imar

İmar Hukukçusundan Güncel Makaleler (imar)

imar hukuku (imar planları, arazi ve arsa düzenlemesi, kaçak yapı para cezası, inşaat ruhsatı vb.)dava dilekçe örnekleri

Tasnif edilmiş Danıştay Altıncı Dairesi İçtihatları

Danıştay imar ve imar hukuku içtihatları

imar hukuku ile ilgili terimler ve tanımlar


İmar Hukukçusu. Toki'den Ucuz Konut Satışı Devam Ediyor

+Hatalı ödemelerin geri alınması

+
18 uygulaması,

+
Danıştay içtihadı birleştirme kurulu kararı yargı kararının yerine getirilmemesi

+
Belediyelerin internet adresleri (web)

+
Görev tazminatı ile ilgili haberler

+
Konut finansmanı sistemine ilişkin çeşitli kanunlarda değişiklik yapılması hakkı

+
Toki'nin satılık evlerine yoğun talep var.

+
18. Madde uygulamasında hukuka aykırılık nedenleri imarhukukcusu cafer ergen

+Eski Haberler

+
2577 sayılı İYUK 7. Madde ile ilgili Danıştay İçtihatları

+657 sayılı Yasa uyarınca verilen uyarma ve kınama cezalarına karşı yargı yolu

+Radyoloji personelinin çalışma (mesai) saatleri

+
5018 sayılı Kamu Mali Yönetim ve Kontrol Kanunu kapsamında Sayıştay Genel Kurulunun 14.6.2007 tarih ve 5189/1 sayılı kararı.

· ANAYASA MAHKEMESİNİN "YÜRÜRLÜ?Ü DURDURMA" KARARLARI

· ANAYASA MAHKEMESİNE İPTAL İSTEMİYLE YAPILAN BA?VURULAR ÜZERİNE VERİLEN KARARLAR

· İmar Hukuku Terimleri Sözlüğü

· idare hukukcusu (idare hukuku)

idari yargı
İdari yargıda (İdare Mahkemelerinde) açılacak yürütmeyi durdurma istekli iptal ve tam yargı dava dilekçesi örneğini görmek için buraya tıklayınız.

İmar

Tüm içeriği görmek için tıklayınız

İdare Hukuku

İDARE HUKUKU

imarhukukcusu.com tüm haberler

imar, Eski Haberler
21.09.12
· İmarda kısıtlılık sorunu sona eriyor (5 Yıl ile sınırlandırıldı)
16.09.12
· imar planları ve imar uygulamaları nedeniyle ücret
08.09.12
· Tazminat davasının süreaşımı nedeniyle reddi halinde maktu avukatlık ücreti
· İlan edilmeksizin uygulamaya konulan bir imar planının şekil eksikliği nedeniyle
· Davanın niteliği itibariyle mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmas
· Özel parselasyon ile belirlenmiş bulunan umumi hizmet alanları
· İmar planı ile notu arasında birbirine aykırı hususların bulunması
· 5 yıllık inşaat ruhsatı süresi içinde yapı kullanma izin belgesi alınmaması hali
12.05.12
· Deprem nedeniyle oluşan zararda belediyenin kusursuz sorumluluğu yoktur
10.05.12
· Tapulu yerdeki yapı ruhsattsız da olsa 32. madde işletilmemişse tazminat gerekir
· Yeşil alan için yapılan bağış da DOP tan düşülür.
14.04.12
· Bam Adli Yargı Adalet Komisyonlarınca Bilirkişi Listelerinin Düzenlenmesi Hakkın
· Yapı Denetimi Uygulama Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
· Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
06.04.12
· Anayasa Mahkemesi’ne Göre 3194/42. Maddesinin Üçüncü Fıkrası (32 md)
· 42. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “…32…” ibaresi
01.04.12
· belediyelerin mimari projelerde meslek odasından ayrıca "proje onay belgesi" ist
· 125 nolu Danıştay Dergisi imar hukuku içtihatları
23.03.12
· Köy yerleşik alanı ve civarında imar yetkisi
· Yoldan İhdasen Oluşan Taşınmazlar Hakkında Yorum
· Anayasa Mahkemesi Kararı (Yoldan İhdas)
11.03.12
· Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı
05.03.12
· Çoğaltılmış Fikir Ve Sanat Eserlerini Derleme Kanunu
14.02.12
· Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Hakkında Kanun Tasarısı
21.12.11
· Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi (21 Aralık 2011-28149)
· İmar Davaları Kitabı Üçüncü Baskı 2011
06.12.11
· İmar hukuku içtihatları (Danıştay Dergisi 124)
23.10.11
· 3194 sayılı Kanunun 5940 sayılı Kanunla değişik 42. maddesi uyarınca para cezası
· 1608 sayılı Kanun uyarınca idari para cezası verilmesine ve 1 kez yasaklanan faa
· Bedele Dönüştürülen Paya Takdir Edilen Karşılığın Artırılması Davası
· Cedit-Erenler-Topçular-28 Haziran Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Proje Alanı
09.09.11
· Her proje için müellif sicil durum belgesi alınması zorunlu
12.08.11
· Valilik görüşü alınmadığı gerekçesiyle yıkılamayacağı
· İmar planının yürütmesinin durdurulması üzerine yapının mühürlenmesi
· Ticaret alanında akaryakıt istasyonu yapılamaz
· müellif sicil durum belgesi ibraz edilmeden yapı ruhsatında hukuka uyarlık bulun
· Tadilat ruhsatının kat irtifakı sahibi kişilerin imzası, bu kişiler tarafından v
· 2981 sayılı Yasanın 10/b alanında 3194 sayılı Kanunun 18. madde uygulamasında DO
· Mutlak tarım arazileri
01.08.10
· www.idarehukuku.net Türkiye'nin İdare Hukuku - İdari Yargı Bilgilerine hoşgeldin
29.06.10
· Belediye Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
17.04.10
· Kaplıca izinlerini artık Valilikler verecek. Bakanlık yetkiyi devretti.
10.04.10
· Yeni imar para cezası hükümleri önceki (Kaçak yapı suçlarına) uygulanmaz.
08.04.10
· 3194/18 uyg. yapılmayan alanda kamulaştırma yapılabilir
03.04.10
· Nazım imar planının yürürlükteki 1/100000 ve 1/50000 ölçekli planlara uygun olma
28.01.10
· İmar planı ve inşaat ruhsatı iptali üzerine tazminat dava açma süresi
· Plan değişikliği isteminin reddi yolundaki işlemin değil doğrudan planın iptalin
· Planlı bir bölgede arazi ve arsa düzenlemesi yapılmadan kamulaştırma yapılması
· Dolgu alanında plan yapılabilmesi
· Binanın hukuken en son bittiği tarih

Eski Haberler

İmar hukuku ile ilgili Kanunlar

+imar kanunu (3194)
+il özel idaresi kanunu (5302)
+belediye kanunu (5393)
+büyükşehir belediyesi kanunu(5216)
+kamulaştırma kanunu (2942)
+kültür ve tabiat varlıklarını koruma kanunu (2863)

+yıpranan tarihi ve kültürel taşınmaz varlıkların yenilenerek korunması ve yaşatılarak kullanılması hakkında kanun (5366)
+yapı denetimi hakkında kanun (4708)
+gecekondu kanunu (775)
+imar ve gecekondu af kanunu (2981/3290)

İMAR HUKUKU İLE İLGİLİ YÖNETMELİKLER

+belediyeler tip imar yönt.
+imar affı yönetmeliği
+plansız alanlar yönt.
+plan yapım yönt.
+koruma amaçlı im. pln. yönt.
+kıyı kanunu uyg. yönt.
+tarım alanları yönt.
+karayolları kenarlarında..yönt.
+18. madde uygulama yönt.
+plan müellifleri yönt.
+gecekondu yönetmeliği

+imar ile ilgili tüm yönet.

