Karar Özeti
İptali istenilen düzenlemeden davacının önceden yaptığı
başvurular nedeniyle bilgisinin bulunduğunun kabulü zorunlu olduğundan
sonradan yapılan başvuru üzerine açılan davanın süre aşımı nedeniyle reddi
gerektiği hk.[51]
Davacı : ...
Vekili : Av. ...
Davalı : Bayındırlık ve İskan Bakanlığı
İstemin Özeti : Özel ve tüzel müteahhitlerden Ticaret
Odası kayıt belgesi istenmesinin zorunlu olduğunu bildiren ... tarih ve ...
sayılı işlem ile dayanağı 28.3.1981 tarih ve 17293 sayılı Resmi Gazetede
yayımlanarak yürürlüğe giren Yapı Tesis ve Onarım İşleri İhalelerine Katılma
Yönetmeliği'nin Müteahhitlik Karnesi Almak İçin Başvurma başlıklı 10.
maddesinin 2.3.1995 tarih ve 22228 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan değişik
(k) bendinde yeralan "Ticaret ve Sanayi Odası" ibaresinin iptali
istenilmektedir.
Danıştay Tetkik Hakimi : Yunus Çetin
Düşüncesi : 2.3.1995 tarih ve 22228 sayılı Resmi
Gazetede yayımlanan dava konusu düzenlemeden davacının en geç ... tarihinde
yaptığı başvurudan dolayı bilgisinin bulunduğunun kabulüyle ...'te açılan
davada süreaşımı bulunduğundan işin esasına girilmeden davanın süreaşımı
nedeniyle reddi gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Onuncu Dairesince 2577 sayılı
İdari Yargılama Usulü Kanununun 14.maddesi uyarınca gereği görüşüldü :
Dava; Özel ve tüzel müteahhitlerden Ticaret Odası kayıt
belgesi istenmesinin zorunlu olduğunu bildiren ...ve ... sayılı işlem ile
dayanağı 28.3.1981 tarih ve 17293 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak
yürürlüğe giren Yapı Tesis ve Onarım İşleri İhalelerine Katılma
Yönetmeliği'nin Müteahhitlik Karnesi Almak İçin Başvurma başlıklı 10.
maddesinin 2.3.1995 tarih ve 22228 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan değişik
(k) bendinde yeralan "Ticaret ve Sanayi Odası" ibaresinin iptali istemiyle
açılmıştır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 7.
maddesinde; dava açma süresinin özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen
hallerde idare mahkemelerinde altmış gün olduğu ve bu sürenin idari
uyuşmazlıklarda yazılı bildirimin yapıldığı tarihi izleyen günden itibaren
başlayacağı belirtilmiş, aynı Kanunun 11. maddesinde ise; ilgiler tarafından
idari dava açılmadan önce, idari işlemin kaldırılması, geri alınması,
değiştirilmesi veya yeni bir işlem yapılmasının üst makamdan, üst makam
yoksa işlemi yapmış olan makamdan idari dava açma süresi içinde
istenebileceği, bu başvurunun işlemeye başlamış olan idari dava açma
süresini durduracağı, altmış gün içinde bir cevap verilmezse isteğin
reddedilmiş sayılacağı, isteğin reddedilmesi veya reddedilmiş sayılması
halinde dava açma süresinin yeniden işlemeye başlayacağı ve başvuru tarihine
kadar geçmiş süreninde hesaba katılacağı hüküm altına alınmıştır.
İdari yargılama usulünde, yazılı bildirimin esas
olacağına ilişkin kural, yönetilenlere menfaatlerini ihlal eden nitelikteki
işlemlerin idare tarafından açık ve anlaşılabilir bir biçimde duyurularak
bir yandan onlara bu işlemlere karşı idari yollara veya dava yoluna
başvurmaları konusunda inceleme ve düşünme imkanı sağlamak, öte yandan
gereksiz, müphem ve mükerrer başvurulara meydan vermemek amacını
taşımaktadır. Ancak bu kural, uyuşmazlıkta, uygulamayı, uygulamanın
sonuçlarını, dosyada mevcut bilgi ve belgeleri, dava konusu işlemin ve
bununla ilgili diğer işlemlerin özelliğinin değerlendirilerek bunların
yazılı bildirime karine olarak alınmasına ve belli bir tarihin yazılı
bildirimin yapıldığı en son tarih olarak kabul edilmesine engel değildir.
Dosyanın incelenmesinden, davacının, Bayındırlık ve
İskan Bakanlığına yaptığı ... tarih ve ... sayılı başvurusuyla, ..., ... ve
... tarihli başvurularından ve buna verilen cevaplardan bahsederek, 5590
sayılı Kanunla kurulu bulunan sanayi ve ticaret odalarına kayıtlı gerçek ve
tüzel kişi müteahhit firmaların yanı sıra 507 sayılı Kanun gereğince kurulan
esnaf ve sanatkar odalarına kayıtlı gerçek kişi müteahhitlerin de bulunduğu,
bu nedenle Yapı Tesis ve Onarım İşleri İhalelerine Katılma Yönetmeliğinde
ilgili esnaf ve sanatkarların mağduriyetlerini giderici yönde düzenlemeler
yapılmasını istediği, aynı nitelikte yaptığı ... tarihli başvurusunun ...03
tarih ve ... sayılı işlemle reddedilmesi üzerine anılan işlemin ve
düzenlemenin iptali istemiyle bu davanın açıldığı anlaşılmış olup, 2.3.1995
tarihli Resmi Gazetede yayımlanan dava konusu düzenlemeyi davacının en geç
... tarihinde yaptığı başvuru tarihinde öğrendiğinin kabulü zorunlu
olduğundan bu başvuru tarihinden itibaren yukarıda yazılı mevzuat hükmü
uyarınca süresi içerisinde dava açılması gerekirken bu süreler geçirildikten
... tarihli başvuruya verilen cevap üzerine ... te açılan davanın süreaşımı
nedeniyle esasını inceleme olanağı bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, süre aşımı nedeniyle davanın
reddine, 15.10.2003 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
DAN-KAR-DER ; SAYI:3
BŞ/ÖEK
Karar Özeti
Yurt dışında bulunan ve askerlik için başvurusu
bulunmayan davacının adresinin tespit edilememesi nedeniyle ilanen yapılan
çağrı üzerine yurda dönmemesi nedeniyle türk vatandaşlığından çıkarılmasında
mevzuata aykırılık bulunmadığı hk.[52]
Davacı : ...
Vekili : Av. ...
Davalı : Başbakanlık
İstemin Özeti : 7.4.1999 tarih ve 23659 sayılı Resmi
Gazetede yayımlanan 11.3.1999 tarih ve 99/12588 sayılı Bakanlar Kurulu
Kararnamesi eki II. Sayılı Listenin 451 sırasında yer alan hükmün, askerlik
şubesine başvurması gerektiği yolundaki yazının kendisine ulaştırılmadığı,
oturma izni aldıktan sonra süresi içerisinde bedelli askerlik için başvuruda
bulunduğu, tekrar vatandaşlığa alınması için yaptığı başvuruya cevap
verilmediği, vatansız olduğu iddialarıyla iptali istenilmektedir.
Savunmasının Özeti : Usul yönünden, davanın süre
yönünden reddi gerektiği, esas; yönünden davacının 17.8.1989 da askerlik
yoklamasının yapıldığı, 1995 yılına kadar askerlik için bir başvurusu
bulunmaması nedeniyle İlçe Emniyet Müdürlüğünce yapılan araştırma sonucu
yoklama kaçağı olduğu, yurt dışında bulunduğu ancak adresinin saptanamadığı,
28.8.1996'da Resmi Gazetede ilan yapıldığı, yurda dönmemesi üzerine
10.12.1996'da vatandaşlığın kaybının İçişleri Bakanlığına teklif edildiği,
İçişleri Bakanlığınca yeniden yapılan araştırma sırasında kayıtlı olduğu
ilçe askerlik şubesince yoklama kaçağı olduğunun bildirilmesi nedeniyle
Bakanlar Kuruluna teklifte bulunulduğu, dava konusu karar ile vatandaşlığın
kaybettirildiği, tesis edilen işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı ileri
sürülerek davanın reddi gerektiği savunulmuştur.
D.Tetkik Hakimi : Elmas Mucukgil
Düşüncesi : 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının
49 uncu maddesi 4 üncü fıkrası hükmü uyarınca bozma kararına uyulmak
suretiyle davacının bilinen adresinde yapılan inceleme sonucunda yurt
dışında olduğunun tesbit edilmesine karşın herhangi bir adres
saptanamadığından Resmi Gazetede yapılan ilan üzerine süresinde yurda
dönmeyen davacı için tesis edilen işlemde hukuka aykırılık bulunmadığından
davanın reddi gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı : Emin Celalettin Özkan
Düşüncesi : Dava, 7.4.1999 tarih ve 23659 sayılı Resmi
Gazete'de yayımlanan, ... tarih ve ... sayılı Bakanlar Kurulu Kararı Eki II
sayılı listenin 451. sırasında yer alan, davacının Türk Vatandaşlığının
kaybettirilmesine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılmıştır.
