DÖRDÜNCÜ DAİRE KARARLARI
KAMU ALACAKLARININ TAHSİLİ
T.C.
D A N I Ş T A Y
Dördüncü Daire
Esas No : 2005/1776
Karar No : 2006/724
Özeti : Tecile ilişkin
şartları düzenleyen 6183 sayılı Kanunun 48 inci maddesinin 1 inci fıkrasında,
katma değer vergisi, zirai stopaj vergisi, eğitime katkı payı, fon payından
doğan kamu borcu ve cezaların tecil edilemeyeceğine ilişkin bir sınırlamaya yer
verilmediği halde, 19.2.2003 günlü ve 2003/1 seri nolu tahsilat iç genelgesi ile
bu yönden bir sınırlamaya gidilmesinde ve bu genelge esas alınarak tesis edilen
işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı hakkında.
Temyiz
Eden : … Malmüdürlüğü GİRESUN
Karşı
Taraf : … Gıda Kimyevi Gübre Ticaret Limited Şirketi
İstemin
Özeti : 2002, 2003, 2004 yıllarına ilişkin toplam 29.827.65 YTL
tutarında vergi borcu bulunan davacının 6183 sayılı Kanunun 48 inci maddesi
kapsamındaki tecil ve taksitlendirme talebinin 19.641.00 YTL. tutarındaki
kısmının 19.3.2003 tarih ve 2003/1 seri nolu Tahsilat İç Genelgesi uyarınca
katma değer vergisi, zirai stopaj, eğitime katkı payı ve fon payından doğması
nedeniyle tecil kapsamında bulunmadığı, bu miktarın defaten ödenmesi ve
belirlenen şartların taşınması halinde geriye kalan kısmın 10 taksitle
ödenebileceği yolunda tesis edilen 4.3.2005 gün ve 133 sayılı işlemin iptali
istemiyle dava açılmıştır. Ordu Vergi Mahkemesi, 20.5.2005 günlü ve E:2005/101,
K:2005/152 sayılı kararıyla, davacının tecil ve taksitlendirilmesini talep
ettiği miktarın, 29.827.65 YTL. olduğu, bu miktarın da 19.2.2003 gün ve 2003/1
seri nolu Tahsilat İç Genelgesi ile Maliye Bakanlığınca malmüdürlüklerine
devredilen tecil ve taksitlendirme yetkisinde olan 20.000 YTL.den
(20.000.000.000. TL.) fazla olması karşısında davalı İdarenin belirtilen genelge
uyarınca dosyayı Maliye Bakanlığına göndermesi gerekirken, taksitlendirme
konusunda tesis ettiği işlemin yetki yönünden hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle
dava konusu işlemin iptaline karar vermiştir. Davalı İdare, yapılan işlemin
yasal olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını istemektedir.
Savunmanın
Özeti : Savunma verilmemiştir.
Tetkik Hakimi
Hayrettin Korucu'nun Düşüncesi: Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar,
temyize konu mahkeme kararının bozulmasını sağlayacak nitelikte bulunmadığından
temyiz isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı
Emel Cengiz'in Düşüncesi: İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların
temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması
gerekmektedir.
Temyiz
dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden
hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının
onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren
Danıştay Dördüncü Dairesince gereği görüşüldü:
6183 sayılı Amme
Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanun'un "Tecil" başlıklı 48 inci
maddesinin 1 inci fıkrasında, "Amme borcunun vadesinde ödenmesi veya haczin
tatbiki veyahut haczolunmuş malların paraya çevrilmesi amme borçlusunu çok zor
duruma düşürecekse, borçlu tarafından yazı ile istenmiş ve teminat gösterilmiş
olmak şartıyla alacaklı amme idaresince veya yetkili kılacağı makamlarca vergi,
resim, harç, ceza tahkik ve takiplerine ait muhakeme masrafı, vergi cezası, para
cezası ve gecikme zammı alacakları iki yılı, bu alacaklar dışında kalan amme
alacakları ise beş yılı geçmemek üzere faiz alınarak tecil olunabilir" denilmiş,
5 inci fıkrasında da, "Tecilde taksit zamanları ve diğer şartlar tecile yetkili
makamlarca tespit olunur." hükmüne yer verilmiştir.
Maliye Bakanlığı
Gelirler Genel Müdürlüğünce 6183 sayılı Kanunun 48 inci maddesinin uygulanmasına
ilişkin olarak çıkarılan 19.2.2003 gün ve 2003/1 seri nolu Tahsilat İç
Genelgesinde; Taşıt Alım, Motorlu Taşıtlar, Katma Değer Vergisi, Geçici Vergi,
Zirai (stopaj) Vergisi, Özel Tüketim Vergisi, Banka ve Sigorta Muameleleri
Vergisi, Harçlar, Fonlar ve Ecrimisil ile Eğitime Katkı Payı ve Eğitime Katkı
Payına ait gecikme zammından olan alacakların tecil edilmeyeceği belirtilmiştir.
Ayrıca aynı genelgeyle malmüdürlükleri ve vergi daireleri 20.000.000.000 Liraya
(20.000 YTL.) kadar olan vergi borçlarının tecil ve taksitlendirilmesi konusunda
yetkili kılınmıştır.
Dava dosyasının
incelenmesinden; davacının 29.827.65 YTL. tutarında toplam vergi borcunun tecil
ve taksitlendirilmesi için idareye başvurduğu, davalı İdarenin 4.3.2005 tarih ve
133 sayılı işlemiyle, borcun 19.641.00 YTL. tutarındaki kısmının; katma değer
vergisi, zirai stopaj vergisi, eğitime katkı payı ve fon payından kaynaklandığı
ve 19.2.2003 gün ve 2003/1 seri nolu İç Tahsilat Genelgesine göre tecil
edilemeyecek borç kapsamında bulunduğu gerekçesiyle tecil talebinin
reddedildiği, bu miktarın defaten ödenmesi ve diğer şartların mevcudiyeti
halinde geri kalan 10.186.65 YTL. tutarında kısmın 10 taksitle ödenebileceğinin
belirtildiği anlaşılmıştır.
Bu durumda
tecile ilişkin şartları düzenleyen 6183 sayılı Kanunun 48 inci maddesinin 1 inci
fıkrasında, katma değer vergisi, zirai stopaj vergisi, eğitime katkı payı, fon
payından doğan kamu borcu ve cezaların tecil edilemeyeceğine ilişkin bir
sınırlamaya yer verilmediği halde yukarıda gün ve seri numarası belirtilen
tahsilat iç genelgesi ile bu yönden bir sınırlamaya gidilmesinde ve bu genelge
esas alınarak tesis edilen işlemde hukuka uyarlık bulunmadığından işlemin yetki
yönünden iptaline ilişkin mahkeme kararı sonucu itibariyle yerinde görülmüştür.
Temyiz isteminin
bu nedenle reddine, Ordu Vergi Mahkemesinin 20.5.2005 günlü ve E:2005/101,
K:2005/152 sayılı kararının belirtilen gerekçeyle onanmasına, 4.4.2006 gününde
oybirliğiyle karar verildi.
