ÜÇÜNCÜ DAİRE KARARLARI
KAMU ALACAKLARININ TAHSİLİ
T.C.
D A N I Ş T A Y
Üçüncü Daire
Esas No : 2006/220
Karar No : 2006/768
Özeti : 6183 sayılı Yasanın
5'inci maddesi uyarınca takip edilen amme alacağının asıl borçlu şirketin
mükellefi bulunduğu vergi dairesi müdürlüğünün vermiş olduğu yetkiye dayanılarak
niyabeten davacının mükellefi olduğu vergi dairesi müdürlüğünce ödeme emri
düzenlenmesi hukuka aykırı bulunmadığından aksi gerekçeyle verilen kararın
bozulması gerektiği hakkında.
Temyiz
Eden : Seyhan Vergi Dairesi Müdürlüğü-ADANA
Karşı
Taraf : …
İstemin
Özeti : Yeminli mali müşavir olan davacının düzenlediği tasdik
raporu ile haksız katma değer vergisi iadesi alınmasına sebebiyet verdiğinden
bahisle, adına müşterek ve müteselsil sorumlu sıfatıyla düzenlenen ödeme emrini;
213 sayılı Vergi Usul Kanununun kapsamına giren vergi, resim ve harçlardan
kaynaklanan Devlete ait kamu alacakları hakkında tahsil işlemleri ile bu
alacakların güvence altına alınması için gerekli diğer işlemlerin yapılmasına,
vergi mükellefinin bağlı olduğu vergi dairesinin yetkili olduğu, yasal
düzenlemelerde yetki kuralının takip edilmesi gereken kişiye değil, takibin
konusu olan verginin mükellefine göre belirlendiği, olayda, ödeme emri ile
istenen kamu alacağının asıl borçlusu davacının işlemlerini tasdik ettiği … Dış
Ticaret ve Turizm Limited Şirketi olduğundan söz konusu alacakla ilgili olarak
6183 sayılı Kanunda öngörülen takip ve tahsil işlemlerinin yapılmasına bu
şirketin katma değer vergisi yönünden bağlı olduğu Kocamustafapaşa Vergi
Dairesinin yetkili olması karşısında davacının mükellefi olduğu davalı Seyhan
Vergi Dairesi Müdürlüğü tarafından ödeme emri düzenlenmesinde yasalara uygunluk
bulunmadığı gerekçesiyle iptal eden Adana 2. Vergi Mahkemesinin 7.4.2004 gün ve
E:2003/1223, K:2004/368 sayılı kararının; 6183 sayılı Kanunun 5'inci maddesi
hükmü uyarınca niyabeten ödeme emri düzenlenmesinde yasalara aykırılık
bulunmadığı ileri sürülerek bozulması istenmiştir.
Savunmanın
Özeti : Savunma verilmemiştir.
Tetkik
Hakimi : Ahmet Derin
Düşüncesi : Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar Vergi
Mahkemesi kararının bozulmasını sağlayacak durumda bulunmadığından, temyiz
isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.
Savcı
: İbrahim Erdoğdu
Düşüncesi : İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların
temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Kanununun 49'uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması
gerekmektedir.
Temyiz
dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden
hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının
onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren
Danıştay Üçüncü Dairesince işin gereği görüşülüp düşünüldü:
1998 Mart dönemi
için, katma değer vergisi iadesi tasdik raporlarını düzenlediği … Dış Ticaret ve
Turizm Limited Şirketi hakkında düzenlenen inceleme raporuna dayanılarak, haksız
iade edilen katma değer vergisinin, gecikme faizinin ve kaçakçılık cezasının
tahsili amacıyla müşterek ve müteselsil sorumlu sıfatıyla yeminli mali müşavir
olan davacı adına düzenlenip tebliğ edilen ödeme emrini iptal eden vergi
mahkemesi kararı temyiz edilmiştir.
6183 sayılı Amme
Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 1'inci maddesinde, devlete, vilayet
özel idarelerine ve belediyelere ait vergi, resim, harç, ceza tahkik ve
takiplerine ait mahkeme masrafı, vergi cezası, para cezası gibi asli, gecikme
zammı, faiz gibi feri amme alacakları ile bunların takip masrafları hakkında bu
kanun hükümlerinin tatbik olunacağı öngörülmüştür.
3568 sayılı
Serbest Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali
Müşavirlik Kanununun serbest muhasebeci, serbest muhasebeci ve mali müşavirler
ile yeminli mali müşavirlere vermiş olduğu yetkiye ilişkin mali sorumluluğu
düzenleyen 213 sayılı Vergi Usul Kanununun Mükerrer 227'nci maddesinde; Maliye
Bakanlığının; vergi beyannamelerinin 3568 sayılı Kanuna göre yetki almış serbest
muhasebeci, serbest muhasebeci mali müşavir veya yeminli mali müşavirler
tarafından da imzalanması mecburiyetini getirmeye, bu mecburiyeti beyanname
çeşitleri, mükellef grupları ve faaliyet konuları itibarıyla ayrı ayrı
uygulatmaya, bu uygulamalara ilişkin usul ve esasları belirlemeye yetkili olduğu
belirtilmiş, aynı maddede beyannameyi imzalayan veya tasdik raporunu düzenleyen
meslek mensuplarının, imzaladıkları beyannamelerde veya düzenledikleri tasdik
raporlarında yer alan bilgilerin defter kayıtlarına ve bu kayıtların dayanağını
teşkil eden belgelere uygun olmamasından dolayı ortaya çıkan vergi ziyaına bağlı
olarak salınacak vergi, ceza ve gecikme faizlerinden mükellefle birlikte
müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulacağı kurala bağlanmıştır.