Dava dosyasının incelenmesinden; yoklama kaçağı
durumunda bulunan ve yapılan araştırmalarda yurtdışında olduğu saptanan
davacının, üç aylık süre içinde yurda dönerek askerlik görevini yapmak üzere
ilgili mercilere başvurması gerektiğinin 28.8.1996 tarih ve 22741 sayılı
Resmi Gazete'de ilan edildiği, bu ilana rağmen yurda dönmediği, Milli
Savunma Bakanlığınca Türk Vatandaşlığının kaybı işlemine tabi tutulmasının
İçişleri Bakanlığına önerilmesi üzerine davacı hakkında tekrar araştırma
yapıldığı, ... Askerlik Şubesi Başkanlığınca yapılan yazışmalar üzerine de
dava konusu işlemin tesis olunduğu anlaşılmaktadır.
Bu haliyle, muvazzaf askerlik görevini yapmak üzere üç
ay içinde yurda dönmesi, aksi halde vatandaşlığının kaybettirileceği yolunda
Resmi Gazete'de yapılan ilana rağmen yurda dönmeyen davacının Türk
Vatandaşlığının kaybettirilmesine ilişkin işlemde 403 sayılı Türk
Vatandaşlığı Kanunu'na aykırılık bulunmamaktadır.
Belirtilen nedenle, yasal dayanaktan yoksun bulunan
davanın reddi gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Onuncu Dairesince İdari Dava
Daireleri Genel Kurulunun ... tarih ve ..., sayılı bozma kararına uyularak
dosyanın esası incelenip karar verilmek üzere gereği düşünüldü:
Dava, 7.4.1999 tarih ve 23659 sayılı Resmi Gazetede
yayımlanan 11.3.1999 tarih ve 99/12588 sayılı Bakanlar Kurulu Kararnamesi
eki II. Sayılı Listenin 451 nci sırasında yer alan hükmün iptali istemiyle
açılmıştır.
403 sayılı yasanın 45 inci maddesinde, adresi
bilinmeyen bir kişi hakkında vatandaşlığın kaybettirilmesine ilişkin işlem
tesis edildiği takdirde ilgiliye bu işlemin Resmi Gazete yayın tarihinden
itibaren bir yıl sonra tebliğ edilmiş sayılacağı hükmüne yer verilmiş
bulunmakla birlikte davacının 1.3.2000 günlü dilekçesinde vatandaşlığı
kaybettiğini öğrenmiş olduğunu beyan etmesine karşın tesis edilen işlem
7.4.1999 günlü 23659 sayılı Resmi Gazetede yayınlandığından anılan 45 nci
madde hükmü uyarınca ilgilinin bu işlemi 7.5.2000 gününde tebliğ etmiş
sayılacağı ve 2577 sayılı Yasanın 7 nci maddesi uyarınca bu günden itibaren
60 gün içinde dava açılabileceğinden, 24.5.2000 gününde açılan dava
süresinde olup davacının süre defii yerinde görülmemiştir.
403 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanununun 25 nci maddesi
"4" fıkrasında, Yurt dışında bulunup da muvazzaf askerlik görevini yapmak
veya Türkiye'de savaş ilanı üzerine, yurt dışında bulunup da yurt
savunmasına katılmak için yetkili kılınmış makamlar tarafından usulen
yapılacak çağrıya mazeretsiz olarak üç ay içinde icabet etmiyenlerin Türk
vatandaşlığını kaybettiklerine Bakanlar Kurulu tarafından karar verileceği
hükmüne yer verilmiştir.
... İli nüfusuna kayıtlı olan davacının ... Askerlik
Şubesince 17.8.1989 tarihinde son askerlik yoklaması yapılarak askerliğe
elverişli olduğunun belirlendiği, davacının 1995 yılına kadar askerlik
yapmak istemiyle herhangi bir başvuruda bulunmaması üzerine Bornova
Kaymakamlığı Emniyet Müdürlüğünce yapılan araştırma sonucunda davacının
gösterdiği adreste babasına ulaşıldığı, yurt dışında olduğu 4 yıldır evine
gelmediği, nerede olduğunu bilmediği yolundaki babasının beyanı üzerine,
yoklama kaçağı olan davacının yurda dönmesi için 28.8.1996 tarih ve 22741
sayılı Resmi Gazetede ilan yapıldığı, ilan üzerine de yurda dönmemesi
nedeniyle Milli Savunma Bakanlığının 10.12.1996 tarih ve 12432 sayılı yazısı
ile Türk Vatandaşlığının kaybettirilmesinin İçişleri Bakanlığına teklif
edildiği, İçişleri Bakanlığı tarafından davacının nüfusuna kayıtlı olduğu
...'dan kaydı istenilerek tekrar soruşturma yaptırıldığı ancak ... Askerlik
Şubesi Başkanlığı'nın 2.12.1997 tarihli yazısıyla davacının yoklama kacağı
olduğunun bildirilmesi ve yurda dönmediğinin saptanması üzerine Türk
Vatandaşlığının kaybettirilmesi için Bakanlar Kuruluna teklifte bulunulduğu
ve 403 sayılı Yasanın 25 nci maddesi "4" fıkrası uyarınca dava konusu karar
ile Türk vatandaşlığının kaybettirildiği anlaşılmıştır.
Usulen yapılacak çağrı"nın ne şekilde olacağı konusunda
403 sayılı Kanunda bir düzenleme bulunmamakla birlikte, bu kanunun
uygulanmasına ilişkin Yönetmeliğin 6 ncı maddesinin (c) bendinde, usulen
yapılacak çağrının Türk kanunları ile ilgilinin oturduğu yabancı memleket
mevzuatının tesbit ettiği şekillerde düşünüleceği belirtilmiştir.
Yine Tebligat Kanununun 25 nci maddesinin son
fıkrasında, kendisine tebliğ yapılacak kimse Türk Vatandaşı olduğu takdirde
tebliğin o yerdeki Türkiye siyasi memuru veya konsolosu vasıtasıyla da
yapılabileceği hükme bağlanmıştır. Tebligat Nizamnamesinin 36,.46 ncı
maddelerinde ise yabancı memlekette yapılacak tebligatın esasları
düzenlenmiştir.
Aktarılan düzenleme karşısında, askerlik görevini
yapmak için üç ay içerisinde Yurda dönmesi gerektiği yolunda yapılacak
çağrının, ilgilinin Türk vatandaşlığını kaybetmesi gibi ağır sonuçlar
doğurması karşısında, öncelikle kişinin bilinen adreslerinde tebliğ edilmesi
gerektiği kuşkusuzdur.
Ancak dosyada mevcut bilgi belgenin incelenmesinden,
davacının bilinen adresine gidildiğinde ailesinin ikamet ettiği ancak
babasının ifadesinden anlaşılacağı üzere davacı hakkında nerede bulunduğu ve
adresi konusunda bir bilgiye ulaşılamadığı ve 23.11.1999 tarihine kadar
askerliğinin tecil edilmesi amacıyla herhangi bir başvurusunun bulunmadığı,
ancak bu tarihten sonra 1.3.2000 tarihinde Askerlik Şubesini arayıp
başvurusunun sonucunu sorduğunda vatandaşlığı kaybettiğini öğrendiği
görülmektedir.
Bu durumda, davacının bilinen adreslerinde yapılan
inceleme sonucunda, yurt dışında olduğunun saptanmasına karşın herhangi bir
adres tesbit edilememesi nedeniyle Resmi Gazetede yapılan ilan sonrasında
tesis edilen dava konusu işlemde mevzuata aykırılık bulunmamıştır.
Açıklanan nedenlerle, davanın reddine 6.2.2003
tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
(DAN-KAR-DER; SAYI:1) BŞ/ŞGK
Karar Özeti
Özet: Rekabet Kurulu kararına yapılan itirazı 2577
sayılı Yasanın 11. maddesi uyarınca dava açma süresini durdurur nitelikte
bir başvuru olarak değerlendirme olanağı bulunmadığı hk.[53]
Davacı : ...İletişimi Hizmetleri A.Ş.
Vekilleri : Av. ..., Av. ..., Av. ...
Davalı : Rekabet Kurumu,
Vekili : Av. ...
