imar

İmar Hukukçusundan Güncel Makaleler (imar)

imar hukuku (imar planları, arazi ve arsa düzenlemesi, kaçak yapı para cezası, inşaat ruhsatı vb.)dava dilekçe örnekleri

Tasnif edilmiş Danıştay Altıncı Dairesi İçtihatları

Danıştay imar ve imar hukuku içtihatları

imar hukuku ile ilgili terimler ve tanımlar


İmar Hukukçusu. Toki'den Ucuz Konut Satışı Devam Ediyor

+Hatalı ödemelerin geri alınması

+
18 uygulaması,

+
Danıştay içtihadı birleştirme kurulu kararı yargı kararının yerine getirilmemesi

+
Belediyelerin internet adresleri (web)

+
Görev tazminatı ile ilgili haberler

+
Konut finansmanı sistemine ilişkin çeşitli kanunlarda değişiklik yapılması hakkı

+
Toki'nin satılık evlerine yoğun talep var.

+
18. Madde uygulamasında hukuka aykırılık nedenleri imarhukukcusu cafer ergen

+Eski Haberler

+
2577 sayılı İYUK 7. Madde ile ilgili Danıştay İçtihatları

+657 sayılı Yasa uyarınca verilen uyarma ve kınama cezalarına karşı yargı yolu

+Radyoloji personelinin çalışma (mesai) saatleri

+
5018 sayılı Kamu Mali Yönetim ve Kontrol Kanunu kapsamında Sayıştay Genel Kurulunun 14.6.2007 tarih ve 5189/1 sayılı kararı.

· ANAYASA MAHKEMESİNİN "YÜRÜRLÜ?Ü DURDURMA" KARARLARI

· ANAYASA MAHKEMESİNE İPTAL İSTEMİYLE YAPILAN BA?VURULAR ÜZERİNE VERİLEN KARARLAR

· İmar Hukuku Terimleri Sözlüğü

· idare hukukcusu (idare hukuku)

idari yargı
İdari yargıda (İdare Mahkemelerinde) açılacak yürütmeyi durdurma istekli iptal ve tam yargı dava dilekçesi örneğini görmek için buraya tıklayınız.

İmar

Tüm içeriği görmek için tıklayınız

İdare Hukuku

İDARE HUKUKU

imarhukukcusu.com tüm haberler

imar, Eski Haberler
21.09.12
· İmarda kısıtlılık sorunu sona eriyor (5 Yıl ile sınırlandırıldı)
16.09.12
· imar planları ve imar uygulamaları nedeniyle ücret
08.09.12
· Tazminat davasının süreaşımı nedeniyle reddi halinde maktu avukatlık ücreti
· İlan edilmeksizin uygulamaya konulan bir imar planının şekil eksikliği nedeniyle
· Davanın niteliği itibariyle mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmas
· Özel parselasyon ile belirlenmiş bulunan umumi hizmet alanları
· İmar planı ile notu arasında birbirine aykırı hususların bulunması
· 5 yıllık inşaat ruhsatı süresi içinde yapı kullanma izin belgesi alınmaması hali
12.05.12
· Deprem nedeniyle oluşan zararda belediyenin kusursuz sorumluluğu yoktur
10.05.12
· Tapulu yerdeki yapı ruhsattsız da olsa 32. madde işletilmemişse tazminat gerekir
· Yeşil alan için yapılan bağış da DOP tan düşülür.
14.04.12
· Bam Adli Yargı Adalet Komisyonlarınca Bilirkişi Listelerinin Düzenlenmesi Hakkın
· Yapı Denetimi Uygulama Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
· Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
06.04.12
· Anayasa Mahkemesi’ne Göre 3194/42. Maddesinin Üçüncü Fıkrası (32 md)
· 42. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “…32…” ibaresi
01.04.12
· belediyelerin mimari projelerde meslek odasından ayrıca "proje onay belgesi" ist
· 125 nolu Danıştay Dergisi imar hukuku içtihatları
23.03.12
· Köy yerleşik alanı ve civarında imar yetkisi
· Yoldan İhdasen Oluşan Taşınmazlar Hakkında Yorum
· Anayasa Mahkemesi Kararı (Yoldan İhdas)
11.03.12
· Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı
05.03.12
· Çoğaltılmış Fikir Ve Sanat Eserlerini Derleme Kanunu
14.02.12
· Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Hakkında Kanun Tasarısı
21.12.11
· Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi (21 Aralık 2011-28149)
· İmar Davaları Kitabı Üçüncü Baskı 2011
06.12.11
· İmar hukuku içtihatları (Danıştay Dergisi 124)
23.10.11
· 3194 sayılı Kanunun 5940 sayılı Kanunla değişik 42. maddesi uyarınca para cezası
· 1608 sayılı Kanun uyarınca idari para cezası verilmesine ve 1 kez yasaklanan faa
· Bedele Dönüştürülen Paya Takdir Edilen Karşılığın Artırılması Davası
· Cedit-Erenler-Topçular-28 Haziran Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Proje Alanı
09.09.11
· Her proje için müellif sicil durum belgesi alınması zorunlu
12.08.11
· Valilik görüşü alınmadığı gerekçesiyle yıkılamayacağı
· İmar planının yürütmesinin durdurulması üzerine yapının mühürlenmesi
· Ticaret alanında akaryakıt istasyonu yapılamaz
· müellif sicil durum belgesi ibraz edilmeden yapı ruhsatında hukuka uyarlık bulun
· Tadilat ruhsatının kat irtifakı sahibi kişilerin imzası, bu kişiler tarafından v
· 2981 sayılı Yasanın 10/b alanında 3194 sayılı Kanunun 18. madde uygulamasında DO
· Mutlak tarım arazileri
01.08.10
· www.idarehukuku.net Türkiye'nin İdare Hukuku - İdari Yargı Bilgilerine hoşgeldin
29.06.10
· Belediye Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
17.04.10
· Kaplıca izinlerini artık Valilikler verecek. Bakanlık yetkiyi devretti.
10.04.10
· Yeni imar para cezası hükümleri önceki (Kaçak yapı suçlarına) uygulanmaz.
08.04.10
· 3194/18 uyg. yapılmayan alanda kamulaştırma yapılabilir
03.04.10
· Nazım imar planının yürürlükteki 1/100000 ve 1/50000 ölçekli planlara uygun olma
28.01.10
· İmar planı ve inşaat ruhsatı iptali üzerine tazminat dava açma süresi
· Plan değişikliği isteminin reddi yolundaki işlemin değil doğrudan planın iptalin
· Planlı bir bölgede arazi ve arsa düzenlemesi yapılmadan kamulaştırma yapılması
· Dolgu alanında plan yapılabilmesi
· Binanın hukuken en son bittiği tarih

Eski Haberler

İmar hukuku ile ilgili Kanunlar

+imar kanunu (3194)
+il özel idaresi kanunu (5302)
+belediye kanunu (5393)
+büyükşehir belediyesi kanunu(5216)
+kamulaştırma kanunu (2942)
+kültür ve tabiat varlıklarını koruma kanunu (2863)

+yıpranan tarihi ve kültürel taşınmaz varlıkların yenilenerek korunması ve yaşatılarak kullanılması hakkında kanun (5366)
+yapı denetimi hakkında kanun (4708)
+gecekondu kanunu (775)
+imar ve gecekondu af kanunu (2981/3290)

İMAR HUKUKU İLE İLGİLİ YÖNETMELİKLER

+belediyeler tip imar yönt.
+imar affı yönetmeliği
+plansız alanlar yönt.
+plan yapım yönt.
+koruma amaçlı im. pln. yönt.
+kıyı kanunu uyg. yönt.
+tarım alanları yönt.
+karayolları kenarlarında..yönt.
+18. madde uygulama yönt.
+plan müellifleri yönt.
+gecekondu yönetmeliği

+imar ile ilgili tüm yönet.

