Uyuşmazlık
Mahkemesi Başkanlığından:
ESAS NO
: 2006/313
KARAR NO:
2007/43
KARAR TR :
2.4.2007
(Hukuk
Bölümü)
ÖZET: 2918
sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 48/5.maddesine aykırılık nedeniyle
verilen para cezasına karşı yapılan itirazın ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi
gerektiği hk.
K A R A R
Davacı : Ş.A.
Vekili : Av. G.G.
Davalı
: İçişleri Bakanlığı-Bolu Valiliği
O L A Y
: Davacı vekili müvekkiline, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 48/5.
maddesine aykırılık nedeniyle trafik zabıtasınca 379,00 YTL para cezası
verilmesine ilişkin 14.6.2005 tarihinde düzenlenen, DR/656270 no.lu trafik
ceza tutanağının iptali istemiyle, 17.6.2005 gününde idari yargı yerinde
dava açmıştır.
SAKARYA 1.
İDARE MAHKEMESİ TEK HAKİMİ; 29.12.2005 gün ve E:2005/2993, K:2005/3599 sayı
ile, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 2. maddesine göre “kabahat”
deyiminden kanunun karşılığında idari yaptırım uygulanmasını öngördüğü
haksızlığın anlaşılacağı; 3. maddesinde, bu Kanunun genel hükümlerinin diğer
kanunlardaki kabahatler hakkında da uygulanacağının öngörüldüğü; 16.
maddesinde, kabahatler karşılığında uygulanacak olan idari yaptırımların
idari para cezası ve idari tedbirlerden ibaret olduğunun, idari tedbirleri
ise, mülkiyetin kamuya geçirilmesi ve ilgili kanunlarda yer alan diğer
tedbirler olduğunun hükme bağlandığı; 19. maddesinde, saklı tutulan idari
yaptırımların sayıldığı; anılan Kanun’un genel hükümleri arasında yer alan
27. maddesinin birinci fıkrasında, idari para cezasına ve mülkiyetin kamuya
geçirilmesine ilişkin idari yaptırım kararlarına karşı, kararın tebliği veya
tefhimi tarihinden itibaren en geç onbeş gün içinde sulh ceza mahkemesine
başvurulabileceği öngörülmüş olup, Kanunun Geçici 2. maddesinde, bu Kanun
hükümlerinin yürürlüğe girdiği tarih itibariyle idare mahkemelerinde dava
açılarak iptali istenen idari yaptırım kararları hakkında uygulanmayacağının
ve Geçici 3. maddesinde de daha önce verilmiş idari para cezalarına ilişkin
kararlara karşı henüz iptal davası açılmamış olmakla birlikte dava açma
süresinin geçmemiş olması halinde bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten
itibaren onbeş gün içinde 27. madde hükümlerine göre sulh ceza mahkemesine
başvuruda bulunulabileceği belirtildiğine göre, 5326 sayılı Kabahatler
Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 1.6.2005 tarihinden itibaren idari para
cezalarının idare mahkemelerinin görev alanından çıkarıldığı; bu tarih
itibariyle Mahkemelerinde açılmış bir dava bulunmadığı, bu durumda verilen
trafik para cezasına ilişkin davanın çözümünde 5326 sayılı Yasa uyarınca
sulh ceza mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle, görevsizlik kararı
vermiş, bu karar itiraz edilmeyerek kesinleşmiştir.
Davacı
vekili, aynı istekle 8.3.2006 gününde adli yargı yerinde itirazda
bulunmuştur.
BOLU SULH
CEZA MAHKEMESİ;11.5.2006 gün ve E:2006/124, K:2006/136 sayı ile, 2918
sayılı Kanunun 112. maddesindeki hafif para ve hapis cezalarında sulh ceza
mahkemelerinin görevli kılındığı, idari para cezası kapsamındaki itirazın
Mahkemelerinin görevine girmediği gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş, bu
karara yapılan itiraz, Bolu Ağır Ceza Mahkemesinin 1.6.2006 gün ve 2006/457
Müt. Sayılı kararıyla reddedilmiş ve karar kesinleşmiştir.
İNCELEME VE
GEREKÇE:
Uyuşmazlık
Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: M.
Lütfü ÜÇKARDEŞLER, Coşkun ÖZTÜRK, Serap AKSOYLU, Esen EROL, Abdullah ARSLAN
ve Levent ÖZÇELİK’in katılımlarıyla yapılan 2.4.2007 günlü toplantısında;
I-İLK
İNCELEME :Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan
incelemeye göre; Uyuşmazlık Mahkemesi Genel Kurulu’nun 11.7.1988 günlü,
E:1988/1, K:1988/1 sayılı İlke Kararında, “2247 sayılı Uyuşmazlık
Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun bütünüyle incelenip
değerlendirilmesinden, bu Kanunun uygulanması yönünden 2 nci maddesinin
ikinci fıkrasında yer alan, ‘ceza uyuşmazlıkları’ ibaresinden, savcının ya
da şahsi davacının talebi ile başlayan yargılaması sonunda sanığın
mahkumiyetine ya da beraatine hükmedilebilecek davalarda, askeri ve adli
ceza mahkemeleri arasında çıkan görev ve hüküm uyuşmazlıklarının
anlaşılması, bunun dışında kalan tüm görev uyuşmazlıklarının ‘hukuk
uyuşmazlığı’ sayılması gerektiği sonucuna varılmaktadır. Uygulanması idari
organlara bırakılan cezalar, adli nitelikte olmadığından, bunlar hakkında
yapılan itirazlar ya da açılan davalar ‘ceza davası’ olarak
nitelendirilemezler. İdari niteliklerinden dolayı bu davalara ilişkin görev
ve hüküm uyuşmazlıklarının Uyuşmazlık Mahkemesinin Hukuk Bölümünde incelenip
çözümlenmesi gerektiği…”açıkça belirtilmiştir. Bu durum gözetildiğinde, olay
bölümünde yazılı başvuru konusu görev uyuşmazlığının Hukuk Bölümünde
incelenmesi gerektiği kuşkusuzdur.
Adli ve
idari yargı yerleri arasında anılan Yasanın 14. maddesinde öngörülen biçimde
olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, adli yargı dosyasının 15. maddede
belirtilen yönteme uygun olarak davacı vekilinin istemi üzerine son
görevsizlik kararını veren Mahkemece Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği,
idari yargı dava dosyasının Başkanlık yazısıyla Mahkemesinden getirtildiği
ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, görev
uyuşmazlığının esası incelenmelidir.
II-ESASIN
İNCELENMESİ : Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli
yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan;
ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ayla SONGÖR
ile Danıştay Savcısı Gülen AYDINO?LU’nun, davada adli yargının görevli
olduğu yolundaki yazılı ve sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GERE?İ
GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava, 2918
sayılı Yasa’nın 48. maddesinin beşinci fıkrasına aykırılık nedeniyle trafik
zabıtasınca düzenlenen para cezasına ilişkin ceza tutanağının iptali
istemiyle açılmıştır.