SOSYAL SİGORTALAR VE GENEL SA?LIK SİGORTASI KANUNU

Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Mevuzatı

idare hukuku (Danıştay) içtihatları

İdare hukuku İçtihatları

idare hukuku, iptal ve tazminat davası

İdari Yargıda (İdare Mahkemelerinde) açılacak Yürütmenin Durdurulması istekli iptal ve tazminat dava dilekçe örneği için tıklayınız.

İMAR

imar
içtihatları

Ankara Bölge İdare Mahkemesi

İstanbul Bölge İdare Mahkemesi
Ankara Bölge İdare Mahkemesi
Konya Bölge İdare Mahkemesi
Aydın Bölge İdare Mahkemesi
Edirne Bölge İdare Mahkemesi
Manisa Bölge İdare Mahkemesi
Ordu Bölge İdare Mahkemesi
Van Bölge İdare Mahkemesi
Zonguldak Bölge İdare Mahkemesi
Sakarya Bölge İdare Mahkemesi
Samsun Bölge İdare Mahkemesi
Antalya Bölge İdare Mahkemesi
Gaziantep Bölge idare Mahkemesi
Denizli Bölge İdare Mahkemesi
Adana Bölge İdare Mahkemesi
İzmir Bölge İdare Mahkemesi
Erzurum Bölge İdare Mahkemesi
Eskişehir Bölge İdare Mahkemesi
Diyarbakır Bölge İdare Mahkemesi
Bursa Bölge İdare Mahkemesi
Malatya Bölge İdare Mahkemesi
Sivas Bölge İdare Mahkemesi
Kayseri Bölge İdare Mahkemesi
Trabzon Bölge İdare Mahkemesi
İdari Yargı (İDARE HUKUKU) Kitapları (Yayınları)
Bölge İdare Mahkemelerinin İnternet (Web) Adresleri - Sayfaları
BÖLGE İDARE MAHKEMELERİNİN İTİRAZ MERCİLERİ
Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun
Devlet Memurları Kanunu
Danıştay Kanunu
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası
İdari Yargılama usulü Kanunu
Hakimler ve Savcılar Kanunu
399 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüslerinin Personel Rejimlerinin Düzenlenmesi ve 233 sayılı KHK''nin Bazı Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu

uyuşmazlık mahkemesi karraları 4
imar hukuku



Türkiyenin imar hukuku sorunları


Yeni Sayfa 2

Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığından:

ESAS   NO   : 2006/178

KARAR NO: 2006/261

KARAR TR : 25.12.2006

(Hukuk Bölümü)   

 

ÖZET: 6948 sayılı Sanayi Sicili Kanunu   uyarınca verilen idari para cezasına karşı yapılan itirazın İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

K A R A R

 

Davacı        : Damar Büro Mobilyaları Orman Ürünleri İnşaat İthalat İhracat San. Tic.  Ltd. Şti.

Davalı        : Ankara Valiliği Sanayi ve Ticaret İl Müdürlüğü

 

O L A Y     : Ankara Valiliği Sanayi ve Ticaret İl Müdürlüğü’nün 17.11.2005 gün ve 42136 sayılı işlemi ile, 6948 sayılı Sanayi Sicili Kanunu’nun 9. maddesi uyarınca idari para cezası uygulanmasının Valilikçe kararlaştırıldığı hususu davacıya bildirilmiştir.

Davacı, söz konusu para cezasına karşı adli yargı yerinde itirazda bulunmuştur.

ANKARA 11. SULH CEZA MAHKEMESİ; 12.12.2005 gün ve 2005/950 Müt. sayı ile, 5326 sayılı Kabahatler Yasası genel bir yasa olup, 3. maddesi, bu Yasanın genel hükümlerinin diğer kanunlardaki kabahatler hakkında da uygulanacağını öngörmüş ise de; kural olarak yasaların uygulanmasında özel yasaların öncelikli olduğu, itiraza konu idari para cezasını 6948 sayılı Yasa çerçevesinde Sanayi ve Ticaret İl Müdürlüğü’nün düzenlediği, anılan Yasanın 11. maddesinden bahisle itiraz konusu idari para cezası Sanayi ve Ticaret İl Müdürlüğü tarafından verilmiş olup, 11. maddeyi yürürlükten kaldıran herhangi bir kural bulunmadığı gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; bu karar, temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir.

Davacı, bu kez, yukarıda sözü edilen işlemin iptali istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

ANKARA 9. İDARE MAHKEMESİ; 30.12.2005 gün ve E:2005/2606; K:2005/2315 sayı ile, toplum düzenini, genel ahlakı, genel sağlığı, çevreyi ve ekonomik düzeni korumak amacıyla; kabahatlere ilişkin genel ilkeleri, kabahatler karşılığında uygulanabilecek olan idari yaptırım türlerini ve sonuçlarını, kabahatler dolayısıyla karar alma sürecini, idari yaptırıma ilişkin kararlara karşı kanun yolları ile idari yaptırım kararlarının yerine getirilmesine ilişkin esasların belirlenmesi amacıyla yürürlüğe konulan ve 1.6.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun 2, 3, 16 ve 27. maddelerinden söz ederek, belirtilen yasal düzenlemeler uyarınca; 1.6.2005 tarihinden itibaren, 5326 sayılı Yasa’da sayılan idari para cezası ve idari tedbirlerden oluşan idari yaptırımlar ile diğer yasalarda yer alan idari yaptırımlara karşı, Yasanın 19. maddesinde sayılan istisnai durumlar haricinde sulh ceza mahkemeleri nezdinde dava açılabildiği, buna göre, davacıya Ankara Valiliği Sanayi ve Ticaret İl Müdürlüğü’nce 6948 sayılı Sanayi Sicil Kanunu’nun 9. maddesi uyarınca idari para cezası verilmesine ilişkin 17.11.2005 tarih ve 41136 sayılı işlemin iptali istemi ile 27.12.2005 tarihinde Mahkemeleri kayıtlarına giren dilekçe ile bakılan dava açılmış ise de, yukarıda anılan Yasa hükümleri uyarınca Sanayi Sicil Kanunu hükümlerine göre verilen idari yaptırım niteliğindeki para cezasına karşı açılacak davalarda sulh ceza mahkemesinin görevli kılınması karşısında uyuşmazlığın görüm ve çözümünde Mahkemelerinin görevli bulunmadığı sonucuna varıldığı gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; bu karar, itiraz edilmeyerek kesinleşmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: M. Lütfü ÜÇKARDEŞLER, Ahmet VELİO?LU, Z. Nurhan YÜCEL, Esen EROL, Abdullah ARSLAN ve Levent ÖZÇELİK’in katılımlarıyla yapılan 25.12.2006 günlü toplantısında;

I-İLK İNCELEME : Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre;

Uyuşmazlık Mahkemesi Genel Kurulu’nun 11.7.1988 günlü, E:1988/1, K:1988/1 sayılı İlke Kararında, “2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun bütünüyle incelenip değerlendirilmesinden, bu Kanunun uygulanması yönünden 2 nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan, ‘ceza uyuşmazlıkları’ ibaresinden, savcının ya da şahsi davacının talebi ile başlayan yargılaması sonunda sanığın mahkumiyetine ya da beraatine hükmedilebilecek davalarda, askeri ve adli ceza mahkemeleri arasında çıkan görev ve hüküm uyuşmazlıklarının anlaşılması, bunun dışında kalan tüm görev uyuşmazlıklarının ‘hukuk uyuşmazlığı’ sayılması gerektiği sonucuna varılmaktadır. Uygulanması idari organlara bırakılan cezalar, adli nitelikte olmadığından, bunlar hakkında yapılan itirazlar ya da açılan davalar ‘ceza davası’ olarak nitelendirilemezler. İdari niteliklerinden dolayı bu davalara ilişkin görev ve hüküm uyuşmazlıklarının Uyuşmazlık Mahkemesinin Hukuk Bölümünde incelenip çözümlenmesi gerektiği...” açıkça belirtilmiştir. Bu durum gözetildiğinde, olay bölümünde yazılı başvuru konusu görev uyuşmazlığının Hukuk Bölümünde incelenmesi gerektiği kuşkusuzdur.

Adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, idari yargı dosyasının 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacının istemi üzerine son görevsizlik kararını veren Mahkemece Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ : Raportör-Hakim Nurdane TOPUZ’un, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ahmet BEŞİNCİ ile Danıştay Savcısı Gülen AYDINO?LU’nun, davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GERE?İ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, 6948 sayılı Sanayi Sicili Kanunu’nun 9. maddesi uyarınca verilen idari para cezasının iptali istemiyle açılmıştır.

17.4.1957 tarih ve 6948 sayılı Sanayi Sicili Kanunu’nun 1. maddesinde; sanayi işletmesi ve sanayi işlerinin tanımı yapılmış, 2. maddesinde; “sanayi işletmelerinin İktisat ve Ticaret Vekaletinde tutulacak sanayi siciline kayıt ettirilmesi ve mukabilinde alınacak sanayi sicil vesikasının icabında salahiyetli memurlara ibraz olunmasının mecburi olduğu belirtilmiş; 5.maddesinde; “sanayi işletmelerinin bir senelik faaliyetlerini, İktisat ve Ticaret Vekaletince hazırlanacak nümunesine göre dolduracağı senelik işletme cetvellerinde göstermeye ve bu cetvelleri takvim senesi sonundan itibaren en geç dört ay içinde 2 nci maddede yazılı olduğu veçhile İktisat ve Ticaret Vekaletine göndermeye mecbur oldukları belirtilmiş; 9. maddesinde; “Bu kanun hükümlerine tevfikan sanayi işletmelerini müddetinde sanayi siciline tescil ettirmiyenler veya 2 nci maddeye tevfikan verilen beyannamelerde vukubulan değişiklikleri kapanma ve faaliyete geçme hallerini müddetinde ilgili mercilere bildirmeyenler veya senelik işletme cetvellerini zamanında İktisat ve Ticaret Vekaletine göndermiyenler hakkında bir aydan altı aya kadar hafif hapis veya 100 liradan 1000 liraya kadar hafif para cezası ve tekerrürü halinde de her ikisi birlikte hükmolunur” hükmüne, 11. maddesinde ise; “Bu kanuna göre istenen malümatı hakikata aykırı olarak bildirenlere sekizyüzmilyon lira idarî para cezası verilir.

(Ek: 24/4/2003-4854/5 md.) Bu Kanunda yazılı olan idarî para cezaları o yerin en büyük mülkî amiri tarafından verilir. Verilen idarî para cezalarına dair kararlar ilgililere 11.2.1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre tebliğ edilir. Bu cezalara karşı tebliğ tarihinden itibaren en geç yedi gün içinde yetkili idare mahkemesine itiraz edilebilir. İtiraz, idarece verilen cezanın yerine getirilmesini durdurmaz. İtiraz üzerine verilen karar kesindir. İtiraz, zaruret görülmeyen hâllerde evrak üzerinde inceleme yapılarak en kısa sürede sonuçlandırılır. Bu Kanuna göre verilen idarî para cezaları 21.7.1953 tarihli ve 6183 sayılı Âmme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre tahsil olunur” hükmüne yer verilmiştir.

 6948 sayılı Yasa’nın 11. maddesinde yapılan ek düzenleme karşısında, bu Kanunda yazılı olan idarî para cezalarına karşı yapılacak itirazların görüm ve çözümünde idari yargı yerlerinin görevli olacağının kabulü gerekir.

1.6.2005 tarihinde 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun yürürlüğe girmesi üzerine Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nce, sözü edilen Kanun’un diğer kanunlarda düzenlenen idari yaptırımlar ile bunlara karşı yapılacak itirazlara ilişkin görev hükümleri üzerindeki etkisinin incelenmesi sonucunda: diğer kanunlarda düzenlenen idari yaptırımın, dayanağı olan yasanın amacı dikkate alınarak; Kabahatler Kanunu’nun 1., 2., 16. ve 19. maddelerinde belirtilen koşulları taşıması,  27. maddenin (1) numaralı bendinde belirtilen idari yaptırımlardan olması halinde, idari para cezaları ve mülkiyetin kamuya geçirilmesine ilişkin olanlarına karşı 1.6.2005 tarihinden sonra yapılacak itirazlarda sulh ceza mahkemelerinin genel görevli kılındığına ve bu nedenle doğan görev uyuşmazlıklarında adli yargı yerinin görevli bulunduğuna karar verilmiştir.

Daha sonra,  5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun “Genel kanun niteliği” başlıklı 3. maddesi, Anayasa Mahkemesi’nin 1.3.2006 gün ve E:2005/108, K:2006/35 sayılı kararıyla iptal edilmiş ve gerekçeli kararı 22.7.2006 gün ve 26236 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmış ve iptal hükmünün, kararın Resmi Gazetede yayımlanmasından başlayarak altı ay sonra yürürlüğe girmesine karar verilmiş; yasama organı tarafından iptal hükmü doğrultusunda yasal düzenleme yapılmaması sürecinde, anılan madde hükmünün yürürlükte bulunduğu düşüncesiyle, aynı doğrultuda karar verilmeye devam edilmiş; yasama organı tarafından, Anayasa Mahkemesi’nce verilen altı aylık süre içinde iptal hükmü doğrultusunda yasal düzenleme yapılması halinde ise, işaret edilen yargı yerinin yeni düzenlemenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren görevli olacağı belirtilmiştir.

Son olarak, 30/3/2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 3 üncü maddesini değiştiren 6.12.2006 günlü, 5560 sayılı Yasa’nın 31. maddesinde " (1) Bu Kanunun;

a) İdarî yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümleri, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde,

b) Diğer genel hükümleri, idarî para cezası veya mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımını gerektiren bütün fiiller hakkında,

uygulanır." denilmiştir.

19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren bu düzenlemeye göre,  Kabahatler Kanunu’nun, idarî yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümlerinin, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde uygulanacağı; diğer kanunlarda görevli mahkemenin gösterilmesi durumunda ise uygulanmayacağı anlaşılmaktadır.

Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olduğundan, görev konusunda taraflar için bir müktesep hak doğmayacağı; bu nedenle, yeni bir yasayla kabul edilen görev kurallarının, geçmişe de etkili olacağı, bilinen bir genel hukuk ilkesidir.

Davanın açıldığı andaki kurallara göre görevli olan mahkeme, yeni bir yasa ile görevsiz hale gelmiş ise, (davanın açıldığı anda görevli olan ve fakat yeni yasaya göre görevsiz hale gelen) mahkemenin görevsizlik kararı vermesi gerekeceği; ancak, yeni yasadaki görev kuralının, değişikliğin yürürlüğe girmesinden sonra açılacak davalarda uygulanacağına dair intikal hükümlerinin varlığı halinde, mahkemece görevsizlik kararı verilemeyeceği açıktır.

Diğer taraftan, dava görevsiz mahkemede açılmış, bu sırada yapılan bir kanun değişikliği ile görevsiz mahkeme o dava için görevli hale gelmiş ise, mahkeme, artık görevsizlik kararı veremeyip (yeni kanuna göre görevli hale geldiği için) davaya bakmaya devam etmesi gerekir.

İncelenen uyuşmazlıkta, idari para cezasına ilişkin görevli mahkemeyi belirleyen yasa kuralı değiştirilmiş ve yeni düzenleme 19.12.2006 tarihi itibariyle yürürlüğe girmiş olduğuna göre, görev kuralının geçmişe etkili olacağı yolundaki genel hukuk ilkesi karşısında, 6948 sayılı Yasa’nın 9. maddesine göre verilen idari para cezasına  karşı yapılan itirazın görüm ve çözümünde idari  yargı yerinin görevli olduğu kuşkusuzdur.

