ONİKİNCİ DAİRE KARARLARI
MEMURLAR VE Dİ?ER KAMU GÖREVLİLERİ
T.C.
D A N I Ş T A Y
Onikinci Daire
Esas No : 2003/1213
Karar No : 2006/497
Özeti : Koruma ve güvenlik
görevlisi kadrosuna atanmak için aranılan boy şartını taşımayan davacının
atamasının yapılmamasında hukuka aykırılık bulunmadığ hakkında.
Temyiz İsteminde
Bulunan (Davacı): …
Karşı
Taraf : 1- Başbakanlık Devlet Personel Başkanlığı - ANKARA
2- Türkiye Elektrik İletim A.Ş.
Genel Müdürlüğü-
Vekili : Av. …
İsteğin
Özeti : Devlet memurluğu sınavı sonuçlarına göre davalı Türkiye
Elektrik İletim A.Ş. emrine koruma ve güvenlik görevlisi olarak yerleştirilen
davacının, adaylarda aranılan asgari boy şartını taşımadığından bahisle
atamasının yapılmamasına ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davada; Numune
Hastanesince düzenlenen 25.10.2002 günlü raporda davacının boyunun, 1.67 m
olarak tesbit edildiğinin belirtilmesi nedeniyle başvuru koşulları arasında yer
alan en az 1.70 m boyunda olmak koşulunu taşımadığı anlaşılan davacı hakkında
tesis edilen işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddi
yolunda Ankara 3. İdare Mahkemesince verilen 13.11.2002 günlü, E:2001/1662,
K:2002/1631 sayılı kararın, dilekçede yazılı nedenlerle 2577 sayılı İdari
Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesi uyarınca davacı tarafından temyizen
incelenerek bozulması isteminden ibarettir.
Devlet Personel
Başkanlığının Savunmasının Özeti: Temyizi istenen kararın usul ve kanuna uygun
olduğu, ileri sürülen nedenlerin 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49.
maddesine uymadığı, bu nedenle istemin reddi gerekeceği yolundadır.
T.E.İ.A.Ş.Genel
Müdürlüğünün Savunmasının Özeti: Temyiz isteminin reddi gerektiği yolundadır.
Danıştay Tetkik
Hakimi : Metin Çağlar
Düşüncesi : İdare Mahkemesince verilen karar ve dayandığı
gerekçe hukuk ve usule uygun olup, bozulmasını gerektirecek bir neden de
bulunmadığından anılan kararın onanması gerektiği düşünülmüştür.
Danıştay
Savcısı : E.Nur Necef
Düşüncesi : İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların
temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması
gerekmektedir.
Temyiz
dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden
hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının
onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren
Danıştay Onikinci Dairesince işin gereği düşünüldü:
İdare ve Vergi
Mahkemeleri tarafından verilen kararların temyiz yolu ile incelenerek
bozulabilmeleri 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinde
belirtilen nedenlerden birinin bulunması halinde mümkündür. Ankara 3. İdare
Mahkemesince verilen 13.11.2002 günlü, E:2001/1662, K:2002/1631 sayılı karar ve
dayandığı gerekçe hukuk ve usule uygun olup bozulmasını gerektirecek bir sebep
de bulunmadığından temyiz isteminin reddi ile anılan kararın onanmasına, temyiz
giderlerinin istemde bulunan davacı üzerinde bırakılmasına, 20.2.2006 tarihinde
oyçokluğu ile karar verildi.
K A R Ş I OY
Dava, 17.10.1999
tarihinde yapılan Devlet Memurluğu Sınavında başarılı olan ve davalı idare
emrine Koruma ve Güvenlik Görevlisi olarak yerleştirilen davacının, atamasının
yapılmamasına ilişkin işlemin iptali istemiyle açılmıştır.
Devlet Personel
Başkanlığınca yayımlanan Devlet Memurluğu Sınavında Başarılı Olanların Kamu
Kurum ve Kuruluşlarında Atanabilecekleri Kadro ve Pozisyonlar ile Aranacak
Niteliklere Ait Kılavuzda, "Başvuru Şartları" arasında boyun 1.70 metre veya
daha uzun olması hususu belirtilmiş ise de, 2495 sayılı Bazı Kurum ve
Kuruluşların Korunması ve Güvenliklerinin Sağlanması Hakkındaki Yasada ve bu
yasanın uygulanmasına ilişkin Yönetmelikte böyle bir şart getirilmemiş
olduğundan kılavuz hükümleriyle yasa ve yönetmelikte bulunmayan şartlar
getirilmesinde hukuka uyarlık bulunmadığından davacı hakkında kılavuzdaki
şartları taşımadığı belirtilerek tesis edilen işlemde mevzuata uyarlık
bulunmamaktadır.
Açıklanan
nedenlerle, davayı reddeden temyize konu İdare Mahkemesi kararının bozulması
gerektiği oyu ile aksi yönde oluşan çoğunluk kararına katılmıyoruz.
T.C.
D A N I Ş T A Y
Onikinci Daire
Esas No : 2004/4382
Karar No : 2006/539
Özeti : Kamu görevine
alınmada cinsiyet ayrımı yapılamayacağı hakkında.
Davacı : Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği,
Vekili : Av. …
Davalılar : 1- Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü-ANKARA
Vekili : Av. …
2- Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi -
ANKARA
Vekili : Av …
Davanın Özeti
: Davacı Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği, KPSS-2004/2 ve Ek Yerleştirme
Tercih Klavuzunun 252 kodunda yer alan ve Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü
Merkez Teşkilatına mühendis kadrosuna yapılacak atamalar için," Cinsiyeti erkek
olmak." ibaresini içeren düzenlemenin; Anayasanın 2. maddesinde Devletin
demokratik sosyal bir hukuk Devleti olduğunun belirtildiğini, kadın hakları
yönünden Devletin temel niteliklerine aykırı koşullar getirilemeyeceğini, 3232
sayılı Kanunla uygun bulunan ve Bakanlar Kurulunca onaylanan Birleşmiş Milletler
Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi hükümlerine
göre,istihdam konularında eşit seçim kıstasları uygulanması da dahil,kadınların
erkeklerle eşit istihdam olanaklarına sahip olma haklarının bulunduğunu, 3458
sayılı Kanun hükümleri uyarınca elde edilen "Mühendis" ünvanının idari
düzenlemelerle ortadan kaldırılamayacağını ileri sürerek iptaline karar
verilmesini istemektedir.
