VERGİ DAVA DAİRELERİ KURULU KARARLARI
BELEDİYE GELİRLERİ
T.C.
D A N I Ş T A Y
Vergi Dava Daireleri
Kurulu
Esas No : 2005/232
Karar No: 2006/9
Özeti : Tükettiği elektriği
kendisi üreten şirketler için elektrik tüketim vergisinin matrahında, TEDAŞ'ın
üçüncü kişilere satış fiyatının esas alınmasının hukuka uygun olmadığı hakkında.
Temyiz Eden
: … Sınai ve Tıbbi Gazlar İstihsal Endüstrisi Anonim Şirketi
Vekili : Av. …
Karşı
Taraf : Bayırköy Belediye Başkanlığı - Bayırköy/BİLECİK
İstemin Özeti
: Yükümlü şirket adına 2002 Ağustos dönemi için elektrik tüketim vergisi
salınmıştır.
Eskişehir
1.Vergi Mahkemesi 26.6.2003 günlü ve E:2003/61, K:2003/706 sayılı kararıyla;
yükümlü şirket tarafından uyuşmazlık döneminde, bizzat üretilip kendi
tesislerinde kullanılan elektrik nedeniyle, Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığınca belirlenen otoprodüktör enerji satış fiyatı esas alınarak beyanda
bulunduğu, davalı belediye başkanlığı tarafından ise, TEDAŞ'ın üçüncü şahıslara
uyguladığı satış fiyatı esas alınarak, iki fiyat arasındaki farka isabet eden
elektrik tüketim vergisinin yükümlü şirketten istenildiği, 18.5.2000 tarih ve
2000/743 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan ve Türkiye Elektrik Üretim İletim
Anonim Şirketi ve Türkiye Elektrik Dağıtım Anonim Şirketi Dışındaki Kuruluşlara
Elektrik Enerjisi Üretim Tesisi Kurma ve İşletme İzni Verilmesi Esaslarını
Belirleyen Yönetmeliğin 4 üncü maddesinin (g) bendinin 10 uncu paragrafında yer
alan, otoprodüktör ve/veya otoprodüktör grubu şirketlerin, faaliyet
gösterdikleri bölge içinde TEAŞ, TEDAŞ, bağlı ortaklıkları veya görevli
şirketler ile enerji satış anlaşması imzalayacakları, otoprodüktör ve/veya
otoprodüktör grubu şirketlerin TEAŞ, TEDAŞ, bağlı ortaklıklar veya görevli
şirketler enerji alışverişi konusunda mahsuplaşma yapacakları, mahsuplaşılan
enerji için tarafların Bakanlıkça belirlenen otoprodüktör enerji satış fiyatı
üzerinden karşılıklı olarak fatura düzenleyecekleri hükmünün, sadece mahsuplaşma
yapılırken otoprodüktör enerji satış fiyatının esas alınmasını kabul ettiği,
uyuşmazlık konusu olayda ise, davacı şirketçe üretilerek kendi tesislerinde
kullanılan enerjinin otoprodüktör enerji satış fiyatı ile ilgisinin bulunmadığı,
bu durumda, davalı belediye sınırları ve mücavir alan dahilinde tüketilen
elektrik için ilgili dönem itibarıyla TEDAŞ tarfından belirlenen fiyat
uygulanmak suretiyle bulunan matrah farkına bağlı olarak tarh edilen elektrik
tüketim vergisinde yasal isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle davayı
reddetmiştir.
Yükümlünün
temyiz istemini inceleyen Danıştay Dokuzuncu Dairesi 21.12.2004 günlü ve
E:2003/3292, K:2004/6842 sayılı kararıyla; 2464 sayılı Belediye Gelirleri
Kanununun 34 ve 37 nci maddelerinin birlikte değerlendirilmesinden, genel olarak
elektriği kendisi üretmeyip, tüketeceği elektriği TEDAŞ'tan satın alan kişi ve
kurumlar açısından elektrik tüketim vergisinin matrahının TEDAŞ'ın satış fiyatı
olduğunun açık olduğu, fakat davacı şirket gibi kendi tesislerinde ürettiği
elektriği yine kendi üretim tesislerinde kullanan otoprodüktör şirketlerin
elektrik tüketim vergisi matrahının ne olacağı konusunda açık bir düzenleme
bulunmadığı, ancak tükettiği elektriği kendisi üreten davacının elektrik alış
fiyatının, ürettiği elektriğin birim maliyet fiyatı olacağından ve bu fiyata en
yakın fiyat, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığınca otoprodüktör enerji satış
fiyatı olarak belirlendiğinden, bu tip firmalar açısından elektrik tüketim
vergisine esas alınacak matrahın, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığınca
belirlenen otoprodüktör firmaların TEDAŞ'a enerji satış fiyatı olmasının,
vergiyi doğuran olayın gerçek mahiyetinin esas olduğu yolundaki genel vergi
hukuku prensibi ile hak ve nasafet ilkelerine uygun düşeceği gerekçesiyle kararı
bozmuştur.
Bozma kararına
uymayan Eskişehir 1.Vergi Mahkemesi 29.4.2005 günlü ve E:2005/295, K:2005/182
sayılı kararıyla, davanın reddi yolundaki kararında ısrar etmiştir.
Israr kararı
yükümlü şirket tarafından temyiz edilmiş, kendisi tarafından üretilerek üretim
faaliyetinde kullanılan elektriğin tüketim vergisine esas matrahının TEDAŞ'ın
üçüncü şahıslara satış fiyatı olmayıp, maliyet fiyatına en yakın değer olan ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığınca belirlenen otoprodüktör enerji satış
fiyatı olması gerektiği ileri sürülerek bozulması istenmiştir.
Savunmanın
Özeti : Savunmada bulunulmamıştır.
Danıştay Tetkik
Hakimi Gülsen BİŞKİN'in Düşüncesi: Danıştay Dokuzuncu Dairesinin bozma kararında
yer alan hukuksal nedenler ve gerekçe uyarınca ısrar kararının bozulması
gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı
Yakup KAYA'nın Düşüncesi: Danıştay 9. Dairesinin esas karardaki bozma nedenleri
doğrultusunda temyiz isteminin kabulü ile temyiz konusu mahkeme ısrar kararının
bozulması gerekeceği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren
Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunca, dosyadaki belgeler incelendikten sonra
gereği görüşüldü:
Kendi
tesislerinde üreterek üretim faaliyetinde kullandığı elektrik enerjisine ait
elektrik tüketim vergisi matrahını, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığınca
belirlenen otoprodüktör enerji satış fiyatını esas alarak hesaplayıp beyan eden
davacı adına, TEDAŞ'ın üçüncü şahıslara uyguladığı satış fiyatını matraha esas
alarak iki fiyat arasındaki farka isabet eden miktarda elektrik tüketim vergisi
salınması üzerine açılan davayı reddeden vergi mahkemesi ısrar kararı temyiz
edilmiştir.
2464 sayılı
Belediye Gelirleri Kanununun 34 üncü maddesinde; belediye sınırları ve mücavir
alanlar içinde elektrik ve havagazı tüketiminin elektrik ve havagazı tüketim
vergisine tabi olduğu, 37 nci maddesinde ise, verginin matrahının tüketilen
elektriğin satış bedeli olduğu hükme bağlanmıştır.