SOSYAL SİGORTALAR VE GENEL SA?LIK SİGORTASI KANUNU

Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Mevuzatı

idare hukuku (Danıştay) içtihatları

İdare hukuku İçtihatları

idare hukuku, iptal ve tazminat davası

İdari Yargıda (İdare Mahkemelerinde) açılacak Yürütmenin Durdurulması istekli iptal ve tazminat dava dilekçe örneği için tıklayınız.

İMAR

imar
içtihatları

Ankara Bölge İdare Mahkemesi

İstanbul Bölge İdare Mahkemesi
Ankara Bölge İdare Mahkemesi
Konya Bölge İdare Mahkemesi
Aydın Bölge İdare Mahkemesi
Edirne Bölge İdare Mahkemesi
Manisa Bölge İdare Mahkemesi
Ordu Bölge İdare Mahkemesi
Van Bölge İdare Mahkemesi
Zonguldak Bölge İdare Mahkemesi
Sakarya Bölge İdare Mahkemesi
Samsun Bölge İdare Mahkemesi
Antalya Bölge İdare Mahkemesi
Gaziantep Bölge idare Mahkemesi
Denizli Bölge İdare Mahkemesi
Adana Bölge İdare Mahkemesi
İzmir Bölge İdare Mahkemesi
Erzurum Bölge İdare Mahkemesi
Eskişehir Bölge İdare Mahkemesi
Diyarbakır Bölge İdare Mahkemesi
Bursa Bölge İdare Mahkemesi
Malatya Bölge İdare Mahkemesi
Sivas Bölge İdare Mahkemesi
Kayseri Bölge İdare Mahkemesi
Trabzon Bölge İdare Mahkemesi
İdari Yargı (İDARE HUKUKU) Kitapları (Yayınları)
Bölge İdare Mahkemelerinin İnternet (Web) Adresleri - Sayfaları
BÖLGE İDARE MAHKEMELERİNİN İTİRAZ MERCİLERİ
Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun
Devlet Memurları Kanunu
Danıştay Kanunu
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası
İdari Yargılama usulü Kanunu
Hakimler ve Savcılar Kanunu
399 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüslerinin Personel Rejimlerinin Düzenlenmesi ve 233 sayılı KHK''nin Bazı Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu

uyuşmazlık mahkemesi kararları 5
imar hukuku



Türkiyenin imar hukuku sorunları


Yeni Sayfa 2

Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığından:

ESAS   NO   : 2006/200

KARAR NO: 2006/225

KARAR TR : 11.12.2006

(Hukuk Bölümü)

 

ÖZET: İtfaiye eri olarak görev yapan davacı tarafından, işçi niteliğine sahip olduğunun tespiti istemiyle açılan davanın İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesinin gerektiği hk.

 

K A R A R

Davacı        : F.A.

Vekili         : Av. İ.Ç.

Davalı        : İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı

 

O L A Y     : Davacının da aralarında bulunduğu 44 davacının vekili, davacıların davalı işyerinde 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu kapsamında itfaiyeci olarak istihdam edildiklerini, buna rağmen özel hukuk kurallarına tabi tutularak 1475 sayılı Yasa şartları altında çalıştırıldıklarını, davacıların bedensel çalışmalarının düşünsel çalışmalarından üstün olması sebebiyle işçi niteliğine sahip olduklarının tespitine karar verilmesi istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.  

İSTANBUL 6. İŞ MAHKEMESİ; 20.11.2003 gün ve E:2002/1536; K:2003/1315 sayı ile, davacı vekilinin dava dilekçesi ile, davacıların davalı işyerinde 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu kapsamında itfaiyeci olarak istihdam edildiklerini, buna rağmen özel hukuk kurallarına tabi tutularak 1475 sayılı Yasa şartları altında çalıştırıldıklarını, davacıların bedensel çalışmalarının düşünsel çalışmalarından üstün olması sebebiyle işçi niteliğine sahip olduklarının tespitine karar verilmesini talep ettiği, davacının 657 sayılı Yasa kapsamında devlet memuru olarak çalıştığı, talep konusunun Mahkemelerinin görevi alanında olmayıp, idari nitelikte olduğu, devlet memuru statüsünde çalışan bir kişi hakkında Mahkemelerince statüsünün değişmesi şeklinde tespit kararı verilmesinin mümkün olmadığı, bu konunun da idari mahiyette olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; bu karar, YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ’nin 23.2.2004 gün ve E:2004/3830; K:2004/3000 sayılı kararıyla onanmak  suretiyle kesinleşmiştir.

Davacı vekili, bu kez, davacının, İstanbul Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Daire Başkanlığı bünyesinde 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu kapsamında itfaiye eri olarak istihdam edildiğini, buna rağmen, özel hukuk kurallarına tabi tutularak İş Yasası’na tabi işçi personel ile birlikte aynı iş ve sorumluluk şartları altında çalıştırıldığını, davacının bedensel çalışmalarının düşünsel çalışmalarından üstün olması sebebiyle işçi ve işçi statüsüne tabi olduğunun tespitine karar verilmesi istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.  

İSTANBUL 4. İDARE MAHKEMESİ ; 17.6.2005 gün ve E: 2005/1357; K:2005/1188 sayı ile, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesinin 4001 sayılı Kanun’la değişik 1. fıkrası ile, idari dava türlerinin; iptal, tam yargı ve idari sözleşmelerden doğan davalar olmak üzere üçe ayrıldığı ve bunların dışında idari dava türüne yer verilmediği, aynı Kanunun 58. maddesinin 1. fıkrasında ise, tarafların idari dava açtıktan sonra bu davalara ilişkin delil tespitini davaya bakan Danıştay, idare ve vergi mahkemelerinden isteyebileceği hükmüne yer verildiği, dava dilekçesinin incelenmesinden, “dava konusu” ve “netice-i talep” kısımlarında davacının işçi niteliğine sahip olduğunun tespitinin istendiği, bunun dışında iptal ya da tam yargı davalarına konu olacak idari işlem, karar yada eylemin belirtilmediği ve dava dilekçesinin salt tespit davası niteliğinde olduğunun görüldüğü, yukarıda anılan 2577 sayılı Kanun’un 2. maddesinin 1. fıkrası ile 58. maddesinin 1. fıkrası hükümleri karşısında, idari yargı yerlerinde sadece tespit davası açılması olanaklı olmadığından, istem hakkında karar verilmesinin mümkün bulunmadığı, bu nedenle, dava konusu istemin ancak adli yargı yerlerinde açılacak tespit davasına konu edilebileceği sonucuna varıldığı gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; bu karar, temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: M. Lütfü ÜÇKARDEŞLER, Ahmet VELİO?LU, Serap AKSOYLU, Z. Nurhan YÜCEL, Levent ÖZÇELİK ve Celal IŞIKLAR’ın katılımlarıyla yapılan 11.12.2006 günlü toplantısında;

I-İLK İNCELEME : Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre;

Adli ve idari yargı yerleri arasında anılan Yasanın 14. maddesinde öngörülen  “...tarafları, sebebi ve konusu aynı olan dava...” koşulu dikkate alındığında, davacı Fevzi Alp yönünden olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, idari yargı dosyasının, 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacı vekilinin istemi üzerine son görevsizlik kararını veren Mahkemece Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ : Raportör-Hakim Nurdane TOPUZ’un, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ahmet BEŞİNCİ ile Danıştay Savcısı Gülen AYDINO?LU’nun, davada idari yargının görevli olduğu yolundaki yazılı ve sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GERE?İ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, İstanbul Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Daire Başkanlığı’nda 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu kapsamında itfaiye eri olarak istihdam edilen davacının, 657 sayılı  Kanun’a tabi olmasına rağmen, özel hukuk kurallarına tabi tutularak İş Yasası’na tabi işçi personel ile birlikte aynı iş ve sorumluluk şartları altında çalıştırıldığı, dolayısıyla, bedensel çalışmalarının düşünsel çalışmalarından üstün olduğu ileri sürülerek, işçi ve işçi statüsüne tabi olduğunun tespitine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.

