Karar Özeti
20.4.1994 tarih ve 94/5483 sayılı Bakanlar Kurulu
Kararı ile bankacı-
lık yapma izni kaldırılan Marmara Bankasında mevduat
hesabı bulunan
davacının 3.6.1994 tarihinde tasarruf mevduat sigorta
fonundan 150.
000.000 lirayı aldığı anda mevduatının kalan kısmının
ödenmeyeceğini
öğrendiğinin kabulü gerekeceğinden, 20.2.1995 tarihinde
idareye tazmi-
nat istemiyle yaptığı başvuru üzerine 27.2.1995
tarihinde açtığı dava-
nın süreaşımı nedeniyle incelenmesine olanak
bulunmadığı hk.[61]
Bakanlar Kurulu'nun ... tarih ve ... sayılı kararı ile
bankacılık fa-
aliyeti yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılan
Marmara Bankası A-
nonim Şirketi'ndeki tasarruf mevduatının ödenmemesi
nedeniyle uğranıl-
dığı ileri sürülen zararın tazminine karar verilmesi
istenilmektedir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun
7.maddesinde; dava
açma süresinin özel kanunlarında ayrı süre
gösterilmeyen durumlarda
Danıştay'da ve idare mahkemelerinde altmış gün olduğu,
bu sürenin, i-
dari uyuşmazlıklarda yazılı bildirimin yapıldığı tarihi
izleyen gün-
den, ilanı gereken düzenleyici işlemlerde, ilan
tarihini izleyen gün-
den itibaren başlayacağı, ancak bu işlemlerin
uygulanması üzerine il-
gililerin, düzenleyici işlem veya uygulanan işlem yahut
her ikisi a-
leyhine birden dava açabilecekleri kurala bağlanmıştır.
Aynı Yasanın 14/3-e maddesinde; dilekçelerin ilk
inceleme aşa-
masında "süre aşımı" yönünden inceleneceği, 15-1/b
maddesinde ise, bu
yönde yasaya aykırılık bulunursa davanın reddine karar
verileceği hük-
mü yer almıştır.
Dava dosyasının incelenmesinden; ... tarihli Resmi
Gazete'de
yayımlanan 94/5483 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile
bankacılık yapma
izni kaldırılan Marmara Bankasında mevduat hesabı
bulunan davacının,
20.12.1994 tarihinde davalı idareye başvurarak tasarruf
mevduatı si-
gorta fonundan kendisine ödeme yapılmasını istediği,
... tarihinde ...
Şubesi tarafından ... lira tasarruf mevduatı sigorta
fonundan kendisi-
ne ödeme yapıldığı, ... tarihinde kayda giren dilekçe
ile, bankanın
bankacılık faaliyetinin durdurulmasında davalı idarenin
hizmet kusuru-
nun bulunduğu ileri sürülerek, bankadan tahsil
edemediği mevduat hesa-
bı tutarının, dava açıldığı tarihteki döviz karşılığı
değerinin, kara-
rın verildiği tarihte, Merkez Bankası efektif satış
değeri üzerinden
karşılığının ve 10 milyon lira manevi tazminatın
ödenmesine karar ve-
rilmesi istemiyle dava açtığı anlaşılmaktadır.
Bankadaki mevduatının tamamının kendisine
ödenmeyeceğini engeç,
kendisine tasarruf mevduatı sigorta fonu kapsamında ...
lira ödemenin
yapıldığı ... tarihinde öğrenen davacının ... tarihinde
açtığı davanın
incelenmesine olanak bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle; davanın, 2577 sayılı Yasanın
15/1-b mad-
desi uyarınca süre aşımı nedeniyle reddine, karar
verildi. (MT/ES)
Karar Özeti
Tasarrufu teşvik hesabından ödeme yapılmasına hak
kazanıldığı tarihten itibaren genel zamanaşımı süresi içinde ve 2577 sayılı
Yasanın 10.maddesi kapsamında idareye başvurulabileceği hk. [62]
Davacı; memur olarak çalıştığı sürede Tasarrufu Teşvik
Hesabına yatı-
rılmayan tutarların yasal faiziyle birlikte tazmini
istemiyle açtığı
davayı süre aşımı yönünden reddeden Ankara 1. İdare
Mahkemesinin ...
tarih ve 1996/473 sayılı kararının; temyizen incelenip
bozulmasını is-
temektedir.
Ankara 1. İdare Mahkemesi; emekli olduğu ... tarihinde
tasarru-
fu teşvik fonlarının ödenmediğini öğrenen davacının bu
tarihten itiba-
ren 2577 sayılı Yasanın 7. maddesinde öngörülen 60
günlük idari dava
süresini geçirdikten sonra açtığı davada süre aşımı
bulunduğu gerekçe-
siyle; davayı süre aşımı yönünden reddetmiştir.
Davacı; emekli olduğu tarihte tasarrufu teşvik fonunun
ödenme-
diğini, ödemenin yapılacağı ümidiyle bekledikten sonra
16.1.1996 tari-
hinde idareye başvurduğunu ve görevsiz yargı yerince
verilen görevsiz-
lik kararından itibaren süresi içinde dava açtığını öne
sürerek, anı-
lan mahkeme kararının temyiz incelenip bozulmasını
istemektedir.
3417 sayılı Çalışanların Tasarrufa Teşvik Edilmesi ve
Bu Tasar-
rufların Değerlendirilmesine Dair Kanun'un 4. maddesi
uyarınca; "Ku-
rumlar bu Kanun hükümleri çerçevesinde çalışanların
aylık ve ücretle-
rinden yapacakları tasarruf kesintisi ile sağlanacak
Devlet katkıları-
nı aylık ve ücret ödemesinin yapıldığı ayı takip eden
ayın sonuna ka-
dar T.C.Ziraat Bankasında persoeli adına açtıracakları
"Tasarrufu Teş-
vik Hesabı"na yatırırlar." Bu suretle kişilerin menkul
mülkiyeti ala-
nına giren ve kendi adına açılan Tasarrufu Teşvik
Hesabında biriken
tasarruf kesintileri ile Devlet ve işveren katkıları,
Yasanın "Ödeme-
ler" başlıklı 6. maddesine göre emeklilik veya ölüm
halinde ilgililere
veya kanuni mirasçılarına neması ile birlikte
ödenmektedir.
Aktarılan Yasal düzenlemeye göre, ilgililerin emekliye
ayrılma-
ları halinde kendilerine, ölmeleri halinde kanuni
mirasçılmarına ken-
diliğinden bir ödeme yapılmamakta; kişilerin,
hesaplarında toplanan
tutarın ödenebilmesi için, 6. madde uyarınca ödemeye
hak kazandıkları-
nı belgelendirerek hesabın bulunduğu bankaya
başvurmaları gerekmekte-
dir.
Diğer taraftan, kurumların çalışanların aylık ve
ücretlerinden
yapacakları tasarruf kesintileri ile Devlet
katkılarını, aylık ve üc-
ret ödemesinin yapıldığı ayı takip eden ayın sonuna
kadar ilgili ta-
sarrufu teşvik hesabına yatırmaları zorunlu olup, 3417
sayılı Yasada
bir zamanaşımı süresi öngörülmediği gibi, 7. maddesinde
süresinde ya-
pılmayan ödemeler için gecikme zammı alınacağı hükme
bağlanmıştır.
