Karar Özeti
Davacının 657 sayılı yasanın 64.maddesine 243 sayılı
kanun hükmünde kararname'nin 9.maddesi ile eklenen fıkra uyarınca bir kademe
ilerlemesi verilmesi istemiyle yaptığı başvurusunun reddine ilişkin işlemin
davacıya tebliğinden sonra aynı istemle yaptığı ikinci
başvurusunun
kullaılmayarak düşmüş olan dava süresini ihya
etmeyeceği, bu nedenle
davanın süre aşımı yönünden reddi gerektiği hk.[41]
Dava, davacının 657 sayılı Yasanın 64. maddesine 243
sayılı K.
HK.nin 9. maddesi ile eklenen fıkra uyarınca bir kademe
verilmesi is-
temiyle yaptığı 2.11.1993 tarihli başvurusunun zımnen
reddi yolundaki
davalı idare işleminin iptali istemiyle açılmıştır.
Ankara 2. İdare Mahkemesinin 31.10.1994 günlü,
1994/1755 sayılı
kararı ile; 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 64.
maddesine 243
sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile eklenen fıkrada;
Devlet Memurla-
rından 6 yıllık sicil notu ortalamasının 90 ve daha
yukarı olanların
aylık derecelerinin yükseltilmesinde dikkate alınmak
üzere bir kademe
ilerlemesi uygulanacağının kurala bağlandığı, anılan
K.H.K. 31.12.1984
tarihinde yürürlüğe girmiş olup, 64. maddede yapılan
değişikliğin daha
sonraki bir tarihte yürürlüğe gireceği yolunda istisnai
bir hükme yer
verilmediği, bu nedenle, maddede sözü geçen altı yıllık
sicil notu or-
talaması ibaresinin, ilk uygulama yönünden, anılan
K.H.K.nin yürürlüğe
girdiği 31.12.1984 tarihinden önceki altı yılı
kapsadığında kuşku bu-
lunmadığı hernekadar, 1986 yılından önceki dönemde
siciller not esası-
na göre doldurmadığından ortaya 64. maddenin
uygulanması açısından bir
boşluk çıktığı düşünülebilirse de; Devlet Memurları
Sicil Yönetmeliği-
nin geçici 2. maddesi hükmünün kıyas yolu ile diğer yıl
sicillerine de
uygulanmasında hukuka ve yasa koyucunun amacına
aykırılık bulunmadığı
belirtilen bu hukuksal duruma göre davacının başvurusu
üzerine 1979-
1984 yıllarına ait sicillerinin incelenerek işlem
tesisi gerekirken,
anılan K.H.K.nin yürürlüğe girdiği 31.12.1984
tarihinden 6 yıl sonra
uygulanabileceği gerekçesiyle istemin reddi yolundaki
işlemde hukuka
uygunluk görülmediği gerekçesi ile dava konusu işlem
iptal edilmiştir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 7. maddesi,
idari
yargı mercilerinde idari işlemlere karşı dava açma
süresinin, kural o-
larak, altmış gün olduğunu hükme bağlamaktadır. Yasanın
konuya ilişkin
tüm hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinden de
anlaşılacağı gibi,
hakkında idari dava açılacak idari işlem ilgilinin
idareye başvurusu
üzerine tesis edilmiş olabileceği gibi idarece
kendiliğinden (re'sen)
tesis edilmiş de olabilir, 2577 sayılı Yasanın 7.
maddesi açısından
burada vurgulanması gereken husus, idari dava açma
süresinin işlemeye
başlanmasının idari davaya konu edilebilecek nitelikte
idari bir işle-
min varlığına ve bunun yöntemine uygun olarak
ilgilisine tebliğ edil-
miş olmasına bağlı tutulduğudur. O halde, ortada
idarece tesis edilmiş
bir işlem yoksa ilgilinin dava açma hakkından ve bu
hakkın süresinde
kullanılması gereğinden de sözedilemez. Böyle bir
durumda ilgililerin
yasalarda aksine bir hüküm yoksa, 2577 sayılı Yasanın
10.maddesine gö-
re idareye "her zaman" başvurarak işlem tesis
ettirmeleri ve bu işleme
karşı, süre yönünden 2577 sayılı Yasanın 7. ve 10.
maddelerini de gö-
zeterek, ileriye dönük sonuçlar elde etmek üzere, dava
açmaları mümkün
bulunmaktadır.
2577 sayılı Yasanın 10.maddesine göre daha önce
yaratılmış ve
sonuçlandırılmamış bir uyuşmazlık bulunmadığı
durumlarda, idareye baş-
vuru üzerine tesis edilecek işleme göre dava açma
hakkının doğmasının
düşmüş olan dava hakkının ihya etmekle ilgisi
bulunmadığı gibi bu tür
bir kabulün idari istikrar ilkesini ya da kamu düzenini
ihlal edici
bir yön taşımadığı da ortadadır.
İdarenin kendiliğinden veya başvuru üzerine tesis
ettiği idari
işlemlere karşı süresinde dava açılmaması ve böylece
dava hakkının
kullanılmayarak düşmüş (sübut) olması halinde ise
ilgilinin zamanla
bağlı olmaksızın ikinci bir başvuru yaparak dava
hakkını istediği anda
kullanmasına, idari istikrar ilkesi ve dava hakkının
belirli bir sü-
reyle sınırlandırılmasını gerektiren nedenler
karşısında hukuken ola-
nak bulunmamaktadır. Ancak, idarenin yapılan başvuruyu
reddetmesinden
sonra ortaya çıkan nesnel ve hukuki koşullara bağlı
olarak (yasa deği-
şikliği, ihtiyaç vb.) yeni bir değerlendirme yapması ve
başvuru hak-
kında yeni koşullara göre yeni bir karar verilmesinin
gerektiği durum-
larda, örneğin açıktan atama, nakil, kadro değişikliği
vb. bu genel
kuraldan ayrılmak gerektiğini ve bu gibi durumlarda
ilgililerin yeni
başvurulara dayanarak ileriye dönük sonuçlar elde etmek
üzere yeni bir
dava açabileceklerini kabul etmek gerekir.
Olayda; davacının, 11.5.1992 tarihinde davalı idare
kayıtlarına
giren dilekçesi ile 1984 yılından geriye doğru 6 yıllık
sicil not or-
talamasının değerlendirilerek 657 sayılı Yasanın 64.
maddesi uyarınca
bir kademe verilmesini bu talebin kabul edilmemesi
halinde not ortala-
masının bildirilmesini istediği,bu isteminin;
31.12.1984 tarihinden
geriye doğru altı yıllık sicil not ortalamasının kademe
ilerlemesi i-
çin yeterli olduğu ancak Maliye Bakanlığının ilgili
tebliğleri uyarın-
ca, 657 sayılı Yasanın 37 ve 64. maddeleri ile ilgili
uygulamanın
1.1.1985 tarihinden sonra yapılacağı nedeniyle reddine
ilişkin
7.8.1992 gün ve 442 sayılı işlemin 13.10.1992 tarihinde
davacıya teb-
liğ edildiği ancak bu işleme karşı dava açmayan
davacının 11.5.1992
tarihli ilk dilekçesi ile aynı içerikli 2.11.1993
tarihli dilekçesi i-
le yeniden davalı idareye başvuruda bulunduğu bu
başvurunun cevap ve-
rilmeyerek reddi üzerine bu işlemin iptali istemiyle
dava açtığı anla-
şılmıştır.
