Uyuşmazlık
Mahkemesi Başkanlığından:
ESAS NO
: 2006/243
ARAR NO:
2006/233
KARAR TR :
11.12.2006
(Hukuk
Bölümü)
ÖZET:Kurum
alacağının personelden hükmen tahsiline yönelik bulunan davanın,özel hukuk
hükümlerine ggöre ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesinin gerektiği hk.
K A R A R
Davacı : PETKİM Petrokimya Holding A. Ş. Genel Müdürlüğü
Vekillleri
: Av. R.E., Av.İ.Y.
Davalı : A.A.
Vekili : Av. M.K.Ş.
O L A Y
: Petkim’de İş Kanunu ve Sosyal Sigortalar Kanununa tabi kapsam dışı
personel olarak çalışmakta iken, talebi üzerine 4046 Sayılı Özelleştirme
Kanunu’nun 22. maddesi uyarınca MTA Genel Müdürlüğüne atanan davalı Ayla
Acara; davacı kuruluşta geçen hizmet süresine ait kıdem tazminatının
ödenmesini istemiş, kurum tarafından adı geçenin banka hesabına 6.6.2003
tarihinde 29.555,30YTL yatırılmıştır.
Davacı
PETKİM Petrokimya Holding A. Ş. Genel Müdürlüğü vekilince; ödenmemesi
gerektiği halde davalıya sehven ödenen 29.555,30YTL kıdem tazminatının,
ödeme tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsili
istemiyle 21.10.2003 tarihinde adli yargı yerinde alacak davası açılmıştır.
KARŞIYAKA 2.
İŞ MAHKEMESİ; 20.10.2005 gün ve E:2005/1503, K:2005/307 sayı ile, Davacı
vekilinin dilekçesiyle; davalının müvekkili kurumda kapsam dışı personel
olarak çalışmakta iken 26.11.2002 tarihli dilekçe ile; 4046 S.Y. nın 22.
maddesi uyarınca Ankara içinde başka bir kuruluşa naklini talep etmesi
üzerine MTA Genel Müdürlüğüne atandığını, Petkim de geçen hizmet süresine
ait kıdem tazminatının ödenmesini talep etmesi üzerine müvekkili tarafından
29.553.307.000.- TL net kıdem tazminatının davalı hesabına yatırıldığını,
daha sonra davalının kendi isteği ile kıdem tazminatı almasının mümkün
olamayacağından bahisle sehven ödendiğini beyan ettiği, kıdem tazminatının
faizi ile davalıdan tahsilini talep ve dava ettiği; yapılan yargılama ve
toplanan değiller uyarınca 21.5.2004 tarih, 2003/608 esas, 2004/180 karar
sayılı dosya ile davanın reddine karar verildiği, davacı tarafça yapılan
temyiz üzerine, Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 2004/22470 esas, 2005/16132
sayılı kararı ile Uyuşmazlık Mahkemesinin 22.01.1996 gün 1995/1 esas ve
1996/1 ilke kararı uyarınca uyuşmazlığın çözümlerinin idari yargı olduğundan
bahisle bozulduğunun görüldüğü, bozma ilamına uyulduğu, davacı şirketin
özelleştirme kapsamında bulunduğu davalının da kapsım dışı personel
statüsünde çalıştığı, bu durumda kapsam dışı personel uyuşmazlıklarında
idare mahkemelerinin görevli olduğu, Uyuşmazlık Mahkemesinin 22.01.1996
tarih 1995/1 esas, 1996/1 karar sayılı ilke kararıyla belli olmakla
uyuşmazlığın, idari yargıda çözümlenmesi gerekeceğinden bahisle görevsizlik
kararı vermiş; bu karar, Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 13.12.2005 günlü,
E:2005/35688; K:2005/39378 sayılı kararıyla onanarak kesinleşmiştir.
Bunun
üzerine PETKİM Petrokimya Holding A. Ş. Genel Müdürlüğü vekillerince, aynı
istemle, Ayla Acara’ya karşı, 13.4.2006 tarihinde idari yargı yerinde dava
açılmıştır.
İZMİR 4.
İDARE MAHKEMESİ; 19.4.2006 gün ve E:2006/891 sayı ile, 2577 sayılı İdari
Yargılama Usulü Kanununun 2. maddesinde, “idari eylem ve işlemlerden dolayı
kişisel hakları muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları”nın
idari dava türleri arasında sayıldığı, Yasa kuralından anlaşıldığı gibi,
idare mahkemelerinde, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları
etkilenenler tarafından tam yargı davalarının açılabildiği, bakılan davada,
Pektim Petrokimya Holding A.Ş.’de, Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununa tabi
kapsam dışı personel olarak çalışırken 4046 sayılı Özelleştirme Kanunu
uyarınca, başka bir kamu kurumuna nakledilen personele ödenen kıdem
tazminatının geri alınması amacıyla bu davanın açıldığının görüldüğü,
uyuşmazlığın idari eylem ve işlemden zarar görme olmayıp, idarenin bir
çalışanına ödediği kıdem tazminatının geriye alınması olduğu, söz konusu
geri alma işleminin idarenin bir kamu gücünü kullanmasına dayanmadığı; bu
nedenle, davacı kurum ile davalı şahıs arasında meydana gelen uyuşmazlığın
adli yargıda çözümlenmesi gerektiğinden, davanın görüm ve çözümünün
mahkemelerinin görevine girmediği; dosyanın incelenmesinden, aynı konuda
Karşıyaka 2. İş Mahkemesinde açılan davada, mahkemece 20.10.2005 gününde
verilen ve kesinleşen E:2005/1503, K:2005/307 sayılı kararla, davanın idare
mahkemesinin görevine girdiğinden dolayı görevsizlik kararı verildiğinin
anlaşıldığı; açıklanan nedenlerle 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin
Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun 19. maddesi uyarınca görevli yargı
yerinin belirlenmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine ve
yargılamanın bu konuda Yüksek Mahkemece karar verilinceye kadar
ertelenmesine, karar vermiştir.
İNCELEME VE
GEREKÇE:
Uyuşmazlık
Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: M.
Lütfü ÜÇKARDEŞLER, Ahmet VELİO?LU, Serap AKSOYLU, Z. Nurhan YÜCEL, Levent
ÖZÇELİK ve Celal IŞIKLAR’ın katılımlarıyla yapılan 11.12.2006 günlü
toplantısında;
I-İLK
İNCELEME :Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan
incelemeye göre; İdare mahkemesince 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesinde
öngörülen şekilde başvurulduğu ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık
bulunmadığı anlaşıldığından, adli ve idari yargı yerleri arasında doğan
görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.
ll-ESASIN
İNCELENMESİ : Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli
yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan;
ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ahmet
BEŞİNCİ ile Danıştay Savcısı Gülen AYDINO?LU’nun, davada adli yargının
görevli olduğu yolundaki yazılı ve sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra
GERE?İ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava,
Petkim’de İş Kanunu ve Sosyal Sigortalar Kanununa tabi kapsam dışı personel
olarak çalışmakta iken, talebi üzerine 4046 Sayılı Özelleştirme Kanunu’nun
22. maddesi uyarınca MTA Genel Müdürlüğüne atanan davalı Ayla Acara’ya;
sehven ödendiği iddia edilen kıdem tazminatına ilişkin alacağın, yasal
faiziyle birlikte tahsili istemiyle açılmıştır.
