|
|
|
|
Danıştay İçtihadı Birleştirme Kurulu Kararı - Sendikeların dava açma hakkı imar hukuku
imar
Yeni Sayfa 11
Danıştay İçtihatları Birleştirme
Kurulundan :
Esas No : 2005/1
Karar No : 2006/1
İÇTİHATLARI BİRLEŞTİRME KURULU KARARI
4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu'nun 19'uncu maddesinin (f) bendi
uyarınca kamu görevlileri sendikaları ve üst kuruluşlarının, üyeleri hakkında
tesis edilen bireysel (subjektif) işlemlere karşı dava açıp açamayacakları
konusunda Danıştay Beşinci ve İkinci Dairelerince verilen kararlar ile Onbirinci
ve Onikinci Dairelerince verilen kararlar arasındaki aykırılığın içtihatların
birleştirilmesi suretiyle giderilmesinin, Aydın Nogay'ı temsilen Yapı-Yol Sen
(Yol, Yapı, Altyapı, Bayındırlık ve Tapu Kadastro Kamu Emekçileri Sendikası)
vekili Av. Necmiye Başel ile Birleşik Taşımacılık Çalışanları Sendikası adına
Genel Başkan İ. Fehmi Kütan vekili Av. Salih Ekizler tarafından istenilmesi
üzerine Raportör Üyenin Raporu, konu ile ilgili kararlar, yasal düzenlemeler
incelendikten ve Danıştay Başsavcısının düşüncesi dinlendikten sonra gereği
görüşüldü.
I- İÇTİHADIN BİRLEŞTİRİLMESİ İSTEMİNE KONU KARARLAR:
1- Karayolları Genel Müdürlüğünde mühendis olarak görev yapan ve Yapı-Yol-Sen
üyesi bulunan kamu görevlisinin, 1/8 oranında aylıktan kesme cezası ile
cezalandırılmasına ilişkin işlemin iptali, maddi kayıplarının tazmini istemiyle
kendisini temsilen Yapı-Yol Sendikası avukatı tarafından açılan davada, İzmir 4.
İdare Mahkemesince, 4688 sayılı Kanunun 19/f bendi uyarınca davacı Sendikanın
ancak, ortak, ekonomik ve mesleki hak ve menfaatlerinin korunması ve
geliştirilmesiyle ilgili olarak idareler ile doğacak uyuşmazlıklarda üyelerini
yargı organlarında temsil etme yetkileri bulunduğu, bu durumda Sendika üyesinin
disiplin cezası ile cezalandırılmasına ilişkin olarak tesis edilen bireysel (subjektif)
işleme karşı davacı Sendikanın dava açma ehliyetinin bulunmadığı gerekçesiyle
2577 sayılı Yasanın 15/1-b maddesi uyarınca davanın ehliyet yönünden reddine
karar verilmiş, bu karar, Danıştay Onikinci Dairesinin 07/11/2003 günlü ve
E:2003/1891, K:2003/3322 sayılı kararı ile onanmış, kararın düzeltilmesi istemi
ise aynı Dairenin 10.06.2005 günlü ve E:2004/2315 K:2005/2447 sayılı kararı ile
kabul edilerek, Sendika avukatının, üyelerin kişisel sorunları için ayrı bir
vekâletname olmadan dava açması usule aykırı olduğundan, davanın, ehliyetli olan
şahsın avukat olmakla birlikte vekâlet verilmeyen bir avukat tarafından açıldığı
kabul edilerek, 30 gün içinde aynı kişiye veya başka bir avukata vekâlet
verilmek suretiyle veya bizzat kendisi tarafından yenilenmek suretiyle açılmak
üzere dilekçenin reddine karar verilmesi gerekirken aksine verilen kararın
bozulmasına karar verilmiştir.
2- T.C.D.D. İşletmesi Genel Müdürlüğünde görev yapan kamu görevlisinin, 1/8
oranında aylıktan kesme cezası ile cezalandırılmasına ilişkin işlemin iptali ve
maaşından kesilen miktarın yasal faizi ile birlikte ödenmesi istemiyle kendisi
adına Birleşik Taşımacılık Çalışanları Sendikası avukatı tarafından açılan
davada, Adana 2. İdare Mahkemesince dava konusu işlemin iptaline, davacının
maaşından kesilen miktarın yasal faiziyle birlikte davacıya ödenmesine karar
verilmiş, bu karar Danıştay Onikinci Dairesinin 13.04.2005 günlü ve E:2005/1426,
K:2005/1328 sayılı kararı ile Sendika avukatının, üyelerin kişisel davaları için
ayrı bir vekâletname olmadan dava açması usule aykırı olduğu, davanın, ehliyetli
olan şahsın avukat olmakla birlikte vekâlet verilmeyen avukat tarafından
açıldığı kabul edilerek 30 gün içinde aynı kişiye veya başka bir avukata vekâlet
verilmek suretiyle veya bizzat kendisi tarafından yenilenmek üzere dilekçenin
reddine karar verilmesi gerekirken aksine verilen kararın bozulmasına karar
verilmiştir.
3- Keşan Tarım İlçe Müdürlüğünde veteriner hekim olarak görev yapan kamu
görevlisine fazla ödenen 149.400.000.-TL seyyar görev tazminatının istirdadına
ilişkin işlem ile dayanağı olan Maliye Bakanlığı yazısı ekindeki 1/1 ve 2/1
sayılı çizelgeler ile Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Edirne İl Müdürlüğü'nün,
"2001 yılı seyyar görev tazminatı vize cetvelleri" başlıklı çizelgesinin ve 60
gün üzerinden seyyar görev tazminatı ödeneceği yolundaki Keşan İlçe Müdürlüğü
işleminin iptali istemiyle, Sendika üyesi adına Tarım ve Ormancılık Hizmet Kolu
Kamu Emekçileri Sendikası avukatı tarafından açılan davada, Edirne İdare
Mahkemesince, davacı Sendikanın iptali istenilen işlemlerle meşru, kişisel ve
güncel bir menfaatinin ihlâl edilmediğinin anlaşıldığı gerekçesiyle, 2577 sayılı
Yasa'nın 15/1-b maddesi uyarınca davanın ehliyet yönünden reddine karar
verilmiş, bu karar, Danıştay Beşinci Dairesinin 05/06/2003 günlü ve E:2003/2114,
K:2003/2766 sayılı kararı ile davacının, üyesi bulunduğu Sendika'ya verdiği
dilekçe ile hukuki yardım talebinde bulunması üzerine, Sendika avukatı
tarafından açılan davada, uyuşmazlığın esası hakkında bir karar verilmesi
gerekirken, davanın ehliyet yönünden reddinde hukuki isabet görülmediği
gerekçesiyle bozulmuş, davalı idarenin kararın düzeltilmesi istemi ise, aynı
Dairenin 24/02/2004 günlü ve E:2003/6222, K:2004/640 sayılı kararı ile
reddedilmiştir.
