desi ile getirilen hüküm karşısında ileri sürülen bu
iddiaya itibar
edilemeyeceği, esasen kanun hükmünün bilinmemesinin
mazeret olarak sa-
yılamayacağı gerekçesiyle 2577 sayılı Kanunun
15.maddesinin 1.fıkrası-
nın (b) bendi uyarınca süre aşımı nedeniyle reddeden
İzmir 3.Vergi
Mahkemesinin 14.12.1988 gün ve 1988/601 sayılı
kararının bozulması is-
tenilmektedir.
Dayandığı hukuki ve kanuni nedenlerle gerekçesi
yukarıda açıklanmış
bulunan mahkeme kararı, aynı gerekçe ve nedenlerle
Dairemizce de uygun
görülmüş olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen
iddialar sözü geçen
kararın bozulmasını sağlayacak durumda bulunmadığından
temyiz istemi-
nin reddine, kararın onanmasına karar verildi.
(MT/NÇ)
Karar Metni
Posta evrakına yanlış tarih uygulamasının posta
idaresinin bir hatasından kaynaklandığı, bu idarece de kabul edildiğine
göre, beyannamenin süresinde postaya verildiğinin kabulu gerektiğinden, aksi
yolla kaçakçılık ve tekerrür cezası kesilmesindeki haksızlığın kabulü ile
durumun vergi hatası kapsamında değerlendirilmesi ve 2577 sayılı kanunun 11.
maddesinin olaya uygulanması gerektiği hk.[157]
1988 takvim yılı Mart dönemine ilişkin katma değer
vergisi beyannamesi
nin süresinden sonra verildiği nedeniyle yükümlü adına
kesilen teker-
rür ve kaçakçılık cezalarının kaldırılması istemiyle
açılan davayı;
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun
7.maddesinin 1.fıkrasında;
özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde
vergi mahkemelerin-
de dava açma süresinin otuz gün olduğunun belirtildiği,
aynı Kanunun
11.maddesinde ise; ilgililer tarafından idari dava
açılmadan önce, ida
ri işlemin kaldırılması, geri alınması, değiştirilmesi
veya yeni bir
işlem yapılmasının üst makamdan, üst makam yoksa işlemi
yapmış olan
makamdan idari dava açma süresi içinde istenebileceği,
bu başvurunun
işlemeye başlamış olan idari dava açma süresini
durduracağı, isteğin
reddedilmesi halinde dava açma süresinin yeniden
işlemeye başlayacağı
ve başvurma tarihine kadar geçmiş süreninde hesaba
katılacağı ancak;
bu maddenin Vergi Usul Kanununda yer alan vergi
hatalarının düzeltilme
si istemleri dışında vergi uyuşmazlıklarına
uygulanamayacağının hükme
bağlandığı, 213 Sayılı Vergi Usul Kanununun
116.maddesinde de; vergi
hatasının tanımının yapıldığı, 117.maddede hesap
hatalarının, 118.mad-
dede de vergilendirme hatalarının neler olduğunun tek
tek sayılarak be
lirtildiği, aynı Kanunun 2686 sayılı Kanunla değişik
122.maddesinde;
mükelleflerin, vergi muamelelerindeki hataların
düzeltilmesini vergi
dairesinden yazı ile isteyebileceklerinin hüküm altına
alındığı, olay-
da; ihtilaflı dönem katma değer vergisi beyannamesinin
25.4.1988 tari-
hinde (süresinde) PTT acentesinden taahhütlü olarak
postaya verildiği
ileri sürülerek 14.7.1988 tarihinde vergi dairesine
düzeltme başvuru-
sunda bulunulduğunun dosyanın incelenmesinden
anlaşıldığı, ancak bu hu
sus 213 sayılı Kanunun yukarıda anılan maddelerinde
belirtilen vergi
hataları kapsamına girmeyeceğinden 2577 sayılı Kanunun
anılan 11.madde
sinin uygulanmasına kanunen imkan bulunmadığı,
hernekadar ihbarnamele-
rin tebliği tarihi belli değilsede, düzeltme
başvurusunun yapıldığı
14.7.1988 tarihinin tebliğ tarihi olarak kabulü halinde
dahi
21.12.1988 tarihinde açılan davanın süre aşımı
nedeniyle reddi gerekti
ği gerekçesiyle süre aşımı yönünden reddeden Manisa
Vergi Mahkemesinin
26.12.1988 gün ve 1988/1351 sayılı kararının bozulması
istenilmekte-
dir.