İstemin Özeti : Rekabet Kurulu'nun ... tarih ve ...
sayılı kararının davacıya para cezası verilmesine ilişkin kısmının iptali
istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Usul yönünden; dava konusu işlemin
60 günlük yasal dava açma süresi geçirildikten sonra açıldığı, esas
yönünden; dava konusu kararın, kurum elemanlarının inceleme yapmalarına
engel olunması sonucu verildiği, 4054 sayılı Yasanın 16/b maddesi uyarınca
verilen para cezasının kurul kararı ile kaldırıldığı, bu kısmın konusuz
kaldığı, iletişim şirketinin genel müdürünün bilgisayar şifresini temin
edememesinde fiili imkansızlıktan sözedilemeyeceği, işyerlerindeki odalar,
bilgisayar gibi işle ilgili aletlerin özel amaçlı kullanılamayacağı,
Kanundan doğan yetkilerini kullanan kamu görevlisine engel olunamayacağı,
mevcut durumun incelenmesinin esas olduğu, çok kısa sürede maddi
gerçeklikten uzaklaşılmasının mümkün olduğu, süreli para cezasının gereğinin
yerine getirilmediği, davacıya para cezası uygulanmasının kanuni bir
zorunluluk olduğu, davanın reddi gerektiği savunulmuştur.
D.Tetkik Hakimi : Elmas Mucukgil
Düşüncesi :. ... Mobil Telekomünikasyon Hizmetleri A.Ş.
ile ... İletişim Hizmetleri A.Ş.'nin hakim durumlarını kötüye kullanmak
suretiyle 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun'u ihlal ettiklerine
ilişkin bazı şirketlerin şikayette bulunmaları üzerine Kurulun
telekomünikasyon piyasasında 4054 sayılı Kanun'un ihlal edilip edilmediğini
ve soruşturma açılmasına gerek olup olmadığını belirlemek amacıyla verilen
önaraştırma yapılması kararları çerçevesinde yetkili raportörler tarafından
yerinde inceleme yapmak üzere davacı firmaya gidildiğinde yerinde inceleme
yapılmasına izin verilmediği nedeniyle 4054 sayılı Yasanın 16/b ve 17/d
maddeleri uyarınca verilen ... tarih ve ... sayılı kararın bu davanın
konusunu oluşturduğu anlaşılmaktadır.
Dosya içinde mevcut bilgi belgelerin incelenmesinden
dava konusu işlemin davacıya tebliği üzerine davacı firmanın 22.11.1999
tarihli dilekçe ile itirazda bulunduğu kurul tarafından sözkonusu itiraz,
2577 sayılı Yasanın 11.maddesi kapsamında değerlendirilerek durumun yeniden
incelendiği ve, 4054 sayılı Yasanın 16/b maddesi uyarınca verilen cezanın
kaldırılması 17/d maddesi uyarınca verilen cezaya yönelik itirazın reddi
yolunda ... tarih ve ... sayılı kararın verildiği görülmektedir.
4054 sayılı Yasanın 15.maddesinde, "Kurul, bu Kanunun
kendisine verdiği görevleri yerine getirirken gerekli gördüğü hallerde,
teşebbüs ve teşebbüs birliklerinde incelemelerde bulunabilir. Bu amaçla
teşebbüslerin veya teşebbüs birliklerinin;
a) Defterlerini, her türlü evrak ve belgelerini
inceleyebilir ve gerekirse suretlerini alabilir, b) Belirli konularda yazılı
veya sözlü açıklama isteyebilir, c) Teşebbüslerin her türlü mal varlığına
ilişkin mahallinde incelemeler yapabilir.
İnceleme, Kurul emrinde çalışan uzmanlar tarafından
yapılır. Uzmanlar incelemeye giderken yanlarında incelemenin konusunu,
amacını ve yanlış bilgi verilmesi halinde idari para cezası uygulanacağını
gösteren bir yetki belgesi bulundururlar." kuralına yer verilmiştir.
16.maddesi "b" fıkrasında, "Kurul kararı ile bilgi isteme veya yerinde
inceleme hallerinde eksik, yanlış veya yanıltıcı bilgi verilmesi halinde
para cezası verir", 17.maddesi "d" fıkrasında, 15.madde uyarınca Kurul
uzmanlarının yerinde inceleme yapmalarının engellenmesi halinde süreli para
cezası verir" kuralı getirilmiştir.
Dosyada mevcut 9.11.1999 tarihli bilgi tutanağından
yerinde inceleme yapılmasına olanak tanınmadığı görülmektedir.
Yukarıda anılan madde hükümlerinin birlikte
değerlendirilmesinden amacın, mevcut bilgilere o anda ve mevcut haliyle
ulaşmak ve bu bilgiler ışığında bir sonuca ulaşılmasını sağlamak olup, daha
sonradan yapılacak incelemeler ile o anki bilgilere ulaşıldığından sözetme
imkanı bulunmamaktadır.
Bu durumda yasanın yukarıda yer verilen hükümleri ile
ulaşılmak istenilen amacı gözönünde bulundurulduğunda para cezası verilmesi
yolunda tesis edilen dava konusu işlemde mevzuata aykırılık bulunmadığı,
davanın reddi gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı : Emin Celalettin Özkan
Düşüncesi : Dava; Rekabet Kurulu'nun ... tarih ve ...
sayılı kararının, davacıya para cezası verilmesine ilişkin kısmının iptali
istemiyle açılmıştır.
... tarih ve ... sayılı Rekabet Kurulu Kararı ile
davacı şirket adına düzenlenen maktu para cezası kaldırılmış olduğundan,
dava konusu işlemin bu kısmının iptali istemi hakkında karar verilmesine yer
bulunmamaktadır.
Dava konusu kararın süreli para cezası verilmesine
ilişkin kısmına gelince;
Dava konusu kurul kararıyla, ... Mobil İletişim
Hizmetleri A.Ş. (...)'nin hakim durumunu kötüye kullandığı ve ... Mobil
Telekomünikasyon Hizmetleri A.Ş. (...) ile ... Mobil İletişim Hizmetleri
A.Ş.'nin uyumlu eylem içinde bulundukları ve hakim durumlarını kötüye
kullandıkları iddialarına ilişkin olarak başlatılan ön araştırmanın
engellenmesi nedeniyle, şirketçe engellemeyi sona erdirecek bir inceleme
yapılmasını temin edici davet vuku bulmadığı sürece hergün için ... TL
süreli para cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.
4054 sayılı Yasa'nın ihlal edilip edilmediği ön
araştırmanın konusunu oluşturduğuna göre, Kurum raportörlerinin böyle bir
incelemenin yapılması konusundaki yetkilerini kullanmalarına izin
verilmemesi, bir başka deyişle, 4054 sayılı Yasa'nın Kurum'a yüklediği
yükümlülüğün yerine getirilmesinin engellenmesi nedeniyle, şirketce
engellemeyi sona erdirecek bir davetin yapılmasına kadar süreli para cezası
verilmesinde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Belirtilen nedenle, yasal dayanaktan yoksun bulunan
davanın reddi gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Onuncu Dairesince gereği
düşünüldü:
Dava, Rekabet Kurulu'nun 16.11.1999 tarih ve 569-358
sayılı kararının davacıya para cezası verilmesine ilişkin kısmının iptali
istemiyle açılmıştır.
2577 sayılı Yasanın 7.maddesi 1.fıkrasında, dava açma
süresinin, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştayda ve
İdare mahkemelerinde altmış ve Vergi mahkemelerinde otuz gün olduğu, 2
fıkrasında, bu sürelerin; idari uyuşmazlıklarda yazılı bildirimin yapıldığı,
tarihi izleyen günden başlayacağı, aynı Yasanın 14.maddesinde, dilekçelerin
görev ve yetki, idari merci tecavüzü ehliyet, idari davaya konu olacak kesin
ve yürütülmesi gereken bir işlem olup olmadığı, süre aşımı, husumet, 3 ve
5.maddelere uygun olup olmadıkları yönlerinden sırasıyla inceleneceği,
15.maddenin 1/b fıkrasında da, süresinde açılmayan davanın reddine karar
verileceği hükmüne yer verilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden, davacı firmaya dava konusu
kurul kararının 19.11.1999 tarihinde tebliğ edildiği, 22.11.1999 tarihinde
davacı tarafından itirazda bulunulduğu, 21.12.1999 tarihli kurul kararıyla
itirazın kısmen kabulü üzerine 27.1.2000 tarihinde bu davanın açıldığı
anlaşılmaktadır.
4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun'un
55.maddesinde, Kurulun nihai kararlarına, tedbir kararlarına, para
cezalarına ve süreli para cezalarına karşı kararın taraflara tebliğinden
itibaren süresi içinde Danıştaya başvurabilecekleri, bu süre içinde yargı
yoluna başvurulmazsa kararın kesinleşeceği hükmü yer almıştır.
Yukarıda anılan yasa maddesi ile işlemi tesis eden
idarenin bu konudaki yetkisinin mutlak olduğu bu yetkinin kullanılmasına
karşı dava yolundan başka başvurulabilecek bir yol tanınmadığı sonucuna
ulaşılmaktadır.