Davalı Maden
Tetkik ve Arama Enstitüsü Genel Müdürlüğünün Savunmasının Özeti: 2804 sayılı
Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü Kanununun 2. maddesinde sayılan görevleri
yürütmek üzere,büyük bir çoğunlukla arazide,genellikle de meskun olmayan
mahallerde oldukça zor ve meşakkatli şartlarda hizmet verilmeye
çalışıldığını,açıktan ataması yapılacak mühendislerin uzun süreli çalışmalar
için alınacağını,bu nitelik belirlemesinde kesinlikle ayrımcılık
düşünülmediğini,bu yöndeki değerlendirmelerinin Başbakanlık Devlet Personel
Başkanlığı'nca da benimsendiğini, gerekçelerinin haklı olmasına rağmen
kamuoyunda oluşan tepkiler üzerine,ilgili maddenin iptali için yapılan girişimin
Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığı'nca kabul görmeyerek
reddedildiğini,haklı gerekçelere dayanılarak yapılan düzenlemenin hukuka uygun
olduğu ileri sürülmekte ve davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.
Davalı Öğrenci
Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığının Savunmasının Özeti: 2577 sayılı İdari
Yargılama Usulü Kanununun 2. maddesinde tanımlanan iptal davasının açabilmesi
için davacı Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği'nin menfaat ihlalinin
bulunmadığını, Merkezce yapılan KPSS sınavları ve yerleştirme işlemlerinin Kamu
Görevlerine İlk Defa Atanacaklar İçin Yapılacak Sınavlar Hakkındaki Yönetmelik
hükümlerine göre yürütüldüğünü, KPSS-2004/2 ve Ek Yerleştirme Tercih Kılavuzunun
bu Yönetmelik hükümlerine göre hazırlandığını,ilgili mevzuat hükümleri
uyarınca,herhangi bir kadro için gerekli koşulları o kadroda eleman
çalıştıracak olan kamu kurum veya kuruluşu ile ilgili mevzuat çerçevesinde
belirleyerek Başbakanlık Devlet Personel Başkanlığı'na başvurduklarını,gerekli
incelemelerden sonra koşulları belirlenmiş kadroların sınıf,ünvan, derece,
sayısı ve bu kadrolar için aranılacak nitelikleri kapsayan bilgilerin
kendilerine bildirildiğini, Kılavuzda yer alan koşulun kendileri ile bir ilgisi
bulunmadığı ileri sürülmekte ve davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.
Danıştay Tetkik
Hakimi : M.Önder Tekin
Düşüncesi : Dava; KPSS-2004/2 ve Ek Yerleştirme Tercih
Klavuzunun 252 kodunda yer alan ve Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü Merkez
Teşkilatına mühendis kadrosuna yapılacak atamalar için, "Cinsiyeti erkek olmak."
ibaresini içeren düzenlemenin iptali istemiyle açılmıştır.
TC.
Anayasasının; kamu hizmetlerine girme hakkının düzenlendiği 70 inci maddesinde;
Her Türk, kamu hizmetlerine girme hakkına sahiptir. Hizmete alınmada, görevin
gerektirdiği niteliklerden başka hiç bir ayırım gözetilemez." hükmü yer
almaktadır.
.Anayasa'nın 10.
maddesinde; Herkesin, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç,
din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşit
olduğu, hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamayacağı,
Devlet organları ve idare makamlarının bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik
ilkesine uygun olarak hareket etmek zorunda oldukları hükmüne yer verilmiştir.
Bu
kural,birbirinin aynı durumunda olanlara ayrı kuralların uygulanmasını,
ayrıcalıklı kişi ve toplulukların yaratılmasını engellemektedir. Aynı durumda
olanlar için farklı düzenleme eşitliğe aykırılık oluşturur. Anayasa’nın
amaçladığı eşitlik, mutlak ve eylemli eşitlik değil hukuksal eşitliktir. Aynı
hukuksal durumlar aynı, ayrı hukuksal durumlar ayrı kurallara bağlı tutulursa
Anayasa’nın öngördüğü eşitlik çiğnenmiş olmaz. Başka bir anlatımla, kişisel
nitelikleri ve durumları özdeş olanlar arasında değişik uygulamalar yapılamaz.
Eşitlik, hukuk
devletine ait bir ilke ve ayrıca onun kaçınılmaz bir gereği olarak
nitelendirilmektedir. Anayasa Mahkemesi kararlarında da eşitlik ilkesine
aykırılığın aynı zamanda hukuk devletine de aykırılık oluşturduğu
vurgulanmıştır. Eşitlik aynı zamanda hukukun genel ilkelerindendir. Anayasa
Mahkemesi eşitlikle ilgili kararlarında ilkeyi açıkça hukukun genel ilkesi
olarak nitelendirmemektedir.Ancak; "hukukun bilinen ve bütün uygar ülkelerde
kabul edilen ilkeler" olarak tanımladığı hukukun genel ilkeleri içinde "eşitlik"
ilkesinin de var olması gerekir.
Eşitlik ilkesi
öncelikle bir haktır. Eşitlik ilkesinin bir hak olarak kabul edilmesi halinde bu
ilkeden yararlananlar açısından eşit işlem görmeyi ve ayrım gözetilmemesini
isteme hakkı da olacağı da kuşkusuzdur. Hak eşitliği hukuki bir eşitlik iken,
"ayrımcılık yasağı" eşitliğin dinamik ve farklı şekillerde(renk,ırk,cinsiyet,din
gibi)uygulaması olarak karşımıza çıkmaktadır.
Anayasanın
yukarıda yer verilen hükümlerinden de anlaşılacağı üzere,herkes cinsiyet
yönünden kanun önünde eşittir. Aynı hukuksal durumda bulunan kişiler arasında
cinsiyet farklılığının hukuksal eşitsizliğe gerekçe olabileceği kabul edilemez.
