imar

İmar Hukukçusundan Güncel Makaleler (imar)

imar hukuku (imar planları, arazi ve arsa düzenlemesi, kaçak yapı para cezası, inşaat ruhsatı vb.)dava dilekçe örnekleri

Tasnif edilmiş Danıştay Altıncı Dairesi İçtihatları

Danıştay imar ve imar hukuku içtihatları

imar hukuku ile ilgili terimler ve tanımlar


İmar Hukukçusu. Toki'den Ucuz Konut Satışı Devam Ediyor

+Hatalı ödemelerin geri alınması

+
18 uygulaması,

+
Danıştay içtihadı birleştirme kurulu kararı yargı kararının yerine getirilmemesi

+
Belediyelerin internet adresleri (web)

+
Görev tazminatı ile ilgili haberler

+
Konut finansmanı sistemine ilişkin çeşitli kanunlarda değişiklik yapılması hakkı

+
Toki'nin satılık evlerine yoğun talep var.

+
18. Madde uygulamasında hukuka aykırılık nedenleri imarhukukcusu cafer ergen

+Eski Haberler

+
2577 sayılı İYUK 7. Madde ile ilgili Danıştay İçtihatları

+657 sayılı Yasa uyarınca verilen uyarma ve kınama cezalarına karşı yargı yolu

+Radyoloji personelinin çalışma (mesai) saatleri

+
5018 sayılı Kamu Mali Yönetim ve Kontrol Kanunu kapsamında Sayıştay Genel Kurulunun 14.6.2007 tarih ve 5189/1 sayılı kararı.

· ANAYASA MAHKEMESİNİN "YÜRÜRLÜ?Ü DURDURMA" KARARLARI

· ANAYASA MAHKEMESİNE İPTAL İSTEMİYLE YAPILAN BA?VURULAR ÜZERİNE VERİLEN KARARLAR

· İmar Hukuku Terimleri Sözlüğü

· idare hukukcusu (idare hukuku)

idari yargı
İdari yargıda (İdare Mahkemelerinde) açılacak yürütmeyi durdurma istekli iptal ve tam yargı dava dilekçesi örneğini görmek için buraya tıklayınız.

İmar

Tüm içeriği görmek için tıklayınız

İdare Hukuku

İDARE HUKUKU

imarhukukcusu.com tüm haberler

imar, Eski Haberler
21.09.12
· İmarda kısıtlılık sorunu sona eriyor (5 Yıl ile sınırlandırıldı)
16.09.12
· imar planları ve imar uygulamaları nedeniyle ücret
08.09.12
· Tazminat davasının süreaşımı nedeniyle reddi halinde maktu avukatlık ücreti
· İlan edilmeksizin uygulamaya konulan bir imar planının şekil eksikliği nedeniyle
· Davanın niteliği itibariyle mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmas
· Özel parselasyon ile belirlenmiş bulunan umumi hizmet alanları
· İmar planı ile notu arasında birbirine aykırı hususların bulunması
· 5 yıllık inşaat ruhsatı süresi içinde yapı kullanma izin belgesi alınmaması hali
12.05.12
· Deprem nedeniyle oluşan zararda belediyenin kusursuz sorumluluğu yoktur
10.05.12
· Tapulu yerdeki yapı ruhsattsız da olsa 32. madde işletilmemişse tazminat gerekir
· Yeşil alan için yapılan bağış da DOP tan düşülür.
14.04.12
· Bam Adli Yargı Adalet Komisyonlarınca Bilirkişi Listelerinin Düzenlenmesi Hakkın
· Yapı Denetimi Uygulama Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
· Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
06.04.12
· Anayasa Mahkemesi’ne Göre 3194/42. Maddesinin Üçüncü Fıkrası (32 md)
· 42. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “…32…” ibaresi
01.04.12
· belediyelerin mimari projelerde meslek odasından ayrıca "proje onay belgesi" ist
· 125 nolu Danıştay Dergisi imar hukuku içtihatları
23.03.12
· Köy yerleşik alanı ve civarında imar yetkisi
· Yoldan İhdasen Oluşan Taşınmazlar Hakkında Yorum
· Anayasa Mahkemesi Kararı (Yoldan İhdas)
11.03.12
· Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı
05.03.12
· Çoğaltılmış Fikir Ve Sanat Eserlerini Derleme Kanunu
14.02.12
· Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Hakkında Kanun Tasarısı
21.12.11
· Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi (21 Aralık 2011-28149)
· İmar Davaları Kitabı Üçüncü Baskı 2011
06.12.11
· İmar hukuku içtihatları (Danıştay Dergisi 124)
23.10.11
· 3194 sayılı Kanunun 5940 sayılı Kanunla değişik 42. maddesi uyarınca para cezası
· 1608 sayılı Kanun uyarınca idari para cezası verilmesine ve 1 kez yasaklanan faa
· Bedele Dönüştürülen Paya Takdir Edilen Karşılığın Artırılması Davası
· Cedit-Erenler-Topçular-28 Haziran Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Proje Alanı
09.09.11
· Her proje için müellif sicil durum belgesi alınması zorunlu
12.08.11
· Valilik görüşü alınmadığı gerekçesiyle yıkılamayacağı
· İmar planının yürütmesinin durdurulması üzerine yapının mühürlenmesi
· Ticaret alanında akaryakıt istasyonu yapılamaz
· müellif sicil durum belgesi ibraz edilmeden yapı ruhsatında hukuka uyarlık bulun
· Tadilat ruhsatının kat irtifakı sahibi kişilerin imzası, bu kişiler tarafından v
· 2981 sayılı Yasanın 10/b alanında 3194 sayılı Kanunun 18. madde uygulamasında DO
· Mutlak tarım arazileri
01.08.10
· www.idarehukuku.net Türkiye'nin İdare Hukuku - İdari Yargı Bilgilerine hoşgeldin
29.06.10
· Belediye Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
17.04.10
· Kaplıca izinlerini artık Valilikler verecek. Bakanlık yetkiyi devretti.
10.04.10
· Yeni imar para cezası hükümleri önceki (Kaçak yapı suçlarına) uygulanmaz.
08.04.10
· 3194/18 uyg. yapılmayan alanda kamulaştırma yapılabilir
03.04.10
· Nazım imar planının yürürlükteki 1/100000 ve 1/50000 ölçekli planlara uygun olma
28.01.10
· İmar planı ve inşaat ruhsatı iptali üzerine tazminat dava açma süresi
· Plan değişikliği isteminin reddi yolundaki işlemin değil doğrudan planın iptalin
· Planlı bir bölgede arazi ve arsa düzenlemesi yapılmadan kamulaştırma yapılması
· Dolgu alanında plan yapılabilmesi
· Binanın hukuken en son bittiği tarih

Eski Haberler

İmar hukuku ile ilgili Kanunlar

+imar kanunu (3194)
+il özel idaresi kanunu (5302)
+belediye kanunu (5393)
+büyükşehir belediyesi kanunu(5216)
+kamulaştırma kanunu (2942)
+kültür ve tabiat varlıklarını koruma kanunu (2863)

+yıpranan tarihi ve kültürel taşınmaz varlıkların yenilenerek korunması ve yaşatılarak kullanılması hakkında kanun (5366)
+yapı denetimi hakkında kanun (4708)
+gecekondu kanunu (775)
+imar ve gecekondu af kanunu (2981/3290)

İMAR HUKUKU İLE İLGİLİ YÖNETMELİKLER

+belediyeler tip imar yönt.
+imar affı yönetmeliği
+plansız alanlar yönt.
+plan yapım yönt.
+koruma amaçlı im. pln. yönt.
+kıyı kanunu uyg. yönt.
+tarım alanları yönt.
+karayolları kenarlarında..yönt.
+18. madde uygulama yönt.
+plan müellifleri yönt.
+gecekondu yönetmeliği

+imar ile ilgili tüm yönet.

SOSYAL SİGORTALAR VE GENEL SA?LIK SİGORTASI KANUNU

Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Mevuzatı

idare hukuku (Danıştay) içtihatları

İdare hukuku İçtihatları

idare hukuku, iptal ve tazminat davası

İdari Yargıda (İdare Mahkemelerinde) açılacak Yürütmenin Durdurulması istekli iptal ve tazminat dava dilekçe örneği için tıklayınız.

