imar

İmar Hukukçusundan Güncel Makaleler (imar)

imar hukuku (imar planları, arazi ve arsa düzenlemesi, kaçak yapı para cezası, inşaat ruhsatı vb.)dava dilekçe örnekleri

Tasnif edilmiş Danıştay Altıncı Dairesi İçtihatları

Danıştay imar ve imar hukuku içtihatları

imar hukuku ile ilgili terimler ve tanımlar


İmar Hukukçusu. Toki'den Ucuz Konut Satışı Devam Ediyor

+Hatalı ödemelerin geri alınması

+
18 uygulaması,

+
Danıştay içtihadı birleştirme kurulu kararı yargı kararının yerine getirilmemesi

+
Belediyelerin internet adresleri (web)

+
Görev tazminatı ile ilgili haberler

+
Konut finansmanı sistemine ilişkin çeşitli kanunlarda değişiklik yapılması hakkı

+
Toki'nin satılık evlerine yoğun talep var.

+
18. Madde uygulamasında hukuka aykırılık nedenleri imarhukukcusu cafer ergen

+Eski Haberler

+
2577 sayılı İYUK 7. Madde ile ilgili Danıştay İçtihatları

+657 sayılı Yasa uyarınca verilen uyarma ve kınama cezalarına karşı yargı yolu

+Radyoloji personelinin çalışma (mesai) saatleri

+
5018 sayılı Kamu Mali Yönetim ve Kontrol Kanunu kapsamında Sayıştay Genel Kurulunun 14.6.2007 tarih ve 5189/1 sayılı kararı.

· ANAYASA MAHKEMESİNİN "YÜRÜRLÜ?Ü DURDURMA" KARARLARI

· ANAYASA MAHKEMESİNE İPTAL İSTEMİYLE YAPILAN BA?VURULAR ÜZERİNE VERİLEN KARARLAR

· İmar Hukuku Terimleri Sözlüğü

· idare hukukcusu (idare hukuku)

idari yargı
İdari yargıda (İdare Mahkemelerinde) açılacak yürütmeyi durdurma istekli iptal ve tam yargı dava dilekçesi örneğini görmek için buraya tıklayınız.

İmar

Tüm içeriği görmek için tıklayınız

İdare Hukuku

İDARE HUKUKU

imarhukukcusu.com tüm haberler

imar, Eski Haberler
21.09.12
· İmarda kısıtlılık sorunu sona eriyor (5 Yıl ile sınırlandırıldı)
16.09.12
· imar planları ve imar uygulamaları nedeniyle ücret
08.09.12
· Tazminat davasının süreaşımı nedeniyle reddi halinde maktu avukatlık ücreti
· İlan edilmeksizin uygulamaya konulan bir imar planının şekil eksikliği nedeniyle
· Davanın niteliği itibariyle mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmas
· Özel parselasyon ile belirlenmiş bulunan umumi hizmet alanları
· İmar planı ile notu arasında birbirine aykırı hususların bulunması
· 5 yıllık inşaat ruhsatı süresi içinde yapı kullanma izin belgesi alınmaması hali
12.05.12
· Deprem nedeniyle oluşan zararda belediyenin kusursuz sorumluluğu yoktur
10.05.12
· Tapulu yerdeki yapı ruhsattsız da olsa 32. madde işletilmemişse tazminat gerekir
· Yeşil alan için yapılan bağış da DOP tan düşülür.
14.04.12
· Bam Adli Yargı Adalet Komisyonlarınca Bilirkişi Listelerinin Düzenlenmesi Hakkın
· Yapı Denetimi Uygulama Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
· Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
06.04.12
· Anayasa Mahkemesi’ne Göre 3194/42. Maddesinin Üçüncü Fıkrası (32 md)
· 42. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “…32…” ibaresi
01.04.12
· belediyelerin mimari projelerde meslek odasından ayrıca "proje onay belgesi" ist
· 125 nolu Danıştay Dergisi imar hukuku içtihatları
23.03.12
· Köy yerleşik alanı ve civarında imar yetkisi
· Yoldan İhdasen Oluşan Taşınmazlar Hakkında Yorum
· Anayasa Mahkemesi Kararı (Yoldan İhdas)
11.03.12
· Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı
05.03.12
· Çoğaltılmış Fikir Ve Sanat Eserlerini Derleme Kanunu
14.02.12
· Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Hakkında Kanun Tasarısı
21.12.11
· Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi (21 Aralık 2011-28149)
· İmar Davaları Kitabı Üçüncü Baskı 2011
06.12.11
· İmar hukuku içtihatları (Danıştay Dergisi 124)
23.10.11
· 3194 sayılı Kanunun 5940 sayılı Kanunla değişik 42. maddesi uyarınca para cezası
· 1608 sayılı Kanun uyarınca idari para cezası verilmesine ve 1 kez yasaklanan faa
· Bedele Dönüştürülen Paya Takdir Edilen Karşılığın Artırılması Davası
· Cedit-Erenler-Topçular-28 Haziran Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Proje Alanı
09.09.11
· Her proje için müellif sicil durum belgesi alınması zorunlu
12.08.11
· Valilik görüşü alınmadığı gerekçesiyle yıkılamayacağı
· İmar planının yürütmesinin durdurulması üzerine yapının mühürlenmesi
· Ticaret alanında akaryakıt istasyonu yapılamaz
· müellif sicil durum belgesi ibraz edilmeden yapı ruhsatında hukuka uyarlık bulun
· Tadilat ruhsatının kat irtifakı sahibi kişilerin imzası, bu kişiler tarafından v
· 2981 sayılı Yasanın 10/b alanında 3194 sayılı Kanunun 18. madde uygulamasında DO
· Mutlak tarım arazileri
01.08.10
· www.idarehukuku.net Türkiye'nin İdare Hukuku - İdari Yargı Bilgilerine hoşgeldin
29.06.10
· Belediye Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
17.04.10
· Kaplıca izinlerini artık Valilikler verecek. Bakanlık yetkiyi devretti.
10.04.10
· Yeni imar para cezası hükümleri önceki (Kaçak yapı suçlarına) uygulanmaz.
08.04.10
· 3194/18 uyg. yapılmayan alanda kamulaştırma yapılabilir
03.04.10
· Nazım imar planının yürürlükteki 1/100000 ve 1/50000 ölçekli planlara uygun olma
28.01.10
· İmar planı ve inşaat ruhsatı iptali üzerine tazminat dava açma süresi
· Plan değişikliği isteminin reddi yolundaki işlemin değil doğrudan planın iptalin
· Planlı bir bölgede arazi ve arsa düzenlemesi yapılmadan kamulaştırma yapılması
· Dolgu alanında plan yapılabilmesi
· Binanın hukuken en son bittiği tarih

Eski Haberler

İmar hukuku ile ilgili Kanunlar

+imar kanunu (3194)
+il özel idaresi kanunu (5302)
+belediye kanunu (5393)
+büyükşehir belediyesi kanunu(5216)
+kamulaştırma kanunu (2942)
+kültür ve tabiat varlıklarını koruma kanunu (2863)

+yıpranan tarihi ve kültürel taşınmaz varlıkların yenilenerek korunması ve yaşatılarak kullanılması hakkında kanun (5366)
+yapı denetimi hakkında kanun (4708)
+gecekondu kanunu (775)
+imar ve gecekondu af kanunu (2981/3290)

İMAR HUKUKU İLE İLGİLİ YÖNETMELİKLER

+belediyeler tip imar yönt.
+imar affı yönetmeliği
+plansız alanlar yönt.
+plan yapım yönt.
+koruma amaçlı im. pln. yönt.
+kıyı kanunu uyg. yönt.
+tarım alanları yönt.
+karayolları kenarlarında..yönt.
+18. madde uygulama yönt.
+plan müellifleri yönt.
+gecekondu yönetmeliği

+imar ile ilgili tüm yönet.