Dava konusu edilen 16.11.1999 tarihli kurul kararına
karşı 22.11.1999 tarihli dilekçeyle itirazen yapılan başvuruyu yukarıda
anılan 4054 sayılı Yasa hükmü karşısında 2577 sayılı Yasanın 11.maddesi
uyarınca dava açma süresini durdurur nitelikte yapılmış bir başvuru olarak
kabul etme olanağı bulunmamaktadır.
Bu durumda davacı firmaya 19.11.1999 tarihinde tebliğ
edilen kurul kararına karşı en geç 18.1.2000 tarihinde dava açılması
gerekirken 27.1.2000 tarihinde açılan davanın esasının incelenmesi olanaklı
değildir.
Açıklanan nedenlerle, 2577 sayılı Yasanın 15.maddesi
1/b bendi uyarınca davanın süre yönünden reddine, 14.11.2002 tarihinde
oybirliğiyle karar verildi.
DAN-KAR-DER; SAYI:1
BŞ/ŞGK
Karar Özeti
Haksız yere gözaltına alınıp yargılandıktan sonra
beraat edenlerin açtıkları tazminat davasının 466 sayılı yasanın 1 ve 2.
maddeleri gereğince adli yargı yerinde görülmesı gerektiği hk.[54]
Temyiz Eden (Davacılar): 1. ... 2. ...
Vekili : Av. ...
Karşı Taraf (Davalı) : İçişleri Bakanlığı
İstemin Özeti : 8.8.1995 tarihinde haklarında yapılan
bir ihbar üzerine gözaltına alınarak yurtdışına çıkışları engellenen
davacıların, pasaport üzerinde sahtecilik suçundan haklarında açılan kamu
davasında beraat etmiş olduklarından bahisle olayda idarenin hizmet
kusurunun bulunduğu öne sürülerek yurtdışına çıkamamaları ve sanık sıfatıyla
yargılanmaları nedeniyle duydukları elem ve ızdırabın karşılığı olarak her
biri için 100.000.000 TL. olmak üzere toplam 200.000.000 TL. manevi
tazminatın yasal faiziyle birlikte tazmini istemiyle açılan davanın süre
yönünden reddine karar veren ... İdare Mahkemesinin ... tarih ve ... sayılı
kararının temyizen incelenip bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Yerinde olmadığı ileri sürülen
temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
D.Tetkik Hakimi : Ergün Özcan
Düşüncesi : 466 sayılı Yasanın 1/6. maddesi ve 2.
maddesinin 1. fıkrası uyarınca davanın görüm ve çözümünde adli yargı yeri
görevli olduğundan davanın görev yönünden reddine karar verilmesi
gerekirken, süre yönünden reddine karar verilmesinde hukuka uyarlık
bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenle, idare mahkemesi karararının
bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı : Zümrüt Öden
Düşüncesi : Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar,
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49.maddesinin 1.fıkrasında
belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymayıp idare mahkemesince verilen
kararın dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında anılan kararın
bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemektedir.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin reddiyle idare
mahkemesi kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Onuncu Dairesince gereği
düşünüldü:
Dava, 8.8.1995 tarihinde haklarında yapılan bir ihbar
üzerine gözaltına alınarak yurtdışına çıkışları engellenen davacıların
pasaport üzerinde sahtecilik suçundan haklarında açılan kamu davasında
beraat etmiş olduklarından bahisle olayda idarenin hizmet kusuru bulunduğu
öne sürülerek yurtdışına çıkamamaları ve sanık sıfatıyla yargılanmaları
nedeniyle duydukları elem ve ızdırabın karşılığı olarak herbiri için
100.000.000 TL. olmak üzere toplam 200.000.000 TL. manevi tazminatın yasal
faiziyle birlikte tazmini istemiyle açılmıştır.
... İdare Mahkemesince; davacıların gözaltına alınma ve
yurtdışına çıkışlarının engellenmesi işlemleriyle haklarının ihlal
edildiğini, engeç haklarında açılan kamu davasında verilen beraat kararının
kesinleştiği 28.6.1996 tarihinde öğrendiklerinin kabulü gerektiği, bu tarihe
göre 2577 sayılı Yasanın 7 ve 12. maddeleri uyarınca doğrudan altmış gün
içinde veya 11. maddede öngörülen süreç işletildikten sonra süresi içinde
dava açılması gerekirken anılan maddelerde belirtilen dava açma süreleri
geçirildikten sonra 28.4.1997 tarihinde açılan davanın süresi içinde
açılmadığı gerekçesiyle davanın süre yönünden reddine karar verilmiştir.
466 sayılı Kanun Dışı Yakalanan veya Tutuklanan
Kimselere Tazminat Verilmesi Hakkında Kanunun 1. maddesinin 6. bendinde,
Kanun dairesinde yakalandıktan veya tutuklandıktan sonra haklarında
kovuşturma yapılmasına veya son soruşturmanın açılmasına yer olmadığına
veyahut beraatlerine veya ceza verilmesine mahal olmadığına karar
verilenlerin uğrayacakları her türlü zararların bu kanun hükümleri
dairesinde Devletçe ödeneceği öngörülmüş olup, aynı Yasanın 2. maddesinin
(1). fıkrasında, 1. maddede yazılı sebeplerle zarara uğrayanlar, kendilerine
zarar veren işlemlerin yapılmasına esas olan iddialar sebebiyle haklarında
açılan davalar sonunda verilen kararların kesinleştiği veya bu iddiaların
mercilerince karara bağlandığı tarihten itibaren üç ay içinde
ikametgahlarının bulunduğu mahal ağır ceza mahkemesine bir dilekçeyle
başvurarak uğradıkları her türlü zararın tazminini isteyebilirler hükmüne
yer verilmiştir.
Dava konusu olayda davacılar, haklarında sahte
pasaportla yurtdışına çıkacakları yolunda yapılan bir ihbar üzerine
gözaltına alınarak yargılanmaları sonucu beraat etmelerinden dolayı idarece
haksız yere gözaltına alındıklarını öne sürerek bu olay nedeniyle yurt
dışına çıkamadıkları ve sanık sıfatıyla yargılandıkları için duydukları elem
ve ızdırabın giderilmesi amacıyla manevi tazminat ödenmesi istemiyle dava
açmışlardır.
466 sayılı Yasanın 1. maddesinin 6. bendi uyarınca
kanun dairesinde yakalandıktan sonra beraatlerine karar verilen kimselerin
uğradıkları her türlü zararın tazmininin aynı Yasanın 2. maddesi 1. fıkrası
gereğince ağır ceza mahkemesinden istenebileceğinden niteliği itibariyle
anılan Yasanın belirtilen hükümleri kapsamında bulunan davanın görüm ve
çözümlenmesi görevi adli yargı yerine aittir.
İdare Mahkemesince, davanın görev noktasından reddine
karar verilmesi gerekirken süre yönünden reddine karar verilmesinde hukuki
isabet bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, ... İdare Mahkemesinin ... tarih
ve ... sayılı kararının bozulmasına, dava dosyasının yeniden bir karar
verilmek üzere anılan idare mahkemesine gönderilmesine 7.6.2001 tarihinde
oybirliğiyle karar verildi.
YÖ/ÖEK
Karar Özeti
Ulusal yayın frekans planındaki bir kanal için usulüne
uygun birden çok başvuru olması durumunda kamuya en yararlı teklifin
oluşturulabilmesi için ihale usulünün uygulanması gerektiği hk.[55]
davacı : ... a.ş.
Vekili : Av. ...
Karşı Taraf (Davalı) :Radyo ve Televizyon Üst Kurulu
Başkanlığı
Vekili : Av. ...
Davanın Özeti : Davacı şirketin R1(Ulusal) Radyo Yayın
Lisansı başvurusunun cevap verilmemek suretiyle zımnen reddine ilişkin işlem
ile bu işlemin dayanağı olduğu öne sürülen ve 22.6.1995 tarih-22321sayılı
Resmi Gazetede Yayımlanan "Lisans ve Yayın İzni Almak İsteyen Radyo Yayın
Kuruluşlarına Genel Duyuru"nun 4.maddesiyle, 22.10.1995 tarih ve 22441
sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan "Lisans ve Yayın İzni Almak Üzere
Başvuruda Bulunmuş veya Bulunacak Özel Radyo Kuruluşlarına Genel Duyuru"nun
3. maddesinin; Duyuru ile başvuru konusunda tarih sınırlaması
getirilemeyeceği, duyurunun 4.maddesinin iletişim özgürlüğüne aykırı olduğu
ileri sürülerek iptali istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Davanın süresinde açılmadığı,
ihalelerin Milli Güvenlik kurulunun gündemine geldiği, hükümetin Anayasal
yetkisini kullanarak ihalelerin ertelenmesini talep ettiği buna istinaden
ertelendiği, yayın yapan radyo kuruluşlarına kanal tahsisi ve lisans
verilmesinin henüz mümkün olamadığı, 8.12.1995 tarihinde kadar başvuruda
bulunan radyo kuruluşlarının yasal kabul edildiği, bu tarihten sonraki
başvurların Üst Kurulca yasal kabul edilmediği, böyle bir sınırlamanın
getirilmesinin teknik bakımdan zorunlu olduğu ileri sürülerek davanın reddi
gerektiği savunulmaktadır.
