Karar Metni
Tıpta uzmanlık öğrenimini yapan davacıya yasal zorunlu
çalışma süresini aşan ve izin verilmek süretiyle karşılanmayan nöbet
hizmetleri için
sağlık bakanlığına bağlı hastanelerde çalışan emsali
sağlık personeli-
ne ödenen tutar üzerinden ödenmesi gerektiği hk.[111]
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde asistan
olarak görev ya
pan davacının, 1992 Mali Yılı Bütçe Yasasının
46.maddesinin d bendi
uyarınca nöbet tazminatı ödenmesi istemiyle yaptığı
başvurunun reddine
ilişkin işlemin iptali ve hakettiği nöbet
tazminatlarının yasal faiziy
le birlikte ödenmesi istemiyle açılan davada; Ankara
Üniversitesi Tıp
Fakültesi Hastanesinde asistan olarak çalışmakla
yataklı tedavi kuru-
munda görev yaptğı açık olan davacının, 1992 yılı Bütçe
Yasasının 46.
maddesinin d bendi uyarınca 1.4.1992 gününden itibaren
nöbet hizmetle-
ri tazminatından yararlandırılması gerekirken, aksine
tesis edilen iş-
lemde hukuka uygunluk görülmediği gerekçesiyle dava
konusu işlemi ip-
tal eden ve 1.4.1992 tarihinden itibaren nöbet
tazminatı ödenmesine ve
dava tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına
ilişkin Ankara 6.İda
re Mahkemesinin 31.3.1994 gün ve 731 sayılı kararının
temyizen incele-
nerek bozulması istemidir.
İdare ve Vergi Mahkemeleri tarafından verilen
kararların temyiz yolu
ile incelenerek bozulabilmeleri, 2577 sayılı İdari
Yargılama Usulü Ya-
sasının 49.maddesinde belirtilen nedenlerden birinin
bulunması halinde
mümkün olup, davalı idarece öne sürülen hususlar
mahkeme kararının, iş
lemin iptaline ilişkin hüküm fıkrasının bozulmasını
gerektirecek nite-
likte görülmemiştir.
Ankara 6.İdare Mahkemesi kararının davacıya 1.4.1992
gününden itibaren
ödenmesi gereken nöbet hizmetleri tazminatının, dava
tarihinden itiba-
ren uygulanacak yasal faiziyle birlikte davacıya
ödenmesine ilişkin
kısmına gelince;
2577 sayılı İdari Yargılama usulü Yasasının 12.maddesi
idari işlemler-
den, 13.maddesi de idari eylemlerden doğan zararların
karşılanması ama
cıyla açılacak tam yargı davalarının açılma yöntem ve
usullerini düzen
lemiş bulunmaktadır.
"İptal ve Tam Yargı Davaları" başlığını taşıyan ve
"İlgililer hakları-
nı ihlal eden bir idari işlem dolayısıyla Danıştay'a ve
İdare ve Vergi
Mahkemelerine doğrudan doğruya tam yargı davası veya
iptal ve tam yar-
gı davalarını birlikte açabilecekleri gibi, ilk önce
iptal davası aça-
rak, bu davanın karara bağlanması üzerine, bu husustaki
kararın veya
kanun yollarına başvurulması halinde verilecek kararın
tebliği veya
bir işlemin icrası sebebiyle doğan zararlardan dolayı
icra tarihinden
itibaren dava süresi içinde tam yargı davası
açabilirler. Bu halde de
ilgililerin 11.madde uyarınca idareye başvurma hakları
saklıdır." kura
lının yeraldığı 12.maddeye göre, maddi ve manevi
zararlara neden olan
idari işlemlerden dolayı ilgili doğrudan doğruya tam
yargı davası aça-
bileceği gibi iptal ve tam yargı davasını birlikte
açabilir; ya da ön-
ce iptal davası açarak bu davanın kararı bağlanması
üzerine, bu husus-
taki kararın tebliğinden itibaren de dava süresi içinde
tam yargı dava
açma yoluna gidebilir.
12.maddenin son tümcesinin yollamada bulunduğu 11.madde
"Üst makamlara
başvurma" yı düzenlemekte olup ilk üç fıkrası
"İlgililer tarafından
idari dava açılmadan önce idari işlemin kaldırılması,
geri alınması de
ğiştirilmesi veya yeni bir işlem yapılması üst
makamdan, üst makam yok
sa işlemi yapmış olan makamdan, İdari dava açma süresi
içinde istenebi
lir. Bu başvurma işlemeye başlamış olan idari dava açma
süresini durdu
rur. Altmış gün içinde bir cevap verilmezse istek
reddedilmiş sayılır.
İsteğin reddedilmesi veya reddedilmiş sayılması halinde
dava açma süre
si yeniden işlemeye başlar ve başvurma tarihine kadar
geçmiş süre de
hesaba katılır." kuralı yer almaktadır.
12.madde, belirtilen seçeneklerin dışında, dördüncü bir
seçeneği daha
düzenlenmiş bulunmakta ve ilgililerin "... bir işlemin
icrası sebebiy-
le doğan zararlardan dolayı icra tarihinden itibaren
dava süresi için-
de tam yargı davası" açabileceklerine işaret
etmektedir. Bu tümce 521
sayılı Danışta Kanununun 71.maddesine, 1740 sayılı Yasa
ile yapılan de
ğişiklikle eklenmiş ve 2577 sayılı Yasanın
12.maddesinde 71.maddenin
değişik Özeti aynen tekrarlanmıştır. 521 sayılı Yasanın
söz konusu mad
desinde yapılan değişiklik gerekçesine göre, hakkın
ihlali işlemin ic-
rası (uygulanması) tarihinde vuku bulmuş ise, tam yargı
davası işlemin
uygulandığı tarihten itibaren yasal süre içinde
açılabilecektir.
Bu hükümler karşısında, nöbet tazminatı yönünden belli
bir uygulama ta
rihi esas alınarak istekte bulunulan davalarda İdari
Yargılama Usulü
Kanununun 7.maddesine göre uygulama tarihinden itibaren
altmış gün
içinde; uygulama üzerine davacı idareye başvurmuş ise
12.maddenin gön-
dermede bulunduğu 11.maddeye göre idarenin bu başvuruya
cevap vermemiş
olduğu hallerde uygulama tarihinden itibaren en geç 120
gün, idarenin
cevap verdiği durumlarda ise uygulama tarihinden
başvuru tarihine ka-
dar geçen süre de hesaba katılmak koşuluyla cevabın
davacıya tebliğ ta
rihinden itibaren altmış gün içinde idari davanın
açılmış olması gere-
kir.
Başka bir anlatımla dava, davacının idareye başvurduğu
tarihten itiba-
ren 120 gün içinde açılmış ise ilgiliye, davanın
açıldığı tarihten ge-
riye doğru altmış günlük süre içinde ilk uygulama esas
alınarak nöbet
tazminatının ödenmesi gerekecek; idareye başvuru
tarihinden itibaren
120 günlük ya da idarenin cevabının tebliğ tarihinden
itibaren altmış
günlük süreler geçtikten sonra açılmış olan davalarda
ise ancak dava
tarihinden geriye doğru almış günlük süre içinde kalan
ilk uygulamadan
doğar zarara hükmedilecektir.