6183 sayılı Amme
Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun "Tahsilata Selahiyetli Tahsil
Dairesi" başlıklı 5'inci maddesinde, takibatın, alacaklı amme idaresinin mahalli
tahsil dairesince yapılacağı; borçlu veya malları başka mahallerde bulunduğu
takdirde, tahsil dairesinin borçlunun veya mallarının bulunduğu mahalde
yapılacak takipleri o mahaldeki aynı neviden amme idaresinin tahsil dairelerine
niyabeten yaptıracağı hükmüne yer verilmiştir.
Olayda, yeminli
mali müşavir olan davacının, hakkında katma değer vergisi iadesi tasdik raporu
düzenlediği … Dış Ticaret ve Turizm Limited Şirketine ait yeminli mali müşavir
raporunun doğru olmaması nedeniyle haksız yere katma değer vergisi iadesi
yapıldığı, adı geçen şirket ve ortaklarına ulaşılamadığından gereğinin yapılarak
bilgi verilmesinin 1.9.2003 gün ve 23383 sayılı yazı ile Kocamustafapaşa Vergi
Dairesi Müdürlüğü tarafından davacının bağlı bulunduğu Seyhan Vergi Dairesi
Müdürlüğüne bildirilmesi üzerine bu vergi dairesi tarafından müşterek ve
müteselsil sorumlu sıfatıyla davacı adına ödeme emri düzenlenmiştir.
Bu durumda 6183
sayılı Yasanın 5'inci maddesi uyarınca takip edilen amme alacağının asıl
borçlusu … Dış Ticaret ve Turizm Limited Şirketinin mükellefi bulunduğu
Kocamustafapaşa Vergi Dairesi Müdürlüğünün vermiş olduğu yetkiye dayanılarak
niyabeten davacının mükellefi olduğu Seyhan Vergi Dairesi Müdürlüğünce ödeme
emri düzenlenmesinde yasalara aykırılık bulunmadığından ödeme emrinin yetkisiz
vergi dairesi müdürlüğünce düzenlendiği gerekçesiyle iptali yolunda verilen
karar hukuka uygun düşmemiştir.
Açıklanan
nedenlerle temyiz isteminin kabulü ile Adana 2. Vergi Mahkemesinin 7.4.2004 gün
ve E:2003/1223, K:2004/368 sayılı kararının bozulmasına, 492 sayılı Harçlar
Kanununun 13'üncü maddesinin (j) bendi parantez içi hükmü uyarınca alınması
gereken harç dahil olmak üzere yargılama giderlerinin yeniden verilecek kararda
karşılanması gerektiğine 22.3.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.
KATMA DE?ER VERGİSİ
T.C.
D A N I Ş T A Y
Üçüncü Daire
Esas No : 2006/398
Karar No : 2006/620
Özeti : Davacı adına yapılan
tarhiyat bir kısım katma değer vergisi indirimlerinin kabul edilmemesi nedenine
dayalı olup, 4811 sayılı Yasanın 8/7 ve 10/4 maddeleri ile saklı tutulan vergi
incelemesi ve tarhiyat olanağı gözetilmeden ve hesaplanan katma değer vergisine
ilişkin vergi incelemesine dayanılarak yapılmış bir tarhiyatı konu edinmeyen
davanın yazılı gerekçeyle sonuçlandırılmasının hukuka aykırı olduğu hakkında.
Temyiz
Eden : Uray Vergi Dairesi Müdürlüğü-MERSİN
Karşı
Taraf : … İnşaat Ticaret A.Ş.
