T.C.
DANIŞTAY
İdari Dava Daireleri
Genel Kurulu
Esas No: 2001/917
Karar No: 2004/489
Özeti: 1- Bir yönetmelik maddesinin dayanak
alındığı yasanın değişmesi ya da yürürlükten kalkması durumunda, bu durumun
idarelerce yapılacak bir yönetmelik değişikliğinin konusunu oluşturacağı ve
ilgili yasanın eski haliyle yürürlükte olduğu döneme ilişkin yönetmelik
hükümlerini sakatlamayacağı hakkında.
2- Yakalama, Gözaltına Alma ve İfade Alma
Yönetmeliğinin 5/a-2. maddesindeki kolluk kuvvetinin, "hakkında tutuklama
müzekkeresi kesilmesi gereken kişileri saptayarak yakalama ve gözaltına alma
yetkisini tanıyan" kuralın; mevzuatta kolluk kuvvetine tanınmayan ve bu
yetkinin hakime ait bir yetki olduğundan mevzuata uygun olmadığı hakkında.-DKD.5
Temyiz İsteminde Bulunan (Davacı ) :
Türkiye Barolar Birliği Başkanlığı
Vekili :
Av. ...
Karşı Taraf (Davalılar) : 1- Adalet
Bakanlığı
2- İçişleri Bakanlığı
İstemin Özeti :
Danıştay Onuncu Dairesinin 24.4.2001 günlü,
E:1998/7219, K:2001/1542 sayılı kararının
temyizen incelenerek bozulması davacı tarafından istenilmektedir.
Davalı İdarelerin Savunmalarının Özeti :
Danıştay Onuncu Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve
temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek
nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği
savunulmaktadır.
Danıştay Tetkik Hakimi Emin Smmaz'ın
Düşüncesi : Temyiz isteminin kabulü ile Daire kararının bozulması gerektiği
düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı Zümrüt Öden'in Düşüncesi :
Adalet ve İçişleri Bakanlığı tarafından çıkarılmış, "Yakalama, Gözaltına
Alma ve İfade Alma" Yönetmeliğinin 5. maddesinin (a) fıkrasının 2 ve 5 nolu
bentleri ile 21. maddesinin iptali istemiyle açılan dava
sonunda,
21.madde hakkında karar verilmesine yer olmadığına, diğer maddelere yönelik
olarak davanın reddine karar veren Danıştay Onuncu Dairesi karan temyiz
edilmektedir.
Söz konusu kararda yer alan Savcı
düşüncesindeki gerekçeler doğrultusunda temyiz isteminin kısmen kabulü ile,
kararın Yönetmeliğin 5. maddesinin (a) fıkrasının 2 nolu bendinin reddine
İlişkin kısmının bozulması, diğer kısımlarının ise onanması gerektiği
düşünülmüştür.
TÜRK MÎLLETÎ ADINA
Hüküm veren Danıştay İdari Dava Daireleri
Genel Kurulunca gereği görüşüldü: Dava, davalı idareler tarafından birlikte
çıkarılan ve 1.10.1998 tarih ve 23480 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan
"Yakalama Gözaltına Alma ve İfade Alma Yönetmeliği'nin 5/a-2, 5/a-5 ve 21.
maddelerinin iptali istemiyle açılmıştır.
Danıştay Onuncu Dairesi, 24.4.2001 günlü,
E:1998/7219, K:2001/l542 sayılı kararıyla; Yakalama, Gözaltına Alma ve İfade
Alma Yönetmeliği'nin dava konusu edilen 21. maddesinin 13.8.1999 günlü,
23785 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Yakalama, Gözaltına Alma ve İfade
Alma Yönetmeliğinin Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Yönetmeliğin 3.
maddesi ile yürürlükten kaldırıldığı, Yönetmeliğin iptali istenilen 5/a-2.
