İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU KARARLARI
BELEDİYE İŞLERİ
T.C.
D A N I Ş T A Y
İdari Dava Daireleri
Kurulu
Esas No: 2006/212
Karar No: 2006/129
Özeti : 5393 sayılı Belediye
Yasasının 26. maddesi uyarınca, gensoru önergesinin meclis üye tam sayısının
salt çoğunluğu ile gündeme alınıp alınamayacağı karara bağlandıktan sonra 3 tam
gün geçmesi ve gensorunun görüşülerek sonucunun karara bağlanması gerektiği
hakkında.
İtiraz Eden
(Davalı) : İçişleri Bakanlığı-ANKARA
Karşı Taraf
: …
İstemin
Özeti : Giresun İli, Alucra İlçesi Belediye Başkanı … hakkında
5393 sayılı Belediye Yasanının 26. maddesine göre verilen gensoru önergesinin
belediye meclisince görüşülmesi sonucunda ilgilinin meclise yaptığı
açıklamaların yeterli görülmemesi üzerine, meclis üye tam sayısının 3/4
çoğunluğu ile verilen yetersizlik kararının aynı yasa maddesi uyarınca
incelenmesi istemiyle açılan dosyada; Danıştay Sekizinci Dairesince verilen ve
Alucra Belediye Başkanının 5393 sayılı Yasanın 26. maddesi uyarınca Belediye
Başkanlığından düşürülmesi isteminin reddine ilişkin bulunan 26.12.2005 günlü,
E:2005/5506, K:2005/5385 sayılı karara, İçişleri Bakanlığı itiraz etmektedir.
Danıştay Tetkik
Hakimi Emin Sınmaz'ın Düşüncesi: 5393 sayılı Belediye Yasasının 26.maddesi
uyarınca Belediye Başkanlığından düşürülmeye dair uyuşmazlığa ilişkin olarak İl
Valiliği tarafından gönderilen istem yazısına istinaden Danıştay Sekizinci
Dairesince verilen karara itiraz hakkı bulunmayan, İçişleri Bakanlığı isteminin
incelenmeksizin reddi gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı
Ülkü Erbük'ün Düşüncesi: İçişleri Bakanlığı, Danıştay Sekizinci Dairesinin
26.12.2005 gün ve E:2005/5506, K:2005/5385 sayılı Alucra Belediye Başkanının
5393 sayılı Belediye Yasasının 26. maddesi uyarınca Belediye Başkanlığından
düşürülmesi isteminin reddine ilişkin kararının 2577 sayılı Yasanın Ek 2.
maddesine göre itirazen incelenerek bozulmasını istemektedir.
Danıştay
Sekizinci Dairesi itiraza konu kararında 5393 sayılı Yasanın 26. maddesi
uyarınca, gensoru önergesinin meclis üye tam sayısının salt çoğunluğu ile
gündeme alınıp alınamayacağı karara bağlandıktan sonra 3 tam gün geçmesi ve
gensorunun görüşülerek sonucunun karara bağlanması gerekirken, gensoru
önergesinin gündeme alınması ile görüşülmesinin aynı günlü 12.9.2005 meclis
toplantısında yapılması yasada belirtilen usullere uymadığından bu yönüyle
işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle Alucra Belediye Başkanının
Belediye Başkanlığından düşürülmesi istemini reddetmişse de; İçişleri
Bakanlığının itiraz dilekçesine ekli belgelerin incelenmesinden, gensoru
önergesinin 7.9.2005 tarihinde Belediye Meclis Başkanlığına verildiği, aynı gün
gündeme alınarak 12.9.2005 tarihinde saat 14 00 de görüşülmesine karar
verildiği, 5393 sayılı Yasa uyarınca 3 tam gün geçtikten sonra 12.9.2005
tarihinde gensoru önergesinin görüşülerek karar verildiği anlaşılmaktadır.
5393 sayılı
Belediye Kanununun 26 ncı maddesinin 1 inci fıkrasında, Belediye Meclisinin
bilgi edinme ve denetim yetkisini faaliyet raporunu değerlendirme, denetim
komisyonu, soru, genel görüşme ve gensoru yoluyla kullanacağı, aynı maddenin 4
üncü ve devamı fıkralarında da, belediye başkanınca meclise sunulan bir önceki
yıla ait faaliyet raporundaki açıklamaların,meclis üye tam sayısının dörtte üç
çoğunluğuyla yeterli görülmezse, yetersizlik kararıyla görüşmeleri kapsayan
tutanağın, meclis başkan vekili tarafından mahallin mülki idare amirine
gönderileceği; valinin, dosyayı gerekçeli görüşüyle birlikte Danıştay'a
göndereceği, yetersizlik kararı, Danıştay'ca uygun görüldüğü takdirde belediye
başkanının, başkanlıktan düşeceği, meclis üye tam sayısının en az üçte biri
oranındaki üyenin imzasıyla belediye başkanı hakkında gensoru önergesi
verilebileceği, gensoru önergesinin, meclis üye tam sayısının salt çoğunluğunun
oyu ile gündeme alınacağı ve üç tam gün geçmedikçe görüşülemeyeceği,gensoru
önergesinin karara bağlanmasında dördüncü fıkraya göre işlem yapılacağı
hükümleri ile aynı yasanın 22 nci maddesinin 5 inci fıkrasında da, oylamanın
gizli, işaretle veya ad okunarak yapılacağı, oy vermenin kabul, ret veya
çekimser şeklinde olacağı hükmü öngörülmüştür.
Dosyanın
incelenmesinden, gensoru önergesine belediye başkanınca verilen cevapların,
belediye meclisinde oylanmasına belediye başkanı dahil 12 kişinin katıldığı,
oylama sonucu 8 yetersiz, 3
yeterli, 1 "görevini suistimal etmiştir" şeklinde oy verildiği anlaşılmaktadır.
Üye tam sayısı
başkan dahil 12 olan belediye meclisinin, dörtte üç çoğunluğu 9 üyeden meydana
geldiğinden, 8 üyenin oyu ile alınan yetersizlik kararında yukarıda anılan
hükümde geçen dörtte üç çoğunluk sağlanmamış olup, ''görevini suiistimal
etmiştir" şeklindeki oyun yetersiz oy kabulüne olanak bulunmadığından belediye
başkanının düşürülme isteminin reddine ilişkin Danıştay Sekizinci Daire
kararının bu gerekçeyle onanması gerekeceği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Kanununun 3622 sayılı Kanunla eklenen Ek 2. madde uyarınca gereği görüşüldü:
Giresun İli,
Alucra İlçesi Belediye Başkanı … hakkında 5393 sayılı Belediye Yasanının 26.
maddesine göre verilen gensoru önergesinin belediye meclisince görüşülmesi
sonucunda ilgilinin meclise yaptığı açıklamaların yeterli görülmemesi üzerine,
meclis üye tam sayısının 3/4 çoğunluğu ile verilen yetersizlik kararının aynı
yasa madde uyarınca incelenmesi istemiyle açılan dosyada; Danıştay Sekizinci
Dairesince verilen ve Alucra Belediye Başkanının 5393 sayılı Yasanın 26. maddesi
uyarınca Belediye Başkanlığından düşürülmesi isteminin reddine ilişkin bulunan
26.12.2005 günlü, E:2005/5506, K:2005/5385 sayılı karara, İçişleri Bakanlığı
itiraz etmektedir.