Bu durumda, 657 sayılı Yasanın 64. maddesinin
uygulaması istem-
li ilk dilekçesinden reddine ilişkin işlemin davacıya
tebliğden sonra
yeniden karar verilmesini gerektirecek nesnel ve hukuki
koşulların or-
taya çıkmamış olması karşısında, davacının ilk
dilekçesindeki istemle-
rini tekrarlayan ikinci dilekçesinin, kullanılmayarak
düşmüş olan dava
hakkını ihya edemeyeceği açık olup, davanın süre
yönünden reddi gere-
kirken İdare Mahkemesince uyuşmazlığın esası hakkında
karar verilme-
sinde hukuki isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, davalı idarenin temyiz isteminin
kabulüy-
le, Ankara 2. İdare Mahkemesince verilen 31.10.1994
günlü, 1994/1755
sayılı kararın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Kanununun 49. madde-
sinin 1/b fıkrası uyarınca bozulmasına, aynı maddenin
3622 sayılı Yasa
ile değişik 3. fıkrası gereğince ve yukarıda belirtilen
hususlar göze-
tilerek yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı
geçen Mahkemeye
gönderilmesine, karar verildi.
(X) AZLIK OYU
Dava, 657 sayılı Kanunun 243 sayılı KHK. ile değişik
64. madde-
si uyarınca bir kademe ilerlemesi verilmemesine ilişkin
işlemin iptali
isteğiyle açılmıştır.
657 sayılı Kanunun değişik 64. maddesinde 6 yıllık
sicil notla-
rı ortalaması 90 ve daha yukarı olan personele derece
yükselmesinde
gözönüne alınmak üzere bir kademe ilerlemesi verileceği
belirtilmiş-
tir.
Bu hüküm, bir derecede iki yılını dolduran, bir başka
deyimle
ikinci kademedeki süresini dolduran personelin 6 yıllık
sicil notu or-
talaması 90 ve daha yukarı olmak koşulu ile bir kademe
ilerlemesi ve-
rilerek normal 3 yıl olan derece yükselmesi süresini
beklemeden derece
yükseltilmesinden yararlandırılması amacını taşımakta
ve başlangıç de-
recesinin düzeltilmesi suretiyle geçmişten bugüne
davacının özlük hak-
larını değiştiren bir intibak hükmü niteliğinde
bulunmamaktadır.
Bu durumda, 64. maddeyi geriye dönük biçimde bir
intibak hükmü
gibi yorumlamak suretiyle davacıya kademe ilerlemesi
uygulanması müm-
kün bulunmadığından, temyiz isteğinin kabulü ile İdare
Mahkemesi kara-
rının bu gerekçe ile bozulması gerekeceği görüşü ile
çoğunluk kararına
karşıyım. (MT/NÇ)
(DAN-DER; SAYI:94)
Karar Özeti
Davacı hakkında olumsuz olarak düzenlenen 1981 yılı
sicili, davacıya
tebliğ edilmemiş ise de, davacının bundan sonraki
derece ve kademele-
rinin bu intibak işlemi üzerine tesis edilmesi ve
böylece tebliğin a-
macına uygun olarak davacının bilgilendirilmiş
bulunması karşısında,
aradan uzun bir süre geçtikten sonra idareye yaptığı
başvuru üzerine
tesis edilen işlemin iptali istemi ile açılan davada
süreaşımı bulun-
duğu hk.[42]
Dava; 1981 yılı sicil raporu olumsuz düzenlenen
davacının başa-
rısız sayılan bir yılının ön lisans programından mezun
olması sebebiy-
le 31.10.1988 tarihi itibarı ile yapılan intibakında
değerlendirme dı-
şında tutulmasına ilişkin işlemin iptali istemi ile
açılmıştır.
Sivas İdare Mahkemesinin 6.7.1993 günlü, 1993/468
sayılı kara-
rıyla; 657 sayılı Kanunun 117. maddesinde, Devlet
memurlarının yeter-
sizlikleri halinde sicil raporlarında yazılı bulunan
kusur ve eksik-
likleri, uyarılmaları bakımından fiili bir yazı ile
atamaya yetkili
sicil amirleri tarafından kendilerine bildirileceği,
118. maddesinde
ise, 117. maddeye göre kendisine tebliğat yapılan
Devlet memurlarının
buna karşı tebliğ tarihinden itibaren ençok bir ay
içinde aynı amirle-
re itiraz edebileceklerinin belirtildiği, öte yandan
Devlet Memurları
Sicil Yönetmeliğinin 21. maddesinde, yetersiz olarak
değerlendirilmiş
bulunan memurların, bu duruma sebep olan kusur ve
noksanlıklarını gi-
dermeleri için sicil raporlarının bunların muhafazası
ile görevli ma-
kamlara en son teslim tarihini takip eden bir ay içinde
atamaya yetki-
li amirlerce gizli bir yazı ile uyarılacaklarının
belirtildiği, 22.
maddesinde de itiraz hakkının düzenlendiği, bu
hükümlerin birlikte de-
ğerlendirilmesinden, hakkında olumsuz sicil düzenlenen
memurların iti-
raz hakkını kullanmaları açısından uyarılmaları, başka
bir anlatımla
olumsuz sicillerin ilgililere tebliğ edilmesinin
zorunlu olduğu sonu-
cunun çıktığı, olayda, davacının olumsuz düzenlenen
1981 yılı sicili
nedeniyle intibakının da bir yıl eksik değerlendirme
yapılması işlemi
dava konusu edilmiş olup, dava ve işlem dosyalarının
incelenmesinden,
1981 yılı sicilinin davacıya tebliğ edilmediğinin
anlaşıldığı gerekçe-
si ile dava konusu işlem iptal edilmiştir.
Davalı İdare; memuriyette iken yüksek okulu bitiren
davacının
intibakında, yüksekokul mezunu olarak intibakı
yapılanların ayrıca
yükseköğrenimde geçen sürenin intibaktan sayılmasına ve
kendisine iki
kademe verilmesine kanunen imkan bulunmadığını öne
sürmekte ve İdare
Mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulmasını
istemektedir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 7/1.
maddesinde,
dava açma süresinin, özel kanunlarında ayrı süre
gösterilmeyen haller-
de idare mahkemelerinde altmış gün olduğu, 11.
maddesinin ilk üç ben-
dinde ise, ilgililer tarafından idari dava açılmadan
önce, idari işle-
min kaldırılmasının, geri alınmasının,
değiştirilmesinin veya yeni bir
işlem tesis edilmesinin üst makamdan, üst makam yoksa
işlemi tesis et-
miş olan makamdan idari dava açma süresi içinde
istenebileceği, bu
başvurunun, işlemeye başlamış olan idari dava açma
süresini durduraca-
ğı, başvuruya altmış gün içinde cevap verilmezse
isteğin reddedilmiş
sayılacağı, isteğin reddedilmesi veya reddedilmiş
sayılması durumunda
ise dava açma süresinin yeniden işlemeye başlayacağı ve
başvurma tari-
hine kadar geçen sürenin de hesaba katılacağı hükme
bağlanmıştır.
Öte yandan, Anayasanın 125. maddesinde ve 2577 sayılı
Kanunun
7. maddesinin (2-a) bendinde, idari işlemlere karşı
açılacak davalarda
sürenin, yazılı bildirimin yapıldığı tarihi izleyen
günden başlayacağı
hükme bağlanmak suretiyle idari davalarda dava
süresinin başlamasında
"yazılı bildirim"in esas alınması öngörülmüştür.