5/a-5. maddelerine gelince; 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun
154. maddesinde, Cumhuriyet Savcılarının gerekli araştırmaları yaparken
bütün memurlardan her hertüriü bilgiyi isteyebilecekleri, gerek doğrudan
doğruya gerekse zabıta makam ve memurları vasıtasıyla hertüriü tahkikatı
yapabilecekleri, bütün zabıta makam ve memuriarının elkoydukları olayları
yakalanan kişilere uygulanan tedbirleri Cumhuriyet Savcılarına derhal
bildirmek ve Cumhuriyet Başsavcılığının adliyeye İlişkin bütün emirlerini
yerine getirmekle yükümlü olduklarının hükme bağlandığı, 2559 sayılı Polis
Vazife ve Selahiyetleri Kanununun 13/A maddesinde polisin haklarında yetkili
mercilerce verilen yakalama ve tutuklama kararı bulunanları veya kanunda
istenilen bir mükellefiyeti yerine getirmedikleri için yakalanması
gerekenleri, yine 13/G maddesinde, suçüstü halinde veya gecikmesinde mahzur
bulunan diğer hallerde suç işlendiğine veya suça teşebbüs edildiğine dair
haklarında kuvvetli iz ve delil bulunan sanıkları yakalayacağı ve gerekli
kanuni işlemleri yapacağının öngörüldüğü, 1.10.1998 tarih ve 23480 sayılı
Resmi Gazete'de Yayımlanan Yakalama, Gözaltına Alma ve İfade Alma
Yönetmeliğinin, bütün kolluk kuvveti makam ve memurlarının Cumhuriyet
Savcılarının bilgi ve emirleri doğrultusunda yürütecekleri adli soruşturma
sırasında uygulayacakları esas ve usuller ile yakalanan, gözaltına alınan
veya muhafaza altına alınan kişilerin hakları, nezarethane standartları ile
ifade alma işlemlerinde görevli personelin eğitimine, yetki ve
sorumluluklarına ilişkin hususları düzenlemek amacıyla çıkarıldığı,
Yönetmeliğin 5/a-2. maddesinde kolluk kuvvetinin gecikmesinde sakınca
bulunan ve Cumhuriyet Savcısına veya derhal amirlerine müracaat imkanı
olmayan hallerde hakkında tutuklama müzekkeresi kesilmesi gereken kişileri
veya suçüstü halinde veya gecikmesinde sakınca bulunan diğer hallerde suç
işlendiğine veya suça teşebbüs edildiğine dair haklarında kuvvetli iz, eser,
emare ve delil bulunan şüphelileri yakalama, gözaltına alma veya muhafaza
altına almaya yetkili olduğu, 5/a-5 maddesinde ise yine kolluk
kuvvetlerinin, haklarında yetkili mercilerce verilen yakalama ve tutuklama
kararı bulunanları veya kanunda istenilen bir mükellefiyeti yerine
getirmedikleri İçin yakalanması gerekenieri yakalama, gözaltına alma veya
muhafaza altına almaya yetkili olduğunun belirtildiği, yönetmeliğin iptali
istenilen 5/a-2 ve 5/a-5 maddelerinde, gerek 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri
Usulü Kanunu, gerekse 2559 sayılı Polis Vazife ve Selahiyetleri Kanununa
aykırı bir düzenleme yer almadığı gerekçesiyle Yakalama, Gözaltına Alma ve
İfade Alma Yönetmeliğinin 21. maddesine yönelik olarak dava hakkında karar
verilmesine yer olmadığına, 5/a-5 ve 5/a-2 maddesine yönelik olarak davanın
reddine karar vermiştir.
Davacı;
tutuklama müzekkeresi kesilmesi için karar verme yetkisinin yargıya ait
olduğunu, yönetmeliğin 5/a-2 maddesiyle Anayasa güvencesi altında olan kişi
hak ve hürriyetine ilişkin bir konuda karar verme yetkisinin yargıç dışında
kişilere bırakılması sonucunu doğuracak şekilde düzenleme yapıldığını, Polis
Vazife ve Selahiyetleri Kanununda yer almayan bir yetkinin yönetmelik
hükmüyle Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununa aykırı şekilde kolluk kuvvetlerine
verildiğini, 5/a-5 maddesinde, "kanunda istenilen bir mükellefiyeti yerine
getirmediği İçin yakalanması gerekenler" ibaresinin yasalarda yer almayan
bir uygulamaya neden olabileceğini, keyfi ve vahim sonuçlar doğuracağını
belirterek Danıştay Onuncu Daire kararının reddine yönelik kısımlarını
temyiz etmekte ve bozulmasını istemektedir.
Danıştay Onuncu Dairesinin temyizen
incelenen 24.4.2001 günlü, E: 1998/7219, K:2001/1542 sayılı kararının; dava
konusu yönetmeliğin 5/a-5 maddesinin kolluk kuvvetlerinin haklarında yetkili
mercülerce verilen yakalama ve tutuklama kararı bulunanlar veya Kanunda
İstenilen bir mükellefiyeti yerine getirmedikleri için yakalanması
gerekenleri yakalama, gözaltına alma veya muhafaza altına almaya yetkili
oldukları yönündeki hükmü; 2559 sayılı Polis Vazife ve Selahiyetieri Kanunun
13/A maddesinin yönetmeliğin yayımı tarihinde yürürlükte olan hükmüne aykırı
bir düzenleme içermediğinden bu maddeye yönelik davanın reddine ilişkin
kısım usul ve hukuka uygun olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen hususlar
kararın bu kısmının bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
2559 sayılı Yasanın 13. maddesinde yer alan
" kanunda istenilen bir mükellefiyeti yerine getirmedikleri için yakalaması
gerekenler" ibaresi 3.8.20002 günlü, 4771 sayılı Yasayla yapılan
değişiklikle yasa metninden çıkarılmış ise de bu durumun idarelerce
yapılacak bir yönetmelik değişikliğinin konusunu oluşturacağı ve 2559 sayılı
yasanın 13. maddesinin eski haliyle yürürlükte olduğu döneme ilişkin
yönetmelik hükümlerini sakatlamayacağı kuşkusuzdur.