Danıştay
Sekizinci Dairesi 26.12.2005 günlü, E:2005/5506, K:2005/5385 sayılı kararı ile;
Alucra İlçesi belediye başkanı hakkında, belediye meclisi üyelerinden altı
kişinin 1.8.2005 tarihli , belediyenin tasarrufunda bulunan konkasör tesisi ile
ilgili 3 maddelik soru önergesine, 9.8.2005 tarihinde belediye başkanınca
verilen cevabın yeterli görülmemesi üzerine, meclis üyelerinden 7 kişinin
gensoru açılması istemiyle 7.9.2005 tarihinde belediye meclisine başvurdukları
ve 3 tam gün geçtikten sonra 12.9.2005 tarihinde saat 14.00 de yapılan meclis
toplantısında gensoru önergesi gündeme alınarak oylamaya geçildiği ve yapılan
oylama sonucunda 8 yetersiz, 3 yeterli ve 1 görevini suistimal etmiştir oyu ile
belediye başkanının yetersizliğine karar verildiğinin anlaşıldığı, 5393 sayılı
Belediye Yasasının 26. maddesi uyarınca, gensoru önergesinin meclis üye tam
sayısının salt çoğunluğu ile gündeme alınıp alınamayacağı karara bağlandıktan
sonra 3 tam gün geçmesi ve gensorunun görüşülerek sonucunun karara bağlanması
gerekirken, gensoru önergesinin gündeme alınması ile görüşülmesinin aynı günlü
(12.9.2005) meclis toplantısında yapılmasının yasada belirtilen usullere
uymadığından bu yönüyle işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle Alucra
Belediye Başkanının, 5393 sayılı Belediye Yasanın 26. maddesi uyarınca Belediye
Başkanlığından düşürülmesi isteminin reddine karar vermiştir.
İçişleri
Bakanlığı anılan kararın; 5393 sayılı yasada belirtilen usule uygun karar
verildiği iddiasıyla itirazen incelenerek kaldırılmasını istemektedir.
5393 sayılı
Belediye Yasasının "Meclisin bilgi edinme ve denetim yolları" başlıklı 26.
maddesinde,
"Belediye
meclisi, bilgi edinme ve denetim yetkisini faaliyet raporunu değerlendirme,
denetim komisyonu, soru, genel görüşme ve gensoru yoluyla kullanır.
Meclis üyeleri,
meclis başkanlığına önerge vererek belediye işleriyle ilgili konularda sözlü
veya yazılı soru sorabilir. Soru, belediye başkanı veya görevlendireceği kişi
tarafından sözlü veya yazılı olarak cevaplandırılır.
Meclis
üyelerinin en az üçte biri, meclis başkanlığına istekte bulunarak, belediyenin
işleriyle ilgili bir konuda genel görüşme açılmasını isteyebilir. Bu istek
meclis tarafından kabul edildiği takdirde gündeme alınır.
Belediye
başkanınca meclise sunulan bir önceki yıla ait faaliyet raporundaki açıklamalar,
meclis üye tam sayısının dörtte üç çoğunluğuyla yeterli görülmezse yetersizlik
kararıyla görüşmeleri kapsayan tutanak, meclis başkan vekili tarafından mahallin
mülki idare amirine gönderilir.
Vali dosyayı
gerekçeli görüşüyle birlikte Danıştaya gönderir.
Yetersizlik
kararı, Danıştayca uygun görüldüğü takdirde belediye başkanı, başkanlıktan
düşer.
Meclis üye tam
sayısının en az üçte biri oranındaki üyenin imzasıyla belediye başkanı hakkında
gensoru önergesi verilebilir. Gensoru önergesi, meclis üye tam sayısının salt
çoğunluğunun oyu ile gündeme alınır ve üç tam gün geçmedikçe görüşülemez.
Gensoru
önergesinin karara bağlanmasında dördüncü fıkraya göre işlem yapılır." hükmü yer
almıştır.
2575 sayılı
Danıştay Kanununun ilk derece Mahkemesi olarak Danıştay'da görülecek davalar
başlıklı 24. maddesinin 2. fıkrasında, Danıştay'ın, belediyeler ile il özel
idarelerinin seçimle gelen organlarının organlık sıfatını kaybetmeleri
hakkındaki istemleri inceleyeceği ve karara bağlayacağı belirlenmiştir.
Danıştay
Sekizinci Dairesinin itiraza konu kararı ile gensoru önergesinin gündeme
alınması ile görüşülmesinin aynı günlü meclis toplantısında karara bağlanmasının
5393 sayılı Yasanın 26. maddesindeki "gensoru önergesinin meclis üye tam
sayısının salt çoğunluğu ile gündeme alınıp üç tam gün geçmedikçe
görüşülemeyeceği" kuralına uymadığı gerekçesiyle Alucra Belediye Başkanının
Belediye Başkanlığından düşürülmesi isteminin reddine karar verilmiş ise de;
İçişleri Bakanlığının, itiraza konu karar aşamasında dosyada bulunmayan ve
15.2.2006 tarihinde Danıştay Genel Yazı İşleri Kalemi kayıtlarına giren itiraz
dilekçesi ekinde sunduğu belgelerden Alucra Belediye Meclisinin 7.9.2005 günlü,
7 sayılı toplantısında aldığı kararla, 7 meclis üyesinin verdiği gensoru
önergesinin gündeme alındığı, aynı günlü toplantıda gensorunun 12.9.2005
tarihinde görüşülmesine karar verildiği anlaşılmıştır.
Belirtilen
nedenle, İçişleri Bakanlığının Alucra Belediye Başkanı İbrahim Bıyıkçı'nın 2577
sayılı Yasanın Ek 2 maddesi uyarınca belediye başkanlığından düşürülmesi
isteminin reddine ilişkin bulunan 26.12.2005 günlü, E:2005/5506, K:2005/5385
sayılı Danıştay Sekizinci Dairesi kararına karşı yapılan itirazının kabulü ile
anılan kararın kaldırılmasına, ortaya çıkan yeni hukuksal durum da
değerlendirilerek yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın Danıştay Sekizinci
Dairesine gönderilmesine, 16.3.2006 günü oyçokluğu ile karar verildi.