Bu kural, yönetilenlere menfaatlerini ihlal eden
nitelikteki
işlemlerin idari tarafından açık ve anlaşılabilir bir
biçimde duyuru-
larak bir yandan onlara bu işlemlere karşı idari
yollara veya dava yo-
luna başvurmaları konusunda inceleme ve düşünme imkanı
sağlamak, öte
yandan gereksiz, müphem ve mükerrer başvurulara meydan
vermemek amacı-
nı taşımaktadır. Bu nedenle, ilke olarak idarenin
işlemlerini ilgili-
lere yazılı olarak tebliğ etmesi ve işlem idari yargı
mercii önüne ge-
tirildiğinde de bu yazılı bildirim belgesini dava
dosyasına sunması
gerekir. Ancak bu kural idarenin, yazılı bildirim
belgesini dosyaya
ibraz etmemesi halinde, idare mahkemesi hakiminin
uygulamayı, uygula-
manın sonuçlarını, dosyada mevcut bilgi ve belgeleri,
dava konusu iş-
lemin ve bununla ilgili diğer işlemlerin özelliğini
değerlendirerek
bunları yazılı bildirime karine olarak almasına ve
belli bir tarihi
yazılı bildirimin yapıldığı en son tarih olarak kabul
etmesine engel
değildir. Her durumda yazılı bildirim belgesinin
dosyaya sunulmasını
gerekli görmek, kamu düzeninden sayılan ve idari
istikrarı sağlamak a-
macını taşıyan "dava süresi" kurumunun çoğu kez
işletilmemesine ve da-
va hakkının kötüye kullanılmasına yol açmak olur.
Olayda, davacının, 31.10.1988 tarihinde Anadolu
Üniversitesi A-
çık Öğretim Fakültesi Ön Lisans programını bitirdiği ve
31.10.1988 ta-
rihi itibarı ile intibakının yapıldığı anlaşılmış olup,
emsallerinden
bir yıl geride olmasının nedeni olan 1981 yılına
ilişkin olumsuz sici-
lin davacıya tebliğine dair bir belge dosya içinde
bulunmamakta ve da-
valı idare tarafından da bu husus teyid edilmekte ise
de davacının
bundan sonraki derece ve kademelerinin de bu intibak
işlemi üzerine
tesis edilmesi ve böylece tebliğin amacına uygun olarak
bilgilendiril-
miş bulunması karşısında aradan uzun bir süre geçtikten
sonra idareye
yaptığı başvuru üzerine tesis edilen işlemin iptali
istemi ile
21.10.1992 tarihinde açtığı davanın süresinde olmadığı
açıktır.
Bu durumda İdare Mahkemesince, davanın süreaşımı
yönünden red-
dedilmesi gerekirken uyuşmazlığın esasına girilerek
karar verilmesinde
hukuki isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, davalı idare temyiz isteminin
kabulüyle,
Sivas İdare Mahkemesince verilen 6.7.1993 günlü,
1993/468 sayılı kara-
rının 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49.
maddesinin 1/b
fıkrası uyarınca bozulmasına, aynı maddenin 3622 sayılı
Yasa ile deği-
şik 3. fıkrası gereğince ve yukarıda belirtilen
hususlar gözetilerek
yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen
Mahkemeye gönde-
rilmesine, karar verildi. (MT/NÇ)
(DAN-DER, SAYI:94)
Karar Özeti
Ziraat Bankası İstanbul Beşiktaş Şubesinde görev
yapmakta iken
2.10.1988 tarihinde emekliye ayrılan davacının, 2577
sayılı Yasanın
10.maddesine göre 19.6.1992 tarihinde 657 sayılı
Yasanın 243 sayılı
KHK. ile değişik 37.maddesi hükmü gereğince bir üst
dereceden yarar-
landırılması istemiyle yaptığı başvurunun reddine dair
işleme karşı
10.7.1992 tarihinde açtığı dava süresinde olduğu halde,
davacının
emekli olduğu tarihten itibaren altmış gün içinde
açılmadığı nedeniyle
davanın süre aşımı yönünden reddedilmesine dair kararda
isabet bulun-
madığı hk.[43]
Ankara 5.İdare Mahkemesinin 16.11.1994 E:1992/983,
K:1994/1573 sayılı
kararının dilekçede yazılı nedenlerle temyizen
incelenerek bozulması
isteminden ibarettir.
Ankara 5.İdare Mahkemesinin 16.11.1994 günlü sayılı
kararıyla; 2577
sayılı Yasanın 7.maddesinde, dava açma süresinin, özel
kanunlarında
ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştay'da ve idare
mahkemelerinde
altmış gün olduğu, bu sürenin idari uyuşmazlıklarda
yazılı bildirimin
yapıldığı tarihi izleyen günden başlayacağı hükmüne yer
verildiği, ay-
nı Kanunun 11.maddesinde de, ilgililer tarafından idari
dava açılmadan
önce, idari işlemin kaldırılması, geri alınması,
değiştirilmesi veya
yeni bir işlem yapılmasının üst makamdan, üst makam
yoksa işlemi yap-
mış olan makamdan idari dava açma süresi içinde
istenebileceğinin hük-
me bağlandığı, dosyanın incelenmesinden, 2.10.1988
tarihinde emekliye
ayrılan davacının, 657 sayılı Yasanın 37.maddesi
uyarınca bir üst de-
receye yükseltilmesi istemiyle yaptığı 19.6.1992
tarihli başvurusunun,
9.7.1992 tarihli işlemle reddedildiğinin anlaşıldığı,
olayda davacının
emekli olduğu tarihten itibaren altmış gün içinde
davalı idareye baş-
vurarak, isteminin reddi halinde bu davayı aşması
gerekirken, emekli
olduğu tarihten çok sonra yaptığı başvurunun reddine
ilişkin işlemin
iptali istemiyle açtığı davanın süre aşımı nedeniyle
incelemesine ola-
nak bulunmadığı gerekçesiyle dava süre aşımı yönünden
reddedilmiştir.
Davacı, davanın yasal sürede açıldığını, dava süresinin
başlangıcı
açısından emeklilik tarihinin esas alınamayacağını öne
sürmekte ve
İdare Mahkemesi kararının temyizen incelenerek
bozulmasını istemekte-
dir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun
7.maddesinde, dava açma
süresinin, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen
hallerde Danış-
tay'da ve idare mahkemelerinde altmış gün olduğuna
işaret edilmiş, 10.
maddesinde ise, "1.ilgililer, haklarında idari davaya
konu olabilecek
bir işlem veya eylemin yapılması için idari makamlara
başvurabilirler.
2.Altmış gün içinde bir cevap verilmezse istek
reddedilmiş sayılır.
İlgililer altmış günün bittiği tarihten itibaren dava
açma süresi i-
çinde, konusuna göre Danıştay'a, idare ve vergi
mahkemelerine dava
açabilirler. Dava açılmayan haller ile davanın süreden
reddi halinde,
altmış günlük sürenin bitmesinden sonra yetkili idari
makamlarca cevap
verilmesi halinde, cevabın tebliğinden itibaren dava
açma süresi yeni-
den işlemeye başlar." hükmüne yer verilmiştir.
Bilindiği üzere, idareye belli bir konuda işlem tesisi
için yükümlülük
getiren yasa kuralına karşın, idarenin bu yükümlülüğünü
yerine getir-
meyerek hareketsiz kaldığı durumlarda ilgililerin,
ileriye dönük şekil
de hukuki sonuçlarından yararlanmak üzere 2577 sayılı
İdari Yargılama
Usulü Kanununun 10.maddesi uyarınca haklarında yasanın
öngördüğü işle-
min yapılması için her zaman idareye başvurmaları ve
isteklerinin red-
dedilmesi halinde de 10.maddede öngörülen usule uygun
olarak idari yar
gıda dava açmaları mümkün bulunmaktadır.