Vekili : Av. …, Av. …
İstemin
Özeti : 4811 sayılı Yasanın yürürlüğe girmesinden önce başlatılan
inceleme ile 1999 yılına ilişkin işlemleri incelenen davacı şirket adına,
Haziran/1999 dönemi için re'sen salınan vergi ziyaı cezalı katma değer
vergisini; 4811 sayılı Kanunun 5'inci maddesinde, kapsadığı dönemlere ilişkin
olarak Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce başlandığı halde tamamlanmamış
olan vergi incelemeleri ile takdir, tarh ve tahakkuk işlemlerine bu Kanunun
matrah artırımına ilişkin hükümleri saklı kalmak kaydıyla devam edileceği,
8'inci maddesinde, katma değer vergisi matrahlarını maddede belirtilen oranda
artıran mükellefler nezdinde inceleme ve tarhiyat yapılmayacağının kurala
bağlandığı; 10'uncu maddesinin 4'üncü fıkrasında ise matrah artırımında bulunan
mükellefler hakkında başlanan vergi incelemeleri ile takdir işlemlerinin, bu
Kanunun yürürlüğe girdiği ayı izleyen ayın başından itibaren bir ay içinde
sonuçlandırılmaması halinde bu işlemlere devam edilemeyeceği, inceleme veya
takdir sonucu tarhiyata konu matrah farkı tespit edilmesi durumunda, inceleme
raporları ile takdir komisyonu kararlarının vergi dairesi kayıtlarına intikal
ettiği tarihten önce matrah artırımında bulunulmuş olması şartıyla, inceleme ve
takdir sonucu bulunan matrah farkının Kanunun 7'nci ve 8'inci madde hükümleri
ile birlikte değerlendirileceği şeklinde düzenlemeye yer verildiği, davacı
şirketin 1999 takvim yılına ilişkin işlemlerinin, 1.2.2002 ve 29.4.2002 tarihli
yazılarla incelemeye alındığı, inceleme elemanınca yapılan tespitleri içeren
tutanağın imzalanması için şirket yetkilisine yazılan 21.3.2003 günlü yazıda
tutanağın, üç gün içinde şirket yetkilisi tarafından imzalanması gerektiğinin
duyurulduğu ancak, bu sürede tutanak imzalanmayarak davacı tarafından 22.3.2003
tarihli dilekçe ile katma değer vergisi yönünden matrah arttırımı talebinde
bulunulduğu, Vergi Usul Kanununun 14'üncü maddesinde, vergi işlemlerinde
sürelerin vergi kanunlarıyla belli edileceği, kanunda açıkça yazılı olmayan
hallerde sürenin, 15 günden aşağı olmamak şartıyla tebliği yapacak idarece
belirleneceğinin öngörüldüğü, 141'inci maddesinde ise lüzum görülen hallerde
vergilendirme ile ilgili işlemlerin tutanakla tespit ve tevsik olunabileceği,
düzenlenen tutanakların birer nüshasının mükellefe veya nezdinde inceleme
yapılan kimseye bırakılmasının mecburi olduğu hükmüne yer verildiği, vergi
inceleme raporu ekinde yer alan ve matrahın hesaplanmasına dayanak teşkil eden
tespitleri içeren 19.3.2003 tarihli tutanağın şirket yetkilisince imzalanması
için verilen üç gün süre Vergi Usul Kanununda düzenlenen 15 günlük süreden az
olduğu gibi incelemenin, 4811 sayılı Kanunda öngörülen bir ay içinde
sonuçlandırılmamasından dolayı incelemenin devam ettirilemeyeceği ve matrah
artırımında bulunulmasından sonra incelenen dönemlerle ilgili olarak tarhiyat
yapılamayacağı gerekçesiyle kaldıran Mersin Vergi Mahkemesinin 6.4.2004 gün ve
E:2003/529, K:2004/361 sayılı kararının; vergi incelemesinin Kanunda öngörülen
sürede tamamlandığı ileri sürülerek bozulması istenmiştir.
Savunmanın
Özeti : Savunma verilmemiştir.
Tetkik
Hakimi : Cennet Oksal
Düşüncesi : 1999 yılına ilişkin olarak, hesaplanan katma
değer vergisi açısından 4811 sayılı Yasaya göre matrah artırımında bulunan
davacının, işlemleri, bu Kanunun yürürlüğe girmesinden önce, sonraki döneme
devreden indirilebilir katma değer vergisi yönünden incelemeye alındığından,
dava konusu uyuşmazlığın, Kanunun 8/7 maddesi ve 10/4. maddesi hükümleri dikkate
alınarak karara bağlanması gerektiği görüşüyle kararın bozulması gerektiği
düşünülmektedir.
Savcı
: İbrahim Erdoğdu
Düşüncesi : İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların
temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Kanununun 49'uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması
gerekmektedir.
Temyiz
dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden
hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının
onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren
Danıştay Üçüncü Dairesince işin gereği görüşülüp düşünüldü:
Davacının;
1998-2001 vergilendirme dönemlerinde hesapladığı katma değer vergisi
tutarlarını, 22.3.2003 tarihinde 4811 sayılı Yasanın 8'inci maddesine göre
artırdığında ve istemi uyarınca ödeme planı düzenlendiğinde tartışma
bulunmamaktadır.
4811 sayılı
Yasanın, katma değer vergisinde matrah artırımını düzenleyen 8'inci maddesinin
7'nci fıkrasında; artırımda bulunulan yıllarla ilgili olarak, sonraki dönemlere
devreden indirilebilir katma değer vergileri ile sınırlı olarak inceleme ve
tarhiyat yapma hakkı saklı tutularak; hesaplanan katma değer vergisini artıran
yükümlüler hakkında inceleme ve tarhiyat yapılmayacağı, aynı maddenin 1'inci
fıkrasında kurala bağlanmıştır. Matrah artırımına ilişkin ortak hükümlerin
düzenlendiği 10'uncu maddenin 4'üncü fıkrasında ise, 8'inci maddenin yukarıda
değinilen 7'nci fıkrası saklı kalmak kaydıyla, 27.2.2003 tarihinden önce
başlandığı halde Mart 2003 ayı sonuna kadar sonuçlandırılmayan vergi
incelemeleri ile takdir işlemlerine devam edilmemesi; bu süre içinde
sonuçlandırılanlarda matrah farkı saptanmışsa matrah artırımı isteminin, söz
konusu rapor veya takdir komisyonu kararının vergi dairesi kayıtlarına intikal
etmesinden önce yapılması koşuluyla bulunan matrah farkının, 8'inci madde ile
birlikte değerlendirilmesi öngörülmüş ve inceleme veya takdir işleminin Mart
2003 ayı sonuna kadar sonuçlanmasından; inceleme raporu veya takdir kararının
Mart 2003 ayı sonuna kadar vergi dairesi kayıtlarına intikal etmesinin
anlaşılması gerektiği kurala bağlanmıştır.