Bir yüksek
öğretim lisans programına devam edilerek alınan mezuniyet diploması; diplomaya
hak kazanan kişinin mesleği her koşulda yerine getirmeye hak kazandığını
göstermektedir.Kamu hizmetine girmede cinsiyet ayrımcılığına dayalı engelleyici
yönde getirilen koşullar eşitlik ilkesine aykırı olacağı gibi, işlevselliği
kalmayan meslek ünvanlarının dolaylı olarak kişilerin elinden alınması suretiyle
hak kaybına yol açacaktır.
Son olarak
7.5.2004 günlü ve 5170 sayılı Kanunla Anayasanın 10. maddesine getirilen ek
hükümle,kadınlar ve erkeklerin eşit haklara sahip oldukları,Devletin,bu
eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlü olduğu kurala bağlanmıştır.Yapılan
Anayasa değişikliği ile Devletin kadın-erkek eşitliğini sağlanması konusunda
pozitif bir yükümlülüğünün bulunduğunu vurgulayan bir anlam taşımaktadır.
(Birleşmiş Milletler 2002 yılı İnsani Kalkınma Raporu'na göre,cinsiyete bağlı
gelişme endeksine göre yapılan sıralamada Türkiye 66 ülke arasında 63.
sıradadır.)
4857 sayılı İş
Kanununun 5. maddesi de, "eşit davranma ilkesi"ni düzenlemiştir.Buna göre iş
ilişkisinde, dil, ırk, cinsiyet, siyasal düşünce,felsefi inanç,din ve mezhep ve
benzeri sebeplere dayalı ayrımcılık yapılamayacaktır. Madde,iş sözleşmesinin
yapılmasında,şartlarının oluşturulmasında,uygulanmasında ve sona erdirilmesinde
cinsiyet nedeniyle farklı işlem yapma yasağını getirmektedir. Madde
gerekçesinde,maddenin Anayasanın 10. maddesine dayandığı,çalışma şartlarının
yaratılmasında cinsler arasında ayrımcılık yapılmamasının çok eskilere dayanan
bir geleneğimiz olduğu, düzenleme ile Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her
Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesine uyum sağlandığının amaçlandığı
belirtilmektedir.
Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesinin 14. maddesinde de;Sözleşmede tanınan hak ve özgürlüklerden
yararlanmanın; cinsiyet,ırk,dil,renk,dil,din,siyasal ve diğer kanaatler,ulusal
veya sosyal köken.veya herhangi başka bir durum bakımından hiçbir ayrımcılık
yapılmadan sağlanacağı kuralına yer verilmiştir.
Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi de; ayrımcılık kavramının, Sözleşmenin daha iyi bir şart
koşmasa bile, bir bireyin, yerinde bir gerekçe gösterilmeden,bir başkasına
nazaran daha az iyi muameleye maruz kaldığı vakaları da kapsadığını
vurgulamıştır. (Abdulaziz, Cabales ve Balkandalı kararı, İngiltere, 28.5.1985)
Kadınlara karşı
yapılan ayrımcılığı ortadan kaldırmayı amaçlayan başka bir uluslararası
sözleşmede; Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Tüm Ayrımcılık Biçimlerinin
Kaldırılması Sözleşmesi(CEDAW)'dir. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nca
18.12.1979 tarihinde kabul edilen Sözleşme 3.9.1981 tarihinde yürürlüğe
girmiştir. Türkiye bu sözleşmenin onaylanmasını, 3232 sayılı ve 11.6.1985
tarihli Yasayla uygun bulmuştur.Sözleşme,Bakanlar Kurulunun 85/9772 sayılı ve
24.7.1985 tarihli kararıyla da onaylanmış ve 14.10.1985 tarihinde
yayınlanmıştır.Kadınlara Karşı Tüm Ayrımcılık Biçimlerinin Kaldırılması
Sözleşmesi, sözleşme-içi özel koruma sistemi öngören Birleşmiş Milletler
sözleşmelerinden Türkiye'nin onayladığı ilk sözleşmedir.
Sözleşmenin 11.
maddesinde; istihdam alanında ayrımcılığı kaldırmak için tüm uygun önlemlerin
alınması,özellikle çalışma hakkı,aynı istihdam olanakları hakkı,meslek ve işini
özgürce seçme hakkı,yükselme ve iş güvencesi hakkı,mesleksel eğitim hakkı,eşit
ücret hakkı,eşdeğer bir iş için işlem eşitliği hakkı,sosyal güvenlik
hakkı,sağlığın korunması ve çalışma koşulları güvenliği hakkı konularında aynı
hakların tanınmasını sağlamak için tüm uygun önlemlerin alınması; evlilik ya da
analık nedeniyle ayrımcılığı önlemek ve gerçek çalışma haklarını güvenceye almak
için uygun önlemler almayı üstlenmesi,gebelik ya da analık izni nedeniyle işten
çıkarmanın yaptırımlara bağlanarak yasaklanması,ücretli analık izni
verilmesi,gebe kadınlara özel korumalar sağlanması konularında uygun önlemlerin
alınmasını üstlenme konusunda taraf devletlerin yükümlülük altında oldukları
vurgulanmıştır.
Kadınlara Karşı
Ayrımcılığın Kaldırılması Komitesi de, sözleşme kurallarının devletlerce
uygulanmasında gerçekleştirilen ilerlemeleri incelemek amacıyla oluşturulmuştur.
Ayrıca, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komitesi de, Sözleşmedeki rapor
sisteminin yürütülmesi, hem de taraf devletlerin ülkelerinde meydana gelen
olaylarda, Sözleşmeye aykırılıkta bulunulduğu iddiasıyla yapılacak bireysel
şikayetlerin incelenmesi yetkisine sahiptir.Komite yapılan başvurular sonucunda
taraf devletlerin ayrımcılık yasağına ilişkin ihlal iddiaları bulunduğuna dair
birçok karar vermiştir
Açıklanan
nedenlerle,kamu hizmetine alınmada erkeklerle eşit muameleye tabi tutulmaları
gereken kadınların Anayasa ve uluslar arası sözleşmelere aykırı olarak,bu haktan
yoksun bırakmalarına neden olacak şekilde KPSS-2004/2 ve Ek Yerleştirme Tercih
Klavuzunun 252 kodunda yer alan ve Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü Merkez
Teşkilatına mühendis kadrosuna yapılacak atamalar için, "Cinsiyeti erkek olmak."
ibaresi ile getirilen düzenlemede hukuka uyarlık bulunmadığından,iptali
gerekeceği düşünülmektedir.
