DOKUZUNCU DAİRE KARARLARI
BELEDİYE GELİRLERİ
T.C.
D A N I Ş T A Y
Dokuzuncu Daire
Esas No : 2005/1656
Karar No : 2006/1622
Özeti : 2464 sayılı Belediye
Gelirleri Kanunun 92 maddesi uyarınca katılma payı tutarlarının ilgilisine
ayrıca tebliğ gerektiği öte yandan katılma payına dayanak teşkil eden eski
tarihli belediye meclis kararlarının da, payın tahsili amacıyla düzenlenen ödeme
emri ile beraber dava konusu edilebileceği hakkında.
Temyiz İsteminde
Bulunan: …
Karşı
Taraf : Çine Belediye Başkanlığı - AYDIN
Vekili : Av. …
İstemin Özeti
: Davacı adına kanalizasyon harcamalarına katılım payının tahsili amacıyla
düzenlenen ödeme emri ve dayanağı Belediye Meclis Kararlarının iptali istemiyle
açılan davada, olayda dava konusu belediye meclis kararı ile 1999 yılında
ihalesi yapılan kanalizasyon işinin bitirilmesi için ilgilerden kanalizasyon
harcamalarına katılma payı alınmasına karar verildiği ve bu karara istinaden
düzenlenen tahakkuk cetvellerinin 3.4.2000 tarihinde ilan edildiği ayrıca
hesaplanan payların düzenlenen su endeks defterine göre 18.4.2000 tarihinde
davacıya tebliğ edilerek tahakkuk aşamasının tamamlandığı, bu nedenle belediye
meclis kararına istinaden talep edilen katılım payı 18.4.2000 tarihinde tebliğ
edildiğinden 5.3.2003 tarihli dilekçe ile açılan davada belediye meclis kararı
ve payın tahakkuku yönünden süre aşımı nedeniyle işin esasını inceleme olanağı
bulunmadığı, kesinleşen amme alacağının tahsili amacıyla düzenlenen ödeme
emrinin ise yerinde olduğu gerekçesiyle, kısmen red kısmen süre red kararı veren
Aydın Vergi Mahkemesinin 14.12.2004 gün ve E:2003/242, K:2004/726 sayılı
kararının; katılma payının kendilerine tebliğ edilmediği ileri sürülerek
bozulması istenilmektedir.
Savunmanın
Özeti : Savunma verilmemiştir.
Danıştay Savcısı
Yakup Kaya'nın Düşüncesi: Uyuşmazlık, yükümlü adına tahakkuk ettirilen
harcamalara katılma payının tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emri ve dayanağı
Belediye meclis Kararının iptali istemiyle açılan davayı; ödeme emrine olan
kısmını red, Belediye meclis kararına ilişkin kısmını ise süreaşımı yönünden
reddeden vergi mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulması istemine
ilişkin bulunmaktadır.
Dosyanın
incelenmesinden ödeme emrinin dayanağını teşkil eden harcamalara katılma
paylarına ilişkin tahakkukların belediye ilan asma yerine asılmak suretiyle ilan
edildiği görülmüştür.
Ancak 2464
sayılı Belediye Gelirleri Kanununun payların ilanına ilişkin 92. maddesinin son
fıkrasında "Katılma payı tutarlarının mükelleflere ayrıca tebliğ olunacağı"
hükmü bağlanmıştır.
Bu durumda ödeme
emrinin dayanağını teşkil eden katılma payının tutarlarının yükümlüğe ayrıca
tebliğ edilip edilmediği hususunun araştırıldıktan sonra yeniden bir karar
verilmesi gerekmektedir.
Açıklanan
nedenlerle temyiz isteminin kabulü ile temyiz konusu mahkeme kararının bozulması
gerekeceği düşünülmektedir.
Tetkik Hakimi
Oğuz Karakış'ın Düşüncesi: 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu 92. maddesinin
son fıkrasında katılma payı tutarlarının mükelleflere ayrıca tebliğ olunacağını
hükme bağlamıştır. Olayda dava konusu ödeme emri içeriği katılma payının
davacıya tebliğ edilmediği, mahkeme kararında geçen su endeks defterindeki
18.4.2000 tarihinin sadece bir bilgi notu olduğu davacının imzasını taşıyan bir
tebliğin ise mevcut olmadığı anlaşıldığından, usulüne uygun tebliğ edilmeyen
katılma payının tahsili için düzenlenen ödeme emrinin iptali gerekir Bu nedenle
aksi yöndeki vergi mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren
Danıştay Dokuzuncu Dairesince işin gereği görüşüldü:
İstem davacı
adına kanalizasyon harcamalarına katılma payının tahsili amacıyla düzenlenen
ödeme emri ile dayanağı meclis kararının iptali istemiyle açılan davayı ödeme
emri yönünden red belediye meclis kararı yönünden ise süre aşımı nedeniyle
reddeden vergi mahkemesi kararının bozulmasına ilişkindir.
2464 sayılı
Belediye Gelirleri Kanununun "Payların Tahakkuk Şekli" başlıklı 90. maddesinde,
yol harcamalarına katılma payının, bu hizmetin yapıldığı yollardan faydalanan,
su tesisleri ile kanalizasyon harcamalarına katılma paylarının ise hizmetten
faydalanma şekline göre ilgili gayrimenkul sahipleri arasında ve 89. maddeye
göre hesaplanan katılma payları toplamının ilgili gayrimenkullerin vergi
değerleri toplamına oranlanarak dağıtılması suretiyle hesaplanıp tahakkuk
ettirileceği, 92. maddesinde de yukarıdaki maddelerde yazılı esaslar dairesinde
hesaplanan payların mükelleflerin soyadları, adları, adresleri ve kendilerine
isabet eden pay miktarlarını gösteren ve mahiyetlerine göre mahalle, cadde ve
sokak itibarıyla düzenlenecek tahakkuk cetvellerinin bir ay süre ile belediye
ilan yerlerine asılması suretiyle ilan olunacağı ve katılma payı tutarlarının
mükelleflere ayrıca tebliğ edileceği hükme bağlanmıştır.
Dosyada mevcut
bilgi ve belgelerin incelenmesinden, anılan yasal düzenlemeler uyarınca dava
konusu ödeme emrine konu katılma payının tahakkuk safhasında düzenlenen ve
yükümlüye tebliğ edilen herhangi bir belgenin bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Olayda, Vergi
mahkemesince hernekadar 18.4.2000 tarihinde su endeks defterine göre davacıya
tebliğ yapıldığı kabul edilmekte ise de gerek sözkonusu su endeks defterinde
gerekse "elden tebliğ edildi" ibareli 3.4.2000 tarihli tahakkuk fişinde
davacının imzasının bulunmadığı dolayısıyla yasanın aradığı anlamda bir
tebligatın mevcut olmadığı anlaşıldığından ödeme emri konusu harcamalara katılma
payının usulüne uygun bir şekilde kesinleşmediği açıktır.