Yönetmeliğin 5/a-2 maddesine gelince; dava
konusu Yönetmeliğin "Yakalama, Gözaltına Alma ve Muhafaza Altına Alma
Yetkisi" başlıklı 5. maddesinin (a) fıkrasının 2. bendinde, kolluk
kuvvetinin, gecikmesinde sakınca bulunan ve cumhuriyet savcısına veya derhal
amirlerine müracaat imkanı olmayan hallerde, hakkında tutuklama müzekkeresi
kesilmesi gereken kişileri veya suçüstü halinde veya gecikmesinde sakınca
bulunan diğer hallerde suç işlendiğine veya suça teşebbüs edildiğine dair
haklarında kuvvetli iz, emare ve delil bulunan şüphelileri yakalamaya,
gözaltına veya muhafaza altına almaya yetkili olduğu belirtilmiştir.
1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunun
104. maddesinde suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişilerin hangi
hallerde tutuklanabileceği, 106. maddesinde ise sanığın tutuklamasına ancak
hakimin karar verebileceği ve akabinde tutuklama müzekkeresi düzenleneceği
öngörülmüş tutuklama müzekkeresinin şekli belirtilmiştir.
Yönetmelik 5/a-2 maddesinde yer alan ve
kolluk kuvvetinin, hakkında tutuklama müzekkeresi kesilmesi gereken kişileri
saptayarak yakalama ve gözaltına alma yetkisini tanıyan kural 2559 sayılı
Polis Vazife ve Selahiyetleri Kanunu ile Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununda
kolluk kuvvetine tanınmayan bir yetkiyi verdiği ve Ceza Muhakemeleri Usulü
Kanununda hakime tanınmış olan yetkinin kolluk kuvvetince kullanılması
sonucunu doğurabilecek nitelikte bulunulduğundan anılan maddenin "hakkında
tutuklama müzekkeresi kesilmesi gereken kişileri" ibaresinin iptal edilmesi
gerekirken davanın bu kısmının reddedilmesinde isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz
istemini kısmen reddi ile Danıştay Onuncu Dairesinin, 24.4.2001 günlü,
E:1998/7219, K:2001/1542 sayılı kararının Yakalama, Gözaltına Alma ve İfade
Alma Yönetmeliğinin 5/a-5 maddesine yönelik davanın reddine ilişkin kısmının
onanmasına oyçokluğu ile davacının temyiz isteminin kısmen kabulüyle, 5/a-2
maddesinin" hakkında tutuklama müzekkeresi kesilmesi gereken kişiler"
ibaresine yönelik davanın reddine ilişkin kısmının bozulmasına oybirliğiyle,
8.4.2004 günü karar verildi.
KARŞI
OY
Dava konusu Yönetmeliğin 5/a-5 maddesinde
yer alan "kanunda istenilen bir mükellefiyeti yerine getirmedikleri için
yakalanması gerekenler" ibaresinin dayanağı olan ve 2559 sayılı Polis Vazife
ve Selahiyetleri Hakkında Kanunun 13. maddesinde yer alan hüküm 3.8.2002
günlü, 4771 sayılı Yasa ile yürürlükten kaldırıldığından, yönetmeliğin 5/a-5
maddesindeki ilgili ibarenin hukuki dayanağı kalmamış bulunmaktadır.
Bu durumda, kararın Yönetmeliğin S/a-5
maddesine yönelik davanın reddine ilişkin kısmının da bozulması oyuyla
kararın bu kısmına karşıyız.
DANIŞTAY
İdari Dava Daireleri
Genel Kurulu
Esas No : 1996/387
Karar No : 1998/521
ÖZETİ:Yapı Tesis ve Onarım İşleri
İhalelerine Katılma Yönetmeliğinin 2.3.1995 günlü,22218 sayılı Resmi
Gazete'de yayımlanan yönetmelik ile değiştirilen 8/III/B maddesinde
teknik öğrenim gören müfettişlerin sayılmaması suretiyle yapılan eksik
düzenlemenin yerinde olmadığı hk.-DD.103
Temyiz İsteminde Bulunan (Davalı) :
Bayındırlık ve İskan Bakanlığı
Karşı Taraf (Davacılar) : .... .......