13.10.1983
tarih ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun “Amaç” başlıklı 1.
maddesinde, ”Bu kanunun amacı, karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden
trafik düzenini sağlamak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda
alınacak önlemleri belirlemektir” denilmiş; “Alkollü içki, uyuşturucu veya
keyif verici maddelerin etkisi altında araç sürme yasağı”nı düzenleyen 48.
maddesinin değişik beşinci fıkrasında, yönetmelik ile belirtilen miktarların
üzerinde alkollü araç kullandığı tespit edilen sürücülerin suçun işlendiği
tarihten itibaren geriye doğru beş yıl içinde; birinci defasında sürücü
belgelerinin altı ay süreyle geri alınacağı ve haklarında 379.00 YTL para
cezası uygulanacağı, ikinci defasında sürücü belgelerinin iki yıl süreyle
geri alınacağı ve haklarında 475.00 YTL para cezası uygulanacağı ve bu
sürücülerin Sağlık Bakanlığınca, esas ve usulleri Sağlık ve İçişleri
Bakanlıklarınca çıkarılacak yönetmelikte gösterilen sürücü davranışlarını
geliştirme eğitimine tabi tutulacakları, eğitimi başarıyla tamamlayanların
belgelerinin süresi sonunda iade edileceği, üç veya üçten fazlasında ise,
sürücü belgelerinin beş yıl süreyle geri alınacağı ve altı aydan aşağı
olmamak üzere hafif hapis cezası ile birlikte 760.90 YTL hafif para cezası
uygulanacağı, ayrıca, psiko-teknik değerlendirme ve psikiyatri uzmanı
muayenesine tabi tutulacağı, bu değerlendirme ve muayene sonrasında uygun
görülenlere, geri alma süresi sonunda sürücü belgelerinin iade edileceği
öngörülmüştür.
Uyuşmazlık
Mahkemesi, 2918 sayılı Yasa’nın 116. maddesi kapsamında araç tescil
plakasına göre düzenlenenler dışında trafik zabıtasınca uygulanan idari para
cezalarına karşı açılan davaları; bu uygulamanın idari ceza kapsamında
bulunması; Yasada idari cezalarla ilgili davalarda (116. maddedeki itiraz
yolu hariç) görevli yargı yerini açıkça belli eden bir hükme yer
verilmemesi; bu Yasada gösterilen adli cezalara hükmetmekle görevli
mahkemeye işaret eden 112. maddeye de herhangi bir atıfta bulunulmamış
olması karşısında ve göreve ilişkin genel ilkelere göre idari yargının görev
alanında görmüştür.
1.6.2005
tarihinde 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun yürürlüğe girmesi üzerine
Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nce, sözü edilen Kanun’un diğer kanunlarda
düzenlenen idari yaptırımlar ile bunlara karşı yapılacak itirazlara ilişkin
görev hükümleri üzerindeki etkisinin incelenmesi sonucunda: diğer kanunlarda
düzenlenen idari yaptırımın, dayanağı olan yasanın amacı dikkate alınarak;
Kabahatler Kanunu’nun 1., 2., 16. ve 19. maddelerinde belirtilen koşulları
taşıması, 27. maddenin (1) numaralı bendinde belirtilen idari
yaptırımlardan olması halinde, idari para cezaları ve mülkiyetin kamuya
geçirilmesine ilişkin olanlarına karşı 1.6.2005 tarihinden sonra yapılacak
itirazlarda sulh ceza mahkemelerinin genel görevli kılındığına ve bu nedenle
doğan görev uyuşmazlıklarında adli yargı yerinin görevli bulunduğuna karar
verilmiştir.
Daha sonra,
5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun “Genel kanun niteliği” başlıklı 3.
maddesi, Anayasa Mahkemesi’nin 1.3.2006 gün ve E:2005/108, K:2006/35 sayılı
kararıyla iptal edilmiş ve gerekçeli kararı 22.7.2006 gün ve 26236 sayılı
Resmi Gazete’de yayımlanmış ve iptal hükmünün, kararın Resmi Gazetede
yayımlanmasından başlayarak altı ay sonra yürürlüğe girmesine karar
verilmiş; yasama organı tarafından iptal hükmü doğrultusunda yasal düzenleme
yapılmaması sürecinde, anılan madde hükmünün yürürlükte bulunduğu
düşüncesiyle, aynı doğrultuda karar verilmeye devam edilmiş; yasama organı
tarafından, Anayasa Mahkemesi’nce verilen altı aylık süre içinde iptal hükmü
doğrultusunda yasal düzenleme yapılması halinde ise, işaret edilen yargı
yerinin yeni düzenlemenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren görevli
olacağı belirtilmiştir.
Son olarak,
30/3/2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanununun 3 üncü maddesini
değiştiren 6.12.2006 günlü, 5560 sayılı Yasa’nın 31. maddesinde
" (1) Bu Kanunun;
a) İdarî
yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümleri, diğer kanunlarda
aksine hüküm bulunmaması halinde,
b) Diğer
genel hükümleri, idarî para cezası veya mülkiyetin kamuya geçirilmesi
yaptırımını gerektiren bütün fiiller hakkında,
uygulanır."
denilmiştir.
19.12.2006
tarihinde yürürlüğe giren bu düzenlemeye göre, Kabahatler Kanunu’nun; İdarî
yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümlerinin, diğer
kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde uygulanacağı; diğer kanunlarda
görevli mahkemenin gösterildiği
durumunda
ise uygulanmayacağı anlaşılmaktadır.
Görev
kuralları kamu düzenine ilişkin olduğundan, görev konusunda taraflar için
bir müktesep hak doğmayacağı; bu nedenle, yeni bir yasayla kabul edilen
görev kurallarının, geçmişe de etkili olacağı, bilinen bir genel hukuk
ilkesidir.
Davanın
açıldığı andaki kurallara göre görevli olan mahkeme, yeni bir yasa ile
görevsiz hale gelmiş ise, (davanın açıldığı anda görevli olan ve fakat yeni
yasaya göre görevsiz hale gelen) mahkemenin görevsizlik kararı vermesi
gerekeceği; ancak, yeni yasadaki görev kuralının, değişikliğin yürürlüğe
girmesinden sonra açılacak davalarda uygulanacağına dair intikal
hükümlerinin varlığı halinde, mahkemece görevsizlik kararı verilemeyeceği
açıktır.
Diğer
taraftan, dava görevsiz mahkemede açılmış, bu sırada yapılan bir kanun
değişikliği ile görevsiz mahkeme o dava için görevli hale gelmiş ise,
mahkeme, artık görevsizlik kararı veremeyip (yeni kanuna göre görevli hale
geldiği için) davaya bakmaya devam etmesi gerekir.
İncelenen
uyuşmazlıkta, öngörülen trafik para cezasının 5326 sayılı Kanun’un 16.
maddesinde belirtilen idari yaptırım türlerinden biri olduğu, 2918 sayılı
Karayolları Trafik Kanunu’nda da bu para cezasına itiraz konusunda görevli
mahkemenin gösterilmediği anlaşılmıştır. Bu durumda, Kabahatler Kanunu’nun
5560 sayılı Kanunla değişik 3. maddesinde belirtildiği üzere, İdarî yaptırım
kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümlerinin, diğer kanunlarda aksine
hüküm bulunmaması halinde uygulanacağı nedeniyle, görevli mahkemenin
belirlenmesinde 5326 sayılı Kanun hükümleri dikkate alınacağından, idari
para cezasına karşı açılan davanın görüm ve çözümünde, anılan Kanun’un 27.
maddesinin (1) numaralı bendi uyarınca adli yargı yerinin görevli olduğu
sonucuna varılmıştır.