Bu durumda
ortada henüz kesinleşmiş ve ödeme emri ile talep edilebilir hale gelmiş bir amme
alacağı bulunmadığından ödeme emrinin iptali talebi ile açılan davayı reddeden
mahkeme kararında isabet görülmemiştir.
Belediye meclis
kararına ilişkin hüküm fıkrasına gelince; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Kanununun "Dava Açma Süresi" başlıklı 7. maddesinin 4. fıkrasında, ilanı gereken
düzenleyici işlemlerde dava süresinin ilan tarihini izleyen günden itibaren
başlayacağı, ancak bu işlemlerin uygulanması halinde ilgililerin düzenleyici
işlem veya uygulanan işlem yahut her ikisi aleyhine birden dava açabilecekleri
hükme bağlanmıştır. Dava konusu olayda yükümlü tarafından kanalizasyon
harcamalarına katılma payı tahsili için düzenlenen uygulama işlemi niteliğindeki
ödeme emrinin tebliği üzerine yasal süresi içinde ödeme emri ile birlikte
sözkonusu katılma payının dayanağını oluşturan düzenleyici işlem niteliğindeki
Çine Belediye Meclis 4.2.2000 ve 25.4.2000 tarihli kararının dava konusu
edildiği, vergi mahkemesince meclis kararlarına karşı dava açma süresi geçtiği
gerekçesiyle süre aşımı nedeniyle işin esasının incelenmediği anlaşılmaktadır.
Yukarıda anılan
madde hükmü uyarınca haklarında işlem uygulananların bu işlem ile birlikte bu
işlemin dayanağı ilgili düzenleyici işlemi de dava konusu etmeleri mümkündür.
Buna göre ödeme emrine karşı açılan davada, belediye meclis kararının da iptali
istenebileceğinden, davayı iptali istenilen belediye meclis kararı yönünden
süreaşımı nedeniyle reddeden vergi mahkemesi kararının bu konuya ilişkin hüküm
fıkrasında da isabet görülmemiştir.
Açıklanan
nedenlerle temyiz isteminin kabulüne Aydın Vergi Mahkemesinin 14.12.2004 tarih
ve E:2003/242, K:2004/726 sayılı kararının bozulmasına 27.4.2006 tarihinde
oybirliği ile karar verildi.
T.C.
D A N I Ş T A Y
Dokuzuncu Daire
Esas No : 2005/404
Karar No : 2006/230
Özeti : Maden belediye
payının, madenin işlendiği fabrikanın bulunduğu belediyece değil, maden ocağı
belediye veya mücavir alan içinde kalıyor ise maden ocağının bulunduğu yer
belediyesince istenebileceği hakkında.
Kararın
Düzeltilmesini İsteyen: … A. Ş.
Vekili : Av. …
Karşı
Taraf : Tepebaşı Belediye Başkanlığı - ESKİŞEHİR
Vekili : Av. …
İstemin Özeti
: Maden işletmeciliği ile iştigal olan davacı şirket adına 2464 sayılı Belediye
Gelirleri Kanununun mükerrer 97. maddesinin (b) bendi uyarınca tarh edilen
belediye payının terkini ve davalı idarenin 21.2.2001 tarih ve 1349-2286 sayılı
yazısının iptali istemiyle açılan davayı; olayda her ne kadar madenin
çıkarıldığı ocak belediye ve mücavir alan sınırları dışında ise de madenin
işlendiği fabrikanın belediye sınırları içerisinde kaldığı anlaşıldığından, 2464
sayılı Belediye Gelirleri Kanununun mükerrer 97. maddesinin (b) bendi hükmü
uyarınca yükümlü şirketin faaliyette bulunduğu madenden dolayı %2 oranında
belediye payı alınmasında isabetsizlik bulunmadığı, alınacak belediye payının
tespiti için mahkemelerince yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda tespit
edilen tutara göre tarhiyatın değişiklikle onanması gerektiği, öte yandan iptali
istenilen 21.2.2001 tarihli yazının tarhiyatın bildirimine ilişkin olup icrai
nitelikte olmadığı gerekçesiyle kısmen kabul eden Eskişehir 1. Vergi
Mahkemesinin kararını onayan Danıştay Dokuzuncu Dairesinin 28.9.2004 tarih ve
E:2002/4572, K:2004/4773 sayılı kararının; davacı şirket tarafından madenin
çıkarıldığı yerin belediye ve mücavir alan sınırları dışında olması nedeniyle
belediye payı alınamayacağı ileri sürülerek düzeltilmesi istenilmektedir.
Savunmanın
Özeti : Savunma verilmemiştir.
Danıştay Savcısı
Yakup Kaya'nın Düşüncesi: Kararın düzeltilmesi dilekçesinde ileri sürülen
nedenler, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 54 üncü maddesinde yazılı
nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi gerekeceği düşünülmektedir.
Tetkik Hakimi
Gönül Sayın'ın Düşüncesi: 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununun 97.
maddesinin (b) bendinde; belediye sınırları ve mücavir alanlar içinde faaliyet
gösteren maden işletmelerinden belediye payı alınacağı hükme bağlandığından
davacı şirketin maden çıkardığı ocaklar belediye sınırları ve mücavir alanlar
içinde olmadığı halde belediye sınırları dahilinde olan madenin işlenildiği
fabrikanın maden işletme yeri olarak kabul edilip davacı şirketten belediye
maden payı istenilmesinde yasal isabet bulunmamaktadır. Bu nedenle davayı kısmen
kabul eden mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren
Danıştay Dokuzuncu Dairesince işin gereği görüşüldü:
Düzeltme istemi,
2577 sayılı Kanunun 54. maddesine göre yerinde görüldüğünden Danıştay Dokuzuncu
Dairesinin 28.9.2004 tarih ve E:2002/4572, K:2004/4773 sayılı kararı ortadan
kaldırdıktan sonra dosya yeniden incelendi.