PETKİM
Petrokimya Holding A. Ş., 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında
Kanun Hükmünde Kararnameye tabi bir İktisadi Devlet Teşekkülü olup,
11/9/1987 tarih ve 87/12184 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla
özelleştirilmesi kararlaştırılmış ancak özelleştirme süreci henüz
sonuçlandırılmamıştır. Diğer taraftan, anılan KHK.'nin 2/2. maddesinde
"Teşekkül”; sermayesinin tamamı Devlete ait, iktisadi alanda ticari esaslara
göre faaliyet göstermek üzere kurulan kamu iktisadi teşebbüsü olarak
tanımlanmıştır.
Dava
dosyasının incelenmesinden, Ayla Acara’nın daha önce, davacı kurumda kapsam
dışı personel olarak çalıştığı ve bu konuda taraflar arasında bir
anlaşmazlık bulunmadığı anlaşılmakta olup; Uyuşmazlık Mahkemesinin 1.3.1996
tarih ve 22567 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan, 22.1.1996 gün ve E:1995/1,
K:1996/1 sayılı İlke Kararı ile, özelleştirme kapsamında bulunan ya da
bulunmayan Kamu İktisadi Teşebbüslerinde sözleşmeli ya da kapsam dışı
statüde çalışan personelin kurumları ile ilişkilerinden doğan
anlaşmazlıkların idari yargı yerinde çözümleneceği belirtilmiştir.
Ancak,
anılan İlke Kararında sözü edilen anlaşmazlıklar ile, sözleşmeli ya da
kapsam dışı personel tarafından idare aleyhine açılabilecek olan ve 2577
sayılı İ.Y.U.K.'nun 2/1. maddesinde sayılan iptal, tam yargı veya idari
sözleşmelerden doğan idari davaların anlaşılması gerekmekte olup, kişiler
aleyhine açılan davaların idari yargı yerinde görülüp çözümlenmesine hukuken
olanak bulunmadığından, adli yargı yerinde PETKİM Petrokimya Holding A. Ş.
Genel Müdürlüğü vekilince Teşekkül eski personeli olan şahıs aleyhine
açılmış bulunan davanın ilke kararında belirtilen anlaşmazlıklar kapsamında
görülemeyeceği açıktır.
Bu durumda,
ortada idarece kamu gücüne dayalı olarak ve idari usul ve esaslara göre
re'sen ve tek yanlı biçimde tesis edilmiş bir işlem veya eylem bulunmadığı
gibi, bu nitelikleri taşıyan işlem veya eylemden dolayı hak ve menfaati
ihlâl edilenler tarafından idare aleyhine 2577 sayılı Yasa'nın 2/1.
maddesinde sayılan idari davalardan birisi olarak açılmadığı anlaşılan
davanın, salt personel ile Teşekkül arasındaki hukuki ilişkinin idare hukuku
kurallarına tabi olduğundan hareketle, idari yargı yerinde çözümleneceği
sonucuna ulaşmak imkansızdır.
Öte yandan,
399 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Personel Rejiminin düzenlenmesi (...)
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin "Teşebbüs Personelinin Yükümlülük ve
Sorumlulukları" başlığını taşıyan 11/a. maddesinde, teşebbüs ve bağlı
ortaklıkların genel müdür, müessese müdürü, yönetim ve danışma kurulu veya
yönetim komitesi üyeleri ile her çeşit personelinin, görevleri ile ilgili
olarak mensup oldukları teşebbüs veya bağlı ortaklığa verdikleri zarardan
dolayı özel hukuk hükümlerine tabi bulundukları hükme bağlanmak suretiyle,
kurum alacağının ilgili personelden idari usullerle değil adli yargı yerinde
açılacak bir alacak davası yoluyla hükmen tahsil edilmesi yöntemi
benimsenmiştir.
Belirtilen
duruma göre, idari yargı yetkisine giren bir idari dava niteliğinde olmayan
teşekkül alacağının tahsili için şahıs aleyhine açılan davanın, özel hukuk
hükümleri çerçevesinde görüm ve çözümünde adli yargı yeri görevli
olduğundan, PETKİM Petrokimya Holding A. Ş. Genel Müdürlüğünün açtığı
davada; İzmir 4. İdare Mahkemesinin başvurusunun kabulü ile Karşıyaka 2. İş
Mahkemesi'nce verilen görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.
SONUÇ:
Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle İzmir 4. İdare
Mahkemesinin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile Karşıyaka 2. İş Mahkemesi’nce verilen
20.10.2005 gün ve E:2005/1503, K:2005/307 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ
KALDIRILMASINA, 11.12.2006 gününde OYBİRLİ?İ İLE KESİN OLARAK karar verildi.
* * *
Uyuşmazlık
Mahkemesi Başkanlığından:
ESAS NO
: 2006/244
KARAR NO:
2006/234
KARAR TR :
11.12.2006
(Hukuk
Bölümü)
ÖZET:
Oğullarının, Topçu Çavuş olarak askerlik hizmetini yerine getirmekteyken
öldürülmesinden dolayı, kendilerine vazife malullüğü aylığı bağlanması
isteğinin reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davanın; her iki
yargı yerinde dava açıldığı tarihteki hukuki durum dikkate alınarak ASKERİ
YÜKSEK İDARE MAHKEMESİNDE çözümlenmesinin gerektiği hk.
K A R A R
Davacılar
: K. ve B.C.
Vekili : Av. K.K.
Davalı : T.C.Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü
Vekili : Av. T.S.
O L A Y
: Oğulları Ayhan Canbaz’ın, Topçu Çavuş olarak askerlik hizmetini yerine
getirmekteyken aynı birlikte görevli onbaşı tarafından görev nedeniyle çıkan
tartışma sebebiyle 22.12.2001 günü vurularak öldürülmesi üzerine Davacılar;
29.5.2002 tarihinde Emekli Sandığı’ndan, kendilerine vazife malullüğü aylığı
bağlanması talebinde bulunmuştur.
İdarece
davacılara bilgi mahiyetinde, 21.6.2002 tarihinde tebliğ edilen yazıyla
cevap verilmiş; davacılar vekili, bu yazıyı istemin reddi sayarak 19.8.2002
tarihinde; “vazife malullüğü aylığı bağlanması yolundaki başvurularının
reddine ilişkin işlemin iptali ve işlem nedeniyle yoksun kalınan maddi
kayıplarının yasal faizleriyle ödenmesi” istemiyle genel idari yargı yerinde
dava açmıştır.
ANKARA 7.
İDARE MAHKEMESİ; 30.5.2003 gün ve E:2002/1587; K:2003/753 sayı ile,
Anayasa’nın 157. ve 1602 sayılı Yasa’nın 20. maddelerine göre, asker kişiyi
ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin bulunan işlem ve eylemlerden doğan
davaların Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nde çözümlenmesinin gerektiği, dava
konusu işlemde asker kişiyi ilgilendirme koşulunun gerçekleştiğinin açık
olduğu; olayda davacıların, oğullarının şehit olduğunu ileri sürerek vazife
malullüğü aylığı bağlanmasını talep ettiği ve talebin reddi üzerine bu
işlemin iptali istemiyle dava açıldığından öncelikle ölüm olayının askerlik
hizmeti sırasında ve bu hizmet nedeniyle meydana gelip gelmediğinin
saptanması gerekmekte olup, gerek, davalı idarece işlem tesis edilirken,
gerekse, bu işlemin yargısal denetiminde, askeri gereklerin, askeri usul ve
yöntemin dikkate alınmasının gerekmesi karşısında davada idari işlemin
askeri hizmete ilişkin bulunması koşulunun da gerçekleşmiş olması nedeniyle,
uyuşmazlığın görüm ve çözümünde Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin görevli
olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; bu karar, temyiz edilmeyerek
kesinleşmiştir.
Davacılar
vekili, aynı istekle bu kez, 3.9.2003 gününde askeri idari yargı yerinde
dava açmıştır.