213 sayılı Vergi Usul Kanununun düzeltme ile ilgili
değişiklikten önce
ki şeklinde, itiraz süresi içinde düzeltme talebinde
bulunanların bu
talepleri reddolunduğu, takdirde, düzeltme dilekçesi
itiraz dilekçesi
yerine geçerek doğrudan doğruya itiraz komisyonuna
intikal ettirilmek-
te ve uyuşmazlık, vergi ihtilafları ile ilgili hükümler
çerçevesinde
bu komisyonlarca incelenerek sonuçlandırılmaktaydı.
20.7.1982 tarihin-
de yürürlüğe giren 2686 sayılı yasanın 24.maddesi ile
bu hüküm kaldı-
rılmış ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının
11.maddesi hükmü
ne paralel hükümler getirilmiştir. Buna göre, vergi
mahkemesine dava
açma süresi içinde yapılan düzeltme isteminin reddi ve
keyfiyetin ver-
gi usul kanununun 123.maddesi hükmüne göre, düzeltme
isteyene tebliği
halinde, mükellefin 2577 sayılı yasanın 11.maddesi
hükmünde yer alan
dava açma süresi içinde vergi mahkemesine dava açması
gerekmektedir.
Ancak bunun dışında, genel zaman aşımı süresi içinde
213 sayılı yasa-
nın 124.maddesindeki "vergi mahkemesinde dava açma
süresi geçirildik-
ten sonra yaptıkları düzeltme talepleri reddolununlar
şikayet yolu ile
Maliye Bakanlığına müracaat edebilirler." hükmüne göre,
mükelleflerin
ayrıca başvuruda bulunarak, sonuçta Maliye Bakanlığına
şikayet yoluna
gidebileceği de tabiidir.
Olayda, Mart 1988 dönemine ait katma değer vergisi
beyannamesinin ya-
sal süreden sonra verildiğinden bahisle uyuşmazlık
konusu cezalar ke-
silmiş olup yükümlü vekili tarafından ibraz olunan
posta alındısından,
Vergi Dairesi Müdürlüğüne gönderilen beyannamenin
25.4.1988 gününde
P.T.T Acentesine verildiği anlaşılmaktadır.
Posta ve Telgraf Müdürlüğüne ait yazıda da, söz konusu
evrakın
25.4.1988 tarihinde kabul edildiği, acente görevlisinde
pul kalmaması
nedeniyle pul noksanının 28.4.1988 tarihinde
tamamlanarak aynı güne
ait tarih damgasının yanlışlıkla tatbik edilmesi
üzerine sözü edilen
hataya sebebiyet verildiğinin, yapılan araştırma sonucu
anlaşıldığı be
lirtilmiş bulunmaktadır.
Posta evrakına yanlış tarih tatbiki posta idaresinin
bir hatasından
kaynaklandığı, bu idarece de kabul edildiğine göre,
burada yükümlüyü
kusurlandıracak bir husus bulunmadığından yükümlünün
beyannamesini ka-
nuni süresi içinde postaya verdiğinin kabulü
gerekmekte, bunun sonucu
olarak ta, vergi dairesince yükümlünün beyannamesinin
kanuni süre için
de verilmediğinden bahisle adına kaçakçılık ve tekerrür
cezası kesilme
sindeki haksızlığın kabulü ile durumun vergi hatası
kapsamında değer-
lendirilmesinin zorunlu olduğu sonucuna varılmaktadır.