Dosyanın
incelenmesinden; davacı şirket tarafından belediye sınırları ve mücavir alan
dışında bulunan Tutluca, Ballık ve Koçbal maden ocaklarından magnesit madeni
çıkartıldığı, madenin Tutluca maden sahasında bulunan fabrika ile davalı
belediye sınırları içerisinde bulunan Eskişehir Sinter fabrikasında işlenerek
sinter ürününe dönüştürüldüğü, davalı belediyenin 25.1.2001 tarih ve 1024-1101
sayılı yazısı ile 1999 yılında Eskişehir Sinter Fabrikasına sevk edilen
hammaddeler dolayısıyla belediye payı hesaplanabilmesi için davacı şirketten
istenilen bilgi ve belgelerin ibraz edilmemesi üzerine davalı belediyece
belirlenen ham cevher maliyeti üzerinden 21.2.2001 tarih ve 1349-2286 sayılı
yazının eki ihbarname ile dava konusu belediye payının istenildiği
anlaşılmıştır.
3213 sayılı
Maden Kanununun 4. maddesinde, madenlerin Devletin hüküm ve tasarrufu altında
olduğu, içinde bulundukları arzın mülkiyetine tabi olmadığı, 7. maddesinin 2.
fıkrasında, belediye imar sahaları ve mücavir alanlar içindeki maden arama, ön
işletme ve işletme faaliyetlerinin belediyeden müsade alınması ile yapılacağı,
"Devlet Hakkı" başlıklı 14. maddesinde de, maden sahasından çıkartılacak
cevherlerden işletme yıllık brüt karının %5'inin Devlet hakkı olarak, %5'inin
Madencilik Fon İştiraki şeklinde her yıl Mart ayının son günü akşamına kadar
ilgili daire tarafından tahakkuk ettirilerek, ruhsat sahibince Devlet hakkının
Hazineye, fon iştirakinin ise Etibank'a ödeneceği, çıkardığı cevheri kendi
fabrikasında hammadde girdi olarak kullanan şirketler için devlet hakkına esas
olacak değerin bilançoda maliyetin asgari %30'u kadar brüt kar kabul edilerek
hesaplanacağı hükme bağlanmıştır.
2464 sayılı
Belediye Gelirleri Kanununun mükerrer 97. maddesinin (b) bendinde ise; belediye
sınırları ve mücavir alanlar içinde faaliyet gösteren maden işletmelerince, 3213
sayılı Maden Kanununun 14. maddesinde yer alan paylara ilaveten yıllık satış
tutarının %2'si nispetinde belediye payı ayrılacağı ve bu payın Devlet hakkının
Hazineye ödenmesi sırasında işletme tarafından ilgili belediyeye ödeneceği hüküm
altına alınmıştır.
Maden Kanununda
madenin işlenmesi sonucunda elde edilen ürünün gelirinden pay alınacağına dair
bir hüküm bulunmayıp, maden sahasından çıkartılacak cevherin gelirinden devlet
payı alınacağı hükme bağlandığından, devlet hakkının madenin fabrikada işlenmesi
nedeniyle değil ocak başında yapılan maden işletme faaliyetinden dolayı
alındığının kabulü gerekmektedir.
Nitekim anılan
14. maddede 26.5.2004 tarih ve 5177 sayılı Kanunun 8. maddesiyle yapılan
değişiklikle de madenin ocakbaşı satış tutarı üzerinden devlet hakkı
hesaplanacağı belirtilerek devlet payının maden sahasında yapılan maden işletme
faaliyeti nedeniyle istenileceği hususu açıklığa kavuşmuştur.
Dolayısıyla
madenin işlendiği fabrikanın değil maden ocağının bulunduğu maden işletme
yerinin belediye veya mücavir alan sınırları dahilinde olması halinde 2464
sayılı Belediye Gelirleri Kanununun mükerrer 97. maddesi uyarınca belediye payı
istenilmesi mümkündür. Aksi takdirde madenin işlendiği fabrika ile maden
ocaklarının farklı belediye sınırları içerisinde kalması durumunda iki kez
belediye payı ödenmesi gerekecektir.
Bu durumda,
davalı belediyenin sınırları ve mücavir alanı dışında bulunan maden ocaklarından
çıkartılan magnesit madeninin sinter ürününe dönüştürülmesine bir başka deyişle
madenin işletilmesine değil madenin işlenmesine yönelik faaliyet gösteren ve
maden sahasında bulunmayan fabrikanın, maden işletme yeri olarak kabul edilip
davalı belediye sınırları içerisinde bulunması nedeniyle yükümlü şirketten
belediye payı istenilmesinde yasal isabet görülmediğinden davanın kısmen kabulü
yolunda verilen kararda hukuka uygunluk bulunmamaktadır.
Açıklanan
nedenlerle temyiz isteminin kabulü ile Eskişehir 1. Vergi Mahkemesinin 29.4.2002
tarih ve E.2001/98, K:2002/177 sayılı kararının bozulmasına 9.2.2006 tarihinde
oybirliği ile karar verildi.
EMLAK VERGİSİ
(BİNA VERGİSİ)
T.C.
D A N I Ş T A Y
Dokuzuncu Daire
Esas No : 2005/4
Karar No : 2006/1686
Özeti : Emlak Vergisi
Kanununun 5. maddesindeki geçici muafiyetin uygulanabilmesi için, dava konusu
olayda bu maddede belirtilen koşulların gerçekleşip gerçekleşmediğinin
incelenmesinin gerektiği hakkında.
Temyiz İsteminde
Bulunan: … Kablo Sanayi ve Ticaret A.Ş.
Vekili : Av. …
Karşı
Taraf : Saraybahçe Belediye Başkanlığı - İZMİT
Vekili : Av. …
İstemin Özeti
: 2003/1 ve 2. dönemlerine ait bina, ek vergi ve çevre temizlik vergilerinin
tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emirlerinin iptali istemiyle açılan davayı;
1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununun 3. maddesinde, bina vergisinin mükellefinin
binanın maliki varsa intifa hakkı sahibi, her ikisi de yoksa binaya malik gibi
tasarruf edenler olduğu, anılan Kanunun 11 ve 33. maddelerine göre de bina
vergisi mükellefinin değişmesi durumunda ertesi yıldan itibaren mükellef
olunacağı, 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununun mükerrer 44. maddesi
uyarınca da, çevre temizlik vergisini konut ve işyerini kullananların ödeyeceği,
olayda her ne kadar davacı vekili, vergiye tabi tutulan otelin mülkiyetinin
müvekkilerine ait olmadığını, 49 yıllığına üst hakkına sahip olduklarını, 2003
yılında da işyerinin … Turizm A.Ş.'ne devredildiğini ileri sürmekte ise de,
emlak vergisini malik gibi tasarruf edenler ödeyeceğinden ve 2003 yılında işyeri
başka şirkete devredilmiş ise de, yeni devir alanın mükellefiyeti 2004 yılından
itibaren başlayacağından, davacı şirketten istenilen bina ve ek vergilerinde
isabetsizlik görülmediği, çevre temizlik vergisini de binayı kullananlar
ödeyeceğinden istenilen bu verginin de yasal olduğu gerekçesiyle reddeden
Kocaeli Vergi Mahkemesinin 30.11.2004 tarih ve E:2004/623, K:2004/870 sayılı
kararının; Emlak Vergisi Kanununun 5/f maddesi uyarınca vergi muafiyetlerinin
bulunduğu, düzenlenen ödeme emirlerinde isabet bulunmadığı ileri sürülerek
bozulması istenilmektedir.