İdare Mahkemesince yukarıda belirtilen ilkeler
doğrultusunda karar ve-
rilmesi gerekirken, 1.4.1992 tarihinden itibaren
idarece hesaplanacak
nöbet tazminatının davanın açıldığı günden itibaren
hesaplanacak yasal
faizi ile birlikte davacıya ödenmesine hükmedilmesinde
hukuka uyarlık
bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle Ankara 6.İdare Mahkemesi kararının
işleme yönelik
kısmının onanmasına, tazminata yönelik kısmının ise,
davalı idarenin
temyiz isteminin kabulü ile bozulmasına karar verildi.
ŞT/NÇ
Karar Metni
Uygulama işlemi hakkında karar verilmesine yer olmadığı
kararı verilmesi durumunda, davanın düzenleyici işleme ilişkin bölümünü
inceleme
olanağı bulunmadığı hk.[112]
Dava, 25.10.1982 gün ve 17489 sayılı Resmi Gazetede
yayınlanan Kamu
Kurum ve kuruluşlarında Çalışan Personelin Kılık ve
Kıyafetine Dair
Yönetmelik ile bu yönetmeliğe dayalı olarak
Yükseköğretim Kurumları
Yönetici Öğretim Elemanı ve Memurları Disiplin
Yönetmeliğinin 5/g mad-
desi uyarınca verilen uyarma cezasının iptali istemiyle
açılmıştır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının
7/4.maddesinde ilanı gere-
ken düzenleyici işlemlerde dava süresinin ilan gününü
izleyen günden
başlayacağı, ancak bu işlemlerin uygulanması üzerine
ilgililerin dü-
zenleyici işlem veya uygulanan işlem yahut her ikisine
karşı dava aça-
bileceği kuralı yer almaktadır.
Dosyanın incelenmesinden, davacıya verilen cezanın
7.7.1992 günlü
21277 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe
giren 3817 sayılı
Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Disiplin
Cezalarının Affına
ilişkin yasa kapsamında olduğu, davacının davasına
devam etmek istedi-
ğini bildirmediği anlaşıldığından anılan yasanın
2.maddesi uyarınca
disiplin cezası hakkında karar verilmesine yer
olmadığına, uygulama
işlemi hakkında karar verilmesine yer olmadığı kararı
verilmesi nede-
niyle davanın düzenleyici işleme ilişkin bölümünün
incelenme olanağı
bulunmadığından incelenmeksizin reddine karar verildi.
AZLIK OYU:
Dava, davacının uyarma cezası ile cezalandırılması
yolundaki işlem ile
25.10.1982 gün ve 17489 sayılı Resmi GAzetede
yayınlanan Kamu Kurum ve
Kuruluşlarına Çalışan Personelin Kılık ve Kıyafetine
ilişkin yönetme-
liğin iptali istemidir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 15/d
maddesinde dilekçe
ret kararları üzerine ilgililerin en geç otuzgün içinde
usulüne uygun
biçimde düzenleyecekleri dilekçe ile dava
açabilecekleri kuralı bulun-
maktadır.
Dosyanın incelenmesinden, davacının açtığı ilk davada
Danıştay 8.Dai-
resince verilen dilekçe ret kararı davacıya 11.11.1991
gününde bildi-
rilmesine karşın davacının 30 günlük süreyi geçirerek
12.12.1991 günü
yeniden dava açtığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda davacının 30 günlük dava açma süresini
geçirdiği tartışma-
sızdır.
2577 sayılı yasada dava dilekçelerinin yasadaki sıra
ile ilk inceleme-
lerin yapılacağı öngörülmüştür. Bu inceleme usul
incelemesi olup, dava
dilekçeleri usule uygunsa işin esasına girilerek dava
konusu irdelene-
cektir. Süre bir usul kuralıdır, ve davaların açılması
belli sürelerle
sınırlıdır.
Süresinde açılmayan bir davanın esasına girilip karar
verilmesi ola-
naksızdır.
Bir disiplin işinin 3817 sayılı yasa kapsamına girip
girmediği usule
değil esasa ilişkin bir konudur.
Olayda dava süresinde olmadığına göre artık işin
esasına girilip karar
verilemez.
Bu nedenle davanın süre aşımı nedeniyle reddi gerektiği
oyuyla çoğun-
luk kararına katılmıyoruz. (MT/SE)
Karar Metni
Doçentlik bilim sınavında başarısız olduğunu sözlü
olarak öğrenen davacı yeni bir bilim jürisi oluşturulması için
üniversitelerarası kurul
başkanlığına, oradan aldığı yanıt üzerine de
yükseöğretim kuruluna baş
vurmuş ise de yükseköğretim kurulu aynı veya üst makam
olarak kabul
edilemeyeceğinden bu başvurunun yeni bir dava açma
süresi başlatmayaca
ğı veya işlemeye başlayan süreyi kesmeyeceği hk.[113]
Uyuşmazlık; Davacının 8.11.1989 gününde girdiği
doçentlik bilim sınavı
nın eserlerin incelenmesi aşamasında başarısız
sayılmasına ilişkin iş-
leme yaptığı itirazı reddeden Üniversitelerarası Kurul
Başkanlığı işle
minin iptali isteminden ibarettir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının olay
gününde yürürlükte
olan 7.maddesinde özel yasalarda ayrı süre
gösterilmeyen durumlarda da
va açma süresinin 60 gün olduğu ve bu sürenin idari
uyuşmazlıklar da
yazılı bildirimin yapıldığı günü izleyen günden
başlıyacağı, aynı yasa
nın 11.maddesinde ise ilgililerce idari dava açılmadan
önce idari işle
min kaldırılması, geri alınması değiştirilmesinin idari
dava açma süre
si içinde üst makamlardan, üst makam yoksa işlemi yapan
makamdan iste-
nebileceği, bu başvuru ile idari dava açma süresinin
duracağı, altmış
gün içinde yanıt verilmezse isteğin reddedilmiş
sayılacağı, isteğin
reddi veya reddedilmiş sayılması durumunda duran dava
açma süresinin
yeniden istemeye başlıyacağı, başvurma gününe kadar
geçen sürenin de
hesaba katılacağı kuralları getirilmiştir.
Olayda 8.11.1989 günü yapılan doçentlik bilim sınavında
davacı başarı-
sız olmuş, başarılı olmadığı dava dilekçesinde de
açıkca belirttiği gi
bi aynı gün (8.11.1989) gün kendisine sözlü olarak
duyurulmuştur.
Doçentlik sınav yönetmeliğinin eserlerin incelenmesi
başlıkla 8.madde-
sine göre adayın eserlerin inceleyen bilim jürisi
eserlerin bilimsel
araştırma ve yayın niteliğinde olup olmadığına
oyçokluğuyla karar ve-
rip bir tutanak tutmakta ve verilen kararda jüri
tarafından adaya söz-
lü olarak bildirilmektedir. Jüri kararı olumsuz ise
bunu belirleyen
tutanak, jüri üyelerinin kişisel raporları doçentlik
sınav komisyonuna
gönderilmesi için ilgili Rektörlüğe teslim
edilmektedir. Sınav sonuçla
rının kurala gönderilmesi, sonucun bu kurulca belli
edileceği anlamın-
da değildir. Asıl olan jüri görüşü ve bunun ilgililere
duyurulmasıdır.
Bu duyurmada yukarıda açıklandığı gibi sınav sonunda
adaya jüri tara-
fından sözlü olarak yapılmaktadır.
Olayda davacı 29.12.1989 gününde Üniversitelerarası
Kurul Başkanlığına
başvurarak yeni bir bilim jürisi oluşturulmasını
istemiştir. Üniversi-
telerarası Kurul Doçentlik bilim sınavı işinde yukarıda
açıklanan yasa
kuralına göre başvurabileceği makamdır.
