imar

İmar Hukukçusundan Güncel Makaleler (imar)

imar hukuku (imar planları, arazi ve arsa düzenlemesi, kaçak yapı para cezası, inşaat ruhsatı vb.)dava dilekçe örnekleri

Tasnif edilmiş Danıştay Altıncı Dairesi İçtihatları

Danıştay imar ve imar hukuku içtihatları

imar hukuku ile ilgili terimler ve tanımlar


İmar Hukukçusu. Toki'den Ucuz Konut Satışı Devam Ediyor

+Hatalı ödemelerin geri alınması

+
18 uygulaması,

+
Danıştay içtihadı birleştirme kurulu kararı yargı kararının yerine getirilmemesi

+
Belediyelerin internet adresleri (web)

+
Görev tazminatı ile ilgili haberler

+
Konut finansmanı sistemine ilişkin çeşitli kanunlarda değişiklik yapılması hakkı

+
Toki'nin satılık evlerine yoğun talep var.

+
18. Madde uygulamasında hukuka aykırılık nedenleri imarhukukcusu cafer ergen

+Eski Haberler

+
2577 sayılı İYUK 7. Madde ile ilgili Danıştay İçtihatları

+657 sayılı Yasa uyarınca verilen uyarma ve kınama cezalarına karşı yargı yolu

+Radyoloji personelinin çalışma (mesai) saatleri

+
5018 sayılı Kamu Mali Yönetim ve Kontrol Kanunu kapsamında Sayıştay Genel Kurulunun 14.6.2007 tarih ve 5189/1 sayılı kararı.

· ANAYASA MAHKEMESİNİN "YÜRÜRLÜ?Ü DURDURMA" KARARLARI

· ANAYASA MAHKEMESİNE İPTAL İSTEMİYLE YAPILAN BA?VURULAR ÜZERİNE VERİLEN KARARLAR

· İmar Hukuku Terimleri Sözlüğü

· idare hukukcusu (idare hukuku)

idari yargı
İdari yargıda (İdare Mahkemelerinde) açılacak yürütmeyi durdurma istekli iptal ve tam yargı dava dilekçesi örneğini görmek için buraya tıklayınız.

İmar

Tüm içeriği görmek için tıklayınız

İdare Hukuku

İDARE HUKUKU

imarhukukcusu.com tüm haberler

imar, Eski Haberler
21.09.12
· İmarda kısıtlılık sorunu sona eriyor (5 Yıl ile sınırlandırıldı)
16.09.12
· imar planları ve imar uygulamaları nedeniyle ücret
08.09.12
· Tazminat davasının süreaşımı nedeniyle reddi halinde maktu avukatlık ücreti
· İlan edilmeksizin uygulamaya konulan bir imar planının şekil eksikliği nedeniyle
· Davanın niteliği itibariyle mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmas
· Özel parselasyon ile belirlenmiş bulunan umumi hizmet alanları
· İmar planı ile notu arasında birbirine aykırı hususların bulunması
· 5 yıllık inşaat ruhsatı süresi içinde yapı kullanma izin belgesi alınmaması hali
12.05.12
· Deprem nedeniyle oluşan zararda belediyenin kusursuz sorumluluğu yoktur
10.05.12
· Tapulu yerdeki yapı ruhsattsız da olsa 32. madde işletilmemişse tazminat gerekir
· Yeşil alan için yapılan bağış da DOP tan düşülür.
14.04.12
· Bam Adli Yargı Adalet Komisyonlarınca Bilirkişi Listelerinin Düzenlenmesi Hakkın
· Yapı Denetimi Uygulama Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
· Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
06.04.12
· Anayasa Mahkemesi’ne Göre 3194/42. Maddesinin Üçüncü Fıkrası (32 md)
· 42. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “…32…” ibaresi
01.04.12
· belediyelerin mimari projelerde meslek odasından ayrıca "proje onay belgesi" ist
· 125 nolu Danıştay Dergisi imar hukuku içtihatları
23.03.12
· Köy yerleşik alanı ve civarında imar yetkisi
· Yoldan İhdasen Oluşan Taşınmazlar Hakkında Yorum
· Anayasa Mahkemesi Kararı (Yoldan İhdas)
11.03.12
· Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı
05.03.12
· Çoğaltılmış Fikir Ve Sanat Eserlerini Derleme Kanunu
14.02.12
· Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Hakkında Kanun Tasarısı
21.12.11
· Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi (21 Aralık 2011-28149)
· İmar Davaları Kitabı Üçüncü Baskı 2011
06.12.11
· İmar hukuku içtihatları (Danıştay Dergisi 124)
23.10.11
· 3194 sayılı Kanunun 5940 sayılı Kanunla değişik 42. maddesi uyarınca para cezası
· 1608 sayılı Kanun uyarınca idari para cezası verilmesine ve 1 kez yasaklanan faa
· Bedele Dönüştürülen Paya Takdir Edilen Karşılığın Artırılması Davası
· Cedit-Erenler-Topçular-28 Haziran Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Proje Alanı
09.09.11
· Her proje için müellif sicil durum belgesi alınması zorunlu
12.08.11
· Valilik görüşü alınmadığı gerekçesiyle yıkılamayacağı
· İmar planının yürütmesinin durdurulması üzerine yapının mühürlenmesi
· Ticaret alanında akaryakıt istasyonu yapılamaz
· müellif sicil durum belgesi ibraz edilmeden yapı ruhsatında hukuka uyarlık bulun
· Tadilat ruhsatının kat irtifakı sahibi kişilerin imzası, bu kişiler tarafından v
· 2981 sayılı Yasanın 10/b alanında 3194 sayılı Kanunun 18. madde uygulamasında DO
· Mutlak tarım arazileri
01.08.10
· www.idarehukuku.net Türkiye'nin İdare Hukuku - İdari Yargı Bilgilerine hoşgeldin
29.06.10
· Belediye Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
17.04.10
· Kaplıca izinlerini artık Valilikler verecek. Bakanlık yetkiyi devretti.
10.04.10
· Yeni imar para cezası hükümleri önceki (Kaçak yapı suçlarına) uygulanmaz.
08.04.10
· 3194/18 uyg. yapılmayan alanda kamulaştırma yapılabilir
03.04.10
· Nazım imar planının yürürlükteki 1/100000 ve 1/50000 ölçekli planlara uygun olma
28.01.10
· İmar planı ve inşaat ruhsatı iptali üzerine tazminat dava açma süresi
· Plan değişikliği isteminin reddi yolundaki işlemin değil doğrudan planın iptalin
· Planlı bir bölgede arazi ve arsa düzenlemesi yapılmadan kamulaştırma yapılması
· Dolgu alanında plan yapılabilmesi
· Binanın hukuken en son bittiği tarih

Eski Haberler

İmar hukuku ile ilgili Kanunlar

+imar kanunu (3194)
+il özel idaresi kanunu (5302)
+belediye kanunu (5393)
+büyükşehir belediyesi kanunu(5216)
+kamulaştırma kanunu (2942)
+kültür ve tabiat varlıklarını koruma kanunu (2863)

+yıpranan tarihi ve kültürel taşınmaz varlıkların yenilenerek korunması ve yaşatılarak kullanılması hakkında kanun (5366)
+yapı denetimi hakkında kanun (4708)
+gecekondu kanunu (775)
+imar ve gecekondu af kanunu (2981/3290)

İMAR HUKUKU İLE İLGİLİ YÖNETMELİKLER

+belediyeler tip imar yönt.
+imar affı yönetmeliği
+plansız alanlar yönt.
+plan yapım yönt.
+koruma amaçlı im. pln. yönt.
+kıyı kanunu uyg. yönt.
+tarım alanları yönt.
+karayolları kenarlarında..yönt.
+18. madde uygulama yönt.
+plan müellifleri yönt.
+gecekondu yönetmeliği

+imar ile ilgili tüm yönet.

