T.C
DANIŞTAY
Altıncı Daire
Esas No:i998/5808
Karar No:1999/6473
ÖZETİ : Türkiye Kömür İşletmeleri Genel Müdürlüğüne
yapılan tahsisin kaldırılmasından sonra taşınmazın ilgili yönetmeliğin 58.
maddesine uygun olarak ihaleye çıkarılmasında mevzuata aykırılık bulunmadığı
hk.-DD.103
Temyiz İsteminde Bulunan : Maliye Bakanlığı
Temyiz İsteminde Bulunan Davalı Yanında Müdahı'i:
Başbakanlık
Karşı Taraf : ...
Vekili_______ ı Av. ...
İstemin Özeti : Aydın 2.İdare Mahkemesinin
18.6.1998 günlü. E:1997/482. K:1998/337 sayılı kararının usul ve yasaya aykırı
olduğu öne sürülerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti: Savunma verilmemiştir.
Tetkik. Hakimi Ahmet Berberoğlu'nun Düşüncesi :
Temyiz isteminin reddi ile mahkeme kararının onanması gerektiği
düşünülmektedir.
Savcı Tülin Özgenç'in Düşüncesi : Davalı idare ve
tnüdahillenn temyiz dilekçelerinde öne sürülen hususlar. 2577 sayılı İdari
Yargılama Usulü Kanununun 49.maddesinin 1..fıkrasında belirtilen nedenlerden
hiçbirisine uymayıp idare mahkemesince verilen kararın dayandığı hukuki ve
yasal nedenler karşısında anılan kararın bozulmasını gerektirir nitelikte
görülmemektedir.
Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin reddiyle
idare mahkemesi kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince Tetkik
Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra
işin gereği görüşüldü:
Dava.................. İlçesi. ... yöresinde
bulunan 1311 parsel sayılı mülkiyeti
hazineye ait. -Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu
Genel Müdürlüğü"ne tahsisli ve üzerinde bu kurumun eğitim ve dinlenme tesisleri
bulunan 46.900 m2 yüzolçümünde-ki taşınmazın 2886 sayılı Yasa uyarınca
satılmasına ilişkin olarak 18.2.1997 gü-
nünde
yapılan ihalenin iptali istemiyle açılmış; idare mahkemesince, dosyanın
incelenmesinden. Devlete Ait Taşınmaz mal. Satış. Trampa. Kiraya Verme.
Mülkiyetin Gayri Ayni Hak Tesis, Ecrimisil ve Tahliye Yönetmeliğinin
58.maddesinde devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerin ve tahsisli
taşınmaz malların bu niteliklerini kaybetmedikleri sürece satılamayacağına
ilişkin açık ve kesin hüküm bulunduğu,ihale ve satış işlemine konu 46.900 m2'lik
taşınmazın 4875 m2'lik kısmının kıyı kenar çizgisi içerisinde kalan devletin
hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğu, taşınmazın tamamının eğitim ve
dinlenme tesisi yapılmak üzere Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu Genel
Müdürlüğü'ne tahsisli bulunduğu. 178 sayılı Kanun Hakkında Kararnamenin 13/d
maddesinde tahsisin kaldırılabilmesi için tahsis amacının ortadan kalkması ya da
taşınmazın tahsis amacı dışında kullanılması gerektiğinin belirtildiği halde
kurum çalışanlarının hizmet İçi eğitim, tatil ve dinlenme gereksinimlerinin
karşılanması amacıyla yapılan sosyal yönü de bulunan tahsisin bu amacı ortadan
kalkmadığı gibi üzerinde eğitim ve dinlenme tesislerinin değişik üniteleri
kurulu bulunan taşınmazın tahsis amacı dışında kullanılmasının da söz konusu
olmadığı, satışı yasaklanan taşmmazmal niteliğini koruduğu anlaşıldığından,
taşınmazın satışına ilişkin dava konusu işlemde mevzu-■ ata uyarlık bulunmadığı
gerekçesiyle iptaline karar verilmiş; bu karar davalılar ile davalılar yanında
davaya katılanlar tarafından temyiz edilmiştir.
178 sayılı Maliye Bakanlığının Teşkilat ve
Görev>eri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin 13/d maddesinde "Hazinenin özel
mülkiyetinde veya devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden kamu hizmeti
için kullanılması gerekli olanları, genel, katma ve özel bütçeli idarele tahsis
etmek ve tahsis amacının ortadan kalkması veya amaç dışı kullanılması halinde
tahsisi kaldırmak; tahsisi kaldırılan taşınmaz mallar üzerinde hazine dışındaki
kamu kurum ve kuruluşlarına ait yapı ve tesisleri tasfiye etmek, tasfiyeye
ilişkin esas ve usulleri belirlemek" görevinin Milli Emlak Genel Müdürlüğü'ne
ait olduğu kuralına yer verilmiştir.
2886 sayılı Devlet İhale Kanununun 74.maddesine
dayanılarak çıkartılan Devlete Ait Taşınmazmal. Satış, Trampa, Kiraya Verme.