4- İzmit P.T.T. Merkez Müdürlüğü'nde Şef olarak görev yapan kamu görevlisinin,
Kadıköy P.T.T. Merkez Müdürlüğü'nde geçici olarak görevlendirilmesine ilişkin
işlemin iptali istemiyle Bağımsız Haberleşme Basın Yayın Hizmet Kolu Kamu
Görevlileri Sendikası avukatı tarafından açılan davada, Sakarya İdare
Mahkemesince, dava konusu işlemin doğrudan davacının şahsi menfaatini
ilgilendirdiği, davanın bizzat menfaati ihlâl edilen şahıs tarafından açılması
gerektiği belirtilerek, dava açma ehliyeti bulunmayan Sendika tarafından açılan
davanın 2577 sayılı Yasanın 15/1-b maddesi uyarınca ehliyet yönünden reddine
karar verilmiş, bu karar, Danıştay Beşinci Dairesinin 25/03/2003 günlü ve
E:2002/3906, K:2003/985 sayılı kararı ile 4688 sayılı Yasa'nın 19'uncu
maddesinin (f) fıkrasında yer alan hüküm gözönünde bulundurularak, dosya
tekemmül ettirilip dava konusu uyuşmazlığın esası hakkında bir karar verilmesi
gerekirken, davanın ehliyet yönünden reddinde hukuki isabet görülmediği
gerekçesiyle bozulmuş, davalı idarenin kararın düzeltilmesi istemi ise, aynı
Dairenin 16/02/2005 günlü ve E:2004/581, K:2005/956 sayılı kararı ile
reddedilmiştir.
5- T.C.D.D. 6. Merkez İşletme Müdürlüğü, Yenice Yol Kısım Şefi olarak görev
yapan kamu görevlisinin bu görevinden alınarak, Akçakale Yol Kısım Şefliğine
atanmasına ilişkin işlemin iptali istemiyle sendika üyesi adına Birleşik
Taşımacılık Çalışanları Sendikası avukatı tarafından açılan davada, Gaziantep
İdare Mahkemesince, dava konusu atama işleminin kamu görevlisi olan davacıyı
ilgilendirdiği, üyesi olduğu sendikayı ilgilendirmediği, bu nedenle davacıyı
temsilen sendika adına, sendika avukatı tarafından dava açılmasına olanak
bulunmadığı gerekçesiyle davanın ehliyet yönünden reddine karar verilmiş, bu
karar, Danıştay Beşinci Dairesinin 17/10/2003 günlü ve E:2003/161, K.2003/4187
sayılı kararı ile 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 4121 sayılı
Kanun'la değişik 53'üncü maddesinin 3'üncü fıkrası ile 4688 sayılı Kanun'un
19'uncu maddesinin (f) bendi uyarınca hukuki yardım gerekliliğinin ortaya
çıkması durumunda sendikaların üyeleri adına dava açabileceğinden, davanın
ehliyet yönünden reddedilmesinde hukuki isabet bulunmadığı gerekçeyle
bozulmuştur.
6- T.C.D.D. Sivas Demirdağ Vagon Bakım Onarım Atölye Müdürlüğünde revizör olarak
görev yapan kamu görevlisinin, başrevizörlük kadrosuna atanması isteminin
reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle sendika üyesi adına Birleşik
Taşımacılık Çalışanları Sendikası avukatı tarafından açılan davada, Sivas İdare
Mahkemesince, dava konusu atama işleminin kamu görevlisi olan davacıyı
ilgilendirdiği, üyesi olduğu sendikayı ilgilendirmediği, bu nedenle davacıyı
temsilen sendika adına ve sendika avukatı tarafından dava açılmasına olanak
bulunmadığı gerekçesiyle davanın ehliyet yönünden reddine karar verilmiş, bu
karar, Danıştay Beşinci Dairesinin 9/11/2004 günlü ve E:2003/2448, K:2004/4308
sayılı kararı ile 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 4121 sayılı
Kanunla değişik 53'üncü maddesinin 3'üncü fıkrası ile 4688 sayılı Kanun'un
19'uncu maddesinin (f) bendi uyarınca hukuki yardım gerekliliğinin ortaya
çıkması durumunda sendikaların, üyeleri adına dava açabileceği, davanın ehliyet
yönünden reddedilmesinde hukuki isabet bulunmadığı gerekçesiyle bozulmuştur.
ll- KONU İLE İLGİLİ Dİ?ER KARARLAR :
Mustafa Kemal Üniversitesi, Veteriner Fakültesinde, teknisyen kadrosunda görev
yapan ve Türk Eğitim Sendikası üyesi olan kamu görevlisinin, 2002 yılı sicilinin
iptali istemiyle kendisini temsilen sendika vekili tarafından açılan davada,
Adana 2. İdare Mahkemesince dava konusu işlemin iptali yolunda verilen karar,
Danıştay Onikinci Dairesinin 25/5/2004 günlü ve E:2004/1695, K:2004/1854 sayılı
kararı ile, Sendika avukatlarının sendika üyelerinin tümünü ilgilendiren
konularda sendika adına dava açabileceği, üyelerinin kişisel davaları için ayrı
bir vekaletname olmadan dava açmalarının usule aykırı olduğu, bu nedenle 2577
sayılı Yasa'nın 15/1-d bendi uyarınca dilekçenin reddi gerekirken davanın esas
yönünden incelenmesinde hukuka uyarlık görülmediği gerekçesiyle bozulmuş,
kararın düzeltilmesi istemi ise, Danıştay İkinci Dairesinin 16/3/2005 günlü ve
E:2004/7123, K:2005/1002 sayılı kararı ile kabul edilerek, sendika üyesi adına
sendika vekili tarafından dava açılmasının mümkün olduğu gerekçesiyle mahkeme
kararı onanmıştır.
Türkiye Sağlık ve Sosyal Hizmetleri Kolu Sendikası tarafından, Sağlık Kurumları
İşletmeciliği ve Sağlık İdaresi Yüksekokulları mezunu olup, sağlık memuru olarak
görev yapan üyelerinin intibaklarının yapılması, özel hizmet tazminatı ile yan
ödeme farklarının yasal faizi ile birlikte ödenmesine yönelik başvurularının
reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davada, Ankara 3. İdare
Mahkemesince, sendikanın açtığı davada ehliyetinin bulunmadığı gerekçesiyle
davanın ehliyet yönünden reddi yolunda verilen karar, Danıştay Onbirinci
Dairesinin 07/03/2005 günlü ve E:2002/5157, K:2005/958 sayılı kararı ile
onanmıştır.
Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğünde görev yapan ve Kültür ve Sanat
Emekçileri Sendikası üyesi olan kamu görevlisinin, 527 sayılı KHK'nin 12'nci
maddesi ile 657 sayılı Kanuna eklenen ek geçici 16'ncı madde hükümlerinden
yararlandırılması, puan esasına göre belirlenen sözleşme ücretinin 6388 sayılı
Kanunun emekli keseneğine esas intibak unvanına göre 657 sayılı Kanunun ek
geçici maddeleriyle getirilen malî hükümler çerçevesinde belirlenmesi isteminin
reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle Sendika tarafından açılan davada,
İstanbul 1. İdare Mahkemesince davanın esası incelenerek verilen karar, Danıştay
Onbirinci Dairesinin 16/3/2005 günlü ve E:2004/5741, K:2005/1359 sayılı kararı
ile, davanın, davacı veya davacı tarafından vekil tayin edilen avukat
aracılığıyla açılması gerekirken, davacı adına Sendika tarafından dava
açılmasında usul hükümlerine uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle, davanın ehliyet
yönünden reddi gerekirken işin esası incelenmek suretiyle karar verildiği
gerekçesiyle bozulmuştur.