Görev uyuşmazlığının çözümü için, öncelikle, tespit davasının hukukumuzdaki yerinin incelenmesi gereklidir.

Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nda tespit davasını düzenleyen açık ve genel bir hükme yer verilmemekte ise de; doktrinde ve yerleşik yargısal içtihatlarla, bir hukuki ilişkinin var olup olmadığının saptanması için tespit davası açılabileceği kabul edilmiş bulunmakta; tespit davasının esasının incelenebilmesi için de, genel dava koşullarının yanısıra, dava konusunun bir hukuki ilişki olması ve bu hukuki ilişkinin var olup olmadığının öncelikle saptanmasında hukuki yarar bulunması koşulları aranmaktadır. Buna göre, özel hukuk alanını ilgilendiren bir hukuki ilişkinin saptanması için adli yargı yerinde müstakil olarak bir tespit davası açılabilmesi olanaklı bulunmaktadır.

Buna karşılık, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “ İdari Dava Türleri ve İdari Yargı Yetkisinin Sınırı” başlıklı 2. maddesinin 1. fıkrasında, idari dava türleri: iptal, tam yargı ve kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar olarak sayılmış olup, tespit davası şeklinde bir dava türüne idari yargıda yer verilmemiştir. Anılan Yasanın “İdari Davalarda Delillerin Tespiti” başlıklı 58/1. maddesi “Taraflar, idari dava açtıktan sonra bu davalara ilişkin delillerin tespitini ancak davaya bakan Danıştay, idare ve vergi mahkemelerinden isteyebilir.” hükmünü taşımakta olup, idari yargıda, ancak, açılmış bir idari dava ile ilgili bulunan “delillerin tespiti” nin istenilmesine olanak bulunmaktadır. Buna göre, idari dava türleri arasında sayılmayan tespit davasının, yorum yoluyla idari yargının görevine müstakil bir dava olarak dahil edilmesine hukuken olanak bulunmadığından, idari yargı yerinde, idare hukuku alanını ilgilendiren bir hukuki ilişkinin varlığının ancak açılmış bulunan bir idari davaya bağlı olarak delil tespiti kapsamında saptanabileceği açıktır.

Bu açıklamalara göre tespit istemiyle amaçlanan konu incelendiğinde:

Olayda, her ne kadar davalı idarece tesis edilmiş idari nitelikteki bir işlemin iptali istenmemekte ise de; müstakil bir tespit davası olarak açılan bu dava ile amaçlanan, davacının, işçi ve işçi statüsüne tabi olduğunun saptanmasıdır. Davacının istemi doğrultusunda yapılacak bu tespit ise, ancak, memur olan statüsünün işçi olarak değiştirilmesini sağlamak için, idari bir işlem tesisi istemiyle davalı idareye ibraz edilmek üzere belge elde etmek amacıyla kullanılabilir.

Belirtilen durum karşısında, eda davasının öncüsü niteliğinde bir özel hukuk ilişkisinin tespitine ilişkin olmayıp, davacının işçi ve işçi statüsüne tabi olduğunun tespitine yönelik bulunan ve bu haliyle, idari bir işlem tesisi istemiyle davalı idareye ibraz edilmek üzere belge elde etmek amacıyla açıldığı sonucuna varılan bu davaya bakılıp bakılamayacağı konusunda idari yargı yeri görevli bulunmaktadır.

Açıklanan nedenlerle, İdare Mahkemesinin görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

SONUÇ: Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle İstanbul 4. İdare Mahkemesi’nce verilen 17.6.2005 gün ve E:2005/1357; K:2005/1188 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 11.12.2006 gününde OYBİRLİ?İ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

* * *

 

Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığından:

ESAS   NO   : 2006/201

KARAR NO: 2007/26

KARAR TR : 5.3.2007

(Hukuk Bölümü)

 

ÖZET: Davacının; sigortalı olarak fasılasız çalışmasına karşılık, bilgisi dışında ve imzası bulunmadığı halde; eksik pirim ödemek amacı ile eksik gün bildiriminde bulunulduğu iddiasıyla ve çalışmadı gösterilen günlerin tespitine karar verilmesi istemiyle açtığı davanın,ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

K A R A R

 

Davacı        : L.Ş.

Vekili        : Av. E.Ç.

Davalılar    : 1-S.S.K. Genel Müdürlüğü

                     2-Milli Eğitim Bakanlığı

 

O L A Y     : Davacı vekili, müvekkilinin 01.11.1984 tarihinde 14395175 sigorta sicil numarası ile Milli Eğitim Bakanlığına bağlı Sorgun Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğü bünyesinde dikiş nakış hocalığı yaptığını, bu görevini fasılasız olarak 15.06.2000 tarihine kadar devam ettirmesine rağmen;  davalı kurumun,  müvekkilinin sigortasını muhtelif tarihlerde müvekkilinin bilgisi dışında giriş çıkış yapmak sureti ile S.S.K.’na eksik gün bildiriminde bulunduğunu; müvekkilinin şahsi sicil dosyası incelendiğinde, davalı Milli Eğitim Bakanlığına bağlı Sorgun Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğünce SSK İl Müdürlüğüne verilen “işe giriş ve çıkış bildirgelerinde müvekkilinin imzasının bulunmadığı ve bu giriş çıkışların müvekkilinin bilgisi dışında yapıldığı” müvekkilinin,  davalı kurumda çalışması bilfiil olduğu halde, bilgisi dışında ve imzası bulunmadığı halde eksik pirim ödemek amacı ile eksik gün bildiriminde bulunulduğunu; mağduriyetinin giderilmesi için Milli Eğitim Bakanlığı’na yaptığı başvurunun reddedildiğini; aynı işyerinde çalıştığı iş arkadaşları olan tanıklar  dinlendiğinde haklılığının ortaya çıkacağını ifade ederek, sonuç itibariyle; müvekkilinin 01.11.1984-15.06.2000 tarihleri arasındaki sürekli ve fasılasız çalışmasına karşılık,  çalışmadı gösterilen günlerin tespitine karar verilmesi istemiyle,  9.7.2003 gününde adli yargı yerinde dava açmıştır.

SORGUN ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ; 20.11.2003 gün ve E:2003/340, K:2003/524 sayı ile, davalı Bakanlık vekilinin  dilekçesine ekli sunduğu Yüksek Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 24.05.1999 gün 1999/7930-9226 esas-karar sayılı içtihatları doğrultusunda, taraflar arasındaki davacının çalıştırılmasına dair akdin; iş hukukundan çok dayanağını 657 S.Y.nın 4. Maddesi kapsamında geçici personel statüsü ile başlatılıp devam ettirildiği,  bu nedenle uyuşmazlığın idare hukukunu ilgilendirdiği, davanın idari dava niteliğini taşıdığı ve mahkemelerinin yargı yolu itibariyle görevsiz bulunduğu;  görevli mahkemenin Kayseri İdare Mahkemesi olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; bu karar, temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir.

Davacı vekili bu kez, aynı istemle, 10.2.2006 gününde idari yargı yerinde dava açmıştır.