Mülkiyetin Gayri Ayni Hak Tesis. Ecrimisil ve Tahliye Yönetmeliğinin
58.maddesinin (a) bendinde devletin hüküm ve tasarrufu altındaki, yerlerin (c)
bendinde 1se tahsisli taşınmaz malların belirtilen nitelikleri değişmedikçe
satışlarının yasak olduğu belirtilmiştir
Dosyanın incelenmesinden............ İlçesi. ...
yöresinde bulunan mülkiye
ti hazineye ait 1311 parsel sayılı 46.900.m2 yüzölçümlü taşınmazın 178 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamenin 13/d maddesi gereğince Türkiye Kömür İşletmeleri Ku
rumu Genel Müdürlüğü'ne eğitim ve dinlenme tesisleri yapılmak üzere 10.7.1984
günlü. 23787 sayılı Emlak Genel Müdürlüğü işlemi ile tahsis edildiği, aynı idare
tarafından 7.1.1997 günlü. 00600 sayılı yazı ile mülkiyeti hazineye ait söz
konusu taşınmazın satışına karar verildiğinden tahsisinin kaldırıldığının belir
tildiği, yapılan ihale sonucu taşınmazın ... Madencilik Sanayi ve Ticaret A.Ş.'
ne satışına karar verildiği, bu şirket ile yapılan satış protokolünün Özel şart
lar başlıklı bölümünde taşınmazın 4875 m2'lik kısmının kıyı kenar çizgisi içeri
sinde kaldığının ve kıyı kenar çizgisi içerisinde kalan kısmının bu veya bundan
fazla olması halinde kamuya terk işlemlerinin yapılması nedeniyle kıyıda kalacak
kısım için herhangi bir bedel talep edilmeyeceğinin noterden taahhüt
edilmesi
şartı getirildiği anlaşılmıştır.
Bu durumda, mülkiyeti hazineye ait ve Türkiye Kömür
İşletmeleri Genel Hü-dürlüğü'ne tahsis edilmiş söz konusu taşınmazın mülkiyetin
gerçek sahibi idarece yukarıda anılan yasal düzenlemeler uyarınca ve satışına
karar verildiğinden bahisle tahsisin kaldırıldığı, tahsisin kaldırılması karan
da dava konusu edilmediğinden hukuka uygun alınıp alınmadığı hususunun bu
davada irdelenemeyeceği. ayrıca yapılan ihale sonucu taşınmazı satırı alan
şirket ile yapılan protokole getirilen özel bir şartla yukarıda anılan
Yönetmeliğin 58.maddesinde belirtilen devletin hüküm ve tasarrufu altındaki
yerler için yönetmeliğe uygun düzenleme yapıldığı gerekçesiyle tahsisi
kaldırılan taşınmazın satışında ilgili yasa ve yönetmelik hükümlerine aykırılık
bulunmadığından aksi yönde verilen mahkeme kararında isabet görülmemiştir.
Diğer taraftan hazinenin özel mülkiyetinde bulunan
bir taşınmazın 2886 sayılı Yasa uyarınca ihale suretiyle satışına ilişkin
kararda davacının meşru ve kişisel bir menfaatinin bulunduğundan da söz
edilemez.
Açıklanan nedenlerle Aydın 2.îdare Mahkemesinin
18.6.1998 günlü. E:1997/ 482. K:1998/337 sayılı kararının bozulmasına, dosyanın
adı geçen mahkemeye gönderilmesine 13.12.1999 gününde oybirliğiyle karar
verildi.
T.C
DANIŞTAY
Altıncı Daire
Esas No :
2001/6627
. .
Karar No : 2003/20
Özeti : Dava konusu uygulama işlemi üzerine
düzenleyici işleme karşı açılan davada süreaşımı bulunmadığı hk.-DKD.1
Temyiz isteminde Bulunanlar : ..., ..., ..., ...
Vekili : Av. ...
Karşı
Taraf : 1-... Büyükşehir Belediye
Başkanlığı
Vekili : Av. ...
2-... Belediye Başkanlığı
Vekili :Av. ...
İstemin Özeti
: İstanbul 1. İdare Mahkemesinin 25,4.2001
günlü, E:2000-/265, K:2001/568 sayılı kararının
usul ve yasaya aykırı olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
Davalı İdarelerin Savunmalarının
Özeti : Temyiz edilen kararda
bozma nedenlerinden hiçbiri bulunmadığından, usul
ve kanuna uygun olan kararın onanması
gerektiği savunulmaktadır.
Danıştay Tetkik Hakimi Ömer Köroğlu'nun Düşüncesi
:Dava konusu
uygulama işlemi üzerine düzenleyici işleme karşı
açılan davada süreaşımı bulunmadığından İdare Mahkemesi kararında isabet
görülmemiştir.
Açıklanan nedenle temyiz isteminin kabulü ile İdare
Mahkemesi kararının bozulması gerekeceği düşünülmüştür.
Danıştay Savcısı Turan Karakaya'nın
Düşüncesi : Temyiz
dilekçesinde öne sürülen hususlar, 2577 sayılı
İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinin 1. fıkrasında belirtilen
nedenlerden hiçbirisine uymayıp İdare Mahkemesince verilen kararın dayandığı
hukuki ve yasal nedenler karşısında anılan kararın bozulmasını gerektirir
nitelikte görülmemektedir.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin
reddiyle İdare Mahkemesi kararının onanmasının uygun olacağı
düşünülmektedir.
