imar

İmar Hukukçusundan Güncel Makaleler (imar)

imar hukuku (imar planları, arazi ve arsa düzenlemesi, kaçak yapı para cezası, inşaat ruhsatı vb.)dava dilekçe örnekleri

Tasnif edilmiş Danıştay Altıncı Dairesi İçtihatları

Danıştay imar ve imar hukuku içtihatları

imar hukuku ile ilgili terimler ve tanımlar


İmar Hukukçusu. Toki'den Ucuz Konut Satışı Devam Ediyor

+Hatalı ödemelerin geri alınması

+
18 uygulaması,

+
Danıştay içtihadı birleştirme kurulu kararı yargı kararının yerine getirilmemesi

+
Belediyelerin internet adresleri (web)

+
Görev tazminatı ile ilgili haberler

+
Konut finansmanı sistemine ilişkin çeşitli kanunlarda değişiklik yapılması hakkı

+
Toki'nin satılık evlerine yoğun talep var.

+
18. Madde uygulamasında hukuka aykırılık nedenleri imarhukukcusu cafer ergen

+Eski Haberler

+
2577 sayılı İYUK 7. Madde ile ilgili Danıştay İçtihatları

+657 sayılı Yasa uyarınca verilen uyarma ve kınama cezalarına karşı yargı yolu

+Radyoloji personelinin çalışma (mesai) saatleri

+
5018 sayılı Kamu Mali Yönetim ve Kontrol Kanunu kapsamında Sayıştay Genel Kurulunun 14.6.2007 tarih ve 5189/1 sayılı kararı.

· ANAYASA MAHKEMESİNİN "YÜRÜRLÜ?Ü DURDURMA" KARARLARI

· ANAYASA MAHKEMESİNE İPTAL İSTEMİYLE YAPILAN BA?VURULAR ÜZERİNE VERİLEN KARARLAR

· İmar Hukuku Terimleri Sözlüğü

· idare hukukcusu (idare hukuku)

idari yargı
İdari yargıda (İdare Mahkemelerinde) açılacak yürütmeyi durdurma istekli iptal ve tam yargı dava dilekçesi örneğini görmek için buraya tıklayınız.

İmar

Tüm içeriği görmek için tıklayınız

İdare Hukuku

İDARE HUKUKU

imarhukukcusu.com tüm haberler

imar, Eski Haberler
21.09.12
· İmarda kısıtlılık sorunu sona eriyor (5 Yıl ile sınırlandırıldı)
16.09.12
· imar planları ve imar uygulamaları nedeniyle ücret
08.09.12
· Tazminat davasının süreaşımı nedeniyle reddi halinde maktu avukatlık ücreti
· İlan edilmeksizin uygulamaya konulan bir imar planının şekil eksikliği nedeniyle
· Davanın niteliği itibariyle mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmas
· Özel parselasyon ile belirlenmiş bulunan umumi hizmet alanları
· İmar planı ile notu arasında birbirine aykırı hususların bulunması
· 5 yıllık inşaat ruhsatı süresi içinde yapı kullanma izin belgesi alınmaması hali
12.05.12
· Deprem nedeniyle oluşan zararda belediyenin kusursuz sorumluluğu yoktur
10.05.12
· Tapulu yerdeki yapı ruhsattsız da olsa 32. madde işletilmemişse tazminat gerekir
· Yeşil alan için yapılan bağış da DOP tan düşülür.
14.04.12
· Bam Adli Yargı Adalet Komisyonlarınca Bilirkişi Listelerinin Düzenlenmesi Hakkın
· Yapı Denetimi Uygulama Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
· Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
06.04.12
· Anayasa Mahkemesi’ne Göre 3194/42. Maddesinin Üçüncü Fıkrası (32 md)
· 42. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “…32…” ibaresi
01.04.12
· belediyelerin mimari projelerde meslek odasından ayrıca "proje onay belgesi" ist
· 125 nolu Danıştay Dergisi imar hukuku içtihatları
23.03.12
· Köy yerleşik alanı ve civarında imar yetkisi
· Yoldan İhdasen Oluşan Taşınmazlar Hakkında Yorum
· Anayasa Mahkemesi Kararı (Yoldan İhdas)
11.03.12
· Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı
05.03.12
· Çoğaltılmış Fikir Ve Sanat Eserlerini Derleme Kanunu
14.02.12
· Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Hakkında Kanun Tasarısı
21.12.11
· Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi (21 Aralık 2011-28149)
· İmar Davaları Kitabı Üçüncü Baskı 2011
06.12.11
· İmar hukuku içtihatları (Danıştay Dergisi 124)
23.10.11
· 3194 sayılı Kanunun 5940 sayılı Kanunla değişik 42. maddesi uyarınca para cezası
· 1608 sayılı Kanun uyarınca idari para cezası verilmesine ve 1 kez yasaklanan faa
· Bedele Dönüştürülen Paya Takdir Edilen Karşılığın Artırılması Davası
· Cedit-Erenler-Topçular-28 Haziran Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Proje Alanı
09.09.11
· Her proje için müellif sicil durum belgesi alınması zorunlu
12.08.11
· Valilik görüşü alınmadığı gerekçesiyle yıkılamayacağı
· İmar planının yürütmesinin durdurulması üzerine yapının mühürlenmesi
· Ticaret alanında akaryakıt istasyonu yapılamaz
· müellif sicil durum belgesi ibraz edilmeden yapı ruhsatında hukuka uyarlık bulun
· Tadilat ruhsatının kat irtifakı sahibi kişilerin imzası, bu kişiler tarafından v
· 2981 sayılı Yasanın 10/b alanında 3194 sayılı Kanunun 18. madde uygulamasında DO
· Mutlak tarım arazileri
01.08.10
· www.idarehukuku.net Türkiye'nin İdare Hukuku - İdari Yargı Bilgilerine hoşgeldin
29.06.10
· Belediye Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
17.04.10
· Kaplıca izinlerini artık Valilikler verecek. Bakanlık yetkiyi devretti.
10.04.10
· Yeni imar para cezası hükümleri önceki (Kaçak yapı suçlarına) uygulanmaz.
08.04.10
· 3194/18 uyg. yapılmayan alanda kamulaştırma yapılabilir
03.04.10
· Nazım imar planının yürürlükteki 1/100000 ve 1/50000 ölçekli planlara uygun olma
28.01.10
· İmar planı ve inşaat ruhsatı iptali üzerine tazminat dava açma süresi
· Plan değişikliği isteminin reddi yolundaki işlemin değil doğrudan planın iptalin
· Planlı bir bölgede arazi ve arsa düzenlemesi yapılmadan kamulaştırma yapılması
· Dolgu alanında plan yapılabilmesi
· Binanın hukuken en son bittiği tarih

Eski Haberler

İmar hukuku ile ilgili Kanunlar

+imar kanunu (3194)
+il özel idaresi kanunu (5302)
+belediye kanunu (5393)
+büyükşehir belediyesi kanunu(5216)
+kamulaştırma kanunu (2942)
+kültür ve tabiat varlıklarını koruma kanunu (2863)

+yıpranan tarihi ve kültürel taşınmaz varlıkların yenilenerek korunması ve yaşatılarak kullanılması hakkında kanun (5366)
+yapı denetimi hakkında kanun (4708)
+gecekondu kanunu (775)
+imar ve gecekondu af kanunu (2981/3290)

İMAR HUKUKU İLE İLGİLİ YÖNETMELİKLER

+belediyeler tip imar yönt.
+imar affı yönetmeliği
+plansız alanlar yönt.
+plan yapım yönt.
+koruma amaçlı im. pln. yönt.
+kıyı kanunu uyg. yönt.
+tarım alanları yönt.
+karayolları kenarlarında..yönt.
+18. madde uygulama yönt.
+plan müellifleri yönt.
+gecekondu yönetmeliği

+imar ile ilgili tüm yönet.