İMAR

imar
içtihatları

Ankara Bölge İdare Mahkemesi

İstanbul Bölge İdare Mahkemesi
Ankara Bölge İdare Mahkemesi
Konya Bölge İdare Mahkemesi
Aydın Bölge İdare Mahkemesi
Edirne Bölge İdare Mahkemesi
Manisa Bölge İdare Mahkemesi
Ordu Bölge İdare Mahkemesi
Van Bölge İdare Mahkemesi
Zonguldak Bölge İdare Mahkemesi
Sakarya Bölge İdare Mahkemesi
Samsun Bölge İdare Mahkemesi
Antalya Bölge İdare Mahkemesi
Gaziantep Bölge idare Mahkemesi
Denizli Bölge İdare Mahkemesi
Adana Bölge İdare Mahkemesi
İzmir Bölge İdare Mahkemesi
Erzurum Bölge İdare Mahkemesi
Eskişehir Bölge İdare Mahkemesi
Diyarbakır Bölge İdare Mahkemesi
Bursa Bölge İdare Mahkemesi
Malatya Bölge İdare Mahkemesi
Sivas Bölge İdare Mahkemesi
Kayseri Bölge İdare Mahkemesi
Trabzon Bölge İdare Mahkemesi
İdari Yargı (İDARE HUKUKU) Kitapları (Yayınları)
Bölge İdare Mahkemelerinin İnternet (Web) Adresleri - Sayfaları
BÖLGE İDARE MAHKEMELERİNİN İTİRAZ MERCİLERİ
Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun
Devlet Memurları Kanunu
Danıştay Kanunu
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası
İdari Yargılama usulü Kanunu
Hakimler ve Savcılar Kanunu
399 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüslerinin Personel Rejimlerinin Düzenlenmesi ve 233 sayılı KHK''nin Bazı Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu

uyuşmazlım mahkemesi kararları 3
imar hukuku



Türkiyenin imar hukuku sorunları


Yeni Sayfa 2

Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığından:

ESAS   NO   : 2006/113

KARAR NO: 2006/216

KARAR TR : 11.12.2006

(Hukuk Bölümü)

 

ÖZET: Davacıların hissedar oldukları kadastral parsel üzerinde bulunan kaçak binaları ve eklentilerinin, imar yolunda kalması nedeniyle yıktırılmasından dolayı, uğranılan zararın tazmini istemiyle açılan davanın, İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesinin gerektiği hk.

 

K A R A R

 

Davacı        : V.M., C.M., Ö.M.

Vekili         : Av.  E.G.

Davalı        : Altındağ Belediye Başkanlığı

Vekili         :  Av. A.Ö.R.

 

O L A Y     : Davacılara ait, Ulubey Mahallesi, 218. Sokak, No.7-9 adresinde,  299/9603 hissesine sahip oldukları 3460 ada, 2 sayılı kadastral parsel üzerinde binaları bulunmaktadır.

Davacılar tarafından 7 Nolu binaya ilişkin olarak 2981 sayılı Yasaya göre İmar Affı müracaatı yapılmış, 2981 sayılı Yasanın 8. maddesine göre evraklar tamamlanmış ancak, aynı Yasanın 9. maddesinin (c) bendine göre diğer hisse sahiplerinden yapıya muvafakat edildiğine dair belge getirilmemiş, aynı maddeye göre gerekli harçlar yatırılmamış ve 15. maddeye göre de Yapı Kullanma İzin Belgesi alınmamıştır. İmar Affı Kanununa göre, söz konusu bina ile ilgili işlemler tamamlanmadığı ve bina 2981 sayılı Yasaya göre ruhsata bağlanmadığı için, idarece;“davacıların 7 No’lu bina için İmar Affı müracaatları olmakla birlikte yapının bulunduğu parselin kadastro parseli olduğu ve hisseli bulunduğu, 2981 sayılı Yasanın 9/c maddesi düzenlemesine göre binanın inşaa edildiği tarihte tüm hissedarlardan muvafakatname ibraz edilmesi gerekmesine rağmen bu eksikliğin giderilmediği gibi, davacıların inşaa ettiği yapının zeminde davacılara ait belli bir yer bulunmadığından diğer hissedarların hisselerine tecavüzlü konumu nedeniyle”  2981 sayılı Yasaya göre başkasının arsasına yapılan yapı olarak, diğer bir ifadeyle kaçak yapı şeklinde; 2981 sayılı Yasaya göre imar affı müracaatında bulunulmadığından, 9 no.lu bina  da,  kaçak ve ruhsatsız olarak nitelendirilmiştir.

Davacılara, tapulu hisselerine karşılık arsa tahsis edilmiş ve tapuları verildiğinden kamulaştırma konusu olmamıştır.

Davacılara ait yapılar, 81320 no.lu Ulubey-Hacılar 2.Etap Revizyon İmar Planında imar yolu üzerinde kaldığından ve kaçak yapı olarak nitelendirildiğinden, idarece bir bedel ödenmeksizin yıktırılmıştır.     

Davacılar vekili, söz konusu binaların ve eklentilerinin, imar yolu üzerinde bulunması nedeniyle kamulaştırma yapılmaksızın yıktırılmasından dolayı, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla 5.100,00YTL’nin yasal faizi ile birlikte davalı idareden tahsili istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

Davalı vekilince, birinci savunma dilekçesinde, davanın idari yargı yerinde görülmesinin gerektiği ileri sürülerek, görev itirazında bulunulmuştur.

ANKARA 7. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ; 26.4.2006 günlü celsesinde E: 2006/62 sayı ile, davalı İdare vekilinin göreve ilişkin itirazının reddine karar vermiştir.

Davalı İdare vekilince, süresi içinde verilen dilekçe ile olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılması istemiyle başvuruda bulunulması üzerine dilekçe ve dava dosyası, Danıştay Başsavcılığına gönderilmiştir.

DANIŞTAY BAŞSAVCISI; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2/1-b maddesinde, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları idari dava türleri arasında sayıldığı, dosyanın incelenmesinden, uyuşmazlığın, davacılara ait Altındağ İlçesi, Ulubey Mahallesi 218 Sokak 7 ve 9 nolu binaların, davalı idarece imar yolu üzerinde bulunması ve kaçak yapı olduklarının tespitinden dolayı yıkılması nedeniyle 5.100,00.- Yeni Türk Lirasının davalı idareden tahsili isteminden kaynaklandığının anlaşıldığı, davalı idarenin, binaların revizyon imar planı uygulaması nedeniyle, kaçak yapı olmaları nedeniyle yıkıldığını, davacılara tapulu hisselerine karşılık arsa tahsis edildiğini, herhangi bir bedel ödenmesinin mümkün bulunmadığını iddia etmekte olduğu, bu durumda, davacılara ait kaçak yapıların 81320 No.lu Ulubey-Hacılar 2. Etap Revizyon İmar Planında imar yolu üzerinde kalması nedeniyle yıktırılmasından dolayı bir bedel ödenip ödenmeyeceği noktasından kaynaklanan ve sonuçta bir idari işlem olan revizyon imar planına dayanılarak sözü edilen yapıların yıktırılmasından doğan zararın tazminine ilişkin bulunan davanın, imar mevzuatı hükümleri çerçevesinde idari yargı yerinde çözümlenmesinin gerektiği gerekçesiyle, 2247 sayılı Yasa'nın 10. maddesine göre olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına karar vermiş ve görev konusunun incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesi'nden istemiştir.

Başkanlıkça, 2247 sayılı Yasa’nın 13. maddesine göre Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın yazılı düşüncesi istenilmiştir.

YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCISI; dosyanın incelenmesinden, davacıların hissedarı olduğu tapulu arsa üzerinde izinsiz yaptıkları binaların, imar planına göre adalar arası yol güzergâhında kaldığı, davacılar tarafından, söz konusu yapılardan biri için 2981 sayılı İmar Affı Yasası’ndan yararlandırılması ve kendilerine kullanma izni verilmesi için başvuruda bulundukları, ancak evrakın eksik olması nedeniyle işlemlerin tamamlanmadığı, diğer bina için ise herhangi bir başvuruda bulunulmadığının idarece saptandığı; kaçak yapı niteliği taşıyan binalar hakkında idarece herhangi bir kamulaştırma işlemi ve bu kapsamda bir bedel takdiri yapılmayıp, yıkılmak suretiyle kaldırılmalarına karar verildiği; davacıların, kamulaştırmasız el atılan Ulubey Mahallesi, 218.Sokak, 7 ve 9 kapı nolu bina ve eklentileri ile ilgili olarak fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 5.100,00.- YTL. zararın tazmin edilmesi istemiyle bu davayı açtıklarının anlaşıldığı, davalı belediyece yapılmış bir kamulaştırma işleminin olmadığı ya da bu kapsamda bir bedel takdiri yaptırılmadığı gibi, 2981, 3290 ve 3360 sayılı Yasalardan yararlanmayan davacılara ait yapıların ruhsatsız ve kaçak olduklarının dosya içeriğinden ve yazışmalardan belirlendiği,  Anayasa’nın 125/son madde ve fıkrasında; idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü bulunduğu kurala bağlanmış; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2/1-b maddesi gereğince idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava türleri arasında sayılmıştır. 2576 sayılı Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri Ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu Ve Görevleri Hakkındaki Kanunun 5. maddesinin (b) bendinde ise, Vergi Mahkemelerinin görevine giren davalarla ilk derece Danıştay’da çözümlenecek olanlar dışındaki tam yargı davalarını idare mahkemelerinin çözümleyeceğinin belirtildiği, İmar planı ve buna dayalı imar uygulaması sonucunda uğradığını ileri sürdüğü zararın tazmini istemiyle açılan davada, gayrımenkulün aynına yönelik olmayıp, idarenin kamu gücünü kullanarak tek taraflı olarak düzenlediği işleme dayanması nedeniyle davanın görüm ve çözümünün idari yarı yerine ait bulunduğu gerekçesiyle, Danıştay Başsavcılığının 2247 sayılı Yasanın 10. maddesi gereğince yapmış olduğu başvurunun kabulü ile Ankara 7. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2006/62 esas sayılı görevlilik kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerektiği yolunda yazılı düşünce vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: M. Lütfü ÜÇKARDEŞLER, Ahmet VELİO?LU, Serap AKSOYLU, Z. Nurhan YÜCEL, Levent ÖZÇELİK ve Celal IŞIKLAR’ın katılımlarıyla yapılan 11.12.2006 günlü toplantısında;

I-İLK İNCELEME :Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, davalı idarece anılan Yasa’nın 10. maddesinde öngörülen şekilde görev itirazında bulunulduğu ve 12. maddede öngörülen süre içinde başvurulduğu, bu nedenle Danıştay Başsavcısı tarafından Yasa’da öngörülen yönteme uygun biçimde olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşıldığından, görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde  idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ahmet BEŞİNCİ ile Danıştay Savcısı Gülen AYDINO?LU’nun, davada  idari yargının görevli olduğu yolundaki yazılı ve sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GERE?İ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava,  davacıların hissedar oldukları kadastral parsel üzerinde bulunan kaçak binaları ve eklentilerinin, imar yolunda kalması nedeniyle yıktırılmasından dolayı uğranılan zararın, yasal faiziyle birlikte ödenmesine hükmedilmesi istemiyle açılmıştır.

Dosyanın incelenmesinden, davacıların hissedarı olduğu tapulu arsa üzerinde izinsiz yaptıkları binaların, imar planına göre adalar arası yol güzergâhında kaldığı, davacılar tarafından, söz konusu yapılardan biri için 2981 sayılı İmar Affı Yasası’ndan yararlandırılması ve kendilerine kullanma izni verilmesi için başvuruda bulunduğu, ancak evrakın eksik olması nedeniyle işlemlerin tamamlanmadığı, diğer bina için ise herhangi bir başvuruda bulunulmadığının idarece saptandığı; kaçak yapı niteliği taşıyan binalar hakkında idarece herhangi bir kamulaştırma işlemi ve bu kapsamda bir bedel takdiri yapılmayıp, yıkılmak suretiyle kaldırılmalarına karar verildiği; davacıların, kamulaştırmasız el atılan Ulubey Mahallesi, 218.Sokak, 7 ve 9 kapı nolu bina ve eklentileri ile ilgili olarak fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 5.100,00.- YTL. zararın tazmin edilmesi istemiyle bu davayı açtıkları anlaşılmıştır.

Davalı idare, binaların revizyon imar planı uygulaması nedeniyle, kaçak yapı olmaları nedeniyle yıkıldığını, davacılara tapulu hisselerine karşılık arsa tahsis edildiğini, herhangi bir bedel ödenmesinin mümkün bulunmadığını iddia etmektedir.

Belirtilen duruma göre,  davacılara ait ve  kaçak olarak nitelendirilen yapıların, Revizyon İmar Planında imar yolu üzerinde kalması nedeniyle yıktırılmasından dolayı bir bedel ödenip ödenmeyeceği noktasından kaynaklanan davanın, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b. maddesinde yer alan " İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları" kapsamında idari yargı yerince çözümlenmesi gerekmektedir.

Açıklanan nedenle, Danıştay Başsavcısı’nın başvurusunun kabulü ile Altındağ Belediye Başkanlığı  vekilinin görev itirazının, Ankara 7. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce reddine ilişkin kararının kaldırılması gerekmiştir.

SONUÇ: Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Danıştay Başsavcısının BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile Ankara 7. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 26.4.2006 gün ve E:2006/62 sayılı GÖREVLİLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 11.12.2006 gününde OYBİRLİ?İ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

* * *

Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığından:

ESAS   NO   : 2006/145

KARAR NO: 2007/111

KARAR TR : 4.6.2007

(Hukuk Bölümü)

 

ÖZET : 4857 sayılı İş Kanunu uyarınca verilen idari para cezasına karşı yapılan itirazın İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

K A R A R

 

Davacı        : Hükmü Peker İnş. Tic. ve San. A.Ş.

Vekili         : Av. D.Ç.

Davalı        : Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı

 

O L A Y     : Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Ankara Bölge Müdürlüğü’nün 5.9.2005 gün ve 23729 sayılı işlemi ile, 4857 sayılı İş Kanunu’nun muhtelif maddelerine muhalefet edildiğinden bahisle aynı Kanunun 108. maddesine dayanılarak 105. maddesine göre davacı adına idari para cezası verilmiştir.

Davacı vekili, para cezasına karşı adli yargı yerinde itirazda bulunmuştur.

ANKARA 12. SULH CEZA MAHKEMESİ; 1.11.2005 gün ve 2005/690 Müt. sayı ile, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Ankara Bölge Müdürlüğü’nce 4857 sayılı İş Kanunu’nun 108. maddesine dayanılarak davacıya idari para cezası verildiği, 4857 sayılı Kanun’un 108/2. maddesine göre, idari para cezasının tebliğ tarihinden itibaren idare mahkemesine 7 gün içinde itiraz edilebileceği, tahakkuk ettirilen idari para cezası idarenin kamu gücünü kullanarak yaptığı bir işlem olup, bu bakımdan idari para cezası niteliğini taşıyan cezaların idari yargı denetimi dışında tutulmasının idarenin yargısal denetiminin etkin ve doğal anlamda gerçekleşmemesi sonucunu doğuracağı, esasen Anayasa Mahkemesi’nin kararlarının da bu doğrultuda olduğu, Kabahatler Kanunu’nda, kabahat deyiminden, Kanunun karşılığında idari yaptırım uygulanmasını öngördüğü haksızlık olduğunun anlaşılması gerektiği belirtilmişse de, verilen para cezasının kamu gücü kullanılarak yapılan bir idari işlem olduğu ve 4857 sayılı Yasa’nın 108/2. maddesinde yetkili mahkemenin idare mahkemesi olduğuna dair yetkiyi belirleyen maddenin halen yürürlükte bulunduğu, bu durumda, davacıya uygulanan idari para cezasına itiraz merciinin idari yargı olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; bu karar, temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir.