ASKERİ
YÜKSEK İDARE MAHKEMESİ ÜÇÜNCÜ DAİRESİ; 2.2.2006 gün ve E:2003/276;
K:2006/211 sayı ile, davacıların vekilinin; 03.09.2003 tarihinde AYİM’de
kayda geçen dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin oğlu Ayhan CANBAZ’ın
askerlik hizmetini yapmakta iken aynı birlikte askerlik hizmetini yapan Onb.
Mehmet İNEGÖLLÜ tarafından G-3 piyade tüfeği ile vurularak öldürüldüğünü,
bundan dolayı müvekkillerine aylık bağlanması gerekir iken davalı idarece
aksi yönde işlem tesis edildiğini belirterek, müvekkillerine aylık
bağlanmaması işleminin iptali ile yoksun kalınan maddi kaybın yasal faizi
ile birlikte ödenmesini talep ettikleri, dava ve emeklilik sicil dosyasında
yer alan bilgi ve belgelerden; davacıların oğlu Ayhan CANBAZ’IN Tunceli /
Pozat 51. İç Güv. Tug. Top. Tb. Kh. Ve Srv. K.lığı emrinde Topçu Çavuş rütbe
ve statüsünde askerlik hizmetini yerine getirmekteyken aynı birlikte görevli
Top. Onb. Mehmet İNEGÖLLÜ tarafından görev nedeniyle çıkan tartışma
sebebiyle 22.12.2001 günü G-3 Piyade tüfeği ile kasten vurularak öldürüldüğü
ve olay nedeniyle 8. Kor. K.lığı As. Mah. De açılan kamu davası sonucu
anılan mahkemenin 24.3.2004 tarih ve E: 2004/46, K: 2004/109 sayılı kararı
ile Mehmet İNEGÖLLÜ hakkında As. C.K.nın 91/3 maddesi uyarınca fiilen taaruz
sonucu üstünü öldürmek suçundan dolayı neticeden 12 yıl 6 ay ağır hapis
cezası ile cezalandırıldığı, bilahare davalı idare yönetim kurulunun
24.06.2004 tarih ve 437 sayılı kararı ile Ayhan CANBAZ hakkında vazife
malullüğü hükümlerinin uygulanmasına karar verildiğinin anlaşıldığı;
Anayasa’nın 157. ve 1602 sayılı Yasa’nın 20. maddelerine göre, Askeri Yüksek
İdare Mahkemesi’nin bir davaya bakabilmesi için dava konusu idari işlem veya
eylemin asker kişiyi ilgilendirmesi ve askeri hizmete ilişkin bulunması
şartlarının birlikte gerçekleşmiş olması gerektiği; görevli yargı yerinin
belirlenmesi yönünden idari işlemin askeri hizmete ilişkin olup olmadığının
saptanması için işlemin konusuna bakılmasının icap ettiği, eğer idari işlem
askeri gereklere, askeri usul ve yönteme ve askeri hizmete göre tesis
edilmiş ise, bu işlemin askeri hizmete ilişkin olduğunun kabul edilmesi
gerektiği, diğer bir ifadeyle, askeri hizmete ilişkin idari işlemlerin;
idarenin bir asker kişinin askeri yeterlik ve yetenekleri, tutum ve
davranışları, askeri geçmişi, asker kişi olmaktan kaynaklanan hak ve
ödevleri, askerlik hizmetinin amacı, askeri görev yerlerinin özellikleri,
askeri kural ve gerekler göz önünde tutularak değerlendirilmesi sonucunda
tesis edilen işlemler olduğu, işlem, askeri olmayan bir makam tarafından
tesis edilmiş olsa bile durumun değişmediği, menfaati ihlal edilen asker
kişinin açtığı davanın Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nde görülmesi
gerektiği; olayda davacının oğlunun vazife malulü olduğu konusunda taraflar
arasında bir uyuşmazlık bulunmadığı, davalı Kurum tarafından davacıların
oğlunun vazife malulü kabul edildiğinin savunmada açıkça belirtildiği, dava
konusu uyuşmazlığın, davacılara oğullarının vazife maluliyetinden dolayı
5434 sayılı Kanunun 72 nci maddesi uyarınca aylık bağlanıp bağlanmayacağına
ilişkin bulunduğu, Yasa hükmü uyarınca 65 yaşından küçük olan babanın ve
evli olan annenin malul ve muhtaç olup olmadıkları ve dolayısıyla aylığa
müstahak olup olmadıkları hususunun değerlendirilmesinde, askeri kural ve
gerekler yönünden bir değerlendirme yapılması gerekmediğinden, dava konusu
işlemin askeri hizmete ilişkin bir yanının bulunmadığı, dava konusu
uyuşmazlıkta askeri hizmete ilişkinlik şartı gerçekleşmediğinden davanın
görüm ve çözümünün genel idari yargı yeri olduğu, Askeri Yüksek İdare
Mahkemesinin görevli olmadığı sonucuna ulaşıldığı, Uyuşmazlık Mahkemesinin
27.5.2002 tarih ve 2002/12-19 E.K., 10.10.2005 tarih ve 2005/50-72 E.K. ve
Askeri Yüksek İdare Mahkemesi 3. Dairesinin 23.12.2004 tarih 2004/1528-1807
E.K. ve 27.1.2004 tarih ve 2004/470-103 E.K. sayılı kararlarının da aynı
doğrultuda bulunduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; bu karara karşı
yapılan karar düzeltme istemi, aynı Dairenin 25.5.2006 gün ve E:2006/763,
K:2006/636 sayılı kararıyla reddedilmiş ve karar kesinleşmiştir.
İNCELEME VE
GEREKÇE:
Uyuşmazlık
Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: M.
Lütfü ÜÇKARDEŞLER, Ahmet VELİO?LU, Serap AKSOYLU, Z. Nurhan YÜCEL, Levent
ÖZÇELİK ve Celal IŞIKLAR’ın katılımlarıyla yapılan 11.12.2006 günlü
toplantısında;
I-İLK
İNCELEME :Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi gereğince yapılan
incelemeye göre; İdare mahkemesinde açılan davada, mevcut davacılara ek
olarak, ölenin kız kardeşi Nevgül Canbaz’ın da bulunduğu görülmekte ise de,
Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Üçüncü Dairesi’nde açılan davada yer almadığı,
dolayısıyla genel ve askeri idari yargı yerleri arasında anılan Yasa’nın
14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığının Kayaali ve
Bahriye Canbaz yönünden doğduğu ve askeri idari yargı dosyasının 15.
maddede belirtilen yönteme uygun olarak, davacılar vekilinin istemi üzerine
son görevsizlik kararını veren mahkemece Uyuşmazlık Mahkemesi’ne
gönderildiği anlaşılmaktadır. Sonuç itibariyle, usule ilişkin herhangi bir
noksanlık görülmediğinden, görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine
oybirliği ile karar verildi.
ll-ESASIN
İNCELENMESİ : Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde Askeri
Yüksek İdare Mahkemesi’nin görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki
belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Danıştay Savcısı
Gülen AYDINO?LU ile AYİM Savcısı Murat GÜNDO?AN’ın, davada Askeri Yüksek
İdare Mahkemesi’nin görevli olduğu yolundaki yazılı ve sözlü açıklamaları da
dinlendikten sonra GERE?İ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava,
davacıların oğullarının, Topçu Çavuş olarak askerlik hizmetini yerine
getirmekteyken öldürülmesinden dolayı, kendilerine vazife malullüğü aylığı
bağlanması isteğinin reddine ilişkin işlemin iptali isteminden ibarettir.