SOSYAL SİGORTALAR VE GENEL SA?LIK SİGORTASI KANUNU

Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Mevuzatı

idare hukuku (Danıştay) içtihatları

İdare hukuku İçtihatları

idare hukuku, iptal ve tazminat davası

İdari Yargıda (İdare Mahkemelerinde) açılacak Yürütmenin Durdurulması istekli iptal ve tazminat dava dilekçe örneği için tıklayınız.

İMAR

imar
içtihatları

Ankara Bölge İdare Mahkemesi

İstanbul Bölge İdare Mahkemesi
Ankara Bölge İdare Mahkemesi
Konya Bölge İdare Mahkemesi
Aydın Bölge İdare Mahkemesi
Edirne Bölge İdare Mahkemesi
Manisa Bölge İdare Mahkemesi
Ordu Bölge İdare Mahkemesi
Van Bölge İdare Mahkemesi
Zonguldak Bölge İdare Mahkemesi
Sakarya Bölge İdare Mahkemesi
Samsun Bölge İdare Mahkemesi
Antalya Bölge İdare Mahkemesi
Gaziantep Bölge idare Mahkemesi
Denizli Bölge İdare Mahkemesi
Adana Bölge İdare Mahkemesi
İzmir Bölge İdare Mahkemesi
Erzurum Bölge İdare Mahkemesi
Eskişehir Bölge İdare Mahkemesi
Diyarbakır Bölge İdare Mahkemesi
Bursa Bölge İdare Mahkemesi
Malatya Bölge İdare Mahkemesi
Sivas Bölge İdare Mahkemesi
Kayseri Bölge İdare Mahkemesi
Trabzon Bölge İdare Mahkemesi
İdari Yargı (İDARE HUKUKU) Kitapları (Yayınları)
Bölge İdare Mahkemelerinin İnternet (Web) Adresleri - Sayfaları
BÖLGE İDARE MAHKEMELERİNİN İTİRAZ MERCİLERİ
Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun
Devlet Memurları Kanunu
Danıştay Kanunu
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası
İdari Yargılama usulü Kanunu
Hakimler ve Savcılar Kanunu
399 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüslerinin Personel Rejimlerinin Düzenlenmesi ve 233 sayılı KHK''nin Bazı Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu

Danıştay Birinci (1.) Daire içtihatları (113 nolu Danıştay Dergisi- imar, imar hukuku) 75
imar hukuku



Türkiyenin imar hukuku sorunları


Yeni Sayfa 6

DANIŞMA VE İDARİ UYUŞMAZLIKLAR İLE MEMURLAR VE Dİ?ER KAMU GÖREVLİLERİNİN YARGILANMALARINA İLİŞKİN KARARLAR

 

BİRİNCİ DAİRE KARARLARI

 

DANIŞMA VE İDARİ UYUŞMAZLIKLARA İLİŞKİN KARARLAR

 

         T.C.

D A N I Ş T A Y

Birinci Daire

Esas No : 2005/1290

Karar No : 2006/298

 

Özeti : 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma başlıklı 53 üncü maddesi ile 5352 sayılı Adli Sicil Kanununun adli sicil bilgilerinin silinmesi başlıklı 9 uncu maddesi hükümleri dikkate alınarak Devlet memuriyetinde iken veya memuriyete girmeden önce 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48 inci maddesinde sayılan suçları işlemek suretiyle mahkum olup da cezasını çekenlerin, Devlet memuriyetine atanmalarını talep etmeleri durumunda memuriyete atanmalarının mümkün olup olmadığı hakkında.

 

            5237 sayılı Türk Ceza Kanununun belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma başlıklı 53 üncü maddesi ile 5352 sayılı Adli Sicil Kanununun adli sicil bilgilerinin silinmesi başlıklı 9 uncu maddesi hükümleri dikkate alınarak, Devlet memuriyetinde iken veya memuriyete girmeden önce 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48 inci maddesinde sayılan suçları işlemek suretiyle mahkum olup da cezasını çekenlerin, Devlet memuriyetine atanmalarını talep etmeleri durumunda memuriyete atanmalarının mümkün olup olmadığı hususunda düşülen duraksamanın giderilmesi istemine ilişkin Başbakanlığın 5.12.2005 günlü, Kanunlar ve Kararlar Genel Müdürlüğü 5297 sayılı yazısına ekli Devlet Personel Başkanlığının 16.11.2005 günlü, 18913 sayılı yazısında aynen:

            " 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48 inci maddesinin, Devlet memurluğuna alınacaklarda aranacak genel şartların düzenlendiği (A) bendinin 5 inci alt bendinde; "Taksirli suçlar ve aşağıda sayılan suçlar dışında tecil edilmiş hükümler hariç olmak üzere, ağır hapis veya 6 aydan fazla hapis veyahut affa uğramış olsalar bile Devletin şahsiyetine karşı işlenen suçlarla, zimmet, ihtilas, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı veya şeref ve haysiyeti kırıcı suçtan veya istimal ve istihlak kaçakçılığı hariç kaçakçılık, resmi ihale ve alım satımlara fesat karıştırma, Devlet sırlarını açığa vurma suçlarından dolayı hükümlü bulunmamak." gerektiği kuralına yer verilmiş, aynı Kanunun 98 inci maddesinin (b) bendinde ise Devlet memurlarının "Memurluğa alınma şartlarından herhangi birini taşımadığının sonradan anlaşılması veya memurlukları sırasında bu şartlardan herhangi birini kaybetmesi" halinde memurluğun sona ereceği hükme bağlanmıştır.

            Ayrıca, mülga Türk Ceza Kanununun "Memnu Hakların İadesi" başlıklı 121 inci maddesi, kişinin asıl cezasını çektiği veya af ile ortadan kalktığı tarihten itibaren 5 yıl geçtikten sonra memnu hakların iadesini talep edebileceğini ve bu talep üzerine yapılan inceleme sonucunda, memnu hakların iadesine karar verilebileceğini hüküm altına almış idi. Danıştay 1. Dairesinin 22.4.1992 tarih ve E: 1992/126, K: 1992/150 sayılı Kararında; "657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48 inci maddesinin A/5 inci fıkrasında öngörülen koşulları, mahkumiyetten dolayı yitirmeleri nedeniyle memuriyetle ilişkileri kesilenlerin, memnu hakların iadesi kararı almaları halinde yeniden Devlet Memurluğuna atanabilecekleri, ancak kadro ve ihtiyaç durumları bakımından idarenin bu konuda takdir yetkisi bulunduğu..." belirtilmiş, yine aynı Kararda "Memurluğa engel bir mahkumiyetin saptanması halinde memnu hakların iadesi kararı alınmadıkça veya memurluğa engel sayılanlar dışındaki suçlardan dolayı hükmedilen mahkumiyetler afla ortadan kalkmadıkça yeniden memuriyete atanmanın söz konusu olamayacağı..." ifade edilmiştir.

            Yukarıdaki hüküm ve açıklamalar çerçevesinde, Devlet memuriyetine engel bir suçtan dolayı mahkum olup cezasını çekenlerin, bilahare usulüne uygun olarak almış oldukları memnu hakların iadesi kararlarından sonra tekrar ilgili mevzuat çerçevesinde Devlet memurluğuna dönebilmeleri imkanı bulunmakta idi.

            Ancak, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinin birinci fıkrasında, "Kişi, kasten işlemiş olduğu suçtan dolayı hapis cezasına mahkumiyetin kanuni sonucu olarak;          a) Sürekli, süreli veya geçici bir kamu görevinin üstlenilmesinden; bu kapsamda, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliğinden veya Devlet, il, belediye, köy veya bunların denetim ve gözetimi altında bulunan kurum ve kuruluşlarca verilen, atamaya veya seçime tabi bütün memuriyet ve hizmetlerde istihdam edilmekten,

            b) Seçme ve seçilme ehliyetinden ve diğer siyasi hakları kullanmaktan,

            c) Velayet hakkından; vesayet veya kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan,

            d) Vakıf, dernek, sendika, şirket, kooperatif ve siyasi parti tüzel kişiliklerinin yöneticisi veya denetçisi olmaktan,

            e) Bir kamu kurumunun veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşunun iznine tabi bir meslek veya sanatı, kendi sorumluluğu altında serbest meslek erbabı veya tacir olarak icra etmekten,

            yoksun bırakılır." hükmü, bahsi geçen maddenin ikinci fıkrasında ise; "Kişi, işlemiş bulunduğu suç dolayısıyla mahkum olduğu hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar bu hakları kullanamaz." hükmü yer almaktadır.