KATMA DE?ER VERGİSİ
T.C.
D A N I Ş T A Y
Dördüncü Daire
Esas No : 2006/69
Karar No : 2006/888
Özeti : Kredi karşılığında
teminat olarak gösterilen taşınmazın icra yoluyla kredi veren bankaya satışının
katma değer vergisinden istisna olduğu hakkında.
Temyiz
Eden : Sincan Vergi Dairesi Müdürlüğü/ANKARA
Karşı
Taraf : Türkiye İş Bankası A.Ş.
Vekili : Av. … - Av. …
İstemin
Özeti : Kredi karşılığı teminat alarak gösterilen taşınmazın, icra
yoluyla davacı banka tarafından alınması nedeniyle ödenen katma değer vergisinin
iadesi istemiyle dava açılmıştır. Ankara 1. Vergi Mahkemesinin 24.9.2003 günlü
ve E:2003/278, K:2003/730 sayılı kararıyla, 5422 sayılı Kurumlar Vergisi
Kanunu'na 4684 sayılı Kanunun 18 inci maddesiyle 3.7.2001 tarihinden itibaren
yürürlüğe girmek üzere eklenen geçici 29 uncu maddesinin 6 ncı bendinde,
Türkiye'de faaliyette bulunan bankaların aktifinde kayıtlı olan gayrimenkuller
ve iştirak hisselerinin satışından doğan kazançlar ile bu bankalara doğrudan
veya dolaylı olarak iştiraki bulunan tam mükellef sermaye şirketlerinin
aktifinde kayıtlı olan gayrimenkuller ve iştirak hisselerinin satışından doğan
kazançların, satışın yapıldığı yılda banka sermayesine ilave edilen kısmının
kurumlar vergisinden müstesna olduğu, vadeli satış halinde, satışın yapıldığı
hesap dönemini takip eden ikinci hesap dönemi sonuna kadar banka sermayesine
ilave edilen tutarların da bu istisnadan yararlanacağı, ilk yapılan tahsilatın
iştirak hissesi veya gayrimenkulün maliyet bedeline ilişkin olduğunun kabul
edileceği, bent hükmüne göre vergiden müstesna tutulan kazançların, Gelir
Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı bendinin
(b-ii) ait bendine göre vergi tevkifatına tabi tutulmayacağı, Türk Ticaret
Kanununun 391 nci maddesinin bu suretle gerçekleştirilecek sermaye artırımına
aykırı hükümlerinin uygulanamayacağı, bu bent hükmünün yürürlüğe girdiği
tarihten sonra bu bent kapsamında yapılacak işlemler tapu ve kadastro harcından,
düzenlenen kağıtlar damga vergisinden, lehe alınan paraların da banka ve sigorta
muameleleri vergisinden müstesna olduğu, bu hükümden yararlanan kurumların
gayrimenkul ile iştirak hisselerinin satışından doğan kazancının tespitinde
Gelir Vergisi Kanununun 38 inci maddesinin son fıkrası hükmü uygulanmayacağı,
bentte belirtilen istisna hükümlerinin yürürlük tarihi itibarıyla banka
kayıtlarına göre, Türkiye'de faaliyet gösteren bankalara borçlu durumda olan tam
mükellef sermaye şirketlerinin ve kefillerinin, bu Kanunun yayımı tarihinde
sahip oldukları ve bu borçlara karşılık bankalara devrettikleri gayrimenkul ve
iştirak hisselerinden doğan kazançları için de uygulacağı, 3065 sayılı Katma
Değer Vergisi Kanunu'nun Geçici 10 uncu maddesi uyarınca da Kurumlar Vergisi
Kanununun geçici 29 uncu maddesinin 1/6 fıkrası kapsamındaki tesliminin vergiden
müstesna tutulacağı hükmüne yer verildiği, dosyanın incelenmesinden davacı
bankanın şubesinden … Aliminyum firmasının kredi aldığı kredi karşılığında
taşınmazını teminat gösterdiği, adı geçen firmanın borçlarını ödeyememesi
sonucu taşınmazın davacı bankaya icra yoluyla satılması üzerine satış bedeli
üzerinden hesaplanan katma değer vergisinin istisna kapsamında bulunduğu ileri
sürülerek dava açıldığının anlaşıldığı, sözü edilen Kurumlar Vergisi Kanununun
geçici 29/6 ncı maddesinde Kanunun yürürlük tarihinden itibaren bankaları borçlu
olan tam mükellef sermaye şirketleri ve kefillerinin sahip oldukları gayrimenkul
ve iştirak hisselerinin borca mahsuben bankalara devri halinde maddede
belirtilen istisnaden yararlanacakları, aynı şekilde Katma Değer Vergisi
Kanununun geçici 10 uncu maddesine göre de Katma Değer Vergisinden istisna
olduğu açık olup, bu maddelere de borçlu şirketlerin ellerindeki gayrimenkul ve
iştirak hisseleri devirlerinin rızaen veya icra yoluyla yapılması konusunda bir
ayrım yapılmamış ve yasa metninde icra yoluyla yapılan devirlerde istisna
hükümlerinin uygulanamayacağına ilişkin düzenlemeye de yer verilmediği, bu
nedenle bankaya olan kendi borcu nedeniyle tam mükellef kurumun adına kayıtlı
taşınmazın icra yoluyla satılarak davacı bankaya devri istisna kapsamında
olduğundan katma değer vergisi tahakkukunda yasaya uyarlık bulunmadığı
gerekçesiyle tahakkukun iptali ile ödenen verginin iadesine karar verilmiştir.
Davalı İdare, tahakkukun Kanuna uygun olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını
istemektedir.
Savunmanın
Özeti : Yasal dayanaktan yoksun bulunan temyiz isteminin reddi gerektiği
savunulmuştur.
Tetkik Hakimi
Erkan Kunduracı'nın Düşüncesi: Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, temyize
konu mahkeme kararının bozulmasını sağlayacak nitelikte bulunmadığından temyiz
isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı
Bilgin Arısan'ın Düşüncesi: İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların
temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması
gerekmektedir.
Temyiz
dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden
hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının
onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren
Danıştay Dördüncü Dairesince gereği görüşüldü:
Temyiz
dilekçesinde ileri sürülen iddialar, bozulması istenilen kararın dayandığı
gerekçeler karşısında, yerinde ve kararın bozulmasını sağlayacak durumda
görülmemiştir.
Bu nedenle,
temyiz isteminin reddine, Ankara 1. Vergi Mahkemesinin 24.9.2003 günlü ve
E:2003/278, K:2003/730 sayılı kararının onanmasına 20.4.2006 gününde
oybirliğiyle karar verildi.
KURUMLAR VERGİSİ
T.C.
D A N I Ş T A Y
Dördüncü Daire
Esas No : 2005/1121
Karar No : 2006/118
Özeti : Gayrimaddi hak
kapsamında olmayan bir kısım labarotuvar ve analiz çalışmaları için yapılan
harcamaların 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesi kapsamında gider
kaydedilmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı hakkında.