Kanun
hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinden, tüketeceği elektriği TEDAŞ'tan
satın alan kişi ve kurumlar açısından elektrik tüketim vergisinin matrahının,
TEDAŞ'ın satış fiyatı olduğu açıktır. Ancak, kendi tesislerinde ürettiği
elektrik enerjisini yine kendi tesislerindeki üretim açısından girdi olarak
kullanan otoprodüktör şirketlerin tükettikleri elektrik enerjisinin matrahının
ne olacağı Kanunda açıkça düzenlenmemiştir.
Diğer taraftan,
Türkiye Elektrik Üretim İletim Anonim Şirketi ve Türkiye Elektrik Dağıtım Anonim
Şirketi Dışındaki Kuruluşlara Elektrik Enerjisi Üretim Tesisi Kurma ve İşletme
İzni Verilmesi Esaslarını Belirleyen Yönetmelik'in "Tanımlar" başlıklı 3 üncü
maddesinde; otoprodüktörün, kendi faaliyet alanlarının enerji ihtiyaçlarını
karşılamak üzere bu Yönetmeliğin 4 üncü maddesinin (g) bendinde belirtilen
şartları taşıyan üretim tesisi kurup elektrik üreten tüzel kişileri ifade
ettiği, aynı bendin 10 uncu paragrafında, otoprodüktör ve/veya otoprodüktör
gurubu şirketlerin, faaliyet gösterdikleri bölge içinde TEAŞ, TEDAŞ'a bağlı
ortaklıklar veya görevli şirketler ile Enerji Satış Anlaşması imzalayacakları,
otoprodüktör ve/veya otoprodüktör gurubu şirketlerin TEAŞ, TEDAŞ'a bağlı
ortaklıklar veya görevli şirketlerin enerji alışverişi konusunda enerji
mahsuplaşması yapacakları, mahsuplaşılan enerji için tarafların Bakanlıkça
belirlenen otoprodüktör enerji satış fiyatı üzerinde karşılıklı olarak fatura
düzenleyecekleri hükme bağlanmıştır.
Yönetmelik
hükümlerinin incelenmesinden, ürettikleri elektrik enerjisini TEDAŞ'a veya kendi
konumlarındaki otoprodüktör firmalara veren şirketlerin bu satış veya
mahsuplaşmaları Bakanlıkça belirlenen otoprodüktör enerji satış fiyatı üzerinden
fiyatlandıracaklarına ilşkin hükmü ile, otoprodüktör şirketlerin TEDAŞ'a
elektrik satış fiyatlarının, genel olarak TEDAŞ'ın üçüncü şahıslara sattığı
fiyattan farklı ve daha düşük bir fiyata satacakları düzenlenmek suretiyle
üçüncü şahıslara TEDAŞ tarafından yapılan satışlar ile otoprodüktör firmalarca
TEDAŞ'a yapılan satışlara ilişkin fiyatlar birbirinden ayrılmıştır. Yönetmelikte
kendi tesislerinde elektrik üreterek bu elektriği sadece kendi üretim
faaliyetinde kullanan otoprodüktör şirketler hakkında bir düzenleme bulunmamakla
birlikte, bunların ürettiği elektriğin kendileri açısından alış fiyatı, üretilen
elektriğin birim maliyet fiyatına isabet edeceğinden ve bu fiyata en yakın fiyat
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığınca otoprodüktör enerji satış fiyatı olarak
belirlenen fiyat olabileceğinden, elektrik tüketim vergisi matrahına bu fiyatın
esas alınması uygun olacaktır.
Davacının,
tükettiği elektrik enerjisini TEDAŞ'tan satın almadığı halde kullandığı elektrik
bedelinin TEDAŞ'ın üçüncü kişilere satış fiyatı esas alınarak saptanması ve buna
göre tarhiyat yapılması, vergiyi doğuran olayın gerçek mahiyetinin esas olması
karşısında, hak ve nasafet ilkelerine de uygun düşmediğinden, aksi yolda verilen
ısrar kararında hukuka uygunluk görülmemiştir.
Açıklanan
nedenlerle, Eskişehir 1.Vergi Mahkemesinin 29.4.2005 günlü ve E:2005/295,
K:2005/182 sayılı ısrar kararının bozulmasına, yeniden verilecek kararda
karşılanacağından, yargılama giderleri yönünden hüküm kurulmasına gerek
bulunmadığına, 27.1.2006 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
K A R Ş I O Y
Temyiz
dilekçesinde ileri sürülen iddialar, vergi mahkemesi ısrar kararının bozulmasını
gerektirecek nitelikte görülmediğinden, aksi yolda verilen karara katılmıyoruz.
DAMGA VERGİSİ
T.C.
D A N I Ş T A Y
Vergi Dava Daireleri
Kurulu
Esas No : 2006/26
Karar No: 2006/93
Özeti : İhaleyi yapan kurum
tarafından davacının istihkakından kesilerek vergi dairesine ödenen damga
vergisinin ret ve iadesi istemiyle açılan davayı görevinde gören vergi mahkemesi
ısrar kararında, ısrar hükmü yönünden hukuka aykırılık görülmediği, esasa
yönelik temyiz incelemesinin görevli dairece yapılması gerektiği hakkında.
Temyiz Eden
: Doğanbey Vergi Dairesi Müdürlüğü - ANKARA
Karşı
Taraf : … İnşaat Madencilik Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi
Vekili : Av. …
İstemin Özeti
: Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu Genel Müdürlüğünden ihale ile alınan dekapaj
işinin sözleşme hükümleri doğrultusunda artırılması üzerine, davacının
istihkakından kesilerek vergi dairesine ödenen damga vergisinin ret ve iadesi
istemiyle dava açılmıştır.
Ankara 1.Vergi
Mahkemesi 5.11.2001 günlü ve E:2001/490, K:2001/903 sayılı kararıyla; ihalesi
yapılmış bir işin devamı sırasında sözleşmede yer alan bir maddeye istinaden,
ihaleyi veren kurumun yönetim kurulu kararı ile ilave dekapaj işinin
üstlenildiği, yeni bir ihale yapılmadığından ve yeni bir kağıt
düzenlenmediğinden, Damga Vergisi Kanununa bağlı (1) sayılı tablonun II/2 nci
maddesine göre damga vergisi tahsilinde yasal isabet bulunmadığı gerekçesiyle
verginin ret ve iadesine karar vermiştir.