SOSYAL SİGORTALAR VE GENEL SA?LIK SİGORTASI KANUNU

Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Mevuzatı

idare hukuku (Danıştay) içtihatları

İdare hukuku İçtihatları

idare hukuku, iptal ve tazminat davası

İdari Yargıda (İdare Mahkemelerinde) açılacak Yürütmenin Durdurulması istekli iptal ve tazminat dava dilekçe örneği için tıklayınız.

İMAR

imar
içtihatları

Ankara Bölge İdare Mahkemesi

İstanbul Bölge İdare Mahkemesi
Ankara Bölge İdare Mahkemesi
Konya Bölge İdare Mahkemesi
Aydın Bölge İdare Mahkemesi
Edirne Bölge İdare Mahkemesi
Manisa Bölge İdare Mahkemesi
Ordu Bölge İdare Mahkemesi
Van Bölge İdare Mahkemesi
Zonguldak Bölge İdare Mahkemesi
Sakarya Bölge İdare Mahkemesi
Samsun Bölge İdare Mahkemesi
Antalya Bölge İdare Mahkemesi
Gaziantep Bölge idare Mahkemesi
Denizli Bölge İdare Mahkemesi
Adana Bölge İdare Mahkemesi
İzmir Bölge İdare Mahkemesi
Erzurum Bölge İdare Mahkemesi
Eskişehir Bölge İdare Mahkemesi
Diyarbakır Bölge İdare Mahkemesi
Bursa Bölge İdare Mahkemesi
Malatya Bölge İdare Mahkemesi
Sivas Bölge İdare Mahkemesi
Kayseri Bölge İdare Mahkemesi
Trabzon Bölge İdare Mahkemesi
İdari Yargı (İDARE HUKUKU) Kitapları (Yayınları)
Bölge İdare Mahkemelerinin İnternet (Web) Adresleri - Sayfaları
BÖLGE İDARE MAHKEMELERİNİN İTİRAZ MERCİLERİ
Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun
Devlet Memurları Kanunu
Danıştay Kanunu
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası
İdari Yargılama usulü Kanunu
Hakimler ve Savcılar Kanunu
399 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüslerinin Personel Rejimlerinin Düzenlenmesi ve 233 sayılı KHK''nin Bazı Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu

Danıştay Sekizinci (8.) Daire içtihatları (113 nolu Danıştay Dergisi- imar, imar hukuku) 85
imar hukuku



Türkiyenin imar hukuku sorunları


Yeni Sayfa 16

SEKİZİNCİ DAİRE KARARLARI

 

AVUKATLIK İŞLERİ

 

          T.C.

D A N I Ş T A Y

Sekizinci Daire

Esas  No   : 2005/1614

Karar No   : 2006/1140

 

Özeti : Avukat kimliklerinin karaparanın önlenmesinde esas alınacak belgeler içinde yer almamasında kamu hizmeti gereklerine ve hukuka aykırılık bulunmadığı hakkında.

 

            Davacı                          : Trabzon Baro Başkanlığı

                                                 Trabzon Barosu Adliye Sarayı - TRABZON

            Davalı                           : 1- Maliye Bakanlığı

                                                 2- Başbakanlık

            Davanın Özeti               : Karaparanın Aklanmasının Önlenmesine Dair 4208 sayılı Kanunun Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliğin 6/1. fıkrasının (a) bendinin son fıkrası ile Mali Suçlar Araştırma Kurulu Başkanlığının 17.02.2004 gün ve 746 sayılı kararının, Avukatlık Yasasının 9. maddesine aykırı olduğu öne sürülerek iptali istemidir.

            Başbakanlığın Savunmasının Özeti: Davanın süresinde açılmadığı ve dava konusu işlemin idari davaya konu olabilecek nitelikte olmadığı gibi, davacının güncel menfaatinin olmadığı ileri sürülerek, davanın  reddi gerektiği savunulmaktadır.

            Maliye Bakanlığının Savunmasının Özeti: Yönetmelikte her türlü resmi kimlik belgesi üzerinden değil, yanlızca ismen sayılan resmi kimlik belgeleri üzerinden kimlik tespiti yapılmasının öngörüldüğü, avukat kimliklerinin mesleki bir gruba ait olması nedeniyle bu kimliklerin "kimlik tespiti" uygulamasında kabul edilmesinin, diğer meslek gruplarının da benzer düzenlemeler yapmasına yol açacağı, bunun da uygulamada ciddi zararların ortaya çıkmasına neden olacağı öne sürülerek, davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.

            Danıştay Tetkik Hakimi İbrahim ÖZDEMİR'in Düşüncesi: Dava konusu Yönetmelik hükmünde, kamu hizmeti gereklerine ve hukuka aykırılık görülmediğinden davanın reddi gerektiği düşünülmektedir.

            Danıştay Savcısı Ülkü ERBÜK'ün Düşüncesi: Davacı Trabzon Baro Başkanlığı, Karaparanın  Aklanmasının Önlenmesine Dair 4208 sayılı Kanunun Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliğin 6.maddesinin 1.fıkrası ile (a) bendinin ve son fıkrası ile Mali Suçlar Araştırma Kurulu Başkanlığının 17.2.2004 günlü 746 sayılı kararının iptalini istemektedir.

            19.11.1996 günlü 22822 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Karaparanın Aklanmasının Önlenmesine Dair 4208 sayılı Kanunun 15.maddesinde,''Bu Kanunun uygulanmasına ilişkin olarak kimlik tesbitine dair gerekli düzenlemelerin yapılması....Bakanlar Kurulunca bu Kanunun yayım tarihini izleyen altı ay içinde çıkarılacak yönetmeliklerle düzenlenir. ''hükmü yer almaktadır.

            Anılan hüküm uyarınca Maliye Bakanlığınca çıkarılan Karaparanın Aklanmasının Önlenmesine Dair 4208 sayılı Kanunun Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliğin "Kimlik tesbit usulü" başlıklı 6.maddesinde,kimlik tesbitinin bu maddede sayılan belgelerin aslının veya noterce onaylanmış suretlerinin ibrazı sonrası okunabilir fotokopilerinin alınması veya işlemle ilgili evrakın arkasına kimlik bilgilerinin kaydı suretiyle yapılacağı,kimlik tesbitinde  kullanılacak belgelerin Türk uyruklu gerçek kişiler için nüfus hüviyet cüzdanı,sürücü belgesi veya pasaport olduğu, aynı maddenin son fıkrasında da,Başkanlığın kimlik tesbiti zorunluluğuna ilişkin usul ve esaslar ile kimlik tesbitine esas belge nevini belirlemeye yetkili olduğu kurala bağlanmıştır.

            5043 sayılı Yasayla değişik 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 9.maddesinde de,avukat kimlikleri,tüm resmi ve özel kuruluşlar tarafından kabul edilecek resmi kimlik hükmündedir.kuralı yer almaktadır.