Temyiz
Eden : … İlaç Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi
Vekili
: Av. …
Karşı
Taraf : Anadolu Kurumlar Vergi Dairesi Başkanlığı İSTANBUL
İstemin
Özeti : 2002 yılı işlemleri incelenen davacı adına, inceleme
raporuna dayanılarak, ihtilaflı dönemde ruhsatlı olarak satışını yaptığı bir
kısım ilaçlara ilişkin olarak yurt dışındaki laboratuarlara yaptırılan
biyoeşdeğerlik/biyoyararlanım analizlerine ait giderlerin, ilaçlara ait
ruhsatların maliyeti kapsamında aktifleştirilerek amortismana tabi tutulmak
suretiyle itfa edilmesi gerekirken, dönem sonu hesaplarına doğrudan gider
kaydedilerek matrahın azaltılmasına sebebiyet verildiği ileri sürülerek tespit
edilen matrah farkı üzerinden re'sen kurumlar vergisi salınmış, fon payı
hesaplanıp,vergi ziyaı ve usulsüzlük cezası kesilmiştir. İstanbul 2. Vergi
Mahkemesi, 8.3.2005 günlü ve E:2004/1937, K:2005/327 sayılı kararıyla; 213
sayılı Vegi Usul Kanunu'nun 313 ncü maddesinin 1 nci fıkrasında,işletmede bir
yıldan fazla kullanılan ve yıpranmaya,aşınmaya veya kıymetten düşmeye maruz
bulunan gayrimenkullerle 269 ncu madde gereğince gayrimenkul gibi değerlenen
iktisadi kıymetlerin 1 nci kısımdaki esaslara göre yok edilmesinin amortisman
mevzuunu teşkil ettiğinin belirtildiği, 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu'nun
24 ncü maddesinin 1 nci fıkrasında sayılan, telif, imtiyaz, ihtira, işletme,
ticaret ünvanı, alameti farika ve benzeri haklar ile, 193 sayılı Gelir Vergisi
Kanunu'nun 70 nci maddesinin 5 nci fıkrasında sayılan arama, işletme ve imtiyaz
hakları ve ruhsatları,ihtira beratı,alameti farika,marka,ticaret ünvanı,kullanma
hakkı ve imtiyazı gibi hakların gayrimaddi haklar kapsamında sayıldığı, anılan
yasal düzenlemeler uyarınca, işletmeler tarafından yetkili kurumlardan alınan
ruhsatlara ait harcamaların maliyet bedeliyle aktifleştirilerek amortismana tabi
tutulması gerekmekte olup, bu türden giderlerin tamamının ilgili yılda gider
yazılmasına olanak bulunmadığı, dosyanın incelenmesinden; beşeri ilaç üretim
faaliyetiyle uğraşan davacının,üretip satışını yaptığı ilaçların ruhsata
bağlanması amacıyla, ilgili yönetmelikler uyarınca istenen
biyoeşdeğerlik/biyoyararlanım analiz raporları için İsviçre'de yerleşik
firmalara yaptırılan analizlere ait ödenen tutarların doğrudan gider
kaydedilerek matrahtan düşülmesi eleştirilerek, inceleme raporu ile tespit
edilen matrah farkı üzerinden tarhiyat yapıldığının anlaşıldığı, ruhsatların
gayrimaddi hak kapsamında bulunduğu açık olup bu konuda taraflar arasında da
ihtilaf olmadığı,ihtilafın,yukarıda bahsedilen analiz raporlarına ilişkin
giderlerin ruhsatlandırma işlemine ait bir gider olup olmadığına ilişkin
bulunduğu, konuya ilişkin olarak 2.3.1995 tarih ve 22218 sayılı Resmi Gazete’de
yayımlanarak yürürlüğe giren Tıbbi Farmasotik Ürünler Ruhsatlandırma
Yönetmeliği'nin 8 nci maddesinde, bir tıbbi farmasütik ürüne ruhsat almak üzere
yapılan başvuru dilekçesi ekinde madde bentlerinde sayılan belgelerin yanında 3
numaralı bent uyarınca, biyoeşdeğerlik/ biyoyararlanım raporlarının ve bunlarla
ilgili bilgi ve dökümanların bulunması zorunluluğunun getirildiği, bu nedenle,
satışa çıkarılan ilaçların ruhsata bağlanması amacıyla yapılan başvuruda
bulunması zorunlu belgeler arasında yer alan söz konusu analizlere ait raporlara
ilişkin harcama ve giderleri,ruhsatlandırma işleminden ayrı olarak düşünmeye
olanak bulunmadığından, yapılan bu türden giderlerin gayrimaddi hak kapsamında
olan ruhsatın maliyet bedeli içerisinde aktifleştirilip amortisman yöntemiyle
itfa edilmesi gerekirken, anılan giderlerin tamamının ilgili dönemde gider
kaydedilerek matrahtan düşülmesinde isabet görülmediği, öte yandan tarhiyata
vergi ziyaı cezası uygulanmış bulunduğundan 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 336
ncı maddesine göre,ayrıca usulsüzlük cezası kesilemeyeceğinden kesilen
usulsüzlük cezasında hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle tarhiyata yönelik
davanın reddine,usulsüzlük cezasının kaldırılmasına karar vermiştir.Davacı,
yapılan tarhiyatın yasal olmadığını ileri sürerek kararın bozulmasını
istemektedir.
Savunmanın
Özeti : Yasal dayanaktan yoksun olan temyiz isteminin reddi gerektiği
savunulmuştur.
Tetkik Hakimi
Abdurrahman Gençbay'ın Düşüncesi: Davacının üretimini ve satışını yaptığı
ilaçlardan dolayı ilgili yönetmeliklere göre istenen
biyoeşdeğerlik/biyoyararlanım analiz sonuçları ve raporları için yapılan
harcamaların gider kaydı kabul edilmeyerek, bu çalışmaların gayrimaddi hak
niteliğinde olan ruhsatlandırma işleminin ayrılmaz bir parçası olduğu kabul
edilip gayrimaddi haklar gibi amortismana tabi tutularak itfa edilmesi gerektiği
ileri sürülerek tarhiyat yapılmış ise de; söz konusu analiz sonuçları ve
raporların ruhsatlandırma işleminden ayrı, klinik ve laboratuar çalışmaları
olduğu, gayrimaddi hak kapsamında değerlendirilemeyeceği, bu nedenle bu
çalışmalar için yapılan harcamaların gider kaydedilerek sonuç hesaplarına
yansıtılmasında hukuka aykırılık bulunmadığından yapılan tarhiyatta ve tarhiyata
karşı açılan davayı reddeden mahkeme kararında isabet görülmediğinden vergi
mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı
A.Kemal Terlemezoğlu'nun Düşüncesi: Uyuşmazlıkta,ilaçların ruhsatlandırılması
kapsamında yaptırmış olduğu biyoeşdeğerlik, biyoyararlanım analiz çalışmaları
harcamalarının gider kaydının kabul edilmeyerek aktifleştirilmesi gerektiği
yolunda düzenlenen vergi inceleme raporuna dayanılarak 2002 yılı için vergi
ziyaı cezalı olarak tarh olunan kurumlar vergisi; fon payı ile kesilen özel
usulsüzlük cezasının kaldırılması istemiyle açılan davayı kısmen kabul eden
cezalı kurumlar vergi ile fon payını onayan,özel usulsüzlük cezasını kaldıran
İstanbul 2.Vergi Mahkemesi kararının yükümlü şirket tarafından temyizen
incelenerek bozulması istenilmektedir.