K A R Ş I O Y
Danıştay
Sekizinci Dairesince karar tarihinde dosyada mevcut bilgi ve belgelere göre
verilen kararın yerinde olduğu ve İçişleri Bakanlığı itirazının reddi oyuyla
karara karşıyım.
İMAR İŞLERİ
T.C.
D A N I Ş T A Y
İdari Dava Daireleri
Kurulu
Esas No: 2005/3438
Karar No: 2006/232
Özeti : Uyuşmazlık konusu
alana ait Bayındırlık ve İskan Bakanlığınca onaylanan 1/5000 ve 1/1000 ölçekli
imar planı değişikliklerine karşı açılan dava sırasında Bakanlıkça anılan
planlarda değişiklik yapılmışsa da, taşınmazların ayrıldığı fonksiyona yönelik
bir değişiklik olmadığı, dolayısıyla hukuki sonuçlar doğurmaya devam ettiği
anlaşıldığından, dava konusu planların yürürlükten kalktığı ve davanın konusuz
kaldığından sözedilmeyeceği nedeniyle işin esasının incelenmesi gerektiği
hakkında.
Temyiz İsteminde
Bulunanlar:
I-
(Davacılar) : 1- …
2- …
3- …
Vekili : Av. …
II-Davacılar
Yanında Müdahil: ... Güzelleştirme ve Dayanışma Derneği
Vekili : Av. …
Karşı Taraf
(Davalı ) : Bayındırlık ve İskan Bakanlığı ANKARA
İstemin
Özeti : Danıştay Altıncı Dairesinin 26.4.2005 günlü, E:2001/4971,
K:2005/2502 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması davacılar ve müdahil
tarafından istenilmektedir.
Savunmanın
Özeti : Danıştay Altıncı Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun
bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını
gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği
savunulmaktadır.
Danıştay Tetkik
Hakimi Aylin Bayram'ın Düşüncesi: Dava konusu işlemden sonra tesis edilen
18.6.2003 günlü imar planı değişiklikleri ile uyuşmazlığa konu taşınmazların
fonksiyonunda herhangi bir değişiklik yapılmadığı anlaşıldığından, işin esasının
incelenmesi suretiyle karar verilmek üzere Daire kararının bozulması gerektiği
düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı
Tülin Özgenç'in Düşüncesi: Danıştay dava dairelerince verilen kararların
temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Kanununun 49. maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması
gerekmektedir.
Temyiz
dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden
hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Danıştay Altıncı
Dairesince verilen kararın onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca gereği görüşüldü:
Dava, Başkent
Üniversitesine ait Ankara ili, Çankaya İlçesi, Yukarı Bahçelievler, … ada, … ve
… sayılı parseller ile … ada … sayılı parselin Başkent Üniversitesi Hastanesi ve
Eğitim Tesisleri Alanı olarak ayrılmasına ilişkin 1/5000 ölçekli ve 1/1000
ölçekli imar planı değişikliklerinin onanması yolundaki 4.6.2001 günlü,
B.09.TAU.01700001244 sayılı Bayındırlık ve İskan Bakanlığı işleminin iptali
istemiyle açılmıştır.
Danıştay Altıncı
Dairesi 26.4.2005 günlü, E:2001/4971, K:2005/2502 sayılı kararıyla; mevcut imar
planının iptal edilerek yeni bir plan yapılması veya yetkili makam tarafından
değiştirilmesi durumunda eski planın yürürlükten kalkacağının imar hukukunun
bilinen ilkelerinden olduğu, ayrıca, plan tadilatının yargı kararı ile iptal
edilmesi durumunda ise, plan değişikliğinden önceki imar planının tekrar
yürürlüğe girmeyeceği, aksine plan değişikliğine konu sahanın plansız alan
durumuna geleceğinin yargı içtihatları ile kabul edilmiş bir husus olduğu,
dosyanın Danıştay Altıncı Dairesinin E:2003/5806 ve E:2003/6785 sayılı dava
dosyalarıyla birlikte incelenmesinden; 3194 sayılı Yasanın 9.maddesi uyarınca
yetkili merci olan Bayındırlık ve İskan Bakanlığı tarafından giderek artan hasta
ve öğrenci sayısıyla tıptaki gelişmelere paralel olarak artan gereksinim
nedeniyle edinilen … ve … sayılı parsellerin … Üniversitesi Hastanesi ve Eğitim
Tesisleri Alanına İlave edildiği hususları vurgulanarak, … ada, … ve … sayılı
parsellere ilişkin eski planların iptal edilerek 1/5000 ve 1/1000; … ada, …
sayılı parsele ilişkin 1/1000 ölçekli yeni imar planı yapıldığı ve 18.6.2003
günlü, B.09.TAU.0170000 sayılı işlemle Bayındırlık ve İskan Bakanlığınca
onaylandığı, bu ikinci planın iptali istemiyle aynı davacılar tarafından
Danıştay Altıncı Dairesinin E:2003/5806 sayısına kayıtlı dava açıldığı, bu
davaya ilişkin olarak yerinde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar
verildiğinin anlaşıldığı, eski planın davalı idarece geri alınarak yeni
planların yürürlüğe konulmuş olması karşısında artık yürürlükte bulunmayan
4.6.2001 günlü imar planlarına ilişkin bu davanın konusunun kalmadığı
gerekçesiyle dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermiştir.
Davacılar ve
davacılar yanında müdahil bu kararı temyiz etmekte ve 18.6.2003 günlü işlemle
onaylanan planların yeni bir plan sayılamayacağı, işin esasının incelenmesi
suretiyle karar verilmesi gerektiği iddiasıyla bozulmasını istemektedirler.
Davacılar, dava
konusu işlemle uyuşmazlığa konu alanın konut kullanımından hastane kullanımına
dönüştürülmesiyle alt yapı ve üst yapı hizmetlerinin olumsuz etkilendiği, çevre
ve gürültü kirliliğine neden olunduğu ve bölge kat nizamının aşıldığı
iddialarıyla işlemin iptalini istemektedirler.