Bu durumda ilgililerin Tasarrufu Teşvik Hesabından
ödeme yapıl-
masına hak kazandıkları tarihten itibaren genel
zamanaşımı süresi içe-
risinde 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun
10. maddesi kap-
samında idareye başvurarak, istemlerinin kısmen,
tamamen veya zımnen
reddi halinde altmış günlük idari dava süresi içinde
dava açmaları
mümkündür.
Sonuçta, davacının emekli olduğu ve 3417 sayılı Yasanın
6. mad-
desi uyarınca Tasarrufu Teşvik Hesabından ödeme
yapılmasına hak kazan-
dığı tarihten itibaren altmış günlük süre içerisinde
idareye başvurma-
dığı ve dava açmadığından bahisle davanın süre aşımı
yönünden reddine
ilişkin mahkeme kararında hukuki isabet
bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle davacının temyiz isteminin
kabulüne, Anka-
ra 1. İdare Mahkemesinin ... tarih ve 1996/473 sayılı
kararının bozul-
masına, karar verildi. (MT/ES)
(DAN-DER; SAYI:95)
Karar Özeti
Düzenleyici işlemin Resmi Gazete'de yayımı tarihinden
itibaren bu iş-
lemden haberdar olan davacının 2577 sayılı Yasanın
11.maddesi uyarınca
idareye başvuru süresi geçtikten sonra yaptığı başvuru
üzerine açtığı
davanın süresinde olmadığı hk.[63]
Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürlüğü'nün ... gün ve
... sayılı
sosyal yardım zammının ödeneceği yolundaki başvurunun
cevap verilmeye-
rek zımnen reddine ilişkin işlemi ile bunun dayanağı
olan davalı ida-
rece ... gün ve ... sayılı Resmi Gazetede yayımlanan
Seri No:1 Sıralı
Tebliğin "Sosyal Yardım zammı Ödemeleri" başlıklı
II.maddesinin 3.pa-
ragrafının ilk iki cümlesinin iptali istenilmektedir.
Dava; Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürlüğü'nün
24.9.1996
gün ve 2-1158 sayılı sosyal yardım zammının ödeneceği
yolundaki başvu-
runun cevap verilmeyerek zımnen reddine ilişkin işlemi
ile bunun daya-
nağı olan davalı idarece 17.6.1994 gün ve 21963 sayılı
Resmi Gazetede
yayımlanan Seri No:1 Sıralı Tebliğin "Sosyal Yardım
zammı Ödemeleri"
başlıklı II.maddesinin 3.paragrafının ilk iki
cümlesinin iptali iste-
miyle açılmıştır.
2577 sayılı Yasanın 7.maddesinde; dava açma süresinin,
özel ka-
nunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştay'da
ve idare mah-
kemelerinde altmış gün olduğu belirtilmiştir. Aynı
maddenin 4.bendin-
de; "İlanı gereken düzenleyici işlemlerde dava süresi,
ilan tarihini
izleyen günden itibaren başlar. Ancak bu işlemlerin
uygulanması üzeri-
ne ilgililer, düzenleyici işlem veya uygulanan işlem
yahut her ikisi
aleyhine birden dava açabilirler. Düzenleyici işlemin
iptal edilmemiş
olması bu düzenlemeye dayalı işlemin iptaline engel
olmaz" hükmü yer
almıştır.
Yasanın 11.maddesi üst makamlara başvuruyu
düzenlemiştir. Bu
madde ilgililere, idari dava açmadan önce, idari
işlemin kaldırılması,
geri alınması, değiştirilmesi, veya yeni bir işlem
yapılması için üst
makamlara üst makam yoksa işlemi yapmış olan makamlara
idari dava açma
süresi içinde başvurma hakkı tanımaktadır. Maddede bu
başvurunun işle-
meye başlamış olan idari dava açma süresini
durduracağı, altmış gün i-
çinde bir cevap verilmezse isteğin reddedilmiş
sayılacağı isteğin red-
dedilmesi veya reddedilmiş sayılması halinde dava açma
süresinin yeni-
den işlemeye başlayacağı ve başvurma tarihine kadar
geçmiş olan süre-
nin de hesaba katılacağı, ayrıca hükme bağlanmıştır.
Davalı Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürlüğü
tarafından,
17.6.1994 gün ve 21963 sayılı Resmi Gazete'de
yayımlanan Seri No:1 sı-
ralı Genel Tebliğinin "Sosyal Yardım Zammı Ödemeleri"
başlıklı II.mad-
desinin 3.paragrafında; diğer kuruluşlar arasında, 2834
sayılı Yasaya
dayanılarak kurulan Tarım ve Satış Kooperatifleri ve bu
Kooperatifle-
rin biraraya gelerek kurdukları Birlikler sayılmıştır.
Davacı Birlik tarafından; bu düzenleyici işlem
nedeniyle sosyal
yardım zammı ödemelerinin düzenli olarak yapıldığı,
davalı idarenin
647308 sayılı yazısı ile işyerinden emekli olanları
gösterir listeyi
istediği, davacı Birlik tarafından ......... tarihinde,
sosyal yardım
zammı ödemelerinin yapılacağının davalı Kuruma
bildirdiği; dava dilek-
çesi ve eklerinin incelenmesinden anlaşılmaktadır.
Davacı .........
tarihinde davalı idareye yaptığı başvuruya cevap
verilmemesine ilişkin
zımni ret işlemini esas almak suretiyle bu davayı açmış
bulunmaktadır.
Ancak, yapmış olduğu bu başvurunun Tebliğ'le getirilen
düzenlemeye u-
yacakları şeklinde bir başvuru olması nedeniyle 2577
sayılı Yasanın
11. maddesi kapsamında yapılan bir başvuru olarak
kabulü mümkün değil-
dir.
Düzenleyici işlemin Resmi Gazete'de yayımı tarihinde,
işlemden
haberdar olan davacının, 2577 sayılı Yasanın
11.maddesine göre en geç
......... günü akşamına kadar davalı idareye başvurması
gerekmektedir.
Bu süre geçtikten sonra ......... tarihinde davalı
idareye 2577 sayılı
Yasanın 11.maddesi kapsamında olmayan yapılan başvuraya
cevap verilme-
mesi üzerine Tebliğ'e karşı açılan dava süresi içinde
açılmamış bulun-
maktadır.