Ancak davacı Üniversitelerarası Kurulun verdiği
yanıttan sonra 5.2.
1990 günlü dilekçe ile Yükseköğretim Kuruluna aynı
istemle başvurmuş
isede dava konusunda Yükseköğretim Kurulu aynı veya üst
makam olarak
kabul edilemeyeceğinden bu başvurusununda yeni bir dava
açma süresi
başlatmayacağı veya işlemeye başlayan süreyi
kesmeyeceği açıktır.
Buna göre 8.11.1988 gününde yapılan sınavda başarısız
olduğu aynı gün
kendisine duyurulan davacının 30.7.1990 gününde açtığı
davada yukarıda
açıklanan yasa kurallarına göre süre aşımı vardır.
Açıklanan nedenlerle davanın süre aşımından reddine
karar verildi.
(DAN-DER, SAYI:82-83) BŞ/YÖ
Karar Metni
Uygulanan işleme karşı idareye itirazda bulunulmuşken,
bu itiraza bir yanıt verilmeden açılan davanın görümü sırasında dava açma
süresinin
dolması ve idarenin tutumunun ortaya çıkması halinde,
davanın süresin-
den önce açıldığını kabule olanak bulunmadığı hk.[114]
2872 sayılı Çevre Yasası ve ilgili yönetmelik
kurallarına dayanılarak
düzenlenen ceza kararnamesinin iptali ve anılan cezanın
faizi ile bir-
likte tazmini istemine ilişkin davayı; 2872 sayılı
çevre yasasının
3301 sayılı Yasa ile değişik 8/1-22/a,b,c ve 24/a
maddeler uyarınca dü
zenlenen ve davacıya 30.8.1988 gününde bildirilen ceza
kararnamesine
karşı, anılan yasanın 25.maddesi uyarınca 7 gün içinde
dava açılması
gerekirken bu süre geçirilerek 18.10.1988 gününde
açıldığı anlaşılan
davanın süre aşımı nedeniyle inceleme olanağı
bulunmadığı gerekçesiyle
süre aşımından reddeden İdare Mahkemesi kararının
bozulması istemidir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının
7.maddesinde, Danıştayda
dava açma süresinin özel yasalarında ayrı süre
gösterilmeyen durumlar-
da altmış gün olduğu belirtilmiştir.
Anılan Yasasının 11.maddesinde de "İlgililer tarafından
idari dava
açılmadan önce, idari işlemin kaldırılması, geri
alınması, değiştiril-
mesi veya yeni bir işlem yapılması üst makamdan, üst
makam yoksa işle-
mi yapmış olan makamdan, idari dava açma süresi içinde
istenebileceği,
bu başvurmanın, işlemeye başlamış olan idari dava açma
süresini durdu-
racağı, altmış gün içinde bir yanıt verilmezse isteğin
reddedilmiş sa-
yılacağı, isteğin reddedilmesi veya reddedilmiş
sayılması halinde dava
açma süresinin yeniden işlemeye başlayacağı ve başvurma
gününe kadar
geçen sürenin hesaba katılacağı" kuralına yer
verilmiştir.
Öte yandan 2872 sayılı Çevre Yasasının 25.maddesinde,
İdari cezalara
karşı, cezanın bildirim gününden başlayarak en geç yedi
gün içinde yet
kili idare mahkemesine itiraz edileceği öngörülmüştür.
Olayda, davacı şirkete, denizi kirlettiği gerekçesiyle
2872 sayılı Çev
re Yasasının 3301 sayılı Yasa ile değişik 22/a-b-c ve
24/a maddeleri
uyarınca düzenlenen ceza kararnamesi ile para cezası
verildiği, buna
karşı davacının, anılan özel Yasanın 25.maddesinde
belirlenen yedi gün
lük süre içerisinde 6.8.1988 gün ve 16670 sayılı
dilekçe ile davalı
idareye itirazda bulunduğu, itirazına idarece bir yanıt
verilmeden 18.
10.1988 gününde dava açtığı tartışmasızdır.
2577 sayılı Yasanın 11.maddesindeki, itirazın idarece
reddedilmiş olma
sı veya altmış gün içinde bir yanıt verilmemesi üzerine
dava açma süre
sinin yeniden işlemeye başlayacağı kuralı karşısında,
davanın süresin-
den önce açılmış olduğu düşünülse bile, davanın görümü
sırasında bu sü
renin dolduğu ve idarece davacının başvurusunun kabul
edildiği yolunda
bir karar verilmediği gibi aksine altmış günlük süre
dolmadan önce da-
vacının isteminin reddedildiği, böylece idarenin
tutumunun ortaya çık-
tığı ve bu tutumun davacının yararına aykırı olduğu
görülmektedir.
Bu durumda, artık yasada belirtilen süre içerisinde
idarenin tutumunun
belli olmadığını ve böylece davanın süresinden önce
açıldığını kabule
olanak kalmamıştır.
Açıklanan nedenlerle süresinde açılan davayı süre aşımı
gerekçesiyle
reddeden İdare Mahkemesi kararının 2577 sayılı Yasanın
49.maddesi 1.
bendi uyarınca bozulmasına ve işin esası hakkında karar
verilmek üzere
dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine karar
verildi.
(DAN-DER; SAYI:76-77)
BŞ/SE
Karar Metni
Sınav sonuçlarının öğrenciye ilan tahtasından
duyurulmasında ve gireceği sınav günlerinin de yine buradan bildirilmesinde
usule aykırı
bir yön bulunmadığı hk.[115]
Davacı öğrenciye 1985-1986 ilkbahar yarı yılında
girdiği sınavlarda so
ruların çalınması olayına adının karıştığı gerekçesiyle
girdiği sınav-
larda geçer not yerine (I) notu verilmesine ilişkin
işlemin iptali is-
teğiyle açılan davanın , idarenin süreye ilişkin
itirazının yerinde ol
madığı ve ilgili yönetmeliğin 6.maddesine göre (I)
notunun öğrencilere
verilebilmesi, öğrencilerin gösterdikleri özürlerinin
idarece kabul
edilmesi halinde yerine getiremedikleri yükümlülükleri
yerine getire-
bilme olanağı sağlıyan bir usulü içerdiği, toplu kopya
olayı nedeni
ile böyle bir uygulamaya gidilmesi ve sınav için
yönetmelik kuralına
uygun bir duyuru yapılmadığı ve sınav günü
belirlenmediği gerekçesiyle
iptaline ilişkin İdare Mahkemesi kararının; olayda
öğrenciye verilen
sınav notunun ilan tahtasına asıldığı ve bu duyuruya
göre davanın süre
sinde açılmadığı öne sürülerek 2577 sayılı yasanın
49.maddesine göre
bozulması isteğidir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 7.maddsi
dava açma süresi-
nin İdare Mahkemelerinde yazılı bildirimden başlıyarak
altmışgün oldu-
ğu, aynı yasanın 11.maddeside üst makama başvuru
halinde, altmış gün
içinde yanıt verilmezse istek reddedilmiş sayılacağı ve
başvuru gününe
kadar geçen sürenin de dava açma süresi hesabında
gözönüne alınacağı
belirtilmiş olduğundan, olayda sınavda toplu kopya
(soru çalma) olayı-
na adı karışan öğrenciye bu sınavlar nedeniyle
yönetmeliğe göre "I" no
tu verildiği ve belirlenen sınav günleri fakülte ilan
tahtasına asıl-
mak suretiyle ilanen 9.7.1986 gününde duyurulduğu, buna
ise ilgili öğ-
cinin, 5.9.1986 günlü dilekçe ile okul idaresine
itirazda bulunduğu ve
yanıt verilmemek suretiyle isteği reddedilen öğrencinin
8.12.1986 gü-
nünde davasını açtığı tartışmasızdır.