657 sayılı Yasanın kimi maddelerinde değişiklik yapan
243 sayılı KHK
31.12.1984 tarihinde yürürlüğe girmiş olup, bu KHK'de,
37.maddede ya-
pılan değişikliğin daha sonraki bir tarihte yürürlüğe
gireceği yolunda
istisnai bir hükme yer verilmediğinden, maddede sözü
geçen" son altı
yıllık sicil notu ortalaması" ibaresinin ilk uygulaması
yönünden değer
lendirmeye esas alınacak devrenin 31.12.1984 tarihinden
önceki altı
yıl olduğu açıktır. Bu durumda, sözü edilen 37.madde
hükmü uyarınca,
2.10.1988 tarihinde emekliye ayrılan davacının öğrenim
durumu, hizmet
sınıfı ve görev ünvanı itibariyle azami yükselebileceği
derecenin dör-
düncü kademesinden aylık almaya hak kazandığı tarihin
saptanıp, bu ta-
rihten önceki döneme ait altı yıllık sicillerinin
incelenerek bir iş-
lem tesis edilmesi idare için yasa koyucunun öngördüğü
bir yükümlülük-
tür.
Bu durum karşısında, 657 sayılı Yasanın 243 sayılı KHK
ile değişik 37.
maddesi uyarınca hakkında herhangi bir işlem yapılmayan
davacının, bu
hükümden yararlandırılmak istemiyle 2577 sayılı Yasanın
10.maddesine
göre 19.6.1992 tarihinde yaptığı başvurunun 9.7.1992
günlü işlemle,
657 sayılı Yasanın 243 sayılı KHK ile değişik
37.maddesi hükmünün
1.1.1991 tarihinden itibaren uygulanmaya başlanacağı,
davacının ise bu
tarihten önce emekliye ayrılması nedeniyle bu hükümden
yararlanamaya-
cağından bahisle reddi üzerine 10.7.1992 tarihinde
açtığı dava süresin
de olduğundan ve davacının başvuru tarihinden önce
emekliye ayrılmış
olması sonucu değiştirmeyeceğinden İdare Mahkemesince
aksi yönde veri-
len kararda hukuki isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulü
ile Ankara 5.
İdare Mahkemesinin 16.11.1994 günlü, E:1992/983,
K:1994/1573 sayılı
kararının 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun
49.maddesinin
1/b fıkrası uyarınca bozulmasına karar verildi.
(DAN-DER; SAYI:92) (MT/ES)
Karar Özeti
16.4.1992 günlü, 9/136 sayılı T.C. Devlet Demiryolları
Yönetim Kurulu kararı ile mühendislerin sözleşme ücretlerinin farklı
tesbitine ilişkin
13.3.1990 günlü yönetim kurulu kararı 1.1.1992
tarihinden geçerli ola-
rak kaldırıldığına göre, 1990, 1991 yıllarına ait
sözleşme ücretleri-
nin noksan ödendiğini engeç 15.12.1991 tarihinde
öğrenen davacının, bu
tarihten itibaren 2577 sayılı Yasanın 7.maddesinde
öngörülen 60 günlük
süre içinde dava açması veya aynı yasanın 11.maddesi
uyarınca başvur-
ması üzerine tesis edilen işleme karşı dava açması
gerekirken bu süre
geçirildikten sonra açılan davanın süre aşımı nedeniyle
esasının ince-
lenmesine olanak bulunmadığı hk.[44]
T.C.D.D. İşletmesi Genel Müdürlüğü Birinci Bölge
Başmüdürlüğü
Cer Dairesi Başkanlığında Makina Mühendisi olarak görev
yapan davacı,
1990 Ocak ayı ücret artışlarına ilişkin gruplandırmada
5. grup içinde
değerlendirilmesine ilişkin işlemin iptali ile 1.1.1990
tarihinden i-
tibaren doğan aylık farklarının ödenmesine hükmedilmesi
istemiyle dava
açmıştır.
İstanbul 6. İdare Mahkemesinin 11.3.1993 günlü,
1993/361 sayılı
kararıyla; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun
7. maddesinde
özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde
Danıştay'da ve ida-
re mahkemelerinde dava açma süresinin altmış gün
olduğunun hükme bağ-
landığı, anılan Kanunun 11. maddesinde ise bir idari
işlemin kaldırıl-
ması, geri alınması, değiştirilmesi veya yeni bir işlem
yapılması için
yapılacak olan başvuruların dava açma süresine olan
etkilerinin belir-
lendiği, aynı Kanunun iptal ve tam yargı davaları
başlığını taşıyan
12. maddesinde de, ilgililerin haklarını ihlal eden bir
idari işlem
dolayısıyla Danıştay ve İdare ve Vergi Mahkemelerinde
doğrudan doğruya
tam yargı davası veya iptal ve tam yargı davasını
birlikte açabilecek-
leri gibi, ilk önce iptal davası açarak bu davanın
karara bağlanması
üzerine bu husustaki kararın veya kanun yollarına
başvurulması halinde
verilecek kararın tebliği veya bir işlemin icrası
sebebiyle doğan za-
rarlardan dolayı icra tarihinden itibaren dava süresi
içinde tam yargı
davası açabilecekleri, bu halde de ilgililerin 11.
madde uyarınca ida-
reye başvurma haklarının saklı olduğu hükmüne yer
verildiği; dosyanın
incelenmesinden, davalı idarede sözleşmeli mühendis
olarak görev yapan
davacının, 1990 yılı ücret artışlarına ilişkin olarak
yapılan gruplan-
dırmada 5. grupta değerlendirildiği, kendisi ile aynı
ünvana sahip o-
lan ve aynı işyerinde çalışan bazı personelin ise ODTÜ,
İTÜ ve Boğazi-
çi Üniversitesi mezunu olmaları nedeniyle 4. grup
içerisinde değerlen-
dirilerek sözleşme ücretlerinin Ocak 1990 tarihinden
itibaren ödenmeye
başlandığı, bu farklı uygulamadan 1.1.1992 tarihinden
itibaren idarece
vazgeçilerek aynı ünvanlı personel aynı grup içinde
değerlendirilerek
ücret ödemelerindeki eşitliğin sağlandığı, davacının
28.2.1992 tari-
hinde idareye başvurarak kendisinin de 4. grup içinde
değerlendirilme-
sini istediği, başvurusunun reddi üzerine anılan
işlemin iptali ile
Ocak 1990 tarihinden itibaren oluşan ücret farklarının
kendisine öden-
mesine hükmolunması istemiyle 10.4.1992 tarihinde
bakılan davayı açtı-
ğının anlaşıldığı; belirtilen duruma göre, davacının
bir alt grup olan
5. gruptan değerlendirilmesi sonucu sözleşme
ücretlerinin Ocak 1990
tarihinden itibaren ödendiğinden ve bu ödemenin her ay
devam etmesi
nedeniyle haberdar olduğundan kuşku bulunmadığı gibi,
sözkonusu farklı
uygulamaya dayalı olan son ücret ödeme tarihinden
itibaren de bu işlem
nedeniyle uğranılan zararlar için idari dava açma
süresi geçirildikten
sonra başvuruda bulunduğuna ve anılan başvurunun reddi
üzerine bu da-
vayı açmış olduğuna ve sözü edilen başvuru sırasında
farklı uygulama-
nın da idarece yürürlükten kaldırılmış bulunduğuna
göre, süresi içinde
açılmayan bu davanın esasının incelenmesine hukuken
olanak bulunmadığı
gerekçesiyle dava süre aşımı yönünden reddedilmiştir.