Vergi dairesi
müdürlüğünün temyiz istemini inceleyen Danıştay Yedinci Dairesi 28.4.2005 günlü
ve E:2002/785, K:2005/829 sayılı kararıyla; Türkiye Kömür İşletmeleri Genel
Müdürlüğünce ihaleye çıkarılan dekapaj işi için anılan Kurumla davacı Şirket
arasında 12.3.1999 günlü sözleşmenin imzalandığı, sözleşmenin 18'inci maddesi
uyarınca 6.000.000 metreküp dekapaj işinin de davacı Şirketçe yapılmasının
Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu Yönetim Kurulunun 4.4.2001 günlü kararı ile
uygun görülmesi üzerine 5.4.2001 tarihli protokolün imzalandığı, artırılan iş
miktarı nedeniyle binde 4,5 oranında hesaplanan damga vergisinin, adı geçen
Kurum tarafından davacı Şirketin istihkakından kesilerek beyan edilip ödendiği,
davacı Şirketçe, ortada yeni bir ihale kararı olmadığından damga vergisi
doğmadığı iddiası ile, bu verginin iadesi istemiyle dava açıldığı, 213 sayılı
Vergi Usul Kanununun 8 inci, 377 nci ve 378 inci maddesi ile 488 sayılı Damga
Vergisi Kanununun 3 üncü, 24 üncü ve 19 uncu maddelerinde yer alan hükümlere
göre, damga vergisinde kağıdı imzalayan olarak belirlenen mükellef sözleşme ile
değiştirilemeyeceği gibi, beyana dayanan vergi tarh ve tahakkuk işlemlerinin,
beyanda bulunan tarafından usulüne uygun olarak ihtirazi kayıt konulması hali
dışında, idari davaya konu edilemeyeceği, olayda, Türkiye Kömür İşletmeleri
Genel Müdürlüğünün, davacı Şirketin istihkakından keserek vergi dairesine
ödediği damga vergisi, istihkakın ödenmesinde kullanılan kağıtlara ait bir vergi
olmadığından, Damga Vergisi Kanununun 19'uncu maddesinde düzenlenen istihkakta
kesinti şekliyle ödeme niteliği taşımadığı, anılan Kurum, 488 sayılı Damga
Vergisi Kanununun 24'üncü maddesi hükmü uyarınca, ileride doğması olası
sorumluluğunu gidermek amacıyla, söz konusu işlemlere ilişkin damga vergisinin
tamamını davacı Şirketin istihkakından keserek, kendi adına ve ihtirazi kayıt
koymaksızın beyan ederek ödediğinden; ortada idari davaya konu edilmesi olanaklı
bir vergilendirme işlemi mevcut olmadığı, dolayısıyla, beyan sahibi tarafından
idari davaya konu edilmesine olanak bulunmayan böyle bir işlemin, aralarında
yaptıkları (açık ya da kapalı, sözlü veya yazılı) sözleşmeye dayanarak muhatap
olmayanlar tarafından dava konusu edilebileceğinin kabul edilemeyeceği, eğer,
söz konusu meblağ, davacı Şirketten, Kanun hükümlerine aykırı olarak tahsil
edilmiş ise, bu durumun, Türkiye Kömür İşletmeleri Genel Müdürlüğünün davacı
Şirket aleyhine sebepsiz zenginleştiğini göstereceği, sebepsiz zenginleşmeden
doğan uyuşmazlıkların, adli yargı yerinde, Borçlar Kanunu hükümlerine göre
açılacak davaya konu edilebileceği, sebepsiz zenginleşilen para ile vergi
borcunun ödenmiş olmasının, aleyhine sebepsiz zenginleşilen tarafa, muhatabı
olmadığı söz konusu vergilendirme işleminin iptali istemiyle vergi mahkemesinde
dava açma hakkı vermeyeceği, bu nedenle incelenmeksizin reddi gereken davada,
işin esasına girilerek karar verilmesinde yasal isabet görülmediği gerekçesiyle
kararı bozmuştur.
Bozma kararına
uymayan Ankara 1.Vergi Mahkemesi 28.9.2005 günlü ve E:2005/1328, K:2005/1130
sayılı kararıyla; ilk kararında yer alan hukuksal nedenler ve gerekçeye ek
olarak, dava konusu ihtilafta sorumlu durumunda olan Türkiye Kömür İşletmeleri
Genel Müdürlüğünün, davaya konu olan miktarı makbuz karşılığı ve "… İnşaat
Madencilik Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi karar pulu oluru fir. tahsil olunan"
açıklaması ile davacı şirketin istihkakından keserek davalı idareye ödediği,
damga vergisinin mükellefinin davacı şirket, sorumlusunun ise Türkiye Kömür
İşletmeleri Genel Müdürlüğü olduğu, davacının rızaen ödemesinin söz konusu
olmadığı, haksız olarak kendisinden tahsil edilip idareye yatırılan bir bedel
olduğunu düşünerek açtığı davanın, ihtisas mahkemesi olan vergi mahkemesinde
görüşülebileceği, davacının ihtirazi kayıt koyma imkanı olmadığı gibi Türkiye
Kömür İşletmeleri Kurumu üzerinde kalan bir para da mevcut olmadığından sebepsiz
zenginleşmeden de söz edilemeyeceği gerekçesiyle davanın kabulü yolundaki
kararında ısrar etmiştir.
Israr kararı
vergi dairesi müdürlüğü tarafından temyiz edilmiş, söz konusu verginin
tahsilinde yasal düzenlemeye aykırılık bulunmadığı ileri sürülerek kararın
bozulması istenmiştir.
Savunmanın
Özeti : Savunmada bulunulmamıştır.
Danıştay Tetkik
Hakimi Gülsen BİŞKİN'in Düşüncesi: Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar
temyize konu kararın ısrar hükmü yönünden bozulmasını gerektirecek nitelikte
olmadığı, işin esasına yönelik temyiz incelemesi henüz yapılmadığından, dosyanın
temyiz istemini incelemekle görevli Danıştay Yedinci Dairesine gönderilmesi
gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı
H.Hüseyin TOK'un Düşüncesi: İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların
temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması
gerekmektedir.
Temyiz
dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden
hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme ısrar
kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren
Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunca, dosyadaki belgeler incelendikten sonra
gereği görüşüldü:
Türkiye Kömür
İşletmeleri Kurumu Genel Müdürlüğünden ihale ile alınan dekapaj işinin sözleşme
hükümleri doğrultusunda artırılması üzerine kurum tarafından davacının
istihkakından binde 4,5 oranında kesilerek vergi dairesine ödenen damga
vergisinin ret ve iadesi istemiyle açılan davayı kabul ederek söz konusu
verginin ret ve iadesine karar veren vergi mahkemesi ısrar kararı, vergi dairesi
müdürlüğü tarafından temyiz edilmiştir.
488 sayılı Damga
Vergisi Kanununun 3 üncü maddesinde, damga vergisinin mükellefinin kağıtları
imza edenler olduğu kurala bağlanmıştır.
Türkiye Kömür
İşletmeleri Kurumu tarafından, davacının istihkakından kesilen damga vergisi
davalı idareye ödenmiş olduğundan, ihtilafın çözümü, damga vergisi açısından
vergiyi doğuran olay bulunup bulunmadığı ve vergiyi doğuran olay varsa
mükellefinin kim olduğunun belirlenmesine bağlı bulunmaktadır. 2576 sayılı Bölge
İdare Mahkemeleri ve vergi mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanunun
6 ncı maddesinde, vergi mahkemelerinin, genel bütçeye il özel idareleri,
belediye ve köylere ait vergi, resim ve harç ile benzeri mali yükümler ve
bunların zam ve cezaları ile tarifelere ilişkin davaları çözümlemekle görevli
olduğu kurala bağlanmış olduğundan, kendisinden haksız vergi alındığını iddia
eden davacının açtığı davayı inceleyen vergi mahkemesi ısrar kararında bu yönden
hukuka aykırılık görülmemiştir.