TÜRK
MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince Tetkik
Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra
işin gereği görüşüldü:
Dava,...,..., ...'nda davacılara ait parselleri de
kapsamına alan bölgedeki 1/5000 ve 1/1000 ölçekli imar planlarının ve 14.1.2000
günlü, 73 sayılı imar durum belgesinin iptali istemiyle açıldığı, İdare
Mahkemesince, 14.4.1999 onay tarihli imar planlarının 29.6.1999-28.7.1999
tarihleri arasında askıya çıkarıldığı, davacının 27.2.1999 gününde yaptığı
itirazın cevap verilmeyerek reddedildiği, 14.1.2000 günlü dilekçeyle imar durumu
istenildiği, verilen imar durumu üzerine bakılan davanın açıldığı, dava konusu
plana karşı askı süresi İçinde yapılan itiraza bir aylık askı süresinin son
gününden itibaren 60 günlük süre içinde cevap verilmemesi üzerine İtirazın
zımnen reddedildiği tarih olan 25.9.1999 gününden itibaren en geç 24.11.1999
gününde dava açılması gerekirken bu süre geçirildikten sonra, imar durumu
belgesinin tebliğ tarihi esas alınmak suretiyle 3.3.2000 gününde açilan davada
süreaşımı bulunduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, bu karar
davacılar tarafından temyiz edilmiştir.
2577 sayılı Yasanın 7. maddesinin birinci
fıkrasında dava açma süresinin, Özel kanunlarda ayrı süre gösterilmeyen hallerde
Danıştay'da ve idare mahkemelerinde altmış gün olduğu, bu sürelerin idari
uyuşmazlıklarda yazılı bildiriminin yapıldığı tarihi İzleyen günden itibaren
başlayacağı, dördüncü fıkrasında ise ilanı gereken düzenleyici işlemlerde dava
süresinin, ilan tarihini izleyen günden itibaren başlayacağı, ancak bu
işlemlerin uygulanması üzerine ilgililerin düzenleyici işlem veya uygulanan
işlem yahut her İkisi aleyhine birden dava açabileceği kurala bağlanmıştır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 8.
maddesinin 1. fıkrasında; "süreler, tebliğ, yayın veya ilan tarihini izleyen
günden itibaren işlemeye başlar" hükmüne, yine aynı Kanunun 11. maddesinde;
"İlgililer tarafından idari dava açılmadan önce, idari İşlemin kaldırılması,
geri alınması, değiştirilmesi veya yeni bir işlem yapılması üst makamdan., üst
makam yoksa üstemi yapmış olan makamdan, idari dava açma süresi içinde
istenebilir. Bu başvurma işlemeye başlamış olan idari dava açma süresini
durdurur" hükmüne yer verilmiştir. ■
Düzenleyici işlem niteliğindeki imar planlarına
karşı askı süresi içinde itiraz edilmiş fakat süresi içinde dava açılmamış olsa
dahi, imar planının uygulanmasına yönelik işlem nedeniyle dayanağı olan imar
planının iptali İstemiyle 257 sayılı Yasanın 7.maddesine belirtilen süre
içerisinde dava açılabileceğinde anılan hükümler karşısında duraksama
bulunmamaktadır.
Dava, davacılara ait taşınmazı da kapsamına alan
bölgeye ilişkin 1/5000 ve 1/1000 ölçekli imar planlarının ve uygulama işlemi
niteliğindeki 14.1.2000 günlü imar dunumu
belgesinin iptali istemiyle açılmıştır.
Dosyanın incelenmesinden, dava konusu 14.4.1999
onay tarihli imar planlarında
taşınmazın belediye hizmet alanında kaldığını
belirten 14.1.2000 günlü ve aynı tarihte tebliğ edilen imar durumu ve dayanağı
imar planlarının iptali istemiyle 3.3.2000 gününde açılan davada süreaşımı
bulunmadığı anlaşılmaktadır.
■ Bu durumda, imar planlarıyla bu planların
uygulanması niteliğindeki imar durumu belgesi hakkında inceleme yapılarak
yeniden karar verilmesi gerekmektedir.
Açıklanan nedenlerle, İstanbul 1. İdare
Mahkemesinin 25.4.2001 günlü, E:2000/265, K:2001/1568 sayılı kararının
BOZULMASINA, ..., dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine 3.1.2003 gününde
oybirliğiyle karar verildi,
T.C.
DANIŞTAY
Altıncı Daire
Esas No : 2001/1795
Karar No : 2003/1486
Özeti : Gemilere verilecek para cezasında
tespitlerin, her ne kadar Gemi ve Deniz Araçlarına Verilecek Cezalarda Suçun
Tespiti ve Cezanın Kesilmesi Usulleri İle Kullanılacak Makbuzlara Dair
Yönetmeliğin 24. maddesinde suçun tespiti için tutanağın yeterli olduğu
belirtilmiş ise de, geminin bağlı olduğu dikkate alınarak aynı yönetmeliğin 21.
maddesinde belirtilen usule uygun olması gerektiği, bu usule uyulmaksızın
yapılan tespite dayanılarak verilen para cezasında mevzuata uyarlık bulunmadığı;
ödenen para cezasının yasa! faizi ile birlikte iadesinin gerektiği; anılan
yönetmeliğin 24. madde hükmünün ise yasaya uygun olduğu hk.-DKD.1
Davacı
: ... Bayrakiı ... "... II" Gemisi Kaptanı ...
Vekilleri : Av. ..., Av. ...
Davalılar : 1- Çevre Bakanlığı
2- ... Büyükşehir Belediye Başkanlığı
Vekili : Av. ...