            5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinin madde gerekçesinde ise; işlediği suç dolayısıyla toplumda kişiye karşı duyulan güven duygusunun sarsıldığı, bu sebeple, suçlu kişinin özellikle güven ilişkisinin varlığını gerekli kılan belli hakların kullanmaktan yoksun bırakıldığı ve madde metninde, işlediği suç dolayısıyla kişinin hangi hakları kullanmaktan yoksun bırakılacağının belirlenmiş olduğu; ancak, bu hak yoksunluğunun süresiz olmadığı, cezalandırılmakla güdülen asıl amacın, işlediği suçtan dolayı kişinin etkin pişmanlık duymasını sağlayıp tekrar topluma kazandırılması olduğuna göre, suça bağlı hak yoksunluklarının da belli bir süreyle sınırlandırılması gerektiğinden madde metninde söz konusu hak yoksunluklarının mahkum olunan cezanın infazı tamamlanıncaya kadar devam etmesi öngörüldüğü; böylece, kişinin mahkum olduğu cezanın infazının gereklerine uygun davranarak bunun tamamlanmasıyla kendisinin tekrar güven duyulan bir kişi olduğu konusunda topluma da bir mesaj verdiği; bu bakımdan hak yoksunluklarının en geç cezanın infazının tamamlanması aşamasına kadar devam etmesi, suç ve ceza politikasıyla güdülen amaçlara daha uygun düşeceği belirtilmiş olup; yeni Türk Ceza Kanunu ile getirilen sistemde süresiz bir hak yoksunluğu söz konusu olmadığı için, yasaklanmış hakların geri verilmesinden artık söz edilemeyeceği ifade edilmiştir.

            5352 sayılı Adli Sicil Kanununun 9 uncu maddesinde ise; "(1) Adli sicildeki bilgiler;

            a) Cezanın veya güvenlik tedbirinin infazının tamamlanması,

            b) Ceza mahkumiyetini bütün sonuçlarıyla ortadan kaldıran şikayetten vazgeçme veya etkin pişmanlık,

            c) Ceza zamanaşımının dolması,

            d) Genel af,

            Halinde Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğünce silinerek, arşiv kaydına alınır.

            (2) Adli sicil bilgileri, ilgilinin ölümü üzerine tamamen silinir.

            (3) Türk vatandaşları hakkında yabancı mahkemelerce verilmiş olup 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (f) bendine göre adli sicile kaydedilen hürriyeti bağlayıcı cezaya mahkumiyet hükümleri, kesinleştiği tarihten itibaren mahkumiyet kararında belirtilen sürenin geçmesiyle, Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğünce adli sicil kayıtlarından çıkartılarak arşiv kaydına alınır. Adli para cezasına mahkumiyet hükümleri ile cezanın ertelenmesine ilişkin hükümler, adli sicil kaydına alınmadan doğrudan arşive kaydedilir."hükmüne yer verilmiştir.

            Yukarıdaki hüküm ve açıklamalar çerçevesinde, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinin birinci fıkrasında belirtilen hakların kullanma yasağının aynı maddenin ikinci fıkrasında cezanın infazı ile sınırlı tutulmuş olması ve 5352 sayılı Adli Sicil Kanununun 9 uncu maddesi hükmü karşısında, gerek Devlet memuriyetinde iken gerekse Devlet memuriyetine girmeden önce 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48 inci maddesinin (A) bendinin beşinci alt bendinde sayılan ve Devlet memuriyetine atanmaya engel teşkil eden suçları işlemek suretiyle mahkum olup da cezalarını çektikten sonra, mezkur Kanunun 92 nci maddesinde belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde yeniden Devlet memuriyetine atanmayı talep edenler ile 5352 sayılı Adli Sicil Kanununun 9 uncu maddesinde belirtilen şartların gerçekleşmesi sonucu adli sicilden hükümlülük kaydını sildirenlerin Devlet memurluğuna dönme taleplerinin kabul edilebileceği düşünülmektedir.

            Ancak, yukarıda durumu belirtilenler hakkında yapılacak işlem hususunda Adalet Bakanlığından görüş sorulmuş, bir örneği ekte gönderilen yazıdan da anlaşılacağı üzere bu konunun yeterince açıklığa kavuşturulmadığı görülmüştür.

            2575 sayılı Danıştay Kanununun "Danıştay'ın görevleri" başlıklı 23 üncü maddesinin (a) bendinde yer alan, "Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık tarafından gönderilen işler hakkında görüşünü bildirir." hükmü ile aynı Kanunun 42 nci maddesinin (f) bendinde yer alan "Danıştay'ca istişari mahiyette incelenmek ve düşüncesini bildirmek için Devlet Başkanlığı veya Başbakanlıktan gönderilecek işleri, ... inceler ve gereğine göre karara bağlar veya düşüncesini bildirir." hükmü uyarınca yukarıda bildirilen konu hakkındaki tereddütlerin giderilebilmesi amacıyla Danıştay'dan istişari görüş alınması hususunu müsaadelerinize arz ederim." denilmektedir.

            Dairemizce yapılan çağrı üzerine gelen Başbakanlık Hukuk Müşaviri …, Devlet Personel Başkanlığı Uzmanı …, Adalet Bakanlığı Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü Daire Başkanı …, Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü Tetkik Hakimi … ile Maliye Bakanlığı Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğü Şube Müdürü …'ün açıklamaları dinlendikten sonra konu incelenerek,

            Gereği Görüşülüp Düşünüldü:

            5237 sayılı Türk Ceza Kanununun belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma başlıklı 53 üncü maddesi ile 5352 sayılı Adli Sicil Kanununun adli sicil bilgilerinin silinmesi başlıklı 9 uncu maddesi hükümleri dikkate alınarak, Devlet memuriyetinde iken veya memuriyete girmeden önce 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48 inci maddesinde sayılan suçları işlemek suretiyle mahkum olup ta cezasını çekenlerin, Devlet memuriyetine atanmalarını talep etmeleri durumunda memuriyete atanmalarının mümkün olup olmadığı hususunda düşülen duraksamanın giderilmesi istenilmektedir.

            657 sayılı Devlet Memurları Kanununun Devlet memurluğuna alınacaklarda aranılacak şartların gösterildiği 48 inci maddesinin (A) bendinin 5 numaralı alt bendinde, Devlet memurluğuna alınacakların, taksirli suçlar ve aşağıda sayılan suçlar dışında tecil edilmiş hükümler hariç olmak üzere, ağır hapis veyahut 6 aydan fazla hapis veyahut affa uğramış olsalar bile Devletin şahsiyetine karşı işlenen suçlarla, zimmet, ihtilas, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı veya şeref ve haysiyeti kırıcı suçtan veya istimal ve istihlak kaçakçılığı hariç kaçakçılık, resmi ihale ve alım satımlara fesat karıştırma, Devlet sırlarını açığa vurma suçlarından dolayı hükümlü bulunmamaları gerektiği, aynı Kanunun 98 inci maddesinin (b) bendinde de, memurluğa alınma şartlarından herhangi birini taşımadığının sonradan anlaşılması veya memurlukları sırasında bu şartlardan herhangi birinin kaybedilmesi halinde memurluğun sona ereceği hükme bağlanmıştır.