Danıştay
Savcısı : Yaşar Uğurlu
Düşüncesi : Dava; Türk Mühendisler ve Mimar Odaları Birliği
tarafından KPSS-2004/2 ve Ek Yerleştirme Tercih Kılavuzunun 252 kodunda yer
alan, "Cinsiyeti erkek olmak" ibaresini içeren düzenlemenin iptali istemiyle
açılmıştır.
Anayasa'nın 10.
maddesinde; Herkesin, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç,
din mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşit
olduğu, hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınanamayacağı,
Devlet organları ve idare makamlarının bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik
ilkesine uygun olarak hareket etmek zorunda oldukları, 70. maddesinde, Her
Türk'ün kamu hizmetlerine girme hakkına sahip bulunduğu ve hizmete alınmada,
görevin gerektirdiği niteliklerden başka hiçbir ayırım gözetilemeyeceği hükme
bağlanmış olup,11.6.1985 tarih ve Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın
Önlenmesi Sözleşmesine Katılmanın Uygun Bulunduğuna Dair 3232 sayılı Kanunla
uygun bulunan ve Bakanlar Kurulunun 24.7.1985 tarih ve 85/9722 sayılı kararı ile
onaylanan 14.10.1985 tarih ve 18898 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Kadınlara
Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmenin 11. maddesinde ise, Taraf
Devletlerin, istihdam alanında kadınlara karşı ayırımı ve kadın erkek eşitliği
esasına dayanarak eşit haklar sağlamak için özellikle hangi konularda uygun
önlemlerin alınacağının sayıldığı, Başbakanlığın 21.1.2004 tarih ve 2004/7
sayılı Genelgesinde de, personel alımında hizmet gerekleri dışında cinsiyet
ayırımının Anayasamız ve taraf olduğumuz uluslararası sözleşmelerdeki
kadın-erkek eşitliğine ilişkin hükümlere aykırılık teşkil edeceği, 4857 sayılı
İş Kanunu'nun 5. maddesinde de, iş ilişkisinde dil, ırk, cinsiyet, siyasal
düşünce, felsefi inanç, din ve mezhep ve benzeri sebeplere dayalı ayırım
yapılamayacağı hükme bağlanmıştır.
Açıklanan bu
hükümler karşısında kamu hizmetlerine girişte kadın-erkek eşitliğinin teminat
altına alındığı anlaşılmaktadır.
Dosyada mevcut
KPSS-2004/2 ve Ek Yerleştirme Kılavuzundaki Tabloya göre, Maden Tetkik ve Arama
Genel Müdürlüğünün merkez teşkilatının mühendis kadrolarına yapılacak atamalar
için toplam 100 mühendisin atanacağı ve ataması yapılacak mühendislere ilişkin
koşul kodlarının incelenmesinde 88 adeti için "Cinsiyeti erkek olmak" koşuluna
yer verildiği, 12 si için ise cinsiyeti erkek olmak koşuluna yer verilmediği
anlaşılmıştır.Bu durumda, kamu hizmetlerine girişte kadın erkek eşitliği teminat
altına alındığına göre ve personel alımlarında başvuru şartlarının görevin
gerektirdiği nitelikler ve hizmet gerekleri doğrultusunda belirlenmesi
gerekeceğinden, bunun dışında klavuzun 252 kodunda belirtilen "Cinsiyeti erkek
olmak" ibaresi yukarıda açıklaması yapılan hükümler karşısında hukuka uygunluk
bulunmamıştır.
Açıklanan
nedenlerle davanın kabulü ile KPSS -2004/2 ve Ek Yerleştirme Tercih Kılavuzunun
252. kodunda yer alan "Cinsiyeti erkek olmak" ibaresini içeren düzenlemenin
iptalinin gerekeceği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren
Danıştay Onikinci Dairesince duruşma için önceden belirlenen 22.2.2006 tarihinde
davacı Türk ve Mühendis Odaları Birliği vekili Av. …'ın geldiği,davalı Maden
Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü'nü temsilen Av. …'nun ve diğer davalı Öğrenci
Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığı'nı temsilen Av. …'ın geldiği görülerek
Danıştay Savcısı Yaşar Uğurlu hazır olduğu halde açık duruşmaya başlandı.
Taraflara usulüne göre söz verilip dinlendikten ve Savcının düşüncesi alındıktan
sonra duruşmaya son verildi.Dava dosyasındaki belgeler incelenerek işin gereği
düşünüldü:
Davalı
idarelerden Ö.S.Y.M. Başkanlığı'nın davacı Türk Mühendis ve Mimar Odaları
Birliği'nin dava konusu işlem nedeniyle menfaatinin etkilenmediği,dolayısıyla
dava açma ehliyetinin bulunmadığına yönelik usuli itirazı haklı görülmeyerek
işin esasına geçildi
Dava;
KPSS-2004/2 ve Ek Yerleştirme Tercih Klavuzunun 252 kodunda yer alan ve Maden
Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü Merkez Teşkilatına mühendis kadrosuna yapılacak
atamalar için," Cinsiyeti erkek olmak." ibaresini içeren düzenlemenin iptali
istemiyle açılmıştır.
Anayasa’nın 10.
maddesinde, “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç,
din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.
Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. Devlet organları
ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak
hareket etmek zorundadırlar.” denilmektedir. Bu yasak, birbirinin aynı durumunda
olanlara ayrı kuralların uygulanmasını, ayrıcalıklı kişi ve toplulukların
yaratılmasını engellemektedir. Aynı durumda olanlar için farklı düzenleme
eşitliğe aykırılık oluşturur. Anayasa’nın amaçladığı eşitlik, mutlak ve eylemli
eşitlik değil hukuksal eşitliktir. Aynı hukuksal durumlar aynı, ayrı hukuksal
durumlar ayrı kurallara bağlı tutulursa Anayasa’nın öngördüğü eşitlik çiğnenmiş
olmaz. Başka bir anlatımla, kişisel nitelikleri ve durumları özdeş olanlar
arasında değişik uygulamalar yapılamaz.