Bu durumda, düzeltme hükümlerinin ve 2577 sayılı İdari
Yargılama Usulü
Kanununun 11.maddesinin olaya uygulanmasına kanuni bir
engel bulunmadı
ğından, mahkemece aksi gerekçeyle davanın süre aşımı
nedeniyle reddin-
de isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle; temyiz isteminin kabulüne,
mahkeme kararının bo-
zulmasına karar verildi.
KARŞI OY :
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun üst
makamlara başvurma baş
lıklı 11.maddesinde,
1- İlgililer tarafından idari dava açılmadan önce,
İdari işlemin kaldı
rılması, geri alınması, değiştirilmesi veya yeni bir
işlem yapılması
üst makamdan, üst makam yoksa işlemi yapmış olan
makamdan idari dava
açma süresi içinde istenebilir. Bu başvurma, işlemeye
başlamış olan
idari dava açma süresini durdurur.
2- Altmış gün içinde bir cevap verilmezse istek
reddedilmiş sayılır.
3- İsteğin reddedilmesi veya reddedilmiş sayılması
halinde dava açma
süresi yeniden işlemeye başlar ve başvurma tarihine
kadar geçmiş süre
de hesaba katılır.
4- Vergi Usul Kanununda yer alan vergi hatalarının
düzeltilmesi istem-
leri dışında, bu madde hükümleri vergi
uyuşmazlıklarında uygulanmaz.
denilmektedir.
Madde hükmünün uygulanabilmesi için ortada idari davaya
konu olabile-
cek bir işlem bulunmalıdır.
Diğer taraftan söz konusu madde hükmünün 4.fıkrasının
açık hükmü gere-
ği bu madda hükmü vergi uyuşmazlıklarının vergi
hatalarının düzeltilme
si istemleri hakkında uygulanabilir.
Vergi hatalarının düzeltilmesi istemlerinde idari
davaya konu idari iş
lem ise, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 124.maddesi
hükmü gereğince
düzeltme isteminin reddine ilişkin vergi dairesi
işlemine karşı şika-
yet yoluyla başvuru sonucu Maliye ve Gümrük
Bakanlığınca tesis edilen
red işlemidir. Vergi Dairesinin tarh ve tahakkuk işlemi
değildir.
Bundan dolayı, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Kanununun yukarıya
alınan 11.maddesinin süreye ilişkin hükümleri Maliye ve
Gümrük Bakanlı
ğının red işleminden sonra uygulanabilir.
Aksi düşünce, dava açma süresi içinde düzeltme
isteminde bulunmalarda
vergi dairesinin ret işlemi üzerine açılan davalarda
2577 sayılı Kanu-
nun 11.maddesi hükmünü uygulamak ve dava açma süresinin
başlangıcını
ihbarnamenin tebliği olarak kabul etmek bu maddenin
vergi uyuşmazlıkla
rında uygulanması sonucunu doğururki böyle bir kabulün
de maddenin 4.
fıkrasındaki "Vergi Usul Kanununda yer alan vergi
hatalarının düzeltil
mesi istemleri dışında, bu madde hükümleri vergi
uyuşmazlıklarında uy-
gulanmaz" hükmüne ters düşeceği açıktır.
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 124.maddesinde vergi
mahkemesinde dava
açma süresi geçtikten sonra yaptıkları düzeltme
talepleri reddolunan-
lar şikayet yolu ile Maliye Bakanlığına müracaat
edebilirler hükmü yer
almıştır.
Vergi mahkemelerinde dava açma süresi 2577 sayılı
Kanunun 7.maddesinde
düzenlenmiştir.
Maddenin 1.fıkrasında vergi mahkemelerinden dava açma
süresinin otuz
gün olduğu belirtilmiş, 2.fıkrası (b) bendinde ise bu
sürelerin, tahak
kuku tahsile bağlı olan vergilerde tahsilatın; tebliğ
yapılan hallerde
veya tebliğ yerine geçen işlemlerde tebliğin, tevkif
yoluyla alınan
vergilerde istihkak sahibine ödemenin; tescile bağlı
vergilerde tesci-
lin yapıldığı tarihi izleyen günden başlayacağı hükmü
yer almıştır.