Davacı vekili, bu kez, idari para cezası verilmesine ilişkin söz konusu işlemin iptali istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

ANKARA 5. İDARE MAHKEMESİ; 14.12.2005 gün ve E:2005/2600, K:2005/2058 sayı ile, 1.6.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 1, 2, 3, 16, 27, geçici 2 ve geçici 3. maddelerinden söz ederek, belirtilen yasal düzenlemeler uyarınca; 1.6.2005 tarihinden itibaren, 5326 sayılı Yasa’da sayılan idari para cezası ve idari tedbirlerden oluşan idari yaptırımlar ile diğer yasalarda yer alan idari yaptırımlara karşı, Yasanın 19. maddesinde sayılan istisnai durumlar haricinde sulh ceza mahkemeleri nezdinde dava açılması gerektiği, bu durumda, idari yaptırım niteliğindeki dava konusu idari para cezasının iptali istemiyle 12.12.2005 tarihinde açılan davanın çözümü adli yargı yerine ait olduğundan, Mahkemelerince incelenme olanağı bulunmadığı gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; bu karar, temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: Dr.Atalay ÖZDEMİR, M.Lütfü ÜÇKARDEŞLER, Z.Nurhan YÜCEL, H.Ayfer ÖZDEMİR, Abdullah ARSLAN ve H.Hasan MUTLU’nun  katılımlarıyla yapılan 04.06.2007 günlü toplantısında;

I-İLK İNCELEME : Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre;

Uyuşmazlık Mahkemesi Genel Kurulu’nun 11.7.1988 günlü, E:1988/1, K:1988/1 sayılı İlke Kararında, “2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun bütünüyle incelenip değerlendirilmesinden, bu Kanunun uygulanması yönünden 2 nci madde-sinin ikinci fıkrasında yer alan, ‘ceza uyuşmazlıkları’ ibaresinden, savcının ya da şahsi davacının talebi ile başlayan yargılaması sonunda sanığın mahkumiyetine ya da beraatine hükmedilebilecek davalarda,askeri ve adli ceza mahkemeleri arasında çıkan görev ve hüküm uyuşmazlıklarının anlaşılması, bunun dışında kalan tüm görev uyuşmazlıklarının ‘hukuk uyuşmazlığı’ sayılması gerektiği sonucuna varılmaktadır. Uygulanması idari organlara bırakılan cezalar, adli nitelikte olmadığından, bunlar hakkında yapılan itirazlar ya da açılan davalar ‘ceza davası’ olarak nitelendirilemezler. İdari niteliklerinden dolayı bu davalara ilişkin görev ve hüküm uyuşmazlıklarının Uyuşmazlık Mahkemesinin Hukuk Bölümünde incelenip çözümlenmesi gerektiği...” açıkça belirtilmiştir.Bu durum gözetildiğinde, olay bölümünde yazılı başvuru konusu görev uyuşmazlığının Hukuk Bölümünde incelenmesi gerektiği kuşkusuzdur.

Adli ve idari yargı yerleri arasında anılan Yasanın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, idari yargı dosyasının 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacı vekilinin istemi üzerine son görevsizlik kararını veren Mahkemece Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ : Raportör-Hakim Nurdane TOPUZ’un, davanın çözümünde  idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ayla SONGÖR ile Danıştay Savcısı Gülen AYDINO?LU’nun, davada  idari yargının görevli olduğu yolundaki yazılı ve sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GERE?İ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, 4857 sayılı Kanun’un muhtelif maddelerine muhalefet edildiğinden bahisle aynı Kanunun 108. maddesine dayanılarak 105. maddesine göre verilen idari para cezasının kaldırılması istemiyle açılmıştır.

22.5.2003 tarih ve 4857 sayılı İş Kanunu’nun “Amaç ve kapsam” başlıklı 1. maddesinin birinci fıkrasında, “Bu Kanunun amacı işverenler ile bir iş sözleşmesine dayanarak çalıştırılan işçilerin çalışma şartları ve çalışma ortamına ilişkin hak ve sorumluluklarını düzenlemektir” denilmiş; 105. maddesinde, iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili hükümlere aykırılık halinde verilecek cezalar düzenlenmiş; aynı Kanunun 108. maddesinde, bu cezalara karşı tebliğ tarihinden itibaren en geç yedi gün içinde yetkili idare mahkemesine itiraz edilebileceği öngörülmüştür.

4857 sayılı Yasa’nın 108. maddesinde yer alan düzenleme karşısında, para cezalarına karşı yapılacak itirazların görüm ve çözümünde idari yargı yerlerinin görevli olacağının kabulü gerekir.

1.6.2005 tarihinde 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun yürürlüğe girmesi üzerine Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nce, sözü edilen Kanunun diğer kanunlarda düzenlenen idari yaptırımlar ile bunlara karşı yapılacak itirazlara ilişkin görev hükümleri üzerindeki etkisinin incelenmesi sonucunda: diğer kanunlarda düzenlenen idari yaptırımın, dayanağı olan yasanın amacı dikkate alınarak; Kabahatler Kanunu’nun 1., 2., 16. ve 19. maddelerinde belirtilen koşulları taşıması,  27. maddenin (1) numaralı bendinde belirtilen idari yaptırımlardan olması halinde, idari para cezaları ve mülkiyetin kamuya geçirilmesine ilişkin olanlarına karşı 1.6.2005 tarihinden sonra yapılacak itirazlarda sulh ceza mahkemelerinin genel görevli kılındığına ve bu nedenle doğan görev uyuşmazlıklarında adli yargı yerinin görevli bulunduğuna karar verilmiştir.

Daha sonra,  5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun “Genel kanun niteliği” başlıklı 3. maddesi, Anayasa Mahkemesi’nin 1.3.2006 gün ve E:2005/108, K:2006/35 sayılı kararıyla iptal edilmiş ve gerekçeli kararı 22.7.2006 gün ve 26236 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmış ve iptal hükmünün, kararın Resmi Gazetede yayımlanmasından başlayarak altı ay sonra yürürlüğe girmesine karar verilmiş; yasama organı tarafından iptal hükmü doğrultusunda yasal düzenleme yapılmaması sürecinde, anılan madde hükmünün yürürlükte bulunduğu düşüncesiyle, aynı doğrultuda karar verilmeye devam edilmiş; yasama organı tarafından, Anayasa Mahkemesi’nce verilen altı aylık süre içinde iptal hükmü doğrultusunda yasal düzenleme yapılması halinde ise, işaret edilen yargı yerinin yeni düzenlemenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren görevli olacağı belirtilmiştir.

Son olarak, 30.3.2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 3. maddesini değiştiren 6.12.2006 günlü, 5560 sayılı Yasa’nın 31. maddesinde " (1) Bu Kanunun;

a) İdarî yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümleri, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde,

b) Diğer genel hükümleri, idarî para cezası veya mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımını gerektiren bütün fiiller hakkında,

uygulanır" denilmiştir.

19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren bu düzenlemeye göre,  Kabahatler Kanunu’nun, idarî yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümlerinin, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde uygulanacağı; diğer kanunlarda görevli mahkemenin gösterilmesi durumunda ise uygulanmayacağı anlaşılmaktadır.

Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olduğundan, görev konusunda taraflar için bir müktesep hak doğmayacağı; bu nedenle, yeni bir yasayla kabul edilen görev kurallarının, geçmişe de etkili olacağı, bilinen bir genel hukuk ilkesidir.

Davanın açıldığı andaki kurallara göre görevli olan mahkeme, yeni bir yasa ile görevsiz hale gelmiş ise, (davanın açıldığı anda görevli olan ve fakat yeni yasaya göre görevsiz hale gelen) mahkemenin görevsizlik kararı vermesi gerekeceği; ancak, yeni yasadaki görev kuralının, değişikliğin yürürlüğe girmesinden sonra açılacak davalarda uygulanacağına dair intikal hükümlerinin varlığı halinde, mahkemece görevsizlik kararı verilemeyeceği açıktır.

Diğer taraftan, dava görevsiz mahkemede açılmış, bu sırada yapılan bir kanun değişikliği ile görevsiz mahkeme o dava için görevli hale gelmiş ise, mahkeme, artık görevsizlik kararı veremeyip (yeni kanuna göre görevli hale geldiği için) davaya bakmaya devam etmesi gerekir.