İdarenin öğrencilere yapacağı duyuruları, bu konu için
ayrılmış yerler
den de yararlanmak suretiyle yapılabileceği açıktır.
Kaldı ki olayımız
da da olduğu gibi sınav zamanına ve sınav sonuçlarının
belirlenmesine
ilişkin bir zamana denk gelen süre içinde öğrencilerin
okul idaresi ve
idarenin duyuruları ile sıkı bir bağlantı içinde olması
gerekeceği tar
tışmasızdır.
Bu nedenle sınav sonuçlarının öğrenciye ilan
tahtasından duyurulmasın-
da ve gireceği sınav günlerinin de yine buradan
bildirilmesinde usule
aykırı bir yön yoktur.
Davacı öğrenci bu duyurudan başlamak üzere süresi
içinde idareye baş-
vurmuş ve itirazda bulunmuştur. Ancak yanıt verilmemek
suretiyle iste-
ğinin reddi yolundaki işlem üzerine başvuru gününe
kadar işleyen dava
açma süresini de gözönüne alarak altmış gün içinde
davasını açması ge-
rekirken bu süreyi geçirdikten çok sonra davasını açmış
olduğu anlaşıl
dığından davalı idarenin süreye ilişkin itirazını
reddederek işin esa-
sına giren idare mahkemesi kararında yasaya uyarlık
bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle İdare Mahkemesi kararının
bozulmasına ve 2577 sa-
yılı yasanın 49/2 maddesine göre davanın süre aşımı
yönünden reddine
karar verildi.
(DAN-DER; SAYI:76-77)
Karar Metni
Hukuka bağlı bir idarenin, ilgililer başvurmasa bile
karar gereğini ye
rine getirmesinin bir görev ve zorunluluk olduğu, iptal
kararı üzerine
yapılan başvuruların amacı idareyi harekete geçirmek
olup kararın yeri
ne getirilmemesinden doğan tazminat hakkı nedeniyle
açılacak davanın
süresinin hesabına esas alınamayacağı hk.[116]
Davacının sıralama sınavında başarısız olduğundan Özel
Tarsus Amerikan
Lisesine aktarma yoluyla geçemiyeceğine ilişkin işlemi
iptal eden ve
Danıştay 8.Dairesince de onanan İdare Mahkemesi
kararının uygulamaya
konulmaması sonucu hizmet kusuru nedeniyle uğranılan
maddi ve manevi
zararın tazmini istemiyle açılan davayı; süre aşımı
bulunduğu gerekçe-
siyle reddeden İdare Mahkemesi kararının, bozulması
istemidir.
İdari Yargılama Usulü Kanununun 28.maddesinin birinci
fıkrasında, "Da-
nıştay, Bölge İdare Mahkemeleri, İdare ve Vergi
Mahkemelerinin esas ve
yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararların icaplarına
göre idare en
geç altmış gün içinde işlem tesis etmeye veya eylemde
bulunmaya mecbur
olur." denilmekte, aynı maddenin üçüncü fıkrasında
"Danıştay, Bölge
İdare Mahkemeleri, İdare ve Vergi Mahkemeleri
kararlarına göre işlem
tesis edilmeyen veya eylemde bulunulmayan hallerde
idare aleyhine Da-
nıştay ve ilgili İdari Mahkemede maddi ve manevi
tazminat davası açıla
bilir." kuralına yer verilmektedir.
Ancak, üçüncü fıkra söz konusu davaların dahi olacağı
süreyi gösterme-
miştir. Öte yandan kararın uygulanmasını sağlamak için
ilgililerin ida
reye başvurmalarına gerek olup olmadığına gerek varsa
bunun ne kadar
süre içinde yapılabileceği belirtilmemiştir. Herne
kadar maddenin bi-
rinci fıkrasında altmış günlük bir yerine getirme
süresi öngörülmüşse
de bu süre doğrudan idareye yönelik olup kararı
uygulamakla görevli
olan idareleri ilgilendirmektedir.
Hukuka bağlı bir idarenin, ilgililer başvurmasa dahi
karar gereğinin
yerine getirmeleri bir görev ve zorunluluktur.
İlgililerin karar gere-
ğinin yerine getirilmesi için idareye yaptıkları
başvurular üzerinden
belli sürelerin geçmesiyle kararın infazı
zorunluluğunun ortadan kalka
cağını söylemek olanağı bulunmamaktadır.
Davacının 2.7.1985 günlü iptal kararı üzerine, 4.9.1985
ve 25.9.1985
günlü başvuruları, karar gereğinin yerine getirilmesi
için idareyi ha-
rekete geçirmek amacıyla yapılmış olup, kararın yerine
getirilmemesin-
den doğan tazminat hakkı nedeniyle açacağı davanın
süresinin hesabına
esas alınmaması gerekir. Kararın yerine getirilmemesi
nedeniyle açıla-
cak davalarda bir süre hükmü bulunmadığına göre, genel
olarak ilamla-
rın yerine getirilmesi için mevcut 10 yıllık zamanaşımı
süresi içinde
tazminat isteiminde bulunmaya engel bir durum
bulunmamaktadır.
İdari Yargılama Usulü Kanununun 7.maddesinde İdari
Davalar için öngö-
rülen 60 günlük sürenin ilgilinin, kararın yerine
getirilmemesinden do
ğan zararın ödenmesi için yapacağı başvursunun reddi
üzerine işlemeye
başladığı kabul edilir.
Davacının, idarenin temyiz ve düzeltme istemlerinin
reddinden sonra
25.11.1987 günlü başvursunda, idarenin karar gereğini
yerine getirmeye
ceğinin açkca ortada bulunması nedeniyle bu başvurusuna
altmış gün
içinde yanıt verilmemesi üzerine altmış günlük sürenin
son günü olan
24.3.1988 gününde açtığı davada süre aşımı söz konusu
olmadığından İda
re Mahkemesi kararımız bozularak davanın esası hakkında
bir karar ve-
rilmesi için dosyanın anılan mahkemeye gönderilmesine
esasta ve gerek-
çede oyçokluğu ile karar verildi.
AZLIK OYU:
Yasalarımızda İdari yargı kararlarının yerine
getirilmemesi halinde il
gililerce tazminat davası açılabileceği belirtildiği
halde bu davanın
süresi konusunda herhangi bir kural konulmamıştır.
Gerçekten de 2577
sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının, kararların
sonuçları başlıklı
28.maddesinin 1.tümcesinde İdarenin İdare Mahkemesi
kararlarının gerek
lerine göre en geç altmış gün içinde işlem yapmak veya
eylemde bulun-
mak zorunda olduğu kurala bağlandıktan sonra
4.fıkrasında mahkeme ka-
rarlarının altmış gün içinde kamu görevlilerince kasten
yerine getiril
memesi halinde ilgilinin idareye karşı dava açabileceği
öngörülmüştür.