T.C.Sağlık
Bakanlığı İlaç ve Eczacılık Genel Müdürlüğü ve istanbul Ticaret Odası Etüd ve
Araştırma şubesi yazılarında,biyoeşdeğerlik giderlerinin AR-GE kapsamında
tanımlanacak bir klinik ve laboratuvar çalışması olduğu,bu çalışmaların patent,
ruhsat, lisans, ihtira, telif, marka,unvan v.s gibi gayrimaddi hak
olmadığı,süreklilik arz etmediği,geçiçi olduğu,tek başına bir hak ve netice
doğurmadığı belirtilmektedir.
Buna göre,
biyoeşdeğerlik analizleri için yapılan harcamaların gayri maddi hak olarak kabul
edilmesi ve aktifleştirilmesi mümkün bulunmadığından yazılı şekilde verilen
vergi mahkemesi kararında isabet görülmemiştir.
Açıklanan
nedenlerle temyiz olunan Vergi Mahkemesi kararının bozulmasının uygun olacağı
düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren
Danıştay Dördüncü Dairesince duruşma yapılmasına gerek görülmeyerek gereği
görüşüldü.
Davacı,
üretimini ve satışını yaptığı ilaçlar için,ilgili yönetmelikler uyarınca istenen
biyoeşdeğerlik/biyoyararlanım analiz raporlarına ilişkin harcamaların gider
kaydının kabul edilmeyerek bu tutarların maliyet bedeliyle aktifleştirilip
amortismana tabi tutularak itfa edilmesi gerektiği yolunda düzenlenen vergi
inceleme raporuna göre re'sen salınan kurumlar vergisine karşı açtığı davanın,
tarhiyata yönelik kısmını reddedip, usulsüzlük cezasına ilişkin kısmını kaldıran
Vergi Mahkemesi kararının, cezalı kurumlar vergisi ve hesaplanan fon payına
yönelik kısmının reddine ilişkin hüküm fıkrasının temyizen incelenerek
bozulmasını istemektedir.
213 sayılı Vergi
Usul Kanunu'nun amortisman mevzuunu düzenleyen 313 ncü maddesinin 1 nci
fıkrasında;işletmede bir yıldan fazla kullanılan ve yıpranmaya,aşınmaya veya
kıymetten düşmeye maruz bulunan gayrimenkullerle 269 ncu madde gereğince
gayrimenkul gibi değerlenen iktisadi kıymetlerin, alet, edavat, mefruşat,
demirbaş ve sinema filmlerinin birinci kısımdaki esaslara göre tespit edilen
değerinin bu Kanun hükümlerine göre yok edilmesinin amortisman mevzuunu teşkil
edeceği belirtilmiş,aynı Kanunun 269 ncu maddesinde de; iktisadi işletmelere
dahil bilimum gayrimenkullerin maliyet bedelleri ile değerleneceği açıklandıktan
sonra gayrimaddi hakların da bu kanuna göre gayrimenkuller gibi değerlemeye tabi
tutulacağı hükmüne yer verilmiştir. Öte yandan 5422 sayılı Kurumlar Vergisi
Kanunu'nun 24 ncü maddesinin 1 nci fıkrasında ve 193 sayılı Gelir Vergisi
Kanunu'nun 70 nci maddesinin 1 nci fıkrasının 5 numaralı bendinde işletme
hakları ve ruhsatlar gayrimaddi hak kapsamında sayılmıştır.193 Sayılı Gelir
Vergisi Kanunu'nun 40 ncı maddesinin 1 nci fıkrasının 1 numaralı bendinde
de,ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan genel
giderlerin, safi kazancın tespitinde indirilmesinin kabul edileceği hükme
bağlanmıştır.
İlaç üretimi ve
satışı faaliyeti ile uğraşan davacının,ruhsatlı ya da henüz ruhsata bağlanmamış
üretimini yaptığı ilaçlar için ilgili yönetmelikler uyarınca ruhsat vermeye
yetkili T.C Sağlık Bakanlığı'nca istenen biyoeşdeğerlik/biyoyararlanım
raporlarının elde edilmesi için yurt dışında yerleşik firmalara yaptırdığı
analizlere ödenen tutarların ilgili dönemde doğrudan gider kaydedilmesi
eleştirilmiş, söz konusu analiz sonuçları ve raporların gayrimaddi hak
kapsamında olan ruhsatın ayrılmaz bir parçası olduğu, bu nedenle bunların da
gayrimaddi hak kapsamında değerlendirilmesi ve bu kapsamda yapılan harcamaların
ise,maliyet bedeli ile aktifleştirilip, amortismana tabi tutularak, ruhsatlar
gibi yok edilmesi gerektiği yolunda düzenlenen inceleme raporuna göre davacı
adına tarhiyat yapılmıştır.
Anılan yasal
düzenlemelere göre, işletmeler tarafından yetkili kurumlardan alınan işletme
hakları ve ruhsatların gayrimaddi hak kapsamında olduğu ve bunlar için yapılan
harcamaların maliyet bedeli ile aktifleştirilerek amortismana tabi tutulacağı
açıktır. Bu konuda taraflar arasında da bir ihtilaf bulunmamaktadır. Uyuşmazlık,
davacının yurt dışında bulunan laboratuarlara yaptırdığı bahse konu analiz
sonuçları ve alınan raporların ruhsatlandırma işleminin ayrılmaz bir parçası
olarak gayrimaddi hak kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceğine
ilişkin bulunmaktadır.
Dosya içeriği
bilgi ve belgelerden; patent koruma süresi dolan ilaçların,jenerik ilaç şeklinde
patent sahibinin dışındaki firmalarca ruhsatlandırılarak üretilebilmesi için,
diğer laboratuar çalışmalarının yanında, eşdeğer olan ilacın orjinal ilaç ile
aynı dozda verilişinden sonra aynı etkinlikte, aynı kalite ve güvenlikte
bulunması, yani biyoyararlanımının aynı olması gerektiği, bu çalışmaların,
jenerik üretici firmalar tarafından yurt içi ve yurt dışında uzman kliniklere
yaptırıldığı anlaşılmaktadır. 2.3.1995 tarih ve 22218 sayılı Resmi Gazete'de
yayımlanarak yürürlüğe giren, Tıbbi Farmasotik Ürünler Ruhsatlandırma
Yönetmeliği uyarınca, bir tıbbi farmasotik ürüne ruhsat almak üzere yapılan
başvuru dilekçelerine, biyoeşdeğerlik/biyoyararlanım raporlarının ve bunlarla
ilgili dökümanların eklenmesi zorunluluğu getirilmiş olmakla birlikte, başvuru
sahiplerinin bu amaçla harcama yapmaları, ürünün mutlaka ruhsata bağlanmasını
gerektiren bir durum olarak öngörülmemiştir.