SOSYAL SİGORTALAR VE GENEL SA?LIK SİGORTASI KANUNU

Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Mevuzatı

idare hukuku (Danıştay) içtihatları

İdare hukuku İçtihatları

idare hukuku, iptal ve tazminat davası

İdari Yargıda (İdare Mahkemelerinde) açılacak Yürütmenin Durdurulması istekli iptal ve tazminat dava dilekçe örneği için tıklayınız.

İMAR

imar
içtihatları

Ankara Bölge İdare Mahkemesi

İstanbul Bölge İdare Mahkemesi
Ankara Bölge İdare Mahkemesi
Konya Bölge İdare Mahkemesi
Aydın Bölge İdare Mahkemesi
Edirne Bölge İdare Mahkemesi
Manisa Bölge İdare Mahkemesi
Ordu Bölge İdare Mahkemesi
Van Bölge İdare Mahkemesi
Zonguldak Bölge İdare Mahkemesi
Sakarya Bölge İdare Mahkemesi
Samsun Bölge İdare Mahkemesi
Antalya Bölge İdare Mahkemesi
Gaziantep Bölge idare Mahkemesi
Denizli Bölge İdare Mahkemesi
Adana Bölge İdare Mahkemesi
İzmir Bölge İdare Mahkemesi
Erzurum Bölge İdare Mahkemesi
Eskişehir Bölge İdare Mahkemesi
Diyarbakır Bölge İdare Mahkemesi
Bursa Bölge İdare Mahkemesi
Malatya Bölge İdare Mahkemesi
Sivas Bölge İdare Mahkemesi
Kayseri Bölge İdare Mahkemesi
Trabzon Bölge İdare Mahkemesi
İdari Yargı (İDARE HUKUKU) Kitapları (Yayınları)
Bölge İdare Mahkemelerinin İnternet (Web) Adresleri - Sayfaları
BÖLGE İDARE MAHKEMELERİNİN İTİRAZ MERCİLERİ
Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun
Devlet Memurları Kanunu
Danıştay Kanunu
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası
İdari Yargılama usulü Kanunu
Hakimler ve Savcılar Kanunu
399 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüslerinin Personel Rejimlerinin Düzenlenmesi ve 233 sayılı KHK''nin Bazı Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu

Danıştay Onuncu (10.) Daire içtihatları (113 nolu Danıştay Dergisi- imar, imar hukuku) 87
imar hukuku



Türkiyenin imar hukuku sorunları


Yeni Sayfa 19

ONBİRİNCİ DAİRE KARARLARI

 

DUL – YETİM VE ŞEHİT AYLIKLARI

 

          T.C.

D A N I Ş T A Y

Onbirinci Daire

Esas  No   : 2003/1820

Karar No   : 2006/1077

 

Özeti : Medeni Kanun hükümlerine uygun olarak yapılmayan evlilik sonucu doğan çocuklara babalarının ölümü halinde yetim aylığı bağlanması gerektiği hakkında.

 

            Temyiz İsteminde Bulunan (Davalı): Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü -

            Vekili                            : Av. …

            Karşı Taraf (Davacı)      : … (Kendi Adına Asaleten  … ve … Adına Velayeten

            Vekilleri                        : Av. …, Av. …

            İsteğin  Özeti               : Dava, davacının geçici köy korucusu olarak görev yapmakta iken teröristlerce öldürülen resmi nikahlı olmayan eşinden  dolayı dul aylığı  ve çocuklarına da yetim aylığı bağlanması isteminin reddine dair işlemin iptali istemiyle açılmıştır. Ankara 6. İdare Mahkemesinin 30.12.2002 gün ve E:2002/96, K:2002/1862 sayılı kararıyla; olayda, davacının resmi nikahlı olmayan eşinin geçici köy korucusu olarak görev yaparken Hakkari ili, Çukurca İlçesi, Uzundere Köyünde evinin bacasından atılan bombanın patlaması sonucu öldürüldüğü, olayın terör olaylarının yoğun bir şekilde gerçekleştiği bölgede meydana geldiği ve davacının eşinin geçici köy korucusu olduğu dikkate alındığında, ölüm olayının görevin sebep ve etkisinden kaynaklandığı, dolayısıyla 2330 sayılı Yasa hükümleri uyarınca davacının resmi nikahlı olmayan eşinden olan çocuklarına yetim aylığı bağlanması gerektiği ancak davacı ile geçici köy korucusu olarak görev yapan eşi arasında Medeni Kanun hükümlerine uygun olarak yapılmış bir evliliğinin bulunmadığı anlaşıdığından, 5434 sayılı Yasanın 67. maddesi hükmü uyarınca davacıya dul aylığı bağlanmamasında mevzuata aykırılık görülmediği gerekçesiyle dava konusu işlemin, çocuklara yetim aylığı bağlanmamasına ilişkin kısmı iptal edilmiş, dul aylığı bağlanmasına yönelik kısmı için dava reddedilmiştir. Davalı idare tarafından, olayın 2330 sayılı Yasa kapsamında olmadığı mahkeme kararının hukuka aykırı olduğu ileri sürülmekte ve temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

            Savunmanın Özeti        : Savunma verilmemiştir.

            Danıştay Tetkik Hakimi : Erhan Çiftçi

            Düşüncesi                    : Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, 2577 sayılı Kanunun 49. maddesinin 1. fıkrasında sayılan bozma nedenlerine uymadığından, temyiz isteminin reddi ile kararın onanması gerektiği düşünülmektedir.

            Danıştay Savcısı           : Mehmet Ali Samur

            Düşüncesi                    : İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.

            Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

 

TÜRK MİLLETİ ADINA

            Hüküm veren Danıştay Onbirinci Dairesince işin gereği görüşüldü:

            İdare mahkemeleri tarafından verilen kararların temyiz yolu ile incelenerek bozulabilmeleri 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinde belirtilen nedenlerden birinin bulunması halinde mümkündür. Ankara 6. İdare Mahkemesince verilen 30.12.2002 günlü ve E:2002/96, K:2002/1862 sayılı karar ve dayandığı gerekçe, hukuk ve usule uygun olup bozulmasını gerektirecek bir sebep de bulunmadığından temyiz isteminin reddi ile anılan kararın onanmasına, fazladan alınan 11,97 YTL harcın  istemi halinde davalı idareye iadesine, temyiz giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına, 8.3.2006 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

 

EMEKLİLİK VE EMEKLİ SANDI?I İŞLERİ

 

          T.C.