İdare Mahkemesi kararını yerine getirmeyen İdareye
karşı ilgililerce
2002 sayılı icra ve iflas yasasının 39.maddesinden
esinlenerek on yıl-
lık dava süresi tanınması 521 sayılı Danıştay yasasının
yürürlüğe gir-
mesinden beri genel kabul gören bir görüştür. Söz
konusu maddede, bir
borcun ödenmesine veya bir edimin yerine getirilmesine
ilişkin mahkeme
kararlarının icra mercilerince yerine getirilmesinin
istenebilme süre-
si düzenlenmiştir. İdari Yargı yerlerince verilen ve
icra dairelerince
yerine getirilebilen tam yargı kararlarına
uygulanabilecek bu maddenin
iptal kararlarının idarece yerine getirilmemesi nedeni
ile açılacak
tazminat davalarına da uygulanması hukuka ve yasaları
aşırı ölçüde zor
lamak olacaktır.
Aralarında benzerlik iki ayrı hakka ilişkin süreyi,
yargı kararlarının
icra mercilerince yerine getirilmesinin istenebilme
süresi ile yargı
kararını yerine getirmeyen idareye karşı açılacak
tazminat davası süre
si birbirine karıştırılmamalıdır. Yargı kararlarına
saygınlık kazandır
ma amacının abartılması bu amaca ters düşer.
Konunun çözümü için konuda 521 sayılı Danıştay
Yasasından daha fazla
kural içeren 2577 sayılı yasa ile idare hukuku
kurallarına başvurulma-
sı yeterlidir.
Yasalarda ayrı süre gösterilmeyen bu davanın süresinin
de 2577 sayılı
yasanın 7.maddesi uyarınca altmış gün olması tartışmayı
gerektirmeye-
cek ölçüde açıktır. Sürenin başlangıcına gelince,
ilgililerin dava hak
kı 28.maddenin 1. ve 4.fıkralarına göre iptal kararının
idareye bildi-
riminden sonraki altmış birinci gün başlamaktadır.
Bilindiği gibi mah-
keme kararlarını ancak temyiz ve karar düzeltilmesi
aşamasından geçtik
ten veya bu yollara ilişkin sürelerin geçirilmesinden
sonra kesin ka-
rar niteliğine ulaşır. Yasaların kesin olmayan bir
karara tanıdığı hak
ve yükümlülüklerin kesin karara tanınmadığı, daha açık
bir anlatımla
iptal kararı ile ortaya çıkan tazminat davası hakkının
bu kararın tem-
yiz ve karar düzeltilmesi aşamasından geçen kesinleşme
sürecini de kap
samadığı düşünülemez. Bu durumda, temyiz ve karar
düzeltilmesi yoluna
başvurulmasının mahkeme kararına bağlı tazminat davası
hakkının kulla-
nımını durdurmamakla birlikte süresini kestiğinin kabul
edilmesi yasa-
lara ve idare hukuku kurallarına en uygun yorum
olacaktır.
Temyiz ve karar düzeltilmesi yollarına başvurulan İdare
Mahkemesi kara
rının kesinleşme gününe göre süresinde açıldığı
anlaşılan tazminat da-
vasınının görülmesi yolunda verilen karara sonuç olarak
katılmakla bir
likte yukarıda açıklanan nedenlerle gerekçe yönünden
katılmıyorum.
AZLIK OYU:
Mahkeme kararlarının temyizen incelenip bozulabilmeleri
2577 sayılı Ya
sanın 49.maddesinde yazılı nedenlerin bulunmasına
bağıldır.
Temyizen incelenerek bozulması istenen Adana İdare
Mahkemesi kararının
dayandığı gerekçe, yukarıda açıklanan madde
hükümlerinin hiçbirisine
girmediğinden temyiz isteminin reddedilerek mahkeme
kararının onanması
gerektiği görüşüyle çoğunluk kararına katılmıyoruz.
AZLIK OYU:
2577 sayılı Yasanın 28.maddesinde mahkeme kararları
üzerine idarenin
işlem veya eylem yapmaya zorunlu olduğu, aksi halde
kararların uygulan
mamasından zarar görenlerin bu zararın giderilmesi için
maddi ve mane-
vi tazminat davası açabileceği kuralı getirilmiş olup,
maddede idare-
nin Mahkeme kararının tebliğinden başlıyarak 60 gün
içinde işlem yapma
ya veya eylemde bulunmaya zorunludur. dendiğine göre 60
günlük sürenin
başlangıcı mahkeme kararının tebliği olup, kararın
uygulanmaması halin
de 60 günlük sürenin bitiminden başlıyarak bir yıl
içinde tazminat da-
vası açılması gerekirken bu süreler geçirilerek
24.3.1988 gününde açı-
lan davada süre aşımı bulunduğundan temyizen
incelenerek bozulması is-
tenen mahkeme kararının sonucu bakımından onanması
gerektiği görüşüyle
karara katılmıyorum.(DAN-DER; SAYI:76-77) BŞ/SE
Karar Metni
Öğrenci kaydının silinmesine ilişkin olarak bildirimin
belgelendirilme
mesi nedeniyle ilanen bildirim kurallarının geçerli
sayılacağı hk.[117]
Davacının üniversiteden çıkartılmasına ilişkin kara
karşı yapılan baş-
vuruyu süreaşımı nedeniyle reddeden üniversite Yönetim
Kurulu kararını
"Fakülte Yönetim Kurulunca verilen Üniversiteden
çıkarma kararına kar-
şı 84-284 esas numara ile Mahkemelerinde dava açıldığı,
Mahkemelerin-
ce, Fakülte Yönetim Kurulu kararına karşı bir üst merci
olan Üniversi-
te Yönetim Kuruluna itiraz edilmesi gerektiğinden bu
merciden buna i-
lişkin bir karar verilmedikçe kesin ve yürütülmesi
zorunlu nitelik ta-
şımıyacağı sonucuna varılarak merci atlanarak
mahkemelerine verilen
dilekçenin yetkili merci olan Üniversite Yönetim
Kuruluna gönderilme-
sine karar verildiği, anılan merciin ise bu kez işbu
davaya konu edi-
len kararı ile Fakülte Yönetim Kurulu kararına karşı
Yüksek Öğretim
Kanununun 54.maddesinde yer alan 15 günlük süre içinde
itiraz edilme-
diği gerekçesiyle davacı isteğinin dikkate alınmaması
yolunda karar
verildiğinin anlaşıldığı, görüldüğü gibi, davaya konu
edilen işlemin,
işin özüne girmeyerek itirazı süreden reddeden bir
işlem olduğu, buna
karşın gerek dava dilekçesinde, gerekse savunmada,
okuldan çıkarma gi-
bi değerlendirerek açıklamalarda bulunulması adı geçen
işlemin niteli-
ğini değiştirmediği, işin özüne geçildiğinde ise, 2577
sayılı İdari
Yargılama Usulü Kanunun 15.maddesinin 2.fıkrasında
dilekçelerin görev-
li mercie gönderilmesi halinde Danıştay'a veya ilgili
Mahkemeye baş-
vurma tarihinin mercine başvurma tarihi olarak kabul
edileceği ve 7.