Davacı, 1.1.1990 - 1.1.1992 tarihleri arasındaki
sözleşme ücret
farklarının kendisine ödenmesi istemiyle açtığı davanın
süre yönünden
reddinde hukuki isabet bulunmadığını; zira, benzer
konuda açılan dava-
ların esastan iptal edildiğini ve buna ilişkin bazı
idare mahkemesi
kararlarının ek olarak sunulduğunu ileri sürmekte ve
İdare Mahkemesi
kararının temyizen incelenerek bozulmasını
istemektedir.
İdare ve Vergi Mahkemeleri tarafından verilen
kararların temyiz
yolu ile incelenerek bozulabilmeleri 2577 sayılı İdari
Yargılama Usulü
Kanununun 49. maddesinde belirtilen nedenlerden birinin
bulunması ha-
linde mümkün olup, davacı tarafından ileri sürülen
hususlar bunlardan
hiçbirisine uymamaktadır.
Olayda; 16.4.1992 günlü, 9/136 sayılı T.C. Devlet
Demiryolları
Yönetim Kurulu kararı ile mühendislerin sözleşme
ücretlerinin farklı
tesbitine ilişkin 13.3.1990 günlü Yönetim Kurulu kararı
1.1.1992 tari-
hinden geçerli olarak kaldırıldığına göre, 13.3.1990
günlü Yönetim Ku-
rulu kararından dolayı 1990, 1991 yıllarında sözleşme
ücretlerinin
noksan ödendiğini en geç 15.12.1991 tarihinde öğrenen
davacının, bu
tarihten itibaren 2577 sayılı Yasanın 7. maddesinde
öngörülen 60 gün-
lük süre içinde dava açması veya aynı Yasanın 11.
maddesi uyarınca i-
dareye başvurması gerekirken bu süre geçirildikten
sonra 28.2.1992 ta-
rihinde idareye yaptığı başvurusunun reddi üzerine
tesis edilen ve
24.3.1992 tarihinde öğrendiği işleme karşı 10.4.1992
tarihinde açtığı
davanın süre aşımı nedeniyle esasının incelenmesine
olanak bulunmadı-
ğından; son uygulama tarihini 15.12.1991 olarak
belirleyip buna göre
davanın süresinde açılmadığına karar veren İdare
Mahkemesi kararında
hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, İstanbul 6. İdare Mahkemesince
verilen
11.3.1993 günlü, 1993/361 sayılı karar ve dayandığı
gerekçe hukuk ve
usule uygun olup, bozulmasını gerektirecek bir sebep de
bulunmadığın-
dan davacının temyiz isteminin reddi ile anılan kararın
onanmasına,
karar verildi. (MT/NÇ)
Karar Özeti
II sayılı cetvele tabi sözleşmeli personel olan
davacının, 19.8.1993
tarihinde davalı idareye başvurarak 1991 yılı ikinci
yarısına ilişkin
sözleşme ücretinin 30.7.1991 günlü, 91/t-62 sayılı
yüksek planlama ku-
rulu kararı ile tek yönetim kurulunun 11.9.1991 günlü
41-57 sayılı ka-
rarı gereğince yeniden tespit edilerek doğacak ücret
farklarının öden-
mesi istemiyle yaptığı başvurusunun zımnen reddi
üzerine, 28.12.1993
tarihinde açtığı davada, mahkemece 1993 yılı 1 ve
2.yarıyıl sözleşme
ücretlerine ilişkin yönetim kurulu kararları ile
uygulama tarihlerinin
araştırılmasından sonra bir karar verilmesi gerekirken
davanın bu sü-
reaşımı nedeniyle reddinde hukuki isabet bulunmadığı
hk.[45]
Davacı, sözleşme ücretinin Yüksek Planlama Kurulunun
30.7.1991
günlü, ... sayılı, TEK Yönetim Kurulunun 11.9.1991
günlü ... sayılı
kararları doğrultusunda saptanması isteminin cevap
verilmemek suretiy-
le reddine ilişkin işlemin iptali ile 1991 yılı 2. yarı
ve devam eden
yıllara ait ücretlerinin 11.9.1991 günlü esaslar
çerçevesinde saptan-
ması sonucu doğacak aylık farklarının yasal faiziyle
birlikte ödenme-
sine hükmedilmesi istemiyle dava açmıştır.
Ankara 7. İdare Mahkemesinin 9.2.1994 günlü, 1994/174
sayılı
kararıyla; davacının, YPK'nun ... sayılı ve TEK Yönetim
Kurulunun
11.9.1991 günlü, ... sayılı kararları doğrultusunda
sözleşme ücretinin
belirlenmesi istemiyle 19.8.1993 tarihinde idareye
başvurduğu, idarece
bu işleme altmış gün içinde cevap verilmemek suretiyle
zımni ret işle-
mi tesis edildiği, davanın ise 28.12.1993 tarihinde
açıldığının dosya-
nın incelenmesinden anlaşıldığı; davacının, zımmen ret
işleminin tesis
edildiği 20.10.1993 tarihinden itibaren işlemin iptali
istemiyle 60
gün içinde en geç 20.12.1993 tarihinde bu davayı açması
gerekirken,
28.12.1993 tarihinde açılan davanın 2577 sayılı İdari
Yargılama Usulü
Kanununun 7. ve 11. madde hükümleri uyarınca süre aşımı
nedeniyle in-
celeme olanağı bulunmadığı gerekçesiyle dava süre aşımı
yönünden red-
dedilmiştir.
Davacı, davanın tam yargı davası niteliğinde olduğunu,
bu konu-
da 1050 sayılı Yasanın 93. maddesinde özel düzenlemenin
yer aldığını,
2577 sayılı Yasanın 13. maddesinde de paralel bir
düzenleme bulunduğu-
nu, bu nedenle dava açma süresinin başvuru tarihinden
itibaren hesap-
lanmasının doğru olmadığını öne sürmekte ve İdare
Mahkemesi kararının
temyizen incelenerek bozulmasını istemektedir.
İdare ve vergi mahkemeleri tarafından verilen
kararların temyiz
yolu ile incelenerek bozulabilmeleri 2577 sayılı İdari
Yargılama Usulü
Kanununun 49.maddesinde belirtilen nedenlerden birinin
bulunması ha-
linde mümkün olup, davacı tarafından ileri sürülen
hususlar kararın
davacının tazminat talebinin 1991 yılı 2.yarısı ile
1992 yılı 1.ve 2.
yarısına ilişkin kısmının süre aşımı yönünden reddine
ilişkin kısmını
kusurlandıracak nitelikte görülmemiştir.
Uyuşmazlığın 1993 yılı sözleşme ücretlerine ilişkin
kısmına ge-
lince;
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 12.maddesi
idari
işlemlerden, 13.maddesi de idari eylemlerden doğan
zararların karşı-
lanması amacıyla açılacak tam yargı davalarının açılma
yöntem ve süre-
lerini düzenlemiş bulunmaktadır.
"İptal ve Tam Yargı Davaları" başlığını taşıyan ve
"İlgililer
haklarını ihlal eden bir idari işlem dolayısıyla
Danıştay'a ve idare
ve vergi Mahkemelerine doğrudan doğruya tam yargı
davası veya iptal ve
tam yargı davalarını birlikte açabilecekleri gibi, ilk
önce iptal da-
vası açarak bu davanın karara bağlanması üzerine, bu
husustaki kararın
veya kanun yollarına başvurulması halinde verilecek
kararın tebliği
veya bir işlemin icrası sebebiyle doğan zararlardan
dolayı icra tari-
hinden itibaren dava süresi içinde tam yargı davası
açabilirler. Bu
halde de ilgililerin 11.madde uyarınca idareye başvurma
hakları saklı-
dır." hükmünü koyan 12.maddeye göre, maddi ve manevi
zararlara neden
olan idari işlemlerden dolayı ilgili doğrudan doğruya
tam yargı dava-
sı açabileceği gibi iptal ve tam yargı davasını
birlikte de açabilir;
ya da, önce iptal davası açarak bu davanın karara
bağlanması üzerine,
bu husustaki kararın tebliğinden itibaren de dava
süresi içinde tam
yargı davası açma yoluna gidebilir.