III- DANIŞTAY BAŞSAVCISININ DÜŞÜNCESİ:
4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununun "sendika ve
konfederasyonların yetki ve faaliyetleri" başlıklı 19'uncu maddesinin (f) bendi
uyarınca sendikaların üyeleri adına dava açıp açamayacakları konusunda Danıştay
Beşinci ve Onikinci Dairelerince verilen kararlar arasında aykırılık bulunduğu
ileri sürülerek bu aykırılığın içtihatların birleştirilmesi yoluyla giderilmesi
istemini içeren ilgililerin başvuru dilekçeleri ve Danıştay Başkanının havalesi
üzerine Başsavcılığımıza gönderilen dosya incelendi:
İlgili kararlar:
1-Danıştay Onikinci Dairesince verilen 7/11/2003 gün ve E:2003/1891, K:2003/3322
sayılı karar:
Dava, davalı idarede mühendis olarak görev yapan ve Yapı-Yol-Sen üyesi bulunan
şahsın 1/8 oranında aylıktan kesme cezası ile cezalandırılmasına ilişkin işlemin
iptali, maddi kayıplarının tazmini istemiyle kendisini temsilen
Yapı-Yol-Sendikası avukatı tarafından açılmış, İzmir 4.İdare Mahkemesince, 4688
sayılı Kanunun 19/f bendi uyarınca davacı sendikanın ancak ortak ekonomik ve
mesleki hak ve menfaatlerinin korunması ve geliştirilmesiyle ilgili olarak
idareler ile doğacak uyuşmazlıklarda üyelerini yarı organlarında temsil etme
yetkileri bulunduğu, bu durumda sendika üyesinin disiplin cezası ile
cezalandırılmasına ilişkin olarak tesis edilen birel (subjektif) işleme karşı
davacı sendikanın dava açma ehliyetinin bulunmadığı gerekçesiyle 2577 sayılı
Yasanın 15/1-b maddesi uyarınca davanın ehliyet yönünden reddine karar verilmiş
ve bu karar Danıştay Onikinci Dairesinin 7/11/2003 gün ve E:2003/1891,
K:2003/3322 sayılı kararı ile onanmış, kararın düzeltilmesi istemi ise aynı
Dairenin 10/6/2005 gün ve E:2004/2315 K:2005/2447 sayılı kararı ile kabul
edilerek, sendika avukatının, üyelerin kişisel sorunları için ayrı bir
vekaletname olmadan dava açması usule aykırı olduğundan, davanın, ehliyetli olan
şahsın avukat olmakla birlikte vekalet vermediği avukat tarafından açıldığı
kabul edilerek, 30 gün içinde aynı kişiye veya başka bir avukata vekalet
verilmek suretiyle veya bizzat kendisi tarafından yenilenmek üzere dilekçenin
reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle karar bozulmuştur.
2- Danıştay Onikinci Dairesince verilen 13/4/2005 gün ve E.2005/1426,
K:2005/1328 sayılı karar:
Dava, TCDD işletmesinde görev yapan şahsın, 1/8 oranında aylıktan kesme cezası
ile cezalandırılmasına ilişkin işlemin iptali ve maaşından kesilen miktarın
yasal faizi ile birlikte ödenmesi istemiyle kendisi adına Birleşik Taşımacılık
Çalışanları Sendikası avukatı tarafından açılmış, Adana 2. İdare Mahkemesince
dava konusu işlemin iptaline ve davacının maaşından kesilen miktarın yasal
faiziyle birlikte davacıya ödenmesine karar verilmiş ve bu karar Danıştay
Onikinci Dairesinin 13/4/2005 gün ve E:2005/1426, K:2005/1328 sayılı kararı ile,
sendika avukatının, üyelerin kişisel davaları için ayrı bir vekaletname olmadan
dava açması usule aykırı olduğundan, davanın, ehliyetli olan şahsın avukat
olmakla birlikte vekalet vermediği avukat tarafından açıldığı kabul edilerek, 30
gün içinde aynı kişiye veya başka bir avukata vekalet verilmek suretiyle veya
bizzat kendisi tarafından yenilenmek üzere dilekçenin reddine karar verilmesi
gerektiği gerekçesiyle bozulmuştur.
3-Danıştay Beşinci Dairesince verilen 5/6/2003 gün ve E:2003/2114, K:2003/2766
sayılı karar:
Dava, Keşan Tarım İlçe Müdürlüğünde veteriner hekim olarak görev yapan şahısdan
sehven fazla ödenen 149.000.000 TL.-seyyar görev tazminatının istirdadına
ilişkin işlem ile dayanağı olan Maliye Bakanlığı yazısı ekindeki 1/1 ve 1/2
sayılı çizelgeler ile Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı Edirne İl Müdürlüğünün "2001
yılı seyyar görev tazminatı vize cetvelleri" başlıklı çizelgesinin ve 60 gün
üzerinden seyyar görev tazminatı ödeneceği yolundaki Keşan İlçe Müdürlüğü
işleminin iptali istemiyle, sendika üyesi adına Tarım ve Ormancılık Hizmet Kolu
Kamu Emekçileri Sendikası avukatı tarafından açılmış, Edirne İdare Mahkemesince,
davada, davacı Sendikanın iptali istenilen işlemlerle meşru, kişisel ve güncel
bir menfaatinin ihlal edilmediğinin anlaşıldığı gerekçesiyle, 2577 sayılı
Yasa'nın 15/1-b maddesi uyarınca davanın ehliyet yönünden reddine karar verilmiş
ve bu karar Danıştay Beşinci Dairesinin 5/6/2003 gün ve E:2003/2114, K:2003/2766
sayılı kararı ile, davacının üyesi bulunduğu Sendika'ya verdiği dilekçe ile
hukuki yardım talebinde bulunması üzerine, Sendika Avukatı tarafından açılan
davada, uyuşmazlığın esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, davanın
ehliyet yönünden reddinde hukuki isabet görülmediği gerekçesiyle bozulmuş,
davalı idarenin karar düzeltilmesi istemi ise, Danıştay Beşinci Dairesinin
24/2/2004 gün ve E:2003/6222, K:2004/640 sayılı kararı ile reddedilmiştir.
4-Danıştay Beşinci Dairesince verilen 25/3/2003 gün ve E:2002/3906, K:2003/985
sayılı karar:
Dava, İzmit PTT Merkez Müdürlüğünde şef olarak görev yapan şahsın, Kadıköy PTT
Merkez Müdürlüğünde geçici olarak görevlendirilmesine ilişkin işlemin iptali
istemiyle Bağımsız Haberleşme Basın Yayın Hizmet Kolu Kamu Görevlileri Sendikası
avukatı tarafından açılmış, Sakarya İdare Mahkemesince, söz konusu işlem
doğrudan davacının şahsi menfaatini ilgilendirdiğinden, davanın bizzat menfaati
ihlal edilen şahis tarafından açılması gerekirken, dava açma ehliyeti bulunmayan
Sendika'nın açmış olduğu davanın 2577 sayılı Yasanın 15/1-b maddesi uyarınca
ehliyet yönünden reddine karar verilmiş ve bu karar Danıştay Beşinci Dairesinin
25/3/2003 gün ve E:2002/3906, K:2003/985 sayılı kararı ile, 4688 sayılı Yasanın
19'uncu maddesinin (f) fıkrasında yer alan hüküm gözönünde bulundurularak, dosya
tekemmül ettirilip dava konusu uyuşmazlığın esası hakkında bir karar verilmesi
gerekirken, davanın ehliyet yönünden reddinde hukuk isabet görülmediği
gerekçesiyle bozulmuş, davalı idarenin kararın düzeltilmesi istemi ise, Danıştay
Beşinci Dairesinin 16/2/2005 gün ve E:2004/581, K:2005/956 sayılı kararı ile
reddedilmiştir.