KAYSERİ İDARE MAHKEMESİ; 2.3.2006 gün ve E:2006/662, K:2006/316 sayı ile, 506 sayılı SSK Kanunu ve 1475 sayılı İş Kanunu kapsamında işçi ve işveren arasında çıkan ihtilafların görüm ve çözümünde görevli mahkemeler İş Mahkemeleri olup, idare mahkemelerinin bu yönde görevi bulunmadığı; davacının davalı idarede, 14395175 sigorta sicili ile ücretli usta öğreticisi olarak istihdam edildiği ve buna göre davacının işçi statüsünde bulunduğu açık olmakla,  hizmet tespitine ilişkin olarak açılan bu davanın görüm ve çözümünün Adli Yargı yerindeki mahkemelere ait olduğu,  mahkemelerinin bu hususta görevinin bulunmadığı gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; bu karar, temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: M. Lütfü ÜÇKARDEŞLER, Ahmet VELİO?LU, Serap AKSOYLU, Z. Nurhan YÜCEL,  Abdullah ARSLAN ve Levent ÖZÇELİK’in katılımlarıyla yapılan 5.3.2007 günlü toplantısında;

I-İLK İNCELEME :Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, adli ve idari yargı yerleri arasında anılan Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu ve idari yargı dosyasının 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak, davacı vekilinin istemi üzerine son görevsizlik kararını veren mahkemece Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık görülmediğinden görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ : Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde  adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ayla SONGÖR ile Danıştay Savcısı Gülen AYDINO?LU’nun, davada  adli yargının görevli olduğu yolundaki yazılı ve sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GERE?İ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, 14395175 sigorta sicil numaralı davacının, 01.11.1984 -15.06.2000 tarihleri arasındaki sürekli ve fasılasız çalışmasına karşılık,  çalışmadı gösterilen günlerin tespitine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.

4857 sayılı İş Kanunu’nun Sigorta Primleri başlıklı 61. maddesinde; sigortalılara yıllık ücretli izin süresi için ödenecek ücretler üzerinden iş kazaları ile meslek hastalıkları primleri hariç, diğer sigorta primlerinin, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunundaki esaslar çerçevesinde işçi ve işverenler yönünden ödenmesine devam olunacağı belirtilmiştir. İşaret edilen 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun  VIII. Bölümün 72 ilâ 84. maddelerinde  Primler konusu düzenlenmiş;  Kanun’un 72. maddesinde,  iş kazalarıyla meslek hastalıkları, hastalık, analık, malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarının gerektirdiği her türlü yardım ve ödemelerle her çeşit yönetim giderlerini karşılamak üzere, Kurumca bu kanun hükümlerine göre prim alınacağı;  73. maddesinde, prim oranları,  74. maddesinde, iş kazalarıyla meslek hastalıkları prim oranının tespitinin nasıl yapılacağı; 77. maddesinde,    ödenecek primlerin hesabında hangi ücret ve ödemelerin esas alınacağı;  Prim belgeleri başlıklı 79. maddesinde, prim belgelerinin ne zaman  kuruma verileceği,  eklenecek belgeler, belgelerin verilmemesi veya noksan verilmesi halinde uygulanacak müeyyideler, prim borcuna itirazın şekli ve sonuçlarının neler olduğu,   sigortalının çalıştığı bir veya birkaç işte, bu Kanunda yazılı prim ödeme şartını yerine getirmiş olmasına rağmen kendisi için verilmesi gereken kayıt ve belgelerin işveren tarafından verilmediği veya verilen kayıt ve belgelerde kazançların veya prim ödeme gün sayılarının eksik gösterildiğinin Kurumca tespit edilmesi halinde, hastalık ve analık sigortalarından gerekli yardım yapılacağı;  80. maddesinde, işverenin, bir ay içinde çalıştırdığı sigortalıların primlerine esas tutulacak kazançlar toplamı üzerinden bu Kanun gereğince hesaplanacak prim tutarlarını ücretlerinden kesmeye ve kendisine ait prim tutarlarını da bu miktara ekleyerek en geç ertesi ayın sonuna kadar Kuruma ödemeye mecbur olduğu belirtilmiş; 81. maddesinde, ödenmeyen primler ve verilen cezalar için Kurumca düzenlenecek belgeler açıklanmış, Uyuşmazlıkların çözüm yeri başlıklı 134. maddesinde ise, bu kanunun uygulanmasından doğan uzlaşmazlıkların, yetkili iş mahkemelerinde veya bu davalara bakmakla görevli mahkemelerde görüleceği kuralına yer verilmiştir.

Olayda, davacının; sigortalı olarak fasılasız çalışmasına karşılık, bilgisi dışında ve imzası bulunmadığı halde; eksik pirim ödemek amacı ile eksik gün bildiriminde bulunulduğu iddiasıyla, çalışmadı gösterilen günlerin tespitine karar verilmesi istemiyle, tanıklar da göstererek  dava açtığı anlaşılmaktadır.

Bu duruma göre,    sigorta primleriyle ilgili hususların 506 sayılı Yasa’da düzenlendiği,  bu Yasa’nın uygulanmasından doğan uzlaşmazlıkların, yetkili iş mahkemelerinde veya bu davalara bakmakla görevli mahkemelerde görüleceği yolundaki 134. madde hükmü karşısında, uyuşmazlığın görüm ve çözümünde; adli yargı yerleri görevli bulunmaktadır.

Açıklanan nedenlerle, Sorgun Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

SONUÇ: Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Sorgun Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 20.11.2003 gün ve E:2003/340, K:2003/524 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 5.3.2007 gününde OYBİRLİ?İ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

* * *

 

Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığından:

ESAS   NO   : 2006/204

KARAR NO: 2006/266

KARAR TR : 25.12.2006

(Hukuk Bölümü)

 

ÖZET: 3257 sayılı Sinema, Video ve Müzik Eserleri Kanunu uyarınca verilen idari para cezasına karşı yapılan itirazın İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

K A R A R

 

Davacı        : A. K.

Vekilleri     : Av. N.K. - Av. Y.K.

Davalı        : Bornova Belediye Başkanlığı

Vekilleri     : Av. M.A. – Av. S.Ç.

 

O L A Y     : Bornova Belediyesi Encümeni’nin 20.4.2004 gün ve 24-523 sayılı kararı ile, 3257 sayılı Sinema, Video ve Müzik Eserleri Kanunu’na aykırı olarak bandrolsüz, korsan müzik ve film CD’si sattığının 5.3.2004 tarihinde tespit edildiğinden bahisle davacıya 3257 sayılı Yasa’nın 12. maddesi ve 1580 sayılı Yasa’nın 83/9. maddesi gereğince idari para cezası verilmiştir.

Davacı vekili, söz konusu para cezasına  adli yargı yerinde itirazda bulunmuştur.

İZMİR 4. SULH CEZA MAHKEMESİ; 3.5.2005 gün ve E:2004/33 D.İş; K:2005/81 D.İş sayı ile, muteriz vekilinin Mahkemelerine vermiş olduğu dilekçede, Bornova Belediye Başkanlığı Encümeni tarafından müvekkilinin 170 adet bandrolsüz ve kaçak CD sattığından bahisle para cezası kesildiğini, ele geçirilen CD sayısının 170 değil, 200 olup, bu CD’lerden yaklaşık 50 adedinin oyun CD’si, geri kalan 150 adet CD’nin ise parekende satış yapan yerlerden alınan faturalı, üzerinde bandrolü bulunan CD’ler olduğunu, bu durumun inceleme yapıldığı taktirde ortaya çıkacağı, usulsüz olarak Bornova Belediyesi Encümeni’nin vermiş olduğu 24/04/2004 tarih ve 24-523 karar sayılı kararın kaldırılmasını talep etmiş ise de, dava konusu olay ile ilgili olarak karar vermeye yetkili ve görevli mahkemenin idare mahkemesi olduğunun anlaşıldığı gerekçesiyle kesin olarak görevsizlik kararı vermiştir.

Davacı vekili, bu kez, idari para cezası verilmesine ilişkin Encümen kararının iptali istemiyle 2.6.2005 tarihinde idari yargı yerinde dava açmıştır.