Açıklanan nedenlerle, İdare Mahkemesince verilen görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

SONUÇ: Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Ankara 9. İdare Mahkemesi’nce verilen 30.12.2005 gün ve E:2005/2606, K:2005/2315 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 25.12.2006 gününde OYBİRLİ?İ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

* * *

 

Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığından:

ESAS   NO   : 2006/183

KARAR NO: 2006/182

KARAR TR : 6.11.2006

(Hukuk Bölümü)

 

ÖZET : 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen koşulu taşımayan BAŞVURUNUN, aynı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca REDDİ gerektiği hk.

 

K A R A R

 

Davacı        : A Yapım Televizyon Programcılık A.Ş.(NTV)

Vekili         : Av. İ.A.

Davalı        : Sanayi ve Ticaret Bakanlığı

 

O L A Y     : Davacı  Şirkete ait  NTV logosuyla yayın yapan televizyon kanalında yayımlanan, Pas Fotomaç Gazetesi’ne ilişkin futbol konulu reklamın, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 4822 sayılı Kanunla değişik 16. maddesine aykırı olduğu nedeniyle, Reklâm Kurulunca davacı Şirkete, anılan Yasa’nın 17. ve 25/8. maddeleri uyarınca idari para ve durdurma cezaları verilmiş; Bakanlık Makamının 29.4.2005 tarih ve 96 sayılı onayıyla uygun bulunan ve 26.5.2005 tarih ve 12699 sayılı yazı ile  20.7.2005 tarihinde tebliğ edilen bu işlem sonrasında, davacı şirket vekili; idari para cezası verilmesine ilişkin işlemin iptali istemiyle 25.7.2005 gününde idari yargı yerinde dava açmıştır.

ANKARA 12.İDARE MAHKEMESİ; 28.10.2005  gün ve E:2005/1444, K:2005/1126 sayı ile, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 2. maddesine göre “kabahat” deyiminden kanunun karşılığında idari yaptırım uygulanmasını öngördüğü haksızlığın anlaşılacağı; 3. maddesinde, bu Kanunun genel hükümlerinin diğer kanunlardaki kabahatler hakkında da uygulanacağının öngörüldüğü; 16. maddesinde, kabahatler karşılığında uygulanacak olan idari yaptırımların idari para cezası ve idari tedbirlerden ibaret olduğunun, idari tedbirlerin ise, mülkiyetin kamuya geçirilmesi ve ilgili kanunlarda yer alan diğer tedbirler olduğunun hükme bağlandığı; anılan Kanun’un genel hükümleri arasında yer alan 27. maddesinin birinci fıkrasında, idari para cezasına ve mülkiyetin kamuya geçirilmesine ilişkin idari yaptırım kararlarına karşı, kararın tebliği veya tefhimi tarihinden itibaren en geç onbeş gün içinde sulh ceza mahkemesine başvurulabileceği öngörülmüş olup,  anılan Yasa’nın yürürlüğe girdiği 1.6.2005 tarihinden itibaren Yasa’da sayılan idari yaptırımlara karşı 19. maddede belirtilen istisnalar haricinde sulh ceza mahkemelerinde dava açılabileceği; buna göre, 4077 sayılı Yasa hükümleri uyarınca, 25.7.2005 tarihinde idari yaptırım niteliğindeki para cezasına karşı açılan davada, sulh ceza mahkemesinin görevli kılındığı gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; Başkanlık yazısıyla sorulması üzerine Mahkemece verilen cevapta; davacı tarafından temyiz talebinde bulunulduğundan dava dosyasının Danıştay’a gönderildiği ve kararın kesinleşmediği belirtilmiştir.

Davacı şirket vekili, aynı istemle 9.12.2005 gününde adli yargı yerinde itirazda bulunmuştur.

ANKARA 12. SULH CEZA MAHKEMESİ; 10.3.2006 gün ve E:2005/1022 Müt. sayı ile, Kabahatler Kanunu’nun 3. maddesinin Anayasa Mahkemesince iptal edildiği,  yasaların uygulanmasında özel yasaların öncelikli olduğu,  4077 sayılı Yasada, ceza hükümlerine karşı itirazın, tebliğinden itibaren 7 gün içerisinde yetkili idare mahkemesine yapılması gerektiğinin hükme bağlandığı, kararın idari işlem niteliğinde bulunduğu mahkemelerinin itirazla ilgili karar verme yetkisinin bulunmadığı gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; bu karar  yasa yoluna başvurulmayarak kesinleşmiştir.

Davacı Şirket vekilince, 6.4.2006 günlü dilekçe ile, doğduğunu öne sürdüğü olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi istemiyle başvuruda bulunulması üzerine, adli yargı dosyası Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderilmiş olup; Başkanlık yazısı ile idari yargı kararının kesinleşme durumunu gösteren onaylı örneğinin gönderilmesi istenilmiş, Mahkemesince kararın kesinleşmediği bildirilmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: M. Lütfü ÜÇKARDEŞLER, Coşkun ÖZTÜRK, Serap AKSOYLU, Z. Nurhan YÜCEL, Abdullah ARSLAN ve Levent ÖZÇELİK’in katılımlarıyla yapılan 6.11.2006 günlü toplantısında; Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in 2247 sayılı Yasa’da öngörülen koşulları taşımayan başvurunun reddi gerektiği yolundaki raporu ve dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ahmet BEŞİNCİ  ile Danıştay Savcısı Gülen AYDINO?LU’nun, başvurunun reddi gerektiğine ilişkin yazılı ve sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GERE?İ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun 14. maddesinde, olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için adli, idari veya askeri yargı Mercilerinden en az ikisinin tarafları, konusu ve nedeni aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararların kesin ya da kesinleşmiş olması gerektiği hükme bağlanmıştır. Aynı Yasanın 27. maddesinde ise, Uyuşmazlık Mahkemesinin, uyuşmazlık çıkarmaya veya görev uyuşmazlıklarına ilişkin istemleri önce şekil ve süre açısından inceleyeceği; yöntemine uymayan veya süresi içinde ileri sürülmemiş istemleri reddedeceği kuralına yer verilmiştir

Anılan hükme göre, olumsuz görev uyuşmazlığının varlığının incelenebilmesi için, uyuşmazlığa konu edilen kararların kesin olarak verilmiş veya kesinleşmiş olması gerekmektedir.

Olayda, görev uyuşmazlığına konu edilen kararlardan, adli yargı yerince verilen karar kesinleşmiş ise de, idari yargı yerince verilen kararın temyiz edilmiş olması nedeniyle kesinleşmediği anlaşılmaktadır.

Belirtilen durum karşısında, olumsuz görev uyuşmazlığının varlığı için aranan “adli, idari veya askeri yargı mercilerinden en az ikisi tarafından verilen hükümlerin kesin olarak verilmiş veya kesinleşmiş görevsizlik kararları olması” koşulu gerçekleşmediğinden, 2247 sayılı Yasanın 14. maddesine uygun bulunmayan başvurunun aynı yasanın 27. maddesi uyarınca reddi gerekmiştir.

SONUÇ: 2247 sayılı Yasanın 14. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan  BAŞVURUNUN, aynı Yasanın 27. maddesi uyarınca REDDİNE, 6.11.2006 gününde OYBİRLİ?İ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

* * *

Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığından:

ESAS   NO   : 2006/192

KARAR NO: 2007/25

KARAR TR : 5.3.2007

(Hukuk Bölümü)

 

ÖZET : Görev sırasında  ateşli silahla vurularak ölen erin yakınlarının maddi ve manevi tazminat istemiyle açtıkları davanın, ASKERİ YÜKSEK İDARE MAHKEMESİNDE çözümlenmesinin gerektiği hk.

 

K A R A R

 

Davacılar    :A. ve D.B. ile Çocukları

Vekili         :Av. A.B.