5-Danıştay Beşinci Dairesince verilen 17/10/2003 gün ve E:2003/161, K:2003/4187
sayılı karar:
Dava, sendika üyesi şahsın TCDD 6. Merkez İşletme Müdürlüğü Yenice Yol Kısım
Şefliği görevinden alınarak, Akçakale Yol Kısım Şefliğine atanmasına ilişkin
işlemin iptali istemiyle sendika üyesi şahıs adına Birleşik Taşımacılık
Çalışanları Sendikası avukatı tarafından açılmış, Gaziantep İdare Mahkemesince,
dava konusu atama işleminin kamu görevlisi olan davacıyı doğrudan etkilediği ve
sadece kendisini ilgilendirdiği, sendikasını ilgilendirmediği, bu nedenle
davacıyı temsilen sendika adına ve sendika avukatı tarafından dava açılmasına
olanak bulunmadığı gerekçesiyle davanın ehliyet yönünden reddine karar verilmiş
ve bu karar Danıştay Beşinci Dairesinin 17/10/2003 gün ve E:2003/161,
K:2003/4187 sayılı kararı ile, 2709 sayılı T.C. Anayasasının 4121 sayılı Kanunla
değişik 53'üncü maddesinin 3'üncü fıkrası ile 4688 sayılı Kanunun 19'uncu
maddesinin (f) bendi uyarınca hukuki yardım gerekliliğinin ortaya çıkması
durumunda sendikaların üyeleri adına dava açabileceğinden, davanın ehliyet
yönünden reddedilmesinde hukuki isabet bulunmadığı gerekçesiyle bozulmuştur.
6-Danıştay Beşinci Dairesince verilen 9/11/2004 gün ve E:2003/2448 K:2004/4308
sayılı karar:
Dava, TCDD Sivas Demirdağ Vagon Bakım Onarım Atölye Müdürlüğünde revizör olarak
görev yapan şahsın baş revizörlük kadrosuna atanması isteminin reddine ilişkin
işlemin iptali istemiyle sendika üyesi adına Birleşik Taşımacılık Çalışanları
Sendikası avukatı tarafından açılmış, Sivas İdare Mahkemesince, davacıyı
temsilen sendika adına ve sendika avukatı tarafından dava açılmasına olanak
bulunmadığı gerekçesiyle davanın ehliyet yönünden reddine karar verilmiş ve bu
karar Danıştay Beşinci Dairesinin 9/11/2004 gün ve E:2003/2448, K:2004/4308
sayılı kararı ile 2709 sayılı T.C. Anayasasının 4121 sayılı Kanunla değişik
53'üncü maddesinin 3'üncü fıkrası ile 4688 sayılı Kanunun 19'uncu maddesinin (f)
bendi uyarınca hukuki yardım gerekliliğinin ortaya çıkması durumunda sendikalar,
üyeleri adına dava açabileceğinden, davanın ehliyet yönünden reddedilmesinde
hukuki isabet bulunmadığı gerekçesiyle bozulmuştur.
Belirtilen bu davalarda davacıların sendika olması nedeniyle kararlar arasında
aykırılık bulunduğundan bahisle içtihatların birleştirilmesi isteminde
bulunulmuş olup,uyuşmazlığın özü sendika üyesi olan kamu görevlisi ile idare
arasında doğacak ihtilaflarda 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununun
"Sendika ve konfederasyonların yetki ve faaliyetleri" başlıklı 19'uncu
maddesinin ikinci fıkrasının (f) bendinde yer alan "Üyelerin idare ile ilgili
doğacak ihtilaflarında, ortak hak ve menfaatlerinin izlenmesinde veya hukuki
yardım gerekliliğinin ortaya çıkması durumunda üyelerini veya mirasçılarını, her
düzeyde ve derecedeki yönetim ve yargı organları önünde temsil etmek veya
ettirmek, dava açmak ve bu nedenle açılan davalarda taraf olmak" hükmü uyarınca
sendika avukatlarının, sendika adına dava açıp açamayacaklarına ilişkin
bulunmaktadır.
Sözü edilen kararlardan, Onikinci Dairenin E:2003/1891, K:2003/3322 sayılı
kararı ile İdare Mahkemesinin ehliyet ret kararı onanmış iken kararın
düzeltilmesi aşamasında, istem kabul edilerek 2577 sayılı Kanunun 15'inci
maddesinin 1/d bendi uyarınca E:2004/2315, K:2005/2447 sayılı kararla dilekçenin
reddine karar verilmesi gerektiği hüküm altına alınmış, E:2005/1426, K:2005/1328
sayılı bozma kararı hakkında ise kararın düzeltilmesi isteminde bulunulmadığı;
Beşinci Dairenin E:2003/2114, K:2003/2766 ve E:2002/3906,K:2003/985 sayılı
kararlarının düzeltilmesi istemlerinin K:2004/640 ve K:2005/956 sayılı
kararlarla reddedildiği, E:2003/161, K:2003/4187 ve E:2003/2448, K:2004/4308
sayılı kararlar hakkında karar düzeltme isteminde bulunulmadığı anlaşılmakla
2575 sayılı Danıştay Kanununun 39'uncu maddesine göre içtihatların
birleştirilmesi isteminin incelenmesine usul açısından bir engel görülmemiştir.
Belirtilen kararların incelenmesinden, Danıştay'ın değişik dairelerince verilmiş
birbirine aykırı kararların olduğu ve bu durumun aynı maddenin farklı
yorumlanmasından kaynaklandığı ve dolayısıyla sözü edilen kararlar arasında açık
bir içtihat aykırılığının oluştuğu anlaşılmaktadır.
Şöyleki, Beşinci Daire 4688 sayılı Kanunun 19'uncu maddesinin ikinci fıkrasının
(f) bendine dayanarak, sendika avukatının sendika üyesi adına mevcut vekaletname
ile idari dava açabileceğini kabul ederken, Onikinci Daire, davanın sendika
üyesinin kişisel çıkarından kaynaklandığı için bizzat veya ayrıca tevkil
edilecek bir avukat tarafından açılmak üzere dilekçenin reddi gerekeceği yolunda
karar vermektedir.
Aynı yasa kuralının Danıştay İkinci Dairesi ile Onbirinci Dairesince de farklı
şekilde yorumlanarak uygulandığı görülmektedir. İkinci Daire bu konuda, Beşinci
Daire gibi karar vermekte iken, (E:2004/7123, K:2005/1002) Onbirinci Daire bu
şekilde açılan davaların ehliyet noktasından reddi yolunda karar vermektedir.
(E:2002/5157,K:2005/958)
Bu itibarla aynı hukuk kuralının değişik biçimde yorumlanarak uygulanmasından
kaynaklandığı sonucuna varılan aykırılığın, uygulamada birlik ve eşitliği
sağlamak bakımından, 2575 sayılı Danıştay Kanununun 39'uncu maddesi uyarınca
içtihatların birleştirilmesi yoluyla giderilmesi gerekli görülmüştür.
İşin esasına gelince;
İçtihatların birleştirilmesi yoluyla aralarındaki aykırılığın giderilmesi
istenen daire kararlarının konusunu, sendika üyesi olan kamu görevlileri
hakkında idarece tesis edilen disiplin cezası, seyyar görev tazminatı, geçici
görevlendirme, bir başka kadroya atama isteminin reddi gibi işlemler teşkil
etmektedir.
Davacılar ile idare arasında belirtilen konulardan kaynaklanan ihtilaflarla
ilgili davalar, sendikalar tarafından, üyeler adına sendika avukatlarınca
açılmıştır.