Savunmanın
Özeti : Savunma verilmemiştir.
Danıştay Savcısı
Yakup Kaya'nın Düşüncesi: İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların
temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması
gerekmektedir.
Temyiz
dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden
hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının
onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
Tetkik Hakimi
Güneş Kurtoğlu Karacık'ın Düşüncesi: Vergi Mahkemesince olayda Emlak Vergisi
Kanununun 5. maddesinde belirtilen koşulların oluşup oluşmadığı tespit edilmeden
verilen kararın bina ve ek vergisine ilişkin hüküm fıkrasının bozulması, çevre
temizlik vergisine ilişkin hüküm fıkrasının onanması gerekeceği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren
Danıştay Dokuzuncu Dairesince işin gereği görüşüldü:
Duruşma istemi,
2577 sayılı Kanunun 17. maddesi uyarınca yerinde görülmeyerek işin esasına
geçildi;
Dosyanın
incelenmesinden, davacı şirketin mülkiyeti İzmit Büyükşehir Belediye
Başkanlığı'na ait arsayı yap işlet devret sözleşmesi uyarınca 49 yıllığına
kiralayarak buraya beş yıldızlı otel inşaa ettiği, bu inşaatın 8.2.2002
tarihinde bittiği, davalı idarece de 2003/1. ve 2. dönemlerine ait bina, ek
vergi ve çevre temizlik vergilerinin tahsili amacıyla dava konusu ödeme
emirlerinin düzenlendiği, bu ödeme emirlerinin iptali istemiyle açılan davanın
Vergi Mahkemesince reddi üzerine davacı şirket tarafından olaya Emlak Vergisi
Kanununun 5. maddesinde belirtilen geçici muafiyetin uygulanmasının icap ettiği
ileri sürülerek kararın temyizen incelenerek bozulması istemiyle Danıştay'a
gelindiği anlaşılmıştır.
Vergi Mahkemesi
kararının çevre temizlik vergisine ilişkin hüküm fıkrası yönünden ileri sürülen
hususlar kararın bu kısmının bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
Vergi Mahkemesi
kararının; bina ve ek vergilere ilişkin hüküm fıkrasına gelince;
1319 sayılı
Emlak Vergisi Kanununun "Geçici Muaflıklar" başlıklı 5. maddesinin (b)
fıkrasında; Turizm Endüstrisini Teşvik Kanunu hükümleri dairesinde turizm
müessesesi belgesi almış olan gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin adı
geçen Kanunda yazılı maksatlara tahsis ettikleri ve işletmelerine dahil
binaları, inşaatların sona erdiği veya mevcut binaların bu maksada tahsisi
halinde turizm müessesi belgesinin alındığı yılı takip eden bütçe yılından
itibaren 5 yıl süre ile geçici muafiyetten faydalandırılacağı, bu muafiyetten
yararlanılabilmesi için de, mezkur fıkrada yazılı hallerin vukuunda keyfiyetin
bütçe yılı içinde ilgili vergi dairesine bildirilmesinin şart olduğu, ancak bu
olaylar bütçe yılının son üç ayı içinde vuku bulduğu takdirde bildirimin, olayın
vuku bulduğu tarihten itibaren üç ay içinde yapılacağı, süresinde bildirimde
bulunulmazsa muafiyetin, bildirimin yapıldığı yılı takip eden bütçe yılından
muteber olacağı, bu takdirde bildirimin yapıldığı bütçe yılının sonuna kadar
geçen yıllara ait muafiyet hakkının düşeceği, aynı Kanunun 5. maddesinin (f)
fıkrasında ise; organize sanayi bölgeleri ile sanayi ve küçük sanat
sitelerindeki binaların, inşaatlarının sona erdiği tarihi takip eden bütçe
yılından itibaren 5 yıl süre ile geçici muafiyetten faydalandırılacağı hükme
bağlanmıştır.
Yukarıda anılan
Kanunun 5(b) maddesindeki muafiyetten yararlanabilmek için, vergi dairesine
bildirim şartı öngörülmüş, 5(f) maddesindeki muafiyetten yararlanabilmek için
ise herhangi bir bildirim şartı aranmamış, binaların organize sanayi bölgeleri,
sanayi ve küçük sanayi sitelerinde inşaa edilmesi yeterli görülmüştür.
Dosyadaki bilgi
ve belgelerin incelenmesi sonucu, davacı şirketin beş yıldızlı otel inşaasına
ilişkin olarak T.C. Turizm Bakanlığınca verilen 21.9.1999 tarih ve 7691 sayılı
Turizm Yatırımı Belgesi, 3.11.2000 tarih ve 6431 sayılı Yatırım Teşvik
Belgesinin bulunduğu anlaşılmış olmakla birlikte vergi dairesine Emlak Vergisi
Kanununun 5/b maddesinde öngörülen bildirimin yapılıp yapılmadığı, binaların
organize sanayi bölgesinde, sanayi ve küçük sanayi sitesinde inşaa edilip
edilmediği anlaşılamadığından, Vergi Mahkemesince olaya yukarıda anılan Kanunun
5/b veya 5/f maddelerindeki bina vergisine ilişkin geçici muafiyet hükümlerinin
uygulanıp uygulanmayacağının tespiti açısından, bu hususlar araştırıldıktan
sonra karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile ödeme emirlerinin bina ve
ek vergilerine ilişkin kısımlarının onanmasında isabet görülmemiştir.
Açıklanan
nedenlerle temyiz isteminin kısmen kabulüne, kısmen reddine, Kocaeli Vergi
Mahkemesinin 30.11.2004 tarih ve E:2004/623, K:2004/870 sayılı kararının; bina
ve ek vergilerine ilişkin hüküm fıkrasının bozulmasına, çevre temizlik vergisine
ilişkin hüküm fıkrasının onanmasına, 25.10 YTL ilam harcının temyiz isteminde
bulunandan alınmasına 4.5.2006 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
HARÇLAR
T.C.