Davalı        :İçişleri Bakanlığı

 

O L A Y     : Van-Özalp İlçe Jandarma Kom.Bl.’nde askerlik hizmetini yapmakta olan J.Kom.Er Abdulaziz Bakır, 14.12.2001 gününde aynı yerde görevli bir Asteğmenin, diğer bir asteğmene ait görev silahını ateşlemesi sonucunda vurularak ölmüştür.

Davacıların vekilince, adı geçenin ölümü nedeniyle destekten yoksun kalan ve büyük acı ve elem duyan müvekkilleri için toplam 96.000.000.000.-TL. maddi ve manevi tazminatın, olay tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalı idarece ödenmesine hükmedilmesi istemiyle,  askeri idari yargı yerinde dava açılmıştır.

ASKERİ YÜKSEK İDARE MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRESİ;27.3.2002 gün ve E:2002/199, K:2002/272 sayı ile, Anayasa’nın 157 ve 1602 sayılı Yasa’nın 20. maddelerine göre, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin bir davaya bakabilmesi için dava konusu idari işlem veya eylemin asker kişiyi ilgilendirmesi ve askeri hizmete ilişkin bulunması şartlarının birlikte gerçekleşmiş olması gerektiği; gerek Anayasa gerek 1602 sayılı Yasa’da öngörülen     “asker kişiyi ilgilendiren” sözcüğüyle, yasa koyucunun davacının kendisinin “asker kişi” olmasını kastettiği; davacının “asker kişi” olması koşulunun tek istisnanın, yine Yasa’da belirtildiği üzere askerlik yükümlülüğünden doğan uyuşmazlıklarla sınırlı bulunduğu; görülmekte olan davanın, askerlik yükümlülüğüne ilişkin olmayıp destekten yoksun kalma hukuki nedenine dayalı tam yargı davası olduğu; davacıların miras hukuku bakımından müteveffa J.Erin “külli halefleri” olmasının ona “asker kişi” vasfını kazandırmayacağı, kaldı ki anne baba sağ olduğu için kardeşlerin bu davada külli halef bile olmadıkları;  belirtilen nedenlerle davada, davacının asker kişi olması koşulu gerçekleşmediğinden AYİM’in görevli olmayıp genel idari yargının görevli olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; bu karar, yasa yoluna başvurulmayarak kesinleşmiştir.

Davacılar vekili, bu kez, aynı istekle, 19.7.2002 gününde genel idari yargı yerine dava açmıştır.

VAN İDARE MAHKEMESİ; 27.11.2002 gün ve E:2002/838, K:2002/1167 sayı ile, Anayasa’nın 157 ve 1602 sayılı Yasa’nın 20. maddelerine göre, AYİM’in bir davaya bakabilmesi için dava konusu idari işlem veya eylemin asker kişiyi ilgilendirmesi ve askeri hizmete ilişkin bulunması koşullarının birlikte gerçekleşmesinin gerektiği; askeri hizmete ilişkin bir idari eyleme maruz kalarak ölen erin yakınlarının açtığı davanın askeri idari yargının görev alanına girdiği gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; bu karar temyiz edilmiş,  Danıştay 10. Dairesinin 15.4.2005 gün ve E:2003/2643, K:2005/1690  sayılı kararıyla istem reddedilerek karar onanmış ve kesinleşmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: M. Lütfü ÜÇKARDEŞLER, Ahmet VELİO?LU, Serap AKSOYLU, Z. Nurhan YÜCEL,  Abdullah ARSLAN ve Levent ÖZÇELİK’in katılımlarıyla yapılan 5.2.2007 günlü toplantısında;

I-İLK İNCELEME :

Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, genel ve askeri idari yargı yerleri arasında anılan Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu ve idare mahkemesine ait dava dosyasının 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak, davacılar vekilinin istemi üzerine son görevsizlik kararını veren mahkemece Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

ll-ESASIN İNCELENMESİ : Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde  Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Danıştay Savcısı Gülen AYDINO?LU ile AYİM Savcısı Selahattin KARAKAYA’nın, davada  Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin görevli olduğu yolundaki yazılı ve sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GERE?İ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, görev sırasında  ateşli silahla vurularak ölen erin yakınlarının maddi ve manevi tazminat isteminden ibarettir.

Anayasa’nın 157. maddesinde, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin askeri olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların yargı denetimini yapan ilk ve son derece mahkemesi olduğu, ancak askerlik yükümlülüğünden doğan uyuşmazlıklarda ilgilinin asker kişi olması şartının aranmayacağı belirtilmiş; 20.7.1972 tarih ve 1602 sayılı Yasa’nın 25.12.1981 tarih ve 2568 sayılı Yasa ile değişik 20. maddesinde de aynı hüküm yer almıştır. Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin bir davaya bakabilmesi için dava konusu idari işlem ya da eylemin “asker kişiyi ilgilendirmesi“ ve “askeri hizmete ilişkin bulunması” koşullarının birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.

1602 sayılı Yasa’nın değişik 20. maddesinde, Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli bulunan veya hizmetten ayrılmış olan subay, askeri memur, astsubay, askeri öğrenci, uzman çavuş, uzman jandarma çavuş, erbaş ve erler ile sivil memurlar asker kişi sayılmaktadır.

İdari eylemin “askeri hizmete ilişkin bulunması”, eylemin kanun ve nizamların Türk Silahlı Kuvvetlerine tanıdığı yetki ve görevlerin yerine getirilmesi amacına yönelik olması anlamını taşımaktadır. Askeri nitelikteki idari eylemi de, askeri kural ve gerekler çerçevesinde yürütülen askeri hizmet sırasındaki bir hareket, tutum veya meydana gelen ya da getirilen bir olay olarak tanımlamak olanaklıdır.

İdari eylemin “asker kişiyi ilgilendirmesi”, açılan bir tam yargı davasında Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin davaya bakabilmesinin diğer koşuludur. Bir idari eylemin asker kişiyi ilgilendirmesi koşuluna üç değişik anlam vermek mümkündür: Bunlar, “davacının asker kişi olması”, “idari eylemin asker kişilerce tesis edilmiş olması” ve  “idari eylemin bir asker kişiye yönelmiş bulunması”dır.

Gerek Anayasa’da gerek 1602 sayılı Yasa’da öngörülen düzenlemeye göre, askeri hizmete ilişkin bir idari işlem ya da eylemin asker kişiyi ilgilendirmesi koşulunu da taşıması halinde, bu asker kişinin ölümünden dolayı kendilerine maddi ve/veya manevi hakların yansıtılmasını isteyenler tarafından açılan davalara Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nde bakılacağında duraksamaya yer olmayıp, davacının her halde asker kişi olması gerektiği yolunda açık bir kural bulunmamaktadır.

Nitekim, bir asker kişinin şahsına sıkı sıkıya bağlı olmayan ve mirasçılarına intikali olanaklı bulunan şehit dul ve yetim aylığı gibi hakların elde edilmesine yönelik bulunan ve idarece bu asker kişinin askeri yeterlik ve yeteneklerinin, tutum ve davranışlarının, askeri geçmişinin, asker kişi olmaktan kaynaklanan hak ve ödevlerinin; askerlik hizmetinin amacı, askeri görev yerlerinin özellikleri, askeri kural ve gerekler gözönünde tutularak tesis edilen işlemler ya da meydana gelen eylemlerde “asker kişiyi ilgilendirme” koşulunun gerçekleştiği; bu nedenle, asker kişinin desteğinden yoksun kalan ya da ölümü nedeniyle üzüntü duyan  aile bireyleri veya  kanuni ya da akdi halefi tarafından açılan iptal ve tam yargı davalarının görüm ve çözümünde Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin görevli olduğu, Uyuşmazlık Mahkemesi’nin yerleşik kararları ile kabul görmüş bulunmaktadır.

Belirtilen açıklamalar ışığında, askeri hizmete ilişkin bir idari eyleme maruz kalarak vefat eden erin yakınlarının açtığı dava, askeri idari yargının görev alanına girdiğinden, bu davanın çözümünde de Askeri Yüksek İdare Mahkemesi görevli bulunmaktadır.