Açıklanan
nedenlerle, sulh ceza mahkemesinin görevsizlik kararının kaldırılması
gerekmiştir.
SONUÇ:
Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Bolu Sulh Ceza
Mahkemesi’nce verilen 11.5.2006 gün ve E:2006/124, K:2006/136 sayılı
GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 2.4.2007 gününde OYBİRLİ?İ İLE KESİN
OLARAK karar verildi.
* * *
Uyuşmazlık
Mahkemesi Başkanlığından:
ESAS NO
: 2006/314
KARAR NO:
2007/44
KARAR TR :
2.4.2007
(Hukuk
Bölümü)
ÖZET: Ordu
Hemşiresi (sivil memur) olan davacının, 657 Sayılı Yasanın 64.maddesi
uyarınca intibakının yapılarak tarafına kademe ilerlemesi uygulanması
istemiyle açılan davanın GENEL İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği
hk.
K A R A R
Davacı : N.K.
Davalı : İçişleri Bakanlığı
O L A Y
: Van 100 Yataklı Asker Hastanesi Baştabipliği emrinde, Ordu Hemşiresi
(sivil memur) olarak görev yapan davacının; Ocak 1998- Eylül 2000 tarihleri
arasında Van ilinde görev yapmasından dolayı, 657 sayılı Yasa’nın 64.
maddesi uyarınca intibakının yeniden yapılarak, tarafına kademe ilerlemesi
verilmesi ve özlük haklarının buna göre düzenlenmesi talebiyle yaptığı
başvuru; “davacının atamasının, mecburi olarak değil, eş durumundan
dolayı, kendi isteği ile yöreye atandığı gerekçesiyle reddedilmiştir.
Davacı
isteminin reddine ilişkin, Jandarma Genel Komutanlığı’nın 3.5.2005 gün ve
146644 sayılı işleminin iptali istemiyle, askeri idari yargı yerinde dava
açmıştır.
ASKERİ
YÜKSEK İDARE MAHKEMESİ ÜÇÜNCÜ DAİRESİ; 9.2.2006 gün ve E:2005/843,
K:2005/193 sayı ile, 1602 sayılı AYİM Kanununun 20 nci maddesinde; “Askeri
Yüksek İdare Mahkemesi Türk Milleti adına; askeri olmayan makamlarca tesis
edilmiş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin
idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların ilk ve son derece mahkemesi
olarak yargı denetimini ve diğer kanunlarda gösterilen, görevleri yapar.
Ancak, askerlik yükümlülüğünden doğan uyuşmazlıklarda; ilgilinin asker kişi
olması şartı aranmaz. Bu Kanunun uygulanmasında asker kişiden maksat; Türk
Silahlı Kuvvetlerinde görevli bulunan veya hizmetten ayrılmış olan subay,
askeri memur, astsubay, askeri öğrenci, uzman çavuş, uzman Jandarma çavuş,
erbaş ve erler ile sivil memurlardır.” hükmünün yer aldığı; Davacının sivil
memur olarak yasaya göre asker kişi kapsamında bulunduğu, Davalı idarenin bu
konuda da itirazının bulunmadığı; 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 64
ncü maddesinin, “72 nci madde gereğince belirli bir süre görev yapmak üzere
mecburi olarak sürekli görevle atanan Devlet memurlarından kalkınmada 1 inci
derecede öncelikli yörelerde bulunanlara (Erzurum ve Artvin İl’leri dahil)
bu yörelerde fiilen çalışmak suretiyle başarılı geçirilen her iki yılın
karşılığında aylık derecelerinin yükseltilmesinde dikkate alınmak üzere
ayrıca bir kademe ilerlemesi daha verilir. Yıllık izinde geçirilen süreler
fiilen çalışılmış sayılır. İki yıldan az süreler dikkate alınmaz.” hükmünü
haiz olduğu; 1602 Sayılı AYİM Kanunu’nun 20 nci maddesine göre, bir davanın
AYİM’de görülebilmesi için davacının “asker kişi olması” ve “uyuşmazlık
konusu idari işlem veya eylemin askeri hizmete ilişkin olması”nın
gerektiği; Davacının, kalkınmada birinci derecede öncelikli yörelerde görev
yapması nedeniyle kendisine kademe verilmemesi işleminde, askeri hizmete
ilişkin şartının bulunmadığı; burada hakkında işlem tesis edilenin kişiliği
önemli olmayıp, işlemin niteliğinin önemli olduğu; İdarenin işlemi tesis
ederken kişinin asker kişi olup olmadığını göz önünde tutup tutmadığının bir
kıstas olarak ele alınabileceği, İdari işlem tesis edilirken kanunda sayılan
askeri kişilerden herhangi biri göz önünde tutulmuş, kişinin askeri
yeterlilik ve yetenekleri, tutum ve davranışları, askeri geçmişi, asker kişi
olmaktan kaynaklanan hak ve ödevleri; askerlik hizmetinin amacı, nedeni,
görev yerlerinin özellikleri, askeri kural ve gelenekler göz önünde tutarak
değerlendirilmiş ise, bu idari işlemin askeri nitelikli bir işlem olduğu;
idari işlemin yargısal denetiminde “askerlik mesleğinin ve askeri hizmetin
gereklerini bilmenin önem taşımadığı hallerde “işlem askeri makamlarca tesis
edilmiş olsa bile davanın genel idari yargı yerinde çözümleneceği;
belirtilen yörede görev yapan bütün memurlara uygulanan dava konusu işlemde,
tartışılacak hususun askeri hizmete ilişkinlik vasfı bulunmadığından,
davanın çözümünde genel idari yargının görevli olduğu gerekçesiyle davanın
görev yönünden reddine karar vermiş; bu karar kesinleşmiştir.
Davacı, bu
kez aynı istemle, 8.3.2006 tarihinde genel idari yargı yerinde dava
açmıştır.
VAN İDARE
MAHKEMESİ; 27.3.2006 gün ve E:2006/1384, K:2006/726 sayı ile, 1602 sayılı
AYİM Kanununun 20 nci maddesinde; Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin askeri
olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve
askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların
yargı denetimini yapacağı, askerlik yükümlülüğünden doğan uyuşmazlıklarda;
ilgilinin asker kişi olması şartının aranmayacağı, bu Kanunun uygulanmasında
asker kişiden maksadın; Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli bulunan veya
hizmetten ayrılmış olan subay, askeri memur, astsubay, askeri öğrenci, uzman
çavuş, uzman Jandarma çavuş, erbaş ve erler ile sivil memurlar olduğunun
belirtilmiş bulunduğu; dosyanın incelenmesinden davacının Van 100 yataklı
Asker Hastanesi Baştabipliği emrinde ordu hemşiresi (sivil memur) olarak
görev yaptığı, Ocak 1998- Eylül 2000 tarihleri arasında Van ilinde görev
yapmasından dolayı, 657 sayılı Yasa’nın 64. maddesi uyarınca intibakının
yeniden yapılarak, tarafına kademe ilerlemesi verilmesi ve özlük haklarının
buna göre düzenlenmesi talebiyle idareye yaptığı başvurunun, dava konusu
işlemle reddi üzerine Mahkemelerinde dava açıldığı anlaşılmakta ise de,
yukarıda belirtilen yasa hükmüne göre davacı asker kişi sayılacağından,
bakılan davanın görüm ve çözümünde, yukarıda anılan Yasanın 20. maddesi
uyarınca Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin görevli olduğu sonuç ve kanaatine
varıldığı gerekçesiyle davayı görev yönünden reddetmiş; bu karar, temyiz
edilmeyerek kesinleşmiştir.