Davacının ......... tarihinde yaptığı başvuru üzerine
ortaya
çıkan zımni ret şeklindeki uygulama işlemine gelince;
506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasasının ek 24.maddesinde
sosyal
yardım zammı ödemesi düzenlenmiş, aynı Yasanın
134.maddesinde ise, bu
Yasanın uygulanmasından doğan uyuşmazlıkların yetkili
iş mahkemelerin-
de veya bu davalara bakmakla görevli mahkemelerde
görüleceği kuralına
yer verilmiştir. İlgili sosyal güvenlik kuruluşunun
kamu birimi olma-
sı, kamusal nitelikte Yasanın uygulanması, kurumca
bağlanan emekli ay-
lığına ek bir ödemenin belirlenmesi ve yükümlüsünün
saptanması şeklin-
deki uyuşmazlığı görecek olan Yasayla belirlenen yargı
yerini değiş-
tirmeyecektir. Zira, 506 sayılı Yasa idare hukuku veya
özel hukukla
ilgili olma koşulunu koymadan tüm anlaşmazlıkların
görüleceği yargı
yerini belirlediğinden, aksi bir kural olmadığı sürece
Yasanın ilgili
maddelerinden çıkacak her türlü anlaşmazlığın yetkili
iş mahkemeleri-
nin görevine girmektedir. Bu nedenle, uygulama işlemine
karşı açılan
davanın görüm ve çözüm görevi İş Mahkemelerine ait
bulunmaktadır.
Açıklanan nedenlerle, Sosyal Sigortalar Kurumu Genel
Müdürlüğü-
nün ... gün ve ... sayılı sosyal yardım zammının
ödeneceği yolundaki
başvurunun cevap verilmeyerek zımnen reddine ilişkin
işleme karşı açı-
lan davanın görev yönünden, davalı idarece 17.6.1994
gün ve 21963 sa-
yılı Resmi Gazete'de yayımlanan Seri No:1 sıralı Genel
Tebliğ'in "Sos-
yal Yardım Zammı Ödemeleri" başlıklı II.maddesinin
3.paragrafının ip-
tali istemiyle açılan davanın ise süre yönünden
reddine, karar veril-
di. (MT/ES)
(DAN-DER; SAYI:95)
Karar Özeti
Davacıdan tahsil edilen şeker fiyat farkına karşı
altmış gün içinde
dava açılmadığı ve bu süre içerisinde idareye de
başvurulmadığından,
bu süreler geçirildikten sonra idareye yapılan
başvurunun reddine i-
lişkin işleme karşı açılan dava da süre aşımı bulunduğu
hk.[64]
Davacıdan tahsil edilen şeker fiyat farkının iade
edilmesi isteminin
reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan dava
sonucunda Manisa
İdare Mahkemesince dava konusu işlemin iptali yolunda
verilen
16.11.1994 tarih ve 1994/702 sayılı kararın temyizen
incelenip bozul-
ması istenilmektedir.
... İdare Mahkemesi; ... sayılı Resmi Gazete'de
yayınlanan ve
Maliye Bakanlığı ile Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca
çıkarılan tebliğe
dayanılarak davacıdan şeker fiyat farkı tahsil
edildiğinin anlaşıldı-
ğı, ancak Danıştay Onuncu Dairesince sözkonusu tebliğin
yürütülmesinin
durdurulmasına karar verilmiş olduğundan geçerliliği
kalmayan tebliğ
uyarınca tahsil edilen şeker fiyat farkına yönelik
tutarın iadesi is-
teminin reddinde hukuka uygunluk bulunmadığı
gerekçesiyle dava konusu
işlemin iptaline karar vermiştir.
Davalı idare; dava konusu işlemde hukuka aykırılık
bulunmadığı
iddiasıyla anılan kararın temyizen incelenip
bozulmasını istemektedir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun
12.maddesinde "il-
gililer haklarını ihlal eden bir idari işlem
dolayısıyla Danıştay'a ve
İdare ve Vergi Mahkemelerine doğrudan doğruya tam yargı
davası veya
iptal ve tam yargı davası davalarını birlikte
açabilecekleri gibi, ilk
önce iptal davası açarak bu davanın karara bağlanması
üzerine bu hu-
sustaki kararın veya kanun yollarına başvurulması
halinde verilecek
kararın tebliği veya bir işlemin icrası sebebiyle doğan
zararlardan
dolayı icra tarihinden itibaren dava süresi içinde tam
yargı açabi-
lirler. Bu halde de ilgililerin 11. madde uyarınca
idareye başvurma
hakları saklıdır" kuralı bulunmakta olup, aynı Yasanın
7. maddesinde
ise dava açma süresi 60 gün olarak belirlenmiştir.
Davacılardan şeker fiyat farkı ... tarihinde tahsil
edilmiştir.
Yukarıda anılan kural gereğince davacıların bu tarihten
itibaren alt-
mış gün içinde dava açması veya aynı süre içinde ilgili
idareye baş-
vurması ve bu başvurunun sonuçsuz kalması üzerine yine
yasada belirle-
nen süreler içinde dava açılması gerekmektedir. Dava
konusu olayda ise
davacıların sözkonusu sürelerin geçirilmesinden sonra
... tarihinde
davalı idareye yapılan başvuru üzerine verilen cevap
üzerine açılan
davada süre aşımı bulunmaktadır. Öte yandan davacıdan
tahsil edilen
şeker fiyat farkının dayanağı olan tebliğin önce
yürütülmesinin durdu-
rulması ve daha sonra iptal edilmiş olması ilgililere
yeni bir dava
açma süresi kazandırmaz.
Bu durumda, davada süre aşımı bulunmakta iken işin
esasını in-
celeyen Mahkeme kararında hukuki isabet
bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle; 2577 sayılı Yasanın 49. maddesine
uygun
bulunan davalı idare temyiz isteminin kabulüyle, Manisa
İdare Mahkeme-
sinin 16.11.1994 tarih ve 1994/702 sayılı kararının
bozulmasına, karar
verildi. (MT/ES)
(DAN-DER; SAYI:94)
Karar Özeti
Çalışma özgürlüğünün kullanılması konusunda yapılan her
yeni başvuru üzerine tesis edilecek işlem için idari dava açma süresi içinde
dava
açılabileceği hk.[65]
Davacının kahvehane ruhsatı talebinin reddine ilişkin
davalı idare
işleminin iptali istemiyle açtığı davayı süre yönünden
reddeden Sa-
karya İdare Mahkemesinin 23.10.1992 tarih ve
E:1991/906, K:1992/555
sayılı kararının temyizen incelenip bozulması
istenilmektedir.
Sakarya İdare Mahkemesi, idare mahkemelerinde dava açma
süresi-
nin altmış gün olduğu, davacının 3.1.1990 tarihli
dilekçesiyle kahve-
hane açmak için davalı idareden ruhsat talep ettiği, bu
istemin
24.1.1990 tarihli işlemle reddedildiği, ve bu ret
kararın 26.1.1990
tarihinde davacıya tebliğ edildiği, bu tarihten iti-
baren altmış gün
içinde dava açılmayıp 12.11.1991 tarihinde aynı istemle
davalı idareye
yapılan başvurunun reddedilmesi üzerine 2.12.1991'de
açılan davada sü-
re aşımı bulunduğu gerekçesiyle davanın süreden reddine
karar vermiş-
tir.
Davacı anılan kararın temyizen incelenip bozulmasını
istemekte-
dir.