12.maddenin son tümcesinin yollamada bulunduğu 11.madde
"Üst
makamlara başvurma'yı düzenlemekte olup ilk üç fıkrası
"İlgililer ta-
rafından idari dava açılmadan önce,idari işlemin
kaldırılması,geri a-
lınması değiştirilmesi veya yeni bir işlem yapılması
üst makamdan,üst
makam yoksa işlemi yapmış olan makamdan, idari dava
açma süresi içinde
istenebilir.Bu başvurma,işlemeye başlamış olan idari
dava açma süresi-
ni durdurur. Altmış gün içinde bir cevap verilmezse
istek reddedilmiş
sayılır. İsteğin reddedilmesi veya reddedilmiş
sayılması halinde dava
açma süresi yeniden işlemeye başlar ve başvurma
tarihine kadar geçmiş
süre de hesaba katılır." hükmünü taşımaktadır.
12.madde, belirtilen seçeneklerin dışında, dördüncü bir
seçenek
daha düzenlemiş bulunmakta ve ilgililerin "... bir
işlemin icrası se-
bebiyle doğan zararlardan dolayı icra tarihinden
itibaren dava süresi
içinde tam yargı davası" açabileceklerine işaret
etmektedir. Bu tümce
521 sayılı Danıştay Kanununun 71. maddesine, 1740
sayılı Yasa ile ya-
pılan değişiklikle eklenmiş ve 2577 sayılı Yasanın
12.maddesinde; anı-
lan 71.maddenin değişik Özeti aynen tekrarlanmıştır.
521 sayılı Yasa-
nın söz konusu maddesinde yapılan değişiklik
gerekçesine göre, hakkın
ihlali işlemin icrası (uygulanması) tarihinde vuku
bulmuş ise, tam
yargı davası işlemin uygulandığı tarihten itibaren
yasal süre içinde
açılabilecektir.
Bu hükümler karşısında, sözleşme ücreti farkı yönünden
belli
bir uygulama tarihi esas alınarak istekte bulunulan
davalarda 2577 sa-
yılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 7.maddesine göre
uygulama tari-
hinden itibaren altmış gün içinde; uygulama üzerine
davacı idareye
başvurmuş ise 12.maddenin göndermede bulunduğu
11.maddeye göre idare-
nin bu başvuruya cevap vermemiş olduğu hallerde
uygulama tarihinden i-
tibaren en geç 120 gün, idarenin cevap verdiği
durumlarda ise uygula-
ma tarihinden başvuru tarihine kadar geçen süre de
hesaba katılmak ko-
şuluyla cevabın davacıya tebliğ tarihinden itibaren
altmış gün içinde
idari davanın açılması halinde söz konusu uygulamadan
doğan sözleşme
ücret farklarına hükmedilebilecektir.
Olayda; davacının, 19.8.1993 tarihinde davalı idareye
başvura-
rak 1991 yılı ikinci yarı sözleşme ücretinin 30.7.1991
günlü, ... sa-
yılı Yüksek Planlama Kurulu kararı ile TEK Yönetim
Kurulunun 11.9.1991
günlü, ... sayılı kararı doğrultusunda yeniden tesbit
edilerek doğacak
sözleşme ücret farklarının kendisine ödenmesini
istediği, bu isteğinin
davalı idarece cevap verilmemek suretiyle reddi üzerine
28.12.1993 ta-
rihinde bakılan davayı açtığı, ancak sözkonusu
personelin 1993 yılı 1.
ve 2. yarıyıl sözleşme ücretlerine ilişkin Yönetim
Kurulu Kararları i-
le uygulama tarihlerinin tesbitini mümkün kılacak
yeterli bilgi ve
belgenin bulunmadığı dosyanın incelenmesinden
anlaşılmıştır.
Bu durumda, İdare Mahkemesince uyuşmazlığın 1993 yılına
ilişkin
kısmı hakkında belirtilen hususlar araştırılıp
incelendikten sonra yu-
karıda belirtilen ilkeler doğrultusunda bir karar
verilmesi gerekirken
davanın bu kısmının da süre aşımı nedeniyle reddinde
hukuki isabet gö-
rülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle Ankara 7. İdare Mahkemesince
verilen
9.2.1994 günlü, 1994/174 sayılı kararın 1991 yılı
ikinci yarısı ile,
1992 yılı 1. ve 2. yarısına rastlayan döneme ilişkin
sözleşme ücret
farkları isteminin süre aşımı yönünden reddine ilişkin
kısmı yönünden
davacının temyiz isteminin reddiyle bu kısmının
belirtilen gerekçe ile
onanmasına; kararın, 1993 yılı 1.ve 2. yarısına
rastlayan sözleşme üc-
ret farklarına ilişkin kısmı yönünden ise, davacının
temyiz isteminin
kabulü ile kararın bu kısmının 2577 sayılı İdari
Yargılama Usulü Kanu-
nunun 49.maddesinin 1/b.fıkrası uyarınca bozulmasına,
aynı maddenin
3622 sayılı Kanunla değişik 3.fıkrası gereğince ve
yukarıda belirtilen
hususlar da dikkate alınarak bozulan kısım hakkında
yeniden bir karar
verilmek üzere dosyanın adı geçen Mahkemeye
gönderilmesine, karar ve-
rildi. (MT/NÇ)
Karar Özeti
4059 sayılı Yasanın Ek 1. Maddesiyle hazine ve dış
ticaret müsteşarlıkları ile darphane ve damga matbaası genel müdürlüğü
kadrolarında fiilen çalışan personel için öngörülen ek ödemeden, aralarında
herhangi bir hukuksal farklılık bulunmayan bir kısım personelin yoksun
bırakılması suretiyle belirlene "ek ödeme usul ve esasları" gerekçe
gösterilerek davacıya ek ödeme yapılmamasında hukuka uyarlık bulunmadığı,
2577 sayılı yasanın 7/4 maddesi hükmü uyarınca, düzenleyici işlemin iptal
edilmemiş olmasının, buna dayalı olarak tesis olunan bireysel işlemin
iptaline engel oluşturmayacağı hk.[46]
Temyiz İsteminde Bulunan (Davacı) :...
Karşı Taraf : 1- Maliye Bakanlığı
2- Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı
İsteğin Özeti : Darphane ve Damga Matbaası Genel
Müdürlüğünde görev yapan davacı tarafından, 4059 sayılı Yasaya 4315 sayılı
Yasayla ilave edilen Ek 1. maddesi uyarınca, genel müdürlük personeli için
öngörülen ek ödemeden yararlandırılması yolunda yapılan başvurunun reddine
ilişkin işlemin iptali ve hesaplanacak ek ücretlerinin ödenmesine karar
verilmesi istemiyle açılan dava sonucunda, ...İdare Mahkemesinin ... gün ve
... sayılı kararıyla; 4059 sayılı Yasanın Ek.1 maddesinde, Hazine ve Dış
Ticaret Müsteşarlığı ile Darphane ve Damga Matbaası Genel Müdürlüğü
kadrolarında fiilen çalışan personele ek ödeme yapılabileceğinin hükme
bağlandığı, yasa hükmünde ek ödeme "yapılabilir" ifadesi kullanıldığından bu
konuda idarenin takdir yetkisinin bulunduğunun açık olduğu, bu takdir
yetkisi çerçevesinde yürürlüğe konulan Ek Ödemeye İlişkin Usul ve Esaslarla
davacının da aralarında bulunduğu bir kısım personel için ek ödeme
öngörülmediğinden, söz konusu "Usul ve Esaslar" yürürlükte bulunduğu sürece
davacıya ek ödeme yapılmasına olanak bulunmadığı gerekçesiyle dava
reddedilmiştir. Davacı tarafından mahkeme kararının hukuka aykırı olduğu
ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Davalı idarelerce yapılan savunmada
temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.