İhtilaflı ceza ihbarnamelerinin 14.7.1988 tarihinde
tebliğ edildiği ka
bul edildiğine göre yükümlünün vergi mahkemesinde dava
açma süresi
14.8.1988 tarihinde sona ermekte, çalışmaya ara verme
süresi içine
rastladığından 6.9.1988 tarihine kadar uzamakta ve dava
süresi bu ta-
rih itibariyle dolmaktadır. Oysa vergi dairesinin
düzeltme istemini
ret yazısı yükümlüye 15.12.1988 tarihinde tebliğ
edilmiştir.
Yükümlünün düzeltme isteminin reddine dair vergi
dairesi işleminin teb
liğ edildiği tarihte dava açma süresi çoktan geçmiş
bulunmaktadır.
Zira, yukarıda da belirtildiği üzere vergi hatalarının
düzeltilmesi is
temleri dışında 2577 sayılı Kanunun 11.maddesi hükmü
uygulanamacağın-
dan ihbarname tebliği üzerine vergi dairesine başvurmak
süreyi durdur-
maz. Olayda yükümlü ceza ihbarnamelerinin kendisine
tebliği üzerine da
va açma süresi içinde vergi mahkemesinde dava açma
yolunu değil 213 sa
yılı Vergi Usul Kanununun 116. ve devamı hükümlerinde
düzenlenen vergi
hatalarının düzeltilmesi yolunu tercih etmiştir.
Vergi Mahkemesinin bu tür bir davayı çözmek görevi dava
açma süresi
içinde yaptıkları düzeltme talepleri reddolunanların
süresinde dava aç
maları halinde söz konusu olur. Oysa davanın açıldığı
tarihte dava aç-
ma süresi geçmiş bulunduğundan, davayı çözümlemek vergi
mahkemesinin
görevi dışında kalmaktadır.
Diğer taraftan, vergi hatalarının düzeltilmesi yolu,
sınırlı olmakla
beraber, dava açma süresinden çok uzun tarh zaman aşımı
(bazı durumlar
da bu süreden uzun) süresi içinde yapılmış vergi
hatalarının düzeltil-
mesini sağlamak amacıyla getirilmiş bir hukuki
müessesedir.
Bu yolun vergi mahkemesinde dava açma süresi geçtikten
sonra düzelme
talebinde bulunanlar tarafından kullanılabileceği dava
açma süresi
içinde başvurupta talepleri dava süresi geçtikten sonra
reddolunanla-
rın bu yolu kullanamayacaklarını kabul etmek düzeltme
müessesesinin ko
nuluş amacına ters düşer.
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 124.maddesinde, yer
alan "Vergi Mahke-
mesinde dava açma süresi geçtikten sonra yaptıkları
düzeltme talepleri
reddolunanlar şikayet yolu ile Maliye Bakanlığına
müracaat edebilir-
ler" hükmü dava hakkını yitirenlerin izleyecekleri yolu
düzenleyen bir
hükümdür.
Dava hakkını herhangi bir nedenle kaybedenlerin
zamanaşımı süresi için
de düzeltme yoluna başvurularını önleyen herhangi bir
hükümde yoktur.
Açıkladığımız nedenlerden dolayı vergi ihbarnamelerinin
tebliği üzeri-
ne idareye düzeltme yoluyla da alsa başvuruların vergi
mahkemesinde da
va açma süresinin durdurmayacağı açıktır.
Olayda düzeltme talebinin reddine ilişkin vergi dairesi
cevabının teb-
liğ edildiği tarihte dava açma süresi dolmuştur.
Yükümlü vergi mahkemesine açtığı davada düzeltme
isteminin reddine
ilişkin vergi dairesi işlemini dava etmiştir.
Vergi Usul Kanunu gereğince şikayet yoluyla vergi
düzeltme talepleri-
nin reddine ilişkin işlemlere karşı açılan davaların
çözüm yeride 2575
sayılı Danıştay Kanununun 24.maddesi (j) bendi hükmü
gereğince Danış-
tay'dır.