            765 sayılı Türk Ceza Kanununun 20 nci maddesinde, hakimlerin, bu Kanunda belirtilen şahsi hürriyeti bağlayıcı cezalar yanında hükmedilebilecekleri feri cezanın, geçici veya sürekli olarak kamu hizmetlerinden yasaklılık cezası olduğu ve bu cezanın hangi hususlardan oluştuğu hüküm altına alınmıştır. Aynı Kanunun 121 inci maddesinde, "Müebbeden hidematı ammeden memnuiyet ve ceza mahkumiyetinden mütevellit diğer nevi ademi ehliyet cezaları memnu hakların iadesi tarikiyle izale olunabilir.", 122 nci maddesinde, "Yukarıdaki maddede yazılı ceza, şahsi hürriyeti bağlayıcı bir cezaya bağlı olduğu halde, buna mahkum olan ve işlemiş olduğu cürümden dolayı pişmanlık duyduğunu ihsas edecek surette iyi hali görülen kimse, asıl cezasını çektiği veya ceza af ile ortadan kalktığı tarihten itibaren üç ve zamanaşımı ile düşmüş olduğu surette düştüğü tarihten itibaren beş yıl geçtikten sonra memnu hakların iadesini talep edebilir.", 124 üncü maddesinde de," Memnu haklar, Usulü Muhakematı Cezaiye Kanununun tayin etiği suretlerle iade olunur. Memnu hakların iadesine alakadarların talebi üzerine usulü dairesinde karar verilmesi mahkemeye aittir." hükmüne yer verilmiştir.

            26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun yürürlüğe konulmasına ilişkin usul ve esasları belirlemek amacıyla yürürlüğe konulan 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 12 nci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde, 1.3.1926 tarihli ve 765 sayılı Türk Ceza Kanununun bütün ek ve değişiklikleri ile birlikte yürürlükten kaldırıldığı, aynı Kanunun 13 üncü maddesinde ise, bu Kanunun infazın ertelenmesi veya durdurulması başlıklı 10 uncu maddesi dışındaki diğer hükümlerinin 1.6.2005 tarihinde yürürlüğe gireceği hüküm altına alınmıştır. Bu hükümlere göre 765 sayılı Türk Ceza Kanunu, 1.6.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ile yürürlükten kaldırılmıştır.

            5237 sayılı Türk Ceza Kanununun belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma başlıklı 53 üncü maddesinin birinci fıkrasında, kişinin, kasten işlemiş olduğu suçtan dolayı hapis cezasına mahkumiyetinin kanuni sonucu olarak hangi hakları kullanmaktan yoksun bırakılacağı sayılmış, maddenin ikinci fıkrasında, kişinin işlemiş bulunduğu suç dolayısıyla mahkum olduğu hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakıldığı hakları kullanamayacağı, beşinci fıkrasında, birinci fıkrada sayılan hak ve yetkilerden birinin kötüye kullanılması suretiyle işlenen suçlar dolayısıyla hapis cezasına veya adli para cezasına mahkumiyet halinde, hükümde belirtilen cezanın yarısından bir katına kadar bu hak ve yetkinin kullanılmasının yasaklanmasına karar verileceği, adli para cezası yönünden bu cezanın, para cezasının tamamen infazından sonra işlemeye başlayacağı, altıncı fıkrasında da, belli bir meslek veya sanatın ya da trafik düzeninin gerektirdiği dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla işlenen taksirli suçtan dolayı mahkumiyet halinde, üç aydan az ve üç yıldan fazla olmamak üzere, bu meslek veya sanatın icrasının yasaklanmasına ya da sürücü belgesinin geri alınmasına karar verilebileceği, yasaklama ve geri almanın, hükmün kesinleşmesiyle yürürlüğe gireceği ve sürenin, cezanın tümüyle infazından itibaren işlemeye başlayacağı, 69 uncu maddesinde ise, cezaya bağlı olan veya hükümde belirtilen hak yoksunluklarının süresinin ceza zamanaşımı doluncaya kadar devam edeceği hüküm altına alınmıştır.

            5237 sayılı Kanun, feri ceza olarak maddede sayılan ve mahkumiyete bağlı olarak verilen güvenlik tedbirlerini belirtmiş, 765 sayılı Kanundan farklı olarak, mahkum edilen kişinin, sürekli olarak belli hakları kullanmaktan yasaklanmasını sona erdiren bir düzenleme getirmiş, kasten işlenen suçlarda kişinin mahkum olduğu hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar hak yoksunluğundan mahrumiyeti öngörmüştür.  Kanunun 53 üncü  maddesinin  beşinci ve  altıncıfıkralarında, güvenlik tedbirlerinin, mahkumiyetten sonra devam edeceği durumlara ilişkin istisnalar düzenlenmiştir. 5237 sayılı Kanun, hak yoksunluğunu belli bir süreyle, genel olarak ta cezanın infazı ile sınırlandırmıştır. Dolayısıyla ceza infaz edildiğinde mahkumiyete bağlı hak yoksunluğu da herhangi bir mahkeme veya mercii kararına gerek olmaksızın ortadan kaldırılmış, 765 sayılı Kanundan kaynaklanan memnu hakların iadesi uygulaması sona erdirilmiştir.

            Ancak, 5352 sayılı Adli Sicil Kanununun 2 nci maddesinde, hakkında Türk mahkemeleri veya yabancı ülke mahkemeleri tarafından kesinleşmiş ve Türk hukukuna göre tanınan mahkumiyet kararı bulunan Türk vatandaşları ile Türkiye'de suç işlemiş olan yabancıların kayıtları da dahil tüm adli sicil bilgilerinin, mahallinde bilgisayar ortamına aktarılmasını takiben, Adalet Bakanlığı Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğündeki Merkezi Adli Sicilde tutulacağı, 4 üncü maddesinde, Türk mahkemeleri tarafından vatandaş veya yabancı hakkında verilmiş ve kesinleşmiş mahkumiyet hükümlerinin adli sicile kaydedileceği, 7 nci maddesinde, bu bilgilerin, kullanılış amacı belirtilmek suretiyle, kamu kurum ve kuruluşlarına, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarına verilebileceği, 9 uncu maddesinde, adli sicildeki bilgilerin, cezanın veya güvenlik tedbirinin infazının tamamlanması, ceza mahkumiyetini bütün sonuçlarıyla ortadan kaldıran şikayetten vazgeçme veya etkin pişmanlık, ceza zamanaşımının dolması ve genel af halinde, Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğünce silinerek arşiv kaydına alınacağı, 12 nci maddesinde ise, arşiv bilgilerinin, ilgilinin ölümü üzerine ve her halde kaydın girildiği tarihten seksen yılın geçmesiyle tamamen silineceği, fiilin kanunla suç olmaktan çıkarılması halinde, bu suçtan mahkumiyete ilişkin adli sicil ve arşiv kayıtlarının, talep aranmaksızın tamamen silineceği, kanun yararına bozma veya yargılamanın yenilenmesi sonucunda verilen beraat veya ceza verilmesine yer olmadığı kararının kesinleşmesi halinde, önceki mahkumiyet kararına ilişkin adli sicil ve arşiv kaydının tamamen silineceği hüküm altına alınarak, hakkında kesinleşmiş mahkumiyet kararı bulunanların tüm adli sicil bilgilerinin adli sicile kaydedilmesi, Kanunun 9 uncu maddesinde gösterilen hallerden birinin varlığı halinde bu bilgilerin silinerek arşiv kaydına alınması, Kanunun 12 nci maddesinde gösterilen hallerden birinin varlığı halinde de bu bilgilerin tamamen silinmesi düzenlenmiş, böylece kişilerin sona eren mahkumiyetlerine ilişkin bilgilerin, belli süreyle sınırlı olmak üzere, bu bilgilerin varlığına gerek duyan birimlerce görülebilmesi, değerlendirilebilmesi imkanı getirilmiştir.