Davacının, 1998
ve 1999 vergilendirme dönemlerine ilişkin işlemlerinin, indirilebilir katma
değer vergileri ile sınırlı olarak, 4811 sayılı Yasanın yürürlüğe girmesinden
önceki tarihler olan 1.2.2002 ve 29.4.2002 tarihlerinde incelenmesine
başlandığında da ihtilaf yoktur. Her ne kadar, 4811 sayılı Yasanın yürürlüğü
girdiği 27.2.2003 tarihinde davacı hakkında henüz sonuçlanmamış bir vergi
incelemesi bulunmaktaysa da bu incelemenin konusunun; katma değer vergisinde
matrah artırımına konu oluşturabilecek olan hesaplanan katma değer vergisi
değil, yüklenilen katma değer vergisi olması nedeniyle davacının, söz konusu
inceleme üzerine bir kısım katma değer vergisi indirimlerinin kabul edilmemesi
sonucunda yapılmış vergilendirmeye ait ihbarnamelerin tebliğinden başlayarak bir
ay içinde 5'inci maddedeki koşullarla ve dava açmamak şartıyla, 4811 sayılı
Yasadan yararlanması söz konusu olabilirdi. 4811 sayılı Yasanın yürürlüğe
girdiği tarihte veya bu tarihi izleyen ayın başından itibaren bir ay içinde
vergi idaresi kayıtlarına intikal etmiş bir inceleme raporu bulunmadığı takdirde
devam edilmemesi öngörülen incelemeler ise matrah artırımına konu oluşturan
8'inci madde kapsamındaki vergi incelemeleridir.
4811 sayılı
Yasanın 8'inci maddesinin 1'inci fıkrasında katma değer vergisi yükümlülerinin,
her bir vergilendirme dönemi için verilen beyannamelerinde hesaplanan katma
değer vergisinin yıllık toplamı üzerinden "hesaplanan katma değer vergisini"
artırmalarına olanak tanınmıştır. Hesaplanan katma değer vergisi; yükümlülerin,
bir vergilendirme döneminde yaptıkları teslim ve hizmet bedelleri toplamı
üzerinden belirlendiğinden, hasılatla ilgilidir. Katma değer vergisinde matrah
artırımını öngören 8'inci maddenin 1'inci fıkrası, ödenmesi gereken katma değer
vergisinin yıllık tutarını artırma yönünde bir düzenleme içermediğinden, 7'nci
fıkrada, kendileri hakkında sonraki dönemlere devreden indirilebilir katma değer
vergisi ile sınırlı olmak üzere inceleme ve tarhiyat hakkı saklı tutulmuş,
10'uncu maddenin 4'üncü fıkrasında da aynı durum geçerli kılınmıştır. Bu yüzden
10'uncu maddede başlanan vergi incelemesinin Mart 2003 ayı sonuna kadar
tamamlanması koşulunu içeren düzenleme; yükümlülerin katma değer vergisine tabi
işlemleri nedeniyle hesaplanan katma değer vergisi yönünden 4811 sayılı Yasanın
yürürlüğe girmesinden önce başlanan vergi incelemeleri ile ilgilidir. Davacı
adına bir kısım katma değer vergisi indirimlerinin kabul edilmemesi nedeniyle
tarhiyat yapıldığı halde 4811 sayılı Yasanın 8'inci maddesinin 7'nci fıkrası ve
10'uncu maddesinin 4'üncü fıkrasında saklı tutulan vergi incelemesi ve tarhiyat
olanağı gözetilmeden ve hesaplanan katma değer vergisine ilişkin vergi
incelemesine dayanılarak yapılmış bir tarhiyatı konu edinmeyen bu davayı, yazılı
nedenlerle sonuçlandıran vergi mahkemesi kararında hukuka uygunluk
görülmemiştir.
Açıklanan
nedenlerle temyiz isteminin kabulüne, Mersin Vergi Mahkemesinin 6.4.2004 gün ve
E:2003/529, K:2004/361 sayılı kararının yeniden karar verilmek üzere
bozulmasına, 492 sayılı Harçlar Kanununun 13'üncü maddesinin (j) bendi parantez
içi hükmü uyarınca alınması gereken harç dahil olmak üzere yargılama
giderlerinin yeniden verilecek kararda karşılanması gerektiğine 9.3.2006 gününde
oybirliğiyle karar verildi.
KURUMLAR VERGİSİ
T.C.
D A N I Ş T A Y
Üçüncü Daire
Esas No : 2005/282
Karar No : 2006/735
Özeti : Devletin yatırımcıya
verdiği teşviklerin bir taahhüdü niteliğinde olan teşvik belgesinin verildiği
tarihte, üzerinde hangi teşviklerin ne oranda verildiğinin yazılması gerekli
olup, 98/10755 sayılı Bakanlar Kurulu Kararındaki düzenlemelerin yürürlük
tarihinden sonra alınan teşvik belglesine uygulanması gerektiği şeklinde
yorumlanması belgenin veriliş amacına daha yugun düşeceğinden, Teşvik Belgesine
göre yapılan ve devam eden yatırımın, teşvik belgesinin düzenlendiği tarihte
yürürlükte olan sözü edilen Bakanlar Kurulu Kararındaki düzenlemelerden
yararlanması gerekeceği hakkında.