İNCELEME VE
GEREKÇE:
Uyuşmazlık
Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: M.
Lütfü ÜÇKARDEŞLER, Coşkun ÖZTÜRK , Serap AKSOYLU, Esen EROL, Abdullah
ARSLAN ve Levent ÖZÇELİK’in katılımlarıyla yapılan 2.4.2007 günlü
toplantısında;
I-İLK
İNCELEME : Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan
incelemeye göre, askeri ve genel idari yargı yerleri arasında anılan
Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu,
idare mahkemesine ait dosyanın 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak
davacının istemi üzerine son görevsizlik kararını veren mahkemece
Uyuşmazlık Mahkemesine gönderildiği; usule ilişkin herhangi bir noksanlık
bulunmadığı anlaşıldığından, görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine
oybirliği ile karar verildi.
II-ESASIN
İNCELENMESİ : Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde genel idari
yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan;
ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Danıştay Savcısı Gülen AYDINO?LU ile
AYİM Savcısı Sıddık SOYSAL’ın, davada genel idari yargının görevli olduğu
yolundaki yazılı ve sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GERE?İ
GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava, Van
100 Yataklı Asker Hastanesi Baştabipliği emrinde, Ordu Hemşiresi (sivil
memur) olarak görev yapan davacının, Van ilinde görev yapmasından dolayı,
657 sayılı Yasa’nın 64. maddesi uyarınca intibakının yeniden yapılarak,
tarafına kademe ilerlemesi verilmesi ve özlük haklarının buna göre
düzenlenmesi talebiyle idareye yaptığı başvurunun reddine ilişkin, Jandarma
Genel Komutanlığı işleminin iptali istemiyle açılmıştır.
Anayasa’nın
157. maddesinde, Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin askeri olmayan makamlarca
kurulmuş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin
yönetsel işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların yargı denetimini yapan
ilk ve son derece mahkemesi olduğu, ancak askerlik yükümlülüğünden doğan
uyuşmazlıklarda ilgilinin asker kişi olması koşulunun aranmayacağı
belirtilmiş; 20.7.1972 tarih ve 1602 sayılı Yasanın 25.12.1981 tarih ve
2568 sayılı Yasa ile değişik 20. maddesinde de aynı hüküm yer almıştır.
Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin bir davaya bakabilmesi için dava konusu
yönetsel işlemin “asker kişiyi ilgilendirmesi” ve “askeri hizmete ilişkin
bulunması” koşullarının birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.
1602 sayılı
Yasanın değişik 20. maddesinde, Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli bulunan
ya da hizmetten ayrılmış olan, subay, askeri memur, astsubay, askeri
öğrenci, uzman çavuş, uzman jandarma çavuş, erbaş ve erler ile sivil
memurlar asker kişi sayılmaktadır.
Anılan
Yasa’nın değişik 21. maddesinin birinci fıkrasında “20 nci maddede
belirtilen kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve
eylemlerden dolayı; yetki, sebep, şekil, konu ve maksat yönlerinden biri ile
hukuka aykırı olduklarından bahisle menfaatleri ihlâl edilenler tarafından
açılacak iptal davaları, aynı idari işlem ve eylemlerin haklarını ihlal
etmesi halinde açılacak tam yargı davaları, doğrudan doğruya ve kesin olarak
Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde çözümlenir ve karara bağlanır.” denilmiş;
aynı Yasa’nın “Birinci Dairenin görevleri” başlıklı değişik 22. maddesinde,
atanma, yer değiştirme, nasıp, sicil, kademe ilerletilmesi, terfi,
emeklilik, maluliyet, aylık ve yolluklara ilişkin iptal ve tam yargı
davalarının Birinci Dairece çözümleneceğine işaret edilmiştir.
Yönetsel
işlemin, görevli yargı yerinin belirlenmesi yönünden “askeri hizmete
ilişkin” olup olmadığının saptanabilmesi için işlemin konusuna bakılması
gerekmektedir. Eğer yönetsel işlem askeri gereklere, askeri usul ve yönteme
ve askeri hizmete göre kurulmuş ise, bu işlemin askeri hizmete ilişkin
olduğu kabul edilmelidir. Daha açık bir anlatımla, askeri hizmete ilişkin
yönetsel işlemler: yönetimin bir asker kişinin askeri yeterlik ve
yeteneklerinin, tutum ve davranışlarının, askeri geçmişinin, asker kişi
olmaktan kaynaklanan hak ve ödevlerinin; askerlik hizmetinin amacı, askeri
görev yerlerinin özellikleri, askeri kural ve gerekler gözönünde tutularak
değerlendirilmesi sonucunda kurulan işlemlerdir. İşlem, askeri olmayan bir
makam tarafından kurulmuş olsa bile durum değişmemekte, menfaati ihlal
edilen asker kişinin açtığı davanın Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde
görülmesi gerekmektedir.
Davacının
1602 sayılı Yasanın 20. maddesinde sayılan asker kişilerden olduğu ve bu
nedenle dava konusu işlemin asker kişiyi ilgilendirdiği tartışmasızdır. Dava
konusu işlemin askeri hizmete ilişkin olup olmadığına gelince:
657 sayılı
Devlet Memurları Kanunu’nun “Kademelerde İlerleme Şartları” başlıklı 64.
maddesinde; Devlet memurunun kademede ilerlemesi için gereken şartların;
bulunduğu kademede en az bir yıl çalışmış olması, o yıl içinde olumlu sicil
almış bulunması, bulunduğu derecede ilerliyebileceği bir kademenin bulunması
olarak sayılmış, maddenin son fıkrasında “ Ancak,72 nci madde gereğince
belirli bir süre görev yapmak üzere mecburi olarak sürekli görevle atanan
Devlet Memurlarından kalkınmada 1 inci derecede öncelikli yörelerde
bulunanlara (Erzurum ve Artvin İl'leri dahil) bu yörelerde fiilen çalışmak
suretiyle başarılı geçirilen her iki yılın karşılığında aylık derecelerinin
yükseltilmesinde dikkate alınmak üzere ayrıca bir kademe ilerlemesi daha
verilir. Yıllık izinde geçirilen süreler fiilen çalışılmış sayılır. İki
yıldan az süreler dikkate alınmaz.” denilmiştir.