            Memnu hakların iadesine ilişkin mahkeme kararları, mahkumiyeti ortadan kaldırmamakla beraber ceza mahkumiyetinden doğan bazı hakların kullanılmasına yönelik ehliyetsizlikleri geleceğe dönük olarak ortadan kaldırmaktadır. Devlet memuriyetinde iken veya memuriyete girmeden önce 657 sayılı Kanunun 48 inci maddesinde sayılan suçları işlemek suretiyle mahkum olan ve bu nedenle bu Kanunun 48 inci maddesinin (A) bendinin 5 numaralı alt bendinde gösterilen şartı taşımayanların, ilgili mahkemelerden memnu hakların iadesi kararı almaları durumunda Devlet memurluğuna atanabilecekleri ancak bu atama konusunda idarenin takdir yetkisi bulunduğu açıktır. Dairemizin 22.4.1992 günlü, E:1992/126, K:1992/150 sayılı kararı da bu hususu açıklığa kavuşturmuştur.

            5237 sayılı Kanunda memnu hakların iadesine imkan veren hukuki yola yer verilmemekle birlikte, 765 sayılı Kanun süresiz olarak mahkumiyete bağlı hak yoksunluğunu düzenlediği halde memnu hakların iadesi gibi bir düzenlemeye yer vererek kişilerin süresiz şekilde hak yoksunluğuna mahkum olmamalarını sağladığı, 5237 sayılı Kanunun ise, mahkumiyete bağlı hak yoksunluklarını belli sürelerle sınırlayarak, bu yoksunluğun kişinin hayatının sonuna kadar devam etmesine engel olduğu, hak yoksunluğu sona erince de kişinin toplumun diğer bireyleri gibi kanunlar çerçevesinde haklarını kullanabilmesine imkan tanıdığı görülmektedir.

            Bu durumda, Devlet memuru iken 657 sayılı Kanunun 48 inci maddesinde sayılan suçların herhangi birinden mahkum olan ve bu mahkumiyete bağlı olarak belli hakları kullanmaktan yasaklanan, söz konusu mahkumiyeti nedeniyle memuriyeti sona eren kişiler ile Devlet memurluğuna atanmadan önce söz konusu suçların herhangi birinden mahkum olan ve bu mahkumiyete bağlı olarak belli hakları kullanmaktan yasaklanan, bu mahkumiyeti nedeniyle Devlet memurluğuna atanma şartlarını taşımayan kişilerin, hak yoksunlukları sona ererek yasaklanan haklarını yeniden kazanmaları durumunda, Devlet memurluğuna atanmalarının mümkün olduğu ancak, ilgililerin arşiv kaydına alınan adli sicil bilgileri de göz önüne alınmak suretiyle idarelerin bu atamalar konusunda takdir yetkileri bulunduğu sonucuna varılarak dosyanın Danıştay Başkanlığına sunulmasına 13.3.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.

 

MEMURLAR VE Dİ?ER KAMU GÖREVLİLERİNİN YARGILANMALIRINA İLİŞKİN KARARLAR

 

          T.C.

D A N I Ş T A Y

Birinci Daire

Esas  No   : 2005/1194

Karar No   : 2005/1499

 

Özeti : Şüphelilerin ... İcra Müdürlüğünün 20.8.2004 günlü icra emrinin gereğini yapmamakla 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 357 nci maddesine aykırı hareket ettikleri nedeniyle iddia edildiğinden yukarıda açıklanan hüküm uyarınca bunlar hakkında Cumhuriyet savcılığınca doğrudan kovuşturma yapılması gerektiği hakkında.

 

K A R A R

            Şüpheli             :

            1- … - Selçuk  Üniversitesi  Fen- Edebiyat  Fak. Öğretim Üyesi

            2- … -                "           "           "           Maaş Mutemedi

            3- … -                "           "           "                      "

            4- … -                "           "           "                      "

            5- … -"  "           "                      "

            Suç                  : …'ın:

            1- Nafaka borcunun eksik ödenmesi veya bazı aylarda ödememesi için maaş mutemetlerine baskı yapmak

            …, …, … ile …’nın:

            2- …'a ait nafaka borcunun icra yoluyla ödenmesinde maaş kesintisi yapmamak veya eksik kesinti yapmak

            Suç Tarihi                     : 2004 Yılı

            İncelenen Karar            : Selçuk Üniversitesi Rektörlüğünce oluşturulan Kurulun 20.12.2004 günlü, men-i muhakeme  kararı

            Karara İtiraz Eden        : Yok

            İnceleme Nedeni           : Yasa gereği kendiliğinden

            Selçuk  Üniversitesi Rektörlüğünün 14.11.2005 günlü, 10066 sayılı yazısı ekinde gönderilen soruşturma dosyası ile yukarıda belirtilen Kurul kararı, Tetkik Hakimi Hamza Eyidemir'in açıklamaları dinlendikten sonra, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 53 üncü maddesi uyarınca incelendi; 

            Gereği Görüşülüp Düşünüldü:

            Şüpheli …'ın 1 inci maddeden üstüne atılı suçu işlediğini doğrulayacak ve hakkında kamu davası açılmasını gerektirecek yeterli kanıt bulunmadığından, Selçuk Üniversitesi Rektörlüğünce oluşturulan Yetkili Kurulun 20.12.2004 günlü, men-i muhakeme kararının adı geçene ilişkin kısmının onanmasına,

            Yetkili Kurulun şüpheliler …, …, … ile …'nın 2 ci maddeden men-i muhakemelerine ilişkin kısmına gelince;

            2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 357 nci maddesinde, icra dairesince kanuna göre yapılan tebliğ ve emirleri derhal yapmağa ve neticesini geciktirmeksizin icra dairesine bildirmeğe alakadarlar mecburdur. Makbul sebep haricinde tebliğ ve emirleri yapmıyanlar hakkında ait olduğu dairece tahkikatı evveliyeye hacet kalmaksızın Cumhuriyet Savcılığınca doğrudan doğruya takibat yapılır hükmü  yer almaktadır.

            Şüphelilerin Yozgat İcra Müdürlüğünün 20.8.2004 günlü icra emrinin gereğini yapmamakla 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 357 nci maddesine aykırı hareket ettikleri iddia edildiğinden yukarıda açıklanan hüküm uyarınca bunlar hakkında Cumhuriyet savcılığınca doğrudan kovuşturma yapılması gerektiğinden 2 nci maddeden men-i muhakemelerine ilişkin olarak verilen Yetkili Merci kararının adı geçenlere ilişkin kısmının bozularak genel hükümlere göre işlem yapılmak üzere dosyanın adıgeçenler yönünden yetkili Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmek üzere Selçuk Üniversitesi Rektörlüğüne iadesine 14.12.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.

 

          T.C.

D A N I Ş T A Y

Birinci Daire

Esas  No   : 2006/7

Karar No   : 2006/217

 

Özeti : Yetkili merciin soruşturma izni vermemesi, soruşturma açılmaması veya şikayetin işleme konulmaması yolundaki kararları Kanunun öngördüğü men-i muhakeme ya da lüzum-u muhakeme kararı niteliğinde bir karar olmayıp iptal davasına konu olabilecek  idari işlem niteliği taşıdığından bu tür işlemlere karşı itiraz yoluna gidilmesi yerine iptal davası açılmasının mümkün olduğu hakkında.

 

K A R A R

            Hakkında Soruşturma

            Açılması İstenen: Kırıkkale Üniversitesi Görevlileri

            Eylemi              : Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi … hakkında göreve gelmediğine dair gerçek dışı tutanaklar düzenlemek, bu tutanaklara dayanarak disiplin cezası vermek

            Eylem Tarihi      : 2004 Yılı ve sonrası

            İncelenen Karar            : Kırıkkale Üniversitesi Rektörünün iddialar hakkında yapılacak işlem bulunmadığına ilişkin  12.12.2005 günlü, 6990 sayılı yazısı

            Karara İtiraz Eden: Şikayetçi …

            İnceleme Nedeni: İtiraz üzerine

            Kırıkkale Üniversitesi Rektörlüğünün 3.1.2006 günlü, 49 sayılı yazısı ekinde gönderilen dosya ile yukarıda belirtilen  karar Tetkik Hakimi Arzu Bozkurt Şen'in açıklamaları dinlendikten sonra, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 53 üncü maddesi uyarınca incelendi; 

            Gereği Görüşülüp Düşünüldü:

            Anayasanın 129 uncu maddesinde, memurlar ve diğer kamu görevlileri hakkında işledikleri iddia edilen suçlardan ötürü ceza kovuşturması açılmasının kanunla belirlenen istisnalar dışında, kanunun gösterdiği idari merciin iznine bağlı olduğu  hükme bağlanmıştır.