Dosyanın
incelenmesinden, … Üniversitesine ait Ankara, Çankaya İlçesi, Yukarı
Bahçelievler … ada, … ve … sayılı parseller ile … ada … sayılı parselin …
Üniversitesi Hastanesi ve Eğitim Tesisleri Alanı olarak belirlenmesine ilişkin
1/5000 ve 1/1000 ölçekli imar planı değişikliklerinin onanması yolundaki
4.6.2001 tarihli Bayındırlık ve İskan Bakanlığı işlemine karşı açılan bakılmakta
olan davada, Danıştay Altıncı Dairesince uyuşmazlığın çözümlenebilmesi amacıyla
yerinde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırıldıktan sonra, Bayındırlık ve İskan
Bakanlığı'nın 18.6.2003 günlü, 415 sayılı işlemiyle 1/5000 ve 1/1000 ölçekli
imar planlarında değişiklik yapıldığı anlaşılmakta ise de, 18.6.2003 tarihli
imar planı değişiklikleri ile … ada'da bulunan mevcut tesislerin ihtiyaca
yetmemesi nedeniyle … ve … sayılı parsellerin de hastane alanına dahil edildiği,
… ada, … sayılı parselin H:12:50 metreden H:24:55 metreye, aynı ada … sayılı
parselin H:24:50 metreden H:24:55 metreye çıkarıldığı yine … ada … sayılı
parsele yönelik olarak 1/1000 ölçek imar planında yapılan değişiklikle de bu
parselde öngörülen yapılarda yüksekliğin H:7:80 metreden H:7:95 metreye ve
H:10:10 metreden H:10:20 metreye çıkarıldığı, böylece bazı parsellerdeki
yüksekliklerin arttırılması dışında uyuşmazlığa konu taşınmazların ayrıldığı
fonksiyona yönelik olarak herhangi bir değişiklik yapılmadığı ve davacıların
dava açmakla elde etmek istedikleri hukuki sonuçlara ilişkin bir değişiklik
olmadığı, dolayısıyla menfaatlerinin devam ettiği anlaşıldığından, 18.6.2003
tarihli imar planı değişiklikleri ile dava konusu planların yürürlükten kalktığı
ve davanın konusuz kaldığından sözedilemeyeceği açıktır.
Bu durumda,
öngörülen fonksiyon yönünden herhangi bir değişikliğe uğramayan ve hukuki
sonuçlar doğurmaya devam eden dava konusu imar planları hakkında işin esasının
incelenmek suretiyle bir karar verilmesi gerekmektedir.
Açıklanan
nedenle davacılar ve davacılar yanında müdahilin temyiz istemlerinin kabulü ile
işin esası hakkında karar verilmek üzere temyize konu Danıştay Altıncı
Dairesinin 26.4.2005 günlü, E:2001/4971, K:2005/2502 sayılı kararının
BOZULMASINA, dosyanın Danıştay Altıncı Dairesine gönderilmesine 23.3.2006 günü
oybirliği ile karar verildi.
T.C.
D A N I Ş T A Y
İdari Dava Daireleri
Kurulu
Esas No: 2005/2477
Karar No: 2005/2822
Özeti : Üst ölçekli plan
varsa alt ölçekli imar planlarının uygulama işlemi niteliğinde olduğu,
dolayısıyla alt ölçekli planlara karşı açılan davada öğrenme üzerine dayanağı
olan üst ölçekli planın iptali istemiyle de dava açılabileceği hakkında.
Temyiz İsteminde
Bulunan (Davacı): … Polimer Teknik Ltd. Şti.
Vekili : Av. …
Karşı Taraf
(Davalı) : Çevre ve Orman Bakanlığı-ANKARA
İstemin
Özeti : Danıştay Altıncı Dairesinin 15.3.2005 günlü, E:2004/5284,
K:2005/1543 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması davacı tarafından
istenilmektedir.
Savunmanın
Özeti : Danıştay Altıncı Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun
bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını
gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği
savunulmaktadır.
Danıştay Tetkik
Hakimi Aylin Bayram'ın Düşüncesi: 1/1000 ölçekli imar planı üst ölçekli
planların uygulanması niteliğinde olduğundan bu plana karşı açılan davada
dayanağı planların öğrenilmesi üzerine açılan davanın süresinde bulunduğu
nedeniyle Daire kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı
Sedat Larlar'ın Düşüncesi: Danıştay dava dairelerince verilen kararların
temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Kanununun 49. maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması
gerekmektedir.
Temyiz
dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden
hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Danıştay Altıncı
Dairesince verilen kararın onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca dosyanın tekemmül ettiği anlaşılmakla
davacının yürütmenin durdurulması istemi görüşülmeyerek dosya incelendi, gereği
görüşüldü:
Dava, Tekirdağ,
Çorlu, … Mah. … pafta, … parsel sayılı taşınmaza ilişkin Çevre ve Orman
Bakanlığı tarafından 28.1.2002 tarihinde onaylanan 1/25.000 ölçekli çevre düzeni
planının iptali istemiyle açılmıştır.
Danıştay Altıncı
Dairesi 15.3.2005 günlü, E:2004/5284, K:2005/1543 sayılı kararıyla, imar
planlarına karşı, 2577 sayılı Yasanın 11. maddesi kapsamında başvuru için, 3194
sayılı Yasanın 8/b maddesi ile özel bir itiraz süresi getirildiğinin
anlaşıldığı, bu durum karşısında, imar planlarına karşı, bir aylık askı süresi
içinde 2577 sayılı Yasanın 11. maddesi kapsamında başvuruda bulunulması ve bu
başvuruya idari dava açma süresinin başlangıç tarihi olan son ilan tarihinden
itibaren 60 gün içinde cevap verilmeyerek isteğin reddedilmiş sayılması
halinde, bu tarihi takip eden 60 günlük dava açma süresi içinde veya son ilan
tarihini izleyen 60 gün içinde cevap verilmek suretiyle isteğin reddedilmesi
halinde bu cevap tarihinden itibaren 60 günlük dava açma süresi içinde idari
dava açılabileceği sonucuna varıldığı, imar planlarına askı süresi içinde bir
itirazda bulunulmamış ise davanın, 2577 sayılı Yasanın 7. maddesi uyarınca imar
planının son ilan tarihini izleyen günden itibaren 60 gün içinde açılmasının
gerektiği, dava konusu 1/25.000 ölçekli planın Çevre ve Orman Bakanlığının
28.1.2002 günlü kararı ile kabul edildiği, anılan planın 1.2.2002-4.3.2002
günlerinde ilan edildiği, bu plana dayanılarak 24.10.2002 günlü, 488 sayılı
Çorlu Belediye Meclisi kararı ile 1/5000 ölçekli planın yapıldığı, davacının
4.2.2003 günlü belediye meclisi kararı ile onanan 1/1000 ölçekli plana karşı
açtığı davada, davalı idarenin savunmasında 1/1000 ölçekli planın dayanağı 1/25
000 ve 1/5000 ölçekli planların bulunduğunu öğrendiği, söz konusu planların
iptali istemiyle açılan davada, dava dilekçesinin Edirne İdare Mahkemesinin
12.7.2004 günlü E:2004/371, K:2004/826 sayılı kararıyla 2577 sayılı İdari
Yargılama Usulü Kanununun 15. maddesinin 1. fıkrasının (d) bendi uyarınca her
plan için ayrı ayrı dava açılmak üzere reddedilmesi üzerine yenilenen bu davada
1/25.000 ölçekli planın iptalinin istenildiğinin anlaşıldığı, genel düzenleyici
işlem niteliğinde bulunan dava konusu 1/25.000 ölçekli imar planına karşı
doğrudan açılan bu davanın anılan planın son ilan tarihini izleyen günden
itibaren sözü edilen maddelerde belirtilen süreler içerisinde açılmasının
gerektiği, bu durumda bu süreler geçirildikten sonra, kendisi de bir genel
düzenleyici işlem olan ve 1/25.000 ölçekli planın uygulama işlemi olarak
kabulüne olanak bulunmayan 1/1000 ölçekli uygulama imar planının ilanı üzerine
açılan davada süreaşımı bulunduğu gerekçesiyle davanın süreaşımı nedeniyle
reddine karar vermiştir.