Anayasa’nın
157. maddesinde, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin askeri olmayan makamlarca
tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete
ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların yargı denetimini
yapan ilk ve son derece mahkemesi olduğu; ancak, askerlik yükümlülüğünden
doğan uyuşmazlıklarda ilgilinin asker kişi olması şartının aranmayacağı
belirtilmiş; 1602 sayılı Yasa’nın 25.12.1981 tarih ve 2568 sayılı Yasa ile
değişik 20. maddesinde de aynı hüküm yer almıştır. Askeri Yüksek İdare
Mahkemesi’nin bir davaya bakabilmesi için dava konusu idari işlemin “asker
kişiyi ilgilendirmesi” ve “askeri hizmete ilişkin bulunması” koşullarının
birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.
1602 sayılı
Yasa’nın değişik 20. maddesinde, Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli bulunan
veya hizmetten ayrılmış olan subay, askeri memur, astsubay, askeri öğrenci,
uzman çavuş, uzman jandarma çavuş, erbaş ve erler ile sivil memurlar asker
kişi sayılmaktadır.
İdari
işlemin, görevli yargı yerinin tespiti yönünden “ askeri hizmete ilişkin”
olup olmadığının saptanabilmesi için işlemin konusuna bakılması
gerekmektedir. Eğer idari işlem askeri gereklere, askeri usul ve yönteme ve
askeri hizmete göre tesis edilmiş ise, bu işlemin askeri hizmete ilişkin
olduğu kabul edilmelidir. Daha açık bir ifadeyle, askeri hizmete ilişkin
idari işlemler; idarenin bir asker kişinin askeri yeterlik ve
yeteneklerinin, tutum ve davranışlarının, askeri geçmişinin, asker kişi
olmaktan kaynaklanan hak ve ödevlerinin; askerlik hizmetinin amacı, askeri
görev yerlerinin özellikleri, askeri kural ve gerekler göz önünde tutularak
değerlendirilmesi sonucunda tesis edilen işlemlerdir. İşlem, askeri olmayan
bir makam tarafından tesis edilmiş olsa bile durum değişmemekte menfaati
ihlal edilen asker kişinin açtığı davanın Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nde
görülmesi gerekmektedir.
Gerek
Anayasa’da gerekse 1602 sayılı Yasa’da öngörülen düzenlemeye göre, askeri
hizmete ilişkin bir idari işlemin asker kişiyi ilgilendirmesi koşulunu da
taşıması halinde, bu asker kişinin dul ve yetimlerine yansıyan hak doğurucu
uyuşmazlıklara AYİM’de bakılacağında duraksamaya yer olmayıp, davacının her
halde asker kişi olması gerektiği yolunda açık bir kural bulunmamaktadır.
Nitekim, bir
asker kişinin şahsına sıkı sıkıya bağlı olmayan ve mirasçılarına intikali
olanaklı bulunan şehit dul ve yetim aylığı gibi hakların elde edilmesine
yönelik bulunan ve idarece bu asker kişinin askeri yeterlik ve
yeteneklerinin, tutum ve davranışlarının, askeri geçmişinin, asker kişi
olmaktan kaynaklanan hak ve ödevlerinin; askerlik hizmetinin amacı, askeri
görev yerlerinin özellikleri, askeri kural ve gerekler göz önünde tutularak
tesis edilen işlemlerde “asker kişiyi ilgilendirme” koşulunun gerçekleştiği;
bu nedenle, asker kişinin desteğinden yoksun kalan aile bireyleri veya
kanuni ya da akdi halefi tarafından açılan iptal davalarının görüm ve
çözümünde AYİM’in görevli olduğu, Uyuşmazlık Mahkemesi’nin yerleşik
kararları ile kabul görmüş bulunmaktadır.
Buna göre,
askerlik görevini yaparken ölen oğullarından dolayı davacılara aylık
bağlanması isteği üzerine tesis edilen dava konusu işlemde asker kişiyi
ilgilendirme koşulunun gerçekleştiği kuşkusuzdur.
İşlemin
askeri hizmete ilişkin olup olmadığına gelince; 5434 sayılı Türkiye
Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu'nun 12. maddesinin II/k. bendinde sayılan
erlerin, vazife malûllükleri ile vazifeden doğma ölümleri halinde bu Kanunla
tanınan haklardan faydalanacaklarına işaret edilmiş; 44. maddesinde, “ Her
ne sebeple olursa olsun vücutlarında hâsıl olan ârızalar veya duçar
oldukları tedavisi imkânsız hastalıklar yüzünden vazifelerini yapamayacak
duruma giren iştirakçilere ( Mâlûl) denir ve haklarında bu Kanunun mâlûllüğe
ait hükümleri uygulanır.” hükmüne yer verilmiş; 45. maddesinde dört bentde
belirtilen hallerde vazife mâlûllüğünün doğacağı öngörülmüş ve bunlardan
(a) bendine göre, 44. maddede yazılı mâlûllüğün, iştirakçilerin
vazifelerini yaptıkları sırada vazifelerinden doğmuş olması halinde buna
“vazife mâlûllüğü” ve buna uğrayana da “vazife mâlûlü” denilmiş; 49. maddede
ise, ilgililerin başvurularına ilişkin süreler düzenlenmiştir.
Öte yandan,
aynı Kanunun 72. maddesinde; “ölen iştirakçilerin, iştirakçi bulunmayan dul
ve muhtaç anaları ile iştirakçi olmayan ve ölüm tarihinde muhtaç ve (65)
yaşını doldurmuş bulunan babalarına Sandığa müracaat tarihini takip eden
aybaşından itibaren aylık bağlanır. Muhtaç babalardan çalışarak geçimini
sağlayamayacak derecede malül olanlar için yaş kaydı aranmaz.” hükmü yer
almıştır.
Dava dosyası
incelendiğinde, davacıların askerlik hizmeti sırasında vefat eden
oğullarından dolayı vazife malullüğü yetim aylığı bağlanması isteminin,
idarece kesin bir biçimde reddedilmemesine karşın; davacılar vekilince,
verilen cevap “istemin reddi sayılarak” 19.8.2002 tarihinde genel idari
yargıda; davanın görev yönünden reddedilmesi üzerine yasal süre içerisinde
ve aynı istemle, 3.9.2003 gününde Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde dava
açıldığı; yargılama esnasında devam eden yazışmaların sonucunda davalı
idarenin 24.06.2004 tarihinde, davacıların oğullarının vefatının vazife
malullüğü kapsamında olduğunu kabul ettiği; dolayısıyla Askeri Yüksek İdare
Mahkemesinde dava açıldığında, vazife malullüğü hükümlerinin uygulanması
hususunda idarenin bir kabul beyanı bulunmadığından, çözümü askeri hizmetle
doğrudan ilgili olan uyuşmazlık hakkında AYİM’nin görevli olacağı
kuşkusuzdur.
İdari
işlemlerin iptali istemiyle idare mahkemelerinde açılan davalarda, işlemin
ilk tesis edildikleri andaki hukuki durum irdelenerek bir karara varılması
esas olduğundan ve bakılan uyuşmazlıkta olduğu gibi; davalı idarenin,
davanın görümü esnasında vazife malullüğü hükümlerinin uygulanması yönünde
karar alması davanın kısmen kabulü niteliğinde bulunduğundan, her iki yargı
yerinde dava açıldığı tarihte, askerlik hizmetinin amacı ve askeri görev
yerlerinin özellikleri göz önüne alınarak ölenin askeri yeterlik ve
yetenekleri ile askeri geçmişinin de değerlendirilmesinin gerekeceği
açıktır.