İstemin Özeti : Deniz kirliliğine neden olunduğu
için 2872 sayılı Çevre Kanununun 22. ve 24. maddeleri uyarınca
29.887.650.000.-lira para cezası verilmesine ilişkin 20.12.2000 günlü, 02/0004
sayılı ... Büyükşehir Belediye Başkanlığı işleminin ve 3.11.1987 günlü, 19623
sayılı Resmi Gazetede yayımlanan "Gemi ve Deniz Araçlarına Verilecek Cezalarda
Suçun Tespiti ve Cezanın Kesilmesi Usulleri ile Kullanılacak Makbuzlara Dair
Yönetmelimin 24.maddesinin; deniz kirliliğine neden olunmadığı, tek taraflı
tutanak tutulduğu, numunenin doğru yerlerden alınmadığı, yetki devri mümkün
olmadığı halde belediye başkanınca ceza yetkisinin devredildiği, para cezası
işleminin mevzuata aykırı olduğu; Yönetmeliğin 24. maddesinin de 21. madde ile
çeliştiği, suçun tespiti için gerekenlerin 21. madde de açıkça düzenlendiği
halde 24. maddede suçun tesbiti için tutanak tanziminin yeterli olduğunun
belirtildiği, bunun da yasaya aykırlık oluşturduğu ileri sürülerek iptali ile
ödenen para cezasının yasal faizi ile birlikte iadesine karar verilmesi
istenilmektedir.
Davalı Çevre Bakanlığının Savunmasının Özeti :
İptali istenilen yönetmelik hükmünde yasaya aykırılık bulunmadığı, para cezası
işeminin de mevzuat hükümlerine uygun tesis edildiği ve ceza miktarının bakanlık
genelgesi doğrultusunda saptandığı, dayanaktan yoksun davanın reddi gerektiği
savunulmaktadır.
Davalı... Büyükşehir Belediye Başkanlığının
Savunmasının Özeti :
Davanın süresinde açılmadığı, mevzuat hükümlerine
uygun olarak para cezası işlemi tesis edildiğinden dayanaktan yoksun olan
davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.
Danıştay Tetkik Hakimi Selçuk Topal'ın
Düşüncesi : Deniz vasıtalarının
özellikleri kirletme olayının meydana gelmesinden
hemen sonra gemi veya teknenin olay mahallinden uzaklaşabileceği, denize dökülen
atığın dağılabileceği veya benzeri nedenlerle analiz, fotoğraf, video çekimi
gibi işlemlerin yapılmasının mümkün olamayacağı göz önüne alındığında tutanak
tanzimi ile yetinilmesinde ve bu amaçla tutanak tanziminin yeterli olduğu
yolunda düzenleme getirilmesinde hukuka aykırılık görülmemiştir.
İptali istenilen yönetmelik hükmünde suçun tespiti
için tutanak tanziminin yeterli olduğu belirtilmiş ise de, aynı Yönetmeliğin 21.
maddesinde suçun tespiti ile ilgili usuller öngörülmüş olup deniz kirliliğine
neden olduğu ileri sürülen geminin bulunduğu duruma göre bu maddede belirtilen
şekilde tespit yapılarak alman numunelerin analiz sonuçları dikkate alınarak
deniz kirliliğine neden olunduğunun saptanması halinde para cezası
verilebilecektir.
Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulunun
11.7.2002 günlü, E:2002/178, K:2002/639 sayılı kararında belirtildiği üzere;
2872 sayılı Yasanın "İdari Cezalarda Yetki" başlıklı 24/a ve "Deniz Araçlarına
Verilecek Cezalarda Suçun Tespiti ve Cezanın Kesilmesi Usulleri İle Kullanılacak
Makbuzlara Dair Yönetmelik" in 12. maddesi; 1580 sayılı Belediye Kanununun 107.
maddesi; Belediye Zabıta Personel Yönetmeliğinin 3. maddesi ve 3030 sayılı
Yasanın büyükşehir belediye başkanının görevlerini düzenleyen 14. maddesinin f
ve p bentlerinde yer alan hükümlerin birlikte değerlendirilmesinden, 2872 sayılı
Yasanın ve "Deniz Araçlarına Verilecek Cezalarda Suçun Tespiti ve Cezanın
Kesilmesi Usulleri İle Kullanılacak Makbuzlara Dair Yönetmelik" in 12.
maddesinde yer alan büyükşehir belediye başkanlıkları
ifadesinin
bütün bir belediye teşkilatını içine alan tüzel kişiliği ifade ettiği, belediye
başkanının ise bu tüzel kişiliği temsil etmeye yetkili olan kişi olduğu
anlaşılmaktadır.
2872 sayılı Yasanın 24/a maddesinde büyükşehir
belediye başkanlıkları tabiri ile büyükşehir belediye başkanlığının tüzel
kişiliği ifade edilmiş ve bu cezanın büyükşehir belediye başkanlıkları tarfından
verilmesi amaçlanmıştır.
Yetki devri yasal düzenlemelerin açıkça öngördüğü
veya yasaklamadığı konularda bir görev yerine ait yetkinin başka bir görev
yerine aktarılmasıdır. Bu tüzel kişilik içinde yetki devri yapılması sonucunda
yapılan işlem ve eylemler o tüzel kişiliğe mal edilir. Eğer yasa belli bir
konuda idari makamı değil de o kamu hizmetini yürüten kişiyi yetkili kılmışsa
yetkinin doğrudan doğrıya bu kişi tarafından kullanılması gerekir.