Ancak mahkemece
verilen ilk karar, mahkemenin görevinde olmadığından davanın incelenmeksizin
reddi gerektiği gerekçesiyle bozulmuş olup, işin esasına girilerek temyiz
incelemesi yapılmamış olduğundan, esasa ilişkin temyiz isteminin ilk derece
yargı yerlerince verilen kararları temyizen incelemekle görevli vergi dava
dairesince sonuçlandırılması gerekmektedir.
Bu nedenlerle,
temyize konu kararda ısrar hükmü yönünden hukuka aykırılık bulunmadığına,
davanın esasına ilişkin temyiz incelemesi için dosyasının Danıştay Yedinci Daire
Başkanlığına gönderilmesine, 14.4.2006 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
K A R Ş I O Y
Danıştay Yedinci
Dairesinin bozma kararında yer alan hukuksal nedenler ve gerekçe uyarınca ısrar
kararının bozulması gerektiği oyu ile karara katılmıyoruz.
KAMU ALACAKLARININ TAHSİLİ
T.C.
D A N I Ş T A Y
Vergi Dava Daireleri
Kurulu
Esas No : 2005/211
Karar No: 2006/102
Özeti : İhtiyati haciz
işleminin iptali istemiyle açılan davanın, tarhiyata karşı açılan davadan
bağımsız ve işlemin tesis edildiği andaki hukuki duruma göre incelenmesi
gerektiği hakkında.
Temyiz Eden
: Sultanbeyli Vergi Dairesi Müdürlüğü - İSTANBUL
Karşı
Taraf : … Konfeksiyon Tekstil Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi
Vekili : Av. …
İstemin Özeti
: Davacı şirketin 2001 ve 2002 yılı işlemlerinin incelenmeye başlanılması
üzerine tesis edilen ihtiyati haciz işleminin iptali istemiyle dava açılmıştır.
İstanbul 4.Vergi
Mahkemesi 26.1.2004 günlü ve E:2003/1574, K:2004/166 sayılı kararıyla; 4811
sayılı Vergi Barışı Yasasının yürürlüğe girdiği tarihten önce davacı şirket
hakkında 2001 ve 2002 yıllarına ilişkin vergi incelemesi başlatıldığı, inceleme
sonuçlanmadan 4811 sayılı Yasanın yürürlüğe girmesiyle 1998-2001 yılları için
matrah artırımında bulunulduğu, inceleme sonucunda ise yükümlü şirketin 2001
yılında indirim konusu yaptığı bazı katma değer vergilerini içeren faturaların
sahte olduğunun tespit edildiğinden bahisle 2001/Aralık döneminden 2002 yılına
devreden katma değer vergisi indirimlerinin kabul edilmemesi suretiyle dava
konusu ihtiyati haczin dayanağı olan cezalı tarhiyatların yapıldığı, bu
tarhiyatlara karşı açılan davada Mahkemelerinin 26.1.2003 günlü ve E:2003/1573,
K:2004/165 sayılı kararıyla, davacı şirketin matrah artırımında bulunduğu dönem
için inceleme yapılamayacağı ve sözkonusu dönem kayıtları esas alınarak tarhiyat
yapılmasının mükerrer vergilendirme yaratacağı, bu durumun 4811 sayılı Yasanın
matrah artırımına ilişkin hükümleri ile sağlanmak istenen amaca ve vergilendirme
ilkelerine aykırı olduğu gerekçesiyle cezalı tarhiyatın kaldırılmasına karar
verilmiş olduğundan, dava konusu ihtiyati haczin dayanağı vergi ve cezaların
kaldırılması nedeniyle dayanağı kalmayan ihtiyati haciz kararının iptaline karar
vermiştir.
Vergi dairesi
müdürlüğünün temyiz istemini inceleyen Danıştay Dokuzuncu Dairesi 22.12.2004
günlü ve E:2004/1193, K:2004/6901 sayılı kararıyla; 4811 sayılı Yasanın 8 inci
maddesinin 1 inci fıkrasında katma değer vergisi mükelleflerinin; her bir
vergilendirme dönemine ilişkin olarak verdikleri (ihtirazi kayıtla verilenler
dahil) beyannamelerindeki hesaplanan katma değer vergisinin yıllık toplamı
üzerinden Şubat 2003 sonuna kadar idareye başvurarak artırımda bulunmayı kabul
etmeleri halinde, bu mükelleflerin nezdinde söz konusu vergiyi ödemeyi kabul
ettikleri yıllara ait vergilendirme dönemleri ile ilgili olarak katma değer
vergisi incelemesi ve tarhiyat yapılamayacağının hükme bağlandığı, aynı maddenin
7 nci fıkrasında ise; artırımda bulunulan yıllarla ilgili olarak kendileri
hakkında sonraki dönemlere devreden indirilebilir katma değer vergileri ve ihraç
kaydıyla teslimlerden veya iade hakkı doğuran işlemlerden doğan tecil-terkin ve
nakden ya da mahsuben iade işlemleriyle sınırlı olmak üzere, inceleme ve
tarhiyat hakkının saklı olduğu düzenlemesinin yer aldığı, bu hükümlerin birlikte
değerlendirilmesinden, yükümlülerin artırımda bulundukları yıllarla ilgili
olarak sonradan vergi incelemesi ve tarhiyat yapılamayacağı anlaşılmaktaysa da,
bunlar hakkında artırımda bulundukları yılların Aralık ayından bir sonraki yıla
devreden katma değer vergileriyle sınırlı olmak üzere inceleme ve buna bağlı
olarak tarhiyat yapılabileceği hususunun açık bulunduğu, bu durumda, olayda, en
son 2001 yılı için artırımda bulunan yükümlü şirketin bu yılın Aralık ayından
sonraki döneme devreden katma değer vergisinin sahte fatura kullanımı nedeniyle
azaltılması suretiyle bir sonraki yılın muhtelif dönemleri için cezalı tarhiyat
yapılabileceğinden, mahkemece ihtiyati hacze ilişki bu davanın işin esasına
girilerek bir karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle, kararı bozmuştur.
Bozma kararına
uymayan İstanbul 4.Vergi Mahkemesi 15.4.2005 günlü ve E:2005/573, K:2005/726
sayılı kararıyla; Mahkemelerince verilen kararın, ihtiyati haciz kararı
alınabilmesi için teminat altına alınması gereken bir amme alacağı bulunması
gerektiği ve amme alacağının terkinine hükmedilmesi nedeniyle ihtiyati haczin de
iptali gerektiği gerekçesine dayalı olduğu, dolayısıyla bozma kararında
belirtilen inceleme ve tarhiyat yapılabileceği ve işin esasına girilerek karar
verilmesi gerektiği yönündeki gerekçeye katılma imkanı bulunmadığı gibi, katma
değer vergisi yönünden davanın kabulü ile cezalı tarhiyatın terkini yolundaki
kararın bozulması üzerine ilk kararda ısrar edilerek vergi ve cezanın
kaldırılmasına karar verilmesi nedeniyle, dava konusu ihtiyati haczin dayanağı
kalmadığından iptali gerektiği gerekçesiyle ilk kararında ısrar etmiştir.
Israr kararı
vergi dairesi müdürlüğü tarafından temyiz edilmiş, yapılan işlemlerde yasaya
aykırılık olmadığı ileri sürülerek kararın bozulması istenmiştir.