maddenin 3.fıkrasında da ilan yoluyla bildirim yapılan
hallerde, özel
yasada aksine bir kural bulunmadıkça sürenin son
bildirim gününü izle-
yen günden başlayarak onbeş gün sonra işlemeye
başlayacağının kurala
bağlandığı, aynı kuralın bir benzerinin 7201 sayılı
Tebligat Yasasının
31.maddesinde de yer aldığının görüldüğü, Davacıya
Fakülte kararının
ne şekilde bildiriminin yapıldığı konusu idareden
sorulup istendiği,
gelen yanıtta, bildirimin adi posta ile yapıldığı, bu
nedenle alındı-
sının olmadığının, ayrıca okulun ilan tahtasında
asılarak ilan edildi-
ğinin belirtildiği, bu durumda şahsa yapılan bildirim
belgelendirile-
mediğine göre ilanen bildirim kurallarını geçerli
saymak gerektiğini,
mahkemelerine gönderilen imzalı belgeden ilan yoluyla
bildirim tarihi-
nin 4.7.1984 olduğu, Mahkemelerine açılan ilk dava
tarihinin ise
24.7.1984 olduğu, 24.7.1984 gününü yukarıda belirtilen
yasal kurallara
göre aynı zamanda mercie başvuru tarihi olarak saymak
gerekeceğinden,
2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanununun 54.maddesinde
belirtilen 15 gün-
lük sürenin geçirilmemiş olduğu, bu nedenle Üniversite
Yönetim Kuru-
lunca başvurunun işin özü incelenerek karar verilmesi
gerekirken, sü-
renin aşıldığı nedeniyle isteğin uygun görülmemesi
yolundaki işlemde
isabet bulunmadığı" gerekçesi iptal eden İdare
Mahkemesi kararının
temyizen incelenmesi istemidir.
İdare ve Vergi Mahkemeleri tarafından, verilen
kararların temyiz yolu
ile incelenip bozulabilmeleri 2577 sayılı İdari
Yargılama Usulü Kanu-
nunun 49.maddesinin 1.fıkrasında yazılı nedenlerin
bulunmasına bağlı-
dır.
İdare Mahkemesince verilen kararın dayandığı gerekçe
usul ve yasaya
uygun olup, bozulmasını gerektiren başka bir neden de
bulunmadığından;
temyiz isteminin reddi ile anılan kararın onanmasına
karar verildi.
AYRIŞIK OY:
Dava dilekçesinde Üniversite yönetim kurulu kararı ile
birlikte fakül-
te yönetim kurulunun ilişik kesme işlemi de dava konusu
edilmiştir.
Davacının kaydı, ÜSY sınavında kendi yerine başkasını
sınava soktuğu-
nun belirlendiğinden bahisle ÜSY merkezinin bildirisi
üzerine Fakülte
Yönetim Kurulunca idari işlemin geri alınması suretiyle
silinmiş bu-
lunmaktadır.
Hukuken üniversite öğrencisi olmadığı iddia edilen
davacı hakkında
2547 sayılı yasanın 54.maddesi uyarınca işlem yapılması
söz konusu o-
lamıyacağından, fakülte yönetim kurulunun ilişik kesme
işlemine karşı
açılan davanın esastan incelenerek bir karar verilmesi
gerekirken Üni-
versite Yönetim Kurulunun itirazın süreden reddine
ilişkin işleminin
iptali yolunda karar verilmesinde isabet
bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle temyiz isteğinin kabulü ile işin
esası incelenmek
suretiyle yeniden bir karar verilmek üzere mahkeme
kararının bozulması
gerekeceği görüşü ile karara katılmıyoruz.
(DAN-DER, SAYI:66-67)
(MT/SE)
Karar Metni
İhbarnamelerin tebliğ edildiği tarihte, bir yıldan
fazla hürriyeti bağlayıcı ceza almış olması nedeniyle cezaevinde yükümlü
olan, dolayısıyla medeni hakları kullanma ehliyeti bulunmayan davacıya
yapılan tebligat geçersiz olduğundan, dava açma süresinin, kendisine vasi
tayin edilmeyen davacının tahliye olup, medeni hakları kullanma ehliyetini
kazandığı tarihten itibaren başlatılması gerektiği; anılan tarihten itibaren
30 gün içinde açılan davada süre aşımı bulunmadığı hk.[118]
Temyiz İsteminde Bulunan: ?
Vekili : Av. ?
Karşı Taraf : Hazar Vergi Dairesi Müdürlüğü - ELAZI?
İstemin Özeti : Davacının ikrazatçılık faaliyetinde
bulunduğundan bahisle düzenlenen inceleme raporuna dayanılarak,
1997/Ocak-Aralık dönemleri için re'sen salınan banka ve sigorta muameleleri
vergileriyle kesilen kaçakçılık cezalarına ilişkin işlemlerin iptali
istemiyle açılan davayı; dosyanın incelenmesinden, davaya konu
ihbarnamelerin davacıya, cezaevinde hükümlü bulunduğu sırada, 7.7.2000
tarihinde tebliğ edildiği; bu tarihte davacıya tayin edilmiş bir vasinin
bulunmadığı; Mahkemelerinde, 25.8.2000 tarihinde açılan davanın ehliyet
yönünden reddedildiği; 1.1.2001 tarihinde tahliye olması nedeniyle kısıtlık
hali sona eren davacının, 29.1.2001 tarihinde işbu davayı açtığının
anlaşıldığı; ancak, usulsüzde olsa, yapılan tebligata muttali olduğundan, bu
tarihten itibaren en geç 12.9.2000 tarihine kadar dava açılması gerekirken
29.1.2001 tarihinde açılan davada süre aşımı bulunduğu; dava açma
ehliyetinin olmadığı sırada açtığı davanın ehliyet yönünden reddedilmesinin,
davacıya, dava açma ehliyetinin kazanıldığı tarihten itibaren yeni bir süre
kazandırmayacağı gerekçesiyle, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunun
15'inci maddesinin 1'inci fıkrasının (b) bendi uyarınca, süre yönünden
reddeden Elazığ Vergi Mahkemesinin 10.12.2001 gün ve E:2001/26; K:2001/177
sayılı kararının; tebligatın usulsüz olduğu, dava açma ehliyetinin
kazanıldığı tarihe göre süresinde dava açıldığı ileri sürülerek bozulması ve
duruşma yapılması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : İstemin reddi gerektiği yolundadır.
Tetkik Hakimi Ergün GÖKDAM'ın Düşüncesi: Davaya konu
vergi/ceza ihbarnamelerinin tebliğ edildiği sırada, bir yıldan fazla
hürriyeti bağlayıcı ceza almış olması nedeniyle cezaevinde hükümlü olan,
dolayısıyla, medeni hakları kullanma ehliyeti bulunmayan davacıya 7.7.2000
tarihinde yapılan tebligat geçersiz olduğundan, dava açma süresinin,
davacının cezaevinden tahliye olup, medeni hakları kullanma ehliyetini
kazandığı, 1.1.2001 tarihinden itibaren başlatılması gerekir. Bu durum
karşısında; davacının medeni hakları kullanma ehliyetini kazandığı tarihten
itibaren, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 7'inci maddesinde
öngörülen 30 gün içerisinde, 29.1.2001 tarihinde açtığı davada süre aşımı
bulunmadığından, işin esası incelenmek suretiyle karar verilmesi gerekirken,
aksi yolda verilen mahkeme kararında isabet görülmemiştir.
Bu nedenle temyize konu mahkeme kararının bozulması
gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı Mukaddes ARAS'ın Düşüncesi: İdare ve
vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi
için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49'uncu maddesinin 1'inci
fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu
maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile
temyiz edilen mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Yedinci Dairesince duruşma
yapılmasına gerek görülmeyerek işin gereği görüşüldü:
Temyiz başvurusu; davacı adına tesis edilen tarh ve
ceza kesme işlemlerinin iptali istemiyle açılan davayı, 2577 sayılı İdari
Yargılama Usulü Kanununun 15'inci maddesinin 1'inci fıkrasının (b) bendi
uyarınca süre aşımı sebebiyle reddeden mahkeme kararının bozulması istemine
ilişkindir.