Bu durum göz Önünde bulundurulduğunda, büyükşehir
belediye başkanlıkları tabiri ile büyükşehir belediye başkanı kastedilmed iğ
inden büyükşehir belediye başkanına bağlı olan genel sekreter yardımcısı
tarafından büyükşehir belediye başkanının devrettiği yetkiye dayanarak 2872
sayılı Yasanın 22. ve 24. maddeleri uyarınca para cezası verilmesi işleminde
yetki yönünden mevzuata aykırılık bulunmamaktadır.
Dava konusu olayda geminin olay yerinde bağlı
olduğu dikkate alındığında, Yönetmeliğin 21. maddesinin A fıkrasında belirtilen
usulde tespit yapılması gerekmekte olup, 24. madde hükmü de dava konusu olayda
21. maddenin uygulanmasına engel teşkil etmemektedir.
Ancak, deniz kirliliğine neden olunduğu içrn para
cezası verilebilmesi için tespitlerin usulüne uygun şekilde yapılması ve
numunelerin de usulüne uygun şekilde alınması gerektiğinden, dava konusu olayda
deniz kirliliğine neden olunduğu ileri sürülen durumu kesin olarak saptamaya
yönelik Yönetmelikte belirtildiği şekilde usulüne uygun olarak tespit yapılıp
numuneler alınmadığından para cezası verilmesi yolundaki işlemde mevzuata
uyarlık bulunmamaktadır,
Açıklanan nedenlerle, davanın iptaü istenilen
yönetmelik hükmüne ilişkin bölümünün reddine; para cezası işleminin iptaline ve
mevzuata aykırı İşlemden dolayı ödenen para ceazstnın da yasal faizi ile
birlikte iadesine karar verilmesinin uygun olacağı düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı Habibe Ünal'ın Düşüncesi : Dava,
deniz kirliliğine neden olunduğu için 2872 sayılı Çevre Kanununun 22 ve 24.
maddeleri uyarınca 29.887.650.000.-lira para cezası verilmesine ilişkin
20.12.2000 günlü, 02-0004 sayılı ... Büyükşehir belediye Başkanlığı işleminin ve
dayanağı oian Gemi ve Deniz Araçlarına Verilecek Cezalarda Suçun Tespiti ve
Cezanın Kesilmesi Usulleri ile Kullanılacak Makbuzlara Dair Yönetmeliğin 24.
maddesinin iptali ile tahsil olunan para cezasının faizi İte birlikte iadesine
karar verilmesi isteğiyle açılmıştır,
Davalı ... Büyükşehir Belediye Başkanlığının süre
defi yerinde görülmemiştir.
T.C, Anayasası'nın 124. maddesinde, Başbakanlık,
Bakanlıklar ve Kamu tüzel kişilerinin kendi görev alanlarını ilgilendiren
kanunların ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak üzere bunlara aykırı olmamak
şartıyla Yönetmelikler çıkarabilecekleri kurala bağlanmıştır.
2872 sayılı Yasanın 8. maddesinin 1. fıkrasında,
her türlü atık ve artığı, çevreye zarar verecek şekilde, ilgili Yönetmeliklerde
belirlenen standartlara ve yöntemlere aykırı olarak doğrudan ve dolaylı biçimde
alıcı ortama vermek, depolamak, taşımak, uzaklaştırmak ve benzeri faaliyetlerde
bulunmanın yasak olduğu belirtilmiş, aynı yasanın 3301 sayılı Yasa ile değişik
22. maddesinde de, bütün sahillerimizde, karasularımız ile iç sularımız olan
Marmara Denizi, İstanbul ve Çanakkale boğazlarında, liman ve körfezlerimiz,
tabii ve suni
göllerimiz ile akarsularımızda bu Yasanın 8.
maddesinin 1. fıkrasındaki kirletme yasağına uymayan gemiler ile deniz
araçlarına, tankerler dahil diğer gemilerden hertürlü atık ve artığı döken,
sintine tahliyesi yapanlara para cezası verileceği kurala bağlanmıştır.
Diğer taraftan yine aynı Yasanın 3301 sayılı Yasa
ile değişik 24. maddesinin son fıkrasında, gemi ve deniz araçlarına verilecek
cezalarda suçun tespiti, cezanın kesilmesi usulleri ile ceza uygulamasında
kullanılacak makbuzların şekli, dağıtımı ve kontrolü hususundaki esasların
yönetmelikierde belirleneceği öngörülmüş olup, anılan Yasa hükmü uyarınca
hazırlanan Gemi ve Deniz Araçlarına verilecek cezalarda Suçun tespiti ve Cezanın
Kesilmesi Usuileri ile Kullanılacak Makbuzlara Dair Yönetmelik 3.11.1987 günlü,
19623 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
Anılan Yönetmeliğin 21. maddesinde suçun tespitine
ilişkin bazı düzenlemeler getirilmiş, 22. maddesinde, tespit tutanağının
kirlenmenin sebebi, kirlenme sahası, kirlenmenin yoğunluğu, kirlenmeye sebep
olan gemi ve deniz aracı, kirlenmeden sorumlu olanlar ve olay tarihi belirtilmek
suretiyle düzenleneceği, dava konusu edilen 24, maddesinde de kirletme ve
kirlenmelere ilişkin olarak, numune alınması, fotoğraf, film ve video çekimi
gerekli olmakla birlikte, suçun tespiti için tutanak tanziminin yeterli olduğu
hükmüne yer verilmiştir.