Davacı, bu
kararı temyiz etmekte ve 1/1000 ölçekli uygulama imar planına karşı açılan
davada verilen savunmada dava konusu plandan haberdar olunması üzerine bu
davanın açıldığı, ileride uygulama işlemi üzerine de dava açılabileceğinden daha
önce öğrenme sonucu açılan davada süreaşımı bulunmadığı, bu nedenle işin
esasının incelenmesi gerektiği iddialarıyla bozulmasını istemektedir.
2577 sayılı
İdari Yargılama Usulü Kanununun 7. maddesinde, ilanı gereken düzenleyici
işlemlerde dava süresinin ilan tarihini izleyen günden itibaren başlayacağı,
ancak bu işlemlerin uygulanması üzerine ilgililerin düzenleyici işlem veya
uygulanan işlem yahut her ikisi aleyhine birden dava açabilecekleri hüküm altına
alınmakla, ilanı gereken düzenleyici işlemler yönünden ilgililere uygulama
üzerine dava açma olanağı tanındığı tartışmasızdır.
İmar mevzuatı ve
2577 sayılı Yasanın 7. maddesi ile üst makamlara başvurmayı düzenleyen 11.
maddesi hükümleri karşısında, imar planlarına karşı, bir aylık askı süresi
içinde 2577 sayılı Yasanın 11. maddesi kapsamında başvuruda bulunulması ve bu
başvuruya idari dava açma süresinin başlangıç tarihi olan son ilan tarihinden
itibaren 60 gün içinde cevap verilmeyerek isteğin reddedilmiş sayılması halinde,
bu tarihi takip eden 60 günlük dava açma süresi içinde veya son ilan tarihini
izleyen 60 gün içinde cevap verilmek suretiyle isteğin reddedilmesi halinde bu
cevap tarihinden itibaren 60 günlük dava açma süresi içinde idari dava
açılabileceği; imar planlarına askı süresi içinde bir itirazda bulunulmamış ise
davanın, 2577 sayılı Yasanın 7. maddesi uyarınca imar planının son ilan
tarihini izleyen günden itibaren 60 gün içinde açılması gerektiği, ancak bu
süreler içerisinde dava açılmamış olması halinde imar planının uygulanmaya
konulması ile birlikte uygulama işlemi üzerine işlem ile birlikte imar planına
veya doğrudan işlemin dayanağı olan imar planına karşı yeniden dava açma
hakkının bulunduğu ve bu aşamada dava açma süresinin uygulama işleminin süresine
tabi olduğunda tartışma bulunmamaktadır.
İmar planları
yargısal içtihatlarla ilanı gereken genel düzenleyici işlem olarak kabul edilmiş
bulunması nedeniyle, uygulama işlemi olduğu öne sürülerek işlemin dayanağı imar
planının iptalinin istenilmesi halinde planların uygulama işlemlerinin
kapsamının ve buna göre de dava açma sürelerinin belirlenmesi gerekmektedir.
3194 sayılı İmar
Kanunu'nun 5. maddesinde, çevre düzeni planı; ülke ve bölge plan kararlarına
uygun olarak konut, sanayi, tarım, turizm, ulaşım gibi yerleşme ve arazi
kullanılması kararlarını belirleyen plan; nazım imar planı; varsa bölge veya
çevre düzeni planlarına uygun olarak halihazır haritalar üzerine, yine varsa
kadastral durumu işlenmiş olarak çizilen ve arazi parçalarının; genel kullanış
biçimlerini, başlıca bölge tiplerini, bölgelerin gelecekteki nüfus
yoğunluklarını, gerektiğinde yapı yoğunluğunu, çeşitli yerleşme alanlarının
gelişme yön ve büyüklükleri ile ilkelerini, ulaşım sistemlerini ve
problemlerinin çözümü gibi hususları göstermek ve uygulama imar planlarının
hazırlanmasına esas olmak üzere düzenlenen, detaylı bir raporla açıklanan ve
raporuyla beraber bütün olan plan; uygulama imar planı da; tasdikli halihazır
haritalar üzerine varsa kadastral durumu işlenmiş olarak nazım imar planı
esaslarına göre çizilen ve çeşitli bölgelerin yapı adalarını, bunların yoğunluk
ve düzenini, yolları ve uygulama için gerekli imar uygulama programlarına esas
olacak uygulama etaplarını ve diğer bilgileri ayrıntıları ile gösteren plan
olarak tanımlanmıştır.
Plan Yapımına
Ait Esaslara Dair Yönetmelik'te de İmar Kanunu'na paralel olarak tanımlama
getirilmiş, Yönetmeliğin 7. maddesinde çevre düzeni planı ilke, esas ve
kararlarına aykırı imar planı yapılamayacağı belirtilmiştir.
Anılan hükümler
uyarınca, planlar arasındaki hiyerarşi kapsamında bir bölgede çevre düzeni planı
varsa, o bölgede yapılacak olan imar planlarının (nazım imar planı ve uygulama
imar planı ) bu plana uygun olması ve yine çevre düzeni planına uygun yapılan
nazım imar planından sonra yapılacak olan uygulama imar planının da üst ölçekli
planlara uygun yapılması gerekmektedir.
Bu durumda;
1/1000 ölçekli planların uygulamaya esas planlar olması nedeniyle bu planlara
dayanılarak parselasyon, ruhsat, kamulaştırma gibi uygulama işlemlerinin
yapılması zorunluluğu karşısında, subjektif uygulama işlemleri üzerine açılacak
iptal davalarında 1/1000, 1/5000 ölçekli planlar ile varsa çevre düzeni planı
veya diğer üst ölçekli planların da iptalinin istenebileceği açıktır.