Bu nedenlerden dolayı vergi mahkemesinin açılan davayı
2577 sayılı İda
ri Yargılama Usulü Kanununun 14.ve 15.maddeleri hükmü
uyarınca görev
yönünden reddederek görevli Danıştay'a göndermesi
gerektiği görüşünde
olduğumdan karara karşıyım.
ŞT/SE
Karar Metni
474 sayılı Kanunun 2.maddesinin verdiği yetkiye
dayanılarak çıkarılan kararname ile arttırılan istihsal vergisi oranları,
6802 sayılı Kanu-
nun 2447 sayılı Kanunun 25.maddesinin gider vergileri
kanununa bağlı
tablolarda ve kanunun mahsus kısım ve bölümlerinde
kayıtlı vergi nis-
bet veya hadler ile tarifelerde % 80 indirim yapmak
veya indirilenleri
kanuni seviyesine çıkarmaya bakanlar kurulunun yetkili
kılmış olması
nedeniyle Anayasa'nın 73.maddesi karşısında kanuna
aykırı olmakla yar-
gı organını bağlamayacağından, 2577 sayılı Kanunun
7.maddesinin 4.ben-
di uyarınca ek tahakkukun kaldırılması gerekeceği
hk.[158]
Uyuşmazlık; Yükümlü Şirketin imalatında kullandığı
iplikler nedeniyle
Ocak 1984 dönemine ilişkin olarak verdiği beyannamede %
12 oranında
beyan ederek ödediği istihsal vergisi oranının % 18
olması gerektiğin-
den bahisle düzeltme fişi ile fark olarak salınan
istihsal vergisinin;
6802 sayılı Gider Vergisi Kanununun I sayılı İlk
İstihsal Maddeleri
Tablosunun olay tarihinde yürürlükte bulunan
10.pozisyonunda dokumaya
elverişli ipliklerin % 12 oranında istihsal vergisine
tabi olduğunun
belirtildiği, daha sonra 19.1.1984 gün ve 18286
mükerrer sayılı Resmi
Gazetede yayımlanan 28.12.1983 gün ve 83/7543 sayılı
kararnameye ek
olarak 474 sayılı Kanunun değişik 2.maddesinin verdiği
yetkiye dayana-
rak yayımlanan 17.1.1984 gün ve 84/7622 sayılı
kararname eki karara
ilişkin listede gümrük ve istihsal vergisi oranlarının
yeniden düzen-
lendiği, dava konusu ipliklerin istihsal vergisi
oranının % 18'e çı-
karıldığı ve kararın 3.maddesi ile değiştirilen
istihsal vergisi oran-
larının 6802 sayılı Gider Vergisi Kanununa bağlı I, II
ve III sayılı
tablolarda kayıtlı maddelerden yurt içinde imal ve
teslim edilenler
için de uygulanacağının hüküm altına alındığı, Türkiye
Cumhuriyeti
Anayasasının 73.maddesinin son fıkrasında vergi, resim,
harç ve benze-
ri mali yükümlülüklerin muaflık, istisna ve
indirimleriyle oranlarına
ilişkin hükümlerinde kanunun belirttiği yukarı ve aşağı
sınırlar için-
de Bakanlar Kurulunun değişiklik yapabileceği hükmünün
vazedildiği,
6802 sayılı Kanunda değişiklik yapan 2447 sayılı
Kanunun 25.maddesinde
Gider Vergileri Kanununa bağlı tablolarda ve kanunun
mahsus kısım ve
bölümlerinde kayıtlı vergi nisbet veya hadler ile
tarifelerde % 80 ka-
dar indirim yapmağa, indirilen nisbet, had veya
tarifeleri kanuni se-
viyesine kadar çıkartmağa ve bunlarla ilgili usul ve
şartları tesbite
Bakanlar Kurulunun yetkili olduğunun beliertildiği, bu
durumda 83/7543
sayılı kararnameye ek 84/7622 sayılı kararname ile
istihsal vergisi
nisbetlerinin % 50 oranında arttırılmasının zikredilen
Anayasa maddesi
karşısında kanuna aykırı olması nedeniyle yargı oranını
bağlamayacağı,
nitekim 2.3.1984 tarih ve 18329 sayılı Resmi Gazetede
yayımlanan
84/7709 sayılı karar ile istihsal vergisi oranının
yeniden % 12'ye in-
dirildiği, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun
7.maddesinin 4.