Türk Medeni Kanununun 357'nci maddesinde, bir sene veya
veya daha ziyade hürriyeti salib bir ceza ile mahkum olan her reşit için,
bir vasi naspolunacağı, hükmü icraya memur dairenin, mahkumun cezasını
görmeye başladığını, sulh mahkemesine, hemen ihbarla mükellef olduğu hüküm
bağlanmıştır.
Dosyanın incelenmesinden; davacının, bir yıldan fazla
hapis cezası alarak, 29.1.2000 tarihinde cezaevine girdiği ve 1.1.2001
tarihinde de 4616 sayılı şartlı salıvermeye ilişkin Kanundan yararlanarak
tahliye olduğu; cezaevinde hükümlü bulunduğu sırada davacıya vasi tayin
edilmediği; davaya konu ihbarnamelerin davacıya, medeni haklarını kullanma
ehliyetinin olmadığı, kısıtlı bulunduğu dönemde 7.7.2000 tarihinde tebliğ
olunduğu; 25.8.2000 tarihinde açılan davanın ise, aynı Mahkemece ehliyet
yönünden reddedildiği; 1.1.2001 tarihinde fiil ehliyetini tekrar kazanan
davacının 29.1.2001 tarihinde açtığı işbu davanın da Mahkemece 7.7.2000
tarihi esas alınmak suretiyle süre aşımı sebebiyle reddedildiği
anlaşılmıştır.
Davaya konu vergi/ceza ihbarnamelerinin tebliğ edildiği
sırada, bir yıldan fazla hürriyeti bağlayıcı ceza almış olması nedeniyle
cezaevinde hükümlü olan, dolayısıyla, medeni hakları kullanma ehliyeti
bulunmayan davacıya 7.7.2000 tarihinde yapılan tebligat geçersiz olduğundan,
dava açma süresinin, davacının cezaevinden tahliye olup, medeni hakları
kullanma ehliyetini kazandığı, 1.1.2001 tarihinden itibaren başlatılması
gerekir. Bu durum karşısında; davacının medeni hakları kullanma ehliyetini
kazandığı tarihten itibaren, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun
7'inci maddesinde öngörülen 30 gün içerisinde, 29.1.2001 tarihinde açtığı
davada süre aşımı bulunmadığından, işin esası incelenmek suretiyle karar
verilmesi gerekirken, aksi yolda verilen mahkeme kararında isabet
görülmemiştir.
Açıklanan nedenle, temyiz isteminin kabulün mahkeme
kararının, işin esasının incelenmesi suretiyle yeniden karar verilmek üzere
bozulmasına; bozma kararı üzerine Mahkemece yeniden verilecek kararla
birlikte yargılama giderleri de hüküm altına alınacağından, bu hususta
ayrıca hüküm tesisine gerek bulunmadığına, 3.10.2005 gününde oybirliği ile
karar verildi.
(DAN-DER; SAYI: 111)
BŞ/ÖEK
Karar Metni
Davada süre aşımı bulunduğundan, işin esasının
incelenmesi suretiyle verilen temyize konu mahkeme kararında isabet
bulunmadığı hk.[119]
Temyiz İsteminde Bulunan: Başbakanlık Gümrük
Müsteşarlığı adına
Yeşilköy Otomotiv İhtisas Gümrük Müdürlüğü İSTANBUL
Karşı Taraf : ...
Vekili : Av. ... - Av. ...
İstemin Özeti : Davacı Şirket adına tescilli 23.11.2001
tarih ve 4975 sayılı gümrük giriş beyannamesi muhteviyatı eşyaya uygulanan
iskontonun beyan edilmediğinden bahisle yapılan katma değer vergisi ek
tahakkukuna vaki itirazın reddine dair işlemi; ithale konu aracın satış
anındaki hallerine göre her alıcı için geçerli olan fiyat dikkate alınarak
düzenlenen fatura kıymeti üzerinden iskonto uygulandığı yolunda herhangi bir
tespitin bulunmaması nedeniyle, beyan edilen kıymetin, aracın model, hal ve
durumları çerçevesinde normal fiyatı olduğu; gerçekleştirilen ithalatta %20
oranında iskonto uygulandığından bahisle yapılan ek tahakkukta mevzuata
uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle iptal eden İstanbul Üçüncü Vergi
Mahkemesinin 17.4.2003 gün ve E:2002/1437; K:2003/1614 sayılı kararının;
satış sırasında %20 iskonto uygulandığının satıcı firma yazısı ile sabit
olması nedeniyle kararın hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek bozulması
istenilmektedir.
Savunmanın Özeti: Savunma verilmemiştir.
Tetkik Hakimi Ergün Gökdam'ın Düşüncesi: Dosyanın
incelenmesinden, yükümlü tarafından yapılan itirazın İstanbul Gümrükleri
Başmüdürlüğünce 30.4.2002 gün ve 1007 sayılı kararla reddedildiği, bu
kararın Yeşilköy Otomotiv İhtisas Gümrük Müdürlüğünün 5849 sayılı yazısı
ekinde; yükümlüye 24.5.2002 tarihinde tebliğ edildiği, 30 günlük dava açma
süresinin son günü 23.6.2002 tarihinin pazar gününe rastlaması sebebiyle,
davanın, 24.6.2002 tarihinde açılması gerekirken, bu süre geçirildikten
sonra, 25.6.2002 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.
Bu durumda, davanın süre aşımı sebebiyle reddi
gerekirken, yazılı gerekçe ile verilen mahkeme kararında isabet
görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulüyle
mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı Mukaddes Aras'ın Düşüncesi: İdare ve
vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi
için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49'uncu maddesinin 1'inci
fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu
maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile
temyiz edilen mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Yedinci Dairesince işin gereği
görüşüldü:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun "Dava açma
süresi" başlıklı 7'nci maddesinin 1'inci fıkrasında, dava açma süresinin,
özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştay'da ve idare
mahkemelerinde altmış ve vergi mahkemelerinde otuz gün olduğu; 2'nci
fıkrasının (b) bendinde, bu sürelerin, vergi, resim ve harçlarla benzeri
mali yükümler ve bunların zam ve cezalarından doğan uyuşmazlıklarda:
Tahakkuku tahsile bağlı olan vergilerde tahsilatın; tebliğ yapılan hallerde
veya tebliğ yerine geçen işlemlerde tebliğin; tevkif yoluyla alınan
vergilerde istihkak sahiplerine ödemenin; tescile bağlı vergilerde tescilin
yapıldığı ve idarenin dava açması gereken konularda ise ilgili merci veya
komisyon kararının idareye geldiği tarihi izleyen günden başlayacağı; 8'inci
maddesinde, sürenin son gününün tatil gününe rastlaması halinde, sürenin
tatil gününü izleyen çalışma gününün bitimine kadar uzayacağı belirtilmiş,
14'üncü maddesinin 3'üncü fıkrasının (e) bendinde "süre aşımı" ilk inceleme
konuları arasında sayılarak, 15'inci maddesinin 1'inci fıkrasının (b)
bendinde, süresinde olmayan davaların reddine karar verileceği hüküm altına
alınmıştır.