Danıştay Tetkik Hakimi : Abdurrahman Şimşeksoy
Düşüncesi : 4059 sayılı Yasanın Ek 1. maddesinde,
Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlıkları ile Darphane ve Damga Matbaası Genel
Müdürlüğü Personeline ek ödeme yapılabileceği, bu ödemeye ilişkin esas, usul
ve oranların müsteşarlıkların bağlı bulunduğu bakanlar ile Maliye Bakanı
tarafından müştereken belirleneceği hükmüne yer verilmiştir.
Bu hükme göre, söz konusu kurumların personeline ek
ödeme yapılıp yapılmayacağı hususunda idarenin takdir yetkisinin bulunduğu
görülmekle birlikte, idarece kullanılacak bu yetkinin objektif hukuk
kurallarına aykırı olmaması gerektiği açıktır.
Olayda ise, söz konusu yasal düzenleme uyarınca ilgili
bakanlıklarca yürürlüğe konulan Ek ödemeye İlişkin Usul ve Esaslarda, Hazine
ve Dış Ticaret Müsteşarlıklarının bütün personeli için ek ödeme öngörüldüğü
halde, Darphane ve Damga Matbaası personeli için bu ödeme sadece daire
başkanları ile 1. Hukuk müşaviriyle sınırlı tutularak eşitlik ilkesine
aykırı davranılmıştır.
Bu durumda, objektif hukuk kurallarına aykırı bir
biçimde bir kısım personel için ek ödeme öngörülmemek suretiyle yürürlüğe
konulan usul ve esaslar gerekçe gösterilerek davacıya ödeme yapılmamasında
hukuka uyarlık görülmemiştir,
Açıklanan nedenlerle, idare mahkemesi kararının
bozulması gerektiği düşünülmüştür.
Danıştay Savcısı : Zehra Birden
Düşüncesi : Darphane ve Damga Matbaası Genel
Müdürlüğünde görev yapmakta olan davacı, 4059 Sayılı Kanuna 4315 Sayılı
Kanunun 3. maddesi ile eklenen Ek 1. madde uyarınca 30.6.1997 tarihinden
itibaren tarafına ek ödeme yapılmasına ilişkin başvurusunun reddi üzerine ek
ödeme yapılmamasına ilişkin işlemin iptali ve yoksun kaldığı ek ödeme
tutarının yasal faiziyle birlikte tazminine karar verilmesi istemiyle açtığı
davanın "4059 sayılı Kanuna 4315 sayılı Kanunun 3. maddesi ile eklenen Ek 1.
madde uyarınca Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlıklarının bağlı olduğu Devlet
Bakanları ile Maliye Bakanınca belirlenen "Hazine Müsteşarlığı ile Dış
Ticaret Müsteşarlığı Personeline Denetleme Aidatı Fon Hesabı ile Serbest
Bölgeler Tesis ve Geliştirme Fonundan Yapılacak Ek Ücret Ödemesine ilişkin
Usul ve Esaslar"ın eki 2 sayılı cetvelde Darphane ve Damga Matbaası Genel
Müdürlüğünde görev yapan Daire Başkanı ve I. Hukuk Müşaviri için % 35
oranında ödeme yapılmasının öngörüldüğü, Esasların 7. maddesinde de
Esasların 1.7.1998 tarihinden itibaren yürürlüğe gireceğinin belirtildiği,
davacının Ek 1. madde uyarınca tarafına ek ödeme yapılmasına ilişkin
başvurusunun yukarıda sözü edilen Ek ücret ödemesine ilişkin Usul ve
Esaslar'a göre Darphane ve Damga Matbaası Genel Müdürlüğünde görev yapan
personelden yalnızca Daire Başkanı ve I. Hukuk Müşaviri kadrolarında bulunan
personele ek ödeme yapılabileceği gerekçesiyle reddedildiği, Ek 1. maddede
"ek ödeme yapılabilir" ifadesi kullanılarak dareye ek ödeme yapıp yapmama
konusunda tanınan takdir yetkisinin aynı zamanda ek ödemenin başlangıç
tarihini belirleme yetkisinide kapsadığı, ek ödemenin usul ve esaslarının
ilgili Bakanlarca belirlenmesine ilişkin olup, yürürlükte bulunan karar
iptal edilmediği sürece davacıya ek ödeme yapılmasının mümkün
olmadığı"gerekçesiyle reddine ilişkin idare mahkemesi kararının temyizen
incelenerek bozulmasını istemektedir.
4059 Sayılı Kanuna 4315 sayılı Kanunun 3. maddesi ile
eklenen Ek 1. maddede "Müsteşarlıkların merkez ve taşra teşkilatları ile
Darphane ve Damga Matbaası Genel Müdürlüğü kadrolarında (merkez
teşkilatlarındaki sözleşmeli personel ve yurt dışı kadrolarında çalışan
personel hariç) fiilen çalıştırılan personele, bunların yararlandığı, ancak
Maliye Bakanlığında çalışan emsali personelin yararlanmadığı fazla çalışma
ücreti, tazminat ve benzeri tüm mali ve sosyal hakları mahsup edilmek
şartıyla, Maliye Bakanlığı emsali personeline Gelir İdaresini Geliştirme
Fonundan yapılmakta olan ek ödemeler tutarını geçmemek üzere ek ödeme
yapılabilir. Ek ödemelerin yapılmasında dikkate alınacak esas ,usul ve
oranlar müsteşarlıkların bağlı bulunduğu bakanlar ile Maliye Bakanı
tarafından müştereken belirlenir..." hükmü, 6. maddesinde de "Bu kanunun
hükümleri 30.6.1997 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere, yayım tarihinde
yürürlüğe girer" hükmü yer almaktadır.
Yukarıda sözü edilen Ek 1. Madde doğrultusunda ilgili
Bakanlar ile Maliye Bakanı tarafından hazırlanan "Hazine Müsteşarlığı ile
Dış Ticaret Müsteşarlığı Personeline Denetleme Aidatı Fonu Hesabı ile
Serbest Bölgeleri Tesis ve Geliştirme Fonundan Yapılacak Ek ücret ödemesine
ilişkin Usul ve Esaslar"ın "Kapsam" başlıklı 2. maddesinde: "Bu Esaslar
Müsteşarlıkların merkez ve taşra teşkilatlar ile Darphane ve Damga Matbaası
Genel Müdürlüğü kadrolarında (Merkez teşkilatlarındaki sözleşmeli personel
ve yurt dışı personel hariç) fiilen çalıştırılan Personeli kapsar." hükmüne
yer verildiği halde aynı Esaslar"ın eki 2 sayılı Cetvelde Darphane ve Damga
Matbaası Genel Müdürlüğünde yalnızca Daire Başkanı ve I. Hukuk Müşaviri
kadro ve görev unvanında çalışan personele % 35 oranında ek ödeme
öngörüldüğü anlaşılmaktadır.