            Dosyanın incelenmesinden,Trabzon Barosu üyelerinden birinin adına gelen havaleyi almak üzere Banka şubesine gittiğinde avukat kimliğini ibraz etmesine rağmen kimliğinin, Karaparanın Önlenmesine Dair 4208 sayılı Kanunun Uygulanmasına İlişkin Yönetmelikte belirtilen kimlik tesbitinde kullanılacak belgeler dışında bir belge olduğundan bahisle kabul edilmediği anlaşılmaktadır.

            Davacı, 5043 sayılı Avukatlık Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanunla 1136 Avukatlık Kanununun 9.maddesinin değiştiğini, avukat kimliğinin resmi kimlik hükmünü kazandığını, dava konusu yönetmelik hükümlerinin yasaya aykırı bulunduğunu iddia etmektedir.

            Karapara, çeşitli yasalarda yasaklanmış fiillerin işlenmesi suretiyle elde edilen para veya para yerine geçen her türlü kıymetli evrakla, mal veya gelirleri veya bir para biriminden diğer bir para birimine çevrilmesi de dahil, sözü edilen para, evrak,mal veya gelirlerin birbirine dönüştürülmesinden elde edilen her türlü maddi menfaat ve değerdir. Karaparanın elde edilenlerce meşruiyet kazandırılması amacıyla değerlendirilmesi, bu yolla elde edildiği bilinen karaparanın başkalarınca veya elde edenlerce kullanılması, kazanılması, kaynak veya niteliğinin değiştirilmesi, gizlenmesi, yerinin değiştirilmesi, transfer yoluyla aklanması karapara aklanma suçunu oluşturmaktadır. Sayılan bu suçların içinde bulunan ilgililerin tesbitinde dolayısıyla karaparanın aklanma suçlarının tesbiti ve önlenmesi açısından kimlik tesbitinin önemi açıktır.

            Kimlik tesbiti için tesbite esas belgelerin sayısının çokluğu nedeniyle kimlik tesbitinin yapıldığı alanlarda, birimlerde görevlilerin bazı zorluklarla karşılaşmaları olasıdır.. Kimlik tesbitine esas belge sayısı ne kadar az ve herkesçe tanınabilen belgelerden olursa, görevlilerin kimlik tesbitinde yanılmalarının sözkonusu olmayacağı açıktır. Bazı kamu kurumlarınca, çalışma alanlarıyla ilgili düzenlemelerinde kimlik tesbiti için dava konusu yönetmelik hükmüyle belirlenen kimlik tesbitine esas belgelerin (nüfus cüzdanı, sürücü belgesi gibi) kabul edildiği de herkesçe bilinmektedir.(Tapu Sicil Tüzüğünde olduğu gibi)

            Avukat kimliği, mesleki bir kimlik olup, bu kimliğin kimlik tesbitinde kabul edilmesi başka meslek gruplarının  benzer düzenlemeler yapmalarına, kimlik tesbitinde kimlik tesbitine esas belgelerin çokluğunun da yanlışlıkların, karışıklıkların oluşmasına neden olabileceğinin kabulü gerekir.

            Yönetmelikte sayılan kimlik tesbitine esas belgelerden nüfus cüzdanı genellikle herkeste bulunan belgelerden biridir. Görevliler tarafından kolaylıkla tanınabilen bir belgedir.

            Dava konusu yönetmelik hükmü, kimlik tesbitinde kimlik tesbitine esas belgeleri belirlemekte, avukat kimliğinin resmi niteliğinde bir değişiklik yaratmamaktadır. Avukat kimliğinin sahiplerince dava konusu yönetmeliğin alanı dışındaki işlemlerde kullanılması mümkündür.

            Açıklanan nedenlerle yasal dayanaktan yoksun olan davanın reddi gerekeceği düşünülmektedir.

 

TÜRK MİLLETİ ADINA

            Hüküm veren Danıştay Sekizinci Dairesince duruşma için önceden belirlenen 22.3.2006 gününde davacı idare temsilcisi ve davalı idareler temsilcilerin geldiği görüldükten, tarafların sav ve savunmaları ile Danıştay Savcısının düşüncesi dinlendikten sonra işin gereği görüşüldü.

            Dava Karaparanın Aklanmasının Önlenmesine Dair 4208 sayılı Kanunun Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliğin 6/1. fıkrasının (a) bendinin son fıkrası ile Mali Suçlar Araştırma Kurulu Başkanlığının 17.02.2004 gün ve 746 sayılı kararının iptali istemiyle açılmıştır.

            Davalı idarelerin davanın süre aşımı yönünde reddedilmesi gerektiği iddası yerinde görülmeyerek işin esasına geçildi.

            4208 sayılı Karaparanın Aklanmasının Önlenmesine Dair Yasanın 15. maddesinde, "Bu Kanunun uygulanmasına ilişkin olarak bilgi verme, kimlik tespiti, araştırma ve inceleme yöntemleri, şüpheli işlemler, aklamaya konu menfaat ve değerlerin belirlenmesine dair gerekli düzenlemelerin yapılması, Koordinasyon Kurulunun yönetim, toplanma ve çalışma esas ve usulleri, toplantı ve karar nisabına ilişkin hususlar, Bakanlar Kurulunca bu Kanunun yayım tarihini izleyen altı ay içinde çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir." hükmü yer almıştır.

            Anılan Yasa kuralı uyarınca çıkarılan ve 2.7.1997 gün  ve 23037 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 4208 sayılı Karaparanın Aklanmasının Önlenmesine Dair Kanunun Uygulanmasına ilişin Yönetmeliğin " Kimlik Tespit Usulü" başlıklı değişik 6. maddesinde, kimlik tesbitinin bu maddede sayılan belgelerin aslının veya noterce onaylanmış suretlerinin ibrazı sonrası okunabilir fotokopilerinin alınması veya işlemle ilgili evrakın arkasına kimlik bilgilerinin kaydı  suretiyle yapılacağı, kimlik tesbitinde kullanılacak belgelerin Türk uyruklu gerçek kişiler için nüfus hüviyet cüzdanı, sürücü belgesi veya pasaport olduğu, aynı maddenin son fıkrasında da, Başkanlığın kimlik tesbitinin zorunluluğuna ilişkin usul ve esaslar ile kimlik tesbitine esas belge nevini belirlemeye yetkili olduğu kurala bağlanmıştır.

            1136 sayılı Avukatlık Yasasının 5043 sayılı yasa ile değişik 9. maddesinde ise, avukat kimliklerinin, tüm resmi ve özel kuruluşlar tarafından kabul edilecek resmi kimlik olduğu kurala

 bağlanmıştır.

            Dosyanın incelenmesinden, Trabzon Barosu üyesi bir avukatın bir bankadaki işlem yapabilmesi için avukat kimliğinin neden kabul edilmediğinin yazılı  olarak  bildirilmesini istediği, banka tarafından anılan yönetmelik hükmü ve Mali Suçları Araştırma Kurulu kararının gerekçe gösterildiğinin davacı baroya bildirilmesi üzerine bu davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

            Davacı Baro, dava konusu yönetmeliğe göre avukat kimliklerinin geçerli bir kimlik olarak kabul edilmemesinin, Avukatlık Yasasının anılan hükmüne aykırı olduğunu öne sürmektedir.