D.Tetkik Hakimi : Yakup Bal
Düşüncesi : Davanın "Duyuru"lara ilişkin kısmında
dayanağı mevzuata aykırı bir durum bulunmamaktadır.
İşleme ilişkin kısmına gelince; gerekli teknik şartları
sağlayan kuruluşların başvurusunu engeller nitelikte bir düzenleme
bulunmamaktadır. Bu nedenle davacı başvurusunun kabul edilip yapılacak
değerlendirme sonucuna göre bir işlem tesis edilmesi gerekmektedir.
Açıklanan nedenle, "Duyuru"lara yönelik olarak davanın
reddine, uygulama işlemine yönelik olarak ise davanın kabul edilerek iptal
edilmesi gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı : M.İclal Kutucu
Düşüncesi : Dava,yerel yayın yapmakta olan davacı
şirketin "R1 (Ulusal) Radyo Yayın Lisansı verilmesi isteminin cevap
verilmeksizin reddi yoluyla kurulan işlemin ve bu işleme dayanak olan
22.6.1999 günlü ve 22321 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan "Lisans ve Yayın
İzni Almak İsteyen Radyo Yayın Kuruluşlarına Genel Duyuru"nun 4.maddesiyle,
22.10.1995 günlü ve 22421 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan "Lisans ve Yayın
İzni Almak Üzere Başvuruda Bulunmuş veya Bulunacak Özel Radyo Kuruluşlarına
Genel Duyuru"nun 3.maddesinin iptali istemiyle açılmıştır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun
7.maddesinin 4.fıkrasında "...ilgililer, düzenleyici işlem veya uygulanan
işlem yahut her ikisi aleyhine birden dava açabilirler.." denilmiş, bu
suretle kişilerin menfaatını ihlale yol açan düzenleyici işlemlere karşı
yargı yolunun açık tutulması ve menfaat ihlalinin sürdürülmesinin önlenmesi
amaçlanmış olduğundan davalı idarenin, iptali talep edilen duyurulara karşı
süresi içinde dava açılmadığı yolundaki iddiasında isabet bulunmamaktadır.
Radyo ve Televizyon yayınlarının düzenlenmesi ve Radyo
ve Televizyon Üst Kurulunun kuruluş,görev,yetki ve sorumluluklarına ilişkin
usul ve esasları belirlemek amacıyla çıkarılan 3984 sayılı Radyo ve
Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanunun 8 inci maddesinin "f"
ve "g" bentlerinde,yurt içinden yayın yapacak kamu ve özel radyo-televizyon
kuruluşlarının yayın izni ve lisans talebinde bulunabilmesi için yerine
getirmeleri gerekli önşartları ve standartları "Avrupa Sınır Ötesi
Televizyon Sözleşmesi" ilkeleri gözönünde bulundurarak tespit etme ve
kamuoyuna duyurma, kanal ve frekans bandı tahsisinde gerekli şartları ve
tahsis hakkı alanların yayına geçme süresini ve radyo ve televizyon
istasyonu kuranların ödeyecekleri yayın izni ve lisans ücretlerini ilgili
yönetmeliklerle belirleme, geçici 6.maddesinin birinci fıkrasında da,kendi
oluşumu ile yayın izni ve lisansı vermeye başlayacağı tarihe kadar geçecek
süre zarfında radyo ve televizyon yayınları rejimini ayrıca ve öncelikle
düzenleme görevleri Radyo ve Televizyon Üst Kuruluna verilmiştir.Verilen bu
yetkiye dayanılarak çıkarılan ve 10 Mart 1995 günlü 22223 sayılı Resmi
Gazetede yayımlanan Radyo ve Televizyon Yayın İzni ve Lisans Yönetmeliğinin
Geçici 3 üncü maddesinde, yayın kuruluşlarının,üst kurul tarafından lisans
başvurusu yapılmasına ilişkin genel duyurunun yapılmasını izleyen bir ay
içinde bu Yönetmeliğin ilgili hükümlerine uygun olarak lisans için başvurmak
zorunda oldukları,bu süre içinde başvuruda bulunmayan kuruluşların
istasyonlarının derhal kapatılacağı, "Lisans Tipleri" başlıklı 4.maddesinin
c fıkrasında lisans almaya hak kazanan yayın kuruluşlarına, a-Lisans Tip R1
(Ulusal), b-Lisans Tip R2 (Bölgesel), c-Lisans Tip R3 (Yerel) d-Lisans Tip
UR (Uydu) yayınlarından birisinin verilebileceği,3 Şubat 1999 günlü ve 23600
sayılı Resmi Gazetede yayımlanan "Radyo ve Televizyon Yayın İzni ve Lisans
Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılması Hakkında Yönetmelik"in 13 üncü
maddesinde, lisans başvurularının değerlendirilmesinde üst kurulca, 7 nci
maddede belirtilen başvuru dosyaları ve formlarından elde edilen bilgilere
göre kuruluşların yayın lisansı alma yeterliklerinin tespit edileceği,
Kanuna ve Yönetmeliğe ve diğer mevzuat hükümlerine göre yayın lisansı alma
yeterliliği bulunmayan kuruluşlara durumlarının yazı ile bildirileceği
belirtilmiştir.
İdari işlem ve kararların hukuka aykırılığı, bunların
yapılma ve alınmaları sırasında uyulması gereken kurallarla bunların
içeriğini düzenleyen kurallara uyulmaması nedeniyle olabileceğinden,
yukarıda aktarılan düzenlemelere dayanılarak 22.6.1995 günlü Resmi Gazetede
yayımlanan Genel Duyuru'nun 4. maddesinde, başvuruların, Lisans
Yönetmeliğinde tanımı yapılan Ulusal (R1), Bölgesel (R2),Yerel (R3) veya
Uydu yayınlarından (UR) yalnız biri için yapılabileceğinin,22.10.1995 günlü
Resmi Gazetede yayımlanan Genel Duyuru'nun 3. maddesinde ise başvuruların en
geç 8 Aralık 1995 günü saat 18.00 kadar yapılması gerektiğinin
duyurulmasında hukuka aykırılık bulunmadığı gibi basın-yayın özgürlüğünü
kısıtlayacak bir husus da saptanmamıştır.
Ayrıca, tahsis edilecek frekans veya kanal bant
sayısının doğal ortamda sabit, ancak yayın yapmak isteyen radyo sayısının
fazla olması göz önünde bulundurulduğunda radyo kuruluşlarının tümüne yayın
izni verilmesinin teknik bakımından mümkün olmadığı ortadadır. Bu durumda
ilgililerin yapacağı başvuru için gün belirlenmesinin ve başvuruların,
Lisans Yönetmeliğinde tanımı yapılan yayınlardan birisi için yapılabileceği
yolunda sınırlama getirilmesinin kaçınılmaz olması nedeniyle yapılan
duyurular bu bakımdan da hukuka uygun görülmüştür.
Davacı, ihalelerin bu güne kadar gerçekleşmediğini
ileri sürmekte ise de,davalı idarenin savunmasından başvuru şartını yerine
getiren ulusal radyoların o tarihte yayın yapan radyolar olduğu, yerel
yayıncılıkla ilgili olarak 1997 yılında yapılacak ihalelerin, Milli Güvenlik
Kurulunun gündemine geldiği, daha sonra Hükümetin Anayasal yetkisini
kullanarak ihalelerin ertelenmesini talep etmesi ve 3 Şubat 1999 günlü Resmi
Gazetede yayımlanan Yönetmelikler gereği zamanında Başbakanlıktan alacakları
Ulusal Güvenlik açısından sakınca bulunmadığını gösterir belgeyi
sunamadıkları için ulusal kanal ihalesinin gerçekleşmediğinin anlaşılmış
olması karşısında bu iddianın da dayanağı bulunmaktadır.
Açıklanan nedenlerle, Anayasanın 133. maddesi gereği
çıkarılan 3984 sayılı Kanunun verdiği yetki üzerine düzenlenerek yayımlanan
yönetmeliğe dayanılarak yapılan duyurularda hukuka aykırılık bulunmadığı
gibi bu duyurular esas alınarak yapılan işlemlerde de mevzuata aykırılık
bulunmadığından davacı isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Onuncu Dairesince önceden belli
edilen ve taraflara bildirilen 3.4.2001 tarihinde davacı ... A.Ş'ni temsilen
Av. ...'nın, davalı Radyo ve Televizyon Üst Kurulu Başkanlığını temsilen Av.