bendi uyarınca düzenleyici işlemin iptal edilmemiş
olması bu düzenle-
meye dayalı işlemin iptaline engel olmayacağı
gerekçesiyle kaldırılma-
sı yolundaki Vergi Mahkemesi kararının bozulması
isteminden ibarettir.
Temyiz isteminde bulunan Vergi Dairesi Müdürlüğünün
temyiz dilekçesin-
de öne sürdüğü gibi 84/7622 sayılı karar, kanun ya da
kanun hükmünde
kararname olmayıp, idari yargı denetimine tabi bir
Bakanlar Kurulu ka-
rarı olup, dayandığı hukuki ve kanuni nedenlerle
gerekçesi yukarıda
açıklanmış bulunan mahkeme kararı, aynı gerekçe ve
nedenlerle Daire-
mizce de uygun görülmüş olup, temyiz dilekçesinde ileri
sürülen iddia-
lar sözü geçen kararın bozulmasını sağlayacak durumda
bulunmadığından
temyiz isteminin reddine, kararın onanmasına karar
verildi.
Karar Metni
1- Dava açma süresinin, resen incelenecek konulardan
olduğu,
2- Dava açma süresi hak düşürücü bir süre olup, bu
sürenin mücbir sebeplerle durmayacağı ve kesinleşeceği,
3- Tebliğ zarfında davacının imzası varsa zarftaki
tebliğ tarihinin
sonradan yazılmış olabileceği yolundaki iddiaya itibar
edilmiyeceği hk.[159]
Uyuşmazlık; kaçakçılık cezalı gider vergisinin terkini
isteği ile açı-
lan davanın süre aşımı nedeniyle incelenmesine olanak
bulunmadığı ge-
rekçesi ile reddine ilişkin Vergi Mahkemesi kararının
bozulması iste-
ğinden ibarettir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun
7.maddesinde, vergi mahke-
melerinde dava açma süresinin otuz gün olduğu ve vergi
uyuşmazlıkların
da tebliğ yapılan hallerde, tebliğ tarihini izleyen
günden itibaren
dava açma süresinin başlayacağı hükme bağlanmıştır.
Olayda, uyuşmazlığa konu olan vergi ve ceza
ihbarnamelerinin bizzat mü
kellefe 11.10.1983 gününde tebliğ edilmesine rağmen,
davanın otuz gün-
lük süre geçirildikten sonra 11.11.1983 gününde
açıldığı anlaşılmakta-
dır.
İdari yargıdaki dava süreleri maddi hukuku değil, usul
hukukunu ilgi-
lendiren bir nitelik taşıdığından, dava süresinin
geçirilip geçirilme-
diği hususunun idari yargı yerince resen araştırılması
gerekmektedir.
Başka bir ifade ile, dava açma süresi kamu düzenini
ilgilendirdiğinden
idari yargı yerinin, önüne gelen bir davanın süresinde
açılıp açılma-
dığını kendiliğinden araştırması zorunlu bulunmaktadır.
Bu nedenle, temyiz talebinde bulunan davacı tarafından
ileri sürülen,
tebliğ alındısının örneğinin kendisine gönderilmediği,
tebliğ alındı-
sına ait fotokopinin Vergi Dairesi Müdürlüğünün
savunmasında değil,
cevaba cevap dilekçesine ekli olarak mahkemeye
sunulduğu, fotokopinin
muteber olmadığı ve bu nitelikteki diğer iddialarında
isabet görülme-
miştir.