4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununun 1'inci maddesinde, bu kanunun
amacının, kamu görevlilerinin ortak ekonomik, sosyal ve mesleki hak ve
menfaatlerinin korunması ve geliştirilmesi için oluşturdukları sendika ve
konfederasyonların kuruluşu, organları, yetkileri ve faaliyetleri ile sendika ve
konfederasyonlarda görev alacak kamu görevlilerinin hak ve sorumluluklarını
belirlemek ve her hizmet kolunda yetkili kamu görevlileri sendikaları ve
bunların bağlı bulundukları konfederasyonlar ile Kamu İşveren Kurulu arasında
yürütülecek toplu görüşmelere ilişkin esasları düzenlemek olduğu belirtilmiş;
konumuzla ilgili 19'uncu maddesinin ikinci fıkrasının (f) bendinde, sendika ve
konfederasyonların kuruluş amaçları doğrultusunda üyelerin idare ile ilgili
doğacak ihtilaflarında, ortak hak ve menfaatlerinin izlenmesinde veya hukuki
yardım gerekliliğinin ortaya çıkması durumunda üyelerini ve mirasçılarını, her
düzeyde ve derecedeki yönetim ve yargı organları önünde temsil edeceği veya
ettireceği, dava açacağı ve bu nedenle açılan davalarda taraf olacağı hükme
bağlanmıştır.
Her ne kadar, Kanunun 19'uncu maddesinde, sendika ve konfederasyonların yetki ve
faaliyetlerini, yukarıda değinilen 1'inci maddesindeki amaçlar doğrultusunda
gerçekleştirebilecekleri yazılı bulunmakta ise de, birbirine aykırı kararların
dayandığı kanun hükmüne hukuken kaynaklık yapan Anayasanın 53'üncü maddesine
4121 sayılı Kanunun 4'üncü maddesiyle eklenen hükmünde "...... sendikalar ve üst
kuruluşları, üyeleri adına yargı mercilerine başvurabilirler...." şeklinde genel
bir ifade kullanılmış olması ve 19'uncu maddenin 2/f bendinde de sendikanın,
üyelerini, onların mirasçılarını temsil ve dava açmak konusunda sahip olduğu
yetkisini, üyelerin idare ilgili doğacak ihtilaflarında, ortak hak ve
menfaatlerinin izlenmesinde veya hukuki yardım gerekliliğinin ortaya çıkması
durumlarında kullanabileceğini ayrı ayrı göstermiş bulunması; sendika üyesi olan
kamu görevlilerinin içinde bulundukları statüden kaynaklanan menfaat, hak
yükümlülük ve görevlerle ilgili olarak idarece tesis edilen işlemlerden doğacak
olan ihtilaflar kamu görevlisinin nakli, (tahvili) sosyal ve mali hakları,
disiplini, statüden çıkarılması gibi konuları içermekte olup, bu konularla
ilgili idari tasarruflardan doğan ihtilafları sendika üyelerinin ortak
çıkarlarıyla ilgili olanlar, olmayanlar (subjektif) şeklinde bir ayrıma
gidilerek, ortak çıkarlarla ilgili olanlarda sendikanın, kamu görevlisi adına
avukatları vekaletiyle dava açabileceği düşünülebilirse de, 19'uncu maddenin (f)
bendinde hukuki yardım gerekliliğinin ortaya çıkması durumunda sözü edilen
şekilde bir ayrıma gidilmeden sendikalara üyeleri adına dava açabilme hakkının
tanınmış olması ve kanunun gerekçesinde de, sendikaların haklarını en geniş
biçimde kullanmalarını özendirici düzenleme yapıldığının vurgulanmış olması
karşısında, sendikaların üyeleri adına 4688 sayılı Kanunun 19'uncu maddesinin
(f) bendine dayanarak dava açmaya yetkili olduklarının kabulünün, kanun
koyucunun maksadına daha uygun olduğu sonucuna ulaşılmaktadır.
Açıklanan nedenlerle, yukarıda anılan kararlar arasında oluşan aykırılığın,
içtihatların birleştirilmesi yoluyla bağlayıcı bir çözüme kavuşturularak
giderilmesi ve içtihadın Danıştay Beşinci Dairesinin kararları doğrultusunda
birleştirilmesi gerektiği düşünülmektedir.
IV- KONU İLE İLGİLİ DÜZENLEMELER:
2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 4709 sayılı Kanunla değişik,
''Sendika Kurma Hakkı'' başlıklı 51'inci maddesinin beşinci fıkrasında, ''İşçi
niteliği taşımayan kamu görevlilerinin bu alandaki haklarının kapsam, istisna ve
sınırları gördükleri hizmetin niteliğine uygun olarak kanunla düzenlenir.''
hükmü ile 53'üncü maddesine 4121 sayılı Kanunun 4'üncü maddesi ile eklenen
üçüncü fıkrasında, “128'inci maddenin ilk fıkrası kapsamına giren kamu
görevlilerinin kanunla kendi aralarında kurmalarına cevaz verilecek olan ve bu
maddenin birinci ve ikinci fıkraları ile 54'üncü madde hükümlerine tabi olmayan
sendikalar ve üst kuruluşları, üyeleri adına yargı mercilerine başvurabilir ve
idareyle amaçları doğrultusunda toplu görüşme yapabilirler…'' hükmü yer
almıştır.
Anayasa'nın yukarıda yer verilen hükümleri uyarınca 12/7/2001 günlü ve 24460
sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları
Kanunu yürürlüğe konulmuştur. Adı geçen Kanunun, "Sendika ve konfederasyonların
yetki ve faaliyetleri" başlıklı 19'uncu maddesinde,
"...Sendika ve konfederasyonlar kuruluş amaçları doğrultusunda aşağıdaki
faaliyetlerde bulunabilirler:
(f) -Üyelerin idare ile ilgili doğacak ihtilaflarında, ortak hak ve
menfaatlerinin izlenmesinde veya hukuki yardım gerekliliğinin ortaya çıkması
durumunda üyelerini veya mirasçılarını, her düzeyde ve derecedeki yönetim ve
yargı organları önünde temsil etmek veya ettirmek, dava açmak ve bu nedenle
açılan davalarda taraf olmak.” kuralına yer verilmiştir.
Söz konusu maddenin gerekçesinde ise, 151 sayılı Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO)
Sözleşmesi'nin 7'nci ve 8'inci maddeleri esas alınarak, sendikaların
faaliyetlerini düzenlemek ve iş programlarını belirlemek hakkına sahip oldukları
hükmü dikkate alınarak haklarını en geniş biçimde kullanmalarını özendirici
düzenleme yapıldığı belirtilmiştir.
V- KONUNUN İÇTİHADIN BİRLEŞTİRİLMESİNE GEREK OLUP OLMADI?I YÖNÜNDEN İNCELENMESİ:
2575 sayılı Danıştay Kanunu'nun 39'uncu maddesinde, dava dairelerinin veya İdari
ve Vergi Dava Daireleri kurullarının kendi kararları veya ayrı ayrı verdikleri
kararlar arasında aykırılık veya uyuşmazlık görüldüğü takdirde İçtihatları
Birleştirme Kurulunun, içtihadın birleştirilmesi veya değiştirilmesi hakkında
karar vereceği kurala bağlanmıştır.