İdare hukuku
alanında eşitlik ilkesi kamu hizmeti kavramı ile birlikte aktarılmaktadır.Buna
göre eşitlik kamu hizmetinin genel ilkelerinden biridir.Bu çerçevede idare,kamu
hizmetini dilediğine sunmakta özgür olmadığı gibi,eşit durumda bulunanlara
eşit,farklı konumda bulunanlara da farklı biçimde sunmak zorundadır.Ayrıca kamu
hizmetinin tarafsızlığı ilkesi,"ayrımcılık yapmama"yükümlülüğünü de içinde
barındırmaktadır.
TC.
Anayasasının; kamu hizmetlerine girme hakkının düzenlendiği 70 inci maddesinde
de; Her Türk, kamu hizmetlerine girme hakkına sahiptir. Hizmete alınmada,
görevin gerektirdiği niteliklerden başka hiç bir ayırım gözetilemez. " hükmü yer
almaktadır.
Anayasanın
yukarıda yer verilen hükümlerinden de anlaşılacağı üzere,herkes cinsiyet
yönünden kanun önünde eşittir.Aynı hukuksal durumda bulunan kişiler arasında
cinsiyet farklılığının hukuksal eşitsizliğe gerekçe olabileceği kabul
edilemez.Bir yüksek öğretim lisans programına devam edilerek alınan mezuniyet
diploması; diplomaya hak kazanan kişinin mesleği her koşulda yerine getirmeye
hak kazandığını göstermektedir.Kamu hizmetine girmede cinsiyet ayrımcılığına
dayalı engelleyici yönde getirilen koşullar eşitlik ilkesine aykırı olacağı
gibi,işlevselliği kalmayan meslek ünvanlarının dolaylı olarak kişilerin elinden
alınması suretiyle hak kaybına yol açacaktır.
Dosyanın
incelenmesinden,Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü Merkez Teşkilatının
mühendis kadrolarına yapılacak atamalar için KPSS-2004/2 ve Ek Yerleştirme
Tercih Klavuzunda 100 adet mühendis kadrosundan 88 adeti için 252 kodu ile "
Cinsiyeti erkek olmak." koşuluna yer verildiği anlaşılmıştır.
Olayda,Anayasanın yukarıda anılan hükümleri gereğince, kamu kurum ve
kuruluşlarına, personel alımlarında, başvuru şartlarının görevin gerektirdiği
nitelikler ve hizmet gerekleri doğrultusunda eşitlik ilkesine uygun bir şekilde
belirlenmesi gerekmekte olup, bunun dışında hiçbir ayırım gözetilemiyeceği
kuşkusuz olduğundan, Tercih Kılavuzunda Anayasanın 10. ve 70. maddelerinin
öngördüğü eşitlik ilkesine aykırı bir şekilde düzenlenen koşulda hukuka uyarlık
bulunmamaktadır.
Diğer
yönden,dava konusu Ek Yerleştirme Kılavuzunun yürütülmesinin durdurulmasından
önce eski düzenlemeye göre,yapılıp sonuçlanan sınavları kazanarak göreve
başlayan kişilerin kazanılmış haklarının saklı olduğu ve Kılavuzun iptaline
ilişkin kararın sonra açılacak sınavlar yönünden sonuç doğuracağı açıktır.
Açıklanan
nedenlerle, dava konusu KPSS-2004/2 ve Ek Yerleştirme Tercih Klavuzunun 252
kodunda yer alan ve Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü Merkez Teşkilatına
mühendis kadrosuna yapılacak atamalar için," Cinsiyeti erkek olmak." Ibaresini
içeren düzenlemenin iptaline, aşağıda ayrıntıları gösterilen 151.40.-YTL
yargılama giderinin davalı idarelerden alınarak davacıya verilmesine, Avukatlık
Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 900.-YTL avukatlık ücretinin davalı
idarelerden alınarak davacıya verilmesine,kullanılmayan 68.00.-YTL harç ile
36.70.-YTL posta ücret avansının istemi halinde davacıya iadesine, 22.2.2006
tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.
K A R Ş I O Y
Olayda,
Anayasanın 135. ve 6235 sayılı Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Kanununun
2. maddesi uyarınca, davacı birliğin, üyelerinin hak ve menfaatleri arasında
birliktelik olmayan, mensuplarının ortak çıkarlarını zedelemeyen, bir kısım
üyelerinin lehine bir kısmının aleyhine sonuç doğuracak şekilde tercih
klavuzundaki koşula karşı subjektif anlamda dava açma ehliyeti bulunmamaktadır.
Bu nedenle, usul
yönünden yukarıda belirtilen gerekçe ile çoğunluk kararına katılmamakla beraber
esas yönünden karara katılıyorum.
T.C.
D A N I Ş T A Y
Onikinci Daire
Esas No : 2005/438
Karar No : 2006/292
Özeti : Davacının disiplin
yoluyla görevine son verilmesi işlemi nedeniyle yoksun kaldığı haklarının
görevinden ayrıldığı tarihten itibaren hesaplanmak suretiyle işlemi tesis eden
idarece ödenmesi gerektiği hakkında.
Temyiz İsteminde
Bulunan (Taraflar):
1-
(Davalı) : Kültür ve Turizm Bakanlığı - ANKARA
2-
(Davalı) : Türkiye Halk Bankası A.Ş. Genel Müdürlüğü,
Vekili : Av. …
3-
(Davacı) : …
Vekili : Av. …
İsteğin
Özeti : Samsun İdare Mahkemesinin 23.11.2004 günlü, E: 2004/387,
K:2004/1738 sayılı kararının dilekçede yazılı nedenlerle temyizen incelenerek
bozulması isteminden ibarettir.
Kültür ve Turizm
Bakanlığının Savunmasının Özeti: Davacının temyiz isteminin reddi gerekeceği
yolundadır.
Türkiye Halk
Bankası A.Ş. Genel Müdürlüğünün Savunmasının Özeti: Savunma verilmemiştir.