İstemin Özeti____ :_ Yapı Tesis ve Onarım
İşleri İhalelerine Katılma
Yönetmeliğinin. 2.3.1995 günlü, 22218 sayılı
Resmi Gazetede yayımlanan yönetmelik ile değiştirilen 8/III/B maddesinde,
teknik öğrenim gören müfettişlerin sayılmaması suretiyle yapılan eksik
düzenlemenin iptali istemiyle açılan dava sonucunda; Danıştay Altıncı
Dairesince verilen ve dava konusu yönetmelik maddesinin iptaline ilişkin
bulunan 12.3.1996 günlü, E:1995/1650. K:1996/1088 sayılı kararı, davalı
idare temyiz etmekte ve kararın bozulmasını istemektedir.
Savunmanın Özeti___ ı Temyiz isteminin reddi
ile usul ve kanuna uygun
bulunan kararın onanması gerektiği
savunulmaktadır.
Danıştay Tetkik Hakimi Ahmet Arslan'ın
Düşüncesi; Temyiz isteminin reddi ile daire kararının onanması gerektiği
düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı Habibe Ünal'ın Düşüncesi :
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Kanununun 49 uncu maddesinin 1 inci fıkrasında belirtilen nedenlerden
hiçbirisine uymayıp Danıştay Altıncı Dairesince verilen kararın dayandığı
hukuki ve yasal nedenler karşısında anılan kararın bozulmasını gerektirir
nitelikte görülmemektedir.
Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin
reddiyle daire kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay idari Dava Daireleri
Genel Kurulunca gereği görüşüldü:
Yapı Tesis ve Onarım
İşleri İhalelerine Katılma Yönetmeliğinin, 2.3.1995 günlü, 22218 sayılı
Resmi Gazetede yayımlanan yönetmelik ile değiştirilen 8/111/ B maddesinde,
teknik öğrenim gören müfettişlerin sayılmaması suretiyle yapılan eksik
düzenlemenin iptali istemiyle açılan dava sonucunda: Danıştay Altıncı
Dairesince verilen ve dava konusu eksik düzenleme işleminin iptaline
ilişkin bulunan. 12.3.1996 günlü. E:1995/165Q, K:1996/1088 sayılı
kararı, davalı idare tem-
yiz etmekte ve bozulmasını istemektedir.
Temyiz edilen kararla ilgili dosyanın
incelenmesinden. Danıştay Altıncı Dairesince 2.3.1995 günlü. 22218 sayılı
Resmi Gazetede yayımlanan dava konusu değişiklik Yönetmeliğinin
7.maddesiyle, 28.3.1981 günlü. 17293 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak
yürürlüğe giren Yapı, Tesis ve Onarım İşleri İhalelerine Katılma
Yönetmeliğinin "karne tutarının tesbiti ve değerlendirme" başlığım taşıyan
8.maddesindeki, teknik öğrenim yapanlar için ayrılmış III numaralı kısmın
"teknik öğrenim yapmış olanlardan kamu kuruluşlarında kendi meslekleri ile
ilgili olarak yönettikleri ve Bayındırlık İşleri Kontrol Yönetmeliğinde
belirtilen esaslar dahilinde denetledikleri işlere göre" karne verilmesi
konusunda düzenleme getiren (B) bölümünün değiştirildiği ve mühendis veya
mimar statüsündeki müfettişlere müteahhitlik karnesi verileceğine ilişkin
bir kural getirilmediği, müteahhitlik karnesinin ilgilinin ihalesine
katılabileceği işin grubunu ve keşif bedelinin tavanım gösteren ve bu
karneye sahip olan gerçek ve tüzel kişilerin yapı, tesis ve onarım işini
yapabilecek bilgi ve tecrübeye sahip bulunduğunu kanıtlayan bir belge
olduğu, müteahhitlik hizmetlerinin devamını sağlamak için bu belgenin
verilmesinin gerektiği ve müteahhitlik karnesinin devlet ihalelerinde de
ibrazının zorunlu bulunduğu, davalı idareye bu konuda yetki veren yasada
idare yönünden bağlayıcı hükümler yer almadığından idarenin bu konuda idare
hukukunun genel prensiplerini göz Önünde bulundurmak suretiyle ve takdir
hakkını objektif bir biçimde kullanarak düzenleme yapma yoluna gideceğinin
de açık olduğu, bu durumda idare tarafından yukarıda tanımı yapılan böyle
bir belgeyi almaya hak kazandıran bilgi ve tecrübe birikiminin ya bizzat
müteahhitlik yaparak veya müteahhitlik için gereken bilgileri eğitimleri
sırasında almış teknik elemanlar için yapılan işleri yöneterek veya
denetleyerek kazanılacağı düşüncesinden hareket edildiği. Yapı Tesis ve
Onarım İşleri İhalelerine Katılma Yönetmeliğinin. "karne tutarının tesbiti
ve değerlendirme" başlıklı 8.maddesinin 1.fıkrasında müteahhitlere.