İlgililerin, Anayasal güvence altındaki temel hak ve
özgürlük-
lerden olan Çalışma Özgürlüğünü kullanabilmeleri için
gerekli işlemin
yapılmasını idareden her zaman isteyebilecekleri
açıktır. Çalışma öz-
gürlüğünün kullanılabilmesi için gerekli işlemin
yapılması isteminin
idarece reddedilmiş olması, aynı konuda idareye tekrar
başvurulmasına
ve başvurunun reddi halinde ret işlemine karşı dava
açılmasına engel
bulunmamaktadır. Çalışma özgürlüğünün sürekliliği
nedeniyle bu özgür-
lüğün kullanımı konusunda yapılan her yeni başvuru
üzerine idarece
tesis edilecek işlem için 2577 sayılı Yasanın
7.maddesinde öngörülen
altmış günlük süre içinde dava açılabileceğinin kabulü
gerekir.
Bu itibarla, davacı tarafından kahvehane açma ruhsatı
için
3.1.1990 tarihli başvurunun 24.1.1990 tarihli işlemle
idarece reddin-
den sonra aynı istemle 12.11.1991 tarihinde yapılan
başvurunun reddi
üzerine 2.12.1991 tarihinde açılan davada süre aşımı
bulunmadığından
davanın süreden reddi yolunda verilen temyize konu
kararda hukuki isa-
bet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Yasası-
nın 49.maddesine uygun bulunan davacı temyiz isteminin
kabulüyle İdare
Mahkemesinin 1992/555 sayılı kararının bozulmasına
karar verildi.MT/ES
(DAN-DER; SAYI:91)
Karar Özeti
1981 yılında emekli olan davacının fiili hizmet
süresinin ve dolayı-
sıyla intibakının düzeltilmesi yolunda 1987 yılında
yaptığı başvuru-
nun reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açtığı
davada süre aşımı
bulunduğu hk.[66]
Dava, 1.1.1981 tarihi itibariyle toplan 26 yıl 9 ay
hizmetiyle 3.dere-
ce 5.kademe üzerinden emeklilik tahsisi yapılan
davacının, emekliliğe
esas hizmet süresinin ve bundan dolayı emekliliğine
esas intibakının
düzeltilmesi yolundaki 8.1.1987 tarihli dilekçeyle
yaptığı başvurusu-
nun reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle
açılmıştır.
İdare Mahkemesince, davacının 1955-1959 yılları
arasında Türk Silahlı
Kuvvetleri hesabına öğrenim gördüğü 4 yıllık sürede
dikkate alınarak
8.derecenin 1.kademesinin hizmete başlangıç derecesi
olarak alınmasıy-
la 26 yıl 8 ay 15 gün toplam hizmeti
değerlendirildiğinde davacının
emekliye ayrıldığı tarih itibariyle 1.derecenin
4.kademesine geleceği,
bu itibarla 3.derecenin 5.kademesi üzerinden yapılan
intibakın yerinde
görülmediği gerekçesiyle işlemin iptaline karar
verilmiştir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının
7.maddesinde, idare mahke-
mesinde dava açma süresinin 60 gün olduğu kurala
bağlanmıştır.
Dosyanın incelenmesinden, 5 Mayıs 1981 tarih ve 22909
sayılı Sandık
Yönetim Kurulu kararıyla 1.1.1981 tarihinden itibaren
3.derece 5.kade-
me üzerinden emekli aylığı bağlanmasına karar verilen
davacının yasada
belirtilen 60 günlük süreden çok sonra 8.1.1987
tarihinde davalı ida-
reye başvurarak fiili hizmet süresinin yanlış
hesaplanmasından dolayı
intibakının da yanlış hesaplandığını öne sürerek
intibakının düzeltil-
mesini istediği, İsteminin 30.1.1987 tarihli işlemle
reddedilmesi üze-
rine de 6.4.1987 tarihinde dava açtığı anlaşılmaktadır.
Bu itibarla davanın süre yönünden reddi gerekirken
esasına girilerek
işlemin iptali yolunda verilen mahkeme kararında hukuka
uyarlık bulun-
mamaktadır. Açıklanan nedenlerle 2577 sayılı Yasanın
değişik 49.madde-
sine uygun bulunan davalının temyiz isteminin kabulüne,
Ankara 2.İdare
Mahkemesinin 12.6.1991 tarih ve 1991/1245 sayılı
kararının bozulmasına
karar verildi.
(DAN-DER; SAYI:88)
(MT/SE)
Karar Özeti
Ek prim tahsiline ilişkin işlemin dayanağı, iptali
istenilen 88/2 sayı
lı tebliğ olmadığından, bu tebliğin iptalinde davacının
menfaati bulun
madığı, ancak işlemin dayanağı 86/2 sayılı tebliğin
16.maddesi yetki
yönünden mevzuata aykırı olmakla, 2577 sayılı kanununun
7.maddesinden
hareketle, ek prim tahsiline ilişkin işlemin iptali ile
tahsil edilen
primin de davacıya iadesi gerektiği hk.[67]
Türkle evli yabancı uyruklu olan davacıdan, yerleşmek
üzere Türkiye'ye
gelirken bedelsiz ithal yoluyla yurda getirdiği
otomobilin ithali için
37500 DM karşılığı Türk Lirası ek prim tahsil edilmiş,
dava da bu iş-
lem ile dayanağı, 88/2 sayılı Bedelsiz İthalat
Tebliğinin 16.maddesi-
nin iptaline, tahsil edilen ek primin iadesine, ayrıca,
markın ulaşaca
ğı değer itibariyle, prim tahsil tarihiyle iade
edildiği tarih arası
farkın tazminine, bu bedele mark değeri üzerinden
yıllık %9 ya da Türk
Lirası karşılığı kısa vadeli kredilere uygulanan
reeskont haddi üzerin
den veya enflasyon oranında faiz yürütülmesine, ancak
her halde ödeme
tarihi itibariyle yasal faiz uygulanmasına, faiz olarak
yasal faizin
uygulanması halinde, yasal faiz oranı %30 ile uygulanan
yüksek faiz
arasındaki fark da dahil olmak üzere toplam 53.185.780
liranın tahsili
ne hükmedilmesi istemiyle açılmıştır.
Davalı idare savunmasında, dava konusu uygulama
işleminin, 88/2 sayılı
tebliğe göre değil, 86/2 sayılı tebliğin 87/14 sayılı
tebliği ile de-
ğişik 8.maddesi uyarınca tesis edildiğini belirtmesi
nedeniyle, davacı
nın 88/2 sayılı tebliğin 16.maddesinin iptalini
istemekte menfaati bu-
lunmamaktadır.
Davanın, davacıdan ek prim tahsil edilmesine ilişkin
işleme yönelik
kısmına gelince;
Türkiye Cumhuriyeti Anayasa'sının "Piyasaların denetimi
ve dış ticare-
tin düzenlenmesi" başlığını taşıyan 167.maddesi son
fıkrası:
"Dış ticaretin ülke ekonomisinin yararına olmak üzere
düzenlenmesi ama
cıyla ithalat, ihracat ve diğer dış ticaret işlemleri
üzerine vergi ve
benzeri yükümlülükler dışında ek mali yükümlülükler
koyma ve bunları
kaldırmaya Bakanlar Kuruluna yetki verebilir" hükmünü
taşımaktadır.