Bu nedenle, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi İkinci Dairesi’nin görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

SONUÇ: Davanın çözümünde ASKERİ İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Askeri Yüksek İdare Mahkemesi ikinci Dairesi ’nce verilen 27.3.2002 gün ve E:2002/199, K:2002/272 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 5.3.2007 gününde OYBİRLİ?İ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

* * *

Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığından:

ESAS   NO   : 2006/196

KARAR NO: 2007/5

KARAR TR : 5.2.2007

(Hukuk Bölümü)

 

ÖZET : 2813 ve 406 S.Kanunlar dayanak alınarak çıkarılan Yönetmelik uyarınca verilen idari para cezasına karşı yapılan itirazın, İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

K A R A R

 

Davacı        : T.S.T. Otopark Düzenleme Sistemleri Tic. Ve Paz. Ltd. Şti.

Vekili         : Av. R.G.

Davalı        : Telekomünikasyon Kurumu İstanbul Bölge Müdürlüğü

 

O L A Y     : Sabit telsiz cihazının güvenlik sertifikasını, belirlenen sürede teslim etmediğinden bahisle davacı şirket adına,  12.7.2001 tarih ve 24460 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 10 KHz-60 GHz Frekans Bandında Çalışan Sabit Telekomünikasyon Cihazlarından Kaynaklanan Elektromanyetik Alan Şiddeti Limit Değerlerinin Belirlenmesi, Ölçüm Yöntemleri ve Denetlenmesi Hakkında Yönetmeliğin 9. maddesi uyarınca idari para cezası kesilmiştir.

Davacı şirket vekili, söz konusu para cezasına karşı, 17.11.2004 tarihinde adli yargı yerinde itirazda bulunmuştur.

BAKIRKÖY 2. SULH CEZA MAHKEMESİ; 8.12.2005 gün ve E:2004/19, K:2005/97 D.İş. sayı ile, itiraz  eden vekilinin mahkemelerine gönderdiği dilekçesi ile davalı kurum tarafından 12.07.2001 tarihli 24460 sayılı yönetmeliğin a maddesi uyarınca 1.760.000.000 TL para cezasının verildiği, verilen para cezasının usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek itirazın kabulü ile 1.760.000.000 lira idari para cezasının kaldırılmasına karar verilmesi talep ettiği; Türk Telekomünikasyon Kurumu İstanbul Bölge Müdürlüğünün 25.1.2005 tarihli cevabi yazı ve evraklarının incelenmesinden, 12.07.2001 tarihli 24460 sayılı yönetmelik değişikliği gereği meskun mahal dahilinde sabit telekominikasyon cihazı işleticilerine 30.6.2002 tarihine kadar güvenlik sertifikası alabilmek için sistem bildiriminde bulunma sorumluluğu getirildiği, sabit telsiz cihazının güvenlik sertifikalarının 1.7.2002 tarihinde teslim edilmediğinden bahisle yönetmeliğin 9. maddesi uyarınca itirazcı kuruma idari para cezası verildiği; davalı kurum tarafından yapılan itirazın tamamen idari nitelikte olduğu, bu işlemin iptali için idare mahkemesinde dava açılması gerektiğinden bahisle görevsizlik kararı vermiştir.

Davacı şirket vekili,  14.12.2005 havale tarihli dilekçe ile görevsizlik kararının itirazen düzeltilmesi veya kaldırılması istemiyle tekrar adli yargı yerine başvurmuştur.

BAKIRKÖY 2. SULH CEZA MAHKEMESİ;16.12.2005 gün ve E:2004/19, K:2005/97 D.İş. sayılı Ek Karar ile, itirazı reddetmiş ve karar kesinleşmiştir.

Davacı şirket vekili, para cezası kesilmesi yolunda tesis edilen işlemin iptali istemiyle 16.2.2006 tarihinde idari yargı yerinde dava açmıştır.

İSTANBUL 1. İDARE MAHKEMESİ TEK HÂKİMİ; 5.1.2006 gün ve E:2006/403; K:2006/259 sayı ile, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 1, 2, 16, 17 ve 27. maddelerinden bahisle, Kabahatler Kanunu bir bütün olarak incelendiğinde, toplum düzenini genel ahlakı, genel sağlığı ve ekonomik düzeni korumak amacıyla konulan kuralların icrai veya ihmali bir davranışla ihlal edilmesinin bu kanunla kabahat olarak tanımlandığı, keza bu kabahat nedeniyle kendi kanununda idari bir yaptırım öngörülmüş ise bu yaptırımlara karşı sulh ceza Mahkemesine itiraz edilebileceğinin anlaşıldığı, buna göre idari para cezalarının da idari bir yaptırım türü olarak kabul edilmesi ve bu cezalara karşı yapılacak itirazların Kabahatler Kanunu uyarınca Sulh Ceza Mahkemesince çözümlenmesinin gerektiği; olayda, davacıya 24460 sayılı Yönetmeliğe aykırılık nedeniyle idari para cezası verildiği görülmüş olup, kabahat niteliğindeki bu fiil nedeniyle verilen para cezasının Kabahatler Kanununun 17. maddesi kapsamında bir yaptırım olduğu, bu itibarla söz konusu cezaya yönelik itirazın adli yargı yerince çözümleneceği gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; bu karar, itiraz edilmeyerek kesinleşmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: M. Lütfü ÜÇKARDEŞLER, Ahmet VELİO?LU, Serap AKSOYLU, Z. Nurhan YÜCEL,  Abdullah ARSLAN ve Levent ÖZÇELİK’in katılımlarıyla yapılan 5.2.2007 günlü toplantısında;

I-İLK İNCELEME : Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre,

Uyuşmazlık Mahkemesi Genel Kurulu’nun 11.7.1988 günlü, E:1988/1, K:1988/1 sayılı İlke Kararında, “2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun bütünüyle incelenip değerlendirilmesinden, bu Kanunun uygulanması yönünden 2 nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan, ‘ceza uyuşmazlıkları’ ibaresinden, savcının ya da şahsi davacının talebi ile başlayan yargılaması sonunda sanığın mahkumiyetine ya da beraatine hükmedilebilecek davalarda, askeri  ve  adli ceza mahkemeleri arasında çıkan görev ve hüküm uyuşmazlıklarının anlaşılması, bunun dışında kalan tüm görev uyuşmazlıklarının ‘hukuk uyuşmazlığı’ sayılması gerektiği sonucuna varılmaktadır. Uygulanması idari organlara bırakılan cezalar, adli nitelikte olmadığından, bunlar hakkında yapılan itirazlar ya da açılan davalar ‘ceza davası’ olarak nitelendirilemezler. İdari niteliklerinden dolayı bu davalara ilişkin görev ve hüküm uyuşmazlıklarının Uyuşmazlık Mahkemesinin Hukuk Bölümünde incelenip çözümlenmesi gerektiği...”açıkça belirtilmiştir. Bu durum gözetildiğinde, olay bölümünde yazılı  başvuru konusu görev uyuşmazlığının Hukuk Bölümünde incelenmesi gerektiği kuşkusuzdur.

Adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, idari yargı dosyasının 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacı vekilinin istemi üzerine son görevsizlik kararını veren mahkemece, adli yargı kararının kesinleşme durumunu gösteren onaylı bir örneğinin Başkanlık yazısına istinaden Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ : Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde  idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ahmet BEŞİNCİ ile Danıştay Savcısı Gülen AYDINO?LU’nun, davada  idari yargının görevli olduğu yolundaki yazılı ve sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GERE?İ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, 12.7.2001 tarih ve 24460 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 10 KHz-60 GHz Frekans Bandında Çalışan Sabit Telekomünikasyon Cihazlarından Kaynaklanan Elektromanyetik Alan Şiddeti Limit Değerlerinin Belirlenmesi, Ölçüm Yöntemleri ve Denetlenmesi Hakkında Yönetmeliğin 9. maddesi uyarınca verilen idari para cezasının kaldırılması istemiyle açılmıştır.