Aynı
Yasa’nın.“Yer Değiştirme Suretiyle Atanma” başlığını taşıyan 72. maddesinde
de; “Kurumlarda yer değiştirme suretiyle atanmalar; hizmetlerin
gereklerine, özelliklerine, Türkiye'nin ekonomik, sosyal, kültürel ve ulaşım
şartları yönünden benzerlik ve yakınlık gösteren iller gruplandırılarak
tespit edilen bölgeler arasında adil ve dengeli bir sistem içinde yapılır.
(Değişik
fıkra: 09/04/1990 - KHK - 418/5 md.; İptal: Anayasa Mahkemesi'nin 05/02/1992
tarih ve E.1990/22, K.1992/6 Sayılı Kararı ile; Yeniden düzenlenen fıkra:
18/05/1994 - KHK/ 527/5 md.) Yeniden veya yer değiştirme suretiyle yapılacak
atamalarda; aile birimini muhafaza etmek bakımından kurumlar arasında
gerekli koordinasyon sağlanarak memur olan diğer eşin de isteği halinde
ataması, atamaya tabi tutulan memurun atandığı yere 74 ve 76 ncı maddelerde
belirtilen esaslar çerçevesinde yapılır. Yer değiştirme suretiyle atanmaya
tabi memurun atandığı yerde eşinin atanacağı teşkilatın bulunmaması ya da
teşkilatı olmakla birlikte niteliğine uygun münhal bir görev bulunmaması ve
ilgilinin de talebi halinde, bu personele eşinin görev süresi ile sınırlı
olmak üzere aşağıdaki şartlarda izin verilebilir.
(Ek fıkra:
09/04/1990 - KHK - 418/5 md.; İptal: Anayasa Mahkemesi'nin 05/02/1992 tarih
ve E.1990/22, K.1992/6 Sayılı Kararı ile; Yeniden düzenlenen fıkra:
18/05/1994 - KHK/ 527/5 md.) Bu suretle izin verilenlere, aylık ve diğer
ödemelerine karşılık olarak, aylık (taban ve kıdem aylığı dahil), ek
gösterge, zam ve tazminatlarının kanuni kesintiler düşüldükten sonraki net
miktarının, eşleri;
a)
Olağanüstü Hal Bölgesine dahil illerle bu illere mücavir olarak belirlenen
illerde görevli olanlara %60'ı,
b)
Kalkınmada 1 inci derecede öncelikli yörelerde görevli olanlara %50'si,
c)
Kalkınmada 2 nci derecede öncelikli yörelerde görevli olanlara %25'i,
kurumlarınca kadro tasarrufundan ödenir.
Eşleri diğer
yörelerde görevli olanlar ise ücretsiz izinli sayılır.
(Ek fıkra:
09/04/1990 - KHK - 418/5 md.; İptal: Anayasa Mahkemesi'nin 05/02/1992 tarih
ve E.1990/22, K.1992/6 Sayılı Kararı ile; yeniden düzenleme: 18/05/1994-KHK/
527/5 md.) Yukarıda sayılanların kadroları eşlerinin görevlendirme süresiyle
sınırlı olarak saklı tutulur. Ancak, bu süre memuriyet boyunca 4 yılı hiç
bir surette geçemez. Bunların kademe ilerlemesi; emeklilik ve diğer bütün
hakları ve yükümlülükleri devam eder. Ancak ücretsiz izin verilenlerin bu
sürelerinin emeklilikten sayılabilmesi için kesenek ve kurum karşılıklarının
her ay kendileri tarafından T.C. Emekli Sandığına yatırılması gerekir.
(Değişik
fıkra: 29/11/1984 - KHK - 243/13 md.) Memurların atanamayacakları yerler ve
bu yerlerdeki görevler ile kurumların özellik arz eden görevlerine
atanabilmeleri için hangi kademelerde ne kadar hizmet etmeleri gerektiği ve
yer değiştirme ile ilgili atama esasları Devlet Personel Başkanlığınca
hazırlanacak bir yönetmelikle belirlenir. Kurumlar atamaya tabi olacak
personeli için bu yönetmelik esaslarına göre Devlet Personel Başkanlığının
görüşünü almak suretiyle bir personel ve atama planı hazırlar.” hükmüne yer
verilmiştir.
Uyuşmazlık
konusu olayda Davacının, kalkınmada birinci derecede öncelikli yörede görev
yaptığı iddiasıyla, kendisine kademe verilmesini istediği ancak, kademe
ilerlemesi yapılıp yapılmayacağı hususunun “askeri hizmete ilişkin” bir
yanının bulunmadığı kuşkusuzdur. Çözümlenecek olan anlaşmazlık,
intibakının yapılmadığını ileri süren sivil memurun aynı yöndeki isteğinden
ve onun çözümü ile varılacak sonuçtan farklı değildir.
Belirtilen
duruma göre ve olayda Anayasa’nın 157. ve 1602 sayılı Yasanın 20.
maddelerinde öngörülen “asker kişiyi ilgilendirme” ve “askeri hizmete
ilişkin bulunma” koşulları birlikte gerçekleşmediğinden, davanın görüm ve
çözümünde genel idari yargı yeri görevli bulunmaktadır.
Açıklanan
nedenlerle, Van İdare Mahkemesinin görevsizlik kararının kaldırılması
gerekmiştir.
SONUÇ:
Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Van İdare
Mahkemesi’nce verilen 27.3.2006 gün ve E:2006/1384, K:2006/726 sayılı
GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 2.4.2007 gününde OYBİRLİ?İ İLE KESİN
OLARAK karar verildi.
* * *
Uyuşmazlık
Mahkemesi Başkanlığından:
ESAS NO
: 2006/315
KARAR NO:
2007/45
KARAR TR :
2.4.2007
(Hukuk
Bölümü)
ÖZET: Emekli
Hakim Albay olup, Avukatlık yapan davacı tarafından; Askeri Mahkemede
vekalet görevi yaparken uğradığı muamelelerden dolayı, Tümgeneral G.M.
hakkında soruşturma emri verilmemesi, şahsı hakkında hazırlanan Genelkurmay
Başkanlığı yazısına dayanak olan andıç ve ekindeki soruşturma evrakının,
4982 sayılı yasa uyarınca tarafına tebliğ edilmemesi ve soruşturma emri
verip vermeme yazısının, yetkisiz Adli Müşavir tarafından imzalanması
işlemlerinin iptali istemiyle açılan davanın ASKERİ İDARİ YARGI YERİNDE
çözümlenmesinin gerektiği hk.