Davacının
Savunmasının Özeti :Dava konusu işlemin iptaline ilişkin olarak ileri sürülen
nedenlerin 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesine uymadığı,
bu nedenle davalı idarelerin temyiz istemlerinin reddi gerekeceği yolundadır.
Danıştay Tetkik
Hakimi : Demet Özen
Düşüncesi : İdare Mahkemesince verilen karar ve dayandığı
gerekçe hukuk ve usule uygun olup, bozulmasını gerektirecek bir neden de
bulunmadığından anılan kararın onanması gerektiği düşünülmüştür.
Danıştay
Savcısı : E.Nur Necef
Düşüncesi : Samsun İdare Mahkemesinin 23.11.2004 günlü ve
E:2004/387, K:2004/1738 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması
istenilmektedir.
Uyuşmazlık
Türkiye Halk Bankası … Şubesinde şef olarak görev yapmakta iken 4046 sayılı Yasa
uyarınca … İl Kültür ve Turizm Müdürlüğüne şef olarak atanan davacının, Türkiye
Halk Bankası A.Ş. Disiplin Yönetmeliğinin 9/n maddesi uyarınca görevden çıkarma
cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin 14.1.2004 günlü işlem ile bu işleme
istinaden görevine son verilmesine ilişkin 22.1.2004 günlü Kültür ve Turizm
Bakanlığı işlemiyle açıkta kaldığı sürede mahrum kaldığı özlük ve parasal
haklarının ödenmesine ilişkindir.
Davanın
işlemlere ilişkin bölümünde davalı idarenin temyiz dilekçesinde ileri sürdüğü
hususlar 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde belirtilen
nedenlerden hiçbirisine uymamaktadır.
Davanın
davacının yoksun kaldığı parasal ve özlük haklarının dava açma tarihi olan
10.3.2004 tarihinden itibaren hesaplanarak ödenmesine ilişkin kısmına gelince;
Olayda;
davacının görevine son verilmesine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanlığı işleminin,
Türkiye Halk Bankası Disiplin Kurulunca "görevden çıkarma cezası" ile
cezalandırılmasına yönelik olarak verilen karar gereği tesis edildiği ve
uygulama işlemi niteliğini taşıdığı açık olup, davacının dava konusu işlemler
nedeniyle yoksun kaldığı parasal ve özlük haklarının dava tarihinden itibaren
işletilecek yasal faiziyle tazmini sorumluluğunun tümüyle davacının görevine son
verilmesini gerektiren işlemi tesis eden Türkiye Halk Bankası A.Ş Genel
Müdürlüğüne yüklenmesi gerektiğinden, bu hususta hüküm kurulmaması nedeniyle
İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet görülmediği gibi davacının dava konusu
işlem nedeniyle yoksun kaldığı parasal ve özlük haklarının faizi ile birlikte
tazminini istemesine karşın Mahkemece bu hususta hüküm kurulmaması ve yoksun
kaldığı parasal ve özlük haklarının dava açma tarihi olan 10.3.2004 tarihinden
itibaren hesaplanarak ödenmesine hükmetmek suretiyle de davacının dava konusu
işlemler nedeniyle görevden ayrıldığı tarihten dava tarihine kadar geçen sürede
yoksun kaldığı parasal ve özlük haklarının tazmini gerektiği hususunun da
gözardı edildiği anlaşıldığından temyize konu mahkeme kararında hukuka uyarlılık
bulunmamaktadır.
Belirtilen
nedenlerle mahkeme kararının işlemlere ilişkin bölümünün onanması, parasal ve
özlük haklarına ilişkin bölümünün de bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren
Danıştay Onikinci Dairesince işin gereği düşünüldü:
Dava; Türkiye
Halk Bankası … Şubesinde şef olarak görev yapmakta iken 4046 sayılı Yasa
uyarınca … İl Kültür ve Turizm Müdürlüğüne şef olarak atanan davacının, Türkiye
Halk Bankası A.Ş. Disiplin Yönetmeliğinin 9/n maddesi uyarınca görevden çıkarma
cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin 14.1.2004 günlü işlem ile bu işleme
istinaden görevine son verilmesine ilişkin 22.1.2004 günlü Kültür ve Turizm
Bakanlığı işleminin iptaline ve açıkta kaldığı sürede yoksun kaldığı özlük ve
parasal haklarının yasal faizi ile birlikte ödenmesine hükmedilmesi istemiyle
açılmıştır.
Samsun İdare
Mahkemesinin 23.11.2004 günlü, E: 2004/387, K:2004/1738 sayılı kararıyla;
dosyanın incelenmesinden, Samsun İdare Mahkemesinin E:2004/388 sayılı dosyasında
mevcut olan ve Sinop Ağır Ceza Mahkemesince yaptırılan bilirkişi incelemesi
sonucu tanzim edilen 12.8.2004 tarihli bilirkişi raporunda; yapılan usulsüz
işlemlerde davacının kusurunun ve ihmalinin bulunmadığının, olayın bir başka
şefin planlayarak gerçekleştirdiği hırsızlıktan kaynaklandığının belirtildiği,
bu durumda, soruşturmacı tarafından davacının ihmalinin ortaya konulmadığının ve
bankadaki hırsızlık olayı ile mudilerin hesaplarından usulsüz para çekilmesi
olaylarının davacının güvenini kötüye kullanan bir şef tarafından
gerçekleştirildiğinin anlaşılması karşısında herhangi bir ihmalinin bulunmadığı
sonucuna varılan davacının görevden çıkarma cezasıyla cezalandırılmasında hukuka
uyarlık görülmediği gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline, tazminat
isteminin kabulü ile mahrum kaldığı parasal ve özlük haklarının dava açma tarihi
olan 10.3.2004 tarihinden itibaren hesaplanarak davacıya ödenmesine
hükmedilmiştir.