Savunmanın
Özeti : İstemin reddi gerektiği savunulmuştur.
Danıştay Tetkik
Hakimi Özlem ULAŞ'ın Düşüncesi: Israr kararının Danıştay Dokuzuncu Dairesince
verilen bozma kararında yer alan esaslar doğrultusunda bozulması gerektiği
düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı
Buket ORAL'ın Düşüncesi: Danıştay Dokuzuncu Dairesinin 22.12.2004 tarih ve
E:2004/1193, K:2004/6901 sayılı bozma kararının dayandığı gerekçe karşısında
temyiz isteminin kabulü ile Vergi Mahkemesi ısrar kararının bozulması gerekeceği
düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren
Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunca, dosyadaki belgeler incelendikten sonra
gereği görüşüldü:
2001 ve 2002
yılı defter ve belgelerinin incelenmesi sonucu düzenlenen vergi inceleme
raporuna dayanılarak 2002 yılının Temmuz ila Kasım dönemleri için re'sen salınan
vergi zıyaı cezalı katma değer vergisi nedeniyle davacı şirket adına tesis
edilen 26.8.2003 günlü ve 2003-147 sayılı ihtiyati haciz kararının iptali
yolundaki vergi mahkemesi ısrar kararı vergi dairesi müdürlüğünce temyiz
edilmiştir.
6183 sayılı Amme
Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 13 üncü maddesinin (1) işaretli
bendinde; 9 uncu madde gereğince teminat istenmesini mucip haller mevcut ise
ihtiyati haczin, hiçbir müddetle mukayyet olmaksızın alacaklı amme iadesinin
mahalli en büyük memurunun kararıyla, haczin ne suretle yapılacağına dair olan
hükümlere göre derhal uygulanacağı düzenlemesi yer almış, aynı Kanunun 9 uncu
maddesinde de, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 344 üncü maddesi uyarınca ceza
kesilmesini gerektiren haller ile 359 uncu maddesinde sayılan hallere temas eden
bir amme alacağının salınması için gerekli muamelelere başlanmış olduğu takdirde
vergi incelemesine yetkili memurlarca yapılan ilk hesaplara göre belirtilen
miktar üzerinden tahsil dairelerince teminat isteneceği öngörülmüştür.
6183 sayılı
Kanunun kamu alacağının korunması ile ilgili hükümleri kapsayan Birinci Kısmının
İkinci Bölümünde yer alan teminat istenmesi, ihtiyati haciz ve ihtiyati tahakkuk
müesseseleri, henüz kamu alacağı olma niteliği kazanmamış vergi ve cezaların,
tahakkuk ettikleri tarihte karşılaşılabilecek tahsil imkansızlığına bir önlem
olarak öngörülmüştür. Dolayısıyla özel kanunlara göre henüz tahakkuk etmemiş
vergi ve cezalar hakkında, kamu alacağının güvenceye bağlanması amacıyla
öngörülen teminat isteme, ihtiyati tahakkuk ve ihtiyati hacze karşı açılacak
davaların, dava konusu edilmekle tahsili duran vergi ve cezalar hakkında
yapılacak yargılamadan ayrı ve bağımsız olarak incelenmesi ve hukuka uygunluk
denetiminin de, tedbir mahiyetinde tesis edilen işlemin tesis edildiği andaki
hukuki duruma göre yapılması gerekmektedir.
Bu durumda, dava
konusu ihtiyati haciz kararı hakkında, belirtilen esaslar doğrultusunda bir
inceleme yapılarak karar verilmesi gerekirken, vergi mahkemesince, ihtiyati
haciz işlemi ile teminat altına alınmak istenen amme alacağının Mahkemelerince
terkinine hükmedilmiş olması nedeniyle ihtiyati haczin de iptali gerektiği
gerekçesiyle ısrar kararı verilmesinde hukuka uygunluk görülmemiştir.
Açıklanan
nedenlerle, temyiz isteminin kabulü ile İstanbul 4.Vergi Mahkemesinin 15.4.2005
günlü ve E:2005/573, K:2005/726 sayılı ısrar kararının bozulmasına, yeniden
verilecek kararda karşılanacağından, yargılama giderleri yönünden hüküm
kurulmasına gerek bulunmadığına, 14.4.2006 gününde oybirliği ile karar verildi.
T.C.
D A N I Ş T A Y
Vergi Dava Daireleri
Kurulu
Esas No : 2005/308
Karar No: 2006/36
Özeti : Kesinleşmiş kamu
alacağının tahsili amacıyla müteselsil sorumlu sıfatıyla ticaret borsası adına
ödeme emri düzenlenebilmesi için ihbarname düzenlenmesine gerek bulunmadığı
hakkında.
Temyiz Edenler :
1- Şükrü Kanatlı Vergi Dairesi Müdürlüğü -Antakya/HATAY
2- Antakya Ticaret Borsası
Vekili: Av. …
İstemin Özeti
: Çırçır ve prese fabrikası işleten … Çırçır ve Presecilik Limited Şirketi
tarafından Ekim 1996 döneminde müstahsilden satın alınan zirai ürün bedelleri
üzerinden tevkif edilip beyan edilmesi gereken gelir (stopaj) vergisi ve fon
payının beyan edilmemesi ve ödenmemesi üzerine söz konusu vergilerle bunlara
ilişkin ceza ve gecikme faizinden, zirai ürün alışlarını tescil eden davacı
ticaret borsasının müteselsilen sorumlu olduğu görüşüyle ödeme emri
düzenlenmiştir.
Hatay 1.Vergi
Mahkemesi 25.7.2002 günlü ve E:2001/407, K:2002/203 sayılı kararıyla; kotasyona
tabi olan ve belli bir miktardan fazla tarım ürününü üreticiden satın alan
tüccarın, bu alım satımı ticaret borsasında tescil ettirmek zorunda olduğu, 164
sayılı Gelir Vergisi Genel Tebliğinin 4'üncü bölümünün ilk paragrafının, 213
sayılı Kanunun 11'inci maddesinin altıncı fıkrasında da öngörülen yetkiye
dayanarak, böyle bir alım satımın ticaret borsasında tescili sırasında müstahsil
fişinin usulüne uygun düzenlenmiş ve Gelir Vergisi Kanununda yer alan kurallar
gereği gelir vergisi kesintisinin yapılmış olmasının borsa yetkililerince
aranmasını öngördüğünü, bu araştırma ve gereğinin yerine getirilmemesine karşın
tescilin yapılmış olması halinde, borsaları da alıcı tüccarla birlikte
müteselsilen sorumlu tutan bir düzenleme getirdiği, henüz beyanname verme süresi
dolmamışken yapılan tescil sırasında borsaların beyannamenin düzenlenmiş ve
ilgili vergi dairesine verilmiş olmasını aramaları düşünülemeyeceğinden,
tebliğin bu paragrafında öngörülen sorumluluğu, tevkifatın yapılmasıyla sınırlı
kabul etmek gerektiği, bununla birlikte, Borçlar Kanununun 141'inci ve 142'nci
maddeleri karşısında alacaklı vergi dairesinin tarhiyat safhasından itibaren her
aşamada müteselsilen sorumlulardan sadece birine vergi alacağının tahsili için
başvuracağı sonucuna varıldığı, olayda, asıl borçlu yönünden yapılan tarhiyatın
yargı kararıyla kesinleşmesi nedeniyle tahsil edilebilir hale gelen kamu
alacağının, müteselsil sorumluluğu bulunan davacı borsadan doğrudan ödeme emri
ile istenmesinde yasaya aykırılık bulunmadığı, ancak 164 sayılı Gelir Vergisi
Genel Tebliğinin 4'üncü bölümünün ikinci paragrafına göre tahsil edilemeyen
gelir (stopaj) vergisi üzerinden kesilen ağır kusur cezasından davacı borsanın
müteselsil sorumlu tutulmasında kanuna ve cezaların şahsiliği ilkesine uygunluk
bulunmadığı gerekçesiyle, ödeme emrinin ağır kusur cezasına ilişkin kısmının
iptaline; davanın ödeme emrinin gelir (stopaj) vergisi, fon payı ve gecikme
faizine ilişkin kısmının reddine, karar vermiştir.