D A N I Ş T A Y
Dokuzuncu Daire
Esas No : 2005/2498
Karar No : 2006/2080
Özeti : Vergi, resim, harç
ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulacağından, kadastro yenileme harcının
ilgili Yönetmelik maddesi uyarınca istenemeyeceği hakkında.
Temyiz İsteminde
Bulunan: Yeşil Vergi Dairesi Müdürlüğü - BURSA
Karşı
Taraf : …
Vekili : Av. …
İstemin Özeti
: 2859 sayılı Tapulama ve Kadastro Paftalarının Yenilenmesi Hakkında Kanuna ek
olarak çıkarılan Yönetmeliğin 28. maddesi uyarınca tahsil edilen kadastro
yenileme harcının ve gecikme faizinin yasal faizi ile birlikte ret ve iadesi
istemiyle açılan davayı; Anayasanın 73/3. maddesinde, vergi, resim, harç ve
benzeri mali yükümlülüklerin kanunla konulacağı, değiştirileceği veya
kaldırılacağı kuralına yer verildiği, olayda, her ne kadar yukarıda anılan
Yönetmeliğin 28. maddesi uyarınca davacının taşınmazına ilişkin olarak yapılan
kadastro yenilemesinin harca tabi olduğu kabul edilerek işlem tesis edilmiş ise
de, Anayasanın 73/3. maddesi uyarınca yönetmelikle mali yükümlülük
konulamayacağından ve Harçlar Kanununda yenileme harcı alınacağına ilişkin
olarak bir düzenleme de bulunmadığından, tahsil edilen harçta ve gecikme
faizinde isabet görülmediği, olayda, 213 sayılı Kanunun 112/4. maddesine uyan
bir durum da olmadığından yasal faiz isteminde isabet bulunmadığı gerekçesiyle
kısmen kabul ederek ödenen kadastro yenileme harcının ve gecikme faizinin ret ve
iadesine hükmeden, yasal faiz istemini reddeden Bursa Vergi Mahkemesinin
23.2.2005 tarih ve E:2004/1360, K:2005/215 sayılı kararının; Harçlar Kanununun
126. maddesi ile 4 sayılı tarifenin (b) fıkrası hükümleri karşısında yapılan
işlemlerin yasal olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın
Özeti : Savunma verilmemiştir.
Danıştay Savcısı
Zerrin Güngör'ün Düşüncesi: İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların
temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması
gerekmektedir.
Temyiz
dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden
hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının
onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
Tetkik Hakimi
Güneş Kurtoğlu Karacık'ın Düşüncesi: İleri sürülen iddialar usule ve hukuka
uygun Vergi Mahkemesi kararının bozulmasını gerektirecek nitelikte
bulunmadığından, temyiz isteminin reddi gerekeceği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren
Danıştay Dokuzuncu Dairesince işin gereği görüşüldü:
Dayandığı hukuki
ve kanuni nedenlerle gerekçesi yukarıda açıklanan Vergi Mahkemesi kararı, aynı
gerekçe ve nedenlerle Dairemizce de uygun görülmüş olup, temyiz istemine ilişkin
dilekçede ileri sürülen iddialar, sözü geçen kararın bozulmasını sağlayacak
durumda bulunmadığından, temyiz isteminin reddine ve kararın onanmasına
24.5.2006 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
KAMU ALACAKLARININ TAHSİLİ
T.C.
D A N I Ş T A Y
Dokuzuncu Daire
Esas No : 2005/573
Karar No : 2006/334
Özeti : Davacı şirket adına
hükmolunan yargı harcının tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emrinin iptali
istemiyle açılan davada 6183 sayılı Kanunun 37. maddesi uyarınca idarece
mükelleflere bir aylık ödeme süresi verilmesi ve bu sürenin sonunda harcın
ödenmemesi üzerine ödeme emri düzenlenmesi gerektiği hakkında.
Temyiz İsteminde
Bulunan: … Holding A.Ş.
Vekilleri : Av. …
Karşı
Taraf : Yeditepe Veraset ve Harçlar Vergi Dairesi Müdürlüğü-
İstemin Özeti
: İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 22.5.2003 tarih ve E:1999/466,
K:2003/602 sayılı kararıyla hükmolunan yargı harcının tahsili amacıyla
düzenlenen ödeme emrinin iptali istemiyle açılan davayı; 6183 sayılı Kanunun 58.
maddesi uyarınca ödeme emri düzenlenmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı
gerekçesiyle reddeden İstanbul 5. Vergi Mahkemesinin 30.9.2004 tarih ve
E:2004/516, K:2004/1825 sayılı kararının; 6183 sayılı Yasanın 37. maddesi
uyarınca mükellefe bir aylık ödeme süresi verilmesi gerektiği halde bu hususun
gözardı edildiği, öne sürülerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın
Özeti : Yasal dayanaktan yoksun olan temyiz isteminin reddi gerektiği
savunulmaktadır.
Danıştay Savcısı
Yakup Kaya'nın Düşüncesi: İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların
temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması
gerekmektedir.
Temyiz
dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden
hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının
onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
Tetkik Hakimi
G.Nalan Hatipağaoğlu'nun Düşüncesi: İleri sürülen iddialar usule ve hukuka uygun
Vergi Mahkemesi kararının bozulmasını gerektirecek nitelikte bulunmadığından
temyiz isteminin reddi gerekeceği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren
Danıştay Dokuzuncu Dairesince işin gereği görüşüldü:
Uyuşmazlık,
İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 22.5.2003 tarih ve E:1999/466,
K:2003/602 sayılı kararı uyarınca hükmolunan ilam harcının tahsili amacıyla
düzenlenen ödeme emrine ilişkindir.
492 sayılı
Harçlar Kanununun 28/a maddesinde; karar ve ilam harçlarının dörtte birinin
peşin; geri kalanının kararın verilmesinden itibaren iki ay içinde ödeneceği,
karar ve ilam harcı ödenmedikçe ilgiliye ilamın verilmeyeceği, 37. maddesinde
de, bu Kanunda ödeme zamanı gösterilen harçlardan süresinde ödenmeyenlerin
ilgili mahkeme ve daireler tarafından sürenin sonundan itibaren onbeş gün içinde
bir yazı ile o yerin vergi dairesine bildirileceği ve harçların vergi dairesince
tahsil olunacağı belirtilmektedir.