Dosyada bulunan
T.C Sağlık Bakanlığı İlaç ve Eczacılık Genel Müdürlüğü'nün 3.9.2004 günlü ve
035521 sayılı yazısında da; herhangi bir ilacın veya hammaddenin, teknik olarak
analiz edilmesi sonucunda analizi yapılan maddi eşyanın fiziksel ve kimyasal
özellikleri, farmasötik özellikleri,kalitesi hususlarının rapora bağlanması,
sonuçta bir tahlil,analiz ve araştırma anlamında olup, biyoeşdeğerlik çalışması
da ilacın ancak mevcut değerini, geçerliliğini muhafaza ettiren, gönüllü
denekler üzerinde yapılan klinik ve laboratuar çalışmalarının neticesi olduğu,
biyoeşdeğerlik analizlerinin doğrudan doğruya ruhsatlandırma işlemi olmadığı,
analiz sonuçlarının … kapsamında tanımlanacak bir klinik ve laboratuar çalışması
olduğu belirtildiğinden,bu çalışmaların patent,ruhsat,lisans,ihtira beratı,telif
hakkı,marka,ticaret ünvanı gibi gayrimaddi hak kapsamında değerlendirilmesine
olanak bulunmamaktadır.
Bu nedenle
gayrimaddi hak kapsamında olmadığı anlaşılan söz konusu laboratuar
çalışmaları,analiz sonuçları ve raporlar için davacı tarafından yapılan
harcamaların 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nun 40 ncı maddesi kapsamında
değerlendirilip, gider kaydedilerek sonuç hesaplarına yansıtılmasında hukuka
aykırılık bulunmadığından, yapılan tarhiyatta ve tarhiyata karşı açılan davayı
reddeden Vergi Mahkemesi kararında hukuki isabet görülmemiştir.
Açıklanan
nedenlerle temyiz isteminin kabulüyle, İstanbul 2. Vergi Mahkemesinin 8.3.2005
günlü ve E:2004/1937, K:2005/327 sayılı kararının,cezalı kurumlar vergisi ile
fon payına yönelik hüküm fıkrasının bozulmasına 9.2.2006 gününde oyçokluğuyla
karar verildi.
K A R Ş I OY
Temyiz
dilekçesinde ileri sürülen iddialar,bozulması istenen kararın dayandığı
gerekçeler karşısında, yerinde ve kararın bozulmasını sağlayacak durumda
görülmediğinden,temyiz isteminin reddi gerektiği görüşüyle karara katılmıyorum.
T.C.
D A N I Ş T A Y
Dördüncü Daire
Esas No : 2005/1467
Karar No : 2006/296
Özeti : Serbest bölgede şube
aracılığıyla faaliyet gösterilmesi durumunda şube kazancının kurumular
vergisinden istisna olduğu hakkında.
Temyiz Eden
: Anadolu Kurumlar Vergi Dairesi Başkanlığı/İSTANBUL
Karşı
Taraf : … Boya ve Kimya Sanayi Anonim Şirketi
Vekili : Av. …
İstemin
Özeti : 1999 yılında serbest bölgede faaliyet gösteren şubeden
elde edilen kazancın serbest bölge kazanç istisnası olarak indirim konusu
yapılamayacağı ileri sürülerek davacı adına ikmalen kurumlar vergisi salınmış,
fon payı hesaplanıp, vergi ziyaı cezası kesilmiştir. İstanbul 8. Vergi Mahkemesi
27.4.2005 günlü ve E:2004/2004, K:2005/927 sayılı kararıyla;3218 sayılı Serbest
Bölgeler Kanunu'nun 6 ncı maddesinde, serbest bölgelerin gümrük hattı dışında
sayılacağı, bu bölgelerde vergi, resim, harç, gümrük ve kambiyo mükelleflerine
dair mevzuat hükümlerinin uygulanmayacağı, işleticiler ve kullanıcıların yatırım
ve üretim safhalarında Bakanlar Kurulunca belirlenecek teşviklerden
yararlandırılabileceği, Türkiye'deki tam ve dar mükellef gerçek ve tüzel
kişilerin serbest bölgedeki faaliyetleri dolayısıyla elde ettikleri kazanç ve
iratların Türkiye'nin diğer yerlerine getirildiğinin Kambiyo mevzuatına göre
tevsiki halinde de, gelir ve kurumlar vergisinden muaf olduklarının
belirtildiği, olayda, davacı şirketin İstanbul Deri ve Endüstri Serbest
Bölgesinde açtığı şubenin, faaliyet ruhsatının olduğu, özel fatura bastırdığı,
satış hasılatını döviz olarak yurda getirdiği taraflar arasında ihtilafsız olup,
gerçek ve tüzel kişilerin serbest bölgedeki faaliyetlerinden elde ettikleri
kazançlar kurumlar vergisinden muaf olduğundan yapılan tarhiyatta isabet
görülmediği gerekçesiyle vergi ve cezanın kaldırılmasına karar vermiştir. Davalı
İdare, serbest bölgede faaliyet gösteren şubenin sadece ana merkezle ticari
faaliyeti olduğunu dolayısıyla elde edilen kazanç merkezin geliri olarak kabul
edilmesi gerektiğinden yapılan tarhiyatın yasal olduğunu ileri sürerek kararın
bozulmasını istemektedir.
Savunmanın
Özeti : Yasal dayanaktan yoksun bulunan temyiz isteminin reddi gerektiği
savunulmuştur.
Tetkik Hakimi
Hülya Z.Yıldırım'ın Düşüncesi: Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, temyize
konu mahkeme kararının bozulmasını sağlayacak nitelikte bulunmadığından temyiz
isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı
İbrahim Erdoğdu'nun Düşüncesi: İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların
temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması
gerekmektedir.
Temyiz
dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden
hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının
onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren
Danıştay Dördüncü Dairesince duruşma yapılmasına gerek görülmeyerek işin esası
incelendi:
Temyiz
dilekçesinde ileri sürülen iddialar, bozulması istenilen kararın dayandığı
gerekçeler karşısında, yerinde ve kararın bozulmasını sağlayacak durumda
görülmemiştir.
Bu nedenle,
temyiz isteminin reddine, İstanbul 8. Vergi Mahkemesinin 27.4.2005 günlü ve
E:2004/2004, K:2005/927 sayılı kararının onanmasına 23.2.2006 gününde
oyçokluğuyla karar verildi.