Diğer taraftan, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun
tebliğlerle ilgili ve
tebliğ esaslarını belirleyen hükümler getiren 93. ve
müteakip maddele-
rinde, vergilendirme ile ilgili olup, hüküm ifade eden
tüm belgelerin
adresleri bilinen gerçek ve tüzel kişilere posta
vasıtası ile taahütlü
olarak tebliğ edileceği ve posta ile tebliğde, tebliğ
edilecek belge-
lerin kapalı bir zarf içine konulacağı, bilinen adrese
gönderilen mek-
tupların, posta idaresince muhatabına teslim edildiği
tarihte tebliğ
edilmiş sayılacağı belirtilmiş ve 102.maddesinde de,
"Tebliğ olunacak
evrakı muhtevi zarf posta idaresince muhatabına verilir
ve keyfiyet
muhatap ile posta memuru tarafından taahüt ilmühaberine
tarih ve imza
konulmak suretiyle tesbit olunur." hükmü getirilmiştir.
Bu hükümlerden anlaşıldığı gibi posta ile tebliğ
yapılan hallerde teb-
liğ tarihi, posta memuru ile muhatabın birlikte
atacakları imza sıra-
sında yazılmakta veya yazılmış olması gerekmektedir.
Başka bir ifade
ile, muhatabın ya imzalarken tebliğ tarihini de
yazacağı ya da tarih
yazılmış zarfı imzalayacağı kabul edilmektedir. Bu
konuda bir tesbit
yaptırılması gerektiği ve birden çok ihbarnamenin aynı
zarf içinde
tebliğinin usulsüz olduğu yolundaki iddialarında da
yasal yerindelik
görülmemiştir.
Temyiz isteyenin, tebliğ tarihinden bir süre sonra,
20.10.1983 tarihin
de ameliyat geçirdiği, bu nedenle olayda mücbir sebep
hali bulunduğu
yolundaki iddiasına gelince;
Dava açma süresi hak düşürücü bir süre niteliğindedir.
Yani, süresinde
kullanılmayan dava hakkı düşmekte ve yargı yolu
kapanmaktadır. Bu süre
zorlayıcı nedenlerle (mücbir sebeplerle) durmaz ve
kesilmez. Başka bir
ifade ile, hastalık halinde dava açma süresinin
uzatılması veya yeni-
den canlanması mümkün bulunmamaktadır.
Kaldı ki, davacı tarafından ibraz edilen 31.3.1984
günlü doktor raporu
ve diğer belgeler de, olayda bir mücbir sebep halinin
bulunduğunu ka-
nıtlayacak nitelikte görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteğinin reddi ile temyiz
konusu mahkeme
kararının onanmasına karar verildi.
(DAN-DER; SAYI:58-59)
Karar Metni
I no'lu işletme vergisi genel tebliğinin ı nolu
tablosunun 10.fıkrası
hükmü ile buna dayanılarak tesis edilen işletme vergisi
mükellefiyeti-
nin kesin ve yürütülmesi zorunlu bir idari işlem
niteliğinde sayılamı-
yacağı, bu nedenle davaya konu olamayacağı hk.[160]
Davanın konusu 16.6.1981 tarih ve 17377 sayılı Resmi
Gazetede yayınla-
nan 1 seri nolu işletme vergisi Genel Tebliğinin 1 nolu
tablosunun 10.
fıkrası hükmü ile, bu tebliğ uyarınca ihtirazi kayıtla
Vergi Dairesin-
de tescil edilmiş olan işletme vergisi yükümlülüğünün
iptaline ilişkin
bulunmaktadır.
Gerek mülga 521 sayılı Danıştay Kanunu, gerekse halen
yürürlükte bulu-
nan 2575 sayılı Danıştay Kanunu hükümlerine göre
Danıştay'da ancak ida
renin kesin ve yürütülmesi zorunlu işlemlerine karşı
dava açılması
mümkündür.