Belirtilen
duruma göre ve olayda Anayasanın 157. ve 1602 sayılı Yasa’nın 20.
maddelerinde öngörülen, idari işlemin asker kişiyi ilgilendirmesi ve askeri
hizmete ilişkin bulunması koşulları birlikte gerçekleştiğinden, davanın
görüm ve çözümü Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin görevine girmektedir.
Açıklanan
nedenlerle, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nce verilen görevsizlik kararının
kaldırılması gerekmiştir.
SONUÇ:
Davanın çözümünde ASKERİ İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Askeri
Yüksek İdare Mahkemesi 3. Dairesi’nin 2.2.2006 gün ve E:2003/276, K:2006/211
sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 11.12.2006 gününde OYBİRLİ?İ
İLE KESİN OLARAK karar verildi.
* * *
Uyuşmazlık
Mahkemesi Başkanlığından:
ESAS NO
: 2006/245
KARAR NO:
2006/235
KARAR TR :
11.12.2006
(Hukuk
Bölümü)
ÖZET:
Askerlik görevini yapmakta iken sağlık raporunda belirtilen nedenle
askerliğe elverişli bulunmayan davacının, vazife malulü sayılarak aylık
bağlanması isteğinin Emekli Sandığınca reddine ilişkin işlemin iptali
istemiyle açılan davanın, ASKERİ YÜKSEK İDARE MAHKEMESİNDE çözümlenmesinin
gerektiği hk.
K A R A R
Davacı : M.B.
Vekili : Av.H.Ö.
Davalı : T.C. Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü
Vekili : Av. A.Ö.
O L A Y
: Davacı, Şanlıurfa- Viranşehir 20 nci Zırhlı Tugay 3 ncü Hudut Alayı 1 nci
Hudut Tabur Komutanlığı emrinde askerlik görevini yapmakta iken, Diyarbakır
600 Yataklı Mevki Asker Hastanesi Sağlık Kurulunun 15.07.2005 gün ve 2832
sayılı Sağlık Kurulu Raporu ile hakkında “Akciğer Tüberkülozu” tanısıyla
“askerliğe elverişli değildir.” kararı verilmesi ve yetkili üst makamlarca
onaylanması üzerine, 13.05.2005 tarihinde terhis edilmiştir.
Davacı
vekili, müvekkiline vazife malulü aylığı bağlanması istemiyle yaptığı
başvurunun davalı idarece zımnen reddi üzerine; işlemin iptali ve aylık
bağlanması istemiyle, 14.11.2005 tarihinde genel idari yargı yerinde dava
açmıştır.
Davalı idare
vekilince, birinci savunma dilekçesinde, davada Askeri Yüksek İdare
Mahkemesi'nin görevli olduğu ileri sürülerek görev itirazında bulunulmuş;
ayrıca verilen esas savunma dilekçesinde de; “…..ilgilinin avukatının
05.09.2005 tarihli dilekçesi vazife malullüğü aylığı bağlanması talebinde
bulunması üzerine hakkında Diyarbakır 600 yataklı Mevki Asker Hastanesince
düzenlenen 15.07.2005 tarih ve 2832 sayılı rapor, Sandığımız Sağlık
Kurulunda incelenerek 05.12.2005 tarih ve 3939 sayı ile
“1- Akciğer
veremi yani tüberküloz bünyesel bir rahatsızlıktır. Bu hastalık hakkında
GATA Komutanlığının 15 Temmuz 2003 tarih ve 9029-753-03/153 sayılı
yazılarının 2., 3.,
4.,
maddelerinde de,
Ülkemiz
koşullarında hemen hemen olguların tamamında tüberküloz basili çocukluk
çağında alınmakla ve bağışıklık sisteminin baskılanmasına neden olan
hastalıklar, açlık aşırı yorgunluk gibi fiziksel etmenler yoğun, psikolojik
stres ve bağışıklık sistemini baskılayan ilaçların kullanımı gibi pek çok
olumsuz faktörlere bağlı olarak hastalık tekrar alevlenmekte (reaktivasyon
tüberkülozu), çoğunlukta beyin, beyin zarları ve akciğerlerde hastalık
tablolarına neden olmaktadır.
Tüberküloz,
ülkemizde günümüz koşullarında gittikçe artan oranlarda karşılaşılan bir
hastalıktır. Bu açıdan TSK’da görevli herhangi bir personel ile sivil
hayatın içinde olan kişiler arasında risk açısından bir fark olmadığı
değerlendirilmektedir.
Sonuç olarak
hastalığının oluşumunda askerlik görevinin neden ve etkisinin olmadığı
(menfi) kanaatine varılmıştır.” Denilmektedir. Bu nedenle hastalığının
oluşunda askerlik görevinin neden ve etkisinin bulunmadığına,
2- Karara
itiraz halinde TSK, SYY’nin 5. bölüm 31. madde 9. bendi gereği AYİM’de
açılacak dava ile mahkemece sevk edileceği GATA Komutanlığı Sağlık Kurulu
tarafından düzenlenecek “Hastalığının oluşunda askerlik görevinin neden ve
etkisi olduğuna” dair raporla kararımızın değişebileceğine” şeklinde karar
verildiği ve ilgilinin avukatına hitaben yazılan 06.02.2006 tarih ve
B.07.1.EMS.0.10.09.01/83.821.115 sayılı yazımız ile adı geçen hakkında 5434
sayılı kanunun vazife malullüğü hükümlerinin uygulanamayacağının
bildirildiği,
Anlaşılmıştır.” hususlarına yer verilerek, ret işleminin gerekçesi
açıklanmıştır.
ANKARA 8.
İDARE MAHKEMESİ; 13.4.2006 gün ve E:2005/2205 sayı ile, 1602 Yasa'nın 20.
maddesine göre AYİM' in bir davaya bakabilmesi için idari işlemin asker
kişiyi ilgilendirmesi ve askeri hizmete ilişkin bulunması koşullarının
birlikte gerçekleşmesi gerektiği; olayda, davacının asker kişi olduğu kabul
edilmesine karşın olay askeri hizmetin görülmesine ilişkin bulunmadığından
davanın Mahkemenin görevine girdiği gerekçesiyle davalı idarenin görev
itirazını reddederek görevlilik kararı vermiştir.
Davalı idare
vekilince, askeri idari yargı yararına olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılması
istemiyle başvuruda bulunulması üzerine, dava dosyası AYİM Başsavcılığına
gönderilmiştir.