...'ın geldiği, Danıştay Savcısının hazır olduğu görülmekle açık duruşmaya
başlandı. Taraflara söz verilip dinlendikten ve Danıştay Savcısının
düşüncesi alındıktan taraflara sonkez söz verildikten sonra duruşmaya son
verildi. Dava dosyası incelenerek gereği düşünüldü:
Davalı idarenin süre def'i yerinde görülmeyerek işin
esasına geçildi.
Dava, davacı şirketin R1 (Ulusal) Radyo Yayın Lisansı
başvurusunun cevap verilmemek suretiyle zımnen reddine ilişkin işlem ile bu
işlemin dayanağı olduğu öne sürülen ve 22.6.1995 tarih-22321 sayılı Resmi
Gazetede yayımlanan "Lisans ve Yayın İzni Almak İsteyen Radyo Yayın
Kuruluşlarına Genel Duyuru'nun 4. maddesiyle, 22.10.1995 tarih ve 22441
sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan "Lisans ve Yayın İzni Almak Üzere
Başvuruda Bulunmuş veya Bulunacak Özel Radyo Kuruluşlarına Genel Duyuru'nun
3. maddesinin iptali istemiyle açılmıştır.
3984 sayılı Radyo ve Telvizyonların Kuruluş ve
Yayınları Hakkında Kanun'un 8. maddesinde Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun
görev ve yetkileri düzenlenmiş ve (b) fıkrasında önşartları yerine getirmiş
müracaatçı kuruluşlara, tarafsızlık ve hakkaniyet ölçüleri dahilnde yayın
izni ve lisans vermek, 16 ncı maddeye uygun olarak ulusal, bölgesel ve yerel
planlamalardaki kanal ve frekans bandlarının Türkiye Radyo ve Televizyon
Kurumu eliyle kullanılan kanal ve frekans bandları dışında kalanların enaz
%50'sinin zaman paylaşımlı ve bölgesel dengelere uygun biçimde kullanımını
gözeterek kanal ve frekans bandları tahsis etmek, (f) fıkrasında yurt
içinden yayın yapacak kamu ve özel radyo televizyon kuruluşlarının yayın
izni ve lisans talebinde bulunabilmek için yerine getirmeleri gerekli
önşartları ve standartları Avrupa Sınır Ötesi Televizyon Sözleşmesi ilkeleri
göz önünde bulundurularak tespit etmek ve kamu oyuna duyurmak, (g)
fıkrasında kanal ve frekans bandı tahsisinde gerekli şartları ve tahsis
hakkı alanların yayına geçme süresini ve radyo ve televizyon istasyonu
kuranların ödeyecekleri yayın izni ve lisans ücretlerini ilgili
Yönetmeliklerle belirlemek, (p) fıkrasında, bu Kanun ve Avrupa Sınır Ötesi
Televizyon Sözleşmesi ilkelerine uygun biçimde çalışma ve faaliyetleri ile
ilgili Yönetmelik ve diğer düzenlemeleri hazırlamak Üst Kurulun görev ve
yetkileri arasında sayılmıştır.
Yine aynı Yasanın 16. maddesinde kamu ve tüm özel radyo
ve televizyon kuruluşlarına kanal ve frekans bandı tahsisi ile yayın izni
ile lisansı vermek ve bu tahsis ve izni iptal etmesi yetkisinin münhasıran
Üst Kurula ait olduğu, 29. madesinde ise özel radyo ve televizyon
kuruluşlarının anonim şirket olarak kurulacakları, şirketin ancak bir radyo
ve bir televizyon işletmesi kurabileceği hükmü yer almaktadır.
3984 sayılı Yasanın Geçici 1.maddesinde Radyo ve
Televizyon Üst Kurulu üyelerinin, bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren bir
ay içinde Türkiye Büyük Millet Meclisince seçileceği, Geçici 5. maddesinde
Üst Kurulun, oluşumunu takip eden engeç dört ay içinde, öncelikle ihtiyaç
duyduğu kanal ve frekans bantları planlamasını yaptıracağı, Geçici 6.
Maddesinde Üst Kurulun kendi oluşumu ile yayın izni ve lisansı vermeye
başlayacağı tarihe kadar geçecek süre zarfındaki radyo ve televizyon
yayınları rejimini ayrıca ve öncelikle düzenleyeceği, bu süre zarfında
kullanılmakta olan kanal ve frekansların, kullananlar için herhangi bir
suretle müktesep hak teşkil etmeyeceği Geçici 9. maddesinde bu kanunda sözü
edilen yönetmeliklerin Üst Kurulun oluşumunu takip eden dört ay içinde
hazırlanacağı ve Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe gireceği
öngörülmüştür.
10.3.1995 tarih ve 22223 sayılı Resmi Gazetede
yayımlanan Radyo ve Televizyon Yayın İzni ve Lisans Yönetmeliğinin 4.
maddesinde Üst Kurulun, yasalara ve bu Yönetmeliğe uygun olmak koşuluyla 3
üncü maddede tanımlanan yayın hizmetlerinden birinin kurulabilmesi için
"lisans" verebileceği, 5. maddesinde ulusal, bölgesel ve yerel ölçüde yayın
hizmeti vermek isteyen, Kanun'da ve ilgili Yönetmeliklerde öngörülen
özelliklere sahip olan kuruluşların, yayın şebekesi veya istasyonu kurmak ve
işletmek için bu Yönetmelikte belirtilen şekilde Üst Kurula yazılı olarak
başvuracakları, 13/b maddesinde Ulusal Yayın Frekans Planındaki bir kanal
için usulüne uygun birden çok başvuru olması durumunda bu Yönetmeliğe göre
belirlenecek "Lisans Ücreti" taban alınarak açık arttırma yoluyla ihale
usulünün uygulanacağı, bu Yönetmelikte aksi belirtilmedikçe ihale işlemleri
için Üst Kurulun Alım Satım Yönetmeliği hükümlerinin uygulanacağı, Geçici 1.
maddesinde bu Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihte yayında bulunan radyo
ve televizyon istasyonlarının yeri, kullandığı frekans kanalı, en yüksek
yayın gücü ve yayın saatlerinin bir ay içinde Üst Kurula bildirileceği,
Geçici 3. maddede yayın kuruluşlarının, Üst Kurul tarafından lisans
başvurusu yapılmasına ilişkin genel duyurunun yapılmasını izleyen bir ay
içinde bu Yönetmeliğin ilgili hükümlerine uygun olarak lisans için başvurmak
zorunda oldukları, bu süre içinde başvuruda bulunulmayan kuruluşların
istasyonlarının derhal kapatılacağı esası getirilmiştir.
16.3.1995 tarih ve 22229 sayılı Resmi Gazetede
Yayımlanan Özel Radyo ve Televizyon Yayın Kuruluşlarının Kuruluşlarında
Uyması Gerekli Asgari İdari ve Mali Şartlarla Yayın Alanı, Yayın Saat ve
Süreleri Hakkında Yönetmeliğin 4.maddesinde Türkiye'de kurulacak özel radyo
ve televizyon kuruluşlarının kuruluş şartları düzenlenmiş, 6. maddesinde de
bir anonim şirketin ençok bir radyo ve bir televizyon işletmesi
kurabileceğine işaret edilmiştir.
Radyo ve Televizyon Yayın İzni ve Lisans
Yönetmeliği'nin Geçici 3. maddesine dayanılarak, Yasal düzenleme yapılmadan
önce yayında olan kuruluşlara lisans verilebilmesi için yapılan ve 22.6.1995
tarih ve 22321 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Lisans ve Yayın İzni Almak
İsteyen Radyo Yayın Kuruluşlarına Genel Duyuru'nun iptali istenilen 4.
maddesinde başvuruların, lisans Yönetmeliğinde tanımı yapılan Ulusal(R1),
Bölgesel(R2), Yerel(R3) veya uydu yayınlarından (UR) yalnız biri için
yapılabileceği, yine 22.10.1995 tarih ve 22441 sayılı Resmi Gazetede
yayımlanan "Lisans ve Yayın İzni Almak Üzere Başvuruda Bulunmuş veya
Bulunacak Özel Radyo Kuruluşlarına Genel Duyuru"nun iptali istenilen 3.
maddesinde ise özel radyo kuruluşları'nın başvurularını, Üst Kurul'a en geç
8 Aralık 1995 günü saat 18.00'e kadar ulaştırmış olmalarının zorunlu olduğu
belirtilmektedir.
Sözkonusu her iki duyurunun iptali istenilen maddeleri
yukarıda aktarılan yasal düzenlemelerin ve geçiş döneminin gereğine uygun
hükümler içermekte olup, hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Davanın, davacı şirketin R1 (Ulusal) Radyo Yayın
Lisansı başvurusunun cevap verilmemek suretiyle zımnen reddine ilişkin
işleme yönelik kısmına gelince;
Yasaların geçici maddeleri ile Yasanın yürürlüğünden
önceki olay ve durumlara ilişkin uygulama Yöntemi, kapsamı ve yeni uygulama
geçiş esasları düzenlenir. Bu amacın gerçekleştirilmesi ile geçici maddeler
işlevini yitirir.