D A N I Ş T A Y

Onbirinci Daire

Esas  No   : 2003/780

Karar No   : 2006/560

 

Özeti : Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığında sigorta müfettişi olarak görev yapmakta iken emekli olan davacının, makam ve görev tazminatı ödenmesi için yaptığı başvurunun; sigorta müfettişlerinin, Türkiye düzeyinde teftiş, denetim veya inceleme yetkisine sahip olmadığından bahisle reddine dair işlemde mevzuata aykırılık görülmediği hakkında.

 

            Temyiz İsteminde Bulunan (Davacı): …

            Vekili                            : Av. …

            Karşı Taraf (Davalı)       : T.C. Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü - ANKARA

            Vekili                            : Av. …

            İsteğin Özeti                : Dava, SSK Pendik Sigorta Müdürlüğünde sigorta müfettişi olarak görev yapmakta iken 23.2.1989 tarihinde emekli olan davacının, makam ve görev  tazminatının ödenmesi yolundaki başvurusunun, Türkiye düzeyinde teftiş, denetim veya inceleme yetkisine sahip olmadığından bahisle reddine dair işlemin iptali ve anılan tazminatların yasal faiziyle birlikte tazmini istemiyle açılmıştır. Ankara 3. İdare Mahkemesi 15.11.2002 gün ve E:2002/713, K:2002/1687 sayılı kararıyla; 5434 sayılı Kanunun Ek 68. maddesinde, makam tazminatı ile yüksek hakimlik tazminatı ödenmesini gerektiren görevlerde toplam iki yıl bulunduktan sonra emekliye ayrılanlara makam veya yüksek hakimlik ve temsil veya görev tazminatlarının bulundukları en üst görevlerinin esas alınarak ödeneceği belirtilmiş, 570 sayılı KHK' nin 10. maddesi ile değişik IV sayılı Makam Tazminatı Cetvelinin 8. sırasının (a) bendinde, en az dört yıl süreli yükseköğrenim veren fakülte veya yüksek okulları bitirmiş, birinci dereceli kadroya atanmış ve Türkiye düzeyinde teftiş, denetim veya inceleme yetkisine sahip merkez denetim elemanlarından, Başbakanlık müfettişleri ..... Genel Müdürlük müfettişleri ..... ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı iş müfettişlerinin makam tazminatından faydalandırılacaklarının hüküm altına alındığı, dosyanın incelenmesinden, SSK Pendik Sigorta Müdürlüğünde başmüfettiş olarak görev yapmakta iken 23.2.1989 tarihinde emekliye ayrılan davacının yapmış olduğu başvurusunun reddi üzerine bakılan davanın açıldığının anlaşıldığı, bu durumda davacının, Türkiye düzeyinde teftiş, denetim veya inceleme yetkisine sahip bağımsız genel müdürlük müfettişi olmayıp, bölge düzeyinde teftiş ve denetim yapma yetkisine sahip müfettiş olduğu, kaldı ki, 8.12.1993 gün ve 21782 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 3917 sayılı Kanundan önce emekliye ayrılan davacı hakkında tesis edilen dava konusu işlemde hukuka aykırılık görülmediği gerekçesiyle davayı reddetmiştir. Davacı tarafından, mahkeme kararının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.

            Savunmanın Özeti        : İstemin reddi gerektiği savunulmuştur.

            Danıştay Tetkik Hakimi : Ahmet Pesen

            Düşüncesi                    : Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, 2577 sayılı Kanunun 49. maddesinin 1. fıkrasında sayılan bozma nedenlerine uymadığından, temyiz isteminin reddi ile kararın onanması gerektiği düşünülmektedir.

            Danıştay Savcısı           : Metin Çetinkaya

            Düşüncesi                    : İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.

            Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

 

TÜRK MİLLETİ ADINA

            Hüküm veren Danıştay Onbirinci Dairesince işin gereği görüşüldü:

            İdare mahkemeleri tarafından verilen kararların temyiz yolu ile incelenerek bozulabilmeleri 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinde belirtilen nedenlerden birinin bulunması halinde mümkündür. Ankara 3. İdare Mahkemesince verilen 15.11.2002 günlü, E:2002/713, K:2002/1687 sayılı karar ve dayandığı gerekçe, hukuk ve usule uygun olup bozulmasını gerektirecek bir sebep de bulunmadığından temyiz isteminin reddi ile anılan kararın onanmasına, temyiz giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına, 8.2.2006 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

 

 

          T.C.

D A N I Ş T A Y

Onbirinci Daire

Esas  No   : 2003/30

Karar No   : 2006/1387

 

Özeti : Fiili ve itibari hizmet süreleri hesaplanırken, toplamdaki ay kesirlerinin tam ay olarak hesaplamaya dahil edilmesi gerektiği hakkında.

 

            Temyiz İsteminde Bulunan (Davacı): …

            Vekili                            : Av. …

            Karşı Taraf (Davalı)       : Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü - ANKARA

            Vekili                            : Av. …

            İsteğin Özeti                : Kara Kuvvetleri Komutanlığı emrinde uzman çavuş olarak görev yapmakta iken sağlık nedeni ile sözleşmesi  feshedilen davacının adi malullük aylığı bağlanması isteminin reddine dair işlemin iptali istemiyle açtığı davada Ankara 8. İdare Mahkemesi 27.9.2002 günlü ve E:2001/1735, K:2002/929 sayılı  kararıyla; 5434 sayılı kanunun "malullük" başlıklı 44. maddesinde, her ne sebep ve suretle olursa olsun vucutlarında hasıl olan arızalar veya düçar oldukları tedavisi imkansız hastalıklar yönünden vazifelerini yapamayacak duruma giren iştirakçilere malul deneceği ve haklarında bu Kanunun malullüğe ait hükümlerinin uygulanacağı aynı Kanunun "Adi Malullük Aylığı" başlıklı 53. maddesinde de, adi malullük aylığının fiili hizmet müddetlerini en az 10 yıl tamamlamış bulunan iştirakçilerin fiili itibari hizmet müddetleri toplamına göre ve malullük dolayısıyla vazifeden ayrıldıkları tarihteki keseneğe esas aylık veya ücretleri ve 15. maddenin (g) fıkrasında yazılı olanların tam aylık veya ücret tutarları üzerinden gösterilen nisbetlerde bağlanacağı,... asgari beş sene emekliliğe esas bir hizmette bulunmak şartıyla tedavisi gayrimümkün bir maluliyete düçar olup, herhangi bir şekilde kazanç ve başkasının yardımı olmaksızın idame-i hayat imkanı kalmayan adi malullere mezkur kanunun 48. maddesinde yazılı hususlar nazara alınmak suretiyle 15 sene fiili hizmeti bulunan maluller gibi maaş tahsis olunacağı hükümlerine yer verildiği, dava konusu olayda ise, 9 yıl 11 ay 8 gün hizmeti bulunan davacının yasada öngörülen hizmet süresini tamamlamaması, 6741 sayılı yasa ile getirilen haktan yararlanmak için belirlenen şartları da taşımaması nedeniyle adi malullük aylığı bağlanmamasına ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davayı reddetmiştir. Davacı tarafından, mahkeme kararının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.