Tarafların
temyiz istemini inceleyen Danıştay Üçüncü Dairesi 4.3.2004 günlü ve E:2002/3510,
K:2004/643 sayılı kararıyla; vergilendirmeye ilişkin işlemlerin Vergi Usul
Kanunu hükümlerine göre ihbarname kuralına göre takip edileceği, tescil ettiği
zirai ürün alımları üzerinden tevkif edilip beyanı gereken, ancak beyan edilip
ödenmeyen vergiden müteselsil sorumlu tutulan, iddia ve savunmalarını idareye
karşı ileri sürmek hak ve yetkisine sahip olan ticaret borsasının bu olanağı
kullanabilmesinin, söz konusu sorumluluğu nedeniyle, verginin tarh ve tahakkuku
anından itibaren takibi ile mümkün olabileceği, uyuşmazlıkta, beyan edilmeyen ve
ödenmeyen vergiler ile bunlara ilişkin ceza ve gecikme faizinden müteselsilen
sorumlu tutulan ticaret borsasına, öncelikle vergi ve ceza ihbarnamesiyle söz
konusu alacakların bildirilmesi gerekirken, doğrudan ödeme emriyle istenmesinde
yasaya uygunluk bulunmadığından, aslı borçlu adına yapılan tarhiyatın
kesinleşmesi nedeniyle tahsil edilebilir hale gelen kamu alacağının müteselsil
sorumlu bulunan ticaret borsasından doğrudan ödeme emriyle istenebileceği
yolunda verilen kararda hukuka uygunluk bulunmadığı, davalı idarece ileri
sürülen iddiaların kararın idare lehine bozulmasını gerektirecek nitelikte
görülmediği gerekçesiyle, vergi dairesi müdürlüğü temyiz isteminin
reddine,davacı temyiz isteminin kabulüyle mahkeme kararının bozulmasına karar
vermiştir.
Vergi dairesi
müdürlüğünün kararın düzeltilmesi istemi, Danıştay Üçüncü Dairesinin 16.2.2005
günlü ve E:2004/1533, K:2005/396 sayılı kararıyla reddedilmiştir.
Bozma kararına
uymayan Hatay 1.Vergi Mahkemesi 31.5.2005 günlü ve E:2005/262, K:2005/198 sayılı
kararıyla, ilk kararında ısrar etmiştir.
Israr kararı
taraflarca temyiz edilmiş; vergi dairesi müdürlüğünce, ağır kusur cezasına
ilişkin hüküm fıkrasının yasaya aykırı olduğu; davacı ticaret borsasınca,
ihbarname gönderilmeksizin ödeme emri tebliğ edilemeyeceği, Tebliğin
düzenlemesinde sadece vergiden sorumluluk hususu belirtildiğinden, fon payı ve
gecikme faizinden sorumluluklarının söz konusu olamayacağı, yargılama giderleri
dağıtımının da hakkaniyete uygun yapılmadığı, ileri sürülerek kararın bozulması
istenmiştir.
Savunmanın
Özeti : Taraflarca savunma verilmemiştir.
Danıştay Tetkik
Hakimi Özlem ULAŞ'ın Düşüncesi: Ödeme emrinin ağır kusur cezasına ilişkin
kısmının iptaline yönelik hüküm fıkrası kesinleşmiş olduğundan, vergi dairesi
müdürlüğü temyiz isteminin incelenmeksizin reddi, ticaret borsasınca temyiz
dilekçesinde ileri sürülen iddialar ısrar kararının bozulmasını sağlayacak
durumda görülmediğinden davacı isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı
Sefer YILDIRIM'ın Düşüncesi: İdare vergi mahkemelerince verilen kararların
temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması
gerekmektedir.
Temyiz
dilekçelerinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden
hiçbirisine uymadığından, istemlerinin reddi ile temyiz edilen Mahkeme ısrar
kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren
Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunca, dosyadaki belgeler incelendikten sonra
gereği görüşüldü:
Zirai ürün
alımlarını tescil ettiği … Çırçır ve Presecilik Limited Şirketi hakkında
düzenlenen inceleme raporu ile şirketin Ekim 1996 döneminde yaptığı zirai ürün
alımlarına ilişkin tevkifatı beyan etmediğinin ve ödenmediğinin belirlenmesi
üzerine, sözü edilen kamu alacağı ile hesaplanan gecikme faizinin, 213 sayılı
Vergi Usul Kanununun 11 inci maddesi uyarınca müteselsil sorumlu sıfatıyla
Antakya Ticaret Borsasından tahsil edilmesi gerektiği yolunda düzenlenen
müteselsil sorumluluğa ilişkin vergi inceleme raporuna dayanılarak, davacı borsa
adına düzenlenen ödeme emrine karşı açılan davayı kısmen reddeden vergi
mahkemesi ısrar kararı taraflarca temyiz edilmektedir.
Vergi
mahkemesinin ilk kararının, ödeme emrinin ağır kusur cezasına ilişkin kısmının
iptali yolundaki hüküm fıkrasına karşı vergi idaresince yapılan temyiz başvurusu
Danıştay Üçüncü Dairesince reddedilerek söz konusu hüküm fıkrası kesinleşmiş
olduğundan, kararın ödeme emrine karşı açılan davanın kısmen reddine ilişkin
hüküm fıkrasının bozulmasından sonra verilen ısrar kararının varlığı, idare
yönünden kesinleşen hüküm fıkrasının yeniden temyiz incelemesine tabi
tutulmasına olanak vermeyeceğinden, vergi dairesi müdürlüğünün temyiz isteminin
incelenmesi mümkün değildir.
Antakya Ticaret
Borsasının temyiz istemine gelince; temyiz dilekçesinde belirtilen borcun
doğrudan ödeme emriyle istenemeyeceği yolundaki iddialar, mahkeme kararının bu
yöndeki ısrar hükmünün bozulmasını sağlayacak durumda bulunmamıştır.