6183 sayılı Amme
Alacaklarının Tahsil Usulu Hakkında Kanunun 37. maddesinde ise; amme
alacaklarının hususi kanunlarında belli edilen zamanlarda ödeneceği, hususi
kanunlarında ödeme zamanı tespit edilmemiş amme alacaklarının Maliye Vekaletince
belirtilecek usule göre yapılacak olan tebliğden itibaren bir ay içinde
ödeneceği, bu ödeme müddetinin son günü amme alacağının vadesi günü olduğu, 55.
maddesinde de; amme alacağını vadesinde ödemeyenlere 7 gün içinde borçlarını
ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları lüzumunun bir ödeme emri ile tebliğ
olunacağı hükme bağlanmıştır.
Yukarıda sözü
edilen 6183 sayılı Yasa hükmü uyarınca ödeme emri düzenlenebilmesi için;
mükellef tarafından amme alacağının miktarının, vadesinin bilinmesi ve alacağın
vadesinde ödenmemesi gerekmektedir. Bu durumda vadenin başlangıcı, ödeme emrinin
düzenlenmesi ve amme alacağının geç ödenmesi halinde de istenecek olan gecikme
zammı yönünden önem arz etmektedir.
Genelde
uygulamada, mahkemedeki duruşma sırasında açıklanan kısa kararın harcının ne
kadar olduğu çoğu durumlarda henüz hesaplanmamış olduğundan bilinmemekte, borçlu
olunan bu meblağ ancak gerekçeli kararın mahkemece hazırlanıp yazılması, kararın
tebliğe çıkarılacak hale gelmesi ile açıklığa kavuşmaktadır. Kararın
hazırlanması, tebliğe çıkarılacak hale gelmesi tarihlerinin daha önce tespiti
tam olarak mümkün olamayacağı gibi bu tarihin, davanın tarafları olan kişilerce
de bilinmesi imkansız olduğundan, vade tarihinin başlangıcının belirlenmesi
gerekmektedir.
Bütün bu
açıklamalar karşısında mahkemelerce harç tahsil müzekkeresinin vergi dairesi
müdürlüğüne gönderilmesi üzerine 6183 sayılı Kanunun 37. maddesi uyarınca
idarece mükelleflere bir aylık ödeme süresi verilmesi ve bu sürenin sonunda
harcın ödenmemesi üzerine ödeme emri düzenlenmesi icabetmektedir.
Olayda ise
İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin gönderdiği harç tahsil müzekkeresi
üzerine Vergi Dairesi Müdürlüğünce doğrudan ödeme emri tebliğ edildiği, idarece
mükellefe ilam harcının ödenmesi konusunda ödeme emrinden önce bir aylık sürenin
verilmediği görülmüş olup, bu durumda ortada 6183 sayılı Kanunun 55. maddesinde
öngörüldüğü şekilde usule uygun şekilde kesinleşmiş ve vadesinde ödenmemiş bir
amme alacağından söz edilemeyeceğinden bu aşamada yükümlü adına düzenlenen ödeme
emrinin Vergi Mahkemesince iptali gerekirken davanın reddine ilişkin olarak
verilen kararda isabet görülmemiştir.
Açıklanan
nedenlerle İstanbul 5. Vergi Mahkemesinin 30.9.2004 tarih ve E:2004/516,
K:2004/1825 sayılı kararının bozulmasına 15.2.2006 tarihinde oybirliği ile karar
verildi.
T.C.
D A N I Ş T A Y
Dokuzuncu Daire
Esas No : 2005/4620
Karar No : 2006/1689
Özeti : %10 haksız çıkma
zammının dayanağı olan ilam harcına karşı açılan dava kesinleşmeden, davacının
itirazında haksız çıktığı kabul edilerek düzenlenen ödeme emrinde isabet
bulunmadığı hakkında.
Temyiz İsteminde
Bulunan: …
Vekili : Av. …
Karşı
Taraf : Yeşil Vergi Dairesi Müdürlüğü - BURSA
İstemin Özeti
: 2004 yılına ilişkin %10 haksız çıkma zammının tahsili amacıyla düzenlenen
ödeme emrinin iptali istemiyle açılan davayı; 6183 sayılı Kanunun 58.
maddesinde, kendisine ödeme emri tebliğ olunan şahsın böyle bir borcu olmadığı
veya kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı hakkında tebliğ tarihinden
itibaren 7 gün içinde itiraz edebileceği belirtilmiş olup, maddenin 5.
fıkrasında ise; itirazında tamamen veya kısmen haksız çıkan borçludan,
hakkındaki itirazın redolunduğu miktardaki amme alacağının %10 zamla birlikte
tahsil olunacağının hükme bağlandığı, dosyanın incelenmesinden, İstanbul 8.
Asliye Ticaret Mahkemesinin E:1999/1468, K:2003/621 sayılı kararı ile davacının
hissesi oranında hükmedilen 269.384.100.000 TL ilam harcına karşı Mahkemelerinin
2004/6 esasında kayıtlı davanın açıldığı, davanın 21.9.2004 tarihinde reddi
üzerine itirazında haksız çıkan davacı adına 2577 sayılı Kanunun 28/5 ve 6183
sayılı Kanunun 58. maddeleri uyarınca ilam harcının %10'u oranında
26.938.400.000 TL tutarında haksız çıkma zammı tarhiyatının yapıldığı,bu
tarhiyata karşı Mahkemelerinin 2004/1874 esasında açılan dava sonuçlanmadan,
haksız çıkma zammının süresinde ödenmemesi üzerine dava konusu ödeme emrinin
düzenlendiği anlaşıldığından, %10 haksız çıkma zammının tahsili amacıyla
düzenlenen ödeme emrinde isabetsizlik görülmediği gerekçesiyle reddeden Bursa
Vergi Mahkemesi'nin 13.9.2005 tarih ve E:2005/300, K:2005/712 sayılı kararının;
itirazında kısmen veya tamamen haksız çıkan borçludan haksız çıkma zammı
istenebileceği, ancak olayda itirazlarında haksız oldukları hususunun
kesinleşmediği, %10 haksız çıkma zammının hesaplandığı ilam harcına karşı açılan
davanın temyiz ve karar düzeltme aşamalarından geçmediği, İstanbul 8. Asliye
Ticaret Mahkemesince ilam harcına hükmedilen kararın Yargıtay tarafından
bozulduğu, davalı idarece bu karar ile istenilen 269.384.100.000 TL ilam
harcının düzeltme fişi ile terkin edildiği, bu durumda ,istenilen haksız çıkma
zammının dayanağının kalmadığı, ödeme emrinin haksız çıkma zammına ilişkin
kısmını onayan Vergi Mahkemesi kararının bu kısmının hukuka aykırı olduğu ileri
sürülerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın
Özeti : Temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Danıştay Savcısı
Yakup Kaya'nın Düşüncesi: 2004 yılına ilişkin olarak yükümlü adına hükmolunan
mahkeme harcının tahsili için düzenlenen ödeme emrinin iptali istemiyle açılan
davayı reddeden Bursa.Vergi Mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulması
istemine ilişkin bulunmaktadır.