Temyiz
Eden : … Giyim Sanayi ve Ticaret A.Ş
Karşı
Taraf : Çakabey Vergi Dairesi Başkanlığı-İZMİR
İstemin
Özeti : Dokuma ve konfeksiyon imalatı yapan davacı şirketin
23.2.1998 tarih ve 98/10755 sayılı Bakanlar Kurulu Kararnamesi eki Karar'a
istinaden düzenlenen 1.11.2000 tarih ve 64285 sayılı YatırımTeşvik Belgesine
göre %100 yatırım indirimi hakkına sahip iken, 18.1.2001 tarih ve 2000/1821
sayılı Bakanlar Kurulu Kararına istinaden normal yörelerde yatırım indirimi
oranının %60'a düşürülmesi nedeniyle 2003 yılına ilişkin kurumlar vergisi
beyannamesini ihtirazi kayıtla vermesi üzerine adına tahakkuk ettirilen
kurumlar vergisine karşı açılan davayı; Gelir Vergisi Kanunu'nun Ek 3.
maddesinde, Bakanlar Kuruluna yeni oranlar tespit etme yetkisinin verildiği, bu
yetkiye dayanılarak tespit edilen yeni oranların Resmi Gazete'de yayımlandığı
tarihten itibaren yapılan harcamalara uygulanacağının kurala bağlandığı, davacı
şirketin %100 indirim oranına tabi olan 1.11.2000 tarihli Yatırım Teşvik Belgesi
ile yatırımlarına başladığı görülmekte ise de, 18.1.2001 tarihi itibarıyla
Resmi Gazete'de yayımlanan 2000/1821 sayılı Bakanlar Kurulu Kararına göre bu
tarihten sonra yapıldığı tartışmasız olan yatırım harcamalarına %60 indirim
oranının uygulanması sonucu tahakkuk eden vergide hukuka aykırılık bulunmadığı,
davacı tarafından 2000/1821 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının 15. maddesi ve
2001/1 seri nolu Teşvik Uygulama Tebliğinde davacı lehine düzenlemeler olduğu
iddia edilmekte ise de, Gelir Vergisi Kanununun Ek 3. madde hükmünün açıklığı
karşısında, bu düzenlemelerin kanun hükmünün önüne geçemeyeceğinin açık olduğu
gerekçesiyle reddeden İzmir 3. Vergi Mahkemesinin 3.11.2004 gün ve E:2004/394,
K:2004/1091 sayılı kararının; verilmiş olan teşvik belgesindeki teşviklerin
yatırım süresi boyunca yatırımcı aleyhine değiştirilemeyeceği, müktesep hak
olduğu ileri sürülerek bozulması istenmiştir.
Savunmanın
Özeti : Savunma verilmemiştir.
Tetkik
Hakimi : Filiz Gürmeriç
Düşüncesi : Devletin, yatırımcıya verdiği teşviklerin bir
taahhüdü niteliğinde olan teşvik belgesinin verildiği tarihte yürürlükte olan
98/10755 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla belirlenmiş ve belgede yazılı olan
%100'lük yatırım indiriminden yararlandırılması gereken davacı şirketin, 2003
yılına ilişkin olarak ihtirazi kayıtla verdiği beyannamesinde ihtirazi kaydının
kabul edilmemesi suretiyle adına fazladan tahakkuk ettirilen vergiye karşı
açtığı davayı reddeden Mahkeme kararının bozulmasının uygun olacağı
düşünülmektedir.
Savcı
: Ahmet Alaybeyoğlu
Düşüncesi : Davacı Kurum tarafından İhtirazi kayıtla verilen
2003 yılı Kurumlar Vergisi beyannamesi üzerinden tahakkuk ettirilen vergiye
karşı açılan davayı reddeden Vergi Mahkemesi kararı temyiz edilmektedir.
Davacı Kuruma
ait yatırımın 1998/10755 sayılı Bakanlar Kurulu Kararındaki esaslara göre %100
oranında yatırım indirimi uygulanmak üzere teşvik belgesine bağlanmasına
karşın, 2000/1821 sayılı Bakanlar Kurulu kararı eki kararla bu oranın
indirildiğinden bahisle yapılan vergilemenin yasal olup olmadığı hususu
uyuşmazlığın konusunu oluşturmaktadır.
Yatırım Teşvik
Belgesinin alındığı tarihte yürürlükte bulunan 1998/10755 sayılı Bakanlar Kurulu
Kararı eki karara göre Davacı Kurum yatırımı için %100 oranında vergi indirimi
kabul edilmiş ve buna göre teşvik belgesine bağlanmıştır.18.1.2001 günlü ve
24291 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 2000/1821 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı
eki Kararın 8nci maddesinin (d) bendinde,özel önem taşıyan sektör yatırımları
ismen sayılmak suretiyle sınırlandırılmış ve söz konusu yatırımın %60 oranında
indirimden yararlanması gerektiği belirtilerek vergileme yapılmış ise de, bu
Kararın 15 inci maddesinin ikinci fıkrasında yeralan hüküm uyarınca ve ilgili
mevzuatla öngörülen diğer şartların bulunmadığına dair bir tespit ortaya
konulamadığı dikkate alındığında, %100 oranında vergi indiriminden
yararlandırılması gerektiği sonucuna varılmakta ve bu sebeple tahakkuk ettirilen
uyuşmazlık konusu vergide hukuka uygunluk görülmemektedir.