Söz konusu Yönetmeliğin 1. maddesinde; bu Yönetmeliğin amacının, elektromanyetik alan oluşturan sabit telekomünikasyan cihazlarını kuruluş yeri, montajı ve denetlenmesine ait hususları, elektromanyetik alanda istem dışı ve sürekli maruz kalma durumunda; çevre ve insan sağlığı üzerinde oluşabilecek muhtemel olumsuz etkileri giderebilmek amacıyla kabul edilen elektromanyetik alan şiddeti limit değerlerini, ölçüm yöntemlerini ve ölçüm yapacak kuruluşları ve ölçüm sonuçları elektromanyetik alan şiddeti limit değerlerine uygun olmayan sabit telekominikasyon cihazlarının limit değerlere uygun hale getirilmesine ilişkin, usul ve esasları ve bunlara uyulmaması halinde işleticiler/ işletmecilere uygulanacak müeyyideleri belirlemektir, denilmiş;  Yasal Dayanak başlıklı 3. maddesinde,  4502 sayılı Kanunla değişik 2813 sayılı Telsiz Kanunu ve 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanunu’nun ilgili maddelerine dayanılarak hazırlandığı ifade edilmiş; 15.2.2002 tarih ve 24672 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan Yönetmelikle değişik 9. maddesinde ise; “ Bu Yönetmelik kapsamında kurulacak sabit telekomünikasyon cihazları için EK-B’de yer alan sabit telekomünikasyon cihazı müracaat değerlendirme formu ile müracaat edilir. Cihazın işletmeye alınmasını müteakip, yapılacak ölçüm sonuçlarını gösteren Ek-A’da yer alan ölçüm değerleri formunun doldurularak en geç 30 gün içinde, Kuruma gönderilmesi zorunludur. Aksi takdirde cihaz ruhsat ücretinin 50 katı ceza uygulanır."kuralına yer verilmiştir.

Yönetmeliğin dayanağını oluşturan  Kanunlardan, 4502 sayılı Kanunla değişik 2813 sayılı Telsiz Kanunu’nun Telekomünikasyon Kurumunun Görevleri başlıklı  7. maddesinin ikinci fıkrasının (j) bendinde, “ (Ek: 27/1/2000 - 4502/16 md.) Telsiz haberleşmesi ve telekominikasyon hizmetleri ve altyapının işletimi ile ilgili olarak görev alanına giren konularda yönetmelik çıkartmak veya diğer idari işlemleri yapmak, işletmeciler, aboneler, kullanıcılar ve Türk Telekominikasyon sektörünü  etkileyen tüm gerçek ve tüzel kişilerin ilgili mevzuata uymasını denetlemek, bu hususta ilgili makamları harekete geçirmek ve gereken hallerde kanunlarda öngörülen yatırımları uygulamak.” Kurumun görevlerinden biri olarak sayılmıştır.

Diğer Kanun olan, 406 sayılı Telgraf Ve Telefon Kanunu’nun  2. maddesinin  (f) ve (g) fıkralarında; “f) (Değişik : 12/5/2001 - 4673/2 md.) Kurum; Türk Telekom dahil işletmecilerle imzaladığı sözleşmelerin ve verdiği genel izin ve telekominikasyon ruhsatlarının şartlarına uyulmasının sağlanması için gereken tedbirleri almaya, faaliyetlerin mevzuat ile görev ve imtiyaz sözleşmesi, telekominikasyon ruhsatı veya genel izin şartlarına uygun yürütülmesini izleme ve denetlemeye, aykırılık halinde ilgili işletmecinin bir önceki takvim yılındaki cirosunun %3'üne kadar idari para cezası uygulamaya, milli güvenlik, kamu düzeni veya kamu hizmetinin gereği gibi yürütülmesi amaçlarıyla gerekli tedbirleri almaya, gerektiğinde tesisleri tazminat karşılığında devralmaya ya da ağır kusur halinde imtiyaz sözleşmesini, telekominikasyon ruhsatını ya da genel izni iptal etmeye yetkilidir.

(Ek paragraf: 16/6/2004-5189/1 md.) Bu Kanuna ve 5.4.1983 tarihli ve 2813 sayılı Telsiz Kanununa göre Kurum tarafından verilen idarî para cezaları, 21.7.1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine tâbi olup, Kurumun bildirimi üzerine Maliye Bakanlığınca tahsil olunur. 

g)Yukarıdaki hükümlerin, cezaların ve 4 üncü maddede belirtilen ilkelerin uygulanma esaslarını göstermek üzere yönetmelikler çıkarılır.”; Kanun’un 28.  maddesinde ise, “İşbu fasıldaki efal ve harekatı memnuadan mütevellit bilumum zarar ve ziyanı fail ve müsebbipleri tazmin ile mükelleftir.

(Ek: 24/4/2003-4854/5 md.) Bu Kanunda yazılı olan idarî para cezaları o yerin en büyük mülkî amiri tarafından verilir. Verilen idarî para cezalarına dair kararlar ilgililere 11.2.1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre tebliğ edilir. Bu cezalara karşı tebliğ tarihinden itibaren en geç yedi gün içinde yetkili idare mahkemesine itiraz edilebilir. İtiraz, idarece verilen cezanın yerine getirilmesini durdurmaz. İtiraz üzerine verilen karar kesindir. İtiraz, zaruret görülmeyen hâllerde evrak üzerinde inceleme yapılarak en kısa sürede sonuçlandırılır. Bu Kanuna göre verilen idarî para cezaları 21.7.1953 tarihli ve 6183 sayılı Âmme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre tahsil olunur.” denilmiştir.

Bu düzenlemelere göre;  idari para cezasına gerekçe olarak, 10 KHz-60 GHz Frekans Bandında Çalışan Sabit Telekomünikasyon Cihazlarından Kaynaklanan Elektromanyetik Alan Şiddeti Limit Değerlerinin Belirlenmesi, Ölçüm Yöntemleri ve Denetlenmesi Hakkında Yönetmeliğin 9. maddesinin gösterildiği;  Yönetmeliğin dayanağını ise 2813 ve  406 sayılı Yasaların oluşturduğu; 406 sayılı Yasanın 2. maddesinde Telekomünikasyon Kurumunun idari para cezası uygulamaya yetkili olduğu, 28. maddesinde ise, bu Kanunda yazılı olan idarî para cezalarının o yerin en büyük mülkî amiri tarafından verileceği, bu cezalara karşı tebliğ tarihinden itibaren en geç yedi gün içinde yetkili idare mahkemesine itiraz edilebileceği belirtilmiştir.

Ancak, 1.6.2005 tarihinde 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun yürürlüğe girmesi üzerine Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nce, sözü edilen Kanun’un diğer kanunlarda düzenlenen idari yaptırımlar ile bunlara karşı yapılacak itirazlara ilişkin görev hükümleri üzerindeki etkisinin incelenmesi sonucunda: diğer kanunlarda düzenlenen idari yaptırımın, dayanağı olan yasanın amacı dikkate alınarak; Kabahatler Kanunu’nun 1., 2., 16. ve 19. maddelerinde belirtilen koşulları taşıması,  27. maddenin (1) numaralı bendinde belirtilen idari

yaptırımlardan olması halinde, idari para cezaları ve mülkiyetin kamuya geçirilmesine ilişkin olanlarına karşı 1.6.2005 tarihinden sonra yapılacak itirazlarda sulh ceza mahkemelerinin genel görevli kılındığına ve bu nedenle doğan görev uyuşmazlıklarında adli yargı yerinin görevli bulunduğuna karar verilmiştir.