Madde gerekçesine göre, piyasaların bu şekilde
denetlenmesine Anayasal
bir zorunluluk getirilmiş ve rekabetin ortadan
kalktığı, tekellerin ,
kartellerin fiyatları oluşturduğu bir toplum olmanın
sakıncaları önle-
nilmek istenilmiştir.
15.2.1984 günlü, 18313 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan
2976 sayılı
"Dış Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun"un "Amaç ve
Kapsam" başlı-
ğındaki 1.maddesi:
"Dış ticaretin ülke ekonomisinin yararına olmak üzere
düzenlenmesi ama
cıyla ithalat, ihracat ve diğer dış ticaret işlemleri
üzerine vergi ve
benzeri yükümlülükler konulması ve kaldırılması, bu
yükümlülüklere
ilişkin esasların tesbit edilmesi ve oluşan fonların
kullanılması bu
kanun hükümlerine göre yürütülür" hükmünü içermekte,
2.maddesi ile de
Bakanlar Kurulunun bu Kanun kapsamındaki konularda
düzenlemeler yapma-
ya yetkili olduğu belirtilmektedir.
Adı geçen Yasanın "Ek Mali Yükümlülükler" başlığındaki
3.maddeside:
"İthalat, ihracat veya dış ticaret işlemleri üzerine
konulan ek mali
yükümlülüklerin nev'i, miktarı, tahsili, takibi, iadesi
gerektiğinde
bütçeye irat kaydedilmesi, bir fonda toplanması ve
fonun kullanım esas
ları Bakanlar Kurulu gösterilir.
Ek Mali yükümlülüklerin tahsiline 6183 sayılı Amme
Alacaklarının Tah-
sil Usulü Hakkında Kanun uygulanır" hükmünü
getirmiştir.
Dava konusu olaya gelince, davacının bedelsiz ithalat
yoluyla yurda ge
tirdiği otomobilin ithali, söz konusu aracın motor
hacminin 86/2 sayı-
lı tebliğin değişik 8.maddesinde öngörülen motor
hacmini geçmesi nede-
niyle, ancak Başbakanlık Hazine ve Dış Ticaret
Müsteşarlığınca düzenle
nen 86/2 sayılı tebliğin 16.maddesinde yer alan ve "Bu
Tebliğle kabul
edilen haller dışında kalan bedelsiz ithal taleplerini
inceleyerek,
prim tahsili suretiyle istisnai olarak bedelsiz ithal
izni vermeye Baş
bakanlık Hazine ve Dış ticaret Müsteşarlığı yetkilidir"
kuralı uyarın-
ca, ek prim ödemesiyle mümkün olduğundan, söz konusu ek
primin davacı
açısında mali yükümlülük olduğu tartışmasızdır.
Ancak, anılan yasal düzenleme karşısında, dış ticaret
işlemleri üzerin
de Bakanlar Kurulu dışında başka bir idari merci
tarafından ek mali yü
kümlülük konulması, Bakanlar Kurulu'nun söz konusu
yetkisini başka bir
mercie devretmesi olanaksız bulunmaktadır.
Bu durumda, 86/2 sayılı Tebliğin 16.maddesinin yetki
yönünden mevzuata
aykırılığı açıktır.
2577 sayılı Kanunun 7.maddesi son cümlesinde
düzenleyici işlemin iptal
edilmemiş olmasının, bu düzenlemeye dayalı işlemin
iptaline engel olma
yacağı hükme bağlanmıştır.
Hal böyle olunca, yetkisiz bir idari merci tarafından
yapılan düzenle-
meye dayalı olarak tesis edilen işlemde isabet
bulunmamakla, bu işlem
nedeniyle tahsil edilen primin de davacıya iadesi
gerekir.
Öte yandan davacı, tahsil edilen ek primin iadesinin
yanı sıra, markın
ulaşacağı değer itibariyle prim tahsil tarihi ile iade
edildiği tarih
arası farkın tazminini istemekte ise de; bu husus
kurulumuzca idarenin
tazmin sorumluluğunu gerektirir nitelikte
değerlendirilmemiştir.
Ayrıca, Dairemizce, davacıya iade edilmesi öngörülen ek
prim tutarına
%30 yasal faiz yürütülmesi gerektiği kabul edilmiş
olmakla birlikte,
davacının yasal faiz oranı %30 ile uygulanan yüksek
faiz arasındaki
farkın tahsiline hükmedilmesi yolundaki istemi, söz
konusu fark, idare
nin tazmin sorumluluğunu gerektirir nitelikte
değerlendirilmediğinden
yerinde görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, davanın, 88/2 sayılı Bedelsiz
İthalat Tebliğinin
16.maddesinin iptaline yönelik kısmının, davacının bu
tebliğin iptali-
de menfaati bulunmamakla ehliyet yönünden reddine, 86/2
sayılı tebliğ
uyarınca tesis edilen uygulama işleminin ise iptaline,
tahsil edilen
ek primin, tahsil tarihinden itibaren işletilecek %30
yasal faiziyle
birlikte davacıya iadesine, fazlaya ilişkin istemin ise
reddine karar
verildi.
(DAN-DER; SAYI:80)
BŞ/SE
Karar Özeti
Danıştay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 14.4.1973 günlü
ve E:1972/2
K:1973/10 sayılı kararına göre,bir para karşılığı
makbuz düzenlenmesinin kesin idari işlem olduğu ve makbuz karşılığı ödeme
yapılmasının tebliğ sayılacağı hk.[68]
Türk'le evli yabancı olan davacıdan, bedelsiz ithal
yoluyla yurda ge-
tirdiği otomobilin ithali için, 15.500 DM.karşılığı ek
prim tahsil
edilmiş davada bu işlem ile dayanağı tebliğin iptaline,
tahsil edilen
ek primin iadesine ve bu işlem nedeniyle uğranılan
zararın tazminine
hükmedilmesi istemiyle açılmıştır.
2577 sayılı Kanunun 7.maddesinde Danıştay'da ve idare
mahkemelerinde
dava açma süresinin 60 gün olduğu belirtilmiş,
12.maddesinde de; ilgi-
lilerin haklarını ihlal eden bir idari işlem
dolayısıyla Danıştaya ve
idare ve vergi mahkemelerine doğrudan doğruya tam yargı
davası veya ip
tal ve tam yargı davalarını birlikte açabilecekleri
hükme bağlanmış-
tır.
Dosyadaki belgelerin incelenmesinden, davacının dava
konusu yaptığı ek
primleri, ... ve .... günlü makbuzlarla ödediği,
böylece uyuşmazlık ko
nusu primle ilgili olarak kesin işlem tesis ve tebliğ
edildiği anlaşıl
maktadır. Çünkü, 14.4.1973 günlü ve E:1972/2, K:1973/10
sayılı Danış-
tay İçtihadı Birleştirme Kararına göre; bir para
karşılığında makbuz
düzenlenmesi kesin idari işlemdir ve makbuz karşılığı
ödeme yapılması
tebliğ sayılır.
Bu durumda, 17.12.1987 ve 14.3.1988 tarihli makbuz
karşılığı ödeme ya-
pılmak suretiyle tebliğ edilen idari işlemlere karşı,
bu tarihlerden
itibaren 60 gün içinde dava açılması gerekirken bu süre
geçirildikten
sonra 16.5.1988 günü açılan bu davanın süre aşımı
nedeniyle esasını in
celeme olanağı bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, davanın süre yönünden reddine
karar verildi.