Açıklanan
nedenle temyiz isteminin kabulü ile temyize konu Vergi Mahkemesi kararının
bozulmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren
Danıştay Üçüncü Dairesince işin gereği görüşülüp düşünüldü:
Yatırım
indirimi, bir teşvik aracı olarak 202 sayılı Kanunla Gelir Vergisi Kanunu'na
eklenmiştir. Yatırım indiriminin konusu ve nispeti başlıklı Ek 3'üncü maddenin
1.1.1999 tarihinde yürürlüğe giren 4369 sayılı Kanunla değişik fıkrasında,
yatırım indirimi oranının, yatırım tutarının %40'ı olduğu, Bakanlar Kurulunun bu
oranı kalkınma planı ve yıllık programlarda özel önem taşıdığı belirtilen
sektörlerde yapılan yatırımlar için %100'e, 250 milyon ABD Doları karşılığı Türk
Lirasını aşan sınai yatırımlarda %200'e kadar artırmaya veya kanuni orandan az
olmamak üzere yeniden tespit etmeye yetkili olduğu, Bakanlar Kurulunca tespit
edilen yeni oranların, Bakanlar Kurulu Kararının Resmi Gazetede yayımlandığı
tarihten itibaren yapılan harcamalara uygulanacağı, yatırım indiriminin
başlangıcı ve uygulama süresi başlıklı Ek 4'üncü maddesinde ise, yatırım
indiriminin uygulanmasına, yatırım teşvik belgesinin alındığı tarihte beyanname
verme süresi geçmemiş hesap döneminden itibaren başlanacağı ve indirimden
yararlanılacak miktara ulaşıncaya kadar devam olunacağı, yapılan yatırım
harcamalarının ilgili yıl kazancından indirilemeyen kısmının, izleyen yıllarda
Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre bu yıllar için belirlenen yeniden değereleme
oranında artırılarak dikkate alınacağı, teşvik belgesiz yatırımların bu
maddedeki yeniden değerleme hükümlerinden yararlanamayacağı, her yatırım için
faydalanılacak indirim tutarının, o yatırım içerisinde yer alan indirimden
yararlanabilecek aktif kıymetlerin değerleri toplamına, Yatırım Teşvik
Belgesinde yer alan indirim oranının uygulanması suretiyle hesaplanacağı kurala
bağlanmıştır. Bakanlar Kurulunun 25 Mart 1998 tarihli ve 23297 sayılı Resmi
Gazetede yayımlanan 98/10755 sayılı Yatırımlarda Devlet Yardımları ve
Yatırımları Teşvik Fonu Esasları Hakkında Karar'ın Yatırım İndirimi başlıklı 7.
maddesinde, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun Ek 3'üncü maddesi hükmü uyarınca
yatırım indirimi uygulaması açısından, yatırım teşvik belgesi kapsamında
gelişmiş yöreler ve normal yörelerde gerçekleştirilecek yatırımların Özel Önem
Taşıyan Sektör yatırımı olduğu öngörülmüş, normal yörelerde ve kalkınmada
öncelikli yöreler ile 5'inci maddede belirtilen gelişmiş yörelerde yapılacak
yatırımlar için yatırım indirimi oranı %100 olarak belirlenmiştir. 18 Ocak 2001
tarihli ve 24291 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 2000/1821 sayılı Kararın
8'inci maddesinin son fıkrasında, normal yörelerde yapılacak yatırımlar için
yatırım indirimi oranı %60 olarak tespit edilmiş olup, 15'inci maddesinde de,
daha önceki yıl kararlarına göre teşvik belgesine bağlanan yatırımlarla ilgili
uygulamalara, teşvik belgesinin istinat ettiği Karar ile diğer ilgili kararlarda
belirtilen hükümler çerçevesinde devam olunacağı açıklanmıştır. Bu kararın
uygulanmasına ilişkin 2001/1 nolu Tebliğin 55'inci maddesinde de aynı açıklamaya
yer verilmiştir.
Kuralları
yukarıda açıklanan bu düzenlemelere göre, Devletin yatırımcıya verdiği
teşviklerin bir taahhüdü niteliğinde olan teşvik belgesinin, verildiği tarihte,
üzerinde hangi teşviklerin, ne oranda verildiğinin yazılması gerekmektedir. Ek
3'üncü maddede yer alan "Bakanlar Kurulunca tespit edilen yeni oranlar, Bakanlar
Kurulu Kararının Resmi Gazetede yayımlandığı tarihten itibaren yapılan
harcamalara uygulanır" şeklindeki ibarenin de, söz konusu kararın, yürürlük
tarihinden sonra teşvik belgesi alanlara uygulanması gerektiği şeklinde
yorumlanması, belgenin veriliş amacına daha uygun düşmektedir.