Davalı idareler,
dava konusu işlemde usule mevzuata aykırlık bulunmadığını, davacı ise, görevine
14.1.2004 tarihinde son verilmesi nedeniyle peşin ödenen Ocak ayı maaşının büyük
bir kısmının geri alınmasına ve Şubat ayı maaşının ödenmemesine rağmen İdare
Mahkemesince işlem nedeniyle yoksun kaldığı parasal ve özlük haklarının dava
açma tarihi olan 10.3.2004 tarihinden itibaren hesaplanarak ödenmesine
hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, kararın bu yönüyle eksik ve çelişkili
bulunduğunu öne sürmekteler, davalı idareler İdare Mahkemesi kararının iptale
ve kabule ilişkin kısmının, davacı ise, kabule ilişkin kısmının temyizen
incelenerek bozulmasını istemektedirler.
İdare ve vergi
mahkemeleri tarafından verilen kararların temyiz yolu ile incelenerek
bozulabilmeleri 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunun 49. maddesinde
belirtilen nedenlerden birinin bulunması halinde mümkün olup, İdare Mahkemesi
kararının; dava konusu işlemlerin iptaline dair kısmında davalı idarelerce ileri
sürülen hususlar bunlardan hiçbirisine uymamaktadır.
Kararın; yoksun
kaldığı parasal ve özlük haklarının dava açma tarihi olan 10.3.2004 tarihinden
itibaren hesaplanarak davacıya ödenmesi yolundaki kısmına gelince;
Dosyanın
incelenmesinden, Türkiye Halk Bankası Ayancık Şubesinde şef olarak görev
yapmakta iken 4046 sayılı Yasa uyarınca Sinop İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü
emrine şef olarak atanan davacının, Türkiye Halk Bankası Ayancık Şubesinde görev
yapmakta iken işlediği iddia edilen disiplin suçu nedeniyle hakkında yapılan
soruşturma sonucu Türkiye Halk Bankası Disiplin Kurulunun 13.11.2003 günlü
kararı ile Türkiye Halk Bankası Disiplin Yönetmeliğinin 9/n maddesi uyarınca
görevden çıkarma cezasıyla cezalandırıldığı ve bu kararın Yönetim Kurulunun
17.12.2003 günlü kararıyla onaylandığı, görevden çıkarma cezasıyla
cezalandırılmasına yönelik kararın 14.1.2004 günlü Türkiye Halk Bankası işlemi
ile davacıya tebliğ edilmesi üzerine Sinop Valiliği İl Kültür ve Turizm
Müdürlüğünün 21.1.2004 günlü yazısıyla yapılacak işleme ilişkin olarak Kültür ve
Turizm Bakanlığı Personel Dairesi Başkanlığından bilgi istenildiği, anılan Daire
Başkanlığının dava konusu 22.1.2004 günlü yazısıyla; davacının Sinop İl Kültür
ve Turizm Müdürlüğüne 4046 sayılı Yasanın 22. maddesi uyarınca şef olarak
atandığından ve sürdürdüğü görevin Türkiye Halk Bankasındaki görevinin devamı
niteliğinde olduğundan bahisle Türkiye Halk Bankasındaki görevi sırasında
işlemiş olduğu bir suçtan dolayı " görevden çıkarma cezası '' ile
cezalandırılması nedeniyle memuriyet görevinin sona erdirilmesi gerektiğinin
bildirildiği anlaşılmıştır.
Olayda,
davacının görevine son verilmesine yönelik Kültür ve Turizm Bakanlığının dava
konusu işleminin, Türkiye Halk Bankası Disiplin Kurulunun davacının '' görevden
çıkarma cezası '' ile cezalandırılmasına ilişkin kararı gereği tesis edildiği
ve uygulama işlemi niteliğini taşıdığı açık olup, davacının dava konusu işlemler
nedeniyle yoksun kaldığı parasal ve özlük haklarının dava tarihinden itibaren
işletilecek yasal faiziyle tazmini konusunda tüm sorumluluğun davacının görevine
son verilmesini gerektiren işlemi tesis eden Türkiye Halk Bankası A.Ş. Genel
Müdürlüğüne yüklenmesi gerektiğinden, bu hususta hüküm kurulmaması nedeniyle
İdare Mahkemesi kararının kabule ilişkin kısmında hukuki isabet görülmemiştir.
Öte yandan,
davacı dava konusu işlem nedeniyle yoksun kaldığı parasal ve özlük haklarının
faizi ile tazminine hükmedilmesini istemesine karşın İdare Mahkemesince faiz
istemi hakkında hüküm kurulmaması ve davacının yoksun kaldığı parasal ve özlük
haklarının dava açma tarihi olan 10.3.2004 tarihinden itibaren hesaplanarak
ödenmesine hükmedilmek suretiyle dava konusu işlemler nedeniyle davacının
görevinden ayrıldığı tarihten dava tarihine kadar geçen sürede yoksun kaldığı
parasal ve özlük haklarının gözardı edilmesi nedenleriyle de İdare Mahkemesi
kararının kabule ilişkin kısmında hukuki isabet bulunmamaktadır.
Açıklanan
nedenlerle, Samsun İdare Mahkemesinin 23.11.2004 günlü, E: 2004/387,
K:2004/1738 sayılı kararının; davalı idarelerin temyiz istemlerinin reddi ile
dava konusu işlemlerin iptaline ilişkin kısmının onanmasına, davalı Kültür ve
Turizm Bakanlığının ve davacının temyiz isteminin kabulü ile davacının yoksun
kaldığı parasal ve özlük haklarının dava açma tarihi olan 10.3.2004 tarihinden
itibaren hesaplanarak ödenmesine yönelik kısmının 2577 sayılı İdari Yargılama
Usulü Kanunun 49. maddesinin 1/b fıkrası uyarınca bozulmasına, aynı maddenin
3622 sayılı Yasa ile değişik 3. fıkrası gereğince ve yukarıda belirtilen
hususlar gözetilerek bozulan kısım hakkında yeniden bir karar verilmek üzere
dosyanın adı geçen Mahkemeye gönderilmesine, kararın; Kültür ve Turizm
Bakanlığının temyiz isteminin kabulüne ilişkin kısmı yönünden oyçokluğu, diğer
kısımları yönünden ise oybirliği ile, 7.2.2006 tarihinde karar verildi.
K A R Ş I OY
Kararın; Kültür
ve Turizm Bakanlığının temyiz isteminin kabulüne ilişkin kısmına katılmıyoruz
T.C.