K A R Ş I O Y
3218 sayılı
Serbest Bölgeler Kanunu'nun "Amaç ve Kapsam" başlıklı 1 nci maddesinde, bu
Kanunun Türkiye'de ihracat için yatırım ve üretimi artırmak, yabancı sermaye ve
teknoloji girişini hızlandırmak, ekonominin girdi ihtiyacını ucuz ve düzenli
şekilde temin etmek, dış finansman ve ticaret imkanlarından daha fazla
yararlanmak üzere, serbest belgelerin kurulması, yer ve sınırlarının tayini,
yönetimi, faaliyet konularının belirlenmesi, işletilmesi, bölgelerdeki yapı ve
tesislerin teşkili ile ilgili hususları kapsayacağı, olay tarihinde yürürlükte
olan, 5084 sayılı Kanunla değiştirilmeden önceki "Muafiyet ve Teşvikler"
başlıklı 6 ncı maddesinde, serbest bölgelerin gümrük bölgesi dışında sayılacağı,
bu bölgelerde vergi, resim, harç, gümrük ve kambiyo mükellefiyetlerine dair
mevzuat hükümlerinin uygulanmayacağı, işleticiler ve kullanıcıların yatırım ve
üretim safhalarında Bakanlar Kurulunca belirlenecek vergi dışı teşviklerden
yararlandırılabilecekleri, Türkiye'deki tam ve dar mükellef gerçek ve tüzel
kişilerin serbest bölgelerdeki faaliyetleri dolayısıyla elde ettikleri kazanç ve
iratların Türkiye'nin diğer yerlerine getirildiğinin kambiyo mevzuatına göre
tevsiki halinde de, gelir ve kurumlar vergilerinden muaf olacakları
belirtilmiştir.
Kanunun 1 nci
maddesi ile Türkiye'de serbest bölgelerin hangi amaçla kurulmasının öngörüldüğü
ifade edilerek, serbest bölgelerin kuruluş amacı; ihracat için yatırım ve
üretimi artırmak, yabancı sermaye ve teknoloji girişini hızlandırmak, ekonominin
girdi ihtiyacını ucuz ve düzenli şekilde temin etmek, dış finansman ve ticaret
imkanlarından daha fazla yararlanmak olarak belirtilmiştir. 6 ncı maddede
yapılan düzenlemeyle de, kurumların serbest bölgelerden elde ettikleri
kazançlarını kambiyo mevzuatına göre Türkiye'ye getirdiklerinin tevsiki halinde
Türkiye'de vergilendirilmemesi amaçlanmıştır. Böylece, dar ve tam mükellef
gerçek ve tüzel kişilerin, serbest bölgelerdeki ticari faaliyetlerinden elde
ettikleri kazançlar gelir ve kurumlar vergisinden istisna edilmiştir. Bu istisna
bölgeye bağlı bir istisna olduğundan ancak bölgede faaliyet gösteren gerçek ve
tüzel kişilerin elde ettikleri kazanç ve iratlara uygulanabilmektedir. Serbest
Bölgede faaliyet göstermek isteyen merkezi Türkiye'de bulunan şirketler,
faaliyetlerini serbest bölgede şube açarak sürdürme olanağına sahiptir. Serbest
Bölgeler Müdürlüğü'nün 19.6.1998 tarih ve 9814 sayılı Genelgesiyle, Merkezi
Türkiye'de bulunan ve faaliyeti devam eden müracaatçıların, Türk Ticaret Kanunu
hükümleri yanında Serbest Bölgedeki faaliyetleri için ayrı muhasebe kaydı
tutulması ve sermaye tahsisi şartı ile şube açabilecekleri belirtilmiştir.
Kanunun
düzenleniş biçimi ve amacı dikkate alındığında, merkezi Türkiye'de bulunan bir
tüzel kişiliğin serbest bölgede şube aracılığıyla gösterdiği faaliyetin amaç ve
kapsamının Kanundaki düzenlemeye uygun olması gerekmektedir. Dolayısıyla,
serbest bölgede kurulan şubenin amacı, ticari faaliyetleri sonucu gelir elde
etmek olduğundan, bu faaliyet sonucu elde edilen kazancın, kurumlar vergisinden
istisna tutulması gerekir. Serbest bölgede kurulan ve merkezi Türkiye'de olan
bir şubenin sadece ana merkezle alım satım faaliyetinde bulunması halinde ise,
elde edilen bir ticari faaliyet gelirinden söz edilemeyecek olup, bu faaliyet,
Kanunun amacına ve ruhuna aykırı bir faaliyet olacağından bu şubeden elde edilen
kazancın, kurumlar vergisinden istisna tutulması hukuken mümkün değildir. Bu
nedenle, aksi yönde verilen Mahkeme kararının bozulması gerektiği görüşüyle
karara katılmıyoruz.
T.C.
D A N I Ş T A Y
Dördüncü Daire
Esas No : 2005/1267
Karar No : 2006/537
Özeti : Davacının, Vergi
inceleme raporunun vergi dairesi kayıtlarına intikal etmesinden önce 4811 sayılı
Kanunun 7 nci maddesi uyarınca matrah artırımında bulunduğu ihtilafsız
olduğundan anılan Kanunun 10 uncu maddesinin 4 numaralı fıkrasında belirtilen
hüküm uyarınca bulunan matrah farkının, artırılan matrah dikkate alınarak
birlikte değerlendirilmesi gerektiği hakkında.
Temyiz Eden
(Taraflar) : - Marmara Kurumlar Vergi Dairesi Başkanlığı/İSTANBUL
2- … Makina Sanayi Tesisleri ve
Ticaret Anonim Şirketi
Vekili : Av. …
İstemin
Özeti : 1999 yılı işlemleri incelenen davacı adına yurtdışı
harcamalarına ilişkin olarak gider kaydettiği üç adet faturanın gerçek dışı
olduğu belirtilerek salınan kurumlar vergisi, hesaplanan fon payı ve kesilen
vergi ziyaı cezasına karşı dava açılmıştır. İstanbul 7. Vergi Mahkemesi,
12.5.2005 günlü ve E:2003/1229, K:2005/1389 sayılı kararıyla; 4811 sayılı
Kanunun 7 nci maddesine göre matrah artırımında bulunan davacı hakkında aynı
Kanunun 14 üncü maddesinin 2 numaralı bendinde yazılı koşulların mevcudiyeti
nedeniyle inceleme başlatılıp, tarhiyat yapılmasında Kanuna aykırılık
bulunmadığı, davacı adına yurtdışında katıldığı fuar nedeniyle yaptığı
harcamalara ilişkin olarak gider kaydettiği üç adet faturanın gerçek dışı olduğu
belirtilerek tarhiyat yapıldığı, dosyadaki bilgi ve belgelerden, … adlı firmadan
alınan faturanın usulüne uygun olmadığı, içeriği itibarıyla yanıltıcı nitelikte
olduğu sonucuna ulaşıldığından bu faturanın ve davacının defterlerine gider
olarak kaydettiği ancak inceleme elemanına ve Mahkemelerine ibraz etmediği
faturanın indirim olarak kabul edilmemesi nedeniyle bulunan matrah farkının
yerinde olduğu, ancak Yurtdışında Düzenlenen Fuar ve Sergilere Milli Düzeyde
veya Bireysel Katılımın Desteklenmesine İlişkin 1995/06 sayılı Bakanlar Kurulu
Kararı kapsamında destekten yararlanmak için İstanbul Maden Metaller İhracatçı
Birliklerine ibraz edilen harcama tablosunda yer almaması nedeniyle gider olarak
kabul edilmeyen faturanın içeriği itibarıyla yanıltıcı olduğu yolunda herhangi
bir tespit bulunmadığından bu fatura nedeniyle hesaplanan matrah farkının yasal
olmadığı gerekçesiyle matrahın azaltılmasına karar vermiştir. Davalı İdare,
yapılan işlemlerin yasal olduğunu, davacı, bulunan matrah farkı dayanaktan
yoksun olduğu gibi 4811 sayılı Kanun kapsamında matrah artırımında bulunulması
nedeniyle bu döneme ilişkin işlemlerinin incelenemeyeceğini, incelenmesi
durumunda ise arttırılan matrah kısmının dikkate alınması gerektiğini ileri
sürerek kararın bozulmasını istemektedirler.