İZMİR 1. İDARE MAHKEMESİ; 31.1.2006 gün ve E: 2005/663; K: 2006/106 sayı ile, 1.6.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun 27., geçici 2. ve geçici 3. maddelerinden söz ederek, yukarda yer verilen Kanun hükümlerinden, Kabahatler Kanunu'nun yürürlüğe girdiği 1.6.2005 tarihinden itibaren idari para cezalarına karşı açılan davaların, Kabahatler Kanunu kapsamında olduğu ve idari yaptırım olarak para cezası öngören kanunlarda itiraz yeri olarak idare mahkemeleri gösterilmiş olsa dahi görüm ve çözümünün adli yargı yerlerinin görev alanına girdiği sonucuna ulaşıldığı, bu nedenle, dava konusu idari para cezasına karşı açılan davanın görüm ve çözümünün adli yargı yerinin görevine girdiği, nitekim, Uyuşmazlık Mahkemesi’nce verilen kararlarda, idari para cezalarına karşı Kabahatler Kanunu'nun yürürlüğe girdiği tarihten sonra açılacak davaların görüm ve çözümünün sulh ceza mahkemelerinin görevine girdiğinin belirtildiği gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; bu karar, temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: M. Lütfü ÜÇKARDEŞLER, Ahmet VELİO?LU, Z. Nurhan YÜCEL, Esen EROL, Abdullah ARSLAN ve Levent ÖZÇELİK’in katılımlarıyla yapılan 25.12.2006 günlü toplantısında;

I-İLK İNCELEME : Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre;

Uyuşmazlık Mahkemesi Genel Kurulu’nun 11.7.1988 günlü, E:1988/1, K:1988/1 sayılı İlke Kararında, “2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun bütünüyle incelenip değerlendirilmesinden, bu Kanunun uygulanması yönünden 2 nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan, ‘ceza uyuşmazlıkları’ ibaresinden, savcının ya da şahsi davacının talebi ile başlayan yargılaması sonunda sanığın mahkumiyetine ya da beraatine hükmedilebilecek davalarda, askeri ve adli ceza mahkemeleri arasında çıkan görev ve hüküm uyuşmazlıklarının anlaşılması, bunun dışında kalan tüm görev uyuşmazlıklarının ‘hukuk uyuşmazlığı’ sayılması gerektiği sonucuna varılmaktadır. Uygulanması idari organlara bırakılan cezalar, adli nitelikte olmadığından, bunlar hakkında yapılan itirazlar ya da açılan davalar ‘ceza davası’ olarak nitelendirilemezler. İdari niteliklerinden dolayı bu davalara ilişkin görev ve hüküm uyuşmazlıklarının Uyuşmazlık Mahkemesinin Hukuk Bölümünde incelenip çözümlenmesi gerektiği...” açıkça belirtilmiştir. Bu durum gözetildiğinde, olay bölümünde yazılı başvuru konusu görev uyuşmazlığının Hukuk Bölümünde incelenmesi gerektiği kuşkusuzdur.

Adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, idari yargı dosyasının 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacı vekilinin istemi üzerine son görevsizlik kararını veren Mahkemece Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ : Raportör-Hakim Nurdane TOPUZ’un, davanın çözümünde  idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ahmet BEŞİNCİ ile Danıştay Savcısı Gülen AYDINO?LU’nun, davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GERE?İ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, 3257 sayılı Yasa’ya aykırı olarak bandrolsüz CD satıldığı nedeniyle verilen idari para cezasının kaldırılması istemiyle açılmıştır.

23.1.1986 tarih ve 3257 sayılı Sinema, Video ve Müzik Eserleri Kanunu’nun “İdari Ceza” başlığını taşıyan 12. maddesi “9 uncu madde hükmüne aykırı olarak işletme belgesiz veya bandrolsüz ve özel işaretsiz eserlerin ve kopyalarının her biri için belediyelerce 10.000 lira para cezası tahsil edilir.

Belediye sınırları dışında bu cezalar, mahallin en büyük mülki amirliği tarafından verilir.

Bu cezalar 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre mal memurluğunca tahsil edilir.

İdari cezalara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde yetkili sulh ceza mahkemesine itiraz edilebilir. İtiraz, idarece verilen cezanın yerine getirilmesini durdurmaz. İtiraz, zaruret görülmeyen hallerde evrak üzerinde inceleme yapılarak en kısa sürede sonuçlandırılır. İtiraz üzerine verilen cezalar kesindir.” hükümlerini taşımakta olan 12. maddesi, 3.3.2004 tarih ve 5101 sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun’un 8. maddesi ile başlığıyla birlikte değiştirilmiş ve “Bandrol kullanımına ilişkin ihlâllerde uygulanacak ceza hükümleri” başlığıyla “Bu Kanunun bandrol kullanımına ilişkin hükümlerine aykırı fiillerde bulunanlar hakkında, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 81 inci maddesinde öngörülen cezalar uygulanır.” şeklinde yeniden düzenlenmiş olup, maddede atıfta bulunulan 5846 sayılı Yasa’nın 81. maddesi de anılan 5101 sayılı Yasa’nın 24. maddesiyle değiştirilmiş ve sözü edilen değişik 81. maddede, musiki ve sinema eserlerinin çoğaltılmış nüshaları ile süreli olmayan yayınlara bandrol yapıştırılması ve Bakanlıkça bastırılıp satılacak olan bandrollerin alınabilmesi için bandrol talebinde bulunanın yasal hak sahibi olduğunu beyan eden bir taahhütnameyi doldurması zorunluluğu getirilmiş; bu maddede belirtilen ihlâllerde, genel kolluk ve zabıta tarafından yetkili ve görevlilerin ihbarı üzerine harekete geçilerek, usulsüz ve izinsiz olarak çoğaltılmış ve yayılmış nüsha ve yayınlar ile bunları çoğaltmaya yarayan her türlü araç ve diğer delillerin toplanarak Cumhuriyet Savcısına suç duyurusu ile birlikte sevk edileceği öngörülmüş; Cumhuriyet Savcısının talebi üzerine usulsüz çoğaltılmış nüsha ve yayınlar ile teknik araçlar ve işyerleri hakkında yetkili mahkemece hangi yaptırımların uygulanacağı belirtilmiş; 7. fıkrasında, bu Yasa kapsamında korunan, yasal olarak çoğaltılmış bandrollü nüshaların da yol, meydan, pazar, kaldırım, iskele, köprü ve benzeri yerlerde satışına yasak getirilmiş; 9. fıkrasında ise, 3 bent halinde, bu Yasa hükümlerine aykırı kasıtlı fiiller nedeniyle açılacak kamu davasında mahkemece hükmedilecek hapis ve ağır para cezaları düzenlenmiştir.

12.3.2004 tarih ve 25400 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 5101 sayılı Yasanın 29. maddesine göre, bu Yasanın 15. maddesi ve 26. madde ile 5846 sayılı Yasaya eklenen Ek 10. maddenin (2) numaralı bendinde yer alan “44 üncü madde gereğince alınması zorunlu sertifikaları almaksızın faaliyet gösteren” ibaresinin Yasanın yayımı tarihinden altı ay sonra yürürlüğe girmesi öngörülmüş, diğer maddeleri ise yayımı tarihinde yürürlüğe girmiştir.

Bu düzenlemelerden: 3257 sayılı Yasa’nın “idari ceza” uygulamasına ilişkin 12. maddesi değiştirilerek, 12.3.2004 tarihinden itibaren yapılan atıf nedeniyle 5846 sayılı Yasa’nın değişik 81. maddesinde düzenlenen “adli ceza” uygulamasına geçildiği anlaşılmaktadır.

Daha sonra, 21.7.2004 tarihinde yürürlüğe giren 14.7.2004 gün ve 5224 sayılı Sinema Filmlerinin Değerlendirilmesi ve Sınıflandırılması İle Desteklenmesi Hakkında Kanun’un 16. maddesi ile 23.1.1986 tarihli ve 3257 sayılı Sinema, Video ve Müzik Eserleri Kanunu yürürlükten kaldırılmış olup, bu Kanunun 13. maddesinde, bu maddede öngörülen idari para cezalarına karşı idare mahkemesine itiraz edilebileceği belirtilmiştir.

Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olduğundan, görev konusunda taraflar için bir müktesep hak doğmayacağı; bu nedenle, yeni bir yasayla kabul edilen görev kurallarının, geçmişe de etkili olacağı, bilinen bir genel hukuk ilkesidir.