Vergi ihtilaflarında yürütülmesi zorunlu idari işlem
ise, ihbarname
veya ödeme emri tebliği, tahakkuk fişi kesilmesi veya
vergi tevkifi
yahut düzeltme ve şikayet yoluyla yapılan başvuruların
yetkili merci-
ler tarafından reddedilmesi şeklinde ortaya çıkar. Bu
suretle tesis o-
lunan işlemlere karşı itiraz ve müracaat usulleri Vergi
Usul Kanununda
düzenlenmiştir.
Olayda ise iptali istenen I Seri Nolu işletme vergisi
Genel Tebliğinin
konuya ilişkin hükmü ile, tesis olunan işletme vergisi
yükümlülüğü ke-
sin ve yürütülmesi zorunlu bir idari işlem niteliğinde
sayılmayacağı
cihetle davaya konu teşkil etmesi mümkün değildir.
Bu nedenle incelenme olanağı bulunmayan davanın reddine
karar verildi.
AZLIK OYU:
İşletme Vergisi Kanununda 3.sınıf otel, motel ve
mokamplar vergi dışı
bırakıldığı halde, kanuna dayanılarak 16.6.1981 günlü
Resmi Gazetede
yayımlanan 1 seri numaralı genel tebliğde turistik
belgeli 3.sınıf iş-
letmelerin vergiye tabi tutulduğu açıklanmış, 3.sınıf
işletmesi bulu-
nan davacının mükellefiyeti tebliğe müsteniden Vergi
Dairesince tescil
edilmiş, tebliğin ve uygulamanın hatalı olduğundan
bahisle Maliye Ba-
kanlığına vaki başvurunun sonuçsuz kalması üzerine
davacı tebliğin söz
konusu hükmü ile kendisi hakkında mükellefiyet tesisi
suretiyle uygu-
lanan işlemin iptali için dava açmıştır.
Vergi uyuşmazlıklarının, ancak Vergi Usul Kanununda
belirtilen prose-
dür dairesinde çıkarılacağı düşünülebilirse de burada
ihtilaf vergi
tarh ve tahakkukuyla ilgiloi olmayıp, kişilerin
haklarının ve menfaat-
lerini yasayı aşar biçimde ilgilendirmesi itibariyle
objektif bir dü-
zenleyici tasarruf niteliğine bürünen tebliği, bu
tasarrufa müsteniden
uygulanan sübjektif işlemden doğmuş bulunmaktadır.
Danıştay'ın muhtelif kararlarında belirtildiği gibi,
genel olarak ida-
renin kendi iç teşkilatına kanun anlayışını bildiren,
onlara hareket
tarzlarını gösteren, üçüncü şahısların hak ve
menfaatlerini ihlal et-
meyen keza birer düzenleyici tasarruf mahiyetinde
olmayan, sadece bir
iç düzenleme olarak kabul edilen ve tamim genelge,
tebliğ gibi isimler
alan tasarrufların idari dava konusu olmaları mümkün
değilse de böyle
bir tasarruf kanun ve nizama bazı şeyler ilave ederek
kişilerin hak
ve menfaatlarında değişik meydana getirip tanzimi bir
niteliği haiz o-
lursa dava mevzuu teşkil etmesi tabidir. Bu dava
sadece, objektif ni-
teliğe bürünen bu tasarruf aleyhine açılabileceği gibi,
buna müsteni-
den tesis edilen sübjektif işlemde birlikte de
açılabilir.
Nitekim evvelki 521 sayılı Danıştay Kanununda olduğu
gibi 20.1.1982
günlü Resmi Gazetede yayınlanan İdari Yargılama Usulü
Kanununun 7.mad-
desinin 4.bendinde, ilgililerin düzenleyici işlem veya
uygulanan işlem
yahut her ikisi aleyhine birden dava açabilecekleri
belirtilmiştir.
Açıklanan sebeplerle davanın esasının görüşülerek bir
sonuca varılması
gerektiği görüşüyle "inceleme olanağı bulunmayan
davanın reddi" hak-
kındaki karara karşıyım.
(DAN-DER, SAYI:52,53)