K A R A R
Davacı : G. A.Y
Davalı
: Milli Savunma Bakanlığı
O L A Y
: Emekli Hakim Albay olup, halen Avukatlık yapan davacı; bir dava
sebebiyle, Ege Ordu Komutanlığı Askeri Mahkemesinde vekalet görevi yaparken
uğradığı muamelelerden dolayı, Ordu Kurmay Başkanı Tümgeneral Galip MENDİ
hakkında Genelkurmay Başkanlığı Askeri Mahkemesinde şahsi dava açtığını,
ancak yeni Ceza Muhakemeleri Kanununun şahsi dava yolunu kaldırdığı
gerekçesiyle dava dilekçesinin soruşturma emri hususunda Genelkurmay
Başkanlığına gönderildiğini; Genelkurmay Başkanlığının 17.11.2005 tarihli
yazısıyla verilen cevapta, aynı tarihli bir andıça atıfla soruşturma emri
verilmesine gerek olmadığının bildirildiğini, bunun üzerine kararın gözden
geçirilerek yetkili amir tarafından cevap verilmesi ve andıçın 4982 sayılı
Kanun çerçevesinde kendisine tebliğini istediğini, Genelkurmay Başkanlığının
09.12.2005 tarih ve 9008245 sayılı Adli Müşavir imzalı yazısı ile olumsuz
cevap verildiğini, soruşturma emrine gerek olup olmadığı konusunda idari
tahkikat yapılmadığının kendisinin beyanlarına ve aleyhine konuşulan
toplantıya katılanların ifadelerine başvurulmamasından anlaşıldığını,
Genelkurmay Başkanı yerine Adli Müşavir tarafından imzalanan işlemin yetki
yönünden hukuka aykırı olduğunu iddia ederek; Tümgeneral Galip MENDİ
hakkında soruşturma emri verilmemesi, andıçın kendisine tebliğ edilmemesi ve
yapılan bildirinin yetkisiz Adli Müşavir tarafından imzalanması işlemlerinin
iptali istemiyle askeri idari yargı yerinde dava açmıştır.
ASKERİ
YÜKSEK İDARE MAHKEMESİ ÜÇÜNCÜ DAİRESİ; 29.12.2005 gün ve E:2005/1376,
K:2005/1432 sayı ile, dava dosyası incelendiğinde; davacının 28.09.2005
tarihli dilekçesinin Genel Kurmay Başkanlığı Askeri Mahkemesinin 06.10.2005
gün ve As. Mah:2005/584 sayılı yazısı ile Genelkurmay Başkanlığına
gönderilmesi üzerine hazırlanan 17.11.2005 tarihli andıça atıfla, Genel
Kurmay Başkanlığının 17.11.2005 tarih ve AD.MÜŞ:7502-892-05 sayılı yazısıyla
353 Sayılı Kanunun 8, 15 ve 95 nci maddeleri kapsamında yapılan inceleme
neticesinde soruşturma emri verilmesine gerek görülmediğinin bildirildiği,
davacının tarihsiz dilekçe ile kararın yeniden gözden geçirilmesini, yetkili
Genelkurmay Başkanı tarafından cevap verilmesini ve andıçın 4982 sayılı
Bilgi Edinme Hakkı Kanunu çerçevesinde kendisine tebliğini talep ettiği, bu
dilekçeye cevaben Genel Kurmay Başkanlığının 09 Aralık 2005 tarih ve
AD.MÜŞ:7502-892-05 sayılı yazısıyla GKY:75-1(B) Genelkurmay Karargahı İmza
Yetkileri Yönergesine göre yetkili Adli Müşavir tarafından imzalanan yazının
mevzuata uygun olduğu, incelenen konunun ceza hukuku alanına ilişkin olduğu,
4982 Sayılı Kanunun 25 ve 26 ncı maddeleri göre hazırlık işlemi olan andıçın
bilgi edinme hakkı kapsamında bulunmadığı şeklinde cevap verildiği,
davacının bunun üzerine soruşturma emri verilmemesi, andıç ve ekindeki
soruşturma evraklarının 4982 sayılı kanun uyarınca tebliğ edilmemesi ve
soruşturma emri verilmesine gerek olmadığına dair yazının yetkisiz Adli
Müşavir tarafından imzalanması işlemlerinin iptali için bu davayı açtığı,
ilk inceleme safhasında dava konusunun yargı denetimi dışında olması ve
istemin idari davaya konu edilmesinin mümkün olması sebepleriyle davanın
reddine karar verilmesinin talep edildiğinin görüldüğü; bilindiği üzere,
idari yargıda görev konusu kamu düzenine ilişkin olup davanın her safhasında
talep üzerine veya resen dikkate alınması gerektiğinden öncelikle bu hususun
incelenmesinin yapıldığı; Anayasanın 157 nci maddesinde; Askeri Yüksek
İdare Mahkemesinin askeri olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile asker
kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden
doğan uyuşmazlıkların yargı denetimini yapan ilk ve son derece mahkemesi
olduğu, ancak askeri yükümlülüğünden doğan uyuşmazlıklarda ilgilinin asker
kişi olması şartının aranmayacağının belirtildiği, 1602 sayılı Askeri Yüksek
İdare Mahkemesi Kanununun 20 nci maddesinde de aynı hükmün yer aldığı,
Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin bir davaya bakabilmesi için dava konusu
idari işlemin “Asker kişiyi ilgilendirmesi” ve “askeri hizmete ilişkin”
olması şartlarının birlikte bulunmasının gerektiği; yine 1602 sayılı
Kanunun 20 nci maddesinde: Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli bulunan veya
hizmetten ayrılmış olan, subay, askeri memur, astsubay, askeri öğrenci,
uzman çavuş, uzman jandarma çavuş, erbaş ve erler ile sivil memurların asker
kişi sayıldıkları; buna göre, bir davaya Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde
bakılabilmesi için: 1) İdari işlemin bir asker kişi göz önünde tutularak
tesis edilmesi veya idari eylemin bir asker kişiye yönelmiş olması, yahut
uyuşmazlığın askerlik yükümlülüğünden doğmuş bulunması, 2) Dava konusu idari
işlem ve eylemin askeri hizmete ilişkin bulunması, şartlarının birlikte
gerçekleşmesi nin zorunlu olduğu; Davacının avukat unvanına sahip, emekli
bir subay olduğu bilinmekle beraber, söz konusu işlemlerin; davacının asker
kişi sıfatı göz önüne alınarak tesis edilmediği gibi, muhatabın sivil/asker
olup olmamasının bir önem arzetmediği; davacının, dava konusu işlemler
bakımından tesadüfen ve arızi olarak asker kişi vasfını taşıdığı, aksi
takdirde askerlik yapmış her şahıs hakkında askeri makamlarca alelıtlak
tesis olunan bütün idari işlemlerin yargısal denetiminde AYİM’nin görevli
olduğunu kabul etmek gerektiği dikkate alındığında, 1602 Sayılı Kanunun 20
nci maddesinde öngörülen “asker kişiyi ilgilendirme” şartının bulunmadığı,
dolayısıyla davada AYİM’nin görevli olmadığı sonucuna varıldığı gerekçesiyle
görevsizlik kararı vermiş; bu karar kesinleşmiştir.
Davacı, aynı
istemle bu kez, 13.2.2006 gününde genel idari yargı yerinde dava açmıştır.
ANKARA 12.