Ancak, vergi
mahkemesinin ilk kararı ödeme emri içeriğinde yer alan amme alacağının,
müteselsil sorumlu sıfatıyla davacı ticaret borsasına öncelikle vergi ve ceza
ihbarnamesiyle duyurulması gerektiği ve doğrudan ödeme emriyle istenmesinde
yasaya uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle bozulmuş olduğundan, uyuşmazlığın
esasına ilişkin bir temyiz incelemesi yapılmamış olup, bu incelemenin
Kurulumuzca değil, ilk derece yargı yerlerince verilen kararları temyizen
incelemekle görevli vergi dava dairesince yapılması gerekmektedir.
Bu nedenlerle,
vergi dairesi müdürlüğü temyiz isteminin incelenmeksizin reddine, davacı temyiz
isteminin ısrar hükmü yönünden reddine, diğer konular incelenmek üzere dosyanın
Danıştay Üçüncü Dairesine gönderilmesine, 24.2.2006 gününde oyçokluğu ile karar
verildi.
K A R Ş I O Y
Israr kararının
Danıştay Üçüncü Dairesinin bozma kararında yer alan esaslar doğrultusunda
bozulması gerektiği görüşünde olduğumuzdan karara katılmıyoruz.
KATMA DE?ER VERGİSİ
T.C.
D A N I Ş T A Y
Vergi Dava Daireleri
Kurulu
Esas No : 2005/272
Karar No: 2005/281
Özeti : Defter ve
belgelerini yanması nedeniyle incelemeye ibraz edemeyen yükümlünün emtia alımına
ilişkin belgelerin varlığını ispat yükümlülüğünün ortadan kalkmadığı ve ibraz
edilebilen fatura ve benzeri vesikalarda gösterilen katma değer vergisinin
indirim konusu yapılabileceği hakkında.
Temyiz Eden
: Bornova Vergi Dairesi Başkanlığı - İZMİR
Karşı
Taraf : … Kozmetik Sanayi Ticaret Limited Şirketi
Vekili : Av. …
İstemin Özeti
: 1995 yılına ilişkin defter ve belgelerini yanması nedeniyle incelemeye ibraz
edemeyen davacı şirketin katma değer vergisi indirimlerinin kabul edilemeyeceği
yolunda düzenlenen vergi inceleme raporuna dayanılarak 1995 yılının tüm
dönemleri için re'sen katma değer vergisi salınmış, kaçakçılık cezası
kesilmiştir.
İzmir 1.Vergi
Mahkemesi 27.2.2003 günlü ve E:2000/1365, K:2003/215 sayılı kararıyla; olayda,
mahkemece yandığı belirlenen defter ve belgelerin incelemeye ibraz edilmemesi
nedeniyle vergi matrahının tamamen veya kısmen maddi delillere dayanılarak
saptanması olanağı ortadan kalkmış olduğundan, re'sen takdir sebebinin
varlığının kabulünün zorunlu halde geldiği, ancak, bu durumun, ticari icaplara
göre emtia satın aldığı kişi ve kuruluşları tanımak ve bilmek durumundaki bir
alıcının, emtia alımına ilişkin belgelerin varlığını ispat yükümlülüğünü ortadan
kaldırmayacağı, ibraz edilebilen fatura ve benzeri vesikalarda gösterilen katma
değer vergisinin indirim konusu yapılabileceği, aksi halde indirimlerin kabul
edilmeyeceği, Mahkemelerince verilen ara kararı ile ihtilaflı dönemlere ilişkin
mal alış faturası veya katma değer vergisi indirimine esas teşkil eden
belgelerin ibrazı için davacı şirkete ve firmalara süre verildiği, gönderilen
bilgi ve belgelerden, adı geçen mükelleflerin büyük bir kısmının davacı şirketle
ticari ilişkisinin bulunduğu, mal satışı yapıldığı, faturaların gönderildiği,
ancak aradan uzun zaman geçmiş olması ve zamanaşımı nedeniyle bazılarının defter
ve belgelerinin zayi olduğu veya imha edildiğinin anlaşıldığı, bazı
mükelleflerce ihtilaflı dönemle ilgili olarak davacı şirketle bir mal
alışverişinin bulunmadığı ve fatura verilmediği belirtilmiş ise de, bu
firmaların bazılarının davacının daha önceki dönemlerde mal alışı yaptığı
listede mevcut mükellefler olduğu, bazılarının inceleme elemanının listesinde
yer almadığının anlaşıldığı, şirketin faaliyet konusu nedeniyle çeşitli
yerlerden mal aldığı ve belgelerin tamamını temin imkanı bulunmayıp, büyük kısmı
ibraz edildiğinden, yapılan tarhiyatta isabet görülmediği gerekçesiyle vergi ve
cezanın kaldırılmasına karar vermiştir.
Vergi dairesi
müdürlüğünün temyiz istemini inceleyen Danıştay Dokuzuncu Dairesi 21.12.2004
günlü ve E:2003/2502, K:2004/6841 sayılı kararıyla; Asliye Hukuk Mahkemesinin
tespit zaptı ile yandığı belirlenen defter ve belgelerin ibraz edilmemesi
nedeniyle vergi matrahının tamamen veya kısmen maddi delillere dayanılarak
saptanması olanağı ortadan kalkmış olduğundan, re'sen takdir sebebinin
varlığının kabulünün zorunlu hale geldiği, ancak defter ve belgelerin ibraz
edilememiş olmasının Katma Değer Vergisi Kanununun 29 uncu maddesinde öngörülen
ispat ve ibraz yükümlülüğünü ortadan kaldırmaya dayanak sayılabilecek hukuki bir
neden olarak düşünülemeyeceği, bu gibi durumlarda Vergi Mahkemesince, yükümlüden
fatura ve gider belgelerinin istenilmesi, ibraz edilecek olan fatura ve gider
belgelerinden vergi dairesi müdürlüğünün de haberdar edilmesi suretiyle
sözkonusu belgelerin gerçekten alış yaptığı emtialara ait faturalar olup
olmadığının araştırılması ve gerçek alış faturaları gözönüne alınarak ödenecek
verginin tespiti için gerekirse bu belgeler ve faturalar üzerinde bilirkişi
incelemesi yapılması, bunun sonucunda ne kadar belge ibraz edilmiş ise bu
belgelerde yer alan katma değer vergilerinin indiriminin kabul edilmesi, ibraz
edilmeyen ya da sahte fatura olduğu sabit olan belgelerde yer alan katma değer
vergilerinin indiriminin kabul edilmemesi suretiyle bir karar verilmesi
gerekirken, Mahkemece ara kararı ile istenilmesi üzerine yükümlü tarafından bir
kısım faturalar ibraz edildiği halde bu faturalar üzerinde bir inceleme
yapılmaksızın davanın kabul edildiği, bu durumda, ibraz edilen ve tekrar
istenilmesi üzerine sunulacak olan belgeler üzerinde bu doğrultuda bir inceleme
yapılması ya da yaptırılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, böyle
bir araştırma yapılmaksızın davanın kabulüne karar verilmesinde isabet
bulunmadığı, öte yandan yükümlü adına kesilen kaçakçılık cezası yönünden, 213
sayılı Kanunun 373. maddesindeki "bu Kanunda yazılı mücbir sebeplerden herhangi
birinin vukua geldiği malum ise veya tevsik ve ispat olunursa vergi cezası
kesilmeyeceği" yolundaki hükmün Mahkemece gözönüne alınacağının da tabii olduğu,
gerekçesiyle kararı bozmuştur.