            2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 53 üncü maddesinin ceza soruşturması usulüne ilişkin (c) fıkrasında, yükseköğretim üst kuruluşları başkan ve üyeleri ile yükseköğretim kurumları yöneticilerinin, kadrolu ve sözleşmeli öğretim elemanlarının ve bu kuruluş ve kurumların 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi memurlarının görevleri dolayısıyla ya da görevlerini yaptıkları sırada işledikleri ileri sürülen suçlarla ilgili olarak  soruşturmanın şüphelilerin konumuna göre belirlenecek soruşturmacı tarafından yapılacağı, son soruşturmanın açılıp açılmamasına karar verecek kurullar  ve kurulların oluşumuna ilişkin  usul  ve esaslar  ile  kurulların  almış  olduğu  lüzum-u  muhakeme  kararlarının ilgililerin itirazı üzerine, men-i muhakeme kararlarının ise kendiliğinden Danıştayca incelenerek karara bağlanacağı hükümlerine yer verilmiştir.

            Buna göre yetkili merciin soruşturma izni vermemesi, soruşturma açılmaması veya şikayetin işleme konulmaması yolundaki kararları Kanunun öngördüğü men-i muhakeme ya da lüzum-u muhakeme kararı niteliğinde bir karar olmayıp  iptal davasına konu olabilecek  idari işlem niteliği taşıdığından  bu tür işlemlere karşı itiraz yoluna gidilmesi yerine iptal davası açılması mümkündür.

            Nitekim, Danıştay 8 inci Dairesinin 9.12.2005 günlü, E: 2005/1425, K: 2005/5059 sayılı kararında da, "ancak yetkili kurulca verilmiş lüzum-u muhakeme veya men-i muhakeme kararlarına itiraz edilebileceği, soruşturma açılmamasına ilişkin işlemlere karşı herhangi bir başvuru yolu öngörülmediği, bu nedenle bu kararların kesin, doğrudan uygulanabilir ve hukuki sonuç doğuran nitelikleri itibariyle idari davaya konu olabilecek işlemler olduğu" vurgulanmıştır.

            Dosyanın incelenmesinden; şikayetçi …'un, göreve gelmediği yönünde gerçeğe aykırı tutanaklar düzenlenerek hakkında soruşturma açıldığı ve "görevden çekilmiş" sayılarak cezalandırıldığı iddiasıyla ilgililer hakkında Kırıkkale Cumhuriyet Başsavcılığına şikayet dilekçesi verdiği, anılan Başsavcılığın 28.10.2005 günlü, 2005/30 sayılı görevsizlik kararı üzerine dilekçe ve eklerinin Yükseköğretim Kurulu Başkanlığına, Yükseköğretim Kurulu Başkanlığınca da Kırıkkale Üniversitesi Rektörlüğüne gönderildiği, Rektörlükçe yapılan inceleme üzerine yeterli kanıt olmadığı gerekçesiyle soruşturma açılmamasına karar verildiği anlaşılmaktadır.

            Yukarıda açıklanan nedenlerle, Kırıkkale Üniversitesi Rektörünün, iddialar hakkında yapılacak işlem bulunmadığına ilişkin 12.12.2005 günlü, 6990 sayılı yazısı, 2547 sayılı Kanunun  53 üncü maddesinde öngörülen lüzum-u muhakeme veya men-i muhakeme  kararı niteliğinde olmadığından itirazın incelenmeksizin reddine, dosyanın Kırıkkale Üniversitesine, kararın bir örneğinin şikayetçiye gönderilmesine 21.2.2006 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

K A R Ş I   O Y

            2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 53 üncü maddesinin ceza soruşturması usulü başlıklı (c) fıkrasında,  "Yükseköğretim üst kuruluşları başkan ve üyeleri ile yükseköğretim kurumları yöneticilerinin, kadrolu ve sözleşmeli öğretim elemanlarının ve bu kuruluş ve kurumların 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi memurlarının, görevleri dolayısıyla ya da görevlerini yaptıkları sırada işledikleri ileri sürülen suçlar hakkında aşağıdaki hükümler uygulanır." denildikten sonra  devamındaki hükümlerde, Yükseköğretim Kurulu Başkanı için kendisinin katılmadığı Milli Eğitim Bakanının Başkanlığındaki bir toplantıda Yükseköğretim Kurulu üyelerinden teşkil edilecek en az üç kişilik bir kurulca, diğerleri için, Yükseköğretim Kurulu Başkanınca veya diğer disiplin amirlerince doğrudan veya görevlendirecekleri uygun sayıda soruşturmacı tarafından  ceza soruşturmasının yapılacağı son soruşturmanın açılıp açılmamasına ise, YÖK başkan ve üyeleri ile Yükseköğretim Denetleme Kurulu başkan ve üyeleri hakkında Danıştay 2 nci Dairesinin (5183 sayılı Kanunun 12. maddesi ile bu görev 1 inci Daireye verilmiştir.) Üniversite rektörleri, rektör yardımcıları ile üst kuruluş genel sekreterleri hakkında Yükseköğretim Kurulu üyelerinden teşkil edilecek üç kişilik kurul tarafından  karar verileceği, böylece ceza soruşturmasının görev statülerine göre nasıl ve kimler tarafından yapılacağı, bu soruşturma sonucunda elde edilen kanıtlara ve ulaşılacak sonuçlara göre düzenlenmesi zorunluluk arzeden soruşturma fezlekesi de değerlendirilmek suretiyle son soruşturmanın açılıp açılmamasına yani şüpheli kişiler hakkında isnad edilen eylemden dolayı men-i muhakemelerine ya da lüzum-u muhakemelerine karar alınmasının yasal zorunluluk olduğu ve bu kararları almaya hangi kurulların yetkili olduğu açık bir şekilde hükme bağlanmıştır.

            Öte yandan, 2547 sayılı Kanundan sonra yürürlüğe girmiş bulunan Anayasanın 129 uncu maddesinin son fıkrasında, memurlar ve diğer kamu görevlileri hakkında işledikleri iddia edilen suçlardan ötürü ceza kovuşturması açılmasının, kanunla belirlenen istisnalar dışında, kanunun gösterdiği idari merciin iznine bağlı olacağı hükmüne yer verilmiştir.

            Anayasanın sözünü ettiği  "idari merciin izni" ne ilişkin usul ve esaslar ise, Memurlar ve diğer kamu görevlileri bakımından genel olarak 4483 sayılı Kanunda düzenlenmiş olup, YÖK personeli bakımından ise 2547 sayılı Kanunun 53/c maddesinde, bu madde kapsamındaki kamu görevlilerinin görevleri dolayısıyla ya da görevlerini yaptıkları sırada işledikleri ileri sürülen suçlar hakkında,  öncelikle soruşturma  başlatılması, görevlendirilen soruşturmacının bir fezleke düzenlemesi ve sonuçta men-i muhakeme yani yargılanmaya gerek bulunmadığı,  ya da lüzum-u muhakeme yani yargılamanın gerekli olduğu kararlarından birisinin yetkili kılınan kurullar tarafından verilmesi zorunluluğu öngörülerek, ceza soruşturması konusundaki yasal prosedürün  üniversite personeli açısından nasıl işleyeceği belirtilmiş bulunmaktadır.