Dosyanın
incelenmesinden ödeme emrinin dayanağını teşkil eden İstanbul .Asliye 8. Ticaret
Mahkemesinin E:1999/1468, sayılı kararı Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 30.6.2005
tarih ve 2005/7363 sayılı kararı ile harç yönünden bozulduğu anlaşılmıştır.
Bu durumda
olayda 6183 sayılı Yasanın 54 ve 55 maddelerine göre kesinleşmiş bir kamu
alacağından söz edilemiyeceğinden uyuşmazlık konusu ödeme emrinin iptali
gerekir.
Açıklanan
nedenlerle temyiz isteminin kabulü ile temyiz konusu mahkeme kararının bozulması
gerekeceği düşünülmektedir.
Tetkik Hakimi
Güneş Kurtoğlu Karacık'ın Düşüncesi: Dosyanın incelenmesinden, %10 haksız çıkma
zammının dayanağı olan ilam harcına karşı açılan davanın, temyiz ve karar
düzeltme aşamalarından geçerek kesinleşmesi beklenilmeden, davacının itirazında
haksız çıktığı kabul edilerek dava konusu ödeme emrinin düzenlendiği ve
hesaplanan zammın dayanağı ilam harcının davalı idarece düzeltme fişi ile terkin
edildiği anlaşıldığından, Vergi Mahkemesi kararının bozulması gerekeceği
düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren
Danıştay Dokuzuncu Dairesince işin gereği görüşüldü:
Duruşma istemi
,2577 sayılı Kanunun 17. maddesi uyarınca yerinde görülmeyerek işin esasına
geçildi;
Uyuşmazlık, 2004
yılına ilişkin %10 haksız çıkma zammının tahsili amacıyla düzenlenen ödeme
emrinin hukuka uygun olup olmadığına ilişkin bulunmaktadır.
Dosyanın
incelenmesinden, davacı hakkında İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin
E:1999/1468 esasında açılan dava sonucu anılan Mahkemenin 2003/621 sayılı kararı
ile davacı adına 269.384.100.000 TL nisbi harca hükmedildiği ve bu harca karşı
Bursa Vergi Mahkemesi'nin 2004/6 esasında açılan davanın 21.9.2004 tarihinde
reddedildiği, bu kararın temyiz edildiği, temyiz istemi hakkında bir karar
verilmeden 6183 sayılı Kanunun 58. maddesi uyarınca davacıdan 4.1.2005 tarihli
dava konusu ödeme emri ile %10 oranında haksız çıkma zammının istenildiği,
anılan karara yönelik temyiz isteminin ise 21.6.2005 tarihinde Danıştay
Dokuzuncu Dairesince reddedildiği, karar düzeltme istemi hakkında ise anılan
Dairece 6.12.2005 tarihinde karar verilmesine yer olmadığına hükmedildiği
anlaşılmıştır.
6183 sayılı Amme
Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 37. maddesinde, amme alacaklarının
hususi kanunlarında belli edilen zamanlarda ödeneceği, hususi kanunlarında ödeme
zamanı tespit edilmemiş amme alacaklarının Maliye Bakanlığınca belirtilecek
usule göre yapılacak tebliğden itibaren bir ay içinde ödeneceği ve bu ödeme
müddetinin son gününün amme alacağının vadesi olduğu, 55. maddesinde, amme
alacağını vadesinde ödemeyenlere 7 gün içinde borçlarını ödemeleri veya mal
bildiriminde bulunmaları lüzumunun bir ödeme emri ile tebliğ olunacağı, 58.
maddesinde ise, kendisine ödeme emri tebliğ olunan şahsın, böyle bir borcu
olmadığı veya kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı hakkında tebliğ
tarihinden itibaren 7 gün içinde itirazda bulunabileceği, itirazında tamamen
veya kısmen haksız çıkan borçludan, hakkındaki itirazın reddolunduğu miktardaki
amme alacağının %10 zamla tahsil edileceği hükme bağlanmıştır.
Yukarıda anılan
6183 sayılı Kanunun 58. maddesine göre amme alacağının %10 zamla tahsili için,
amme alacağının tahsiline dair düzenlenen ödeme emrine karşı açılan davanın
retle sonuçlanması ve bu ret kararının temyiz edilmiş olması halinde temyiz
istemi reddedilerek mahkeme kararının onanması ve karar düzeltme isteminin de
reddedilmesi gerekmektedir.
Bu durumda,
alacak aslının tasdikine yönelik mahkeme kararının kesinleşmesi halinde haksız
çıkma zammının doğması ve tahsili aşamasına gelinmesi mümkün olacağından, dava
konusu ödeme emrinin düzenlenme tarihi itibarıyla temyiz edildiği tartışmasız
olan asıl alacağa yönelik mahkeme kararının onanarak kesinleşmesi beklenilmeden
düzenlenen ödeme emrinde isabet görülmemiştir.
Açıklanan
nedenlerle temyiz isteminin kabulüne, Bursa Vergi Mahkemesi'nin 13.9.2005 tarih
ve E:2005/300, K:2005/712 sayılı kararının bozulmasına 4.5.2006 tarihinde
oybirliği ile karar verildi.
VERGİ USULÜ
T.C.
D A N I Ş T A Y
Dokuzuncu Daire
Esas No : 2005/552
Karar No : 2006/499
Özeti : Arazi vergisi
mükellefinin arazinin maliki varsa intifa hakkı sahibi olduğu, inşaat hakkına
(üst hakkı) sahip olan vakfın mükellef olarak kabul edilemeyeceği hakkında.