Madde hükmüne göre, içtihadın birleştirilmesine karar verilebilmesi için
öncelikle isteme konu kararlar arasında aykırılık veya uyuşmazlık bulunup
bulunmadığının saptanması gerekmektedir. Kararlar arasındaki aykırılık veya
uyuşmazlığın niteliğinin ne olduğu sözü edilen maddede açıklanmamış ise de,
uygulamada, aynı veya benzer konuda açılıp farklı şekilde sonuçlandırılan yargı
kararlarının varlığı halinde içtihat aykırılığından söz edilebilmektedir.
Yukarıda belirtilen daire kararlarının, hukuki durumları aynı olmasına karşın
aykırı kararlar verilmiş olduğundan, kanun hükmünün farklı yorumlanmasını
önlemek, uygulamada yeknesaklığı ve kanun önünde eşitliği sağlamak üzere,
kararlar arasındaki aykırılığın 2575 sayılı Danıştay Kanunu'nun 39'uncu maddesi
uyarınca içtihatların birleştirilmesi yoluyla giderilmesine oybirliğiyle karar
verilerek işin esasına geçildi.
VI- KONUNUN ESASTAN İNCELENMESİ:
Kişi hak ve özgürlüklerinin en temel öğelerinden birisini oluşturan çalışma
hayatı ile ilgili hak ve ilkelerin belirlenmesi, örgütlenme özgürlüğünün
sağlanması ve bu alanda evrensel standartların oluşturulması için pek çok
bildirge ve tavsiye kararları yayımlanmış, uluslararası sözleşmeler
imzalanmıştır. Demokratik ve sosyal bir hukuk devleti olmanın en temel
göstergelerinden birini, örgütlenme özgürlüğü oluşturmaktadır. Bu özgürlüğün
çalışma hayatındaki karşılığı ise; çalışanların ve işverenlerin herhangi bir
ayrım yapılmaksızın ve önceden izin almadan istedikleri kuruluşları kurma veya
kurulu olanlara üye olma hakkına sahip olmalarıdır.
Uluslararası çalışma standartlarını oluşturma ve uygulama görevini üstlenmiş bir
teşkilat olan ve 1932 yılından bu yana üyesi olduğumuz Uluslararası Çalışma
Örgütü ILO'nun, 25 Kasım 1992 tarih ve 3847 sayılı Kanunla uygun bulunan Sendika
Özgürlüğüne ve Örgütlenme Hakkının Korunmasına İlişkin 87 sayılı Sözleşmesinin
3'üncü maddesinde: Çalışanların ve işverenlerin örgütlerinin, tüzük ve iç
yönetmeliklerini düzenlemek, temsilcilerini serbestçe seçmek, yönetim ve
etkinliklerini düzenlemek ve iş programlarını belirlemek hakkına sahip oldukları
belirtilmiş, kamu makamlarının ise, bu hakkı sınırlayacak veya bu hakkın yasaya
uygun şekilde kullanılmasına engel olacak nitelikteki her türlü müdahaleden
sakınmaları gerektiği kurala bağlanmıştır.
Sendikal hakların ayrım gözetilmeksizin tüm çalışanlara tanınmasını amaç edinen
Uluslararası Çalışma Örgütünce, bir çok ülkede, kamu hizmeti faaliyetlerinin
önemli ölçüde genişlemesi, üye devletlerin siyasi, sosyal ve ekonomik
sistemlerinin büyük ölçüde çeşitlilik göstermesi, kamu sektörü ile özel
sektördeki çalışma düzeni arasında farklılık bulunması, pek çok sözleşme
hükümlerinin kamu görevlilerine uygulanması konusunda yorum güçlüklerinin ortaya
çıkması ve bazı devletlerin kamu görevlilerinin büyük bir kısmını sözleşmenin
kapsamı dışında bırakacak biçimde uygulama yapmaları gibi nedenlerle Kamu
Hizmetinde Örgütlenme Hakkının Korunması ve İstihdam Koşullarının Belirlenmesi
Yöntemlerine ilişkin 151 sayılı Sözleşme imzalanmıştır.
25 Kasım 1992 günlü ve 3848 sayılı Kanunla uygun bulunan 151 sayılı Sözleşmenin
uygulama alanı ve tanımlar başlıklı 1'inci maddesinde, diğer uluslararası
çalışma sözleşmelerinde, bu kesime uygulanabilecek daha elverişli hükümlerin
bulunmadığı durumlarda, bu Sözleşmenin kamu makamlarınca çalıştırılan herkese
uygulanacağı öngörülmüş, 3'üncü maddesinde ise, kamu görevlileri örgütünün
amacının, üyelerinin çıkarlarını savunmak ve geliştirmek olduğu kuralına yer
verilmiştir.
Ülkemizde, sendikal hakların kullanılması bakımından çalışan kesimler arasında
farklı uygulama yapılmış, işçilere tanınan bu haktan kamu görevlileri, uzun
yıllar yoksun bırakılmışlardır. 1961 Anayasası'nda tüm çalışanlara sendika kurma
ve bunlara üye olma imkanı tanınmış, kamu hizmeti görevlilerinin bu alandaki
haklarının kanunla düzenlenmesi öngörülmüştür. Buna paralel olarak 1965 yılında
kabul edilen mülga 624 sayılı Devlet Personeli Sendikaları Kanunu ile kamu
görevlilerine ilk kez sendika kurma yolu açılmıştır. Ancak, 1971 yılında
Anayasada yapılan değişiklikler sonucunda, sendika kurma hakkının, sadece işçi
ve işverenlere özgülenmesi suretiyle memurların sendika kurma hakkı hukuken
ortadan kalkmış ve 624 sayılı Kanun da hükümsüz hale gelmiştir.
Sendikal hakların kaynaklarını oluşturan ve Ülkemiz tarafından da onaylanan
yukarıda anılan sözleşmeler ile birlikte, İnsan Hakları Evrensel Bildirisi,
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Avrupa Sosyal Şartı gibi bir çok sözleşme ve
bildiride sendikal hakların işçilerin yanı sıra kamu görevlilerine de tanınması
benimsenmiş 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 51'inci maddesinde
23/7/1995 günlü ve 4121 sayılı Kanunla yapılan değişiklik ile, işçiler dışında
kalan kamu çalışanlarına da örgütlenme ve toplu sözleşme hakkı tanınarak buna
ilişkin usullerin kanunla düzenlenmesi öngörülmüştür.
Anayasal düzenlemeye bağlı olarak 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 22'nci
maddesinde 4275 sayılı Kanunla yapılan değişiklik ile Devlet memurlarının,
Anayasada ve özel kanunlarda belirtilen hükümler uyarınca sendika ve üst
kuruluşlarını kurabilecekleri ve bunlara üye olabilecekleri kuralına yer
verilmiştir. Anayasal sınırlar içerisinde kamu görevlilerinin sendikal
haklarının düzenlenmesi, uluslararası sözleşmelerde yer alan "örgütlenme
özgürlüğü"nün ulusal düzeyde yaşama geçirilmesi, kamu görevlilerinin ortak
ekonomik, sosyal ve mesleki hak ve menfaatlerinin korunarak geliştirilmesi ve bu
amaçla oluşturulacak sendika ve konfederasyonların kuruluşu, organları, görev ve
yetkileri ile toplu görüşmelere ilişkin esasları düzenleyen 4688 sayılı, "Kamu
Görevlileri Sendikaları Kanunu" çıkarılmış, Kanun, 12/7/2001 günlü ve 24460
sayılı Resmi Gazete'de yayımlananak 12/8/2001 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Yine 22 Mayıs 2004 tarihinde yürürlüğe giren 5170 sayılı Kanun ile Anayasanın
"milletlerarası andlaşmaları uygun bulma" başlıklı 90'ıncı maddesine eklenen,
usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası
andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle
çıkabilecek uyuşmazlıklarda, milletlerarası andlaşma hükümlerinin esas alınacağı
yolundaki kural ile kanun koyucu, temel hak ve özgürlüklere ilişkin andlaşmalara
yasalar önünde önem ve öncelik vermiş, bu konudaki iradesini açık ve net bir
şekilde ortaya koymuştur. Bu bağlamda, temel insan haklarından biri sayılan,
demokratik ve sosyal hukuk devleti olmanın en önemli göstergelerinden biri olan
örgütlenme özgürlüğüne ilişkin kurum ve kuralları düzenleyen 4688 sayılı Kamu
Görevlileri Sendikaları Kanunu'nun, yukarıda aktarılan gelişim süreci
çerçevesinde değerlendirilmesi Kanunun çıkarılış amacına uygun düşecektir.