3984 Sayılı Yasa ile radyo ve televizyon yayınlarının
düzenlenmesine ve Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun kuruluş, görev, yetki ve
sorumluluklarına ilişkin esas ve usullerinin belirlenmesi amaçlanmıştır.
Ancak 3984 Sayılı Yasa yürürlüğe girmeden önce fiilen
radyo ve televizyon yayıncılığına başlamış olan özel kuruluşların yeni
hukuki duruma intibakını sağlamak için yasanın Geçici 5. maddesinde Üst
Kurulun oluşumunu takip eden engeç 4 ay içinde, öncelikle ihtiyaç duyduğu
kanal ve frekans bantları planlamasını yaptırması, Geçici 6. maddesinde Üst
Kurulun, kendi oluşumu ile yayın izni ve lisansı vermeye başlayacağı tarihe
kadar geçecek süre içindeki radyo ve televizyon yayınları rejimini
ilgilileri için kazanılmış hak teşkil etmeyecek şekilde ayrıca ve öncelikle
düzenlemesi Üst Kurula görev olarak verilmiş, Radyo ve Televizyon Yayın İzni
ve Lisans Yönetmeliğinin Geçici 3. maddesinde de yayın kuruluşlarının Üst
Kurul tarafından lisans başvurusu yapılmasına ilişkin genel duyurunun
yapılmasını izleyen bir ay içinde Yönetmeliğin ilgili hükümlerine uygun
olarak başvurmak zorunda oldukları, bu süre içinde başvuruda bulunmayan
kuruluşların istasyonlarının derhal kapatılacağı şeklinde düzenleme yapılmak
suretiyle bir geçiş dönemi öngörülmesine karşın, davalı idare savunmasında
da belirtildiği üzere 1997 yılında yapılan ihalelerin Milli Güvenlik
Kurulunun gündemine gelmesi, Hükümetin, ihalelerin ertelenmesini talep
etmesi üzerine bu güne değin duyuru gerekleri yerine getirilmemiş, bu
suretle geçiş dönemi henüz tamamlanamamıştır.
Uyuşmazlık konusu olayda gerek 3984 Sayılı Yasa, gerek
ilgili Yönetmelikte öngörülen geçici maddelerle düzenlenmiş olan geçiş
dönemi gereklerinin halen tamamlanamadığının tartışmasız olması karşısında;
ilgili Yasanın yürürlüğe girdiği 24.4.1994 tarihinden sonra kurulan yayıncı
kuruluşların yayın lisansı başvurularının değerlendirmeye alınmaması,
yasanın yürürlüğe girmesinden önce fiili durum yaratarak yayına başlayan
kuruluşlar lehine bir durum yaratır ki bu da 3984 Sayılı Yasanın amacına
tamamen aykırı bir uygulama oluşturur.
3984 Sayılı Yasanın 8/b maddesinde de vurgulandığı gibi
Üst Kurul Önşartları yerine getirmiş müracaatçı kuruluşlara, tarafsızlık ve
hakkaniyet ölçüleri dahilinde yayın izni ve lisansı vermekle
görevlendirilmiştir. Ulusal Yayın Frekans Planındaki bir kanal için usulüne
uygun birden çok başvuru olması durumunda da kamuya en yararlı teklifin
oluşturulabilmesi için ihale usulünün uygulanması gerekmektedir. Bu durumda,
davacı şirketin R1 (Ulusal) Radyo Yayın Lisansı başvurusunun gerek 3984
Sayılı Yasa gerekse ilgili diğer mevzuat çerçevesinde değerlendirilip,
durumunun uygun görülmesi halinde başvurusunun kabul edilmesi gerekirken,
dava konusu edilen duyuruda öngörülen sürede başvuruda bulunulmadığı
gerekçesiyle isteminin reddedilmesinde hukuka uyarlık görülmemektedir.
Açıklanan nedenlerle, davacı şirketin R1 (Ulusal) Radyo
Yayın Lisansı başvurusunun cevap verilmemek suretiyle zımnen reddine ilişkin
işlemin iptaline, davanın; 22.6.1995 tarih ve 22321 sayılı Resmi Gazetede
yayımlanan "Lisans ve Yayın İzni Almak İsteyen Radyo Yayın Kuruluşlarına
Genel Duyurunun 4. maddesiyle, 22.10.1995 tarih ve 22441 Sayılı Resmi
Gazete'de yayımlanan "Lisans ve Yayın İzni Almak Üzere Başvuruda Bulunmuş
veya Bulunacak Özel Radyo Kuruluşlarına Genel Duyuru'nun" 3. maddesi
yönünden reddine 3.4.2001 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
YÖ/ÖEK
Karar Özeti
Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ve Diğer Aletler Hakkında
Yönetmeliğin 16. maddesi b fıkrasında muhtelif zamanlarda aynı veya farklı
türden işledikleri iki veya daha fazla suçtan dolayı mahkemelerce
cezalandırılanlar ibaresinde suçun niteliğinin ortaya konulmadığından anılan
hükümde hukuka uyarlık görülmediğinden bu hükme istinaden tesis olunan
işlemin iptali gerekirken aksi yolda verilen idare mahkemesi kararının
bozulması gerektiği hk.[56]
Temyiz Eden (Davacı) : ...
Vekili : Av. ...
Karşı Taraf (Davalı) : ... Valiliği
İstemin Özeti : Davacıya ait silah bulundurma
ruhsatının iptaline ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan dava sonucu ...
İdare mahkemesince, davanın reddi yolunda verilen ... tarih ve ... sayılı
kararın temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Yerinde olmadığı ileri sürülen
temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
D.Tetkik Hakimi : Elmas Mucukgil
Düşüncesi : Temyiz isteminin reddi ile anılan idare
mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmüştür.
Danıştay Savcısı : Emin Celalettin Özkan
Düşüncesi : Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar,
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49.maddesinin 1.fıkrasında
belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymayıp idare mahkemesince verilen
kararın dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında anılan kararın
bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemektedir.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin reddiyle idare
mahkemesi kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Onuncu Dairesince gereği
düşünüldü:
Dava, davacıya ait silah bulundurma ruhsatının iptaline
ilişkin işlemin iptali istemiyle açılmıştır.
İdare Mahkemesince, davacının devir aldığı silah için
bulundurma ruhsatı verilmesi istemiyle yapılan başvuru sonrasında hakkında
yapılan araştırmada Vergi Kaçakçılığına Teşebbüs, Gıda Maddeleri Tüzüğüne
Muhalefet, Noksan Gramajlı Ekmek İmal Etmek suçlarından yargılanarak ceza
aldığı, iki veya daha fazla suçtan ceza alanlara ruhsat verilmeyeceğinin
yönetmelikle düzenlendiği bu doğrultuda tesis edilen işlemde hukuka
aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı, hukuka uyarlık bulunmadığı iddiasıyla anılan
idare mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulmasını istemektedir.
6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ve Diğer
Aletler Hakkında Kanun'un 7. maddesinde, ateşli silahları kimlerin
taşıyabilecekleri veya mesken ve işyerinde bulundurabilecekleri saymak
suretiyle belirlenirken anılan maddenin 5. fıkrasında Bakanlar Kurulunca
çıkarılacak Yönetmelikte belirlenecek esaslara göre Valiler tarafından
verilecek izin vesikasını alanların da bu kapsamda yer alacağı
öngörülmüştür. Yine aynı maddenin son fıkrasında, ateşli silahla işlenen
cürümlerden hükümlü bulunanlar ile taksirli suçlar hariç olmak üzere bir
yıldan fazla hürriyeti bağlayıcı cezaya mahkum olanlara affa uğramış olsalar
bile hiçbir suretle ateşli silah taşıma veya bulundurma izni verilemeyeceği
kurala bağlanmıştır.
Yasanın verdiği yetkiye dayanılmak suretiyle 21.3.1991
tarih ve 91/1779 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile kabul edilerek yürürlüğe
giren Yönetmeliğin 16. maddesinde silah ruhsatı verilmesini engelleyen
haller belirlenmiş olay tarihinde yürürlükte olan şekliyle sözü edilen
maddenin "b" fıkrasında" muhtelif zamanlarda aynı veya farklı türden
işledikleri iki veya daha fazla suçtan dolayı mahkemelerce cezalandırılan ve
bu cezaları kesinleşip adli sicillerine işlenmiş olanlara" da bu kapsamda
yer verilmiştir.