Subjektif
nitelikte uygulama işlemi bulunmaması halinde alt ölçekli imar planları üzerine
üst ölçekli planlara da dava açılıp açılamayacağı hususuna gelince;
Çevre düzeni
planının yönetsel, mekansal ve işlevsel bütünlük arz eden bölgeler içerisinde
arazi koruma ve kullanma dengesini, gelişimi belirleyen ve leke biçiminde plan
olduğu, bu plan ile belirlenen ana kararların imar planları olmaksızın
uygulamaya geçirilemeyeceği, planlama sürecinde de nazım imar planının öncelikle
yapılarak varsa çevre düzeni planı ile uyumlu hazırlanmak suretiyle arazinin
genel kullanış biçimi, nüfus yoğunluğu, yapı yoğunluğu, ulaşım gibi konuların
belirleneceği, bu plandan sonra da üst ölçekli planların ana kararlarının
uygulanması amacıyla ayrıntılı olarak hazırlanan, nazım plana göre daha çok
bilgi ve detay içeren ve inşaat ruhsatı, parselasyon gibi subjektif uygulama
işlemlerine esas olan uygulama imar planının yapılacağı hususları gözönünde
bulundurulduğunda; imar planları arasındaki bu hiyerarşik ilişkinin diğer
düzenleyici işlemlerden farklı olduğu ve alt ölçekli planların üst ölçekli
planların uygulanması amacıyla tesis edildiği, dolayısıyla üst ölçekli plan
varsa alt ölçekli planın (düzenleyici işlem olmakla birlikte) uygulama işlemi
niteliğinde olduğu ve bunun sonucunda da nazım imar planı veya uygulama imar
planı yapıldıktan sonra henüz subjektif işlem tesis edilmemiş olsa dahi bu
planlar ile birlikte üst ölçekli plana dava açılabileceği gibi doğrudan veya alt
ölçekli planlara karşı açılan davalarda öğrenme üzerine dayanağı olan üst
ölçekli planın iptali istemiyle de dava açılabileceği sonucuna varılmaktadır.
Aksi halde 1/1000 ve 1/5000 ölçekli planların çevre düzeni planına uygun tesis
edilmiş olması durumunda uygulama programlarını direk etkilemesine karşın bu
planların iptali için açılan davalarda işin esasının incelenmesi suretiyle
yargısal denetim yapılamayacaktır.
Yukarıda yer
verilen açıklamalar karşısında uyuşmazlık incelendiğinde, davacının uyuşmazlığa
konu taşınmaza ilişkin 4.2.2003 günlü belediye meclisi kararı ile onanan 1/1000
ölçekli uygulama imar planının iptali istemiyle Edirne İdare Mahkemesine açtığı
davada davalı idare tarafından verilen savunmada 1/1000 ölçekli planın dayanağı
1/5000 ve 1/25.000 ölçekli planların bulunduğunu öğrenmesi üzerine bu planların
iptali istemiyle dava açtığı, Edirne İdare Mahkemesinin 12.7.2004 günlü,
E:2004/371, K:2004/826 sayılı kararıyla, 2577 sayılı Yasanın 15/1-d maddesi
uyarınca her plan için ayrı ayrı dava açılmak üzere dava dilekçesinin reddine
karar verilmesi üzerine yenilenen dava ile 1/25.000 ölçekli planın iptali
istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşıldığından, uygulama işlemi
üzerine açılan bu davada Danıştay Altıncı Dairesince 1/1000 ölçekli uygulama
imar planına karşı açılan davanın ve davalı tarafından verilen savunma dilekçesi
üzerine 1/5000 ve 1/25.000 ölçekli planlara karşı açılan davanın süresinde olup
olmadığı belirlendikten sonra, süresinde olduğunun saptanması halinde işin
esasının incelenerek karar verilmesi gerektiğinden, davanın süreaşımı nedeniyle
reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.
Açıklanan
nedenlerle davacının temyiz isteminin kabulü ile Danıştay Altıncı Dairesinin
15.3.2005 günlü, E:2004/5284, K:2005/1543 sayılı kararının BOZULMASINA,
dosyanın Danıştay Altıncı Dairesine gönderilmesine 15.12.2005 günü oybirliği ile
karar verildi.
ÜNİVERSİTE MENSUPLARI
T.C.
D A N I Ş T A Y
İdari Dava Daireleri
Kurulu
Esas No: 2006/106
Karar No: 2006/127
Özeti : İlgililerin,
düzenleyici işlemlerin uygulanması üzerine, düzenleyici işlem veya uygulanan
işlem yahut herikisi aleyhine birden açmış oldukları davada; uygulama işlemi ile
birlikte dava konusu edilen düzenleyici işlemin incelenebilmesi için uygulama
işleminin tek başına dava konusu edilebilmesi yani kesin ve yürütülmesi zorunlu
işlem niteliğinde olması gerektiği hakkında.
Temyiz İsteminde
Bulunan (Davacı): …
Vekilleri : Av. … - Av. …
Davacı Yanında
Davaya Katılanlar: 1- Gazi Üniversitesi Öğretim Üyeleri Derneği
Başkanlığı
2- Tüm Öğretim
Üyeleri Derneği Başkanlığı
Vekilleri: Av. …
Karşı Taraf
(Davalılar) : 1- Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı
Vekili: Av….
Yükseköğretim
Kurulu Başkanlığı
2- Gazi
Üniveristesi Rektörlüğü-ANKARA
Vekili: Av. …
İstemin Özeti
: Danıştay Sekizinci Dairesinin 28.10.2005 günlü, E:2004/2838, K:2005/4458
sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması davacı tarafından
istenilmektedir.
Yükseköğretim
Kurulu Başkanlığının Savunmasının Özeti: Danıştay Sekizinci Dairesince verilen
kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen
nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek
temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Gazi
Üniversitesi Rektörlüğünün Savunmasının Özeti: Savunma verilmemiştir.
Danıştay Tetkik
Hakimi Pınar Kara'nın Düşüncesi: Temyiz isteminin reddi ile Daire kararının
onanması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı
Radiye Tiryaki'nin Düşüncesi: Danıştay dava dairelerince verilen kararların
temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması
gerekmektedir.