ASKERİ
YÜKSEK İDARE MAHKEMESİ BAŞSAVCISI; Anayasa’nın 157. ve 1602 sayılı Yasa’nın
20. maddeleri hükümlerine göre, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin bir davaya
bakabilmesi için dava konusu idari işlemin” asker kişiyi ilgilendirmesi” ve
“ askeri hizmete ilişkin bulunması” koşullarının birlikte gerçekleşmesinin
gerektiği; davacının asker kişi olduğu görülmekle birinci koşulun
gerçekleştiğinde şüphe bulunmadığı; idari işlemin, görevli yargı yerinin
tespiti yönünden “ askeri hizmete ilişkin” olup olmadığının saptanabilmesi
için işlemin konusuna bakılmasının gerektiği; askeri hizmete ilişkin idari
işlemlerin, idarece bir asker kişinin askeri yeterlik ve yetenekleri, tutum
ve davranışları, askeri geçmişi, asker kişi olmaktan kaynaklanan hak ve
ödevleri, askerlik hizmetinin amacı, askeri görev yerlerinin özellikleri,
askeri kural, gerek ve gelenekler göz önünde tutularak değerlendirilmesi
sonucunda tesis edilen işlemler olduğu; dava konusu olayda, askerlik görevi
sırasında hakkında “Akciğer Tüberkülozu” tanısıyla “Askerliğe elverişli
değildir” kararı verilmesi üzerine terhis edilen davacının davalı idareye
vazife malulü aylığı bağlanması istemiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin
işlemin iptali konusunda karar verilebilmesi için, davacının Askeri Hastane
sağlık kurulu raporu ile tespit edilen maluliyetinin askerlik görevinden
kaynaklanıp kaynaklanmadığının değerlendirilerek uyuşmazlığın buna göre
çözümlenmesi gerektiği, bu durumda, dava konusu işlemin askeri hizmete
ilişkin bulunduğu sonucuna varıldığı, bu açıklamalara göre olayda Anayasanın
157 nci ve 1602 sayılı AYİM Kanununun 20 nci maddesinde öngörülen idari
işlemin “askeri kişiyi ilgilendirmesi” ve “askeri hizmete ilişkin bulunması”
koşulları birlikte gerçekleştiğinden, davanın görüm ve çözümünde Askeri
Yüksek İdare Mahkeme görevli bulunduğu gerekçesiyle, 2247 sayılı Yasanın
10. maddesine göre askeri idari yargı yararına olumlu görev uyuşmazlığı
çıkarmış ve görev konusunun incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesi'nden
istemiştir.
Başkanlıkça,
2247 sayılı Yasa'nın 13. maddesine göre Danıştay Başsavcısından yazılı
düşüncesi istenilmiştir.
DANIŞTAY
BAŞSAVCISI; Anayasa’nın 157 ve 1602 sayılı Yasa’nın 20.maddeleri hükümlerine
göre, AYİM.’nin bir davaya bakabilmesi için idari işlemin asker kişiyi
ilgilendirmesi ve askeri hizmete ilişkin bulunması koşullarının birlikte
gerçekleşmesinin gerektiği; olayda, davacının vazife mâlûlü sayılıp
sayılmaması konusunda yapılacak olan yargısal denetimde askerlik hizmetinin
özellikleri, askeri kural ve gereklerin dikkate alınmasının gerekmediği,
idari işlemin asker kişiyi ilgilendirmesi ve askeri hizmete ilişkin
bulunması koşullarının birlikte gerçekleşmediği; açıklanan nedenlerle, AYİM
Başsavcılığınca 2247 sayılı Yasa’nın 10. maddesine göre yapılan başvurunun
reddi gerektiği yolunda yazılı düşünce vermiştir.
İNCELEME VE
GEREKÇE:
Uyuşmazlık
Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: M.
Lütfü ÜÇKARDEŞLER, Ahmet VELİO?LU, Serap AKSOYLU, Z. Nurhan YÜCEL, Levent
ÖZÇELİK ve Celal IŞIKLAR’ın katılımlarıyla yapılan 11.12.2006 günlü
toplantısında;
I-İLK
İNCELEME :Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan
incelemeye göre, davalı vekilinin anılan Yasanın 10. maddesinde öngörülen
yönteme uygun olarak yaptığı görev itirazının reddedilmesi ve 12. maddede
belirtilen süre içinde başvuruda bulunması üzerine, Askeri Yüksek İdare
Mahkemesi Başsavcısı tarafından 10. maddede öngörülen biçimde olumlu görev
uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir
noksanlık bulunmadığından, görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine
oybirliği ile karar verildi.
ll-ESASIN
İNCELENMESİ : Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde Askeri
Yüksek İdare Mahkemesi’nin görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki
belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Danıştay Savcısı
Gülen AYDINO?LU ile AYİM Savcısı Murat GÜNDO?AN’ın, davada Askeri Yüksek
İdare Mahkemesi’nin görevli olduğu yolundaki yazılı ve sözlü açıklamaları da
dinlendikten sonra GERE?İ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava, piyade
er olarak askerlik görevini yapmakta iken sağlık raporunda belirtilen
nedenle askerliğe elverişli bulunmayan davacının, vazife malulü sayılarak
aylık bağlanması isteğinin Emekli Sandığınca reddine ilişkin işlemin iptali
istemiyle açılmıştır.
Anayasa’nın
157. maddesinde, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin askeri olmayan makamlarca
tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete
ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların yargı denetimini
yapan ilk ve son derece mahkemesi olduğu, ancak askerlik yükümlülüğünden
doğan uyuşmazlıklarda ilgilinin asker kişi olması şartının aranmayacağı
belirtilmiş; 20.7.1972 tarih ve 1602 sayılı Yasa’nın 25.12.1981 tarih ve
2568 sayılı Yasa ile değişik 20. maddesinde de aynı hüküm yer almıştır.
Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin bir davaya bakabilmesi için dava konusu
idari işlemin “asker kişiyi ilgilendirmesi” ve “askeri hizmete ilişkin
bulunması” koşullarının birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.
1602 sayılı
Yasa’nın değişik 20. maddesinde, Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli bulunan
veya hizmetten ayrılmış olan, subay, askeri memur, astsubay, askeri öğrenci,
uzman çavuş, uzman jandarma çavuş, erbaş ve erler ile sivil memurlar asker
kişi sayılmaktadır.
İdari
işlemin, görevli yargı yerinin tespiti yönünden“askeri hizmete ilişkin” olup
olmadığının saptanabilmesi için işlemin konusuna bakılması gerekmektedir.
Eğer idari işlem askeri gereklere askeri usul ve yönteme ve askeri hizmete
göre tesis edilmiş ise bu işlemin askeri hizmete ilişkin olduğu kabul
edilmelidir. Daha açık bir ifadeyle, askeri hizmete ilişkin idari işlemler:
idarenin bir asker kişinin askeri yeterlik ve yeteneklerinin, tutum ve
davranışlarının, askeri geçmişinin, asker kişi olmaktan kaynaklanan hak ve
ödevlerinin; askerlik hizmetinin amacı, askeri görev yerlerinin özellikleri,
askeri kural, gerek ve gelenekler göz önünde tutularak değerlendirilmesi
sonucunda tesis edilen işlemlerdir. İşlem, askeri olmayan bir makam
tarafından tesis edilmiş olsa bile durum değişmemekte menfaati ihlal edilen
asker kişinin açtığı davanın Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nde görülmesi
gerekmektedir.
Davacının
1602 sayılı Yasa'nın 20. maddesinde sayılan asker kişilerden olduğu ve bu
nedenle dava konusu işlemin asker kişiyi ilgilendirdiği tartışmasızdır.
5434 sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu'nun 12. maddesinin II/k. bendinde
sayılan erlerin, vazife malûllükleri ile vazifeden doğma ölümleri halinde bu
Kanunla tanınan haklardan faydalanacaklarına işaret edilmiş; 44. maddesinde,
“ Her ne sebeple olursa olsun vücutlarında hâsıl olan arızalar veya duçar
oldukları tedavisi imkânsız hastalıklar yüzünden vazifelerini yapamayacak
duruma giren iştirakçilere ( Malûl) denir ve haklarında bu Kanunun malûllüğe
ait hükümleri uygulanır.” hükmüne yer verilmiş; 45. maddesinde dört bentde
belirtilen hallerde vazife malûllüğünün doğacağı öngörülmüş ve bunlardan
(a) bendine göre, 44. maddede yazılı malûllüğün, iştirakçilerin
vazifelerini yaptıkları sırada vazifelerinden doğmuş olması halinde buna
“vazife malûllüğü” ve buna uğrayana da “vazife malûlü” denilmiş; 49. maddede
ise, ilgililerin başvurularına ilişkin süreler düzenlenmiştir.