2.fıkrasında taşeronlara, 3.fıkrasında teknik öğrenim yapanlara.
4.fıkrasında, şirketle ilgisi kesilenlere müteahhitlik karnesi verilebilmesi
için aranılacak şartların düzenlendiği, teknik öğrenim yapanlar için
müteahhitlik karnesi verilme şartlarım düzenleyen III.fıkranın. A bendinde.
Öğrenim durumuna göre. B bendinde, teknik Öğrenim yapmış olanlardan kamu
kuruluşlarında kendi meslekleri ile ilgili olarak yürüttükleri ve
Bayındırlık İşleri Kontrol Yönetmeliğinde belirtilen esaslar dahilinde
denetledikleri işlere göre. C bendinde teknik öğrenim yapmış olanlardan
özel sektör kuruluşlarında kendi meslekleri ile ilgili olarak yaptıkları
veya yönettikleri işlere göre karne verilmesi usul ve esaslarının
düzenlendiği. "B" bendi uyarınca müteahhitlik karnesi verilebilecek kişiler
ve karnenin verilmesi esaslarının ise 6 ayrı alt bent halinde sayıldığı,
teknik öğrenim görmüş müfettişler için herhangi bir kural getirilmediği.
180 sayılı Bayındırlık ve İskan Bakanlığı 'mn Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin "Teftiş Kurulu Başkanlığı" başlıklı
14.maddesinde, teftiş kurulu başkanlığının bakanın emri veya onayı üzerine,
bakan adına, bakanlık teşkilatı ile bakanlığa bağlı kuruluşların her türlü
faaliyet ve işlemleriyle ilgili olarak teftiş, inceleme ve soruşturma
işlemini yürütme ve bakanlığın amaçlarım daha iyi gerçekleştirme, mevzuata,
plan ve programa uygun çalışmasını temin etmek amacıyla gerekli teklifleri
hazırlama ve bakana sunma.
özel
kanunlarla verilen benzeri görevleri yapma görevlerinin bulunduğunun
belirtildiği ve teftiş kurulu ile müfettişlerin görev, yetki ve
sorumluluklarının, çalışma saatlerinin tüzükle düzenleneceğinin kurala
bağlandığı, 5.4.1991 günlü. 20836 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan
Bayındırlık ve İskan Bakanlığı Teftiş Kurulu Tüzüğünün 9.maddesinde
müfettişlerin görev ve yetkilerinin sayıldığı, bu maddenin CC) bendi ile
mevzuatın uygulanmasından doğan sonuçlar üzerinde inceleme yaparak,
görülecek yanlışlık ve eksikliklerin giderilmesi ve düzeltilmesi yollarını
araştırmak ve işlerin istenen düzeyde yürütülmesini sağlamak için alınması
gereken önlemleri bir raporla başkanlığa bildirmenin de müfettişlerin
görevleri arasında sayıldığı, buna göre, mimar ya da mühendis statüsündeki
mü-f etti şl eri n gerek yaptı ki an görevin nitel iği ne ve kul 1 andı ki
an yetki! eri n özelliğine, gerekse mühendislik formasyonuna sahip
olmalarına göre yönetmelikte belirtilen işlerin yapılması sırasındaki
denetimler nedeniyle sorumluluk aldıklarının açık olduğu, yönetmeliğin,
"teknik öğrenim yapmış olanlardan kamu kuruluşlarında kendi meslekleri ile
ilgili olarak yönettikleri ve Bayındırlık İşleri Kontrol Yönetmeliğinde
belirtilen esaslar dahilinde denetledikleri işlere göre" müteahhitlik
karnesi verilecek kişileri belirleyen 8/III/B bendi kapsamında teknik
öğrenim gören müfettişlerin sayılmamasının Anayasanın eşitlik ilkesine
aykırı olduğu sonucuna varıldığı gerekçesiyle Yapı Tesis ve Onarım İşleri
İhalelerine Katılma Yönetmeliğinin 8/III/B maddesinde teknik öğrenim gören
müfettişlerin sayılmaması suretiyle yapılan eksik düzenlemenin iptaline
karar verilmiştir.
Davalı idarece, savunma verildiği halde
kararda savunma verilmediğinin belirtildiği, verdikleri savunmanın
yanlışlıkla Sekizinci Daireye gönderildiği, asıl dosyasına geç intikal
ettiği, savunmaları göz önüne alınmadan karar verilmesinin yerinde olmadığı
iddia edilmekte ise de; savunmanın ve temyiz dilekçesinin birlikte
incelenerek değerlendirilmesinden, bu durumun sonuca etkili olmadığı
anlaşıldığından davalı idarenin bu iddiasına itibar edilmemiştir.