Kararın
Düzeltilmesini İsteyen : … Vakfı
Vekili : Av. …
Karşı
Taraf : Yenimahalle Belediye Başkanlığı/ANKARA
Vekili : Av. …
İstemin Özeti
: 1997-2001 yılları için ödenen emlak vergisi ile 1999 yılı ek emlak vergisinin
düzeltme-şikayet yolu ile iadesi isteminin reddine ilişkin işlemin iptali ile
ödenen 148.496.551.000.-liranın faiziyle birlikte iadesi istemiyle açılan davayı
Emlak Vergisi Kanununun 13. maddesinin birinci fıkrasında "Arazi vergisini
arazinin maliki, varsa intifa hakkı sahibi her ikisi de yoksa araziye malik gibi
tasarruf edenlerin ödeyeceği hükmünün yer aldığı, dava konusu arsaların hem
maliki hem de intifa hakkı sahibinin bulunduğu, her ikisinin de bir arada
bulunması halinde, malikin değil intifa hakkı sahibinin vergi mükellefi olduğu,
dolayısıyla … Vakfının, emlak vergisinin (arsa) mükellefi olduğu sonucunun
ortaya çıktığı, davacı vakıf tarafından Bakanlar Kurulu Kararı ile vergi
muafiyeti tanınması nedeniyle emlak vergisinden muaf oldukları iddia edilmekte
ise de; Emlak Vergisi Kanununun 14/c maddesinde kamu menfaatlerine yararlı
derneklere ait arazinin emlak vergisinden muaf tutulduğu, aynı Kanunun 12.
maddesinin son fıkrasındaki " Aksine hüküm olmadıkça bu Kanunun diğer
maddelerinde yer alan arazi tabirinin arsaları da kapsadığı" hükmü gereğince
arazi için tanınan muafiyetin arsaları da kapsadığı, yine Emlak Vergisi
Kanununun 4/m maddesinde ise; "Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan
vakıflara ait binalar (vakıf senedindeki cihete tahsis edilmek şartıyla)" hükmü
ile vakıf binalarına emlak vergisi muafiyetinin getirildiği, bu durumda kamu
menfaatlerine yararlı derneklere ait arazi ve arsalar ile Bakanlar Kurulunca
vergi muafiyeti tanınan vakıflara ait binaların emlak vergisinden muaf
tutulduğu, davacı vakfa ait taşınmazların arsa olması nedeniyle vakıf binalarına
tanınan emlak vergisi muafiyetinden yararlanmasının mümkün olmadığı, bunun
sonucu olarak da davacı vakfın kendi verdiği emlak vergisi beyanları üzere
tahakkuk ettirilerek tahsil edilen emlak vergilerinin iadesi isteminin reddinde
hukuka aykırılık görülmediği gerekçesiyle reddeden Ankara 1. Vergi Mahkemesi
kararını onayan Danıştay Dokuzuncu Dairesinin 26.10.2004 tarih ve E:2003/1743,
K:2004/5136 sayılı kararının; arazi üzerinde intifa hakkı değil üst hakkı sahibi
oldukları, bu nedenle verginin mükellefi olmadıkları, arazinin malikinin …
Derneği olması nedeniyle verginin mükellefinin de dernek olduğu ileri sürülerek
düzeltilmesi istenilmektedir.
Savunmanın
Özeti : Kararın düzeltilmesi isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Danıştay Savcısı
Zerrin Güngör'ün Düşüncesi: Kararın düzeltilmesi dilekçesinde ileri sürülen
nedenler, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 54 üncü maddesinde yazılı
nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi gerekeceği düşünülmektedir.
Tetkik Hakimi
Gönül Sayın'ın Düşüncesi: Emlak Vergisi Kanununun 13. maddesinde arazi
vergisinin, arazinin maliki varsa intifa hakkı sahibi tarafından ödeneceği hükme
bağlandığı halde, mahkemece Türk Eğitim Derneğine ait taşınmazlar üzerinde
sadece inşaat hakkına (üst hakkı) sahip olan davacı vakfın intifa hakkı sahibi
olarak değerlendirilip vergi mükellefi olduğu kabul edilerek davanın
reddedilmesinde yasal isabet görülmediğinden, mahkeme kararının bozulması
gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren
Danıştay Dokuzuncu Dairesince işin gereği görüşüldü:
Karar düzeltme
istemi, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 54. maddesine göre yerinde
görüldüğünden, Danıştay Dokuzuncu Dairesinin 26.10.2004 tarih ve E:2003/1743,
K:2004/5136 sayılı kararı ortadan kaldırıldıktan sonra dosya yeniden incelendi:
Davacı vakıf
adına 1997-2001 yılları için tahakkuk ettirilip tahsil edilen emlak vergileri
ile 1999 yılı için tahakkuk ettirilip tahsil edilen ek emlak vergisinin
düzeltme-şikayet yoluyla terkin ve iadesi istemiyle yapılan başvurunun reddine
ilişkin 3.6.2002 tarih ve 3227 sayılı işlemin iptali ve ödenen vergilerin faizi
ile birlikte iadesi istemiyle açılan davayı reddeden vergi mahkemesi kararının
bozulması istenilmektedir.
Dava dosyasının
incelenmesinden, … Derneğine ait Ankara ili, Yenimahalle İlçesi, Macunköy,
Çobanpınarı Mevkiinde bulunan, … parsel nolu, 373.500 m2 yüzölçümlü taşınmaz
üzerine tapuda 12.12.1985 tarih ve … yevmiye numarası ile davacı vakıf lehine 99
yıllığına müstakil ve daimi hak olarak inşaat hakkı tesis ve tescil edildiği,
imar uygulamasından sonra taşınmazın 14 imar parseline bölündüğü, sözkonusu
parsellerin 1997-2001 yıllarına ilişkin emlak vergisi beyannamelerinin irtifak
hakkı sahibi olarak davacı vakıf tarafından verilerek, vergilerin de vakıf
tarafından ödendiği anlaşılmıştır.
213 sayılı Vergi
Usul Kanununun 116. maddesinde, vergiye müteallik hesaplarda veya
vergilendirmede yapılan hatalar yüzünden haksız yere fazla veya eksik vergi
istenmesi veya alınması vergi hatası olarak tanımlanmış, anılan Kanunun 118.
maddesinde de mükellefin şahsında hatanın vergilendirme hatası olduğu
belirtilmiştir.
1319 sayılı
Emlak Vergisi Kanunun 13. maddesinde; arazi vergisini, arazinin maliki, varsa
intifa hakkı sahibi, her ikisi de yoksa araziye malik gibi tasarruf edenlerin
ödeyeceği hükme bağlanmıştır.
&
imar hukukcusu
belediyelerin imar hukukçusu
Copyright © Imar Hukukcusu Tüm hakları saklıdır.
Yayınlanma:: 2007-06-09 (4067 okuma)
[ Geri Dön ]
|
|
|
|