Olayda,
davacının, piyade er olarak askerlik görevini yapmakta iken,
rahatsızlandığı, sağlık raporunda bulgularına göre, askerliğe elverişli
olmadığına karar verilerek terhis edildiği, yapılan başvuru üzerine olayı
değerlendiren Emekli Sandığı Yönetim Kurulunca, davacıya vazife malûllüğü
aylığı bağlanamayacağına karar verildiği anlaşılmıştır.
Dava
dilekçesinde, davacının askerliğe elverişli olmaması sonucunu doğuran sağlık
sorununun, askerlik görevinden kaynaklandığı ileri sürülmekte olup, vazife
malûlü olup olmadığının saptanmasında, tıbbi bulgu ve değerlendirmelerin
yanı sıra askerlik hizmetinin amacı ve askeri görev yerlerinin özellikleri
göz önüne alınarak ilgilinin askeri yeterlik ve yetenekleri ile askeri
geçmişinin de değerlendirilmesinin gerekeceği açıktır.
Bu durumda,
davacının vazife malûlü sayılması için yaptığı başvurunun reddine ilişkin
dava konusu işlemin, askeri gereklere, askeri usul ve yönteme ve askeri
hizmete göre tesis edildiğinin ve bu nedenle de askeri hizmete ilişkin
bulunduğunun kabulü gerekir.
Belirtilen
durumlara göre ve olayda Anayasanın 157. ve 1602 sayılı Yasa’nın 20.
maddelerinde öngörülen, idari işlemin asker kişiyi ilgilendirmesi ve askeri
hizmete ilişkin bulunması koşulları birlikte gerçekleştiğinden, davanın
görüm ve çözümü Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin görevine girmektedir.
Açıklanan
nedenlerle, AYİM Başsavcısının başvurusunun kabulü ile Ankara 8. İdare
Mahkemesi’nin görevlilik kararının kaldırılması gerekmiştir.
SONUÇ:
Davanın çözümünde ASKERİ YÜKSEK İDARE MAHKEMESİ’nin görevli olduğuna, bu
nedenle AYİM Başsavcısının BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile Ankara 8. İdare
Mahkemesi’nce verilen 13.4.2006 gün ve E:2005/2205 sayılı GÖREVLİLİK
KARARININ KALDIRILMASINA, 11.12.2006 gününde OYBİRLİ?İ İLE KESİN OLARAK
karar verildi.
* * *
Uyuşmazlık
Mahkemesi Başkanlığından:
ESAS NO
: 2006/246
KARAR NO:
2006/236
KARAR TR :
11.12.2006
(Hukuk
Bölümü)
ÖZET: Görev
sırasında ölen asker kişinin mirasçılarının 2330 ve 3713 sayılı Yasalara
göre nakdi tazminat ödenmesi isteklerinin reddine ilişkin işlemin iptali
istemiyle açılan davanın, ASKERİ İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesinin
gerektiği hk.
K A R A R
Davacı :H. ve H.G.
Vekili :Av. Y.S.Ş.
Davalı :Milli Savunma Bakanlığı
O L A Y
: Davacıların müşterek oğulları P. Ütğm. Yılmaz GÜLHAN, Genelkurmay Özel
Kuvvetler Hava Grup Komutanlığı emrinde görevli olarak gönderildiği OHAL
Bölgesinden, görev dönüşü Ankara’ya gelmek için bindiği, Diyarbakır’dan
kalkan Genelkurmay Özel Kuvvetler Komutanlığına ait CASA firması tarafından
üretilen Hafif Nakliye uçağının, 16 Mayıs 2001 tarihinde MALATYA – Akçadağ –
Güzyurdu Köyüne 2 km. mesafede düşmesi sonucu vefat etmiştir.
Davacılar,
oğullarının ölüm olayının 2330 ve 3713 sayılı Yasalar kapsamındaki bir görev
sırasında meydana geldiğini ileri sürerek, aylık bağlanmamasına ilişkin
olarak Emekli Sandığı işlemine karşı açılan dava sonunda, ANKARA 3. İDARE
MAHKEMESİ’nce, 27.6.2002 gün ve E:2001/1616, K:2002/1095 sayı ile, olayın
terör eylemi sonucu meydana gelmediği gerekçesiyle davanın reddine karar
verilmiş; temyiz incelemesinde DANIŞTAY ONBİRİNCİ DAİRESİ, 30.1.2003 gün ve
E:2002/3971, K:2003/495 sayı ile; askeri görev sırasında terör eyleminin
etkisiyle şehit olan oğlundan dolayı davacının 2330 ve 3713 sayılı Yasalarda
tanınan haklardan yararlanması gerekirken, aksi yöndeki düşünceyle davayı
reddeden Mahkeme kararını bozmuş; anılan Mahkemenin, ilk kararında ısrar
etmesi üzerine; Danıştay İdari Dava Daireler Genel Kurulu, 1.4.2004 gün ve
E:2003/774, K:2004/409 sayı ile; ısrar kararının, Danıştay Onbirinci
Dairesi’nin bozma kararı doğrultusunda bozulmasına karar vermiş; Emekli
Sandığı Genel Müdürlüğünce bu karar uygulanmıştır.
Davacılar
tarafından, Danıştay İdari Dava Daireler Genel Kurulu’nun yukarıda sözü
edilen kararı ile oğullarının ölüm olayının 2330 ve 3713 sayılı Yasalar
kapsamında olduğunun kesinleştiğinden bahisle, kendilerine nakdi tazminat
ödenmesi istemiyle, 3.5.2005 günlü dilekçeyle davalı idareye başvuruda
bulunulmuş ise de, idarece cevap verilmemiştir.
Davacılar
vekilince, nakdi tazminat ödenmesi için yapılan başvurunun idarece cevap
verilmeyerek reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle, 25.7.2005 gününde
Mahkeme kaydına giren dilekçe ile, genel idari yargı yerinde dava
açılmıştır.
Davalı
idarece, birinci savunma dilekçesinde, davanın çözümünde AYİM’nin görevli
olduğu ileri sürülerek, görev itirazında bulunulmuştur.
ANKARA 4.
İDARE MAHKEMESİ; 2.3.2006 gün ve E:2005/1440, sayı ile, Anayasanın 157.
maddesinde, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin askeri olmayan makamlarca
tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete
ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların yargı denetimini
yapan ilk ve son derece mahkemesi olduğu, ancak askerlik yükümlülüğünden
doğan uyuşmazlıklarda ilgilinin asker kişi olması şartının aranmayacağının
belirtildiği, 20.7.1972 tarih ve 1602 sayılı Yasa’nın 25.12.1981 tarih ve
2568 sayılı Yasa ile değişik 20. maddesinde de aynı hükmün yer aldığı,
Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin bir davaya bakabilmesi için dava konusu
idari işlemin “asker kişiyi ilgilendirmesi” ve “askeri hizmete ilişkin
bulunması” koşullarının birlikte gerçekleşmesinin gerektiği, olayda ise,
davacının oğlunun ölümü nedeniyle 2330 sayılı Kanuna göre tazminat ödenmesi
istemiyle davalı idareye yaptığı başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali
istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşıldığından asker kişi niteliği
taşımayan ve askeri hizmetle ilgisi bulunmayan bu uyuşmazlığın görüm ve
çözümünün idari yargının görevine girdiği gerekçesiyle, davalı idarenin
görev itirazını reddederek görevlilik kararı vermiştir.
Davalı İdare
vekilince, süresi içinde verilen dilekçe ile olumlu görev uyuşmazlığı
çıkarılması istemiyle başvuruda bulunulması üzerine, dilekçe ve idari yargı
dosyası sehven Mahkememize gönderilmiş; Mahkememizce dilekçe ve dosya AYİM
Başsavcısına gönderilmiştir.