Türk Hukuk sisteminde, yasalar Anayasa'ya, tüzükler
Anayasa ve yasalara, yönetmelikler ve daha alt düzenleyici işlemlerde
Anayasa'ya,yasalara ve tüzüklere uygun olmak zorundadır.
Uyuşmazlıkta, 4315 sayılı Kanunda ve buna paralel
olarak düzenlenmiş olan Esaslar'ın 2. maddesinde açıkça Darphane ve Damga
Matbaası Genel Müdürlüğü kadrolarında (Merkez teşkilatlarındaki sözleşmeli
personel ve yurt dışı kadrolarında çalışan personel hariç) fiilen
çalıştırılan personele ek ödeme yapılacağı kurala bağlandığından ek
ödemelerin bu kapsam içinde yapılması zorunludur.
Bu durumda, Darphane ve Damga Matbaası Genel
Müdürlüğünde görev yapan davacının 4315 sayılı Kanun uyarınca kendisine ek
ödeme yapılmasına ilişkin başvurusunun reddi yolunda tesis edilen işlemde
hukuka uyarlık görülmemiştir.
Diğer taraftan Esaslar'ın yürürlük tarihini belirleyen
7. maddeside Danıştay 12. Dairesinin 7.11.1999 günlü, E:1999/344,
K:1999/2470 sayılı kararı ile iptal edilmiştir.
Açıklanan nedenlerle temyize konu kararın bozulması
gerektiği düşünülmüştür.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Onbirinci Dairesince işin gereği
görüşüldü:
Dava, Darphane ve Damga Matbaasında görev yapan davacı
tarafından, 4059 sayılı Yasanın Ek. 1. maddesinde öngörülen ek ödemeden
yararlandıralmamasına ilişkin işlemin iptali ve hesaplanacak ek ücretlerinin
ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
4059 sayılı Hazine Müsteşarlığı ile Dış Ticaret
Müsteşarlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanuna 4315 sayılı Yasayla ilave
edilen Ek 1. maddesinde, Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlıkları ile Darphane
ve Damga Matbaası Genel Müdürlüğü kadrolarında (merkez teşkilatlarındaki
sözleşmeli personel ve yurtdışı kadrolarında çalışan personel hariç) fiilen
çalıştırılan personele, ek ödeme yapılabileceği, ek ödemelerin yapılmasında
dikkate alınacak esas, usul ve oranların müsteşarlıkların bağlı bulunduğu
bakanlar ile Maliye Bakanı tarafından müştereken belirleneceği hükme
bağlanmıştır.
4059 sayılı Yasanın Ek. 1. maddesinde, sözü edilen
müsteşarlıklar ile Darphane ve Damga Matbaası Genel Müdürlüğü personeline
"ek ödeme yapılabilir" ibaresi yer aldığından, bu kapsamdaki personele ek
ödeme yapılıp yapılmayacağı hususunda idareye takdir yetkisi tanındığı
anlaşılmaktadır. Ancak idarece bu yetki kullanılmak suretiyle bir düzenleme
yapılırken veya bu düzenleme uygulanarak bireysel işlem tesis edilirken,
başka bir anlatımla düzenleyici kural kişiye uygulanmak suretiyle işlem
somutlaşırken, anılan yetkinin objektif esaslar içinde kullanılması, hukuk
kurallarını ve hukukun genel esaslarını da ihlal etmemesi gerekmektedir.
Olayda ise, 4059 sayılı Yasanın Ek 1. maddesi hükmü
uyarınca ilgili bakanlıklarca söz konusu ek ödemeye ilişkin olarak yürürlüğe
konulan "Usul ve Esaslar"la Hazine Müsteşarlığı ile Dış Ticaret
Müsteşarlığının bütün personeli için ek ödeme öngörüldüğü halde, bu
düzenlemede, ek ödemeden yararlanacaklar, Darphane ve Damga Matbaası Genel
Müdürlüğü personeli bakımından Daire Başkanları ile 1. Hukuk Müşaviriyle
sınırlı tutularak eşitlik ilkesine aykırı davranıldığı, böylece yasayla
verilen takdir yetkisinin objektif esaslara aykırı kullanılması yanında,
hukuk kurallarına ve hukukun genel esaslarına da uygun tesis edilmediği
görülmektedir.
Bu durumda, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulu
Kanunu'nun 7/4 maddesinin ".............. Düzenleyici işlemin iptal
edilmemiş olması bu düzenlemeye dayalı işlemin iptaline engel olmaz"
yolundaki hükmü karşısında, idarece 4059 sayılı Yasanın Ek 1. maddesi
kapsamında bulunan ve aralarında herhangi bir hukuksal farklılık bulunmayan
personelin bir kısmı için ek ödeme öngörülmemek suretiyle belirlediği "Usul
ve Esaslar" gerekçe gösterilerek davacıya ek ödeme yapılmamasında hukuka
uyarlık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, davacı temyiz isteminin kabulüyle
... İdare Mahkemesinin ... gün ve ... sayılı kararının bozulmasına 19.2.2003
tarihinde oybirliği ile karar verildi.
DAN-KAR-DER; SAYI:1
YÖ/ŞGK
Karar Özeti
2577 sayılı Yasanın 10.maddesi uyarınca tesis edilen
vergilendirmeye
ilişkin işlemlere karşı, 213 sayılı Yasada düzenlenen
düzeltme ve şi-
kayet yoluna başvurulması sonucunda şikayet
başvurusunun reddi yönün-
deki işlemin iptali istemiyle açılacak davada 2577
sayılı Yasanın 10.
maddesinde belirtilen usullere bu yasada yer alan süre
ile ilgili ge-
nel hükümlerin uygulanacağı hk.[47]
Yükümlü adi ortaklığın 1988 yılı işlemlerinin
incelenmesi sonucunda
salınan cezalı katma değer vergisinin, aynı raporla
saptanan ve indi-
rilemeyen katma değer vergisinden mahsup edilmesi
yönündeki istemin
reddi üzerine yapılan düzeltme şikayet başvurusunun
reddine ilişkin
işlemin iptali istemiyle açılan davayı; 2577 sayılı
Kanunun 11. madde-
sinde, ilgililer tarafından idari dava açılmadan önce,
idari işlemin
kaldırılmasının, geri alınmasının, değiştirilmesinin
veya yeni bir iş-
lem yapılmasının üst makamdan, üst makam yoksa işlemi
yapmış olan ma-
kamdan idari dava açma süresi içinde istenebileceği, bu
başvurmanın
işlemeye başlamış olan dava açma süresini durduracağı,
altmış gün i-
çinde bir cevap verilmezse isteğin reddedilmiş
sayılacağı, isteğin
reddedilmesi veya reddedilmiş sayılması halinde dava
açma süresinin
yeniden işlemeye başlayacağı ve başvurma tarihine kadar
geçen sürenin
de hesaba katılacağının belirtildiği, aynı Kanunun 7.
maddesinde ise,
dava açma süresinin, özel kanunlarında ayrı süre
gösterilmeyen hal-
Yeni Sayfa 1
belediyelerin "imar", "ımar" ve "imar
hukuku", "ımar hukuku", "kaçak yapı", imar planı", "arazi ve arsa düzenlemesi",
"imar para
cezaları", "imar kirliliği suçları", "idare hukuku", "idari yargılama usulü" ve
her türlü imar sorunlarına çözüm getirecek olan "imar hukukcusu" ve "ımar
hukukçusu".
imar hukukçusu
Copyright © Imar Hukukcusu Tüm hakları saklıdır.
Yayınlanma:: 2007-10-08 (2406 okuma)
[ Geri Dön ]
|
|
|
|