Bozma kararına
uymayan İzmir 1.Vergi Mahkemesi 12.5.2005 günlü ve E:2005/330, K:2005/409 sayılı
kararıyla; ilk kararında yer alan hukuksal nedenler ve gerekçeye ek olarak, aynı
yangında yanan defter ve belgelerin incelemeye ibraz edilmemesi nedeniyle katma
değer vergisi indirimlerinin kabul edilmemesi sonucu düzenlenen vergi inceleme
raporuna dayanılarak 1993 yılının tüm dönemleri için re'sen salınan kaçakçılık
cezalı katma değer vergisine karşı açılan davada Mahkemelerince verilen ve vergi
ve cezaların kaldırılmasına ilişkin 9.11.2000 günlü ve E:1999/39, K:2000/997
sayılı kararın Danıştay Dokuzuncu Dairesinin 20.1.2004 günlü ve E:2001/1138,
K:2004/424 sayılı kararıyla onandığı ve yine aynı Dairenin 28.12.2004 günlü ve
E:2004/1428, K:2004/7011 sayılı kararıyla da karar düzeltme isteminin
reddedildiği, gerekçesiyle vergi ve cezaların kaldırılması yolundaki kararında
ısrar etmiştir.
Vergi dairesi
başkanlığınca, yapılan tarhiyatta yasaya aykırılık bulunmadığı ileri sürülerek
ısrar kararı temyiz edilmiştir.
Savunmanın
Özeti : Savunma verilmemiştir.
Danıştay Tetkik
Hakimi Özlem ULAŞ'ın Düşüncesi: Israr kararının Danıştay Dokuzuncu Dairesince
verilen bozma kararında yer alan hukuksal nedenler ve gerekçe uyarınca bozulması
gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı
Zerrin GÖNGÖR'ün Düşüncesi: İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların
temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması
gerekmektedir.
Temyiz
dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden
hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme ısrar
kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren
Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunca, dosyadaki belgeler incelendikten sonra
gereği görüşüldü:
İzmir 1.Vergi
Mahkemesinin 12.5.2005 günlü ve E:2005/330, K:2005/409 sayılı ısrar kararı,
dayandığı hukuksal nedenler ve gerekçe ile Kurulumuzca da uygun bulunmuş ve
temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, kararın bozulmasını gerektirecek
durumda görülmemiştir.
Bu nedenlerle
temyiz isteminin reddine, 9.12.2005 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
K A R Ş I O Y
Temyiz isteminin
kabulü ile ısrar kararının Danıştay Dokuzuncu Dairesinin bozma kararında yer
alan esaslar doğrultusunda bozulması gerektiği görüşünde olduğumuzdan karara
katılmıyoruz.
T.C.
D A N I Ş T A Y
Vergi Dava Daireleri
Kurulu
Esas No : 2006/19
Karar No: 2006/92
Özeti : Serbest meslek
kazancında katma değer vergisi açısından vergiyi doğuran olay mal teslimi veya
hizmet ifası anında meydana geldiğinden, tahsil tarihine göre beyanda
bulunulmasında yasal isabet bulunmadığı hakkında.
Temyiz Eden
: Çorlu Vergi Dairesi Müdürlüğü - TEKİRDA?
Karşı
Taraf : …
İstemin Özeti
: Serbest muhasebecilik yapan davacı adına, 1998 yılında hasılatının bir kısmını
serbest meslek makbuzu düzenlememek suretiyle, kayıt ve beyan dışı bıraktığından
ve mükerrer gider kaydı bulunduğundan bahisle, inceleme raporuna dayanılarak
1998/Şubat, Temmuz ve Ekim dönemleri için kusur, Aralık dönemi için ağır kusur
cezalı olarak katma değer vergisi salınmıştır.
Tekirdağ Vergi
Mahkemesi 14.11.2000 günlü ve E:2000/168, K:2000/297 sayılı kararıyla; olayda,
davacının 1998 yılında muhasebecilik hizmeti verdiği müşterilerinden 1999
yılında tahsil ettiği ücretleri en geç hizmetin tamamlandığı 31 Aralık 1998
tarihinde, hizmet verilen müşterilerden ifadesine başvurulan dördünün, hizmetin
verildiği yılı içerisinde ödediklerini beyan ettikleri ücretleri de ödeme
tarihlerinde beyan etmesi gerektiği; çünkü vergiyi doğuran olayın, bu tarihlerde
meydana geldiğinin kabulü suretiyle dava konusu cezalı tarhiyat yapılmış ise de;
dosyadaki belge ve bilgilerden, ifadesine başvurulan müşterilerin 1998 yılında
ödemede bulunmadıkları, 1999 yılındaki tahsilatların da ilgili yılda
belgelendirildiği hususlarının anlaşıldığı; serbest meslek faaliyetinde, vergiyi
doğuran olayın, verilen hizmet karşılığında kısmen veya tamamen ücret tahsil
edilmesiyle meydana geleceği ve serbest meslek makbuzunun da bu tarihte
düzenlenmesi gerektiği gerekçesiyle tarhiyatı kaldırmıştır.
Vergi dairesi
müdürlüğünün temyiz istemini inceleyen Danıştay Yedinci Dairesi 31.3.2004 günlü
ve E:2001/765, K:2004/791 sayılı kararıyla; 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 19
uncu maddesi ile 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 10 uncu maddesinin
(a), (b), (c) fıkralarında yer alan, yasal düzenlemelere göre, katma değer
vergisi açısından vergiyi doğuran olay, malın teslimi veya hizmetin yapılması
anında meydana gelmekte olup, bu hususta ticari, sınai, zirai veya serbest
meslek faaliyet çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetler yönünden farklı bir
düzenlemeye yer verilmediği, serbest meslek kazancının tespitinde, gelir vergisi
açısından, tahsilat esasının getirilmiş olmasının da, yukarıda anılan hukuki
durumu değiştirmeyeceği, dava hakkında, serbest muhasebecilik faaliyetinde
verilen hizmet tanımlandıktan sonra, hizmetin yapıldığı tarihin araştırılması ve
vergiyi doğuran olayın, hizmetin yapıldığı tarihte meydana geldiği hususunun
gözetilmesi suretiyle yapılacak yargılamayla ulaşılacak sonuca göre karar
verilmesi gerektiğinden, aksi yoldaki temyize konu mahkeme kararında isabet
görülmediği, ayrıca mahkemece davanın mükerrer gider kaydından kaynaklanan ve
davacı tarafından da kabul edilen kısmının incelenmediği gerekçesiyle kararı
bozmuştur.
Bozma kararına
üzerine Tekirdağ Vergi Mahkemesi 29.9.2005 günlü ve E:2005/295, K:2005/298
sayılı kararıyla; mükerrer gider kaydından kaynaklanan kısma yönelik davayı
reddetmiş, serbest meslek kazancına yönelik kısmı ilk kararında yer alan
hukuksal nedenler ve gerekçe uyarınca kaldırmıştır.
imar hukukcusu
Türkiyenin imar hukukcusu
Copyright © Imar Hukukcusu Tüm hakları saklıdır.
Yayınlanma:: 2007-06-09 (2603 okuma)
[ Geri Dön ]
|
|
|
|