İncelenen uyuşmazlıkta, idari para cezasına ilişkin görevli mahkemeyi belirleyen yasa kuralı değiştirilmiş ve yeni düzenleme 19.12.2006 tarihi itibariyle yürürlüğe girmiş olduğuna göre, görev kuralının geçmişe etkili olacağı yolundaki genel hukuk ilkesi karşısında, 4857 sayılı Yasa’nın 108. maddesine dayanılarak 105. maddesine göre verilen idari para cezasına karşı yapılan itirazın görüm ve çözümünde idari  yargı yerinin görevli olduğu kuşkusuzdur.

Açıklanan nedenlerle, İdare Mahkemesince verilen görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

SONUÇ: Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Ankara 5. İdare Mahkemesi’nce verilen 14.12.2005 gün ve E:2005/2600, K:2005/2058  sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 04.06.2007 gününde OYBİRLİ?İ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

* * *

 

Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığından:

ESAS   NO   : 2006/152

KARAR NO: 2007/2

KARAR TR : 5.2.2007

(Hukuk Bölümü)

 

ÖZET: 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen koşulu taşımayan BAŞVURUNUN, aynı Yasanın 27. maddesi uyarınca REDDİ gerektiği hk.

 

K A R A R

 

Davacı        : Satel Sabah Televizyon Prodüksiyon A.Ş.

Vekili         : Av. N.B.

Davalı        : Sanayi ve Ticaret Bakanlığı

Vekili         : Av.M.L.

 

O L A Y     : Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Tüketicinin ve Rekabetin Korunması Genel Müdürlüğü’nün 15.10.2004 gün ve 21148 sayılı işlemi ile, 2-16.2.2004 tarihinde ATV televizyon kanalında yayımlanan "Bizim Stadyum" isimli programda, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 4822 sayılı Kanun’la değişik 16. maddesine aykırılıktan dolayı aynı Kanunun 17 ve 25/8. maddeleri uyarınca davacı adına idari para ve durdurma cezası verilmiştir.

Davacı vekili, söz konusu işlemin iptali istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

ANKARA 10. İDARE MAHKEMESİ ; 26.10.2004 gün ve E: 2004/3268; K:2004/1967 sayı ile, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 5. maddesinin 1. fıkrasında, her idari işlem aleyhine ayrı ayrı dava açılacağı, ancak, aralarında maddi veya hukuki yönden bağlılık ya da sebep-sonuç ilişkisi bulunan birden fazla işleme karşı bir dilekçe ile dava açılabileceği hükmünün bulunduğu, dava dosyasının incelenmesinden, davanın, davacı şirkete ait ATV logosu ile yayın yapan televizyon kanalında "Bizim Stadyum" adlı programda yer alan "Aria" markasına ait görüntülerin 4077 sayılı Kanun’a aykırı olduğundan bahisle idari para ve durdurma cezası verilmesine ilişkin 15.10.2004 gün ve 21148 sayılı işlemin iptali istemiyle açıldığı anlaşılmakta olup, idari yargıda görülecek olan idari para cezası ile adli yargıda görülmesi gereken durdurma cezası işlemleri arasında maddi ve hukuki birlik ve sebep-sonuç ilişkisi bulunmadığından, tek dilekçe ile dava açılmasının mümkün olmadığı gerekçesiyle 2577 sayılı Yasa’nın 15. maddesinin 1/d bendi uyarınca 5. maddeye uygun bulunmayan dava dilekçesinin bu kararın tebliğinden itibaren 30 gün içinde 2577 sayılı Yasa'nın 5. maddesi hükmüne uygun şekilde ayrı yargı yerlerinde dava açılmak üzere reddine karar vermiştir.

Davacı vekili, bunun üzerine, durdurma cezasının kaldırılması istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

ANKARA 2. TÜKETİCİ MAHKEMESİ; 4.10.2005 gün ve E:2004/2361; K:2005/2657 sayı ile, davanın, durdurma cezasının kaldırılması istemine ilişkin bulunduğu, 4822 sayılı Yasa ile değişik 4077 sayılı Yasa’nın 16. maddesi, ticari reklam ve ilanların ne şekilde yapılacağını, 17. maddesi, Reklam Kurulu’nun oluşum şeklini ve görevlerini, 25. maddesi, ceza hükümlerini, 26. maddesi, cezalarda yetkiyi düzenlediği, Reklam Kurulu’nun, bir idari denetim birimi olduğu ve kanunda belirtilen hallerde tek başına yaptırımda bulunma hakkına haiz olduğunun anlaşıldığı, idari birimler içinde yer almış tek başına denetim ve yürütülebilir nitelikte olan idari işlem tesis etme yetkisi olan Kurulun kararlarına karşı ancak idari yargı yoluna başvuruda bulunulabileceği, Kanunun 25/8 maddesinde, Reklam Kurulu’nun 3 aya kadar durma ve/veya durdurma ve/veya düzeltme ve/veya para cezası verme yetkisi bulunduğu, Kurulun bu cezaları ayrı ayrı verebileceği gibi birlikte de verebileceği(ihlalin niteliğine göre), Kanunun 26. maddesinde, bu kanunda belirtilen her türlü para cezasının idari nitelikte bulunduğunun belirtildiği, Kurul hem durma hem de para cezası verdiğinde, durma kararının adli yargıda, para cezasının idari yargıda çözümlenmesi gerektiğini düşünmenin çeşitli mahzurlara yol açabileceği, şöyle ki; her iki yargı yolunun da aynı kurul kararını değerlendireceği, kimi zaman kararlar arasında tezatlar ortaya çıkabileceği(örneğin, adli yargıda reklamın durdurulma kararının haksız olduğu kabul edilip, bu karar ortadan kaldırılırken, idari yargıda idari para cezası onaylanabilecek veya tam tersi durum söz konusu olabilecektir) bu nedenle tek bir yargı yerinde sorunun çözümünün daha doğru yaklaşım olacağı, nitekim, Ankara 10. İdare Mahkemesi’nin 26.10.2004 gün ve E:2004/3268; K:2004/1967 sayılı kararının taraflarca temyiz edilmeyerek kesinleştiği, 4077 sayılı Kanun’un 25. maddesine göre para cezasının idari nitelikte olduğu ve Reklam Kurulu’nun yapısı da dikkate alındığında, Mahkemelerinin görevsiz olduğu sonucuna varıldığı gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; bu karar, temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: M. Lütfü ÜÇKARDEŞLER, Ahmet VELİO?LU, Serap AKSOYLU, Z. Nurhan YÜCEL, Abdullah ARSLAN ve Levent ÖZÇELİK’in katılımlarıyla yapılan 05.02.2007 günlü toplantısında; Raportör-Hakim Nurdane TOPUZ’un, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ahmet BEŞİNCİ  ile Danıştay Savcısı Gülen AYDINO?LU’nun, 2247 sayılı Yasa’da öngörülen koşulları taşımayan başvurunun reddi gerektiğine ilişkin yazılı ve sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GERE?İ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 14.maddesine göre; olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için adli, idari veya askeri yargı mercilerinden en az ikisinin tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararların kesin veya kesinleşmiş olması gerekmekte; bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi ise, hukuk uyuşmazlıklarında ancak davanın taraflarınca ileri sürülebilmektedir. Aynı Yasanın 27. maddesinde ise, Uyuşmazlık Mahkemesi’nin, uyuşmazlık çıkarmaya veya görev uyuşmazlıklarına ilişkin istemleri önce şekil ve süre açısından inceleyeceği; yöntemine uymayan veya süresi içinde ileri sürülmemiş istemleri reddedeceği kuralına yer verilmektedir.