Davacı tarafından Yönetmeliğin 21. maddesinde suçun
tespiti için bir usul öngörüldüğü, 21. maddeye göre tutanak tutulmasının suçun
tespitinde yapılacak işlemlerden en son aşama olduğu, bu nedenle 24. maddede yer
alan tutanak tanziminin yeterli olduğu yolundaki hükmün 21. madde ile çeliştiği
öne sürülerek iptali istenilmekte ise de, deniz vasıtalarının özellikleri,
kirletme olayının meydana gelmesinden hemen sonra gemi veya teknenin olay
mahallinden uzaklaşabileceği, denize dökülen atığın dağılabileceği veya benzeri
nedenlerle analiz, fotoğraf, video çekimi gibi işlemlerin yapılmasının mümkün
olamayacağı gözönüne alındığında tutanak tanzimi ile yetinilmesinde ve bu amaçla
tutanak tanziminin yeterli olduğu yolunda düzenleme getirilmesinde hukuka
aykırılık görülmediğinden söz konusu Yönetmelik hükmüne yönelik davanın reddi
gerektiği düşünülmüştür.
Davanın para cezasına yönelik bölümüne gelince;
2872 sayılı Yasanın 24/a maddesinde Büyükşehir
belediye Başkanlıkları tabiri ile Büyükşehir Belediye Başkanlığının tüzel
kişiliği ifade edilmiş, Büyükşehir belediye Başkanı .kastedilmemiş olduğundan
Büyükşehir Belediye Başkanı adına yetkili sıfatıyla Genel Sekreter Yardımcısı
tarafından ceza uygulanmasına ilişkin işlemde yetki yönünden hukuka aykırılık
bulunmadığından bu konudaki davacı savı yerinde görülmemiştir.
... Büyükşehir Çevre Koruma ve Kontrol Müdürlüğü
Deniz Ekiplerince 20.12.2000 gününde yapılan1 kontrollerde Yeşilyurt açıklarında
... Bayraklı ..."... II" adlı tankerin şaftından yağ kaçırması sonucu yoğun
deniz kirliliği olduğu görülerek tutanak düzenlenmiş, fotoğraflar çekilip,
numune alınmış, laboratuvar analiz raporuyla da numunenin yağ içerdiği Yasa ve
Yönetmelikte istenen değer 15 ppm olduğu halde alınan numunede 25 ppm yağ oranı
tespit edilerek geminin deniz kirliliğine neden olduğunun belirlenmiş olması
karşısında 2872 sayılı Yasanın 24/a maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak 22/b
maddesine göre para cezası uygulanmasına ilişkin işlem tesisi mevzuata uygun
bulunmakta ise de, dosyanın incelenmesinden para cezası miktarının
hesaplanmasında hata yapıldığı anlaşılmaktadır. Şöyle ki;
2872 sayılı Yasanın 20. maddesinde Yasanın 8.
maddesinin 1. fıkrasındaki yasağa uymayanlara ve 2. fıkrasındaki yükümlülüğü
yetkili mercilerce usulüne göre yapılan bildirime rağmen yerine getirmeyenlere
verilecek para cezalarının miktarı belirlenmiş, 19.6,1986 tarihinde yürürlüğe
giren Ek 1. maddesinde de bu Yasanın 18. maddesinin a, b, c ve d
fıkralarında
öngörülen katılma payları ile 20,21 ve 22. maddelerinde belirtilen ceza
miktarlarını on katına kadar artırmaya Bakanlar kurulunun yetkili olduğu kurala
bağlanmış, anılan yetkiye dayanılarak 1.8.1998 günlü, 23420 sayılı Resmi
Gazetede yayımlanan 98/11415 sayılı Bakanlar Kurutu kararıyla 2872 sayılı Yasada
öngörülen cezaların beş katına çıkarılmasına karar verilmiştir.
Daha önce, Türk Ceza Kanununa 3506 sayılı Yasayla
eklenen Ek 2, madde hükümleri uyarınca para cezalan Bütçe Kanununda gösterilen
memur maaş katsayıları dikkate alınarak her yıl yeniden belirlenmekte ise de,
1.8.1999 günlü, 23773 sayıiı Resmi Gazetede yayımlanan 4421 sayılı Türk Ceza
Kanunu ile Cezaların İnfazı Hakkında Kanunda. Değişiklik Yapılmasına Dair
kanunun 4. maddesinin b bendinin 7 numaralı alt bendi uyarınca 1.8.1981
tarihinden 21.12.1987 tarihine kadar yürürlüğe girmiş Kanunlardaki para cezaları
393 misline çıkarılmış ve bu cezaların her yi! Vergi Usul Kanunu uyarınca
belirlenecek yeniden değerleme oranında arttırılması öngörülmüştür.