Davacının vergi kaçakçılığına teşebbüs suçundan
yargılandığı bir ay hapis cezası ile bir ay süreyle ticaret, sanat ve meslek
icrasından mahrumiyetine, hapis cezasının para cezasına çevrilerek ağır para
cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, gıda maddeleri tüzüğüne
muhalefet suçundan altı ay hapis ve para cezasına hükmedildiği ve hapis
cezasının para cezasına çevrildiği, noksan gramajlı ekmek imal etmek
suçundan ise yargılanarak 7 gün süreyle hapis ve ağır para cezasına karar
verildiği, hapis cezasının para cezasına çevrildiği, birden fazla suç
işlediği nedeniyle daha önce adına düzenlenmiş olan silah bulundurma
ruhsatının iptal edildiği anlaşılmaktadır.
6136 sayılı Yasa, ateşli silahları kimlerin taşıyıp
bulundurabileceğini saymak suretiyle belirlerken Valilerce verilecek izin
vesikasını alanları da bu kapsama dahil etmiş ve izin vesikasını Valilerin
verebilme koşullarının ise Yönetmelikle belirleneceğini kurala bağlamıştır.
Dava konusu işlemin dayanağını oluşturan Yönetmeliğin
Yasayla tanınan yetkiye istinadan hazırlandığı ve yürürlüğe girdiği
tartışmasız olmakla birlikte, Yasanın benimsediği şekilde silah ruhsatını
alabilecek kişiler, meslek mensupları sayılmak suretiyle belirlenirken silah
ruhsatı verilmesini engelleyen hallerde tek tek sayılmak suretiyle ortaya
konulmuştur.
Herne kadar dayanak alınan Yönetmeliğin 16. maddesini
oluşturan fıkralarda suç ve cezalar tek tek sayılarak açıklanmış ise de "b"
fıkrasında, "muhtelif zamanlarda aynı veya farklı türden işledikleri iki
veya daha fazla suçtan dolayı mahkemelerce cezalandırılanlar" ibaresine yer
verilerek suçun niteliği ortaya konulmamış, hangi iki suçun bu fıkra
kapsamında değerlendirilebileceği konusunda diğer fıkrada olduğu gibi yoruma
açık olmayacak biçimde açık ve kesin bir düzenleme yapılmadığından,
sözügeçen yönetmelik hükmünde hukuka uyarlık görülmemiştir.
Bu durumda, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun
7. maddesinin 4. fıkrasında, düzenleyici işlemin iptal edilmemiş olmasının
bu düzenlemeye dayalı işlemin iptaline engel oluşturmayacağı hükme bağlanmış
bulunduğundan, Yönetmeliğin hukuka aykırılığı saptanan 16. maddesinin (b)
fıkrasına dayanılarak tesis olunan dava konusu işlemin idare mahkemesince
iptaline karar verilmesi gerekirken aksi yolda verilen kararda isabet
bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle ... İdare Mahkemesinin davanın
reddine yönelik ... tarih ve ... sayılı kararının bozulmasına, 16.1.2001
tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
AZLIK OYU
İdare ve Vergi Mahkemelerinin nihai kararlarının
temyizen bozulması 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun
49.maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı halinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar, usul ve hukuka uygun olup,
dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek
nitelikte görülmediğinden temyiz isteminin reddi ile anılan kararın
onanmasının gerektiği görüşüyle çoğunluk kararına katılmıyoruz.
YÖ/ŞGK
Karar Özeti
Vergi Usul Kanununa muhalefet suçundan iki kez
yargılanarak ceza alan davacının silah taşıma ruhsatı talebinin; ateşli
silahlar ve bıçaklar ile diğer aletler hakkında yönetmeliğin 16. maddesi
"bu" fıkrası hükmünde yer verilen muhtelif zamanlarda aynı veya farklı
türden işledikleri iki veya daha fazla suçtan dolayı mahkemelerce
cezalandırılanlar" kapsamında değerlendirilebilecek iki suçun niteliği
ortaya konulmamış olmasına karşın bu hükme dayanılmak suretiyle
reddedilmesinde hukuka ve dayanağı hk.[57]
Temyiz Eden (Davacı) : ...
Vekili : Av. ...
Karşı Taraf (Davalı) : ... Valiliği
İstemin Özeti : Benzin istasyonu işletmeciliği yapan
davacının silah ruhsatı verilmesi talebinin reddine ilişkin işlemin iptali
istemiyle açılan dava sonucu ... 2. İdare mahkemesince, davanın reddi
yolunda verilen ... tarih ve ... sayılı kararın temyizen incelenerek
bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.
D.Tetkik Hakimi : Elmas Mucukgil
Düşüncesi : Temyiz isteminin reddi ile anılan idare
mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmüştür.
Danıştay Savcısı : Bilgin Arısan
Düşüncesi : Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar,
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49.maddesinin 1.fıkrasında
belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymayıp idare mahkemesince verilen
kararın dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında anılan kararın
bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemektedir.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin reddiyle idare
mahkemesi kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Onuncu Dairesince gereği
düşünüldü:
Dava, benzin istasyonu işletmeciliği yapan davacının
silah ruhsatı verilmesi isteminin reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle
açılmıştır.
İdare Mahkemesince, 213 sayılı Yasanın 360. maddesi
uyarınca vergi kaçakçılığı suçundan iki kez yargılanıp ağır para cezasına
çarptırılan davacının 21.3.1991 tarih ve 91/1779 sayılı Bakanlar Kurulu
kararı ile yürürlüğe giren Yönetmeliğin 16/b maddesi kapsamında
değerlendirilmesi gerektiği, aynı Yönetmelik maddesinin son fıkrası hükmü
uyarınca sabıka kaydı silinmiş olsa bile iki defa suç işlediği tartışmasız
bulunduğundan davacıya silah ruhsatı verilmemesinde hukuka aykırılık
bulunmadığı ayrıca Yönetmeliğin 16/b maddesinin değişik şeklinin davacı
lehine bir düzenleme getirmediği gerekçesiyle davanın reddine karar
verilmiştir.
Davacı, hukuka uyarlık bulunmadığı iddiasıyla anılan
idare mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulmasını istemektedir.
6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ve Diğer
Aletler Hakkında Kanun'un 7. maddesinde, ateşli silahları kimlerin
taşıyabilecekleri veya mesken ve işyerinde bulundurabilecekleri saymak
suretiyle belirlenirken anılan maddenin 5. fıkrasında Bakanlar Kurulunca
çıkarılacak Yönetmelikte belirlenecek esaslara göre Valiler tarafından
verilecek izin vesikasını alanların da bu kapsamda yer alacağı
öngörülmüştür. Yine aynı maddenin son fıkrasında, ateşli silahla işlenen
cürümlerden hükümlü bulunanlar ile taksirli suçlar hariç olmak üzere bir
yıldan fazla hürriyeti bağlayıcı cezaya mahkum olanlara affa uğramış olsalar
bile hiçbir suretle ateşli silah taşıma veya bulundurma izni verilemeyeceği
kurala bağlanmıştır.
Yasanın verdiği yetkiye dayanılmak suretiyle 21.3.1991
tarih ve 91/1779 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile kabul edilerek yürürlüğe
gören Yönetmeliğin 16. maddesinde silah ruhsatı verilmesini engelleyen
haller belirlenmiş sözü edilen maddenin "b" fıkrasında" muhtelif zamanlarda
aynı veya farklı türden işledikleri iki veya daha fazla suçtan dolayı
mahkemelerce cezalandırılan ve bu cezaları kesinleşip adli sicillerine
işlenmiş olanlara" da bu kapsamda yer verilmiştir.
Dava dosyasının incelenmesinden, davacının 213 sayılı
Kanuna Muhalefet suçundan yargılandığı, 25 gün hapis cezası verildiği para
cezasına çevrilmek suretiyle ertelendiği, yine 213 sayılı Kanuna Muhalefet
suçundan yargılandığı, 1 ay hapis ve 1 ay süre ile ticaret, sanat ve meslek
icrasından yasaklanma kararı verildiği ve hapis cezasının para cezasına
çevrildiği daha sonra sabıka kayıtlarının adli sicilden silindiği
anlaşılmaktadır.
6136 sayılı Yasa, ateşli silahları kimlerin taşıyıp
bulundurabileceğini saymak suretiyle belirlerken Valilerce verilecek izin
vesikasının alanlarıda bu kapsama dahil etmiş ve izin vesikasını Valilerin
verebilme koşullarının ise Yönetmelikle belirleneceğini kurala bağlamıştır.
Dava konusu işlemin dayanağını oluşturan Yönetmel
Yeni Sayfa 1
belediyelerin "imar", "ımar" ve "imar
hukuku", "ımar hukuku", "kaçak yapı", imar planı", "arazi ve arsa düzenlemesi",
"imar para
cezaları", "imar kirliliği suçları", "idare hukuku", "idari yargılama usulü" ve
her türlü imar sorunlarına çözüm getirecek olan "imar hukukcusu" ve "ımar
hukukçusu".
imar hukukçusu
Copyright © Imar Hukukcusu Tüm hakları saklıdır.
Yayınlanma:: 2007-10-08 (2527 okuma)
[ Geri Dön ]
|
|
|
|