İDARE MAHKEMESİ; 30.6.2006 gün ve E:2006/480 sayı ile, Anayasa’nın 157. ve
1602 sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu’nun 20. maddelerinden söz
edildikten ve dava dosyasının özeti yapıldıktan sonra; bakılan davanın,
Tümgeneral Galip Mendi hakkında soruşturma izni verilmemesi, buna ilişkin
andıç ve eklerinin 4982 sayılı Kanun kapsamında tebliğ edilmemesi ve
soruşturma emri verilmesine gerek olmadığına ilişkin yazının yetkili
makamlarca imzalanmamasına ilişkin işlemlere yönelik olarak açılması
nedeniyle, davacının asker kişi olup olmadığının görevli yargı yerinin
belirlenmesi konusunda belirleyici bir unsur olmadığı; davacının, hakkında
soruşturma emri verilmesini istediği Tümgeneral Galip Mendi’nin asker kişi
olması, 4982 sayılı Kanun kapsamında tarafına tebliğ edilmesini istediği
bilgi ve belgelerin bu kişiye ve askeri hizmete ilişkin bilgi ve belgeler
olması ve soruşturma emri verilmesine gerek olmadığına ilişkin işlemin
yetkisiz askeri makamlarca tesis edildiğinin ileri sürülmesi karşısında,
dava konusu işlemlerin “asker kişiyi ilgilendirdiği” ve “askeri hizmete
ilişkin olduğu” sonucuna varıldığı ve bakılan bu davanın Askeri Yüksek İdare
Mahkemesi’nce görülüp çözümlenmesi gerektiği sonucuna ulaşıldığı; açıklanan
nedenlerle görevli yargı yerinin belirlenmesi için 2247 sayılı Yasa’nın 19.
maddesine göre Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulmasına, karar alınıncaya kadar
davanın incelenmesinin ertelenmesine karar vermiştir.
İNCELEME VE
GEREKÇE:
Uyuşmazlık
Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: M.
Lütfü ÜÇKARDEŞLER, Coşkun ÖZTÜRK, Serap AKSOYLU, Esen EROL, Abdullah ARSLAN
ve Levent ÖZÇELİK’in katılımlarıyla yapılan 2.4.2007 günlü toplantısında;
I-İLK
İNCELEME :Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan
incelemeye göre; İdare Mahkemesince 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesinde
öngörülen şekilde başvurulduğu ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık
bulunmadığı anlaşıldığından, adli ve idari yargı yerleri arasında doğan
görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.
II-ESASIN
İNCELENMESİ : Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde genel idari
yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan;
ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Danıştay Savcısı Gülen AYDINO?LU ile
AYİM Savcısı Selahattin KARAKAYA’nın, davada genel idari yargının görevli
olduğu yolundaki yazılı ve sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GERE?İ
GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava, Emekli
Hakim Albay olup, halen Avukatlık yapan davacının; Genel Kurmay
Başkanlığınca tesis edilen ve iptali istenilen 09/12/2005 gün ve AD-MÜŞ :
7502-892-05 O. Ö. 9008245 sayılı yazısında belirtilen; a) Tümgeneral Galip
MENDİ hakkında soruşturma emri verilmemesi işleminin, b)Şahsı hakkında
hazırlanan Genelkurmay Başkanlığının 17/11/2005 gün ve AD-MÜŞ: 7502-892-05
sayılı yazısına dayanak olan andıçın ve ekindeki soruşturma evraklarının,
4982 sayılı yasa uyarınca tarafına tebliğ edilmemesi işleminin ve
c)Soruşturma emri verip vermeme yazısının, yetkisiz Adli Müşavir tarafından
imzalanması işleminin iptali istemiyle açılmıştır.
Anayasa’nın
157. maddesinde, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin, askeri olmayan
makamlarca kurulmuş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete
ilişkin yönetsel işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların yargı denetimi
yapan ilk ve son derece mahkemesi olduğuna; ancak, askerlik yükümlüğünden
doğan uyuşmazlıklarda ilgilinin asker kişi olması koşulunun aranmayacağına
işaret edilmiş, 1602 sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu’nun değişik
20. maddesinin birinci fıkrasında da aynı hükme yer verilmiştir.
Buna göre,
Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin bir davaya bakabilmesi için; dava konusu
yönetsel işlem veya eylemin “asker kişiyi ilgilendirmesi” ve “askeri
hizmete ilişkin bulunması” koşullarının birlikte gerçekleşmesi gerekir.
1602 sayılı
Yasanın değişik 20. maddesinde, Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli bulunan
ya da hizmetten ayrılmış olan, subay, askeri memur, astsubay, askeri
öğrenci, uzman çavuş, uzman jandarma çavuş, erbaş ve erler ile sivil
memurlar asker kişi sayılmaktadır.
İdari
işlemin, görevli yargı yerinin tespiti yönünden “ askeri hizmete ilişkin”
olup olmadığının saptanabilmesi için işlemin konusuna bakılması
gerekmektedir. Eğer idari işlem askeri gereklere, askeri usul ve yönteme ve
askeri hizmete göre tesis edilmiş ise bu işlemin askeri hizmete ilişkin
olduğu kabul edilmelidir. Daha açık bir ifadeyle, askeri hizmete ilişkin
idari işlemler; idarenin bir asker kişinin askeri yeterlik ve
yeteneklerinin, tutum ve davranışlarının, askeri geçmişinin, asker kişi
olmaktan kaynaklanan hak ve ödevlerinin; askerlik hizmetinin amacı, askeri
görev yerlerinin özellikleri, askeri kural ve gerekler göz önünde tutularak
değerlendirilmesi sonucunda tesis edilen işlemlerdir. İşlem, askeri olmayan
bir makam tarafından tesis edilmiş olsa bile durum değişmemekte menfaati
ihlal edilen asker kişinin açtığı davanın Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nde
görülmesi gerekmektedir.
Bakılan
davada, davacının hukuka aykırılık nedeniyle menfaatinin ihlal edilip
edilmediğinin saptanması yanında, Tümgeneral Galip Mendi hakkında soruşturma
izni verilmemesi, buna ilişkin andıç ve eklerinin 4982 sayılı Kanun
kapsamında tebliğ edilmemesi ve soruşturma emri verilmesine gerek olmadığına
ilişkin yazının yetkisiz askeri makamlarca imzalanmasına ilişkin
işlemlerin, askeri hizmetin işleyişi ile askeri güvenlik kurallarıyla
örtüşüp örtüşmediği ve askeri gereklilik taşıyıp taşımadığının da
irdeleneceği; hakkında soruşturma emri verilmesi istenilen Tümgeneral Galip
Mendi’nin asker kişi olması ve idari işlemin asker kişiye yönelmesi
karşısında, dava konusu işlemlerin “asker kişiyi ilgilendirdiği” ve “askeri
hizmete ilişkin olduğu”; davacının avukat ünvanına sahip emekli subay
olmasının, olayın oluşumuna göre bakılan davada görevli yargı yerinin
belirlenmesinde belirleyici unsur olamayacağı nedenleriyle görülmekte olan
davanın Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nce görülüp çözümlenmesi gerektiği
sonucuna ulaşılmıştır.
Açıklanan
nedenlerle, Ankara 12. İdare Mahkemesinin başvurusunun kabulü ile Askeri
Yüksek İdare Mahkemesinin görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.
SONUÇ:
Davanın çözümünde ASKERİ İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Ankara
12. İdare Mahkemesi’nin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile Askeri Yüksek İdare
Mahkemesi Üçüncü Dairesi’nce verilen 29.12.2005 gün ve E:2005/1376,
K:2005/1432 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 2.4.2007 gününde
Üye Levent ÖZÇELİK’in KARŞI OYU VE OYÇOKLU?U İLE KESİN OLARAK karar
verildi.