(DAN-DER;SAYI:78-79) BŞ/YÖ
Karar Özeti
1- Futbol Federasyonunca çıkarılıp ülke çapında
uygulanan düzenleyici işlem niteliğindeki türkiye ligleri statüsünün bir
hükmünün uygulama işlemiyle birlikte iptalı istemine yönelik davanın, ilk
derece mahkeme si olarak danıştay'da çözümleneceği;
2- Düzenleyici işlemlere karşı uygulama işlemı üzerine
açılan davada,
dava açma süresinin, uygulama işleminin tebliğ tarihi
başlangıç alınıp
hesaplanacağı;
3- Profesyonel kulüp sayısını belirleme konusunda
yasayla yetkili kı-
lınan idarenin, çıkarttığı türkiye ligleri statüsünde,
ikinci ligden
düşen futbol takımlarının profesyonel faaliyetine son
verilmesi kura-
lına yer vermesinde mevzuata aykırılık bulunmadığı
hk.[69]
2575 Sayılı Danıştay Kanununun 24.maddesinde,
Danıştay'ın ilk derece
mahkemesi olarak bakacağı davalar tek tek sayılmış
olup, söz konusu
maddenin 1.fıkrasının (d) bendi uyarınca 1982-1983
Türkiye Ligleri
Statüsü kamu kuruluşu olan Beden Terbiyesi Genel
Müdürlüğü Futbol Fe-
derasyonunca çıkarılıp ülke çapında uygulanan
düzenleyici işlem nite-
liğinde bulunduğundan statünün bir hükmünün, bu hükme
dayalı uygulama
işleminin iptaline yönelik bu davanın da ilk derece
mahkemesi olarak
Danıştay'da görülecek davalardan olduğu tartışmasızdır.
Öte yandan, 25 Temmuz 1982 günlü Resmi Gazetede
yayınlanan dava konusu
statü hükmüne karşı uygulama işlemi üzerine gelindiği
açık bulunduğun-
dan ve iptali istenilen statü hükmü sonuçlarını
1982-1983 lig sezonu-
nun sonu olan Haziran ayında meydana getirdiği dava
dilekçesi ve savun
ma ve eklerinin incelenmesinden anlaşıldığından, yine
Haziran ayı için
de açılan dava da 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Kanununun 7.madde-
sinin 4.fıkrasına göre süresinde açılmıştır.
Bu durum karşısında davalı idarenin göreve ve süreye
ilişkin itirazla-
rı yerinde görülmeyerek işin esasına geçildi;
Dava, Profesyonel Futbol Yönetmeliğinin 51 ve
52.maddelerine ilişkin
olarak Futbol Federasyonunca düzenlenip yürürlüğe giren
1982-1983 dö-
nemi Türkiye Profesyonel Futbol Ligleri Statüsünün
5.maddesinin (b)
fıkrasındaki "tenzil edilen 20 futbol takımının
faaliyeti futbol fede-
rasyonu tarafından iptal edilir." hükmü ile bu hüküm
uyarınca davacı
kulübün futbol takımının sezon bitiminde ikinci ligden
düşmesi nedeniy
le profesyonel faaliyetine son verilmesine dair Beden
Terbiyesi Genel
Müdürlüğü Futbol Federasyonu işleminin iptali istemiyle
açılmıştır.
3530 sayılı Beden Terbiyesi Kanununun 1.maddesi
yurttaşın fizik ve mo-
ral kabiliyetlerinin ulusal ve inkilapçı amaçlara göre
gelişimini sağ-
layan oyun, jimnastik ve spor faaliyetlerini sevk ve
idare etmek ama-
cıyla en son olarak Gençlik ve Spor Bakanlığına
bağlanan, tüzel kişi-
liğe haiz bir Beden Terbiyesi Genel direktörlüğünün
kurulmuş olduğunu
hükme bağlarken ülkemizde spor faaliyetlerinin sevk ve
idaresinin Dev-
let'e ait olduğunu açıkça vurgulamaktadır. Çeşitli
dallardaki spor
faaliyetlerinin bu Genel Müdürlüğe bağlı
Federasyonlarca yürütülmekte
olduğu da bilinen bir gerçektir. Yine 3530 sayılı
yasanın 9.maddesinde
yer alan hüküm gereğince spor faaliyetlerinin bağlı
olduğu kurallar da
Genel Müdürlük Merkez Danışma Kurulunca hazırlanan ve
Gençlik ve Spor
Bakanlığınca onaylanan yönetmelikler ile
düzenlenmektedir.
Öte yandan, Türkiye'de futbol faaliyetlerinin amatör ve
profesyonel ol
mak üzere iki ayrı statü içinde meydana geldiği
ihtilafsızdır. Asıl ga
yesi gençliğin ruh ve beden sağlığını geliştirmek olan
futbol faaliyet
leri içinde profesyonellik istisnai bir nitelik
taşımakta ve profesyo-
nel takım kuran kulüplerle profesyonel futbolcular,
kulüp ve şahıslar-
la Futbol Federasyonu arasındaki ilişkiler,
"Profesyonel Futbol Yönet-
meliği" adını taşıyan ayrı ve özel bir yönetmelikle
düzenlenmiş bulun-
maktadır. Nitekim Yönetmeliğin en son şekliyle "amaç ve
kapsam" başlı-
ğını taşıyan 1.maddesi "Bu Yönetmelik, Kulüplerin
Profesyonel takım ku
rabilmelerini, futbolun geliştirilmesini sağlamak ve
profesyonelliğin
esaslarını belirlemek amacı ile düzenlenmiştir."
hükmüne yer vermiş-
tir.
Yine aynı Yönetmeliğin "Ligler ve Fikstür" başlıklı
51.maddeesinde,
"Türkiye Profesyonel liglerinin adet ve hangi
takımlardan teşekkül
edeceğinin Futbol Federasyonunca tesbit edileceği ve
muhtelif bölgeler
deki profesyonel takımların adedi profesyonel lig
teşkil edecek miktar
da bulunmaz ise veya sair sebeblerden lig teşkili
mümkün olmazsa, bu
profesyonel takımların kendi bölgelerindeki amatör
liglerde oynamaları
na futbol federasyonunca müsaade edilebileceği, ayrıca
profesyonel ta-
kımların alacağı derecelerin futbol federasyonunca
verileceği ve trans
fer ayından evvel ilan ve ilgililere bildirilecek
karara göre değerlen
dirileceği, fikstürlerin tanzimi ile sonuçlarının
ilanın da futbol
federasyonuna ait olduğu hükme bağlandıktan sonra
"kümeler ve gruplar"
başlığını taşıyan 52.maddesinde de, "futbol federasyonu
lüzum gördüğü
takdirde, profesyonel takımların kuvvet ve deplasman
yönünü gözönünde
tutarak kümelere ve icabında gruplara ayırabilir.
Kümelerde ve kümele-
re dahil gruplarda takım adetlerinde arttırma ve
eksiltme yapabilir.