            Savunmanın Özeti        : İstemin reddi gerektiği savunulmuştur.

            Danıştay Tetkik Hakimi : Fatma Özlü

            Düşüncesi                    : Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, 2577 sayılı Kanunun 49. maddesinin 1. fıkrasında sayılan bozma nedenlerine uymadığından, temyiz isteminin reddi ile kararın onanması gerektiği düşünülmektedir.

            Danıştay Savcısı           : Erkan Cantekin

            Düşüncesi                    : İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.

            Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

 

TÜRK MİLLETİ ADINA

            Hüküm veren Danıştay Onbirinci Dairesince işin gereği görüşüldü:

            5434 sayılı TC Emekli Sandığı Kanunun "Malullük" başlıklı 44. maddesinde her ne sebep ve surette olursa olsun vucutlarında hasıl olan arızalar veya düçar oldukları tedavisi imkansız hastalıklar yönünden vazifelerini yapamayacak duruma giren iştirakçilere (malul) deneceği ve haklarında bu Kanunun malullüğe ait hükümlerinin uygulanacağı öngörülmüş, aynı Kanunun "Adi Malullük Aylığı" başlıklı 53. maddesinde ise, adi malullük aylığının, fiili hizmet müddetleri en az 10 yılı tamamlamış bulunan iştirakçilerin fiili ve itibari hizmet müddetleri toplamına göre ve malullük dolayısıyla vazifeden ayrıldıkları tarihteki keseneğe esas aylık veya ücretleri ve 15. maddenin (g) fıkrasında yazılı olanların tam aylık veya ücretleri  tutarları üzerinden gösterilen nisbetlerde bağlanacağı, fiili ve itibari hizmet müddetleri toplamındaki ay kesirlerinin tam ay sayılacağı hükümlerine yer verilmiştir.

            Dosyanın incelenmesinden, K.K.K. …. Mknz. P. Tuğ. Komutanlığı 1. Hd. Tb. Komutanlığı emrinde uzman çavuş olarak görev yapmakta iken sağlık durumu nedeniyle askerliğe elverişli olmadığının anlaşılması nedeniyle sözleşmesi feshedilerek adi malul olduğuna karar verilen davacının adi malullük aylığı bağlanması için öngörülen 10 yıllık hizmet süresini doldurmadığı ve maluliyetinin de 6741 sayılı Kanun kapsamına girmemesi nedeniyle toptan ödeme yapılarak Sandıkla ilişiğinin kesildiği adi malullük aylığı bağlanması talebinin  ise dava konusu işlemle reddedildiği anlaşılmıştır.

            Olayda, 9 yıl 11 ay 8 gün hizmeti bulunan davacıya yukarıda açıklanan 5434 sayılı Yasanın 53. maddesi uyarınca ay kesirinin tam ay olarak 10 tam yıl kabul edilmek suretiyle adi malullük aylığı bağlanması gerekirken hizmet süresinin 10 yılın altında bulunduğundan bahisle adi malullük aylığı bağlanmaması işleminde ve bu işleme karşı açılan davayı reddeden mahkeme kararında hukuki isabet görülmemiştir.

            Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin kabulüne, Ankara 8. İdare Mahkemesinin 27.9.2002 günlü ve E:2001/1735, K:2002/929  sayılı kararının bozulmasına, gereksiz olarak alınan 7.53-YTL temyiz başvuru harcının istemi halinde davacıya iadesine 20.3.2006 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

 

A Z L I K   O Y U

            Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, 2577 sayılı Kanunun 49. maddesinin 1. fıkrasında sayılan bozma nedenlerine uymadığından, temyiz isteminin reddi ile kararın onanması gerektiği oyu ile Daire kararına karşıyım.

 

 

          T.C.

D A N I Ş T A Y

Onbirinci Daire

Esas  No   : 2003/4371

Karar No   : 2006/781

 

Özeti : Doktor raporu ve tavsiyesi üzerine yurt dışından temin edilerek kullanılan ilacın "ruhsata bağlanmadığı ve ithal izni bulunmadığı" ileri sürülerek bedelinin ödenmemesi yolundaki işlemde mevzuata aykırılık bulunmadığı hakkında.

 

            Temyiz İsteminde Bulunan (Davalı): Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı-ANKARA

            Karşı Taraf (Davacı)      : …

            Vekili                            : Av. …

            İsteğin Özeti                : Yasama Organı eski üyesi olan davacının, tedavisinde kullanılmak üzere  yurtdışından getirtilen ilaç bedelinin ödenmemesine ilişkin işlemin iptali istemiyle açtığı davada, Milletvekillerine, Yasama Organı Eski Üyelerine, Dışarıdan Atandıkları Bakanlık Görevi Sona Erenlere Bunların Eşlerine ve Bakmakla  Yükümlü Oldukları  Çocukları ile Ana ve Babalarına, Ölenlerin Dul ve Yetimlerine Tedavi Yardımı Yapılmasına Dair Yönetmeliğin İlaç ve Kan Giderleri başlıklı 11. maddesinin 2. fıkrasında, yurt içinden sağlanması mümkün olmayan ilaçların, bunların yurt içinde bulunmadığının Sağlık Bakanlığınca onaylanması halinde yurt dışından sağlanabileceği, bu takdirde söz  konusu ilacın alındığını, bunun için ödenen bedeli gösterir fatura, ilaç küpürü  veya kutusu eklenerek TBMM'ne verilmesi halinde bedelinin ödeneceği hükme  bağlanmış olup, olayda, her ne kadar Sağlık Bakanlığı tarafından "Gleevec" isimli ilacın ithalatının uygun  görülmediği sabit ise de, ilaç bedelinin ödenmesi için aranan koşullar arasında  bu tip bir şartın bulunmadığı, sadece yurt içinden temin edilememe koşulunun arandığı, yurt içinden temin  edilemeyen ilaç bedelinin ödenmemesi  işleminde yasal isabet görülmediği  gerekçesiyle dava konusu işlemi  iptal eden Ankara 7. İdare Mahkemesinin 30.4.2003 gün ve E:2002/923, K:2003/564 sayılı kararının hukuka aykırı olduğu ileri  sürülerek bozulması istenilmektedir.

            Savunmanın Özeti        : Savunma verilmemiştir.

            Danıştay Tetkik Hakimi : Mehmet Ali Gümüş

            Düşüncesi                    : Temyiz isteminin kabulü ile mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

            Danıştay Savcısı           : Dr. Ülkü Özcan

            Düşüncesi                    : İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.

            Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

 

TÜRK MİLLETİ ADINA

            Hüküm veren Danıştay Onbirinci Dairesince işin gereği görüşüldü:

            Milletvekillerine, Yasama Organı Eski Üyelerine, Dışarıdan Atandıkları Bakanlık Görevi Sona Erenlere: Bunların Eşlerine, Bakmakla Yükümlü Oldukları  Çocukları ile Ana ve Babalarına, Ölenlerin Dul ve  Yetimlerine  Tedavi Yardımı  Yapılmasına Dair Yönetmeliğin İlaç ve Kan giderleri Başlığını taşıyan birinci fıkrasında resmi ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarında yatarak tedavi gören hastalar için ilgili Doktor tarafından düzenlenecek reçeteye dayanılarak alınması gerekli olan ilaç, kan ve kan ürünleri, anılan Kurum ve Kuruluşlar tarafından temin edilerek hastaya imza karşılığı verileceği, kan ve kan  ürünlerinin kurum ve kuruluşlarca veya hasta tarafından özel şahıslardan temin edilmesi halinde  tutarı rayiç bedel üzerinden TBMM tarafından  ödeneceği, aynı maddenin son fıkrasında ise, yurt içinden sağlanması mümkün olmayan ilaçlar bunların yurtiçinde bulunmadığının Sağlık Bakanlığınca onaylanması halinde  yurtdışından sağlanabileceği, bu takdirde  söz konusu ilacın alındığını, bunun için ödenen bedeli gösterir fatura, ilaç küpürü veya  kutusu eklenerek TBMM' ne  verilmesi  halinde  bedelinin ödenebileceği öngörülmüştür.

            Dosyanın incelenmesinden, emekli yasama organı üyesi olan davacının, hastalığının tedavisinde kullanılmak üzere Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Öğretim Üyeleri tarafından tavsiye edilen ilacın yurt içinde bulunmaması üzerine yurtdışından getirilen ve kullanılan 2 kutu ilaç bedelinin TBMM Genel Sekreterliğince  ödenmemesi üzerine bu işlemin iptali istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

            Her ne kadar, mahkemece ilacın ithal izninin olmaması, yurtiçinde bulunmaması gerçeğini değiştiremeyeceği, doktor raporu uyarınca tavsiye edilen ve yurtdışından temin edilen ve kullanılan ilacın bedelinin ödenmemesi işleminin yasal olmadığı gerekçesiyle dava konusu işlem iptal edilmişse de, Sağlık Bakanlığı İlaç ve Eczacılık Genel Müdürlüğünün 8 Kasım 2001 gün ve 47829 sayılı yazısında, davacının kullandığı, Gleevec (İmatinib Mesilat) isimli ilacın yumuşak doku sarkomu endikasyonunda kullanımı henüz dünyada ruhsatlandırılmadığı gibi ülkemizde de adı geçen ilacın  ruhsatlandırılmasının ve şahsi tedavi bazında yurt dışından ithalinin uygun görülmediği hususunun belirtilmesi karşısında, söz konusu ilaç bedelinin ödenmesine yasal olanak bulunmamaktadır.

            Anılan yönetmelikte, yurtiçinden temin edilememekten maksadın, Sağlık Bakanlığı İlaç ve Eczacılık Genel Müdürlüğü tarafından, ruhsata bağlanmış, yurtdışından ithaline izin verilen ancak arz talep veya piyasa koşulları yüzünden yurtiçinde belli dönemlerde bulunmayan ilaçlar kastedilmiştir. Aksi düşünüş, hiç bir bilimsel temeli olmayan denetimsiz tedaviye iyi geldiği rivayet olunan mahiyeti belirsiz bir çok ürünün ilaç adı altında pazarlanması sonucunu doğurması kaçınılmaz olacaktır.

            Bu durumda ruhsata bağlanmayan ve  ithal izni bulunmayan "Gleevec" isimli iki kutu ilaç bedelinin davacıya  ödenmemesi işlemini iptal eden mahkeme kararında yasal isabet görülmemiştir.

            Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin kabulüne Ankara 7. İdare Mahkemesinin 30.4.2003 gün ve E:2002/923, K:2003/564 sayılı kararının bozulmasına, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen Mahkemeye gönderilmesine 22.2.2006 gününde oybirliği ile karar verildi.

 

 

 

 

 

MEMURLAR VE Dİ?ER KAMU GÖREVLİLERİ

 

          T.C.

D A N I Ş T A Y

Onbirinci Daire

Esas  No   : 2004/87

Karar No   : 2006/1887

 

Özeti : 657 sayılı Yasaya ekli (II) sayılı Cetvelin, 4. sırasında "Bakanlık İl Müdürleri" için öngörülen ek gösterge rakamından, yalnızca bakanlıkların taşra teşkilatının başında bulunan kamu görevlilerinin yararlanabileceği hakkında.

 

            Temyiz İsteminde Bulunan (Davalı): Malatya Valiliği- MALATYA

            Karşı Taraf (Davacı)      : …

            İsteğin Özeti                : Dava, Malatya İl sivil Savunma Müdürü olarak görev yapan davacının, 657 sayılı Yasaya ekli (II) sayılı cetvelin 4. bölümünde yer alan bakanlık il müdürleri için öngörülen (3.000) ek gösterge rakamından yararlandırılmakta iken, aynı yasaya ekli (I) sayılı Cetvelin Genel İdare Hizmetleri bölümünün (i) bendinde öngörülen (2200) ek gösterge rakamından yararlandırılmasına ilişkin işlemin iptali ile bu nedenle yoksun kalınan ek gösterge farklarının yasal faiziyle birlikte ödenmesi istemiyle açılmıştır. Malatya İdare Mahkemesi 20.2.2003 gün ve E:2002/1106, K:2003/190 sayılı kararıyla; 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 43/B maddesinin 1. fıkrasında, bu Kanuna tabi kuruluşların  kadrolarında bulunan personelin aylıklarının hizmet sınıfları, görev türleri ve aylık alınan dereceleri dikkate alınarak bu Kanuna ekli ( I ) ve ( II ) sayılı cetvellerde gösterilen ek gösterge rakamlarının eklenmesi suretiyle hesaplanacağı hükmüne yer verildikten sonra, 657 sayılı  Yasaya 527 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile ekli ( II ) sayılı cetvelin 4. sırasında Bakanlık İl Müdürleri için (3000) ek gösterge rakamı uygulanacağının öngörüldüğü, kanun tüzük ve yönetmeliklerle verilen görevleri İçişleri Bakanlığı adına yürüten ve görevleri ile ilgili konularda Bakanlığı il düzeyinde temsil ettiği açık olan davacının bakanlık il müdürleri için öngörülen (3.000) ek gösterge rakamından yararlandırılması gerekirken, (2200) ek gösterge rakamı uygulanmasına ilişkin işlemde hukuki isabet görülmediği gerekçesiyle dava konusu işlemin iptali ile ek gösterge farklarının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davacıya ödenmesine karar vermiştir. Davalı idare tarafından, sivil savunma il müdürlüğü görevinin bakanlık il müdürlüğü olarak değerlendirilemeyeceği ileri sürülerek kararın bozulması istenilmektedir.

            Savunmanın Özeti        : Savunma verilmemiştir.