            Karaparanın aklanmasının önlenmesi konusunda uygulanacak esasları belirlemek amacıyla çıkarılan 4208 sayılı yasanın 2. maddesinde, "Karapara" çeşitli kanunlarda yasaklanmış fiillerin işlenmesi suretiyle elde edilen para ve para yerine geçen her türlü kıymetli evraklar, mal veya gelirleri veya bir para biriminden diğer para birimine çevrilmesi de dahil, sözü edilen para, evrak, mal veya gelirlerin birbirine dönüştürülmesinden elde edilen her türlü maddi menfaat ve değer olarak tanımlanmıştır.

            Karaparanın aklanması suçunun tespiti ve işlenmesinin engellenebilmesi için kimlik tespitinin önemi açık olduğundan, yasa koyucu tarafından idareye bu konuda düzenleme yapma yetkisi tanınmıştır.

            Davalı idareler savunmalarında ; karaparanın aklanması suçu ile mücadelede ilgili kişinin ayrıntılı ve doğru kimlik bilgilerine sahip olunması, bu bilgilerin sadece idarelerinde değil (özellikle mali kurumlar nezdinde takibin yapılabilmesi için) diğer kuruluşlardaki bilgilerin de doğru ve ayrıntılı olması gerektiği, bu nedenle kanun kapsamındaki işlemler için yaygın, güvenli ve tanımada zorluk çekilmeyecek nitelikteki kimliklerin (nüfus cüzdanı, sürücü belgesi ve pasaport ) esas alınmasının zorunlu olduğu belirtilmektedir.

            Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşu olan Türkiye Barolar Birliğince üyelerine verilen avukat kimliğinin resmi niteliğe sahip olduğunda ve meslek mensubunu tanıtması açısından yurt çapında geçerli olduğunda kuşku bulunmamaktadır.Bununla beraber, Avukat kimliğinin ayırdedici özellikleri hakkında sadece bir meslek grubunun ve ilişkili olduğu kişilerin yeterli bilgiye sahip olduğu ve nüfus cüzdanı ve sürücü belgesi gibi yaygın kullanımının olmadığı açıktır.

            Davalı idarelerin savunmasında belirtildiği gibi "Karaparanın Aklanmasının Önlenmesi" bakımından, kimlik tespitine esas alınacak belgelerin yaygın kullanımda, detaylı bilgiye sahip ve herkesin kolaylıkla ayırdedici özelliklerini tespit edebileceği nitelikte olması gerekmektedir.

            Bu nedenle, avukatlık kimliklerinin karaparanın önlenmesinde esas alınacak belgeler içinde yer almamasında kamu hizmeti gereklerine ve hukuka aykırılık bulunmamaktadır.

            Kaldı ki, Avukat kimliğinin dava konusu Yönetmelik kapsamına alınmamasının, bu kimliğin resmi niteliğini ortadan kaldırmayacağı da açıktır.

            Açıklanan nedenlerle, yasal dayanaktan yoksun bulunan davanın reddine, yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına 22.3.2006 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

 

A Z L I K   O Y U

            Uyuşmazlık; Avukatlık kimliklerinin kimlik tespitine esas belge olarak kabul edilmeyeceğine ilişkin Türkiye Bankalar Birliği işlemi ile bu işleme dayanak olan Karaparanın Aklanmasının Önlenmesine Dair 4208 sayılı Kanunun Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliğin 6/a maddesinin iptali isteminden kaynaklanmıştır.

            Avukatlık Kanununun 9. maddesinde, Avukat kimliklerinin tüm resmi ve özel kuruluşlar tarafından kabul edilecek resmi kimlik hükmünde olduğu hüküm altına alınmıştır.

            Karaparanın Aklanmasının Önlenmesine Dair 4208 sayılı Kanunun Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliğin 6/a maddesinde ise, Türk uyruklu gerçek kişiler için kimlik tespitinde kullanılacak belgelerin sadece nüfus hüviyet cüzdanı, sürücü belgesi veya pasaport olabileceği belirtilmektedir.

            Avukatlık Kanununun anılan açık hükmüne rağmen avukatlık kimliği daha alt bir norm olan yönetmelikte belirtilen diğer kimlikler gibi geçerli kabul edilmediğinde, kanun hükmü etkisiz hale gelecektir.

            Bu durumda, eksik düzenlemeye dayalı yönetmelik maddesinde hukuka uyarlık görülmemiştir.

            Dava konusu işleme gelince;

            Avukatlar tarafından yapılan başvuruya rağmen avukatlık kimliğinin resmi belge olarak kabul edilmemesinde yukarıda yer alan gerekçe ile yasaya ve hukuka aykırılık açıktır.

            Açıklanan nedenlerle, dava konusu yönetmelik maddesi ile uygulama işleminin, iptali gerektiği oyu ile çoğunluk kararına katılmıyorum

 

 

          T.C.

D A N I Ş T A Y

Sekizinci Daire

Esas  No   : 2006/76

 

Özeti :Bir avukat yanında aylıklı olarak çalışan avukatın aylık ücretinin, doğrudan hukuki yardımın karşılığı olan bir meblağı veya değeri ifade etmediği nedeniyle Avukatlık Ücret Tarifesinde yer almasında mevzuata uyarlık bulunmadığı hakkında.

 

            Davacı ve Yürütmenin Durdurulmasını İsteyen :  Adalet Bakanlığı

            Davalı               : Türkiye Barolar Birliği

            Vekili                : Av. …

            Davanın Özeti   : 4.12.2005 gün ve 26013 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak  yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin "Bir avukat yanında aylıklı olarak çalışan avukatın aylık ücreti"ne ilişkin Birinci Kısım, Dördüncü Bölüm 2.maddesinin hukuka aykırı olduğu öne sürülerek iptali ve yürütmenin durdurulması istenilmektedir.

            Savunmanın Özeti   :  Bir avukat yanında çalışan avukatın yaptığı işin doğrudan hukuki yardım niteliğinde olduğu, aralarında vekalet ilişkisi de bulunduğu, tarifenin aynı bölümünde, kamu kurum ve kuruluşlarıyla özel kişi ve tüzel kişilerin sözleşmeli avukatlarına ödeyecekleri aylık avukatlık ücretinin de düzenlendiği, bunun iptali istenen düzenlemeye emsal oluşturduğu, düzenlemede hukuka aykırılık bulunmadığı, istemin reddi gerektiği savunulmaktadır.

            Danıştay Tetkik Hakimi Yücel BULMUŞ'un Düşüncesi : Yürütmenin durdurulması isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.

            Danıştay Savcısı Hüseyin YILDIZ'ın Düşüncesi : Yürütmenin durdurulmasına karar verilebilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 27 nci maddesinde öngörülen koşulların gerçekleşmediği anlaşıldığından, istemin reddi gerekeceği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

            Hüküm veren Danıştay Sekizinci Dairesince işin gereği görüşüldü:

            Dava, 4.12.2005 gün ve 26013 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak  yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin "Bir avukat yanında aylıklı olarak çalışan avukatın aylık ücreti"ne ilişkin Birinci Kısım, Dördüncü Bölüm 2.maddesinin hukuka aykırı olduğu öne sürülerek iptali ve yürütmenin durdurulması istemiyle açılmıştır.