Federasyon kümeler ve gruplar arasındaki terfi tenzil
esaslarını tayi-
ne, düşecek ve yükselecek takım adedini tespite
yetkilidir. Federasyo-
nun alacağı kararlar en geç müsabakaların başlamasından
15 gün evvel
bölgelere ve kulüplere duyurulur ve ilan tarihinden
itibaren geçerli
olmak üzere Resmi Gazete'de yayımlanır" hükmüne yer
verilmiştir.
Dava dosyasının incelenmesinden, 1982-1983 futbol
sezonunda, aynı yı-
lın ligler statüsünün 2.maddesi ile 5.maddesinin (b)
fıkrasının ilk
cümlesiyle getirilen düzenleme gereği olarak A,B,C,D,
şeklinde 16 şar
takımdan 4 grupta toplanan ikinci ligden 12,13,14,15 ve
16.dereceleri
alan (son beş takım) toplam 20 takım otomatik olarak
tenzil edileceğin
den, grubunda belirtilen derecelerden birini alan
davacı kulübün de i-
kinci ligden düştüğü ve o yılki ligler statüsünde
3.küme yer almadığın
dan, bölgelerindeki 1.amatör küme müsabakalarına
katılma hakkı verildi
ği, bu davaya konu ligler statüsünün 5.maddesinin (b)
fıkrasının ikin-
ci cümlesinde yer alan hüküm uyarınca da içlerinde
davacı kulubün de
olduğu tenzil edilen toplam 20 takımın da bu ligden
düşmüş olmaları ne
deniyle profesyonel faaliyetlerinin sona erdirildiği
anlaşılmaktadır.
Davacı vekilince Profesyonel Futbol Yönetmeliğinin
52.maddesi ile fut-
bol federasyonuna Türkiye Profesyonel Liginde yer alan
takımların pro-
fesyonelliklerini iptal yetkisi tanınmadığı, aynı
yönetmeliğin değişik
3.maddesinde profesyonel takım kurulabilmesi için
aranması gerekli ko-
şulların tek tek sayıldığı, bu koşullardan birinin
kaybedilmesi hali
gerçekleşmeden ve 4.maddenin son fıkrasında yer alan
kulubün profesyo-
nel faaliyetinin iptal edilmesini gerektiren hal mevcut
olmadan ve bu
konuda düzenleme getiren yönetmelik hükümleri
değiştirilmedikçe profes
yonelliğin kaybı sonuçunu doğuracak dava konusu statü
hükmünün ve uygu
lama işleminin yetkisizlikle ve sakat bulunduğu öne
sürülmektedir.
Gerçekten olayda, söz konusu niteliğin kaybını
gerektiren durumların
gerçekleşmediği anlaşılmaktadır. Ancak, profesyonel
kulüp sayısını be-
lirlemek ve bu sayıyı azaltmak, çoğaltmak suretiyle
değiştirmek sonucu
nu doğuracak kararlar alma ve bu hali uygulamaya koyma
yolunda işlem-
ler yapmak yetkisi davalı Genel Müdürlüğe yönetmelik
hükümleri ile a-
çıkca verilmemiş olmakla beraber bu yetki 3530 sayılı
kuruluş Kanunu-
nun 1.maddesi ile idareye verilen görev ve yetkiler ile
ilgili federas
yona yüklenen sorumluluklar içinde esasen var
olduğundan ve kanunla i-
dareye tanınan görev ve yetkinin yönetmelikte tekrar
edilmemiş olması
hali dava konusu statü hükmünü yetki yönünden
sakatlamıyacağı gibi da-
va konusu olaydaki şekilde bu yetkinin kullanılmasında
da ilgili yasa
ve yönetmeliğin yukarıda Özeti yazılı maddelerinin
düzenleme tarzına
aykırılık bulunmamaktadır. Bu nedenle davacı vekilinin
bu yoldaki iddi
ası yerinde görülmemiştir.
Öte yandan profesyonel takım sayısını azaltma yolundaki
statü hükmünün
bu nitelikteki takımların diğer ülkelerdeki sayısı ile
ülkemizdeki sa-
yısı karşılaştırılarak, 4. beş yıllık kalkınma planında
yer alan tavsi
ye hükmü uyarınca ve ülkemizde sporun gelişmesi ve
kalkınması amacına
yönelik olarak, ülkemizin özellik gösteren cografi
durumu ve iklim
şartları karşısında profesyonel takım sayısının
çokluğunun beraberinde
getirdiği sakıncalar gözönünde tutularak ve ayrıca
hangi takımların
bir azaltmaya tabi tutulması gerektiği konusundaki
objektif ölçüm ve
değerlendirme ilkelerine tamamen uygun olarak
düzenlendiği ve yapılan
düzenlemenin de objektif ve tarafsız olarak uygulamaya
konulduğu dava
dosyasının incelenmesinden anlaşılmaktadır. Bu nedenle
davacı vekili-
nin diğer iddiaları da dava konusu statü hükmünün
iptalini haklı kıla-
cak nitelikte olmadığı gibi uygulama işleminde de bu
statü hükmüne uy-
mayan bir yön bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, yasal dayanaktan yoksun bulunan
davanın reddine
karar verildi.
AYRIŞIK OY:
Profesyonel Futbol Yönetmeliğinin değişik 3.maddesinde
profesyonel ta-
kım kurma isteğinde bulunan kuluplerin yerine getirmesi
gereken koşul-
lar tek tek sayılmıştır.
Adı geçen yönetmeliğin değişik 3.maddesinin son
bendinde, profesyonel
takım kurulduktan sonra, profesyonel takım kurma için
aranan koşullar-
dan herhangi birinin kaybedilmesi ve anılan
yönetmeliğin 4.maddesinde
belirtildiği şekilde profesyonel futbol takımı kuran
kulübün 3.maddeye
göre teşkil edeceği genç takımın federasyonunca
düzenlenecek müsabaka-
lara katılmamakta direnmesi halinde kulübün profesyonel
faaliyetinin
futbol federasyonunca iptal edileceği hükümlerine yer
verilmiştir.
25.7.1982 tarih ve 17762 sayılı Resmi Gazetede
yayımlanan ve iptali
istenen Türkiye Ligleri Statüsünün ve buna dayanan
işlemin dayanağını
profesyonel futbol yönetmeliğinin 52.maddesi teşkil
etmektedir.
Anılan 52.madde, "futbol federasyonu luzüm gördüğü
takdirde profesyo-
nel takımların kuvvet ve deplasman yönünü gözönünde
tutarak kümelere
ve icabında gruplara ayırabilir. Kümelerde veya
kümelere dahil gruplar
da takım adetlerinde arttırma ve eksiltme yapabilir.
Federasyon küme-
ler ve gruplar arasındaki terfi ve tenzil esaslarını
tayine, düşecek
ve yükselecek takım adedini tesbite yetkilidir.
Federasyonun alacağı
kararlar en geç müsabakaların başlamasından 15 gün
evvel ilgili bölge-
lere ve kulüplere duyurulur ve ilan tarihinden itibaren
geçerli olmak
üzere Resmi Gazetede yayımlanır." hükmünü içermektedir.