* * *
KARŞI OY
Anayasanın
157nci maddesinde; Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin askeri olmayan
makamlarca tesis edilmiş olsa bile asker kişileri ilgilendiren ve askeri
hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların yargı
denetimini yapan ilk ve son derece mahkemesi olduğu, ancak askerlik
yükümlülüğünden doğan uyuşmazlıklarda ilgilin asker kişi olması şartının
aranmayacağının belirtildiği, keza 1602 sayılı Askeri Yüksek İdare
Mahkemesi Kanununun 20 nci madde 1nci fıkrasında da aynı hükmün yer aldığı
ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin bir davaya bakabilmesi İçin dava konusu
idari işlem veya eylemin "Asker kişiyi ilgilendirmesi" ve "askeri hizmete
ilişkin" olması şartlarının birlikte bulunmasının gerektiğinin ifade
edildiği, yine 1602 sayılı Kanunun 20 nci madde 2 nci fıkrasında; Bu Kanunun
uygulanmasında asker kişiden maksat; Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevde
bulunan veya hizmetten ayrılmış olan, subay, askeri memur, astsubay, askeri
öğrenci, uzman çavuş, uzman jandarma çavuş, erbaş ve erler ile sivil
memurların sayıldıkları görülmekte olup, buna göre bir davaya Askeri Yüksek
idare Mahkemesinde bakılabilmesi için: 1) İdari işlemin bir asker kişinin
göz önünde tutularak tesis edilmesi veya idari eylemin bir asker kişiye
yönelmiş olması veya uyuşmazlığın askerlik yükümlülüğünden doğmuş bulunması,
2) Dava konusu idari işlemin ya da eylemin askeri hizmete ilişkin bulunması,
şartlarının birlikte gerçekleşmesi zorunlu bulunmaktadır.
İdari
işlemin "askeri hizmete ilişkin bulunması”, işlemin kanun ve diğer yasal
düzenlemelerin Türk Silahlı Kuvvetlerine tanıdığı yetki ve görevlerin yerine
getirilmesi amacına yönelik olması anlamını taşımaktadır. Askeri nitelikteki
idari işlemi de, askeri kural ve gerekler çerçevesinde yürütülen askeri
hizmet sırasındaki bir hareket, tutum veya meydana gelen ya da getirilen bir
olay alarak tanımlamak olanaklıdır.
Askeri
Yüksek İdare Mahkemesi, mülki idareden çok farklı özellikleri olan askeri
idareyle alakalı idari davalarda, yargısal denetimin ihtisas mahkemesinde
yapılması ihtiyacı ile kurulmuştur. Bu itibarla bir idari davada Askeri
Yüksek idare Mahkemesinin görevli olmasını gerektiren husus asker kişiler
İçin özel bir mahkemeye ihtiyaç duyulması değil, Silahlı Kuvvetlerin farklı
hiyerarşik düzene sahip kendisine özgü yapısı, umumi hukuk kurallarından
farklı özellikleri esas alan uygulamaları ve gelenekleri olması nedeni ile
farklılık arz eden askerlikle ilgili idari işlem ve eylemlerin, yargı
denetiminde ihtisas sahibi bir yargı merciine ihtiyaç duyulmasıdır. Bu
kapsamda Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin görevli olduğunun kabulü için dava
konusu edilen işlem ve eylemlerin genel idari yargının görevli sayılmasını
engelleyecek derecede ihtisasa konu olması ve dava konusu işlem ya da eylemi
yapan kişinin askeri kişi olması veya davacının asker kişi olması
gerekmektedir.
İdari
eylemin "asker kişiyi ilgilendirmesi", açılan bir iptal davasında Askeri
Yüksek İdare Mahkemesinin davaya bakabilmesinin diğer koşuludur.
1602 sayılı
Yasanın yukarıda da ifade edilen 20 nci maddesinde; Türk Silâhlı
Kuvvetlerinde görevli bulunan veya hizmetten ayrılmış olan subay, askeri
memur, astsubay askeri öğrenci, uzman çavuş, uzman jandarma çavuş, erbaş ve
erler ile sicil memurlar asker kişi sayılmaktadır.
Açıklamalar
çerçevesinde yapılan değerlendirmede;
Dava konusu
olayda menfaati ihlâl edilen Davacı avukat unvanına sahip emekli bir subay
ise de; söz konusu işlemler davacının asker kişi sıfatı göz önüne alınarak
tesis edilmemiş ve işlemlerin tesisinde muhatabın sivil / asker statüsünde
olması esas alınmamıştır. Bu itibarla dava konusu işlem bakımından 1602
sayılı Kanunun 20 nci maddesinde öngörülen "asker kişiyi ilgilendirme"
şartının bulunmadığı, dolayısıyla davada Askeri Yüksek idare Mahkemesinin
görevli olmadığı ve davanın çözümünde de Genel İdari Yargının görevli olduğu
değerlendirilmesiyle; Ankara 12 nci İdare Mahkemesinin başvurusunun reddi
gerektiği sonucuna ulaştığımdan, sayın çoğunluğun kararına iştirak edemedim.
ÜYE
Levent ÖZÇELİK
* * *
Uyuşmazlık
Mahkemesi Başkanlığından:
ESAS NO
: 2006/317
KARAR NO:
2007/22
KARAR TR :
5.2.2007
(Hukuk
Bölümü)
ÖZET: 2247
sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen koşulu taşımayan BAŞVURUNUN, aynı
Yasanın 27. maddesi uyarınca REDDİ gerektiği hk.
K A R A R
Davacı : N.M.U.
Davalı : Datça Belediye Başkanlığı
O L A Y
: Datça Belediye Encümeni’nin 27.10.2004 gün ve 277 sayılı kararı ile,
izinsiz ve ruhsatsız olarak yapılan kaçak uygulamalar nedeniyle 3194 sayılı
İmar Kanunu’nun 32. maddesine göre yıkım ve 42. maddesine göre idari para
cezası verilmiştir.
Davacı, söz
konusu işlemin iptali istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.
MU?LA İDARE
MAHKEMESİ ; 6.10.2005 gün ve E: 2005/1941; K:2005/1422 sayı ile, 2577 sayılı
İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 5. maddesinin 1. bendinde, her idari işlem
aleyhine ayrı ayrı dava açılacağı, ancak aralarında maddi veya hukuki yönden
bağlılık ya da sebep so
Yeni Sayfa 1
belediyelerin "imar", "ımar" ve "imar hukuku", "ımar hukuku", "kaçak yapı",
imar planı", "arazi ve arsa düzenlemesi", "imar para cezaları", "imar kirliliği
suçları", ve her türlü imar sorunlarına çözüm getirecek olan "imar hukukcusu" ve
"ımar hukukçusu".
imar hukukçusu
Copyright © Imar Hukukcusu Tüm hakları saklıdır.
Yayınlanma:: 2007-07-21 (2372 okuma)
[ Geri Dön ]
|
|
|
|