ASKERİ
YÜKSEK İDARE MAHKEMESİ BAŞSAVCISI; Anayasanın, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi
başlıklı 157’nci maddesinde yer alan göreve ilişkin hükümlerini benzer bir
biçimde tekrarlayan Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanununun 20 ve 21’inci
maddelerine göre uyuşmazlık konusunun Askeri İdari Yargı yerinde
görülebilmesi için iki koşulun bir arada gerçekleşmesi gerektiği, “Asker
kişiyi ilgilendirme” koşulundan davacının hizmette ya da görevden ayrılmış
ve 1602 sayılı Kanunun 20’inci maddesinde sayılan asker kişilerden olması
anlaşılabileceği gibi, işlemin “bir asker kişi gözetilerek” tesis edilmesi
halinde de davacının bu asker kişiden hareketle menfaat ihlali iddiasında
bulunan kişilerden (Örneğin; eşi, ana-babası çocukları vs.) olması halinde
de söz konusu koşulun gerçekleştiğinin kabul edildiği, diğer koşulu ise
davaya konu işlemin “askeri hizmete ilişkin” bulunması koşulunun
oluşturduğu, Uyuşmazlık Mahkemesinin birçok kararında belirtildiği üzere
idari işlemin, görevli yargı yerinin tespiti yönünden “askeri hizmete
ilişkin” olup olmadığının saptanabilmesi için işlemin konusuna bakılması
gerektiği, eğer idari işlem askeri gereklere, askeri usul ve yönteme ve
askeri hizmete göre tesis edilmiş ise bu işlemin askeri hizmete ilişkin
bulunduğunun kabulü gerektiği, daha açık bir ifadeyle, askeri hizmete
ilişkin idari işlemlerin, idarece bir asker kişinin askeri yeterlik ve
yetenekleri, tutum ve davranışları, askeri geçmişi, asker kişi olmaktan
kaynaklanan hak ve ödevleri, askerlik hizmetinin amacı, askeri görev
yerlerinin özellikleri, askeri kural, gerek ve gelenekler göz önünde
tutularak değerlendirilmesi sonucunda tesis edilen işlemler olduğu, dava
dosyasındaki bilgi ve belgelerin incelenmesinde; davacıların müşterek
oğulları olan P. Ütğm. Yılmaz GÜLHAN’ın, Genelkurmay Özel Kuvvetler Hava
Grup Komutanlığı emrinde görevli olduğu, görevli olarak gönderildiği OHAL
Bölgesinden görev dönüşü Ankara’ya gelmek için, Diyarbakır’dan kalkan
Genelkurmay Özel Kuvvetler Komutanlığına ait CASA firması tarafından
üretilen Hafif Nakliye uçağına bindiği, uçağın 16 Mayıs 2001 tarihinde saat
13.09 sıralarında MALATYA – Akçadağ – Güzyurdu Köyüne 2 km. mesafede
bahçelik bir alanda yere çakılmak suretiyle düşmesi sonucu vefat ettiğinin
anlaşıldığı, bu açıklamalara nazaran; P. Ütğm. Yılmaz GÜLHAN’ın asker kişi
olduğu ve davacıların bu asker kişinin varisi olarak ona tebaan işbu davayı
açtıkları, ölüm olayının da askerlik hizmetinin ifası sırasında görev dönüşü
binilen askeri uçağın düşmesi sonucunda meydana gelmiş olduğu göz önüne
alınarak“asker kişiyi ilgilendirme” ve “askeri hizmete ilişkin
olma “
şartlarının birlikte gerçekleşmiş olduğu ve bu itibarla davanın görüm ve
çözümünde AYİM.’in görevli olduğu ve bu nedenle Ankara 4. İdare
Mahkemesi’nin görevlilik kararının kaldırılmasının gerektiği gerekçesiyle,
askeri idari yargı yararına olumlu görev uyuşmazlığı çıkarmış olup, 2247
sayılı Yasa’nın 10. maddesine göre görev konusunun incelenmesini Uyuşmazlık
Mahkemesi’nden istemiştir.
Başkanlıkça,
2247 sayılı Yasa’nın 13. maddesine göre, Danıştay Başsavcılığından yazılı
düşüncesi istenilmiştir.
DANIŞTAY
BAŞSAVCISI; Anayasanın 157. maddesine göre, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi
askeri olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri
ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan
uyuşmazlıkların yargı denetimini yapan ilk ve son derece mahkemesi olduğu,
1602 sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanununun 20 nci maddesinde de söz
konusu Anayasa hükmüne aynen yer verilmiş ve Türk Silahlı Kuvvetlerinde
görevli bulunan veya hizmetten ayrılmış olan subay, askeri memur, astsubay,
askeri öğrenci, uzman çavuş, uzman jandarma çavuş, erbaş ve erler ile sivil
memurların asker kişi sayıldığı, buna göre, idari işlem veya eylemin asker
kişiyi ilgilendirmesi ve askeri hizmete ilişkin bulunması koşullarının bir
arada gerçekleşmesi halinde davanın AYİM’ de çözümlenmesinin gerektiği;
olayda, terörle mücadele görevi sona erdikten sonra kıtasına dönerken ölen
asker kişinin anne ve babası tarafından 2330 ve 3713 sayılı yasalar uyarınca
nakdi tazminat ödenmesi istemiyle yapılan başvurunun zımni reddi üzerine
açılan davada, işlemin yargısal denetiminde anılan yasalar çerçevesinde anne
babanın tazminata hak kazanıp kazanmadıklarının değerlendirileceği tabi
olup, bu haliyle işlemde 1602 sayılı Yasanın 20/1. maddesinde yer alan,
asker kişiyi ilgilendirme ve askeri hizmete İlişkin olma koşullarının
bulunduğundan söz edilemeyeceği, öte yandan, her ne kadar Uyuşmazlık
Mahkemesinin, görev sırasında ölen asker kişinin mirasçılarının 2330 sayılı
Yasa’ya göre nakdi tazminat verilmesi isteklerinin reddine ilişkin işlemin
iptali istemiyle açılan davada Askeri İdari Yargının görevli olduğu yolunda
17.11.2003 günlü, E: 2003/99, K: 2003/92 sayılı kararı var ise de, 2247
sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 30.
maddesinin son fıkrasında yer alan “Görev konusundaki ilke kararları;
Uyuşmazlık Mahkemesini ve bütün yargı mercilerini, hüküm uyuşmazlıkları
dolayısıyla verilecek esasa ilişkin ilke kararları ise yalnız Uyuşmazlık
Mahkemesini bağlar.” hükmüne göre, yargı mercilerinin sözü edilen ilke
kararları dışındaki Uyuşmazlık Mahkemesi kararlarına uymak zorunluluğunun
bulunmadığı, bu durumda, 1602 sayılı Yasanın 20/1 maddesinde sayılı
koşulların yer almadığı işleme karşı açılan davanın görüm ve çözümünün genel
idari yargı yerinin görevinde bulunduğu son
Yeni Sayfa 1
belediyelerin "imar", "ımar" ve "imar hukuku", "ımar hukuku", "kaçak yapı",
imar planı", "arazi ve arsa düzenlemesi", "imar para cezaları", "imar kirliliği
suçları", ve her türlü imar sorunlarına çözüm getirecek olan "imar hukukcusu" ve
"ımar hukukçusu".
imar hukukçusu
Copyright © Imar Hukukcusu Tüm hakları saklıdır.
Yayınlanma:: 2007-07-21 (2766 okuma)
[ Geri Dön ]
|
|
|
|