            1136 sayılı Avukatlık Kanununun "Avukatlık ücret tarifesinin hazırlanması" başlıklı 168. maddesinde; baronun yönetim kurullarının, her yıl Eylül ayı içerisinde, yargı yerlerindeki işlemler ile diğer işlemlerden alınacak avukatlık ücretinin asgari hadlerini gösteren birer tarife hazırlayarak Türkiye Barolar Birliğine göndereceği, Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulunca, baro yönetim kurullarının teklifleri de göz önüne alınmak suretiyle uygulanacak tarifenin o yılın Ekim ayı sonuna kadar hazırlanarak Adalet Bakanlığına gönderileceği, bu tarifenin Adalet Bakanlığına ulaştığı tarihten itibaren bir ay içinde Bakanlıkça karar verilmediği veya tarife onaylandığı takdirde kesinleşeceği ancak Adalet Bakanlığının uygun bulmadığı tarifeyi bir daha görüşülmek üzere, gösterdiği gerekçesiyle birlikte Türkiye Barolar Birliğine geri göndereceği, geri gönderilen bu tarifenin Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulunca üçte iki çoğunlukla  aynen kabul  edildiği  takdirde  onaylanmış, aksi halde  onaylanmamış  sayılacağı, sonucun Türkiye Barolar Birliği tarafından Adalet Bakanlığına bildirileceği, 8. maddenin 6. fıkrası hükümlerinin kıyasen uygulanacağı, avukatlık ücretinin takdirinde, hukuki yardımın tamamlandığı veya dava sonucunda hüküm verildiği tarihte yürürlükte olan tarifenin esas alınacağı hükmü yer almış, aynı Yasanın 164. maddesinde de, avukatlık ücretinin, avukatın hukuki yardımının karşılığı olan meblağı veya değeri ifade edeceği kuralı yer almıştır.

            Dava konusu Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin "Konu ve Kapsam" başlıklı 1. maddesinde, bütün hukuki yardımlarda avukat ile iş sahipleri arasında yazılı ücret sözleşmesi yapılmamış olan veya avukatlık ücretinin kanun gereği karşı tarafa yükletilmesi gereken durumlarda, Avukatlık Kanunu ve bu tarife hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiş, aynı tarifenin 2. maddesinde de, bu tarifede yazılı avukatlık ücretinin kesin hüküm elde edilinceye kadar olan dava, iş ve işlemler ile uzlaştırıcılık ücreti karşılığı olduğu kuralı yer almış, yine aynı tarifenin iptali istenen birinci kısım dördüncü bölüm 2. maddesinde de, bir avukat yanında aylıklı olarak çalışan avukatın aylık ücreti 1.000.000.000.-lira (1.000.00.-YTL) olarak gösterilmiştir.

            Dosyanın incelenmesinden, dava konusu tarifenin Türkiye Barolar Birliğince hazırlanarak Adalet Bakanlığına onay için gönderildiği, ancak dava konusu edilen düzenleme nedeniyle Bakanlıkca bir daha görüşülmek üzere tarifenin geri gönderildiği, Türkiye Barolar Birliğince aynen kabul edilerek onaylanması üzerine tarifenin anılan kısmının iptali istemiyle bu davanın açıldığı anlaşılmıştır.

            Yukarıda anılan yasal düzenlemelerden anlaşıldığı üzere avukatlık ücretinin, avukatın hukuki yardımının karşılığı olan meblağı veya değeri ifade ettiği görülmekte olup, vekalet ücretinin doğabilmesi için bir hukuki yardım ve vekalet sözleşmesi bulunması esastır.

            Oysa iptali istenen düzenlemede yer alan bir avukat ve yanında çalışan avukat arasında, iş akdinden doğan çalıştıran-yanında çalışan ilişkisi, bir başka deyişle istihdam ilişkisi bulunmaktadır. Dolayısıyla buna ilişkin olarak belirlenen ücretin doğrudan hukuki yardımın karşılığı olan bir meblağı veya değeri ifade etmediği görülmektedir.

            Bu durumda, bir avukat yanında aylıklı çalışan avukatın aylık ücretinin avukatlık asgari ücret tarifesinde düzenlenebilecek bir niteliği bulunmadığından, tarifede yer almasında mevzuata uyarlık görülmemiştir.

            Açıklanan nedenlerle, 2577 sayılı Yasanın 27. maddesinde öngörülen koşulların gerçekleşmiş olduğu anlaşıldığından dava konusu tarifenin Birinci Kısım Dördüncü Bölüm 2. maddesinin yürütülmesinin durdurulmasına 07.04.2006 gününde oybirliği ile karar verildi.

 

 

          T.C.

D A N I Ş T A Y

Sekizinci Daire

Esas  No   : 2005/1750

Karar No   : 2006/2520

 

Özeti : 1136 sayılı Avukatlık Yasasında dayanağı bulunmayan Baro giderlerine katkı payı ve sosyal yardım fonu kesintisi istenemeyeceği hakkında.

 

            Temyiz İsteminde Bulunanlar: 1- Antalya Baro Başkanlığı

            Vekili                            :  Av. …

                                                   2- …

            Karşı Taraf                    : 1- …

                                                 2- Antalya Baro Başkanlığı

            İstemin Özeti               : Antalya Barosuna kayıtlı avukat olan davacıdan, Baro giderlerine katkı payı ve sosyal yardım fonu kesintisi ödenmesinin istenmesine ilişkin Antalya Baro Başkanlığının 20.08.2002 gün ve 21/19 sayılı, 03.10.2002 gün ve 42/17 saylı işlemlerinin iptali istemiyle açılan davada; yasal dayanağı bulunduğu gerekçesiyle davanın, sosyal yardım fonu kesintisine ilişkin kısmını reddeden, yasal dayanağının bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemlerin Baro giderlerine katkı payı istenmesine ilişkin kısmını iptal eden Antalya 1. İdare Mahkemesinin 09.09.2004 gün ve E:2002/1847, K:2004/1097 sayılı kararının; hukuka aykırı olduğu öne sürülerek, redde ilişkin kısmı davacı tarafından, iptale ilişkin kısmı ise davalı tarafından, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 49. maddesi uyarınca temyizen incelenerek bozulması istemleridir.

            Savunmanın Özeti        :  Savunma verilmemiştir.

            Danıştay Tetkik Hakimi Adnan DİKENLİ'nin Düşüncesi: Davalının temyiz isteminin reddi, davacının temyiz isteminin kabulü ile, 1136 sayılı yasada dayanağı olmayan sosyal yardım fonu kesintisine ilişkin kısmının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

            Danıştay Savcısı Ekrem ATICI'nın Düşüncesi: Antalya Barosunda kayıtla avukat olan davacıdan Baro giderlerine katılım payı ve sosyal yardım fonu kesintisi istenmesine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davada verilen işlemin; baro giderlerine katılım payı istenmesine ilişkin kısmının iptaline, sosyal yardım fonu istenmesine ilişkin kısmına yönelik davanın reddine dair idare mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulması davacı ve davalı tarafından istenmiştir.

            Olayda avukat olan davacıdan, 1136 sayılı Avukatlık kanununun 81. maddesinin 6. bendine dayanarak sosyal yardım fonu kesintisi olarak 21.000 000 TL istenmiş ise de, anılan bent hükmünde, Baro Genel Kuruluna yapılacak yardımlarla ilgili ödeme yükümlülüğü getirme yetkisi tanınmaması karşısında anılan bent hükmüne dayanarak davacıdan sosyal yardım fonu kesintisi tahsiline ilişkin işlemde hukuka uyarlık görülmemiştir.