Daha sonra çıkarılan bir Kanunla Türk Ceza
Kanununda değişiklik yapılmış olması karşısında, daha önce Türk Ceza Kanununda
değişiklik yapan 3506 sayılı Kanunla çevre para cezalarının artırılmasını
öngören Bakanlar Kurulu kararı uygulanamayacağından dava konusu olayda verilen
para cezasının, 2872 sayılı Yasada öngörülen para cezası miktarının yukarıda
anılan Türk Ceza Kanunu ile 4421 sayılı Yasanın 4. maddesi uyarınca 393 kat ve
yeniden değerleme oranında arttırılarak hesaplanan bölümünde mevzuata aykırılık
bulunmaması nedeniyle bu miktara yönelik davanın reddine; para cezasının
98/11415 sayılı Bakanlar Kurulu kararına dayanılarak beş kat artırılmak
suretiyle fazla hesaplanan bölümünde ise mevzuata uyarlık bulunmadığından
iptaline, fazla tahsil edilen bu miktarın davacıya iadesine karar verilmesinin
uygun olacağı düşünülmüştür.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince yapılan
tebligat üzerineönceden belirlenen 11.3.2003 gününde davacı vekili Av. ...'in,
davalı Çevre Bakanlığı temsilcisi Hukuk Müşaviri ...'in geldiği, dayalı ...
Büyükşehir Belediye Başkanlığı vekilinin gelmediği görüldü. Danıştay Savcısı
Habibe Ünal'ın katılmasıyla duruşma yapıldı. Aynı gün Tetkik Hakiminin
açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra işin gereği
görüşüldü;
Davalı... Büyükşehir Belediye Başkanlığının süre
itirazı yerinde görülmeyerek esasın incelenmesine geçildi.
Dava, Deniz kirliliğine neden olunduğu için 2872
sayılı Çevre Kanununun 22. ve 24. maddeleri uyarınca 29.887.650.000.-lira para
cezası verilmesine ilişkin 20.12.2000 günlü, 02/0004 sayılı... Büyükşehir
Belediye Başkanlığı işleminin ve 3.11.1987 günlü, 19623 sayılı Resmi Gazetede
yayımlanan "Gemi ve Deniz Araçlarına Verilecek Cezalarda Suçun Tespiti ve
Cezanın Kesilmesi Usulleri ile Kullanılacak Makbuzlara Dair Yönetmelik"in 24.
maddesinin iptali ile ödenen para cezasının yasal faizi ile birlikte iadesine
karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
2872 sayılı Yasanın 24. maddesi uyarınca
hazırlanan, Deniz Araçlarına Verilecek Cezalarda Suçun Tesbiti ve Cezanın
Kesilmesi Usulleri ile Kullanılacak Makbuzlara Dair Yönetmelik'in iptali
istenilen 24. maddesinde, "Kirletme ve kirlenmelere ilişkin olarak, numune
alınması, fotoğraf, film ve video çekimi gerekli olmakla birlikte, suçun tesbiti
İçin tutanak tanzimi yeterlidir" hükmü yer almıştır.
Davacı tarafından anılan yönetmeliğin 21.
maddesinde suçun tesbiti için bir usul öngörüldüğü, 21. maddeye göre tutanak
tutulmasının suçun tesbitinde yapılacak işlemlerden
sonraki
en son aşama olduğu, bu nedenle 24. maddede yeralan tutanak tanziminin yeterli
olduğu yolundaki hükmün 21. madde ile çeliştiği, dava konusu ceza uygulamasında
da geminin şaftından denize yağ sızıntısı olduğu için numune alınarak fotoğraf
çekildiğini belirtir şekilde tek taraflı tesbit tutanağı tanzim edildiği, analiz
sonuçlarının beklenmediği, geminin şaftından yağ sızmasının mümkün olmadığı,
soğutmanın deniz suyuyla yapılarak aynı suyun hiç bir katkı yapılmaksızın
yeniden denize verildiği ileri sürülerek anılan madde hükmünün iptali
istenilmektedir.
Deniz vasıtalarının özellikleri, kirletme olayının
meydana gelmesinden hemen sonra gemi veya teknenin olay mahallinden
uzaklaşabileceği, denize dökülen atığın dağılabileceği veya benzen nedenlerle
analiz, fotoğraf, video çekimi gibi işlemlerin yapılmasının mümkün olamayacağı
göz önüne alındığında tutanak tanzimi ile yetin ilmesinde ve bu amaçla tutanak
tanziminin yeterli olduğu yolunda düzenleme getirilmesinde hukuka aykırılık
görülmemiştir.
2872 sayılı Yasanın 8. maddesinde,her türlü atık ve
artığı,çevreye zarar verecek şekilde ilgili yönetmeliklerde belirlenen
standartlara ve yöntemlere aykırı olarak doğrudan ve dolaylı biçimde alıcı
ortama vermenin, depolamanın, taşımanın,uzaklaştırmanın ve benzeri faaliyetlerde
bulunmanın yasak olduğu,hükme bağlanmış; İdari Cezalarda Yetki başlıklı 24/a ve
ilgili Yönetmeliğin 12. maddesinde İse,Büyükşehir Belediye hudutları içinde
kalan sahillerimiz, boğazlarımız ile liman ve körfezlerimizde; göl ve
akarsularımızda yapılan kirletmeler için cezalar Büyükşehir Belediye
Başkanlıkları tarafından verilir." hükmü yer almıştır.