Temyiz
dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden
hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Danıştay Sekizinci
Dairesince verilen kararın onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca gereği görüşüldü:
Danıştay
Onüçüncü Dairesi Üyesi …;
"2575 sayılı
Danıştay Kanununun 5183 sayılı Kanun ile değişik 17. maddesinde, Danıştay İdari
Dava Daireleri Kurulunun, Danıştay Başkanı veya vekillerinden birinin
başkanlığında, idari dava daireleri başkanları ile her idari dava dairesinin
kendi üyeleri arasından her üyenin Kurulda görev yapacağı şekilde iki yıl için
seçilecek üçer üyeden oluşacağı, kurulun tüm üyelerinin katılımı ile
toplanacağı, kurul üyelerinin izinli veya özürlü olmaları hallerinde, aynı
daireden seçilen yedek üyelerin yerlerine kurula katılacağı, idari dava
dairelerinin ilk derece mahkemesi olarak verdikleri kararların temyiz veya
itiraz yoluyla incelenmesinde, bu dairelerin başkan ve üyelerinin kurul
toplantısına katılamayacakları, ancak iki dava dairesinin birlikte yapacakları
toplantıda verilen kararların incelenmesinde, kurulun bu iki dava dairesinin
dışındaki dava dairelerinin asıl ve yedek üyelerinin katılımıyla toplanacağı
düzenlenmiştir.
Bu düzenleme
uyarınca Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun, idari dava dairelerinin
kararlarının temyiz veya itiraz yoluyla incelenmesinde 29, iki dava dairesinin
birlikte yapacakları toplantıda verilen kararların incelenmesinde 37, idare
mahkemelerinin ısrar kararlarının temyizen incelenmesinde 33 kişi ile toplanması
zorunlu olup, bu nisapların altında toplantı yapılmasına yasal olanak
bulunmamaktadır.
Anılan yasa
hükmünde yalnızca, dava dairelerinin kendi verdikleri kararların temyiz veya
itiraz incelemelerine katılamayacağının belirtilmiş olması karşısında, bunun
dışında bir dava dairesinin başkan ve üyelerinin tümünün katılmamaları, ancak
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda belirlenen nedenlerle çekilme isteminde
bulunmaları üzerine yasal prosedür işletilerek, kurulun kabulü ile mümkündür.
Ancak bir dava dairesi üyelerinin tümünü yerlerine yedeklerinin katılımıyla
kurulun oluşmasına imkan vermeyecek şekilde çekilmesi, 2577 sayılı İdari
Yargılama Usulü Kanununun 56. maddesinin 4. bendinde yer alan, İdari ve Vergi
Dava Daireleri Genel Kurullarının toplanmasına engel olacak sayıda çekinilemez
hükmü uyarınca da mümkün bulunmamaktadır.
Bu itibarla,
Danıştay Sekizinci Dairesi tarafından verilen kararın temyizen incelenmesine,
usulüne uygun bir çekilme isteminde bulunulmaksızın daha önce yürütmenin
durdurulması istemini inceledikleri nedeniyle Danıştay Onikinci Dairesi başkan
ve üyelerinin katılmamaları suretiyle, yasa hükmünün belirlediği 29 kişi yerine
25 kişiyle toplantı yapılması yasaya aykırıdır" şeklinde görüş belirtmiştir.
Ancak 2575
sayılı Danıştay Kanununun, 5183 sayılı Kanunla değişik 17. maddesinde; İdari
Dava Daireleri Kurulunun oluşumu ve toplantı usulü düzenlenmiş olmakla birlikte,
"toplantı yeter sayısı" sayısal olarak belirlenmemiş olup, Danıştay Başkanı veya
vekillerinden birinin başkanlığında, idari dava daireleri başkanları ile her
idari dava dairesinden seçilmiş üçer üyeden oluşan Kurulun, tüm üyelerinin
katılımı ile toplanacağı ve idari dava dairelerinin ilk derece mahkemesi olarak
verdikleri kararların temyiz veya itiraz yoluyla incelenmesinde bu dairelerin
başkan ve üyelerinin kurul toplantısına katılamayacakları kurala bağlanmıştır.
Anılan maddede;
iki dava dairesinin birlikte yapacakları toplantıda verilen kararların
incelenmesinde, Kurulun, bu iki dava dairesinin dışındaki dava dairelerinin asıl
ve yedek üyelerinin katılımı ile toplanması öngörüldüğü halde; idari dava
dairelerinin ilk derece mahkemesi olarak verdikleri kararların temyiz veya
itiraz yoluyla incelenmesinde, Kurula katılamayacak olan bu dairelerin başkan ve
üyelerinin yerine, diğer dairelerin yedek üyelerinin toplantıya katılmaları
öngörülmemiştir.
Dolayısıyla,
idari dava dairelerinin ilk derece mahkemesi olarak verdikleri kararların temyiz
veya itiraz yoluyla incelenmesinde, bu dairelerin başkan ve üyeleri olmaksızın
ve yerlerine diğer dairelerden yedek üye alınmaksızın Danıştay İdari Dava
Daireleri Kurulunun toplanması esastır.
Diğer yandan,
Kanunun 17. maddesinde, idari dava dairelerinin ilk derece mahkemesi olarak
verdikleri kararların Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunda temyiz veya itiraz
yoluyla incelenmesinde, bu dairelerin başkan ve üyelerinin kurul toplantısına
katılamayacakları şeklinde yasa koyucu tarafından yapılan düzenleme; "yürütme ve
esas hakkında görüş vermiş" bu dairelerin başkan ve üyelerinin itiraz veya
temyiz aşamasında bulunması durumunda ortaya çıkabilecek sakıncaları gidermek
amacını taşıyan bir kural niteliğindedir. Yürütme ve esas hakkında görüş vermiş
dava dairesi başkan ve üyelerinin, itiraz veya temyiz aşamasında bulunmaması
kuralının, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun tarafsız ve objektif bir
şekilde yargısal denetim yapmasını ve adalet ölçülerine uygun bir karar
vermesini sağlayacağında kuşku yoktur. Esasen Türkiye'nin de imzalamış olduğu
uluslararası sözleşmelerle teminat altına alınmış olan "adil yargılanma
hakkı"nın gerçekleştirilmesi açısından da, yürütme veya esas hakkında görüş
vermiş başkan ve üyelerin, itiraz veya temyiz aşamasında bulunmaması kuralı,
zorunlu ve vazgeçilmez bir nitelik arz etmektedir.
Belirtilen bu
kural gereği, idari dava dairelerinin ilk derece mahkemesi olarak verdikleri
kararların, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunda yapılan temyiz veya itiraz
incelemesine katılamayacak başkan ve üyelerin, itiraza veya temyize konu kararı
veren dava dairesinin başkan ve üyeleri yanında, o davaya konu uyuşmazlıkta
yürütme ve esas hakkında dava daireleri arasında görev değişikliği, görevli
olmayan dava dairesinde davanın görüşülmesi gibi herhangi bir nedenle görüş
belirtmiş diğer daire başkan ve üyelerini de kapsayacağında kuşku yoktur.