Söz konusu maddede, Türkiye ikinci liginden düşen
takımların profesyo-
nel faaliyetlerinin futbol federasyonunca iptal
edileceğine ilişkin
bir hükme yer verilmemiştir.
1982-1983 Türkiye ikinci lig müsabakaları sonunda
ikinci ligten düşen
davacı takımın Profesyonel Futbol Yönetmeliğinin
değişik 3.maddesinde
aranan koşulları kaybettiğine ve anılan yönetmeliğin
4.maddesindeki
koşulun gerçekleştiğine ilişkin bir savunma davalı
idarece ileri sürül
mediği gibi bu konuda bir uyuşmazlık da
bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle Profesyonel Futbol Yönetmeliği
hükümlerine uygun
bulunmayan dava konusu işlemlerin iptali gerektiği
görüşü ile çoğunlu-
ğun aksi yoldaki kararına katılmıyorum.
(DAN-DER, SAYI:56-57)
(MS/MÜ)
Karar Özeti
Yükümlü tarafından ödeme emrine ilişkin tebliğ
alındısındakı imzanın kendisine ait olmadiğı ileri sürüldüğünden, tebliğin
usulüne uygun olup olmadığı ve söz konusu imzanın yükümlüye ait olup
olmadığı araştırılmadan davanın süre aşımı nedeniyle reddedilmesinde isabet
görülmediği hk.[70]
Temyiz İsteminde Bulunan : ?
Karşı Taraf : ? Vergi Dairesi Müdürlüğü
İstemin Özeti : Yükümlü adına Ağustos-Aralık/1996 ve
Ocak/1997 dönemlerine ait cezalı katma değer vergileri ile hesaplanan
gecikme zammının tahsili için düzenlenen ödeme emirlerinin iptali istemiyle
açılan davayı; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 7/1. maddesinde
dava açma süresinin özel kanunlarında aynı süre gösterilmeyen hallerde
Danıştay ve idare mahkemelerinde 60 ve vergi mahkemesinde 30 gün olduğunun
kurala bağlandığı, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında
Kanunun 58. maddesinde ise, kendisine ödeme emri tebliğ olunan şahsın böyle
bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı hakkında
tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içinde vergi mahkemesinde dava açabileceği
hükmüne yer verildiği, dosyanın incelenmesinden, dava konusu ödeme
emirlerinin 17.1.1999 tarihinde tebliğ edildiği ileri sürülmekte ise de,
savunma ve eki belgelerden söz konusu ödeme emirlerinin posta yoluyla
16.8.1999 ve 10.12.1999 tarihlerinde bizzat yükümlüye tebliğ edildiği,
17.1.1999 tarihli tebligatın ise yükümlünün muhasebecisinin başvurusu
üzerine sözkonusu ödeme emirlerinde yazılı borçların dökümlerinin alınması
ile ilgili olduğunun anlaşıldığı, bu durumda, 16.8.1999 ve 10.12.1999
tarihlerinde tebliğ edilen ödeme emirlerine karşı 7 günlük dava açma süresi
geçirildikten sonra 14.2.2000 tarihinde kayda giren dilekçe ile dava
açıldığından süreaşımı bulunduğu gerekçesiyle reddeden ... Vergi
Mahkemesinin ... tarih ve ... sayılı kararının; ödeme emirlerine ilişkin
tebliğ alındılarındaki imzanın kendisine ait olmadığı ileri sürülerek
bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Temyiz isteminin reddi gerektiği
savunulmaktadır.
Danıştay Savcısı Bilgin Arısan'ın Düşüncesi : Temyiz
dilekçesinde öne sürülen hususlar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Yasasının 49. maddesinin 1. fıkrasında belirtilen nedenlerden hiçbirisine
uymayıp Vergi Mahkemesince verilen kararın dayandığı hukuki ve yasal
nedenler karşısında, anılan kararın bozulmasını gerektirir nitelikte
görülmemektedir.
Açıklanan nedenle temyiz isteminin reddi ile Vergi
Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
Tetkik Hakimi Aydemir Saydan'ın Düşüncesi : Olayda,
dava konusu ödeme emirlerinin tebliğine ilişkin tebliğ alındılarında bulunan
imzanın yükümlü tarafından kendisine ait olmadığı ileri sürüldüğünden bu
hususun araştırılması sonucu karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle
davayı reddeden vergi mahkemesi kararının bozulması gerekeceği
düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Dokuzuncu Dairesince işin gereği
görüşüldü:
Uyuşmazlıkta; yükümlü adına düzenlenen ödeme
emirlerinin iptali istemiyle açılan davayı süreaşımı yönünden reddeden Vergi
Mahkemesi kararının bozulması istenilmektedir.
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında
Kanunun 55. maddesinde; amme alacağını vadesinde ödemeyenlere, 7 gün içinde
borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları lüzumunun bir ödeme
emri ile tebliğ olunacağı, aynı Kanunun 58. maddesinde kendisine ödeme emri
tebliğ olunan şahsın böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya
zamanaşımına uğradığı hakkında tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içinde dava
açabileceği hükme bağlanmıştır.
Öte yandan, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 94.
maddesinin 1. fıkrasında tebliğin mükelleflere, bunların kanuni
temsilcilerine, umumi vekillerine veya vergi cezası kesilenlere yapılacağı,
aynı maddeye 2365 sayılı Kanunun 18. maddesiyle eklenen 3. fıkrasında
tebliğin, kendisine tebliğ yapılacak kimsenin bulunmaması halinde ikametgah
adresinde bulunanlardan veya işyerlerinde memur ya da müstahdemlerinden
birine yapılacağı belirtilmiştir.
Yükümlü tarafından adına düzenlenen ödeme emirlerinin
iptali istemiyle açılan davanın, vergi mahkemesi tarafından, sözkonusu ödeme
emirlerinin yükümlüye 16.8.1999 ve 10.12.1999 tarihlerinde tebliğ edildiği
halde 7 günlük dava açma süresi geçirilerek 14.2.2000 tarihinde açıldığı
gerekçesiyle süreaşımı nedeniyle reddedildiği anlaşılmıştır.
Yükümlü ise temyiz dilekçesinde ödeme emirlerinin
kendisine tebliğ edilmediğini ve alındılardaki imzanın kendisine ait
olmadığnı ileri sürmekte olup yukarıda açıklanan Kanun hükümlerine göre
tebliğ mükellefe yapılacağından yükümlünün ödeme emirlerinin kendisine
tebliğ edilmediği iddiasının araştırılması bakımından ödeme emirlerine ait
tebliğ alındılarındaki imzanın yükümlüye ait olup olmadığı hususunun tespit
edilmesi gerekmektedir.
Bu durumda vergi mahkemesince tebligatın usulüne uygun
olarak yapılıp yapılmadığı araştırıldıktan sonra bir karar verilmesi
gerekirken bu hususlar gözönüne alınmaksızın davanın süreaşımı yönünden
reddedilmesinde isabet bulunmamıştır.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulüne, ...
Vergi Mahkemesinin ... tarih ve ... sayılı kararının bozulmasına 21.1.2004
tarihinde oybirliği ile karar verildi.
(DAN-KAR-DER; SAYI:5)