Dava dosyasının incelenmesinden,"... II" Gemisinin
Yeşilyurt açıklarında bağlı iken denize geminin şaftından yağ sızıntısı
olduğundan deniz kirliliğine neden olunduğunun ... Büyükşehir Belediyesi Çevre
Koruma Kontrol Müdürlüğü deniz ekiplerince yapılan kontrol sonucu tesbiti
üzerine ceza uygulanmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.
2872 sayılı Yasanın "İdari Cezalarda Yetki"
başlıklı 24/a ve "Deniz Araçlarına Verilecek Cezalarda Suçun Tespiti ve Cezanın
Kesilmesi Usulleri İle Kullanılacak Makbuzlara Dair Yönetmelik" in 12. maddesi;
1580 sayılı Belediye Kanununun 107. maddesi; Belediye Zabıta Personel
Yönetmeliğinin 3. maddesi ve 3030 sayılı Yasanın büyükşehir beiediye başkanının
görevlerini düzenleyen 14. maddesinin f ve p bentlerinde yer alan hükümlerin
birlikte değerlendirilmesinden, 2872 sayılı Yasanın ve "Deniz Araçlarına
Verilecek Cezalarda Suçun Tespiti ve Cezanın Kesilmesi Usulleri İle Kullanılacak
Makbuzlara Dair Yönetmelik" in 12. maddesinde yer alan büyükşehir belediye
başkanlıkları ifadesinin bütün bir belediye teşkilatını içine alan tüzel
kişiliği ifade ettiği, belediye başkanının ise bu tüzel kişiliği temsil etmeye
yetkili olan kişi olduğu anlaşılmaktadır,
2872 sayılı Yasanın 24/a maddesinde büyül-şehir
belediye başkanlıkları tabiri ile büyükşehir belediye başkanlığının tüzel
kişiliği ifade edilmiş ve bu cezanın büyükşehir belediye başkanlıkları tarfından
verilmesi amaçlanmıştır.
Yetki devri yasal düzenlemelerin açıkça öngördüğü
veya yasaklamadığı konularda bir görev yerine ait yetkinin başka bir görev
yerine aktarılmasıdır. Bir tüzel kişilik içinde yetki devri yapılması sonucunda
yapılan işlem ve eylemler o tüzel kişiliğe mal edilir. Eğer yasa belli bir
konuda idari makamı değil de o kamu hizmetini yürüten kişiyi yetkili kılmışsa
yetkinin doğrudan doğruya bu kişi tarafından kullanılması gerekir.
, Bu durum göz önünde bulundurulduğunda, büyükşehir
belediye başkanlıkları tabiri ile büyükşehir belediye başkanı kasted i
İrmediğinden büyükşehir belediye başkanına bağlı olan genel sekreter yardımcısı
tarafından büyükşehir belediye başkanının devrettiği yetkiye dayanarak 2872
sayılı Yasanın 22. ve 24. maddeleri uyarınca para cezası verilmesi işleminde
yetki yönünden mevzuata aykırılık bulunmamaktadır.
Yönetmeliğin
"Suçun Tespiti" başlıklı 21. maddesinin A fıkrasında, Kirleten gemi ve deniz
vasıtasının olay mahallinde bulunduğu durumlarda kontrol ve tespit ekiplerince
kirlenme mahallinde yapılacak tespitlere ilişkin hususlar düzenlenerek, kirlenen
mahallin ve kirleticinin yeteri kadar fotoğraf, film ve video çekimi ile tespit
edileceği; kirlenen mahalden ve kirleticiden yeteri kadar numune alınacağı;
alınan numunelerin özel kaplarına konularak üzerlerinin mühürleneceği; geminin
ve deniz vasıtasının tonajına göre form doldurulacağı; alınan numunelerin en
yakın yetkili standart labaratuvara tahlil için vakit geçirmeksizin iletileceği;
alınan numunelerin standart iabaratuvarda derhal değerlendirilerek sonucun bir
rapor ile bildirileceği tespit tutanağının düzenleneceği belirtilmiştir.
Her ite kadar Yönetmeliğin 24. maddesinde suçun
tespiti için tutanak tanziminin yeterli olduğu düzenlenmiş ise de, bu hüküm
maddenin tamamı dikkate alındığında 21. madde hükmünün uygulanmasına engel
teşkil etmemektedir. .
Dava konusu olayda geminin Yeşilyurt açıklarında
bağlı olduğu ve olay mahallinde bulunduğu açık olduğundan, anılan geminin deniz
kirliliğine neden olduğu yolundaki iddanın Yönetmeliğin yukarıda içeriği yazılı
21. maddesi hükmü uygulanmak suretiyle 21. maddede belirtildiği şekilde usulüne
uygun olarak tespitlerin yapılması, numunelerin, analiz sonuçlarının alınması ve
bu sonuçlara göre deniz kirliliğine neden olunduğunun kesin olarak saptanması
gerekmekterdir.
Deniz kirliliğine neden olunduğu İleri sürülen
durumun kesin olarak belirlenmesine yöneük olarak da Yönetmeliğin 21.maddesinde
öngörülen usule uygun şekilde tespit yapılıp kirienen mahalden ve kirleticiden
yeteri kadar numune alınmadığından para cezası verilmesi yolundaki işlemde
mevzuata uyarlık bulunmamaktadır.
imar hukukcusu
Copyright © Imar Hukukcusu Tüm hakları saklıdır.
Yayınlanma:: 2007-06-06 (2330 okuma)
[ Geri Dön ]
|
|
|
|