Davacı vekili, adli ve idari yargı kararları arasında olumsuz görev uyuşmazlığı bulunduğunu ileri sürerek bu uyuşmazlığın giderilmesini istemiş ise de; İdare Mahkemesi kararı, görevsizlik kararı olmayıp, idari yargıda görülecek olan idari para cezası ile adli yargıda görülmesi gereken durdurma cezası işlemleri arasında maddi ve hukuki birlik ve sebep-sonuç ilişkisi bulunmadığından, tek dilekçe ile dava açılmasının mümkün olmadığı gerekçesiyle 2577 sayılı Yasa’nın 15. maddesinin 1/d bendi uyarınca 5. maddeye uygun bulunmayan dava dilekçesinin, bu kararın tebliğinden itibaren 30 gün içinde 2577 sayılı Yasa'nın 5. maddesi hükmüne uygun şekilde ayrı yargı yerlerinde dava açılmak üzere reddine ilişkindir. Kısacası, olumsuz görev uyuşmazlığı doğmasına neden olacak şekilde idari yargı yerince verilmiş bir görevsizlik kararı bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle, 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen koşulu taşımayan başvurunun, aynı Yasanın 27. maddesi uyarınca reddi gerekmiştir.

SONUÇ: 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen koşulu taşımayan  BAŞVURUNUN, aynı Yasanın 27. maddesi uyarınca REDDİNE, 05.02.2007 gününde OYBİRLİ?İ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

* * *

 

Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığından:

ESAS   NO   : 2006/154

KARAR NO: 2007/3

KARAR TR : 5.2.2007

(Hukuk Bölümü)

 

ÖZET: Sözleşme imzalandıktan sonra, taraflarca sözleşme hükümlerinin yerine getirilmesi sırasında davacıya ödenmesi gereken fiyat farkının hesaplanmasından doğan uyuşmazlığın ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

K A R A R

 

Davacı        : Yeş-Top Koll. Şti.

Vekili         : Av. E.A.

Davalı        : Milli Savunma Bakanlığı

 

O L A Y     : 7. Kolordu Komutanlığı’na bağlı birliklerin ihtiyacı olan LPG tedariki amacıyla  yapılacak ihale, Diyarbakır İç Tedarik Bölge Başkanlığı’nca 31.10.2002 tarihinde ilan edilmiş, ilan üzerine davacı şirket tarafından yapılan fiyat araştırması sonucu, 1.375.000 X %3,05 İskonto = 1.333.000.- TL fiyat teklif edilmiş ve 7.1.2003 tarihinde yapılan ihale, 1 kg lipit petrol gazını 1.333.000.- TL fiyattan vermeyi teklif eden davacı şirketin uhdesinde kalmıştır. Bilahare ihale kararının davacı şirkete tebliğini müteakiben 20.1.2003 tarih ve 2004 sayılı sözleşme imzalanmıştır.

Davacı şirket, Diyarbakır İç Tedarik Bölge Başkanlığı’na hitaben verdiği 25.4.2003 günlü dilekçe ile, ihale fiyat araştırmasının üç ayda tamamlandığını ve bu süre içinde 1 kg LPG fiyatının 1.375.000.- TL’den 1.597.928.- TL’ye çıktığını, bu nedenle ihale tarihinde 1 kg LPG 1.549.191.- TL (1.597.928 X %3.05) olduğundan, bu tutar üzerinden fiyat farkının hesaplanması ve esas fiyat olarak baz alınması gerektiğini, oysa Saymanlığın fiyat araştırmasının yapıldığı tarihteki fiyatı baz alarak 1.333.000.- TL üzerinden fiyat farkı hesapladığını ileri sürerek hesaplamanın düzeltilmesini istemiştir.

Bunun üzerine, Milli Savunma Bakanlığı Diyarbakır İç Tedarik Bölge Başkanlığı 12.5.2003 gün ve 6048-786-03 / İK.Ş. sayılı dava konusu işlemi ile, Diyarbakır Garnizon birliklerinin ihtiyacı için sözleşmeye bağlanan LPG alımına ait dosyada fiyat farkı ödemelerine ilişkin hüküm bulunduğu, 25.4.2003 günlü dilekçenin incelendiği, fiyat farkı uygulamasına ait dayanak olan 28 Aralık 1990 gün ve 20739 sayılı Resmi Gazete esas alındığında, davacı şirkete ödenen fiyat farkı hesaplanmasında resmi fiyat olarak gerçekleşen ihale fiyatının baz alındığı, 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu’na göre yapılmış olan ihaleler için uygulanan fiyat farkı hesaplamalarında resmi fiyat olarak ihale fiyatı mı yoksa Devletin yayınlamış olduğu fiyatın mı esas alınacağı konusunda bir açıklık bulunmadığı, bununla beraber yüklenici olarak tahmini ihale bedeli üzerinden kırım yapıldığı için resmi fiyat olarak hazine lehine olan kesinleşen ihale fiyatı üzerinden işlem yapıldığı davacı şirkete bildirilmiştir.

Davacı vekili, davalı idarenin 2886 sayılı Kanun’a atfen Bakanlar Kurulu’nca ve Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’nın fiyatlar ve fiyat farklarına ilişkin genelgelerine istinaden fiyat farklarının uygulanması gerekirken mevzuat hükümlerine ve yerleşmiş içtihatlara aykırı hareket ederek taleplerinin reddedildiğini ileri sürerek söz konusu işlemin iptali ile fiyat farklarının aylara göre ayrı ayrı hesaplanarak reeskont faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

DİYARBAKIR İDARE MAHKEMESİ; 11.2.2004 gün ve E:2003/2392; K:2004/259 sayı ile, 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu’nun genel bütçeye dahil dairelerle katma bütçeli dairelerin, özel idare ve belediyelerin alım, satım, hizmet, yapım, kira, trampa, mülkiyetin gayri aynı hak tesisi ve taşıma işleminin bu Kanunda yazılı hükümlere göre yürütüleceğini düzenlediği ve bu yönü ile bir kamu Kanunu niteliğini taşıdığı, anılan Kanun hükümlerine göre, bu Kanunun kapsamına giren işlerin görülmesi için yapılan ihalelerde ihale kararının kesinleşmesine kadar ki dönem içinde idarece tesis olunacak işlemlerin 2886 sayılı Kanun’la düzenlenmiş olması ve bu Kanunun kamu Kanunu olması karşısında, idari yargının denetimine tabi olduğu, ihale kararının kesinleşmesinden sonra müteahhit ile idare arasında akdedilen sözleşme hükümlerinin uygulanması ile ilgili uyuşmazlıkların ise 2886 sayılı Kanun’la düzenlenmeyip, özel hukuk alanını ilgilendirmesi nedeniyle adli yargının denetimine tabi olduğunun açık bulunduğu, bu açıklamalar karşısında, dava konusu olay incelendiğinde, uyuşmazlığın, davalı idarenin LPG ihtiyacını karşılamak üzere yapılan ihaleyi alan davacının LPG fiyatlarına gelen zamların sözleşmede belirlenen bedele eklenmesi yolundaki talebinin reddedilmesine ilişkin dava konusu işlemden kaynaklandığının anlaşıldığı, uyuşmazlığın, ihalenin kesinleşmesinden sonraki aşamada şartname ve şartname hükümlerine uygun olarak düzenlenen sözleşme hükümlerinin uygulaması aşamasında doğduğuna göre, uyuşmazlığın özel hukuk alanını ilgilendirmesi ve sözleşme hükümlerinin taraflarca yerine getirilip getirilmediğinin anılan şartname ve sözleşme hükümlerinin incelenerek özel hukuk hükümlerine göre adli yargı yerince çözümlenmesinin icap ettiği gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; bu karar, temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir.

Davacı vekili, bu kez, aynı istemle adli yargı yerinde dava açmıştır.