            4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanunun 18 inci maddesi ile yürürlükten kaldırılmış bulunan 4 Şubat 1329 tarihli Memurin Muhakematı Hakkında Kanunu Muvakkat hükümlerinde ve buna paralel düzenleme içeren 2547 sayılı Yasanın 53/c maddesinde geçen "ilk soruşturma",  terimi, mülga 1412 sayılı CMUK'nda 21.5.1985 tarih ve 3206 sayılı Kanunla yapılan değişiklikler sonucunda "hazırlık soruşturması" olarak değiştirilmiş, son soruşturmanın açılması (lüzum-u muhakeme) kararı da hazırlık soruşturması sonunda Cumhuriyet Savcılarınca verilen karar (iddianame) niteliğinde olup bu husus, Yargıtay Ceza Dairelerince verilen kararlarla da teyid edilmiş bulunmaktadır.

            2547 sayılı Yasanın 53 üncü maddesinin (c) fıkrasında düzenlenen ceza soruşturması ve kovuşturmasına ilişkin hükümler, mülga Memurin Muhakematı Hakkında Kanundan aynı hukuksal yapı içerisinde aktarılmış olduğundan, bu hükümlerin uygulanmasında, 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun soruşturmaya ilişkin, yani, yetkili mercilerce suç şüphesinin öğrenilmesinden iddianamenin kabulüne kadar geçen evredeki hükümlerine göre işlem yapılması gerekir. Bu evredeki hükümler nedeniyle alınan kararların ceza soruşturmasına ilişkin kararlar olduğunda kuşku yoktur. Diğer bir deyişle lüzum-u muhakeme ya da men-i muhakeme yolundaki yetkili merci  kararları, iddianame ya da kovuşturma açılmaması niteliğinde olduğundan, bu kararların itiraz  üzerine ya da yasa gereği incelenmesi, iddianameye yapılan itirazın incelenmesi anlamındadır.

            Ayrıca, 4483 sayılı Yasanın 2 nci maddesinin ikinci fıkrasındaki "Görevleri ve sıfatları sebebiyle özel soruşturma ve kovuşturma usullerine tabi olanlara ilişkin kanun hükümleri ile suçun niteliği yönünden kanunlarda gösterilen soruşturma ve kovuşturma usullerine ilişkin hükümler saklıdır." şeklindeki hüküm nedeniyle yükseköğretim üst kuruluşları ve yükseköğretim kurumlarında çalışan personelin ceza soruşturması ve kovuşturması işlerinde 4483 sayılı Yasa hükümlerinin uygulanmasına olanak bulunmadığında, 2547 sayılı Yasanın 53/c maddesinin uygulanmasının zorunlu olduğunda da  kuşku bulunmamaktadır. Böyle olunca, 2547 sayılı Yasanın 53/c maddesi uygulamasında, yetkili mercilerce suç şüphesinin öğrenilmesi üzerine, 4483 sayılı Yasada izin müessesesi evresinde öngörülen ön inceleme, şikayetin işleme konulmaması, soruşturma izni verilmesi ya da verilmemesi gibi, üniversite personeline uygulanması mümkün olmayan prosedürlerin, uygulamaya konulması söz konusu olamaz.

            Öte yandan, 4483 sayılı Yasada, memurlar ve diğer kamu görevlilerinin görevleri sebebiyle işledikleri suçlardan dolayı yargılanabilmeleri için izin vermeye yetkili merciler ve izlenecek usul düzenlenmiş, 4 üncü maddesinin dördüncü fıkrasında, üçüncü fıkradaki şartları taşımayan ihbar ve şikayetlerin izin vermeye yetkili merciler tarafından işleme konulmayacağı ve durumun ihbar ve şikayette bulunana bildirileceği, ancak iddiaların, sıhhati şüpheye mahal vermeyecek belgelerle ortaya konulmuş olması halinde, ad, soyad ve imza ile iş veya ikametgah adresinin doğrulduğu şartının aranmayacağı yani bu gibi durumlarda da ön inceleme başlatılmasının zorunlu olduğu hükme bağlanmıştır. 4483 sayılı Yasanın 4 üncü maddesinin dördüncü fıkrası hükmüne göre soruşturma izni vermeye yetkili merciler tarafından şikayetin işleme konulmamasına ilişkin olarak alınan kararların, şikayette bulunanlara ve Cumhuriyet başsavcılıklarına tebliğ edilmesi üzerine, bu kararlara itiraz edilebileceği yönünde bir düzenlemeye yer verilmemiş olmakla birlikte, bu uygulamaya karşı C.savcılıklarınca ve şikayetçileri tarafından yapılan itirazlar, önceleri Danıştay 2 nci Dairesinin ve daha sonra, Dairemizin verdiği ve istikrara kavuşmuş kararları ile incelenerek sonuçlandırılmış ve sonuçlandırılmaya devam edilmektedir.

            Zira, 4483 sayılı Yasanın uygulanmasında, şikayetin işleme konulmaması yönündeki kararlarda, isnad edilen bir suçtan dolayı ilgililer hakkında yapılacak ön inceleme sonucunda, soruşturma izni verilmesi ya da verilmemesi şeklinde tecelli etmesi gereken izin müessesesinin; yasada öngörülen işleme koymama koşullarının ötesinde bir uygulama ile önünün kesilmesi durumunun bulunup bulunmadığının denetlenmesi görevinin, soruşturma izni verilmesi ya da verilmemesi kararlarına itirazları incelemekle görevli yargı yerlerine ait bulunduğunda ve bu tür kararların, idare hukuku alanı dışında kalan ceza soruşturmasına ilişkin kararlar olduğunda kuşku bulunmamaktadır.

            Nitekim, gerek 4483 sayılı Yasanın 1 inci maddesindeki, "... işledikleri suçlardan dolayı yargılanabilmeleri için izin vermeye yetkili merciler" şeklindeki anlatımdan, gerekse 2547 sayılı Yasanın 53 üncü maddesinin (c) fıkrasının ve bu fıkranın 1 inci ve 2 nci bentlerinin başlıklarının sırasıyla "ceza soruşturması usulü", "ilk soruşturma", "son soruşturmanın açılıp açılmamasına" şeklindeki ifadelerinden, her iki Yasa kapsamında başlatılan iş ve işlemlerin ceza soruşturmasına ve sonucu itibariyle ceza yargılamasına ilişkin olduğu açıkça ortada olduğundan, 4483 sayılı Yasa uygulamasında olduğu gibi bu güne kadar 2547 sayılı Yasa uygulamasında da, örnek olmak üzere belirtilen Dairemizin 1.11.2004 günlü,

E: 2004/347,  K: 2004/334;  25.11.2004  günlü,  E: 2004/342,  K: 2004/405;  4.2.2005  günlü,

E: 2004/663,  K: 2005/119;  16.3.2005  günlü,  E: 2004/857;  K: 2005/375;  6.4.2005   günlü,

E: 2005/105,  K: 2005/479; 13.4.2005 günlü,   E:: 2005/178,  K:2005/513;  24.2.2005   günlü,

E: 2005/184,   K: 2005/655;  12.5.2005  günlü,   E: 2005/184, K:2005/655;  6.10.2005 günlü,

E: 2005/821, K: 2005/1129;  6.10.2005 günlü, E: 2005/749, K: 2005/1152 sayılı kararlarıyla YÖK başkanlığının ve çeşitli üniversite rektörlüklerinin, ciddi suç iddialarıyla ilgili olarak hiçbir soruşturma yapılmadan, yetkili kurullarca men-i muhakeme ya da lüzum-u muhakeme kararları alınmadan, kimi olaylarda da şikayet edilenin kendisi hakkındaki suç isnadları konusunda hiçbir yasal soruşturmaya dayanmadan, soruşturma açılmaması ya da şikayetin  işleme konulmaması yolunda aldıkları kararlara yapılan itirazlar incelenmiş ve bu kararların kaldırılarak yasada öngörülen prosedürün işletilmesi için dosyalar ilgili mercilere gönderilmiş, Dairemizin bu tür kararlarının bir kısmına YÖK başkanlığı tarafından yapılan düzeltme talepleri de yine Dairemizce incelenmeksizin reddedilmiştir.