Dosyanın İncelemesinden, ithale konu eşyanın beyan
edilen kıymetine, satıcı tarafından uygulanan iskontonun dahil
edilmediğinden bahisle yapılan katma değer vergisi ek tahakkukuna vaki
itirazın reddine dair İstanbul Gümrükleri Başmüdürlüğü işleminin, 24.5.2002
tarihinde, davacı Şirketin iş yeri adresinde, Muhasebe Müdürü Ersin Kömbe'ye
tebliğ edildiği; bu işlemin iptali istemiyle, 25.6.2002 tarihinde, işbu
davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Dava dilekçesinde tebliğ tarihi olarak, 26.5.2002
tarihi gösterilmiş ise de; dosyada mevcut tebliğ alındısına göre, dava
konusu işlemin tebliğ tarihi 24.5.2002'dir.
Bu durumda, 30 günlük dava açma süresinin sonu olan
23.6.2002 tarihinin pazar gününe rastlaması sebebiyle, takip eden gün olan
24.6.2002 tarihinde açılması gerekirken, 25.6.2002 tarihinde açılan davada
süre aşımı bulunduğundan, bu husus gözetilmeksizin, istemin özeti bölümünde
yazılı gerekçeyle verilen mahkeme kararında isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulüne,
mahkeme kararının bozulmasına, bozma kararı üzerine Mahkemece yeniden
verilecek kararla birlikte yargılama giderleri de hüküm altına
alınacağından, bu hususta ayrıca hüküm tesisine gerek bulunmadığına,
17.3.2005 gününde oybirliği ile karar verildi.
BŞ/ŞGK
Karar Metni
İtirazın süre aşımı nedeniyle reddine dair olan
işlemlerin hukuka uygun olup olmadıklarını araştırması gereken idari yargı
yerinin, tahakkukun hukukiliğini incelemesinin yargılama hukukuna uygun
olmadığı hk.[120]
Temyiz İsteminde Bulunan: Başbakanlık Gümrük
Müsteşarlığı adına Gemlik Gümrük Müdürlüğü
Karşı Taraf : ...
Vekili : Av. ...
İstemin Özeti : Gemlik Gümrük Müdürlüğünde tescilli
13.2.2001 gün ve 1523, 13.3.2001 gün ve 2071, 14.12.2000 gün ve 11495,
10.7.2000 gün ve 5890, 10.1.2001 gün ve 401 sayılı gümrük giriş
beyannameleri muhteviyatı eşya nedeniyle yapılan dampinge karşı vergi ile
katma değer vergisi tahakkuklarına vaki itirazların süre aşımı nedeniyle
reddine ilişkin işlemleri; olayda, ithalatın, İthalatta Haksız Rekabetin
Önlenmesine İlişkin 99/7 sayılı Tebliğin 36'ncı maddesinde, vergi oranı %0
olarak öngörülen üretici firmadan yapıldığı ve bu nedenle vergi alınmaması
icap ettiği gerekçesiyle iptal eden Bursa Vergi Mahkemesinin 3.7.2003 gün ve
E:2002/2203; K:2003/2456 sayılı kararının; Bursa Gümrükleri
Başmüdürlüklerine yapılan itirazların süre aşımı nedeniyle reddedildiği
ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti: İstemin reddi gerektiği
savunulmuştur.
Tetkik Hakimi Abidin İldeş'in Düşüncesi: Dosyanın
incelenmesinden, davacı Şirket adına tescilli gümrük giriş beyannameleri
muhteviyatı eşya nedeniyle yapılan dampinge karşı vergi ile katma değer
vergisi tahakkuklarına vaki itirazların süre aşımı nedeniyle reddine ilişkin
işlemlerin iptali istemiyle açılan davada; Mahkemece işin esasının
incelenmesi suretiyle tahakkukların iptaline karar verildiği anlaşılmıştır.
Gümrük Kanunu uyarınca yapılan tahakkukta, yargı
denetimine tabi olan, tahakkuka yapılan itirazın reddine ilişkin işlemdir.
Sözü edilen hukuki durum karşısında, yargılama hukukuna
göre, davada, Mahkemece, itirazın süresinde yapılıp yapılmadığının
incelenmesi suretiyle karar verilmesi gerekli bulunmaktadır.
Bu itibarla, işin esasına girilmesi suretiyle verilen
kararda isabet bulunmadığından; mahkeme kararının bozulması gerektiği
düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı Bilgin Arısan'ın Düşüncesi: İdare ve
vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi
için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49'uncu maddesinin 1'inci
fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu
maddeye yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile
temyiz edilen mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Yedinci Dairesince işin gereği
görüşüldü:
Dosyanın incelenmesinden, savunma dilekçesinde, dava
konusu tahakkuklara süresinde itiraz edilmediği belirtilmesine karşın,
Mahkemece, işin esasının incelenmesi suretiyle karar verildiği; temyiz
dilekçesinde de, tahakkuklara süresinde itiraz edilmediği ileri sürülerek
kararın bozulmasının istendiği anlaşılmıştır.
4458 sayılı Gümrük Kanununun 242'nci maddesinin 3'üncü
fıkrasına göre, yükümlülerce, gümrük vergilerine yedi gün içinde kararı alan
gümrük idaresinin bağlı bulunduğu başmüdürlük nezdinde itiraz edilebileceği
belirtilmiş olup, aynı maddenin yedinci fıkrasında da, tesis ettikleri
işlemlerin iptali istemiyle, gümrük başmüdürlüklerinin bulunduğu yerdeki
idari yargı mercilerine başvurulabileceği hükmüne yer verilmiştir.
Sözü edilen hükümlere göre; öngörülen prosedürün
işletilmesi sonucu tesis edilen nihai işlemin, 2577 sayılı Kanunun 7'nci
maddesinde yazılı genel dava açma süresi içerisinde, idari davaya konu
edilmesi gerekmektedir. Yapılan itirazların, yukarıda yer verilen maddede
öngörülen süre içerisinde olmadığı gerekçesiyle reddedilmesi, itiraza konu
ek tahakkukun hukuka uygunluğunu dava yoluyla denetletme olanağını ortadan
kaldıran, kesin ve yürütülmesi zorunlu idari işlem tesisidir. Olayda da,
dava konusu olan nihai işlem davalı idarece bu yolda tesis edilen işlemdir.
Bu işlem, idarece geri alınmak veya idari yargı yerince iptal edilmek
suretiyle, hukuk düzeninden kaldırılmadıkça, idari prosedürün yeniden
işletilmesi ve idari dava hakkının kullanılması olanaklı değildir. Bu
bakımdan; itirazın süre aşımı sebebiyle reddine dair olan dava konusu
işlemlerin hukuka uygun olup olmadıklarını araştırması gereken idari yargı
yerinin, tahakkukun hukukiliğini incelemesi ve b
Yeni Sayfa 1
belediyelerin "imar", "ımar" ve "imar
hukuku", "ımar hukuku", "kaçak yapı", imar planı", "arazi ve arsa düzenlemesi",
"imar para
cezaları", "imar kirliliği suçları", "idare hukuku", "idari yargılama usulü" ve
her türlü imar sorunlarına çözüm getirecek olan "imar hukukcusu" ve "ımar
hukukçusu".
imar hukukçusu
Copyright © Imar Hukukcusu Tüm hakları saklıdır.
Yayınlanma:: 2007-10-08 (1970 okuma)
[ Geri Dön ]
|
|
|
|