            Danıştay Tetkik Hakimi : Metin Gürz

            Düşüncesi                    : Genel idare içinde yer alan İçişleri Bakanlığının anahizmet birimi olan Sivil Savunma Genel Müdürlüğünün taşra teşkilatını oluşturan il sivil savunma müdürlerinin, genel idarenin taşra teşkilatında  yer  alan  bakanlık  il  müdürü olarak  değerlendirilmesi mümkün bulunmadığından, il sivil savunma müdürü olarak görev yapan davacının 657  sayılı  Yasaya  527 sayılı  Kanun  Hükmünde Kararname ile ekli ( II ) sayılı cetvelin 4. sırasında Bakanlık İl Müdürleri için (3000) ek gösterge rakamından yararlandırılmamasına ilişkin işlemin iptaline karar veren idare mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

            Danıştay Savcısı           : Handan Yağuş

            Düşüncesi                    : Malatya İl Savunma Müdürü olarak görev yapan davacının ek göstergesinin (3000) olarak uygulanması yolunda yaptığı başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali talebiyle açılan davada mahkemece verilen iptal kararının davalı idarece temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

            657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 43/B maddesinde, bu kanuna tabi kurumların kadrolarında  bulunan  personelin  aylıkları,hizmet sınıfları, görev türleri ve aylık alınan dereceler dikkate alınarak bu kanuna ekli (I) ve (II) sayılı Cetvellerde gösterilen ek gösterge rakamlarının eklenmesi suretiyle hesaplanacağı hükme bağlanmış 527 sayılı KHK ile eklenen (II) sayılı Cetvelin Başbakanlık ve Bakanlıklar bölümünde,hangi  ünvanlara ne miktarda ek gösterge ödeneceği belirtilmiştir.

            (II) sayılı Cetvelin 4. bölümünde Bakanlık İl Müdürü ünvanı yer almış olmakla birlikte, bunların 3046 sayılı Yasaya göre Bakanlıkları il düzeyinde temsil eden müdürlükler olduğu açıktır.

            Olayda ise Valiye bağlı olarak görev yapan il savunma müdürlerini, Bakanlık İl Müdürü kapsamında değerlendirmek mümkün olmadığından, bu durumda da davacının (3000) ek göstergeden yararlandırılması mümkün bulunmadığından dava konusu işlemin iptali yolundaki mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmüştür.

 

TÜRK MİLLETİ ADINA

            Hüküm veren Danıştay Onbirinci Dairesince işin gereği görüşüldü:

            657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 43/B maddesinin 1.  fıkrasında,  bu Kanuna  tabi kuruluşların kadrolarında  bulunan personelin aylıklarının hizmet sınıfları, görev türleri ve aylık alınan dereceleri dikkate alınarak  bu  Kanuna ekli ( I ) ve ( II ) sayılı cetvellerde gösterilen ek gösterge rakamlarının eklenmesi suretiyle hesaplanacağı hükmüne yer verildikten sonra,  657  sayılı  Yasaya  527 sayılı  Kanun  Hükmünde Kararname ile ekli I sayılı ek gösterge cetvelinin genel idare hizmetleri sınıfı bölümü (i) bendinin 1. fıkrasında genel idare hizmetleri sınıfına dahil olup da bu bölümün diğer bentlerinde  ünvanları  sayılmayanlardan 1.  derece  kadrolarda  bulunan ve yüksek öğrenim görenler için (2200) ek gösterge rakamının, ( II ) sayılı cetvelin 4.  sırasında ise Bakanlık  İl  Müdürleri için  (3000) ek gösterge rakamının uygulanacağı öngörülmüştür.

            3046 sayılı Yasanın 5. maddesinde, bakanlıkların, merkez teşkilatı ile ihtiyaca göre kurulan taşra ve yurt dışı teşkilatından ve bağlı ve ilgili kuruluşlardan meydana geldiği, 7. maddesinde, bakanlıkların yürütmekten sorumlu oldukları hizmet ve görevlerden bağlı kuruluş kurulmasını gerektirmeyenlerin, bakanlığın merkez teşkilatı bünyesinde kurulan anahizmet birimlerince yerine getirileceği, 8. maddesinde, bakanlığın kuruluş amaçlarını gerçekleştirmek ve yürütmekte oldukları hizmetleri vatandaşlara sunmakla görevli bakanlık  taşra teşkilatının ihtiyaca göre (a) il valisine bağlı il kuruluşları, (b) kaymakama bağlı ilçe kuruluşları (c) doğrudan merkeze bağlı taşra kuruluşlarının tamamından veya bir kaçından meydana gelecek şekilde düzenleneceği belirtildikten sonra 10. maddesinde bağlı kuruluşlar, bakanlığın hizmet ve görev alanına giren ana hizmetleri yürütmek üzere bakanlığa bağlı olarak özel kanunlarla kurulan genel bütçe içinde ayrı bütçeli veya katma bütçeli veya özel bütçeli kuruluşlar, 11. maddesinde ise ilgili kuruluşlar, özel kanun veya statü ile kurulan, ikdisadi devlet teşekkülleri ve kamu iktisadi kuruluşları ile bunların müessese, ortaklık ve iştirakleri veya özel hukuki, mali ve idari statüye tabi, hizmet bakımından yerinden yönetim kuruluşları olarak tanımlanmıştır.

            Öte yandan, 5442 sayılı İl İdaresi Kanununun 4/1. maddesinde, il genel idaresinin başı ve yürütme merciinin vali olduğu, Bakanlıkların kuruluş kanunlarına göre illerde lüzumu kadar teşkilatı bulunacağı, bu teşkilatın her birinin başında bulunanların il idare şube başkanları oldukları hükmüne yer verilmiştir.

            Diğer taraftan, 3152 sayılı İçişleri Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 3. maddesinde, İçişleri Bakanlığı teşkilatının merkez ve taşra teşkilatı ile bağlı kuruluşlardan meydana geldiği belirtildikten sonra, 8. maddesinde Sivil Savunma Genel Müdürlüğü, bakanlığın ana hizmet birimleri arasında sayılmış, 7126 sayılı Sivil Müdafaa Kanununun 3. maddesinde, Kanunda belirtilen işlerin maksada uygun şekilde planlanmasını, tatbikini ve hassas bölgeler arasındaki iş birliği ve yardımlaşmayı temin için İçişleri Bakanlığına bağlı ve Bakana karşı sorumlu bir Sivil Savunma İdaresi Başkanlığı kurulacağı, 31. maddesinde sivil savunma teşkilatının merkez ve taşra teşkilatından ibaret olduğu, taşra teşkilatının il sivil savunma müdürlükleri ile bünyesinde oluşturulacak ekiplerden oluşacağı, 34. maddesinde de, il sivil savunma müdürlerinin, valinin mütalaası alındıktan sonra müdürler encümeninin inhası ve İçişleri Bakanının tasvip ve tasdiki ile tayin olunacakları hükümlerine yer verilmiştir.

            Ülkemiz idari yapısı 2709 sayılı T.C. Anayasası ile genel yönetim ve yerel yönetim olarak belirlenmiş, genel  yönetim merkez ve taşra teşkilatı olarak,  yerel yönetimler ise il özel  idaresi,  belediye ve köy olmak üzere yapılandırılmıştır.