Bu nedenle
bakılan davada yürütmenin durdurulması istemi hakkında daha önce karar vermiş
olan Danıştay Onikinci Dairesi başkan ve üyelerinin, Danıştay Sekizinci
Dairesince işin esasına yönelik olarak verilen kararın Danıştay İdari Dava
Daireleri Kurulunda yapılan temyiz incelemesine katılmaması, Danıştay Onüçüncü
Daire Üyesi Orhun Yet'in ayrışık oyu ile kararlaştırılmıştır.
Dava, Gazi
Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat Bölümü Öğretim Üyesi
olan davacının, üniversite öğretim mesleğinden çıkarma cezası ile
cezalandırılmasına ilişkin Gazi Üniversitesi Yönetim Kurulunun 24.6.2002 günlü,
2002/169 sayılı kararıyla; bu kararın dayanağı olduğu öne sürülen Yükseköğretim
Kurumları Yönetici, Öğretim Elemanı ve Memurları Disiplin Yönetmeliğinin tümünün
iptali istemi ile açılmıştır.
Danıştay
Sekizinci Dairesinin 28.10.2005 günlü, E:2004/2838, K:2005/4458 sayılı
kararıyla; davacının, üniversite öğretim mesleğinden çıkarma cezası ile
cezalandırılmasına ilişkin 24.6.2002 gün ve 2002/169 sayılı Üniversite Yönetim
Kurulu kararının iptali istemiyle Ankara 5. İdare Mahkemesinin E:2002/1622
sayılı dosyasında da dava açtığı ve Mahkemenin 25.3.2003 gün, K:2003/334 sayılı
kararıyla, davacının görev yaptığı Gazi Üniversitesi Rektörlüğü tarafından,
disiplin amiri sıfatıyla başlatılan inceleme ve soruşturma sonucunda, Üniversite
Yönetim Kurulunun 24.6.2002 tarihli kararının, Rektörlük makamınca da uygun
görülerek, Yüksek Disiplin Kuruluna sevk edildiği anlaşıldığından, kesin, nihai
ve icrai idari işlem niteliğini haiz olmayan, tek başına hüküm ifade etmeyen
yönetim kurulu kararına karşı açılan davanın, ortada iptal davasına konu
olabilecek bir işlem olmadığından, hukuken incelenmesine olanak bulunmadığı
gerekçesiyle incelenmeksizin reddine karar verildiği, anılan kararın da temyiz
edilmeksizin kesinleştiği, bu durumda, ortada tarafları ve konusu aynı olan ve
kesinleşen bir karar varken davacının üniversite öğretim mesleğinden çıkarılması
yolundaki davaya konu işlemin iptali isteminin esasının incelenme olanağının
bulunmadığı, davacının Yükseköğretim Kurumları Yönetici Öğretim Elemanı ve
Memurları Disiplin Yönetmeliğinin tümünün iptali istemine gelince; 2547 sayılı
Yükseköğretim Kanununun 53. maddesinin (b) bendinde, öğretim elemanlarının,
memur ve diğer personelin disiplin işlemlerinin, disiplin amirlerinin
yetkilerinin, devlet memurlarına uygulanan usul ve esaslara göre Yükseköğretim
Kurulunca düzenleneceği kuralının, aynı Yasanın 65. maddesinin 9. bendinde ise,
öğretim elemanları, memur ve diğer personel ile öğrencilerin disiplin işlemleri,
disiplin amirlerinin yetkileri ve disiplin kurullarının teşkili ve çalışması ile
ilgili hususların Yükseköğretim Kurulu tarafından çıkarılacak Yönetmeliklerle
düzenleneceği kuralının yer aldığı, anılan Yasanın davalı idareye açıkça
düzenleme yapma yetkisi verdiği gözönüne alındığında, dava konusu Yönetmelik
hükümlerinin, 2547 sayılı Yasada belirtilen ilkeler çerçevesinde, üniversite
öğretim üyeliği mesleğinin özellikleri de dikkate alınmak suretiyle disiplin
cezalarının amacı, nedenleri, usul ve esaslarına ilişkin genel disiplin hukuku
ilkelerine ve hukuka aykırılık içermediği sonucuna ulaşıldığı, müdahillerin
Yönetmeliğin iptali istemine gelince ise; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Yasasının 7. maddesinin 4. fıkrasında, ilanı gereken düzenleyici işlemlerde dava
süresinin, ilan tarihini izleyen günden başlayacağı, ancak bu işlemlerin
uygulanması üzerine ilgililerin düzenleyici işlem veya uygulama işlemi yahut her
ikisi aleyhine birden dava açabilecekleri kuralının yer aldığı, olayda davacı
yanında davaya katılan müdahillerin, birel işlemi dava konusu yapmayıp
yönetmeliğin iptalini istedikleri açık olduğundan, uygulama işlemini dava konusu
etmeden, 21.08.1982 tarihi ve 17789 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe
giren yönetmeliğe karşı olan taleplerinde süre aşımı bulunduğundan müdahiller
yönünden işin esasının incelenmesine olanak bulunmadığı gerekçeleri ile, Gazi
Üniversitesi Yönetim Kuruunun 24.6.2002 günlü, 2002/169 sayılı işleminin iptali
isteminin incelenmeksizin reddine, yönetmeliğin iptali isteminin esastan
reddine, müdahiller yönünden yönetmeliğin iptali isteminin ise süre aşımı
nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Anılan karar,
yalnızca davacı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dosya yalnızca davacının
temyiz talepleri ile sınırlı olarak incelenmiştir.
Davacı; idarenin
her türlü işleminin yargı denetimine tabi olduğunu, daha önce, Ankara 5. İdare
Mahkemesine açılan davanın Danıştay'da açılan bu dava nedeniyle temyiz
edilmediğini, Yükseköğretim Kurulunun yönetmelik ile suç ve ceza koyma
yetkisinin bulunmadığını, Anayasa Mahkemesinin, suç ve cezaların yönetmelik,
karar, sirküler gibi düzenleyici işlemlerle konulamayacağına dair bağlayıcı
kararlarının olduğunu ileri sürmekte ve Daire kararının temyizen incelenerek
bozulmasını istemektedir.
Temyiz edilen
kararla ilgili dosyanın in
imar hukukcusu
Türkiyenin imar hukukcusu
Copyright © Imar Hukukcusu Tüm hakları saklıdır.
Yayınlanma:: 2007-06-09 (3512 okuma)
[ Geri Dön ]
|
|
|
|