Savunmanın
Özeti : Vergi Dairesi Müdürlüğünce davacı temyiz isteminin reddi
gerektiği savunulmuştur.
Tetkik Hakimi
Hayrettin Korucu'nun Düşüncesi: 4811 sayılı Kanun'un 14 üncü maddesindeki
koşulların varlığı nedeniyle davacının işlemlerinin incelenmesinde ve re'sen
tarh yoluna gidilmesinde Kanuna aykırılık bulunmamakta ise de, 4811 sayılı
Kanunun 10/4 üncü maddesi gereği tarhiyat yapılırken artırılan matrah dikkate
alınmadığından, bu konuda yapılacak inceleme sonucu yeniden bir karar verilmek
üzere mahkeme kararının bozulması, davalı idare temyiz isteminin ise reddi
gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı
İbrahim Erdoğdu'nun Düşüncesi: İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların
temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması
gerekmektedir.
Temyiz
dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden
hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının
onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren
Danıştay Dördüncü Dairesince gereği görüşüldü:
Vergi Dairesi
Müdürlüğü tarafından ileri sürülen iddialar mahkeme kararının bozulmasını
gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
Davacı temyiz
istemine gelince;
4811 sayılı
Vergi Barışı Kanunu'nun "Gelir ve kurumlar vergisinde matrah artırımı" başlıklı
7 nci maddesinin 1 numaralı fıkrasında, gelir ve kurumlar vergisi
mükelleflerinin vermiş oldukları yıllık beyannamelerinde vergiye esas alınan
matrahlarını, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren Şubat 2003 ayı
sonuna kadar, 1998 takvim yılı için %30, 1999 takvim yılı için % 25, 2000 takvim
yılı için % 20, 2001 takvim yılı için %15 nispetlerinden az olmamak üzere
artırdıkları takdirde, kendileri hakkında artırımda bulunulan yıllar için yıllık
gelir ve kurumlar vergisi incelemesi ve bu yıllara ilişkin olarak bu vergi
türleri için daha sonra başka bir tarhiyat yapılamayacağı, 14 üncü maddenin 2
numaralı bendinde ise, 213 sayılı Kanunun 359 uncu maddesinin (b) fıkrasının (1)
numaralı bendindeki, "Defter, kayıt ve belgeleri yok edenler veya defter
sahifelerini yok ederek yerine başka yapraklar koyanlar veya hiç yaprak
koymayanlar, veya kısmen sahte olarak düzenleyenler", (2) numaralı bendindeki
"belgeleri sahte olarak basanlar" hakkında (1) numaralı fıkra hükümlerinin
uygulanmacağı ve bahsi geçenlerin bu Kanunun 7,8 ve 9 uncu madde hükümlerinden
yararlanamacağı belirtilmiştir. Anılan Kanunun 10 uncu maddesinin 4 üncü
fıkrasında, İnceleme veya takdir sonucu tarhiyata konu matrah farkı tespit
edilmesi halinde, inceleme raporları ile takdir komisyonu kararlarının vergi
dairesi kayıtlarına intikal ettiği tarihten önce matrah artırımında bulunulmuş
olması şartıyla, inceleme ve takdir sonucu bulunan matrah farkının, bu Kanunun 7
ve 8 inci madde hükümleri ile birlikte değerlendirileceği hükmüne yer
verilmiştir.
8.3.2003 günlü
ve 25042 (m) sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 1 seri No'lu Vergi Barışı Kanunu
Genel Tebliğinin Matrah/Vergi Artırımına İlişkin Hükümler başlıklı VI. bölümünün
F/2-(ba) kısmında, "mükellef, inceleme raporları ile takdir komisyonu
kararlarının vergi dairesi kayıtlarına intikal ettiği tarihten önce matrah
artırımında bulunmuş ise, inceleme ve takdir sonucu bulunan matrah farkı ile
mükelleflerin bu Kanunun 7,8 ve 9 uncu maddeleri hükümlerine göre artırdıkları
matrahlar birlikte değerlendirilir. Bu değerlendirme sonucu mükellefin ilgili
yıllarda artırılan matrah tutarlarının, vergi incelemeleri veya takdir komisyonu
kararlarına göre o yıl için belirlenen matrah farkından fazla veya bu tutar
kadar olması durumunda mükellef hakkında ayrıca vergi incelemeleri ve takdir
komisyonu kararlarına göre vergi tarhiyatı yapılmaz ve ceza uygulanmaz,"
denilmiş olup, (bb) kısmında da, vergi incelemeleri ve takdir sonucu belirlenen
tarhiyata konu matrah farkının mükellefin ilgili yıl için artırdığı matrah
tutarından fazla olması halinde, aradaki fark tutar kadar matrah farkı üzerinden
mükellef hakkında gerekli vergi tarhiyatı yapılacağı ve ceza uygulanacağı
düzenlemesine yer verilmiştir.
Bu düzenlemelere
göre, 4811 sayılı Kanun kapsamında matrah artırımında bulunan mükellefler
hakkında da Kanunda belirtilen koşulların varlığı halinde vergi incelemesi
yapılması ve matrah farkı tespit edilmesi halinde re'sen tarh yoluna gidilmesi
mümkün olmakla birlikte yapılacak hesaplamalarda mükellefler tarafından
artırılan matrahların da dikkate alınması gerekmektedir.
Davacı kurumun
1999 yılı işlemleri yurtdışında katıldığı fuara ilişkin olarak gider kaydettiği
üç adet fatura ile sınırlı şekilde incelenmiş ve 12.5.2003 günlü vergi inceleme
raporu ile bu faturaların gerçek bir mal ve hizmet alımına ilişkin olmadığının
tespit edildiği belirtilerek re'sen tarhiyat yapılmıştır.
4811 sayılı
Kanunun 14 üncü maddesinin 2 numaralı bendi kapsamında davacının işlemlerinin
sınırlı olarak incelenip, tarhiyat önerilmesinde yasaya aykırılık görülmemiştir.
Ancak, davacının, vergi inceleme raporunun vergi dairesi kayıtlarına intikal
etmeden önce 4811 Kanunun 7 nci maddesi uyarınca matrah artırımında bulunduğu
ihtilafsız olduğundan anılan Kanunun 10 uncu maddesinin 4 numaralı fıkrasında
belirtilen hüküm uyarınca, bulunan matrah farkının artırılan matrah dikkate
alınarak birlikte değerlendirilmesi gerekmektedir.