1982 Anayasası'nın Sendika Kurma Hakkına İlişkin 53'üncü maddesi, kamu
görevlileri sendikalarına iki ana görev ve yetki vermektedir. Bunlardan
birincisi, üyelerinin çalışma ilişkilerinde ortaya çıkan ekonomik ve sosyal hak
ve menfaatlerini korumak için üyeleri adına yargı mercilerine başvurmak; diğeri
ise, idare ile amaçları doğrultusunda toplu görüşme yapmaktır.
Daire kararları arasında oluşan ve içtihatların birleştirilmesi yoluyla
giderilmesi istenilen aykırılığın konusu; sendikalar tarafından üyeleri adına
yargı mercilerinde açılacak davaların kapsam ve sınırlarını belirlemeye
ilişkindir.
4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu'nun 19'uncu maddesinin (f)
fıkrasında yer alan sendika ve konfederasyonların yetki ve faaliyetlerine
ilişkin olarak, "Üyelerin idare ile doğacak ihtilaflarında, ortak hak ve
menfaatlerinin izlenmesinde veya hukuki yardım gerekliliğinin ortaya çıkması
durumunda üyelerini veya mirasçılarını, her düzeyde ve derecede yönetim ve yargı
organları önünde temsil etmek veya ettirmek, dava açmak ve bu nedenle açılan
davalarda taraf olmak" kuralı bu kapsamı düzenlemekte ve içtihat aykırılığı bu
fıkra hükümünün yorumu ve uygulanması aşamasında ortaya çıkmaktadır. Bu bağlamda
kararlar arasındaki aykırılık, sendikaların, üyelerine yönelik olarak tesis
edilen bireysel (subjektif) işlemlere karşı, üyeleri adına dava açıp
açamayacaklarına ilişkin bulunmaktadır.
Mülga 624 sayılı Devlet Personeli Sendikaları Kanunu'nda da aynı konuya yer
verilmiş ve 13'üncü maddesinin (i) bendinde, "Üyelerinin müşterek hak ve
menfaatlerinin takibinde veya hukuki yardıma ihtiyaç hallerinde üyelerini ve
mirasçılarını idari ve kazai her nevi ve derecedeki merciler önünde temsil etmek
ve ettirmek, dava açmak, bu münasebetle açtığı davadan dolayı husumete ehil
olmak" şeklinde düzenlenmiştir. Fıkra hükmünün Millet Meclisi ve Cumhuriyet
Senatosunda yapılan müzakerelerinde, sendikalara tanınan temsil yetkisinin
üyelerinin ortak hak ve menfaatlerinin takibi ile sınırlı kalmadığı, üyelerinin
şahsi (sübjektif) hak ve menfaatlerinin takibi sahasını da kapsadığı belirtilmiş
ve bu Kanun hükmüne dayalı olarak sendikaların üyelerini temsilen açtıkları
davalar, Kanunun yürürlükte bulunduğu dönem itibarıyla Danıştayca incelenerek
sonuçlandırılmıştır.
4688 sayılı Kanunun yasama çalışmaları sırasında, 19'uncu maddenin (f)
fıkrasının kapsamı konusunda duraksama yaşanmamış, komisyonlardan değişikliğe
uğramadan geçen maddenin gerekçesinde, Uluslararası Çalışma Örgütünün yukarıda
anılan 151 sayılı Sözleşmesinin 7'nci ve 8'inci maddeleri esas alınarak
konfederasyonların yetkilerinin ve faaliyetlerinin belirtildiği ifade edilmiş ve
87 sayılı Sözleşmenin 3'üncü maddesi ile güvence altına alınan, "Sendikaların
faaliyetlerini düzenlemek ve iş programlarını belirlemek hakkına sahip
oldukları" hükmü dikkate alınmak suretiyle haklarını en geniş biçimde
kullanmalarını özendirici bir düzenleme yapıldığı hususuna gerekçede yer
verilmiştir.
Konuya ilişkin yasal düzenlemelerin tarihsel gelişimi de dikkate alındığında,
kanun koyucunun iradesinde bir değişiklik olmadığı, sendikaların haklarını en
geniş biçimde kullanmalarını özendirici bir yaklaşım içerisinde bulunulduğu
görülmektedir.
İşçiler ve işverenlerin örgütlenmelerine ilişkin kuralları düzenleyen 2821
sayılı Sendikalar Kanunu, çoğu kavram, ilke ve haklar itibarıyla 4688 sayılı
Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununa öncü ve örnek olmuştur. İçtihatları
birleştirme isteminin konusunu oluşturan 19'uncu maddenin (f) bendine emsal
düzenlemeye 2821 sayılı Kanunun, "Sendikaların çalışma hayatına ilişkin
faaliyetleri" başlıklı 32'nci maddesinin 3'üncü bendinde yer verilmiş ve bendde,
sendikaların çalışma hayatından, mevzuattan, toplu iş sözleşmesinden, örf ve
adetten doğan hususlarda işçileri ve işverenleri temsilen veya yazılı
başvuruları üzerine, nakliye, neşir veya adi şirket mukaveleleri ile hizmet
akdinden doğan hakları ve sigorta haklarında üyelerini ve mirasçılarını temsilen
davaya ve bu münasebetle açtığı davadan ötürü husumete ehil olabileceklerini
kurala bağlamıştır. Maddede işçi sendikasının, toplu sözleşmeden ve sayılan
diğer konulardan dolayı çalışanları temsilen bizzat taraf olarak açacağı
davalardan farklı olarak yazılı başvuru üzerine, üyesinin taraf olduğu
ilişkilerden doğan uyuşmazlıklarda üyesini ve mirasçılarını temsilen dava açma
ve bu sebeple açılan davaya taraf olabileceği kabul edilmektedir.
4688 sayılı Kanunun 19/f maddesi uyarınca kamu görevlileri sendikalarına,
üyelerinin haklarını korumak amacıyla tanınmış olan dava açma hakkının
kullanımında sınırlamaya gidilmesi, Anayasanın hak arama hürriyetine ilişkin
36'ncı maddesi kuralına uygun düşmeyeceği gibi; 151 sayılı Sözleşmenin, yukarıda
anılan 1'inci ve 3'üncü maddelerine de aykırılık oluşturacağı açıktır.