DİYARBAKIR 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ; 16.11.2005 gün ve E: 2004/589; K:2005/789 sayı ile, davacı vekilinin 27.5.2004 tarihli dilekçesi ile, müvekkili şirketin davalı Kurumun LPG tüp ihtiyacını karşılamak için 7.1.2003 tarihinde yapılan ihaleye girdiğini, yapılan ihale neticesinde ihalenin bir yıllığına müvekkili şirket tarafından üstlenildiğini, müvekkili şirketin davalı Kurumun fiyat farklarını dikkate almadığından dolayı zarar ettiğini, müvekkilinin zararın giderimi için 28.4.2003 tarihinde Kuruma müracaat ettiğini, yapılan müracaatın davalı idarece kabul edilmediğini, davalı idarenin dava konusu işleminin hukuka ve kanuna aykırı olması nedeni ile Diyarbakır İdare Mahkemesi'nde 2003/2392 Esas ile 17.7.2003 tarihinde iptal davasının ikame edildiğini, ikame edilen esasa uygun idari davalarının, Diyarbakır İdare Mahkemesi'nin 11.2.2004 tarih 2003/2392 Esas; 2004/259 Karar sayılı kararı ile görev yönünden reddine karar verildiğini, red kararının taraflarına 20.4.2004 tarihinde tebliğ edildiğini, İdare Mahkemesinin görev yönünden red kararından sonra Mahkemelerinde davayı ikame etme zorunluluğunun doğduğunu, bu nedenle, Mahkemelerinde ikame ettiği davanın usul ve esas yönünden hukuka aykırı olduğunu, 31 Ekim 2002 tarihinde davalı idarenin 7. Kolordu’ya bağlı birliklerin 800 adet 12 kilogram, 2000 adet 45 kilogram LPG tüp ihtiyacı için ihale yapılacağının ilan edildiğini, ilan neticesinde fiyat araştırmasının yapıldığını, müvekkili şirketin yapılacak ihaleye 1.375.000 X 3.05 isk. = 1.333.000 TL olarak fiyat verdiğini, yapılan fiyat araştırması neticesinde, davalı idarenin 14.11.2002 tarihinde satın alma onay belgesi ile uygun görülüp, 7.1.2003 tarihinde yapılan ihaleyi müvekkili şirketin üstlendiğini, müvekkilinin ihaleyi aldıktan sonra yüklendiği işi yerine getireceğini, ancak müvekkilinin kar amacı ile girdiği ihalede her ay milyarlarca zarar ettiğini, meydana gelen bu zarardan müvekkilinin kusurunun bulunmayıp, davalı idarenin mevzuata aykırı hareket etmek istemesinden kaynaklandığını, davalı idarenin ihaleye konu tüpler için 31.10.2002 tarihinde fiyat araştırmasına girerek, müvekkili şirketten fiyat aldığını, müvekkili şirketin 31.10.2002 tarihini baz alarak fiyat verdiğini, davalı idarenin fiyat araştırmasından iki ay sonra 4.1.2003 tarihinde ihale yaptığını, Ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik durumun hemen hemen her gün benzinin zam aldığı bir dönemde fiyat alındıktan 3 ay sonra ihale yapılması ve yapılan ihaleden sonra gelen zamları dikkate almayan yaklaşımların hukuki dayanağının bulunmadığını, davalı idarenin 2886 sayılı Kanun’a atfen Bakanlar Kurulunca ve Sanayi Ticaret Bakanlığı'nın fiyatlar ve fiyat farklarına ilişkin genelgelere istinaden fiyat farklarının uygulanması gerekirken davalı idarenin mevzuat hükümlerine ve yerleşmiş içtihatlara aykırı hareket ederek fiyat farklarını uygulamayarak müvekkilini mağdur ettiğini, dava konusu işlem ve genelgelerden de anlaşılacağı üzere müvekkili şirketin hiçbir kusuru bulunmadığı halde kar amacıyla yüklendiği işi davalı idarenin kusuru ve mevzuata aykırı işlem yapmasından dolayı müvekkil şirketin zarar ettiğini, müvekkilinin mağduriyetinin giderilmesi için, dava konusu işlem hakkında yürütmenin durdurulması ile işlemin iptalini ve fiyat farklarının aylara göre ayrı ayrı hesaplanarak müvekkil şirkete reeskont faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesini talep ve dava ettiği, davalı  vekilinin  8.7.2004  havale tarihli  dilekçesi  ile;  davanın  yasal dayanaktan yoksun olup reddinin gerektiğini, ihale  dokümanları arasında bulunması zorunlu olan tahmini bedelin (yaklaşık maliyetinin), tespiti amacıyla yapılan fiyat araştırması neticesinde, idarenin belirlemiş olduğu tahmini bedelin 1.375.000.-TL olup, ekonomideki dalgalanmalar nedeni ile, gerçekleşen fiyat artışları ile ihale tarihi itibari ile LPG piyasa fiyatının 1.597.928.000.- TL olduğunu, bunun üzerine gerçekleşen fiyat artışlarını bilerek ve isteyerek 100.000 kg LPG alım ihalesine 4 firmanın teklif verdiğini, söz konusu ihalenin 1.333.000.- TL ile (% 3.05 kırımla) en düşük teklif sahibi olan Yeş-Top Koll.Şti'nin uhdesinde kaldığını, idare ve üzerinde ihale kalan isteklinin taahhütlerini içeren 20.1.2003 tarih ve 02006 sayılı sözleşmenin karşılıklı olarak imzalandığını, davalı idarenin mevzuatında taahhütlerin gerçekleştirilmesinde, karşılaşılacak hadiselerin sözleşmede yer alan hükümler çerçevesinde değerlendirileceğini, sözleşme hükümlerinin uygulanması gerektiğinin mevcut olduğunu, davacı yüklenici Yeş-Top Koll. Şti'nin sözleşmede yer alan fiyat farklarını dikkate almayarak zarar ettiği gerekçesi ile 28.4.2003 tarihinde müvekkil idareye müracaat ettiğini, müvekkil idarece 2886 Kanun’a atfen Bakanlar Kurulu’nca Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'nın fiyatlar ve fiyat farklarına ilişkin genelgelere istinaden, fiyat farklarının uygulanması esas alınarak, hazırlanan sözleşme çerçevesinde başvuruyu değerlendirdikleri ve sözleşmede yer alan hükümler çerçevesinde fiyat farkının uygulandığını, davacı yüklenicinin fiyat araştırmasından 3 ay sonra ihalenin yapıldığı iddiasının gerçekleri yansıtmadığını, müvekkil idare tarafından 31.10.2002 tarihinde fiyat araştırmasının yapıldığını, 4.1.2003 tarihinde ihalenin yapıldığını, ihale süreçleri ile ilgili hükümlerin yer aldığı İhale Kanunu göz önünde bulundurulduğunda, bu sürenin ihalenin ilanı ve ihalenin yapılması için gerekli olan diğer işlem ve eylemlerin gerçekleşmesi için zorunlu olarak geçmesi gereken bir süre olduğunun görüleceği, 31.10.2002 tarihinde yapılan fiyat araştırmasının ihale için zorunlu olan şartlardan tahmini bedelin tespiti amacıyla yapıldığını, bu sebeple fiyat araştırmasının yapıldığı tarih itibari ile istekli fiyatına haiz olmayan firmalardan yaklaşık maliyetin tespiti amacıyla yapılan fiyat araştırmasında alınan fiyatların teklif niteliğinde olmayıp, karşılıklı herhangi bir hak ve hükümlülük doğurmadığını, istekli olabilecek sıfata haiz firmaların idarece ilanda belirlenmiş olan yer ve zamanda mevzuata uygun olarak teşekkül etmiş olan ihale komisyonuna yapmış oldukları teklif ile bağlı olduklarını, bunun doğal bir sonucu olarak idarede sözleşme oluşturulmadan, dolayısı ile henüz yüklenici sıfatına haiz olmayan firmaya karşı taahhüt altında bulunmadığını, yüklenici LPG'nin birim fiyatının 1.597.928.-TL olduğunu bildiği halde, 1.375.000.-TL tahmini bedeli bilerek ihaleye girdiğini, bahse konu LPG miktarının 7.Kolordu birliklerine vermeyi taahhüt ederek sözleşmeyi imzaladığını, dolayısı ile sözleşme gereğince uygulanacak fiyat farkı ve hesaplamalarının sözleşmedeki değerler üzerinden yapılacağını, sözleşme yüklenici tarafından bilerek ve istenerek yapılmış olup, idarenin fiyat araştırmasına dayanarak belirlediği fiyatın güncel olmamasının söz konusu sözleşmenin hükümlerinin uygulanmayacağı anlamına gelmediğini, 2886 sayılı Kanun ve fiyat farklarına ilişkin genelgelere istinaden fiyat farklarının uygulanmasını düzenleyen hükümler yüklenicinin teklifi ile bağlı tutulduğu sözleşme süresince, gerçekleşen fiyat artışları hususunda, fiyat farkı ödeneceğini öngördüğünü, bu sebeple davacının henüz ihaleye çıkmadan LPG fiyatlarında meydana gelen artışı talep etmesinin hakkaniyete ve mevzuata aykırı olduğu gibi piyasa fiyatının altında bir teklif vermesi nedeni ile sözleşme ile taahhüt altına girdiği işi gerçekleştirirken karşılaşacağı aşikar olan hususları görmezlikten gelmesinin T.K'unda yer alan tacirin basiretli olması ilkesini düzenleyen hükümlere aykırı olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini istediği, Diyarbakır İdare Mahkemesi'nin 2003/2392 Esas; 2004/259 Karar sayılı dosyasının getirtildiği, taraf vekillerine davaya ilişkin olarak ibraz ettikleri belgeler ve karar örnekleri ile Petrol İşleri Genel Müdürlüğü'nün LPG tüplü genelgelerle ilgili 13.10.2005 tarihli cevap yazıları ile ekli genelgelerinin dosyaya konulduğu, her ne kadar Diyarbakır İdare Mahkemesi aynı dava ile ilgili olarak taraflar arasında yapmış olduğu yargılama sonunda davanın adli yargıda görülmesi gerektiği gerekçesi ile reddedilmiş ise de, Uyuşmazlık Mahkemesi'nin 23.12.2002 tarih, 2002/48 Esas, 2002/80 Karar sayılı kararında "Bakanlar Kurulunca çıkarılan fiyat farkı kararnamesinden yararlanma isteğinin reddine ilişkin istemin iptali istemi ile açılan dava, İdare Hukuku alanını ilgilendiren genel düzenleyici işlemin uygulanmasından doğduğundan, idari yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği"nin belirtildiği, bu nedenle, uyuşmazlığın idari yargı yerinde çözümleneceği gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; bu karar, temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: M. Lütfü ÜÇKARDEŞLER, Ahmet VELİO?LU, Serap AKSOYLU, Z. Nurhan YÜCEL, Abdullah ARSLAN ve Levent ÖZÇELİK’in katılımlarıyla yapılan 05.02.2007 günlü toplantısında;