Danıştay Altıncı Dairesince verilen kararın
usul ve hukuka uygun bulunduğu ve dilekçede ileri sürülen temyiz
nedenlerinin kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı
anlaşıldığından davalı idarenin temyiz isteminin reddine, Danıştay Altıncı
Dairesinin 12.3.1996 günlü, E:1995/1650. K:1995/1088 sayılı kararının
onanmasına, 6.11.1998 günü oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
Dava, 2.3.1995 günlü, 22218 sayılı Resmi
Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Yapı. Tesis ve Onarım İşleri
İhalelerine Katılma Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin
7.maddesi ile.-yeniden düzenlenen 8.maddesinin. III/B bendinin teknik
öğrenim gören müfettişler yönünden eksik düzenlenmiş olması nedeniyle
iptali istemiyle açılmıştır.
Bayındırlık ve İskan Bakanlığında Müfettiş
olarak görev yapan davacılar. dava konusu yönetmeliğin 8.maddesinin III/B
bendinin teknik öğrenim yapmış olanlardan kamu kuruluşlarında kendi
meslekleri ile ilgili olarak "yönettikleri ve Bayındırlık İşleri Kontrol
Yönetmeliğinde belirtilen esaslar dahilinde denetledikleri işlere göre"
ifadesiyle 6 ayrı-madde halinde müteahhitlik karnesi verilmesi Öngörülen
kişilere teknik öğrenim yapmış müfettişlerin de dahil edilmeleri gerektiğini
öne sürmektedirler. Müteahhitlik karnesi, ilgilinin ihalesine
katılabileceği işin grubunu ve keşif bedelinin tavanını gösteren ve bu
karneye sahip
olan kişilerin yapı. tesis ve onarım işini
yapabilecek bilgi ve tecrübeye sahip bulunduğunu kanıtlayan bir belge olması
nedeniyle müteahhitlik hizmetlerinin devamım sağlamak için bu belgenin
verilmesi gerekmekte ve devlet İhalelerinde ibrazı zorunlu bulunmaktadır.
Davalı idareye bu konuda yetki veren 180 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin
2.maddesinde idare yönünden bağlayıcı hükümler yer almadığından idarenin bu
konuda idare hukukunun genel prensiplerini göz önünde bulundurmak suretiyle
ve takdir hakkını objektif bir biçimde kullanarak düzenleme yoluna gideceği
açıktır. Olayda, idare tarafından yukarıda tanımı yapılan böyle bir belgeyi
almaya hak kazandıran bilgi ve tecrübe birikiminin ya bizzat müteahhitlik
yaparak ya da müteahhitlik için gereken bilgileri eğitimleri sırasında almış
teknik elemanlar için, yapılan işleri yöneterek teknik sorumluluğa göre
kazanılacağı düşüncesinden hareket edilmiş ve iptali istenen maddenin III/B
bendinde, teknik öğrenim yapmış olanlardan, işi yönetenler ve Bayındırlık
İşleri Kontrol Yönetmeliğinde belirtilen esaslar dahilinde denetleyenler
için hüküm getirilmiş, müfettişler bu bendin kapsamı dışında bırakılmıştır.
180 sayılı KHK'de Teftiş Kurulu Başkanlığı
Danışma ve Denetim birimleri arasında yer almaktadır. Hüfettişlerın işlerin
yapımı sırasında, Bayındırlık İşleri Kontrol Yönetmeliğinde belirtilen
biçimde bir kontrol sorumluluğu bulunmamaktadır.
Bu itibarla, kontrollük hizmetine dayalı bir
ek hak tanınmamasında da takdir hakkının hatalı kullanıldığından söz
edilmesi olanağı yoktur.
Açıklanan nedenle, davalı idarenin temyiz
isteminin kabulü ile Danıştay Altıncı Dairesinin 12.3,1996 günlü.
fc:1995?1650. K:1996/1O88 sayılı kararının bozulması oyuyla, karara
karşıyız.
T.C.
DANIŞTAY
İdari Dava Daireleri
Genel Kurulu
Esas No: 2001/120
Karar No: 2004/495
Özeti : 7.12.1996 günlü, 22840 sayılı Resmi
Gazete'de yayımlanan 96/22 sayılı Tebliğ ekindeki taahhütname örneğinin
"aksi takdirde ithal lisansı kapsamı toplam mal bedelinin % l'inin ödemenin
yapılacağı tarihteki döviz kuru üzerinden hesaplanacak Türk Lirası
karşılığını yatırım fonuna gelir kaydedilmek üzere ödeyeceğimizi ve ödemeyi
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre
yapacağımızı kabul ve taahhüt ederiz." kısmında mevzuata aykırılık
bulunmadığı hakkında.-DKD.5
Temyiz İsteminde Bulunan (Davacı):
...Tekstil Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi
Vekili :
Av.......