            Dosyanın incelenmesinden; şikayetçinin hakkında göreve gelmediği yönünde gerçeğe aykırı tutanaklar düzenleyen görevlilerden, bu tutanaklar uyarınca işlem yapan, Bölüm Başkanı, Fakülte Yönetimi, soruşturmacı, Üniversite Disiplin Kurulu ve Rektör'den şikayetçi olduğunun anlaşıldığı bu durumda, içeriği itibariyle şikayetçisi belli, şikayet konusu ve isnat edilen suç somut olan, kişi ve olay belirtilen, iddiaları ciddi bulgu ve belgelere dayanan söz konusu şikayet dilekçesi ve ekleri üzerine dilekçede ilgililer için soruşturma açıp açmama konusunda yetkili merciin takdir yetkisinin mutlak olduğundan söz etmek mümkün olmadığından, 2547 sayılı Kanunun 53 üncü maddesine göre Kırıkkale Üniversitesi Rektörü  ve diğer görevliler için verilecek soruşturma emri üzerine düzenlenecek fezlekede esas alınarak yetkili kurulca lüzum-u muhakeme veya men-i muhakeme kararı verilmesi gerekirken, şikayet edilen Rektörün, soruşturma açılmaması yönünde verdiği 12.12.2005 günlü ve 6990 sayılı kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.

            Açıklanan nedenlerle, Kırıkkale Üniversitesi görevlileri için, 2547 sayılı Kanunun 53 üncü maddesinin (c) fıkrası uyarınca, Yükseköğretim Kurulu Başkanınca veya diğer disiplin amirlerince doğrudan veya görevlendirecekleri uygun sayıda soruşturmacı tarafından soruşturma yaptırılıp, yetkili kurul oluşturulup hazırlanan fezleke ve ekleri de gözönüne alınarak bir karar verilmesi gerektiğinden, itirazın kabulüyle Kırıkkale Üniversitesi Rektörünün 12.12.2005 günlü 6990 sayılı soruşturma açılmaması kararının kaldırılması düşüncesiyle aksi yöndeki çoğunluk kararına katılmıyoruz.

 

          T.C.

D A N I Ş T A Y

Birinci Daire

Esas  No   : 2006/191

Karar No   : 2006/336

 

Özeti : Belediye başkanı ve belediye fen memuru olan ilgililerin, aynı zamanda Belediyenin hakim ortağı olduğu Ticaret A.Ş'nin yönetim kurulu başkan ve üyeleri oldukları, eylemleri şirket yönetim kurulu başkan ve üyeleri sıfatıyla gerçekleştirdikleri, Şirketin ise Türk Ticaret Kanunu hükümlerine tabi olarak yönetildiği 4483 sayılı Kanunun kapsam başlıklı 2 nci maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen "Devlet ve diğer kamu tüzel kişilerinin genel idare esaslarına göre yürüttükleri kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevleri ifa eden memurlar ve diğer kamu görevlilerinin görevleri sebebiyle işledikleri suçlar" kapsamında olmadığı hakkında.

 

K A R A R

            Hakkında Soruşturma

            İzni İstenenler              :

            1- … - … A.Ş. Yön. Kurl. Bşk …

            2- … -       "        Üyesi …

            3- … -       "            "…

            İtiraz Edilen Karar         : Hakkında soruşturma izni istenenlerin tümü için soruşturma izni verilmemesine ilişkin İçişleri  Bakanının 23.1.2006 günlü, 2006/35 sayılı kararı

            Karara İtiraz Eden        : Sandıklı Cumhuriyet Savcısı

            Soruşturulacak Eylem   : … Jeotermal Isıtma Termal Turizm San ve Tic. A.Ş.'ne ait parayı Belediye hizmetlerinde  kullanmak suretiyle kendilerine tevdi olunan şirket mal varlığını zarara uğratmak

            Eylem Tarihi                  : 2003-2004 yılları

            … Cumhuriyet Başsavcılığının 6.3.2006 günlü 2005/781sayılı yazısı ile gönderilen dosya, İçişleri Bakanının 23.1.2006 günlü, 2006/35 sayılı soruşturma izni verilmemesine ilişkin kararı ve bu karara yapılan itiraz, Tetkik Hakimi Arzu Bozkurt Şen'in açıklamaları dinlendikten sonra, 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun uyarınca incelendi;

            Gereği Görüşülüp Düşünüldü:

            4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanunun 1 inci maddesinde, Kanunun amacının memurlar ve diğer kamu görevlilerinin görevleri sebebiyle işledikleri suçlardan dolayı yargılanabilmeleri için izin vermeye yetkili mercileri belirtmek ve düzenlemek olduğu hükme bağlanmış, 2 nci maddesinin birinci fıkrasında ise, Devletin ve diğer kamu tüzel kişilerinin genel idare esaslarına göre yürüttükleri kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevleri ifa eden memurlar ve diğer kamu görevlilerinin görevleri sebebiyle işledikleri suçlar, bu Kanunun kapsamına alınmıştır.

            Dosyanın incelenmesinden belediye başkanı ve belediye fen memuru olan ilgililerin, aynı zamanda Belediyenin hakim ortağı olduğu … Jeotermal Isıtma Termal Turizm Sanayi ve Ticaret A.Ş'nin yönetim kurulu başkan ve üyeleri oldukları, bu şirkete ait kaynakları … Belediyesinin muhtelif işlerinde kullanarak şirket mal varlığını zarara uğrattıkları ve bu eylemleri şirket yönetim kurulu başkan ve üyeleri sıfatıyla gerçekleştirdikleri, Şirketin ise Türk Ticaret Kanunu hükümlerine tabi olarak yönetildiği anlaşıldığından Şirket mal varlığını zarara uğratmak eyleminin, 4483 sayılı Kanunun kapsam başlıklı 2 nci maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen "Devlet ve diğer kamu tüzel kişilerinin genel idare esaslarına göre yürüttükleri kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevleri ifa eden memurlar ve diğer kamu görevlilerinin görevleri sebebiyle işledikleri suçlar" kapsamında olmadığı görülmekle 23.1.2006 günlü 2006/35 sayılı Yetkili Merci kararının kaldırılmasına, genel hükümlere göre işlem yapılmak üzere dosyanın Sandıklı Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine 28.3.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

 

          T.C.

D A N I Ş T A Y

Birinci Daire

Esas  No   : 2006/207

Karar No   : 2006/357

 

Özeti : Şüphelilerin hazırladığı ... günlü hukuki mütalaanın ... Üniversitesindeki görevleri sırasında ya da görevleri dolayısıyla verilmediği, ... Asliye Ticaret Mahkemesinde görülen davada taraflardan birinin talebi üzerine düzenlendiği, şüphelilere isnat edilen suçun 2547 sayılı Kanun kapsamına girmediği ve şüpheliler hakkında anılan Kanun hükmüne göre karar verilmesine yer olmadığı hakkında.

 

K A R A R

            Şüpheliler                     :

            1- … - Atatürk Üniversitesi Erzincan Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi

            2- …-                 "                      "                      "           "

            Suç                              : Trabzon Asliye Ticaret Mahkemesinde E: 2003/133 sayı ile açılan davada hukuki mütalaa vermek suretiyle 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 35 ve 63 üncü maddelerine aykırı davranmak

            Suç Tarihi                     : 2004 Yılı

            İncelenen Karar                        : Atatürk Üniversitesi Rektörlüğünce oluşturulan Kurulun 7.2.2005 günlü, 64 sayılı men-i muhakeme kararı

            Karara İtiraz Eden        : Şikayetçi Hüseyin Değirmenci

            İnceleme Nedeni           : Yasa gereği kendiliğinden ve itiraz üzerine

            Atatürk Üniversitesi Rektörlüğünün 10.3.2006 günlü, 3303 sayılı yazısı ekinde gönderilen s


imar hukukcusu








Türkiyenin imar hukukcusu

Copyright © Imar Hukukcusu Tüm hakları saklıdır.

Yayınlanma:: 2007-06-09 (3124 okuma)

[ Geri Dön ]