            Açıklanan nedenlerle davacının temyiz isteminin kabulü ile idare mahkemesi kararının sosyal yardım fonu istenilmesine ilişkin işleme yönelik davanın reddine dair kısmının bozulmasına, davalı idarenin temyiz isteminin reddi ile idare mahkemesi kararının iptale ilişkin kısmının onanmasına karar verilmesinin uygun olacağı düşünülmektedir.

 

TÜRK MİLLETİ ADINA

            Hüküm veren Danıştay  Sekizinci Dairesince işin gereği görüşüldü:

            Uyuşmazlık, avukat olan davacıdan, Baro giderlerine katkı payı ve sosyal yardım fonu kesintisi ödenmesinin istenmesine ilişkin Antalya Baro Başkanlığı işlemlerinin iptali isteminden doğmuştur.

            İdare ve Vergi Mahkemeleri tarafından verilen kararların temyiz yolu ile incelenip bozulabilmeleri 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 49. maddesinin 1. fıkrasında yazılı nedenlerin bulunmasına bağlıdır.

            İdare Mahkemesince verilen kararın, Baro giderlerine katkı payı istenmesi işleminin iptaline ilişkin kısmının dayandığı gerekçe usul ve yasaya uygun olup, bozulmasını gerektiren bir neden bulunmadığından, davalının temyiz isteminin reddi ile kararın bu kısmının onanması gerekmektedir.

            Uyuşmazlığın sosyal yardım fonu kesintisine ilişkin kısmına gelince;

            1136 sayılı Avukatlık Yasasının 81. maddesinin 2.fıkrasında, levhaya, avukatlık ortaklığı siciline yazılacakların giriş keseneğininin avukatlar için en az 2.000 en çok 8.000, avukatlık ortaklıkları için en az 20.000 en çok 80.000; yıllık keseneğinin de, avukatlar için en az 1.000 en çok 4.000, avukatlık ortaklıkları için en az 10.000 en çok 40.000 gösterge rakamının her yıl Bütçe Kanununda Devlet memurları için belirlenen maaş katsayısının çarpımı ile elde edilecek miktar oranında tespit etmek ve bunların ödeneceği tarihleri belirlemek, 6.fıkrasında, mevcut mevzuatın baro yönetim kuruluna verdiği yetkinin dışında, muhtaç avukatlarla bunların ölümlerinde geride bıraktıkları kimselere yapılacak yardımın şekil ve miktarını tespit etmek, Baro Genel Kurulunun görevleri arasında sayılmıştır.

            Madde metninden de anlaşılacağı üzere, 2.fıkranın belirlediği sınırlar dahilinde Baro yıllık keseneğinin miktarı ve ödeme tarihini tespiti konusunda Baro Genel Kuruluna yetki verilmektedir.Maddenin 6. fıkrasında ise, 2.fıkra kapsamda sağlanacak gelirden, muhtaç avukatlarla bunların ölümlerinde geride bıraktıkları kimselere yapılacak yardımın "şekil ve miktarını tespit etmek" görevi söz konusudur. Yasa koyucu, muhtaç avukatlarla bunların ölümlerinde geride bıraktıkları kimselere yapılacak yardım amacıyla oluşturulacak fon için, ayrıca kesinti yapılması yolunda bir yetki ve görev vermemiştir.

            Bu hale göre, sosyal yardım fonu kesintisinin de yasal dayanağı bulunmadığından, aksi kabule dayanılarak davanın bu kısmının reddinde yasal isabet bulunmamaktadır.

            Açıklanan nedenlerle, Antalya 1. İdare Mahkemesi kararının iptale ilişkin kısmının onanmasına, redde ilişkin kısmının bozulmasına, bozulan kısma yönelik yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine 16.06.2006 gününde oybirliği ile karar verildi.

 

 

 

 

BELEDİYE İŞLERİ

 

          T.C.

D A N I Ş T A Y

Sekizinci Daire

Esas  No   : 2005/1111

Karar No   : 2006/1772

 

Özeti : 5272 sayılı Kanun ve buna dayalı genelge uyarınca, başkan yardımcılığı sayısının azaltılmasında hukuka aykırılık bulunmadığı hakkında.

 

            Davacı                          : …

            Vekilleri                        : Av. …

            Davalılar                       : 1- İçişleri Bakanlığı

                                                 2- Uşak Belediye Başkanlığı

            Vekili                            : Av. …

            Davanın Özeti               : Uşak Belediye Başkanlığında 1580 sayılı Belediye Yasasının 96/B maddesi uyarınca 2. derece başkan yardımcısı olarak görev yapan davacının başkan yardımcılığı görevine son verilmesine ilişkin Uşak Belediye Başkanlığı'nın 7.1.2005 tarih ve 2 sayılı işlemi ile söz konusu işleme dayanak teşkil eden İçişleri Bakanlığının 5272 sayılı yeni Belediye Yasasının Uygulanması Hakkındaki 31.12.2004 tarih, B054MAH.06.500002 (50-51) 04-81216 sayılı ve 2004/160 nolu genelgesinin iptali istemidir.

            Savunmanın Özeti        : İstemin reddi gerektiği savunulmaktadır.

            Danıştay Tetkik Hakimi İbrahim ÖZDEMİR'in Düşüncesi: Davanın reddi gerektiği düşünülmektedir.

            Danıştay Savcısı Hüseyin YILDIZ'ın Düşüncesi: Dava Uşak Belediye Başkanlığında 2. derece başkan yardımcısı olarak görev yapan davacının başkan yardımcılığı görevine son verilmesine ilişkin Uşak Belediye Başkanlığının 7.1.2005 gün ve 2 sayılı işlemi ile, işleme dayanak olan İçişleri Bakanlığının 2004/160 sayılı Genelgenin iptali istemiyle açılmıştır.

            Olay sırasında yürürlükte olan ve 24.12.2004 günlü ve 25680 sayılı Resmi Gazetede Yayınlanarak Yürürlüğe giren 5272 sayılı Belediye Kanununun 49. maddesinin 6. paragrafında "Norm kadrosunda belediye başkan yardımcısı bulunan belediyelerde norm kadro sayısına bağlı kalınmaksızın; Belediye başkanı zorunlu gördüğü takdirde , nüfusu  50.000'e kadar olan belediyelerde bir, nüfusu 50001-250.000 arasında olan belediyelerde iki, nüfusu 250001-500.000 arasında olan belediyelerde üç, nüfusu 5000.000 ve daha fazla olan belediyelerde dört belediye meclis üyesini belediye belediye başkan yardımcısı olarak görevlendirebilir. hükmü yer almıştır.

            İptali istenilen genelge ile de; "Kanun yürürlüğe girmeden önce meclis üyeleri arasında Kanunda belirtilen sayıdan fazla belediye başkan yardımcısı görevlendirilmiş  ise, bunların sayısı kanunda öngörülen miktara indirilecektir şeklinde düzenleme getirilmiştir.

            Bu düzenleme ile belediyelerin anılan Yasa hükmünün uygulanmasından dolayı verecekleri kararlarda, doğabilecek duraksamaların karşılanarak, farklı kararlar verilmesinin önlenmesi amaçlandığından genelgede Yasa ve hukuka aykırılık bulunmamıştır.