Karşı Taraf (Davalı) : Başbakanlık Dış
Ticaret Müsteşarlığı
İstemin Özeti :
Danıştay Onuncu Dairesinin 4.10.2000 günlü,
E:1998/4443, K:2000/4923 sayılı ret
kararının temyizen incelenerek bozulması, davacı tarafından istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Danıştay Onuncu
Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz
dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek
nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği
savunulmaktadır.
Danıştay Tetkik Hakimi Yakup Balın
Düşüncesi: Temyiz isteminin reddi ile Daire kararının onanması gerektiği
düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı Bilgin Ansan'ın Düşüncesi:
7.12.1996 tarihli Resmi Gazetede neşredilen Tek Taraflı Kontrol Sistemi
Kapsamında Uygulanacak Kotaların İlk Bölümünün Dağıtımı ve Yönetimine
İlişkin 96/22 sayılı Tebliğ ekindeki Ek 3 Taahütname Örneğinin ithal lisansı
kapsamı toplam mal bedelinin % 1' i oranında ceza alınmasını öngören
kısmının iptali talebiyle açılan davayı red eden Danıştay 10 uncu Dairesi
kararının temyizen incelenerek bozulması talep edilmlektedir.
Bilindiği gibi 6 Mart 1995 tarihinde
Brüksel'de yapılan 36 inci dönem Avrupa Topluluğu Türkiye Ortaklık Konseyi
toplantısında 22 yıl sürmesi kabul edilmiş olan geçiş, dönem sona ererek,
nihai döneme geçişi sağlayan Avrupa Topluluğu Türkiye Gümrük Birliğinin
tamamlanmasına ilişkin 1/95 sayılı Ortaklık Konseyi Karan ile Tavsiye Kararı
ve Mali İşbirliği Deklerasyonu imzalanmıştır.
Bu
kararda Türkiye'nin uyum yapması kabul edilen Avrupa Topluluğu tekstil ve
konfeksiyon ürünleri ile ilgili mevzuatlara ilişkin olarak
1- Belirli tekstil ürünleri ithalatında
gözetim ve koruma tedbirleri hakkındaki
mevzuat
2- İkili anlaşmalar, protokoller ve diğer
düzenlemeler kapsamı dışında belirli ülkeler
menşeli tekstil ürünleri ithalatında gözetim ve koruma tedbirleri hakkında
mevzuat 1 Haziran
1995 tarihli Resmi Gazetede neşredilmiştir.
Bu mevzuatlar ile Avrupa Topluluğunun üçüncü
ülkeler menşeli belirli tekstil ürünleri ithalatında uyguladığı gözetim ve
koruma tedbirleri Türkiye tarafından da aynen kabul edilmiş ve bu husus
ilgili ülkelere bildirilmiş ve bu bildirimleri kabul eden ülkelerle
6.11.1995 tarihinden itibaren kotaların yönetimi çift taraflı kontrol
sistemine göre yürütülmeye başlanmıştır. 1996 yılında 32 ülke için kota
tesbit edilmişken 1998 yılında kotaya tabi ülke sayısı 21 e indirilmiş ve bu
21 ülkeden II tanesi İle de anlaşma sağlanarak kota yönetiminde çift taraflı
kontrol uygulamasına başlanmıştır.
Çift taraflı kontrol sisteminde kota
dağıtımı ihracatçı ülke tarafından yapılmaktadır. İhracatçı ülkeden ihraç
lisansının aslını getiren firmalara Dış Ticaret Müsteşarlığınca söz konusu
ihraç lisansı üzerinde belirtilen kota miktarına göre doğrudan ithal lisansı
verilmektedir. Tek taraflı kontrol sisteminde ise kota dağıtımı yılda İki
kere Ocak ve Temmuz aylarında Dış Ticaret Müsteşarlığınca yapılmaktadır.
İşte gümrük birliğinin düzgün bir şekilde
işleyebilmesi; gümrüklerden alınan istatistik! verilerin yani kota kullanım
durumlarının Avrupa Topluluğuna ve çift taraflı kontrol sistemi uygulayan
ülkelere zamanında bildirilmesi ve bu mevzuata göre ürün kotegorileri
arasında aktarma taleplerinin karşılanması ve tek taraflı kontrol sisteminde
de dağıtımlardan arta kalan kullanılmayan kota miktarlarının tesbit edilerek
ara dönemde dağıtılabilmesi firmalardan alınacak bu belge ve bilgilere bağlı
bulunmaktadır.