Daha sonra,  5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun “Genel kanun niteliği” başlıklı 3. maddesi, Anayasa Mahkemesi’nin 1.3.2006 gün ve E:2005/108, K:2006/35 sayılı kararıyla iptal edilmiş ve gerekçeli kararı 22.7.2006 gün ve 26236 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmış ve iptal hükmünün, kararın Resmi Gazetede yayımlanmasından başlayarak altı ay sonra yürürlüğe girmesine karar verilmiş; yasama organı tarafından iptal hükmü doğrultusunda yasal düzenleme yapılmaması sürecinde, anılan madde hükmünün yürürlükte bulunduğu düşüncesiyle, aynı doğrultuda karar verilmeye devam edilmiş; yasama organı tarafından, Anayasa Mahkemesi’nce verilen altı aylık süre içinde iptal hükmü doğrultusunda yasal düzenleme yapılması halinde ise, işaret edilen yargı yerinin yeni düzenlemenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren görevli olacağı belirtilmiştir.

Son olarak, 30/3/2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanununun 3 üncü maddesini değiştiren 6.12.2006 günlü, 5560 sayılı Yasa’nın 31. maddesinde             " (1) Bu Kanunun;

a) İdarî yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümleri, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde,

b) Diğer genel hükümleri, idarî para cezası veya mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımını gerektiren bütün fiiller hakkında,

uygulanır." denilmiştir.

19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren bu düzenlemeye göre,  Kabahatler Kanunu’nun; İdarî yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümlerinin, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde uygulanacağı; diğer kanunlarda görevli mahkemenin gösterildiği durumunda ise uygulanmayacağı anlaşılmaktadır.

Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olduğundan, görev konusunda taraflar için bir müktesep hak doğmayacağı; bu nedenle, yeni bir yasayla kabul edilen görev kurallarının, geçmişe de etkili olacağı, bilinen bir genel hukuk ilkesidir.

Davanın açıldığı andaki kurallara göre görevli olan mahkeme, yeni bir yasa ile görevsiz hale gelmiş ise, (davanın açıldığı anda görevli olan ve fakat yeni yasaya göre görevsiz hale gelen) mahkemenin görevsizlik kararı vermesi gerekeceği; ancak, yeni yasadaki görev kuralının, değişikliğin yürürlüğe girmesinden sonra açılacak davalarda uygulanacağına dair intikal hükümlerinin varlığı halinde, mahkemece görevsizlik kararı verilemeyeceği açıktır.

Diğer taraftan, dava görevsiz mahkemede açılmış, bu sırada yapılan bir kanun değişikliği ile görevsiz mahkeme o dava için görevli hale gelmiş ise, mahkeme, artık görevsizlik kararı veremeyip (yeni kanuna göre görevli hale geldiği için) davaya bakmaya devam etmesi gerekir.

İncelenen uyuşmazlıkta, idari para cezasına ilişkin görevli mahkemeyi belirleyen yasa kuralı değiştirilmiş ve yeni düzenleme 19.12.2006 tarihi itibariyle yürürlüğe girmiş olduğuna göre, görev kuralının geçmişe etkili olacağı yolundaki genel hukuk ilkesi karşısında, 2813 ve 406 sayılı Yasalar dayanak alınarak çıkarılan “10 KHz-60 GHz Frekans Bandında Çalışan Sabit Telekomünikasyon Cihazlarından Kaynaklanan Elektromanyetik Alan Şiddeti Limit Değerlerinin Belirlenmesi, Ölçüm Yöntemleri ve Denetlenmesi Hakkında Yönetmeliğin 9. maddesi uyarınca” verilen idari para cezasına  karşı yapılan  itirazın görüm ve çözümünde idari yargı yerinin görevli olduğu anlaşılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, İdare Mahkemesi Tek Hâkimince verilen görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

SONUÇ    : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle İstanbul 1. İdare Mahkemesi Tek Hakimi’nce verilen 5.1.2006 gün ve E:2006/403, K:2006/259 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 5.2.2007 gününde OYBİRLİ?İ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

* * *

Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığından:

ESAS   NO   : 2006/197

KARAR NO: 2006/187

KARAR TR : 6.11.2006

(Hukuk Bölümü)   

 

ÖZET: 1602 sayılı Yasa’ya göre asker kişi sayılan davacının sivil kişi olan eşinin ölümü nedeniyle açılan tam yargı davasının, olayda eylemin asker ki­şiye yönelik bulunması koşulunun gerçekleşmemiş olması karşı­sında, GENEL İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

K A R A R

 

Davacılar    : A.H.Y.- E.Y.- M.Y. 

Vekili         : Av. F.Ö.T.

Davalı        : Milli Savunma Bakanlığı

 

O L A Y     : Davacılardan P. Bnb. Aygün Hamza Yaşar’ın eşi Suade Yaşar, Söke 11. P. Tug. K. Yard.lığı lojmanlarında kendilerine tahsis edilmiş olan 3 numaralı konutta 15.3.2003 tarihinde banyo yaparken elektrikli termosifonda meydana gelen elektrik kaçağı sebebiyle elektrik çarpması sonucu hayatını kaybetmiştir.

Davacılar vekili, meydana gelen ölüm olayı nedeniyle 7.500.000.000.- TL manevi, 70.000.000.000.- TL maddi tazminatın ölenin eşi ve çocuklarına ödenmesine karar verilmesi istemiyle askeri idari yargı yerinde dava açmıştır.

ASKERİ YÜKSEK İDARE MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRESİ; 24.3.2004 gün ve E:2004/263; K:2004/254 sayı ile, 1602 sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu’nun 44 üncü maddesinde, davanın görevli yargı yerinde açılıp açılmadığının ilk inceleme sırasında ve davanın esasına girilmeden önce incelenecek hususlar arasında sayıldığı, esasen görevin kamu düzeni ile ilgili olduğu, davanın her safhasında dikkate alınmasının hukuk alanında ihtilafsız kabul edildiği, bu nedenle, işin esasına girilmeden davanın görevli yargı yerinde açılıp açılmadığı hususunun incelendiği, Anayasa’nın 157 nci maddesinde; Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin askeri olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların yargı denetimini yapan ilk ve son derece mahkemesi olduğu, ancak askerlik yükümlülüğünden doğan uyuşmazlıklarda ilgilinin asker kişi olması şartının aranmayacağının belirtildiği, 1602 sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu’nun 25.12.1981 günlü ve 2586 sayılı Kanun’la değişik 20 nci maddesinde de aynı hükmün yer aldığı, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin bir davaya bakabilmesi için dava konusu idari işlem veya eylemin “asker kişiyi ilgilendirmesi” ve “askeri hizmete ilişkin” bulunması şartlarının birlikte gerçekleşmiş bulunması gerektiği, 1602 sayılı Kanun’un değişik 20 nci maddesinde; Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli bulunan veya hizmetten ayrılmış olan subay, askeri memur, astsubay, askeri öğrenci, uzman çavuş, uzman jandarma çavuş, erbaş ve erler ile sivil memurların asker kişi sayıldığı, bu hükümler karşısında, gerek davacı çocuklar gerekse müteveffa eşin asker kişi olmadığının açık bulunduğu, 1602 sayılı Kanun’un değişik 20 nci maddesinde öngörülen “asker kişi olma” koşulu gerçekleşmediğinden, davanın görüm ve çözümünün genel idari yargının görevine girdiği sonucuna ulaşıldığı, bu nedenle, davada genel idari yargı görevli bulunduğundan, 1602 sayılı Kanun’un 20, 44/a ve 45/A maddeleri gereğince görevsizlik kararı vermiş; bu karar, kararın düzeltilmesi yoluna başvurulmayarak kesinleşmiştir.






Yeni Sayfa 1





belediyelerin "imar", "ımar" ve "imar hukuku", "ımar hukuku", "kaçak yapı",
imar planı", "arazi ve arsa düzenlemesi", "imar para cezaları", "imar kirliliği
suçları", ve her türlü imar sorunlarına çözüm getirecek olan "imar hukukcusu" ve
"ımar hukukçusu".


 












imar hukukçusu

Copyright © Imar Hukukcusu Tüm hakları saklıdır.

Yayınlanma:: 2007-07-21 (2464 okuma)

[ Geri Dön ]