            İşlemin iptaline gelince, Uşak Belediye Başkanlığınca 1580 sayılı Yasanın 96/B maddesi uyarınca davacının da içinde bulunduğu 3 adet belediye meclis üyesinin başkan yardımcısı olarak görevlendirildiği, ancak 1580 sayılı Belediye Yasasını yürürlükte kaldıran 5272 sayılı yasanın 49. maddesi ile Başkan yardımcısı sayısı, nüfusu 50.001-250.000 arasında olan Belediyelerde ikiye düşürüldüğünden ilgilinin görevine bu nedenle son verilmesine ilişkin işlemde mevzuata ve hukuka aykırılık görülmemiştir.

            Açıklanan nedenlerle davanın reddi gerekeceği düşünülmektedir.

 

 TÜRK MİLLETİ ADINA

            Hüküm veren Danıştay  Sekizinci Dairesince işin gereği görüşüldü.

            Dava; Uşak Belediye Başkanlığında 1580 sayılı Belediye Yasasının 96/B maddesi uyarınca 2. derece başkan yardımcısı olarak görev yapan davacının başkan yardımcılığı görevine son verilmesine ilişkin Uşak Belediye Başkanlığı'nın 7.1.2005 tarih ve 2 sayılı işlemi ile söz konusu işleme dayanak teşkil eden İçişleri Bakanlığının 5272 sayılı yeni Belediye Yasasının Uygulanması Hakkındaki 31.12.2004 tarih, B054MAH.06.500002 (50-51) 04-81216 sayılı ve 2004/160 nolu genelgesinin iptali istemiyle açılmıştır.

            Dava konusu genelgenin çıkarıldığı tarihte yürürlükte olan 5272 sayılı Belediye Yasasının 49. maddesinin 6. paragrafında "Norm kadrosunda belediye başkan yardımcısı bulunan belediyelerde norm kadro sayısına bağlı kalınmaksızın; belediye başkanı, zorunlu gördüğü takdirde, nüfusu 50.000'e kadar olan belediyelerde bir, nüfusu 50.001-250.000 arasında olan belediyelerde iki, nüfusu 250.001-500.000 arasında olan belediyelerde üç, nüfusu 500.000 ve fazla olan belediyelerde dört belediye meclis üyesini belediye başkan yardımcısı olarak görevlendirebilir" hükmü yer almıştır.

            Dava konusu Genelgenin "Belediye başkan yardımcısı görevlendirilmesi" başlıklı bölümünde, Kanun yürürlüğe girmeden önce meclis üyeleri arasından, Kanunda belirtilen sayıdan fazla belediye başkan yardımcısı görevlendirilmiş ise, bunların sayısının Kanunda öngörülen miktara indirileceği belirtilmiştir.

            Olayda; Uşak Belediye Meclis üyesi olan davacının, 1580 sayılı Belediye Yasasının 96/B maddesine göre boş olan 3 adet Belediye Başkan Yardımcılığı kadrolarından birine 5.4.2004 tarihinde atandığı, daha sonra 5272 sayılı Belediye Kanununun yürürlüğe girmesi üzerine, bu Kanunun 49. maddesi uyarınca Uşak Belediyesinin nüfusu itibarı ile belediye başkan yardımcısı ikiye düşmüş olduğundan, bu hüküm ve dava konusu Genelgeye dayalı olarak, davacının, belediye başkan yardımcılığı görevinden alındığı anlaşılmaktadır.

            5272 sayılı Belediye Kanununun anılan hükmü uyarınca, norm kadro sayısına bakılmaksızın, belediye başkan yardımcısı sayısının nüfus ölçütüne göre belirlenmesi esası getirilmiştir. Dolayısıyla bu Kanunun yürürlüğe girmesi ile birlikte, nüfusu 250.000'in altında olan Uşak Belediyesinde en fazla iki belediye başkan yardımcısının görevlendirilebileceği açıktır.

            Diğer taraftan, dava konusu Genelge hükmü, 5272 sayılı Belediye Kanununun getirdiği yeni düzenlemeler hakkında açıklamalar getiren ve duraksamaları gidermeyi ve uygulamada birlikteliği sağlamak amacını güden ve kanuna aykırı yönü bulunmayan niteliğe sahip bir düzenleme olduğundan, anılan Genelge hükmünde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.

            Bu durumda, 5272 sayılı Kanunun 49. maddesi ve dava konusu Genelge hükmü uyarınca, Uşak Belediye Başkan Yardımcılığı sayısının ikiye düşmesi nedeniyle, davacının belediye başkan yardımcılığı görevinden alınmasına ilişkin Uşak Belediye Başkanlığı işleminde hukuka aykırılık görülmemiştir.

            Açıklanan nedenlerle, davanın reddine, yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 300.00 YTL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak Uşak Belediye Başkanlığına verilmesine 28.4.2006 gününde oybirliği ile karar verildi.

 

 

 

 

 

 

          T.C.

D A N I Ş T A Y

Sekizinci Daire

Esas  No   : 2005/1776

Karar No   : 2006/2053

 

Özeti : Davacının belediye meclisi kararının bir kısmına yönelik iptal istemi bulunmasına karşın tamamının iptal edilmesinin yargılama hukukuna aykırı olduğu hakkında.

 

            Temyiz İsteminde Bulunan (Davalı): Körfez Belediye Başkanlığı  -  KOCAELİ

            Vekili                            : Av. …

            Karşı Taraf (Davacı)       : Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü

            Vekili                            : Av. …

            İstemin Özeti                : Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü tarafından, İzmit Körfez Belediye Meclisinin 04.10.2002 tarih ve 78 sayılı kararında yer alan "bankalardaki mevduatların kamu yararına tahsis edilmesine" ilişkin kısmının iptali istemiyle açılan davada; kamu yararına tahsis kararının tahsis edilen malların tahsis edildiği münferit amaçlar belirtilmeksizin, belediyenin mevcut ve doğabilecek borçlarından dolayı ilgililerin alacaklarını tahsil edebilmelerini ortadan kaldıracak şekilde alınmasında hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle İzmit Körfez Belediye Meclisinin 04.10.2002 tarih ve 78 sayılı kararını iptal eden Kocaeli İdare Mahkemesi'nin 28.10.2004 gün ve E: 2003/952, K: 2004/1457 sayılı kararının, davacı idarenin talebinden fazlasına hükmedildiği gerekçesiyle hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek, 2577 sayılı Kanunun 49. maddesi uyarınca temyizen incelenerek bozulması istemidir.

            Savunmanın Özeti         : İstemin reddi gerektiği savunulmaktadır.

            Danıştay Tetkik Hakimi Melek ŞENDİL YAN'ın Düşüncesi: Davacı Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü tarafından verilen dava dilekçesinde davalı belediye meclisinin bankalardaki mevduatlarının kamuya tahsis edilmesine ilişkin kısmının iptalinin talep edildiği açık olup, Mahkemece verilen kararda davalı belediye meclisince alınan 04.10.2002 tarih ve 78 sayılı kararın tümünün iptaline yönelik hüküm tesis edildiği anlaşıldığından temyiz isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.

            Danıştay Savcısı Metin ÇETİNKAYA'nın Düşüncesi: İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.

            Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

 

TÜRK MİLLETİ ADINA

            Hüküm veren Danıştay Sekizinci Dairesince işin gereği görüşüldü:

            Uyuşmazlık, Körfez Belediye Meclisinin belediyenin tüm malvarlığının ve gelirlerinin kamuya tahsis edilmesine ilişkin 4.10.2002 gün ve 78 sayılı kararından kaynaklanmaktadır.

            Dava dosyasının incelenmesinden, Körfez Belediye Meclisi'nin 4.10.2002 gün ve 78 sayılı kararıyla belediyeye ait araç, gereç, eski eşya enkaz vs. tüm taşınır mal ve malzemelerin, hisseli ve hissesiz tüm taşınmazların, taşınmazlardan doğmuş ve doğacak hak ve alacakların, belediyeye ait olan veya olacak menkul ve gayrımenkullerin satışlarından, kullanımından işletilmesinden elde edilecek satış bedelleri ve gelirlerin, bankalardaki mevduatların, bu mevduatlara tahakkuk edecek faiz vs. gelirler ve belediyeye ait tüm kıymetli evrakların, tahviller ve mevduat sertifikalarının kurulmuş veya kurulacak şirket, kooperatif ve sair tüzel kişilerle olan ortaklıklardan elde edilecek gelirlerin vb. belediyeye ait tüm malvarlığının kamu yararına tahsis edilerek haczedilemeyeceğine ilişkin olarak verilen kararın davacı tarafından bankalardaki mevduatların kamu yararına tahsisine ilişkin kısmının iptali istemiyle dava açılmasına karşın İdare Mahkemesince İzmit Körfez Belediye Meclisinin 04.10.2002 tarih ve 78 sayılı kararının tamamının iptaline karar verilmiş olduğu anlaşılmaktadır.

            Bu durumda davacı tarafından, İzmit Körfez Belediye Meclisinin 04.10.2002 tarih ve 78 sayılı kararının tamamının iptaline ilişkin bir talepte bulunulmamış olduğu dikkate alındığında, Mahkeme kararında talep dışına çıkılmış olması nedeniyle yargılama hukukuna uyarlık bulunmamaktadır.

            Açıklanan nedenlerle, Kocaeli İdare Mahkemesi kararının bozulmasına, dosyanın yeniden bir karar verilmek üzere anılan Mahkemeye gönderilmesine 12.05.2006 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

 

KARA ULAŞIMI VE TRAFİK

 

          T.C.

D A N I Ş T A Y

Sekizinci Daire

Esas  No   : 2005/1806

Karar No   : 2006/2360

 

Özeti : Özel halk otobüslerinin uyması gereken kurallara uyulmaması halinde ruhsat iptalinde UKOME yetkili olduğundan, bu yetkinin Büyükşehir Belediyesine ait olduğu gerekçesiyle dava konusu ruhsat iptali işlemini yetki yönünden iptal eden mahkeme kararında hukuki isabet bulunmadığı hakkında.

 

            Temyiz İsteminde Bulunan: EGO Genel Müdürlüğü - ANKARA

            Vekili                            : Av. …

            Karşı Taraf                    : … Otomotiv Madencilik Nakliyecilik Turizm Ltd.Şti.

            Vekili                            : Av. …

            İstemin Özeti               : Davacı şirkete ait … plakalı özel halk otobüsünün bir yıl içinde üç kez biletsiz yolcu taşımak fiilini işlemesi nedeniyle ruhsatının iptal edilmesine ilişkin Ankara Ulaşım Koordinasyon Merkezi Genel Kurulunun 2.12.2003 gün ve 2003/41-b sayılı kararının iptali istemiyle açılan davada, 3030 sayılı Yasa ve Uygulama Yönetmeliği hükümleri uyarınca büyükşehir bütünlüğü içinde her türlü toplu taşımacılık hizmetlerini yürütmekle yetkili Büyükşehir Belediyesi yerine UKOME tarafından ruhsatın iptal edilmesine ilişkin işlemde yetki yönünden hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemi iptal eden Ankara 8. İdare Mahkemesinin 30.11.2004 gün ve E:2004/112, K:2004/1847 sayılı kararının; Büyükşehir Belediyesi içerisinde her türlü toplu taşıma ile ilgili kararlar alma yetkisinin UKOME'ne ait olduğu öne sürülerek, 2577 sayılı Yasanın 49. maddesi uyarınca temyizen incelenerek bozulması istemidir.

            Savunmanın Özeti        : Savunma verilmemiştir.

            Danıştay Tetkik Hakimi Halil YÜKSEL'in Düşüncesi: Temyiz istemin kabulü gerektiği düşünülmektedir.

            Danıştay Savcısı Ekrem ATICI'nın Düşüncesi: Davacı şirkete ait … plakalı özel halk otobüsünün çalışma ruhsatının iptal edilmesine ilişkin Ulaşım Koordinasyon Merkezi Genel Kurulu kararını iptal eden idare mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

            1580 sayılı Belediye Kanununun 19.maddesinin 5.bendinde, belediye hudutları içinde muayyen mıntıkalar arasında yolcu nakil vasıtası olarak otobüs işletmek belediyelere hak olarak verilmiş ve belediyelerin istemesi halinde inhisar tazammun etmemek şartıyla bunların işletilmesine ruhsat verebilecekleri kurala bağlanmış,3030 sayılı Kanunun 6.maddesinin (g) bendinde,büyükşehir dahilindeki toplu taşıma hizmetlerini yürütmek büyükşehir belediyelerine ait görevler arasında sayılmış, 7. maddesinin 6. fıkrası Büyükşehirlerde,şehrin ulaşım planına göre toplu taşıma araçlarının güzergah zaman ve bilet tarifelerini yapmaya ve uygulamaya Ulaşım Koordinasyon Merkezini yetkili kılmıştır.

            Ankara Büyükşehir Belediyesi Özel Halk Otobüsleri Yönetmeliğinin 5.maddesinde, Ankara Büyükşehir Belediye sınırları içinde özel halk otobüslerinin çalıştırılması ve bunların hatları ve izleyecekleri güzergahların tespitinin UKOME Genel Kuruluna ait olduğu belirtilmiş, ruhsat iptali başlıklı 19.maddesinde ise,komisyon tarafından alınmış ruhsat iptali kararının UKOME'ye sunulacağı, UKOME'den ruhsat iptali kabul edildiği takdirde işletmelerin EGO'dan hiçbir hak talep edemeyeceği öngörülmüştür.

            Yukarıda anılan Yasa ve yönetmelik hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinden,özel halk otobüsleri ile ilgili ruhsat konusunda Büyükşehir Belediyesinin yetkili olduğu, yönetmelik hükmü ile bu yetkinin Büyükşehir Belediyesi Ulaşım Koordinasyon Merkezi Genel Kurulunca kullanılacağının öngörüldüğü anlaşılmaktadır.

Dosyanın incelenmesinden, davacı şirkete ait … plakalı özel halk otobüsünde 3.6.2003 tarihinde yapılan denetimde 12 kişiye bilet verilmediği nedeniyle 4.7.2003 tarihinde tebliğ edilen işlem ile para


imar hukkucusu








Türkiyenin imar hukukçusu

Copyright © Imar Hukukcusu Tüm hakları saklıdır.

Yayınlanma:: 2007-06-09 (2389 okuma)

[ Geri Dön ]