D A N I Ş T A Y
Onikinci Daire
Esas No : 2003/4617
Karar No : 2006/1902
Özeti : Davacının satın
aldığı araçla ilgili mal beyanını süresinde vermeyen davacının kademe
ilerlemesinin durdurulması cezası ile cezalandırılmasında hukuka aykırılık
bulunmadığı hakkında.
Temyiz İsteminde
Bulunan (Davacı): …
Karşı
Taraf : Gaziantep Valiliği
İsteğin
Özeti : Davacının Gaziantep İli … İlçesi … İlköğretim Okulu Müdür
Yardımcılığı görevini yürüttüğü döneme ilişkin olarak yapılan soruşturma
sonucunda işlemiş olduğu fiillerin 657 sayılı Yasanın 125/C-a, 125/D-c, j
maddesi uyarınca tevhiden 3 yıl kademe ilerlemesinin durdurulması cezası ile
cezalandırılmasını gerektirdiği ancak davacının 1. derecenin 4. kademesinde
olmasından dolayı bu cezanın brüt aylığının 1/2'si kesilmek suretiyle
uygulanmasına dair işlemin iptali istemiyle açılan davanın; davacıya isnat
olunan ; satın aldığı araçla ilgili mal beyanını süresinde vermeme fiilinin
subuta erdiği gerekçesiyle reddi yolunda Gaziantep İdare Mahkemesince verilen
28.2.2003 günlü, E:2001/1799, K:2003/216 sayılı kararın, dilekçede yazılı
nedenlerle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesi uyarınca
temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın
Özeti : Temyizi istenen kararın usul ve kanuna uygun olduğu, ileri
sürülen nedenlerin 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesine
uymadığı, bu nedenle istemin reddi gerekeceği yolundadır.
Danıştay Tetkik
Hakimi : Yusuf Altıntaş
Düşüncesi : İdare Mahkemesince verilen karar ve dayandığı
gerekçe hukuk ve usule uygun olup, bozulmasını gerektirecek bir neden de
bulunmadığından anılan kararın onanması gerektiği düşünülmüştür.
Danıştay
Savcısı : Erkan Cantekin
Düşüncesi : İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların
temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması
gerekmektedir.
Temyiz
dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden
hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının
onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren
Danıştay Onikinci Dairesince işin gereği düşünüldü:
İdare ve Vergi
Mahkemeleri tarafından verilen kararların temyiz yolu ile incelenerek
bozulabilmeleri 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinde
belirtilen nedenlerden birinin bulunması halinde mümkündür. Gaziantep İdare
Mahkemesince verilen 28.2.2003 günlü, E:2001/1799, K:2003/216 sayılı karar ve
dayandığı gerekçe hukuk ve usule uygun olup bozulmasını gerektirecek bir sebep
de bulunmadığından temyiz isteminin reddi ile anılan kararın onanmasına, temyiz
giderlerinin istemde bulunan davacı üzerinde bırakılmasına, 11.5.2006 tarihinde
oybirliği ile karar verildi.
T.C.
D A N I Ş T A Y
Onikinci Daire
Esas No : 2003/2807
Karar No : 2006/1963
Özeti : Davacının 4455
sayılı Af Kanunu kapsamında bulunan 10 ay kısa süreli durdurma cezasına ait
sürenin rütbe terfisinde değerlendirilmesi isteminin reddine dair işlemde hukuka
aykırılık bulunmadığı hakkında.
Temyiz İsteminde
Bulunan (Davacı): …
Karşı
Taraf : İçişleri Bakanlığı
İsteğin
Özeti : Davacının 4455 sayılı Af Kanunu kapsamında bulunan 10 ay
kısa süreli durdurma cezası süresinin rütbe terfisinde değerlendirilmesi için
yaptığı başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davanın
mevzuat gereği bulunulan rütbede fiili çalışma süresi esas alınacağından tesis
edilen işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle reddi yolunda Ankara
9.İdare Mahkemesince verilen 30.12.2002 günlü, E:2002/96, K:2002/1832 sayılı
kararın dilekçede yazılı nedenlerle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun
49. maddesi uyarınca temyizen incelenerek bozulması isteminden ibarettir.
Savunmanın
Özeti : Temyizi istenen kararın usul ve kanuna uygun olduğu, ileri
sürülen nedenlerin 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesine
uymadığı, bu nedenle istemin reddi gerekeceği yolundadır.
Danıştay Tetkik
Hakimi : Müjgan Karyağdı
Düşüncesi : İdare Mahkemesince verilen karar ve dayandığı
gerekçe hukuk ve usule uygun olup, bozulmasını gerektirecek bir neden de
bulunmadığından anılan kararın onanması gerektiği düşünülmüştür.
Danıştay
Savcısı : Erkan Cantekin
Düşüncesi : İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların
temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması
gerekmektedir.
Temyiz
dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden
hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının
onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren
Danıştay Onikinci Dairesince davacının Anayasaya aykırılık iddiası yerinde
görülmeyerek işin gereği düşünüldü:
İdare ve Vergi
Mahkemeleri tarafından verilen kararların temyiz yolu ile incelenerek
bozulabilmeleri 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinde
belirtilen nedenlerden birinin bulunması halinde mümkündür. Ankara 9.İdare
Mahkemesince verilen 30.12.2002 günlü, E:2002/96, K:2002/1832 sayılı karar ve
dayandığı gerekçe hukuk ve usule uygun olup bozulmasını gerektirecek bir sebep
de bulunmadığından temyiz isteminin reddi ile anılan kararın onanmasına, temyiz
giderlerinin istemde bulunan davacı üzerinde bırakılmasına, 15.5.2006 tarihinde
oybirliği ile karar verildi.
T.C.
D A N I Ş T A Y
Onikinci Daire
Esas No : 2003/1159
Karar No : 2006/207
Özeti : Yüksek Disiplin
Kurulunca 657 sayılı yasanın 130. maddesi uyarınca savunma alınmadan verilen
imar hukukcusu
belediyelerin imar hukukçusu
Copyright © Imar Hukukcusu Tüm hakları saklıdır.
Yayınlanma:: 2007-06-09 (2768 okuma)
[ Geri Dön ]
|
|
|
|