Bu durumda,
Mahkeme tarafından, davacı adına tarh edilen vergi ve kesilen cezalara yönelik
uyuşmazlığın esası incelenerek matrah tespit edilmesi yerinde olmakla birlikte
ilgili yıl için artırılan matrah dikkate alınmadan karar verilmesinde hukuki
isabet görülmemiştir.
Açıklanan
nedenlerle, İstanbul 7. Vergi Mahkemesinin, 12.5.2005 günlü ve E:2003/1229,
K:2005/1389 sayılı kararının artırılan matrah dikkate alınarak yeniden karar
verilmek üzere bozulmasına, Vergi Dairesi Müdürlüğü temyiz isteminin reddine,
21.3.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
D A N I Ş T A Y
Dördüncü Daire
Esas No : 2006/133
Karar No : 2006/106
Özeti : 3065 sayılı Kanunun
1,2,3,4 ve 5 inci maddelerinde açıklanan hükümleri karşısında, ortaklarına borç
para vermek suretiyle faiz geliri elde edilmesinin anılan Kanun kapsamında
ticari faaliyet olarak kabul edilmesi ve borç verme işlemi sonucu elde edilen
faiz gelirlerinin katma değer vergisine tabi olması gerektiği bu işlemler
nedeniyle yükümlülerin Banka ve Sigorta Muameleleri vergisi mükellefi
olamayacaklarının Kanun hükmü gereği olduğu hakkında.
Temyiz
Eden : Tavşanlı Vergi Dairesi Müdürlüğü/KÜTAHYA
Karşı
Taraf : … Madencilik Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi
İstemin Özeti
: Davacı şirketin ortaklarına borç vermek suretiyle örtülü kazanç
dağıtımında bulunduğu ileri sürülerek 2000/Aralık dönemi için katma değer
vergisi salınmış, vergi ziyaı cezası kesilmiştir. Eskişehir 1. Vergi
Mahkemesinin 8.10.2003 günlü ve E:2003/80, K:2003/805 sayılı kararıyla; 6802
sayılı Gider Vergileri Kanununun 28 nci maddesinin üçüncü fıkrasında; 2279
sayılı Kanuna göre ikraz işleriyle uğraşanlarla, ikinci fıkrada belirtilen
muamele ve hizmetlerden herhangi birini devamlı olarak yapanların, bu Kanunun
uygulanmasında banker sayılacaklarının hükme bağlandığı, 2279 sayılı Ödünç Para
Verme İşleri Hakkında Kanunu ek ve değişikleri ile birlikte yürürlükten kaldıran
30.9.1983 gün ve 90 sayılı Ödünç Para Verme İşleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamenin 3 üncü maddesinde de, devamlı ve mutad meslek halinde, faiz veya
her ne ad altında olursa olsun bir ivaz karşılığı veya ipotek almak suretiyle,
ödünç para verme işleriyle uğraşan veya ödünç para verme işlerine aracılık eden
ve kendilerine faaliyet izni verilen gerçek kişilerin ikrazatçı sayılacaklarının
açıklandığı, 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu'nun 17 nci maddesinin 4 üncü
fıkrasının (e) bendinde ise, banka ve sigorta muameleleri vergisinin kapsamına
giren işlemler ile sigorta acente ve prodüktörlerinin sigorta muamelelerine
ilişkin işlemlerinin katma değer vergisinden müstesna olduğu hükmüne yer
verildiği, yukarıda yer alan düzenlemelerin birlikte değerlendirilmesinden ivaz
karşılığı ödünç para verme işini, devamlı ve mutat meslek halinde yapanların,
6802 sayılı Kanunun uygulanması bakımından banker sayılması gerektiği, diğer
taraftan, konu ile ilgili Danıştay İçtihatlarına göre aynı takvim yılı içinde
birden fazla kişiye ya da birden fazla olmak üzere bir kişiye veya birbirini
izleyen yıllarda bir yada birden çok kişiye ödünç para verilmesi halleri, ikraz
işiyle devamlı ve mutat meslek halinde uğraşıldığını göstermekte, bu bakımdan
ivaz karşılığı borç para verme işiyle devamlı ve mutat meslek halinde
uğraşanların bu işten elde ettikleri kazancın, katma değer vergisine değil,
banka ve sigorta muameleleri vergisine konu edilmesi, açıklanan hukuki durumun
gereği olduğu olayda, davacı şirketin ortaklarına borç para verdiği,
karşılığında herhangi bir faiz geliri hesaplamadığı ve bu işlemlerin,
vergilendirme döneminde birden çok kez tekrarlandığından dava konusu işlemin
tesis edildiği, bu itibarla, banka ve sigorta muameleleri vergisine konu olan
anılan işlemlerin katma değer vergisine tabi tutulması, 3065 sayılı Kanunun 17
nci maddesinin, 4 üncü fıkrasının yukarıda açıklanan (e) bendine uygun
olmadığından, aksi görüşten hareketle gerçekleştirilen vergi ziyaı cezalı katma
değer vergisinde yasal isabet görülmediği gerekçesiyle vergi ve cezanın
kaldırılmasına karar verilmiştir. Davalı İdare, tarh edilen vergi ve kesilen
cezanın hukuka uygun olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını istemektedir.
Savunmanın
Özeti : Savunma verilmemiştir.
Tetkik Hakimi
Kumru Örnek Demirtaş'ın Düşüncesi: 3065 sayılı Kanunun 1 inci maddesi ve 4 üncü
madde hükmü uyarınca grup şirketlere borç para vermek suretiyle finansman
hizmeti sağlanmasının anılan Kanun kapsamında ticari faaliyet olarak kabul
edilmesi ve dolayısıyla söz konusu borç verme işlemi sonucunda elde edilen faiz
gelirlerinin katma değer vergisine tabi olduğundan aksi yöndeki mahkeme
kararının bozulması gerekmediği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı
Mukaddes Aras'ın Düşüncesi: İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların
temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması
gerekmektedir.
Temyiz
dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden
hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının
onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren
Danıştay Dördüncü Dairesince gereği görüşüldü:
Davacı şirketin
ortaklarına borç para vermek suretiyle örtülü kazanç dağıtımında bulunduğu ileri
sürülerek salınan katma değer vergisi ve kesilen vergi ziyaı cezasını 3065
sayılı Kanunun 1 inci maddesine göre elde edilen faiz gelirinin katma değer
vergisinin konusunu teşkil etmediği, ayrıca nakit kaynağı kullandırmanın aynı
Kanunun 8 nci maddesinde belirtilen işler arasında bulunmadığı, ortaklara ödünç
para kullandırılmasının örtülü kazanç dağıtımı olarak nitelendirilemeyeceği,
dolayısıyla, bu yolla elde edilen faizin Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi
Kanunu kapsamına girmesi nedeniyle terkin eden Vergi Mahkemesi kararı davalı
İdar
imar hukukucusu
Türkiyenin imar hukukçusu
Copyright © Imar Hukukcusu Tüm hakları saklıdır.
Yayınlanma:: 2007-06-09 (3040 okuma)
[ Geri Dön ]
|
|
|
|