Davanın açıldığı andaki kurallara göre görevli olan mahkeme, yeni bir yasa ile görevsiz hale gelmiş ise, (davanın açıldığı anda görevli olan ve fakat yeni yasaya göre görevsiz hale gelen) mahkemenin görevsizlik kararı vermesi gerekeceği; ancak, yeni yasadaki görev kuralının, değişikliğin yürürlüğe girmesinden sonra açılacak davalarda uygulanacağına dair intikal hükümlerinin varlığı halinde, mahkemece görevsizlik kararı verilemeyeceği açıktır.

Diğer taraftan, dava görevsiz mahkemede açılmış, bu sırada yapılan bir kanun değişikliği ile görevsiz mahkeme o dava için görevli hale gelmiş ise, mahkeme, artık görevsizlik kararı veremeyip (yeni kanuna göre görevli hale geldiği için) davaya bakmaya devam etmesi gerekir.  

Olayda, Bornova Belediyesi Encümeni’nin 20.4.2004 günlü kararı ile, 3257 sayılı Sinema, Video ve Müzik Eserleri Kanunu’na aykırı olarak bandrolsüz, korsan müzik ve film CD’si sattığının 5.3.2004 tarihinde tespit edildiğinden bahisle, tespit tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan 3257 sayılı Yasa’nın 12. maddesi uyarınca idari para cezası verilmiştir.

Bu durum karşısında:

İdari para cezasının verildiği 20.4.2004 tarihi itibarıyla, 3257 sayılı Yasa’nın 12. maddesi değiştirilerek 12.3.2004 tarihinden itibaren 5846 sayılı Yasa’nın değişik 81. maddesinde düzenlenen adli ceza uygulamasına geçilmiş olup, 3257 sayılı Kanun’un değişiklikten önceki 12. maddesi hükmüne göre sulh ceza mahkemesinin görevli olduğunu söylemek mümkün değildir. Kaldı ki; 23.1.1986 tarihli ve 3257 sayılı Sinema, Video ve Müzik Eserleri Kanunu, 21.7.2004 tarihinde yürürlüğe giren 14.7.2004 gün ve 5224 sayılı Sinema Filmlerinin Değerlendirilmesi ve Sınıflandırılması İle Desteklenmesi Hakkında Kanun’un 16. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olup, bu Kanunun 13. maddesinde, bu maddede öngörülen idari para cezalarına karşı idare mahkemesine itiraz edilebileceği belirtildiğine göre, bu uyuşmazlığın görüm ve çözümünde de, idare mahkemelerinin görevli olduğu sonucuna varılmıştır.

1.6.2005 tarihinde 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun yürürlüğe girmesi üzerine Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nce, sözü edilen Kanun’un diğer kanunlarda düzenlenen idari yaptırımlar ile bunlara karşı yapılacak itirazlara ilişkin görev hükümleri üzerindeki etkisinin incelenmesi sonucunda: diğer kanunlarda düzenlenen idari yaptırımın, dayanağı olan yasanın amacı dikkate alınarak; Kabahatler Kanunu’nun 1., 2., 16. ve 19. maddelerinde belirtilen koşulları taşıması,  27. maddenin (1) numaralı bendinde belirtilen idari yaptırımlardan olması halinde, idari para cezaları ve mülkiyetin kamuya geçirilmesine ilişkin olanlarına karşı 1.6.2005 tarihinden sonra yapılacak itirazlarda sulh ceza mahkemelerinin genel görevli kılındığına ve bu nedenle doğan görev uyuşmazlıklarında adli yargı yerinin görevli bulunduğuna karar verilmiştir.

Daha sonra,  5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun “Genel kanun niteliği” başlıklı 3. maddesi, Anayasa Mahkemesi’nin 1.3.2006 gün ve E:2005/108, K:2006/35 sayılı kararıyla iptal edilmiş ve gerekçeli kararı 22.7.2006 gün ve 26236 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmış ve iptal hükmünün, kararın Resmi Gazetede yayımlanmasından başlayarak altı ay sonra yürürlüğe girmesine karar verilmiş; yasama organı tarafından iptal hükmü doğrultusunda yasal düzenleme yapılmaması sürecinde, anılan madde hükmünün yürürlükte bulunduğu düşüncesiyle, aynı doğrultuda karar verilmeye devam edilmiş; yasama organı tarafından, Anayasa Mahkemesi’nce verilen altı aylık süre içinde iptal hükmü doğrultusunda yasal düzenleme yapılması halinde ise, işaret edilen yargı yerinin yeni düzenlemenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren görevli olacağı belirtilmiştir.

Son olarak, 30/3/2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 3 üncü maddesini değiştiren 6.12.2006 günlü, 5560 sayılı Yasa’nın 31. maddesinde             " (1) Bu Kanunun;

a) İdarî yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümleri, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde,

b) Diğer genel hükümleri, idarî para cezası veya mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımını gerektiren bütün fiiller hakkında,

uygulanır." denilmiştir.

19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren bu düzenlemeye göre,  Kabahatler Kanunu’nun, idarî yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümlerinin, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde uygulanacağı; diğer kanunlarda görevli mahkemenin gösterilmesi durumunda ise uygulanmayacağı anlaşılmaktadır.

İncelenen uyuşmazlıkta, idari para cezasına ilişkin görevli mahkemeyi belirleyen yasa kuralı değiştirilmiş ve yeni düzenleme 19.12.2006 tarihi itibariyle yürürlüğe girmiş olduğuna göre, görev kuralının geçmişe etkili olacağı yolundaki genel hukuk ilkesi karşısında, 3257 sayılı Yasa’nın 12. maddesine göre verilen idari para cezasına karşı yapılan itirazın görüm ve çözümünde 14.7.2004 gün ve 5224 sayılı Sinema Filmlerinin Değerlendirilmesi ve Sınıflandırılması İle Desteklenmesi Hakkında Kanun uyarınca idari yargı yerinin görevli olduğu kuşkusuzdur.

Açıklanan nedenlerle, İdare Mahkemesince verilen görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

SONUÇ: Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle İzmir 1. İdare Mahkemesi’nce verilen 31.1.2006 gün ve E:2005/663, K:2006/106 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 25.12.2006 gününde OYBİRLİ?İ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

* * *

Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığından:

ESAS   NO   : 2006/211

KARAR NO: 2007/27

KARAR TR : 5.3.2007

(Hukuk Bölümü)   

 

ÖZET: Belediye Encümenince 1608 sayılı Yasa’ya göre verilen idari para cezasına karşı yapılan itirazın, aynı Yasa’nın 5. ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 5560 sayılı Kanunla değişik 3. maddesi gereğince ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesinin gerektiği hk.

 

K A R A R

 

Davacı        : E.Ö.

Davalı        : Ünye Belediye Başkanlığı

 

O L A Y     : Ünye Belediyesi Encümeni’nin 2.6.2005 gün ve 157 sayılı kararı ile, belediye zabıta memurlarınca 5272 sayılı Belediye Kanunu’nun 15. maddesinin (b) bendine uyulmadığının tespit edildiğinden bahisle; davacı adına, 1608 sayılı Yasa uyarınca para cezası verilmiştir.

Davacı, söz konusu para cezasına karşı 26.7.2005 tarihinde adli yargı yerinde itirazda bulunmuştur.

ÜNYE SULH CEZA MAHKEMESİ;10.8.2005 gün ve 2005/274 Muh., 2005/461 Müt. sayı ile, itiraz eden hakkında belediye malına zarar verdiğinden bahisle Ünye Belediye Encümeninin 2.6.2005 tarih ve 157 nolu kararı ile 250,00 YTL para cezası tahakkuk ettirildiğinin görüldüğü, Belediye Encümeninin şahıslar hakkında idari yasaklara uymadıklarından bahisle tanzim ettiği idari para cezalarına karşı Mahkemelerinin görevli olmayıp,  bu mahiyetteki belediye encümen kararlarına karşı idari yargıya müracaatla idari para cezasına ilişkin  encümen kararının iptalinin gerektiği gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; bu karar, itiraz edilmeyerek kesinleşmiştir.