            Buna göre, genel idare içinde yer alan bakanlıklar, merkez ve taşra teşkilatı olarak örgütlendiğinden bakanlıkların kuruluş amaçlarını gerçekleştirmek ve yürütmekte oldukları hizmetleri vatandaşlara sunmakla görevli taşra teşkilatının başında bulunan kamu  görevlilerinin 3046 sayılı Yasada belirtilen anlamda bakanlık il müdürü olarak değerlendirilmesi gerekmektedir.

            Bu  itibarla, 3046 sayılı Yasa kapsamındaki bakanlık il müdürlerinin bakanlıkların  taşra  teşkilatının  başındaki kişileri ifade ettiği de dikkate alındığında, genel idare içinde yer alan İçişleri Bakanlığının anahizmet birimi olan Sivil Savunma Genel Müdürlüğünün taşra teşkilatını oluşturan il sivil savunma müdürlerinin, genel idarenin taşra teşkilatında yer alan bakanlık il müdürü olarak değerlendirilmesi mümkün bulunmadığından, il sivil savunma müdürü olarak görev yapan davacının 657 sayılı Yasaya 527 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile ekli ( II ) sayılı cetvelin 4. sırasında Bakanlık İl Müdürleri için (3000) ek gösterge rakamından yararlandırılmamasına ilişkin işlemin iptaline karar veren idare mahkemesi kararında hukuki isabet görülmemiştir.

            Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin kabulü ile Malatya İdare Mahkemesinin 20.2.2003 gün ve E:2002/1106, K:2003/190 sayılı kararının bozulmasına, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine,18.4.2006 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

 

 

          T.C.

D A N I Ş T A Y

Onbirinci Daire

Esas  No   : 2005/5318

Karar No   : 2006/788

 

Özeti : Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumunda avukat olarak görev yapan davacılara yapılan vekalet ücreti ödemeleri, kurumun kuruluş kanununda, kurum lehine hükmedilen vekalet ücretlerinin kurum avukatlarına ödeneceği yolunda bir düzenlemeye yer verilmediği gerekçesiyle kesilmiş ise de, 657 sayılı Kanunun, vekalet ücretlerinin kurum avukatlarına dağıtımına ilişkin esasları belirleyen 146. maddesinde yer alan kurallar çerçevesinde ödeme yapılması gerektiği hakkında.

 

            Temyiz İsteminde Bulunan (Davacılar): 1- …

                                                                        2- …

            Karşı Taraf (Davalılar)   : 1- Maliye Bakanlığı-ANKARA

                                                 2- Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu

                                                     Genel Müdürlüğü - ANKARA

            Vekili                            :  Av. …

            İsteğin Özeti                : Dava, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumunda avukat olarak görev yapan davacılar tarafından, kurumun taraf olduğu davalar sonunda kararla karşı tarafa yüklenen vekalet ücretinden kendilerine hiç ödeme yapılmamasına ilişkin işlemin iptali ile 10.3.2004 tarihi itibariyle hak edilen 2.393,90'ar YTL vekalet ücretinin yasal faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır. Ankara 4. İdare Mahkemesi 29.6.2005 gün ve E:2004/2011, K:2005/1001 sayılı kararıyla, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 146. maddesinin 2. fıkrasında, memurlara kanun, tüzük ve yönetmeliklerin ve amirlerin tayin ettiği görevler karşılığında, bu kanunla sağlanan haklar dışında ücret ödenemeyeceği, hiç bir yarar sağlanamayacağı kuralına yer verildiği; 3. fıkrasında da, katma bütçeli kurumların davalarını sonuçlandıran avukat ve saireye verilecek vekalet ücretine ilişkin sair kanun hükümlerinin saklı tutulduğu, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumunun kuruluş kanunda ise, mahkemelerce karşı tarafa yüklenen vekalet ücretlerinin kurum avukatlarına ait olacağına ilişkin bir düzenlemeye yer verilmediği, kurum avukatlarının görevinin, devlet hizmetinin yürütülmesi sırasında ortaya çıkan sorunların çözümüyle ilgili olması nedeniyle, temsil ettikleri kuruluşlar ve yaptıkları iş bakımından serbest avukatlar gibi değerlendirilemeyeceği, bu durumda, davalı kurumun kuruluş kanununda, kurumun taraf olduğu davalar sonunda kararla karşı tarafa yüklenecek vekalet ücretinin kurum avukatlarına ait olduğu yolunda bir düzenleme bulunmaması nedeniyle dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davayı reddetmiştir. Davacılar tarafından, mahkeme kararının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmiştir.

            Savunmanın Özeti        : Davalı idareler tarafından, istemin reddi gerektiği savunulmuştur.

            Danıştay Tetkik Hakimi : Burakhan Melikoğlu

            Düşüncesi                    : 1136 sayılı Avukatlık Kanunun  164. maddesinin son fıkrasında, kararla tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenecek vekalet ücretinin avukata ait olduğu kuralına yer verilmiş, ek 1. maddesinde ise kamu kurum ve kuruluşlarında asli ve sürekli olarak avukatlık görevinde çalışanların, görevlerinin gereği olan işleri yaparken baro levhasına kayıtlı avukatların yetkileriyle haklarına sahip oldukları hükme  bağlanmıştır.

            Avukatlık Kanunun 164 maddesinin yukarıda anılan son fıkrasında değinilen vekalet ücretinin, açılan bir davada, avukatın hukuki yardımından yararlanan davacı veya davalının,  bu hukuki yardım nedeniyle avukata yaptığı ödemenin belli sınırlar dahilinde de olsa telafisi amacıyla, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunun 423. maddesi uyarınca davada haksız çıkan taraf aleyhine hükmedilen  yargılama giderlerinden olduğu ve kural olarak hukuki yardım almak amacıyla harcamalarda bulunan davacı veya davalı tarafa, yani müvekkile ait olduğu bilinmektedir.

            Asıl amacı ve niteliği yukarıda açıklanan vekalet ücretinin, bu amaca ve niteliğe aykırı da olsa, 1136 sayılı Avukatlık Kanunun  164. maddesinin son fıkrasında açıkça, avukata ait olduğu kuralına yer verilmesi, bu kuralın aksinin kararlaştırılmasına imkan veren kuralın yürürlükten kaldırılması, Anayasa Mahkemesinin 3.3.2004 gün ve E:2004/8, K:2004:28 sayılı kararıyla söz konusu kuralın anayasaya aykırı olmadığına karar vermiş olması ve kamu kurumlarında çalışan avukatların serbest avukatlarla aynı haklara sahip olduklarının Avukatlık Kanunun ek 1. maddesinde vurgulanması karşısında, kurum avukatı olarak görev yapan davacıların da vekalet ücretlerinden hiç bir sınırlama olmaksızın yararlandırılması gerekmekte iken  aksi yönde tesis edilen işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı ve mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

            Danıştay Savcısı           : Mehmet Ali Samur

            Düşüncesi                    : Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumunda avukat olarak görev yapan davacılara, kurumun taraf olduğu davalarda kurum lehine hükmedilen avukatlık ücretinden ödeme yapılmamasına ilişkin işlemin iptali ile yoksun kalınan  parasal hakların tazmini istemiyle açılan davayı reddeden İdare Mahkemesi kararının bozulması istenilmektedir.