Davacıya,
Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı Teşvik Uygulama Genel Müdürlüğünce verilen 1
Kasım 2000 tarih ve 64285 sayılı Yatırım Teşvik Belgesinde, yatırımın yerinin
İzmir Sarnıç (normal yöre), yatırım indirimi nispetinin %100 olarak
gösterildiği, yatırıma başlama tarihinin 25.8.2000 olduğu, bitirme tarihinin
ise 25.8.2003 tarihine kadar uzatıldığı anlaşılmakta olup, davacıya verilen bu
Teşvik Belgesine göre yatırımın 2003 yılında da devam eden bir yatırım olması
karşısında, bu belgede gösterilen ve belgenin düzenlendiği tarihte yürürlükte
olan 98/10755 sayılı Bakanlar Kurulu Kararına göre normal yörede yapılacak
yatırımda uygulanması öngörülen %100'lük yatırım indirimi nisbetinden
yararlandırılması gerekeceğinden, davacı şirketin 2003 yılı için verdiği
kurumlar vergisi beyannamesine ilişkin ihtirazi kaydı kabul edilmeyerek fazladan
yapılan tahakkuka karşı açılan davayı reddeden mahkeme kararında hukuka uygunluk
görülmemiştir.
Açıklanan
nedenlerle temyiz isteminin kabulüyle İzmir 3. Vergi Mahkemesinin 3.11.2004 gün
ve E:2004/394, K:2004/1091 sayılı kararının bozulmasına, yargılama giderlerinin
yeniden verilecek kararda karşılanması gerektiğine, 21.3.2006 gününde
oyçokluğuyla karar verildi.
K A R Ş I O Y
Devletin
yatırımcılara tanıdığı teşvik, bu konudaki yasal düzenlemelerle sınırlı taahhüt
niteliğindedir. Yatırım indirimi teşviki de, Gelir Vergisi Kanununun Ek 3'üncü
maddesinde açıkça düzenlendiği gibi aynı maddede Bakanlar Kuruluna tanınan yetki
uyarınca indirim oranı tespiti ve Resmi Gazetede yayımlanmamış olması koşuluyla
teşvik belgesinde yazılı miktarla sınırlı bir teşviktir. Tüm yatırımcılar bu
oranların Bakanlar Kurulunca yasada tanınan yetki ile değiştirebileceğini de
bilmektedir.
Vergilendirilmesi gereken kazancın bir kısmının vergi dışı bırakılmasını
gerektiren durumların yorum yoluyla değiştirilebileceğinin kabulü yasallık
ilkesine aykırı olduğundan ve temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar,
bozulması istenen vergi mahkemesi kararının dayandığı hukuksal nedenler ve
gerekçe karşısında istemin kabulünü gerektirecek durumda bulunmadığından temyiz
isteminin reddi gerektiği görüşüyle karara katılmıyoruz.
VERGİ USULÜ
T.C.
D A N I Ş T A Y
Üçüncü Daire
Esas No : 2005/2364
Karar No : 2006/942
Özeti : Vergilendirilmeyecek
bir unsurun matraha dahil edilmesi 213 Yasanın 117'nci maddesine göre açık bir
vergi hatası oluşturduğundan, yargı yerlerince daha önce hakkında verilmiş bir
karar bulunmayn bu hatarın düzeltme hükümlerine göre giderilmesi şartları mevcut
olup, tarhiyattan önce uzlmaşmaya varılması halinde tutanakla saptanan bu husus
hakkında dava açılamayacağına ilişkin vergi hatası kapsamı dışındaki durumlar
için öngörülen Ek 11'inci maddesine dayanılarak davanın reddi yolunda verilen
mahkeme kararının hukuka aykırı olduğu hakkında.
Kararın
Düzeltilmesini İsteyenler: 1- …, 2- … ,3- …, 4- …, 5- …
Vekilleri : Av. …-Av. …
Karşı
Taraf : Maliye Bakanlığı-ANKARA
İstemin
Özeti : Davacıların off-shore hesaptan elde ettikleri faiz
gelirini beyan etmedikleri yolunda düzenlenen vergi inceleme raporu uyarınca
tarhiyat öncesi uzlaşmaya varıldıktan sonra matrahta hata yapıldığı ileri
sürülerek uzlaşma tutanağının iptali ile fazla yapılan ödemenin yasal faiziyle
birlikte iadesi istemiyle düzeltme yoluyla yaptıkları şikayet başvurusunun
reddine ilişkin işleme karşı açılan davayı; 213 sayılı Vergi Usul Kanununun
"Tarhiyat Öncesi Uzlaşma" başlıklı Ek 11'inci maddesinin ikinci fıkrasında;
tarhiyattan önce uzlaşmaya varılması halinde tutanakla tespit edilen bu husus
hakkında dava açılamayacağı ve hiçbir mercie şikayette bulunulamayacağının
kurala bağlanmış olması karşısında davacının hata iddiasıyla yaptığı başvuru
üzerine, uzlaşılan vergi ve cezaya karşı hiç bir mercie şikayette
bulunulamayacağı yolunda tesis edilen dava konusu işlemde yasaya aykırılık
bulunmadığı gerekçesiyle reddeden Adana 2. Vergi Mahkemesinin 20.4.2004 gün ve
E:2003/937, K:2004/482 sayılı kararına yönelik temyiz istemini reddeden Danıştay
Üçüncü Dairesinin 26.5.2005 gün ve E:2004/2208, K:2005/1330 sayılı kararının;
faiz gelirinin üzerinden hesaplandığı ana paranın da matraha dahil edilerek
yapılan tarhiyatta açıkça vergilendirme hatası bulunduğu ileri sürülerek
düzeltilmesi istenmiştir.
Savunmanın
Özeti : İstemin reddi gerektiği savunulmuştur.