Davacı, bu kez idari para cezası verilmesine ilişkin Encümen kararının iptali istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

ORDU İDARE MAHKEMESİ; 25.5.2006 gün ve E:2005/2174 sayı ile, 1608 sayılı Umuru Belediyeye Müteallik Ahkamı Cezaiye Hakkında 486 Numaralı Kanunun Bazı Maddelerini Muaddil Kanun’un 1. maddesinde; "Belediye Meclis ve encümenlerinin ... ittihaz ettikleri kararlara muhalif hareket edenlerle belediye kanun ve nizam ve talimatnamelerinin men veya emrettiği fiilleri isleyenlere veya yapmayanlara elli liraya kadar hafif para cezası tertibine ... belediye encümenleri salahiyetlerdir..." hükmünün getirildiği, aynı Yasanın 5. maddesinde ise, ceza kararlarına tebliği tarihinden itibaren beş gün içinde mahsus hakimlere ve bulunmayan yerlerde Sulh (ceza) hakimliğine itiraz olunabileceği kuralının getirildiği, dava dosyasının incelenmesinden; dava konusu 2.6.2005 tarihli ve 157 sayılı Ünye Belediye Encümeni kararıyla belediye malına zarar verdiğinden bahisle davacıya para cezası verildiği, her ne kadar encümen kararında cezanın yasal dayanağı gösterilmemiş olsa da davalı idarece verilen savunmaya göre, anılan cezanın 1608 sayılı Yasa’ya dayanılarak verildiğinin anlaşıldığı, bu durumda, 1608 sayılı Yasa’da açıkça belirtildiği üzere, uyuşmazlığın görüm ve çözüm yerinin Mahkemeleri değil, görevsizlik kararı veren Ünye Sulh Ceza Mahkemesi olduğu sonucuna ulaşıldığı gerekçesiyle 2247 sayılı Yasa’nın 19.maddesi hükmü uyarınca Ünye Sulh Ceza Mahkemesi’nce verilen görevsizlik kararı üzerine Mahkemelerinde açılan davada, görevli yargı yerinin belirlenmesi için Uyuşmazlık Mahkemesi’ne başvurulmasına, Uyuşmazlık Mahkemesi’nce bu konuda karar verilinceye kadar davanın incelenmesinin ertelenmesine ve bu kararla birlikte dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderilmesine karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: M. Lütfü ÜÇKARDEŞLER, Ahmet VELİO?LU, Serap AKSOYLU, Z. Nurhan YÜCEL,  Abdullah ARSLAN ve Levent ÖZÇELİK’in katılımlarıyla yapılan 5.3.2007 günlü toplantısında;

I-İLK İNCELEME :Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre;Uyuşmazlık Mahkemesi Genel Kurulu’nun 11.7.1988 günlü, E:1988/1, K:1988/1 sayılı İlke Kararında, “2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun bütünüyle incelenip değerlendirilmesinden, bu Kanunun uygulanması yönünden 2 nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan, ‘ceza uyuşmazlıkları’ ibaresinden, savcının ya da şahsi davacının talebi ile başlayan yargılaması sonunda sanığın mahkumiyetine ya da beraatine hükmedilebilecek davalarda, askeri ve adli ceza mahkemeleri arasında çıkan görev ve hüküm uyuşmazlıklarının anlaşılması, bunun dışında kalan tüm görev uyuşmazlıklarının ‘hukuk uyuşmazlığı’ sayılması gerektiği sonucuna varılmaktadır. Uygulanması idari organlara bırakılan cezalar, adli nitelikte olmadığından, bunlar hakkında yapılan itirazlar ya da açılan davalar ‘ceza davası’ olarak nitelendirilemezler. İdari niteliklerinden dolayı bu davalara ilişkin görev ve hüküm uyuşmazlıklarının Uyuşmazlık Mahkemesinin Hukuk Bölümünde incelenip çözümlenmesi gerektiği…”açıkça belirtilmiştir. Bu durum göz önüne alındığında, olay bölümünde yazılı başvuru konusu görev uyuşmazlığının Hukuk Bölümünde incelenmesi gerektiği kuşkusuzdur.

İdare Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesinde öngörülen yönteme uygun şekilde başvurulduğu ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, adli ve idari yargı yerleri arasında doğan görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ : Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde  adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ayla SONGÖR ile Danıştay Savcısı Gülen AYDINO?LU’nun, davada  adli yargının görevli olduğu yolundaki yazılı ve sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GERE?İ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, Belediye zabıta memurlarınca 5272 sayılı Belediye Kanunu’nun 15. maddesinin (b) bendine uyulmadığının tespit edildiğinden bahisle, 1608 sayılı Yasa uyarınca verildiği anlaşılan para cezasına ilişkin Encümen kararının kaldırılması istemiyle açılmıştır.

Umuru Belediyeye Müteallik Ahkamı Cezaiye Hakkında 16 Nisan 1340 (1924) Tarih ve 486 Numaralı Kanunun Bazı Maddelerini Muaddil 15.5.1930 tarih ve  1608 sayılı Kanun’un, 3.1.1940 tarih ve 3764 sayılı Kanun’la değişik 1. maddesi “Belediye meclis ve encümenlerinin kendilerine kanun, nizam ve talimatnamelerin verdiği vazife ve salahiyet dairesinde ittihaz ettikleri kararlara muhalif hareket edenlerle belediye kanun ve nizam ve talimatnamelerinin men veya emrettiği fiilleri işleyenlere  veya  yapmayanlara  elli  liraya kadar hafif para cezası tertibine üç günden onbeş güne kadar ticaret ve sanat icrasından men’e ve Türk Ceza Kanununun 536,538,557,559 ve 577. maddeleriyle 553.maddesinin birinci fıkrasında yazılı cezaları tayine belediye encümenleri salahiyettardır. Şubelere ayrılan belediyelerde bu cezaları encümen namına ve yerine şube müdürleri tayin ederler.”; 5.7.1934 tarih ve 2575 sayılı Yasa ile değişik 5. maddesinin  birinci  fıkrasında “Ceza kararlarına tebliğ tarihinden itibaren beş gün içinde mahsus hakimlere ve bulunmayan yerlerde sulh hakimliğine müracaatla şifahi veya yazılı itiraz olunabilir. İtiraz şifahi ise bir zabıt tutularak muterize imza ettirilir. “ denilmekte; 6. maddesinde de itiraz üzerine tetkikatın evrak üstünde yapılacağı, itirazlar varit ise hakimin ceza kararını iptal ve para cezası alınmış ise belediyenin geri vermesine hükmedeceği, itiraz varit görülmezse kararın tasdik olunacağı, itirazın otuz gün içinde neticelendirilmesinin mecburi olduğu, hakimin izahat almak üzere lüzum görürse muterizi veya vekilini celbederek dinleyebileceği belirtilmekte ve 7. madde ile, yazılı emir ile bozma yolu saklı kalmak kaydıyla, itiraz sonucunda hakim tarafından verilecek kararların kesin olduğuna ve temyiz edilemeyeceğine işaret edilmektedir.

Anılan Yasa ile, belediyeyi ilgilendiren yasal düzenlemelerin emrettiği fiilleri yapmayanlara veya yasakladığı fiilleri işleyenlere 1. maddede yazılı diğer cezaların yanı sıra üç günden onbeş güne kadar ticaret ve sanat icrasından men cezası verilmesi konusunda belediye encümeni yetkili kılınmış ve bu cezalara itiraz edilmesi üzerine uygulanacak usul ve esaslar özel olarak düzenlenmiş olup, uyuşmazlığa konu edilen davada görevli yargı yerinin belirlenebilmesi için söz konusu itiraz yolunun açıklanması gerekmektedir.