            2828 sayılı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu'nun 16.maddesinde, kurum personeli hakkında 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiş, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 146.maddesinin 3.fıkrasında ise, Katma Bütçeli Kurumların, İl Özel İdareleri ve belediyeler ile bunlara bağlı birliklerin davalarını sonuçlandıran avukat ve saireye verilecek vekalet ücreti konusunda sair kanun hükümlerinin saklı olduğu, vekalet ücretinin yıllık tutarının (6000) gösterge rakamının memur aylıklarına uygulanan katsayı ile çarpımı sonucu bulunacak aylık brüt tutarın oniki katını geçmeyeceği, bu esasa göre yapılacak dağıtım sonunda artan miktarın merkezde bir hesapta toplanarak Maliye Bakanlığınca hazırlanacak bir yönetmeliğe göre diğer avukatlar arasında yukarıdaki miktarı aşmamak üzere eşit olarak dağıtılacağı kuralına yer verilmiştir.

            Olayda, 2828 sayılı Yasa'da kurum personeli hakkında 657 sayılı Yasa hükümlerinin uygulanacağının belirtilmiş olması karşısında, anılan Yasanın belirtilen maddesi uyarınca avukat olan davacılara, kurumun taraf olduğu davalarda kurum lehine hükmedilen avukatlık ücretlerinden, yukarıda hükmü yazılı Yasada öngörülen esaslar çerçevesinde ödeme yapılması gerekirken, aksi yolda tesis edilen dava konusu işlemde ve bu işleme karşı açılan davayı reddeden İdare Mahkemesi kararında hukuka uyarlık görülmemiştir.

            Belirtilen nedenlerden dolayı, temyiz isteminin kabulü ile İdare Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmesinin uygun olacağı düşünülmektedir.

 

TÜRK MİLLETİ ADINA

            Hüküm veren Danıştay Onbirinci Dairesince 2577 sayılı Yasanın 17/2. maddesi hükmü uyarınca duruşma yapılmasına gerek görülmeyerek ve dosyanın tekemmül ettiği görülerek yürütmenin durdurulması hakkında karar verilmeksizin işin gereği görüşüldü:

            657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 146. maddesinin 2. fıkrasında, memurlara, kanun, tüzük ve yönetmeliklerin ve amirlerin tayin ettiği görevler karşılığında bu Kanunla sağlanan haklar dışında ücret ödenemeyeceği, 3. fıkrasında da, Katma Bütçeli Kurumların, İl Özel İdareleri ve Belediyeler ile bunlara bağlı birliklerin davalarını sonuçlandıran avukat ve saireye verilecek vekalet ücreti konusunda sair kanun hükümlerinin saklı olduğu, vekalet ücretinin yıllık tutarının (6000) gösterge rakamının memur aylıklarına uygulanan katsayı ile çarpımı sonucu bulunacak aylık brüt tutarın oniki katını geçmeyeceği, bu esasa göre yapılacak dağıtım sonunda artan miktarın merkezde bir hesapta toplanarak Maliye Bakanlığınca hazırlanacak bir yönetmeliğe göre diğer avukatlar arasında yukarıdaki miktarı aşmamak üzere eşit olarak dağıtılacağı kuralına yer verilmiştir.

            2828 sayılı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu'nun 16. maddesinde ise, kurum personeli hakkında 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu hükümlerinin uygulanacağı hükmü yer almaktadır.

            Dosyanın incelenmesinden, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumunda avukat olarak görev yapan davacılara 2003 yılı Temmuz ayına kadar, kurum lehine hükmedilen vekalet ücretlerinin ödendiği, bu tarihten itibaren kurumun kuruluş kanununda, kurum lehine hükmedilen vekalet ücretlerinin kurum avukatlarına ödeneceği yolunda bir düzenlemeye yer verilmediği gerekçesiyle ödemelerin kesildiği ve kurum lehine hükmedilen vekalet ücretlerinin genel bütçeye gelir kaydedilmek üzere hukuk müşavirliği emanet hesabında biriktirildiği anlaşılmaktadır.

            2828 sayılı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanununun yukarıda anılan 16. maddesiyle kurum personeli ile ilgili olarak 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa yapılan genel atıf nedeniyle, kurum kuruluş kanununda özel olarak düzenleme yapılmayan konularda 657 sayılı Kanun'un, ilgili kurallarının uygulanması gerekmekte olup, 2828 sayılı Kanun'da, kurumun taraf olduğu davalar sonucunda, kurum lehine hükmedilen vekalet ücretleri ile ilgili ayrıca bir düzenlemeye yer verilmediğinden, bu konuda da 657 sayılı Kanununun,  vekalet ücretlerinin kurum avukatlarına dağıtımına ilişkin esasları belirleyen 146. maddesinde  yer alan kuralların uygulanması gerekmektedir.

            Bu durumda, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun yukarıda anılan 146. maddesi uyarınca, kurum avukatlarının, kurum lehine hükmedilen vekalet ücretlerinden, aynı maddede yer alan esaslar dahilinde yararlandırılmaları gerekmekte iken kendilerine bu konuda hiç ödeme yapılmaması yolunda tesis edilen işlemde hukuka uyarlık görülmemiş olup, bu işlemin iptali istemiyle açılan davayı reddeden mahkeme kararının bozulması gerekmektedir.

            Öte yandan, mahkeme kararının, davacılar yanında davaya katılma istemi kabul edilen Ankara Barosuna tebliğ edilmemesi usul hükümlerine aykırı olup, yeniden verilecek kararda bu hususun da göz önünde bulundurulması gerekmektedir.

            Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulü ile Ankara 4. İdare Mahkemesinin 29.6.2005 gün ve E:2004/2011, K:2005/1001 sayılı kararının, yukarıda belirtilen hususlar gözetilerek yeniden bir karar verilmek üzere bozulmasına, yürütmenin durdurulması istemi hakkında bir karar verilmediğinden, 18.20.- YTL harcın istemi halinde davacıya iadesine  22.2.2006 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

 

 

          T.C.

D A N I Ş T A Y

Onbirinci Daire

Esas  No   : 2003/4284

Karar No   : 2006/1102

 

Özeti : Tıp Fakültesinde hemşire olarak görev yapmakta iken, geçici olarak Devlet Hastanesinde görevlendirilen davacının, görevlendirildiği hastanenin döner sermaye gelirlerinden yapılacak ek ödemelerden yararlandırılması gerektiği hakkında.

 

            Temyiz İsteminde Bulunan (Davacı) : …

         &nbs


imar hukukcusu








belediyelerin imar hukukçusu

Copyright © Imar Hukukcusu Tüm hakları saklıdır.

Yayınlanma:: 2007-06-09 (2080 okuma)

[ Geri Dön ]