I-İLK İNCELEME : Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; adli ve idari yargı yerleri arasında anılan Yasanın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, adli ve idari yargı dosyalarının 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacı vekilinin istemi üzerine son görevsizlik kararını veren Mahkemece Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ : Raportör-Hakim Nurdane TOPUZ’un, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ahmet BEŞİNCİ ile Danıştay Savcısı Gülen AYDINO?LU’nun, davada adli yargının görevli olduğu yolundaki yazılı ve sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GERE?İ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, olay kısmında belirtilen davalı idare işleminin iptali ile fiyat farklarının aylara göre ayrı ayrı hesaplanarak reeskont faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.

Bir kamu kurumunca yapılacak ihalede, idarede kanunilik ilkesi gereğince, idarenin çeşitli usul kurallarına uyması zorunlu olup; ihale kapsamına giren bir işin veya ihtiyacın belirlenmesi, ihale yönteminin tespiti, ihale ilanı ve ihale kararı alınması sürecinden geçilmesi gerekmektedir. Tümüyle idarenin kamu gücüne dayanan, re’sen ve tek yanlı olarak tesis ettiği ihale işlemleri hakkındaki yargısal denetimin, idare hukuku ilkelerine göre idari yargı yerlerince yapılacağı tartışmasızdır.

Ancak, ihalenin kesinleşmesinden sonraki işlemlerin hangi hukuki rejime tabi olacağının tespiti için: bu işlemlerin taraflar arasında akdedilmiş sözleşmenin kapsamında olup olmadığının; bir başka deyişle, davanın sözleşme hükümlerinin uygulanması ve yorumlanmasından doğup doğmadığının incelenmesi gerekmektedir.

31.10.1989 gün ve 20328 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 89/14654 sayılı Karar’ın 1. maddesinin (b) bendinde, 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu kapsamına giren idarelerin, ihaleye çıkmadan önce kararlaştırılmış olması kaydıyla; inşaat ve imalat işleriyle ilgili fiyat farkı kararnameleri hariç olmak üzere idarelerin yapacakları diğer nakliye ihaleleri ile akaryakıt ve tüpgaz (LPG) alımlarında tekliflerin verildiği tarihteki en yakın akaryakıt rafinerisinin KDV hariç rafineri gümrüklü satış fiyatlarında sonradan bir değişiklik olması halinde, aradaki farkın ödenmesi veya kesilmesi (nakliye işlerinde, idarelerce tespit edilecek ton/km’ye; personel taşıma işlerinde ise beher km’ye isabet eden fiyat değişikliği tutarının ihale indirimi dikkate alınmaksızın ödenmesi veya kesilmesi), hususlarında, yapılacak şartname ve sözleşmelere hüküm koymakta serbest oldukları açıklamasına yer verilmiştir.

Nitekim, 7 nci Kor. Komutanlığına Ait Her Türlü Alım İşleri İçin Kapalı Teklif Usulü Eksiltme Şartnamesi’nin “Fiyat Farkı” başlığını taşıyan 14. maddesine, “Müteahhit gerek esas taahhüt süresi içinde gerekse mücbir sebeplerden dolayı uzatılan süre içinde taahhüdün tamamen ifasına kadar vergi artışları veya yeni vergi ve resimler konulması, fiyatların yükselmesi, taşıma ve işçi ücretlerinin artması ve sair sebeplere dayanarak fazla para verilmesi veya süre uzatımı isteğinde bulunamaz.

Ancak:

En yakın akaryakıt rafinesinin KDV hariç satış fiyatlarında değişiklik olması halinde aradaki farkın ödenmesi veya kesilmesi satıcı tarafından gerekli resmi evrakın ibrazı suretiyle ödemesi yapılacaktır(31 Ekim 1989 tarih ve 20323 sayılı resmi gazete)” yolunda hüküm konulmuştur.

Dosyanın incelenmesinden, davacı şirket tarafından, ihale fiyat araştırmasının üç ayda tamamlandığı ve bu süre içinde 1 kg LPG fiyatının 1.375.000.- TL’den 1.597.928.- TL’ye çıktığı, bu nedenle ihale tarihinde 1 kg LPG 1.549.191.- TL (1.597.928 X %3.05) olduğundan, bu tutar üzerinden fiyat farkının hesaplanması ve esas fiyat olarak baz alınması gerektiği, oysa Saymanlığın fiyat araştırmasının yapıldığı tarihteki fiyatı baz alarak 1.333.000.- TL üzerinden fiyat farkı hesapladığı ileri sürülerek hesaplamanın düzeltilmesinin istenildiği, bunun üzerine, idarece, Diyarbakır Garnizon birliklerinin ihtiyacı için sözleşmeye bağlanan LPG alımına ait dosyada fiyat farkı ödemelerine ilişkin hüküm bulunduğu, 25.4.2003 günlü dilekçenin incelendiği, fiyat farkı uygulamasına ait dayanak olan 28 Aralık 1990 gün ve 20739 sayılı Resmi Gazete esas alındığında, davacı şirkete ödenen fiyat farkı hesaplanmasında resmi fiyat olarak gerçekleşen ihale fiyatının baz alındığı, 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu’na göre yapılmış olan ihaleler için uygulanan fiyat farkı hesaplamalarında resmi fiyat olarak ihale fiyatı mı yoksa Devletin yayınlamış olduğu fiyatın mı esas alınacağı konusunda bir açıklık bulunmadığı, bununla beraber yüklenici olarak tahmini ihale bedeli üzerinden kırım yapıldığı






Yeni Sayfa 1





belediyelerin "imar", "ımar" ve "imar hukuku", "ımar hukuku", "kaçak yapı",
imar planı", "arazi ve arsa düzenlemesi", "imar para cezaları", "imar kirliliği
suçları", ve her türlü imar sorunlarına çözüm getirecek olan "imar hukukcusu" ve
"ımar hukukçusu".


 












imar hukukçusu

Copyright © Imar Hukukcusu Tüm hakları saklıdır.

Yayınlanma:: 2007-07-21 (1396 okuma)

[ Geri Dön ]