1924 tarih ve 486 sayılı Yasa’da, belediye cezalarına karşı hiçbir yargı merciine başvurulamayacağı kabul edilmiş iken, bu Yasanın 6. ve 7. maddelerini tadil eden 1927 tarih ve 959 sayılı Yasa ile bu cezalara idare heyetleri önünde itiraz edilebilmesine olanak tanınmış iken, daha sonra yasa koyucu tarafından, idare heyetlerinin kuruluş, nitelik ve görevleri bakımından uygun görülmeyen bu uygulamadan vazgeçilerek, 1930 tarih ve 1608 sayılı Yasa ile, konuya daha uygun bir çözüm şekli getirmek amacıyla, itirazların öncelikle bir “mahsus hakim” tarafından, bulunmayan yerlerde ise, sulh hakimi tarafından incelenebilmesini olanaklı kılan bir düzenleme yapılmıştır.

Bu açıklamalara göre, Yasa’da sözü edilen “mahsus hakim” ibaresinden, sadece belediye işleriyle ilgili cezalara yapılan itirazları çözümlemekle görevli olacak özel hakimlerin amaçlandığı; ancak, mahsus hakimin bulunmadığı yerlerde sulh hakimliğine başvurulacağının açıkça belirtilmiş olması karşısında,  bu tür cezalara karşı yapılan itirazın  görüm ve çözümünün adli yargı yerinin görevine girdiği açıktır.

Öte yandan; 30/3/2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 3 üncü maddesini değiştiren 6.12.2006 günlü, 5560 sayılı Yasa’nın 31. maddesinde " (1) Bu Kanunun;

a) İdarî yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümleri, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde,

b) Diğer genel hükümleri, idarî para cezası veya mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımını gerektiren bütün fiiller hakkında,

uygulanır." denilmiştir.

19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren bu düzenlemeye göre,  Kabahatler Kanunu’nun, idarî yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümlerinin, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde uygulanacağı; diğer kanunlarda görevli mahkemenin gösterilmesi durumunda ise uygulanmayacağı anlaşılmaktadır.

Açıklanan nedenlerle, Kabahatler Kanunu’nun değişik 3. maddesi hükmü karşısında da, 1608 sayılı Yasa’ya göre Belediye Encümenince verilen para cezasına karşı yapılan itirazın görüm ve çözümünde aynı Yasa uyarınca adli yargı yeri görevli olduğundan, İdare Mahkemesinin başvurusunun kabulü ile Sulh Ceza Mahkemesi’nin görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

SONUÇ: Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Ordu İdare Mahkemesi’nin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile Ünye Sulh Ceza Mahkemesi’nce verilen 10.8.2005 gün ve 2005/274 Muh., 2005/461 Müt sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 5.3.2007 gününde OYBİRLİ?İ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

* * *

Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığından:

ESAS   NO   : 2006/213

KARAR NO: 2006/268

KARAR TR : 25.12.2006

(Hukuk Bölümü)

 

ÖZET: Davacılar tarafından, murislerinin yolcu treninde bilet kondüktörü olarak görev yapmakta iken trenin devrilmesi sonucu hayatını kaybetmesi nedeniyle açılan tazminat davasının, İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesinin gerektiği hk.

 

K A R A R

 

Davacılar    : S.K.-Y.K. –S.K.- S.K.

Vekili         : Av. S.D.

Davalı        : TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğü

Vekili         : Av. C.T.

 

O L A Y     : Davacıların murisi İhsan Karadağ, 22.7.2004 tarihinde Haydarpaşa- Ankara seferini yapmakta olan yolcu treninde bilet kondüktörü olarak görev yapmakta iken trenin aşırı hız nedeniyle raydan çıkarak devrilmesi sonucu hayatını kaybetmiştir.

Davacıların vekili, fazlaya ilişkin dava ve talep hakları saklı kalmak kaydıyla davacının eşi için maddi ve manevi tazminatın, çocukları için manevi tazminatın, kaza tarihinden itibaren işleyecek kanuni faizi ile birlikte davalı idareden tahsili istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

SAKARYA 1. İDARE MAHKEMESİ; 19.10.2005 gün ve E:2005/2324; K:2005/2502 sayı ile, davanın, 22.07.2004 tarihinde Sakarya İli Pamukova mevkiinde meydana gelen tren kazasında hayatını kaybeden İhsan Karadağ'ın eşi davacılardan Sultan Karadağ için 100.000.-YTL maddi, 100.000.-YTL manevi, diğer davacılar Yasemin Karadağ, Serkan Karadağ ve Serhat Karadağ için ayrı ayrı 100.000.-YTL manevi tazminatın yasal faizi ile birlikte davalı idareden tazminine karar verilmesi istemiyle açıldığı, 29.06.1956 tarih ve 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 12'nci maddesinde, kara, deniz ve havada, nehir ve göllerde yolcu ve eşya taşımak üzere kurulan müesseselerin ticarethane sayılacağına işaret edildiği; anılan Kanunun "Taşıma İşleri ve Taşıma Senedi" başlıklı İkinci Kısmının "Yolcu Taşıma" ya ilişkin Üçüncü Ayırımında yer alan 798'inci maddesinde, yolcuların, taşıyıcılar tarafından iç hizmetleri tanzim için konmuş olan usul ve talimatı ihlal etmemekle mükellef oldukları, 806'ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında ise, taşıyıcının, yolcuları gidecekleri yere sağ ve salim olarak ulaştırmakla mükellef bulunduğu, yolcuların kazaya uğramaları halinde bundan doğacak zararların taşıyıcı tarafından tazmin edileceği, yolcunun kaza neticesinde ölmesi halinde onun yardımından mahrum kalan kimselerin dahi uğradıkları zararlara karşılık taşıyıcıdan tazminat isteyebilecekleri, ancak taşıyıcının, kazanın kendisine ve yardımcılarına yükletilmesi mümkün olan bir kusurdan doğmadığını ispat ettiği takdirde bu iki haldeki tazminattan kurtulacağının hükme bağlandığı, anılan yasal düzenlemelerden, yolcu taşıma işinin, ücret karşılığında yapılan ticari bir faaliyet niteliği taşıdığı ve bu işi yapanın da tacir olduğunun anlaşıldığı, öte yandan, Anayasa Mahkemesi’nin 18.02.1985 günlü, E:1984/9, K: 1985/4 sayılı kararında, karayollarından, köprülerden alınan geçiş parası, su, elektrik, havagazı, demiryolları, hava yolları, kimi hastane ücretleri gibi, ekonomik koşullara göre oluşturulan ve tesislerin bakımını, idamesini ve yeni yatırımlar yapılmasını sağlamak için yapılan ödemeleri, belirli kamu hizmetleri karşılığında kişilerden resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerden ayrı kabul ettiği, bu kabule göre, demiryolu taşımacılığında alınan yolcu taşıma ücretlerinin, kamu gücüne dayanılarak alınan vergi benzeri mali yükümlülükler kapsamında olmadığının açık bulunduğu, olayda, zarar görenin yolcu olması, davalının taşıyıcı sıfatı taşıması karşısında, taraflar arasındaki hukuki ilişkinin taşıma sözleşmesine dayanan bir özel hukuk ilişkisi olduğu, davalının ticari alanda yürüttüğü taşımacılık faaliyetinin de özel hukuk hükümlerine tabi bulunduğu, belirtilen durum karşısında ve davalı tarafından yürütülen faaliyetin ve tar






Yeni Sayfa 1





belediyelerin "imar", "ımar" ve "imar hukuku", "ımar hukuku", "kaçak yapı",
imar planı", "arazi ve arsa düzenlemesi", "imar para cezaları", "imar kirliliği
suçları", ve her türlü imar sorunlarına çözüm getirecek olan "imar hukukcusu" ve
"ımar hukukçusu".


 












imar hukukçusu

Copyright © Imar Hukukcusu Tüm hakları saklıdır.

Yayınlanma:: 2007-07-21 (2461 okuma)

[ Geri Dön ]