Tetkik
Hakimi : Birgül Öğülmüş
Düşüncesi : Tarh işlemlerine başlamadan önce yükümlülerin
idare ile anlaşmaları ve verginin bir an önce tahsilinin sağlanmasını öngören
uzlaşma hükümlerine göre uzlaşma sağlandıktan sonra ortada açık bir
vergilendirme hatası bulunduğunun anlaşılması halinde bu hataların
düzeltilmesine ilişkin 213 sayılı Yasanın 120 ve devamı maddelerindeki kurallara
göre işlem yapılması gerekeceğinden istemin kabulü ile Daire kararı
kaldırıldıktan sonra Ek 11'inci maddenin lafzından hareketle davanın reddi
yolunda verilen kararın bozulmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
Savcı : Zerrin Güngör
Düşüncesi : Kararın düzeltilmesi dilekçesinde ileri sürülen hususlar,
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 54.maddesinde yazılı nedenlerden
hiçbirisine uymadığından istemin reddi gerekeceği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren
Danıştay Üçüncü Dairesince işin gereği görüşülüp düşünüldü:
Kararın
düzeltilmesi istemine ilişkin dilekçede ileri sürülen sebepler 2577 sayılı İdari
Yargılama Usulü Kanununun 54'üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi
hükmüne uygun bulunduğundan kararın düzeltilmesi isteminin kabulüne ve Danıştay
Üçüncü Dairesinin 26.5.2005 gün ve E:2004/2208, K:2005/1330 sayılı kararının
kaldırılmasına karar verildikten sonra dosya yeniden incelendi ve işin gereği
görüşülüp düşünüldü:
213 sayılı Vergi
Usul Kanununun 116'ncı maddesinde; vergi hatasının, vergiye müteallik hesaplarda
veya vergilendirmede yapılan hatalar yüzünden haksız yere fazla veya eksik vergi
istenmesi veya alınması olduğu belirtilmiş, 117'nci maddesi ile de vergilendirme
ile ilgili beyanname, tahakkuk fişi, ihbarname, tekalif cetveli ve kararlarda
matraha ait rakamların fazla gösterilmiş olması hesap hataları arasında
sayılmıştır.
Yükümlülerin,
vergi muamelelerindeki hataların düzeltilmesini vergi dairesinden yazı ile
isteyebilecekleri, vergi mahkemesinde dava açma süresi geçtikten sonra
yaptıkları düzeltme talepleri reddolunanların şikayet yoluyla Maliye Bakanlığına
müracaat edebilecekleri Yasanın 122 ve 124'üncü maddelerinde düzenlenmiş,
125'inci maddesinde de, düzeltmenin şümulüne yer verilmiştir. Buna göre vergi
mahkemesi, bölge idare mahkemesi ve Danıştay'dan geçmiş olan muamelelerde dahi
vergi hataları bulunduğu takdirde, bu hataların Yasada öngörülen usuller
dairesinde düzeltilebileceğini kabul eden yasa koyucu, sadece hatalar hakkında,
anılan yargı mercileri tarafından bir karar verilmiş olması halini düzeltme
yapılmasına engel saymış, bunun dışında bir kısıtlama öngörmemiştir.
213 sayılı
Yasanın 3.Bölümünde uzlaşma müessesesi düzenlenmiş, tarhiyat öncesi uzlaşmayla
ilgili Ek 11'inci maddesinin ikinci fıkrasında, tarhiyattan önce uzlaşmaya
varılması halinde tutanakla saptanan bu husus hakkında dava açılamayacağı ve hiç
bir mercie şikayette bulunulamayacağı kurala bağlanmıştır.
Davacıların off-shore
hesaptan elde ettikleri faiz geliri nedeniyle yapılan inceleme sonucu tarhiyat
öncesi uzlaşmaya varıldıktan sonra tarhiyata esas alınan matraha, faizin
üzerinden hesaplandığı ana paranın da dahil edildiğinin anlaşılması üzerine bu
durumun hata oluşturduğu yolunda düzeltme yoluyla yaptıkları şikayet
başvurusunun, Ek 11'inci maddenin ikinci fıkrasına dayanılarak reddedildiği,
vergi mahkemesinin de bu kuralı esas alarak davanın reddi yolunda verdiği
kararın temyiz edildiği anlaşılmıştır.
Vergilendirilmeyecek bir unsurun matraha dahil edilmesi, 213 sayılı Yasanın
117'inci maddesine göre açık bir vergi hatası oluşturmaktadır. Yargı yerlerince
daha önce hakkında verilmiş bir karar bulunmayan bu hatanın düzeltme hükümlerine
göre giderilmesinin şartları mevcut olup, uzlaşmaya varılmış olmasının düzeltme
ile ilgili hükümlerin uygulanmasını engellemediği sonucuna varıldığından, vergi
hatası kapsamı dışındaki durumlar için öngörülen Ek 11'inci maddenin sözü edilen
kuralına dayanılarak verilen karar hukuka uygun düşmemiştir.
Açıklanan
nedenlerle temyiz isteminin kabulü ile Adana 2. Vergi Mahkemesinin 20.4.2004 gün
ve E:2003/937, K:2004/482 sayılı kararının bozulmasına, yargılama giderlerinin
yeniden verilecek kararda karşılanması gerektiğine 4.4.2006 gününde oybirliğiyle
karar verildi.