İçtihatları birleştirme istemine konu daire kararlarında, sendikaların, genel
düzenleyici işlemlere karşı dava açabilmeleri konusunda içtihat farklılığı
bulunmamaktadır. Kamu görevlileri sendika ve üst kuruluşlarının, üyelerinin
ortak, ekonomik, sosyal ve mesleki hak ve menfaatlerinin korunması ve
geliştirilmesi için kurulmuş tüzel kişilikler olarak diğer tüm tüzel kişilere
tanınan kuruluş amaçları çerçevesinde ve bu amaçları gerçekleştirecek ölçüde
yetkili organları vasıtasıyla taraf ve dava ehliyetlerinin varlığı karşısında
19'uncu maddenin (f) fıkrasının çıkarılış gayesinin bunlardan başka olduğu
açıkça görülmektedir.
4688 sayılı Kanunun 19/f maddesi, sendika ve üst kuruluşlarının, bizzat taraf
oldukları hukuki ilişkiler dolayısıyla davacı ve davalı oluş sıfatları ile ortak
çıkarların korunması için tanınan davacı olabilme sıfatından başka, hukuki
yardım gerekliliğinin ortaya çıkması durumunda üyelerini veya bunların
mirasçılarını her derecedeki yargı organları önünde temsil etmek ve dava açma
hakkı tanımaktadır. Bu bağlamda kanun koyucu 19/f maddesi ile sendika ve üst
kuruluşları, diğer tüzel kişiliklere genel hükümler uyarınca tanınan taraf olma
ve dava açma ehliyetinin dışında, üyelerini ve bunların mirasçılarını temsil
etme ve ettirme yetkisi ile donatmaktadır. Buna göre, söz konusu maddenin
sendikalara ve üst kuruluşlarına tanıdığı yetkinin ehliyet değil temsil
bağlamında değerlendirilmesi gerekmektedir. Başka bir anlatımla kanun koyucu,
getirdiği bu düzenleme ile, idare tarafından sendika üyesi kamu görevlisi
hakkında tesis edilen bireysel (subjektif) işlemler nedeniyle bu ilişkinin
tarafı olmayan sendika ve üst kuruluşa, üyesinin isteğine bağlı olarak
uyuşmazlığın çözümünde taraf olarak kendisini temsil etme yetki ve sorumluluğu
vermektedir.
Gerek metindeki terimlere bağlı olarak maddenin yorumu, gerekse madde gerekçesi
ile konuya ilişkin tarihsel süreç ve mevzuatımızda yapılan değişiklikler dikkate
alındığında, kamu görevlileri sendika ve üst kuruluşlarının, sendika üyesi olan
kamu görevlisinin isteği üzerine, statüsü ve bu statüsünden kaynaklanan hak,
yükümlülük, görev ve sorumlulukları ile atama, nakil, disiplin ve personel
hukukuna ilişkin diğer düzenlemelere dayalı olarak, üyeleri hakkında tesis
edilen bireysel (subjektif) işlemlere karşı, üyelerini temsilen avukatları
aracılığıyla dava açabilecekleri ve bu nedenle açılan davalarda taraf
olabilecekleri sonucuna ulaşılmaktadır.
SONUÇ: 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu'nun 19'uncu maddesinin
(f) bendi uyarınca kamu görevlileri sendikaları ve üst kuruluşlarının üyeleri
hakkında tesis edilen bireysel (subjektif) işlemlere karşı üyelerini temsilen
dava açma ve bu nedenle açılan davalarda taraf olma hakkı bulunmaktadır.
Açıklanan nedenlerle, içtihadın Danıştay Beşinci ve İkinci Daire kararları
doğrultusunda birleştirilmesine 3/3/2006 günlü birinci toplantıda Kurul üye
tamsayısının salt çoğunluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
Kamu görevlileri sendika ve konfederasyonlarının kuruluş amaçları 4688 sayılı
Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu'nun 1'inci maddesinde belirtilidiği üzere,
kamu görevlilerinin ortak ekonomik, sosyal ve mesleki hak ve menfaatlerini
korumak ve geliştirmektir. Sendikaların ve üst kuruluşlarının bu amaçlarını
gerçekleştirebilmek için kanunda belirtilen durumlarda yetkili organları
vasıtasıyla taraf ve dava ehliyetlerini kullanmaları söz konusudur. Başka bir
anlatımla, sendikaların dava ehliyetinin, sendika tüzel kişiliğini ilgilendiren
veya sendikanın ortak, ekonomik ve mesleki hak ve menfaatlerinin korunması ve
geliştirilmesi ile ilgili eylem ve işlemler ile sınırlı olduğu kuşkusuzdur.
Bilindiği üzere dava açabilme yeteneğine sahip olan gerçek veya tüzel kişiler,
bu yetkilerini doğrudan kullanabilecekleri gibi, yetki vereceği temsilcileri
vasıtasıyla da dava açabilirler ve açılmış bir dava ile ilgili tüm işlemleri
yürütebilirler.
1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun 35'inci maddesi uyarınca kanun işlerinde ve
hukuki meselelerde mütalaa vermek, mahkeme, hakem veya yargı yetkisini haiz
bulunan diğer organlar huzurunda gerçek ve tüzel kişilere ait hakları dava etmek
ve savunmak, adli işlemleri takip etmek ve bu işlemlere ait bütün evrakı
düzenlemek yalnızca baroda yazılı avukat eliyle yapılmakta, yine Kanunun
163'üncü ve 171'inci maddeleri uyarınca da hukuki yardım ilişkisi, avukatlık
sözleşmesi ve ilgili tarafından avukata verilen vekaletname ile kurulmaktadır.
Anılan düzenlemeye paralel olarak da 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Kanunu'nun ilk inceleme üzerine verilecek karar başlıklı 15'inci maddesinin
1'inci fıkrasının (d) bendinde; ehliyetli olan şahsın avukat olmayan vekili
tarafından dava açılmış ise otuz gün içinde bizzat veya bir avukat vasıtasıyla
dava açılmak üzere dilekçelerin reddine karar verileceği kurala bağlanmıştır.
Anılan düzenlemeler karşısında ilgilisi tarafından belli bir yardım talebini
içeren avukatlık sözleşmesinin ve bu maksatla avukata verilmiş bir
vekaletnamenin varlığı halinde temsil ilişkisi kurulmuş olmaktadır. Bu bağlamda
kamu görevlisinin sendika üyesi olması ve 4688 sayılı Kanunun konuya ilişkin
19'uncu maddesinin (f) bendinin başlı başına temsil ilişkisinin kurulması için
yeterli olduğu düşünülemez. Başka bir anlatımla kamu görevlileri sendikalarının
yetkili organları vasıtası ile sendika avukatlarına verdikleri vekaletname
çerçevesinde ancak, sendika üyelerinin tümünü ilgilendiren konularda sendika
adına dava açabilmeleri mümkün olup, sendika üyelerinin bireysel işlemlerine
karşı ayrıca verilmiş bir vekaletname olmadan dava açmaları mümkün
bulunmamaktadır.
Kaldı ki sendikaların üyeleri hakkında tesis edilen bireysel işlemlere karşı
üyelerini veya mirasçılarını temsilen her düzeydeki yargı organlarında dava
açabilecekleri yolunda bir sonuca ulaşılmasının, uygulamada, açılacak davaların
sınırı ve bu yolun kullanılması şekline ilişkin pek çok sorunu da beraberinde
getireceği şüphesizdir.
Açıklanan nedenlerle kamu görevlileri sendika ve üst kuruluşlarının üyeleri
hakkında tesis edilen bireysel işlemlere karşı üyelerini temsilen dava açma
yetkileri bulunmadığı görüşüyle çoğunluk kararına katılmıyoruz.
| |