İthalatçı firmalardan bu bilgi ve belgelerin
alınması da mevzuatta mecbur edici hükümlerle sağlanmıştır. Başlangıçta 1996
yılında taahhütnamelerde % 10 parasal cezai müeyyide ile birlikte ithal
lisansı üzerinde belirtilen miktarın en az % 50 sinin fiili ithalatını
gerçekleştirmeyen firmalara aynı ülke ve aynı ürün kategorisinde iki kota
dağıtım döneminden faydalanamama cezası getirilmiş daha sonra firmaların bu
hükümlere uymaya başlaması üzerine cezai müeyyide % 10 dan % 1 e indirilmiş
ve tam bir uyum sağlanınca 27.3.1997 tarihli Resmi Gazetede neşredilen 97/2
sayılı Tebliğ ile tamamen kaldırılarak Yönetmelik değişikliği ile iki kota
dağıtım döneminden istifade edememe cezası da kaldırılarak ithal lisansının
geçerlilik süresinin bitimini müteakip en geç 15 işgünü içinde İade
edilmemesi halinde müteakip ithal lisansları talepleri söz konusu ithal
lisansı iade edilene kadar değerlendirmeye alınmayacağı hükmü getirilmiştir.
Davacı ayrıca Dış Ticaret Müsteşarlığının
çıkardığı ve çıkaracağı tebliğler ile bu çeşit parasal müeyyideler
koyabileceğini ancak dava konusu tebliğde böyle bir müeyyide koymadığını bu
müeyyidenin sadece 96/22 sayılı Tebliğin ekinde bulunan ek 3 sayılı
taahütname örneğinde bulunduğundan geçerli sayılamıyacağını iddia
etmektedir.
Ancak 96/22 sayılı Tebliğin 3 üncü maddesi 2
inci paragrafında "Başvuruya beyan sahibine ait imza sirküleri ve ek 3 te
yer alan taahütname eklenecektir." amir hükmü gereğince ek 3 teki taahütname
hükümleri de 96/22 sayılı Tebliğ hükümlerine dahil bulunmaktadır.
Açıklanan sebeblerle dava konusu 7.2.1996
tarihli Resmi Gazetede neşredilen Tek Taraflı Kontrol Sistemi Kapsamında
Uygulanacak Kotaların İlk Bölümünün Dağıtım ve Yönetimine İlişkin 96/22
sayılı Tebliğin ekindeki Ek 3 Taahütname Örneğinin ithal lisansı kapsamı
toplam mal bedelinin % l'i oranında ceza alınmasını öngören hükmü, 1 Haziran
1995 tarihli mükerrer Resmi Gazetede neşredilen 95/6815 sayılı Belirli
Tekstil Ürünleri İthalatında Gözetim ve Koruma Önlemleri Hakkındaki Bakanlar
Kurulu Kararının 13 üncü maddesine müstenid aynı Resmi Gazetede neşredilen
Belirli Tekstil Ürünleri İthalatında
Gözetim
ve Koruma Önlemleri Hakkındaki Yönetmeliğin 31 inci maddesine ve yine 96/22
sayılı Tebliğin 3 üncü maddesi 2 inci paragrafı amir hükmüne uygun
bulunduğundan hukuki mesnedi bulunmayan temyiz talebinin reddi ile Danıştay
10 uncu Dairesi kararının tasdiki gerekeceği düşünülmüştür.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay İdari Dava Daireleri
Genel Kurulunca gereği görüşüldü: Dava; 7.12.1996 günlü, 22840 sayılı Resmi
Gazete'de yayımlanan 96/22 sayılı Tebliğ ekindeki Ek:III sayılı Taahhütname
Örneğinin "aksi takdirde İthal Lisansı Kapsamı toplam mal bedelinin % l'inin
ödemenin yapılacağı tarihteki döviz kuru üzerinden hesaplanacak Türk Lirası
karşılığını Yatırımları ve Döviz Kazandırıcı Hizmetleri Teşvik Fonuna gelir
kaydedilmek üzere ödeyeceğimizi ve ödemeyi 6183 sayılı Amme Alacaklarının
Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre yapacağımızı kabul ve taahhüt
ederiz." kısmının iptali istemiyle açılmıştır.
Danıştay Onuncu Dairesi 4.10.2000 günlü,
E:1998/4443, K:2000/4923 sayılı kararıyla; 1.6.1995 günlü, 22300 Mükerrer
sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 95/6815 sayılı Kararla yürürlüğe konulan
Belirli Tekstil Ürünleri İthalatında Gözetim ve Korunma Önlemleri Hakkında
Kararın yetkiye İlişkin 3. maddesinin (c) fıkrasında, ithalinde miktar
kısıtlaması yapılmak suretiyle korunma önlemi uygulanan tekstil ürünleri
için tesbit edilen kotaların dağıtım usul ve esaslarını belirlemeye Dış
Ticaret Müsteşarlığının yetkili olduğunun hükme bağlandığı, 11. maddesinde
de, bu Karar ve Karar'a dayanılarak çıkarılacak yönetmelikler çerçevesinde
alınacak taahhütnamelere aykırı davrananlar ile bu karara aykırı hareket
edenler ve ithalat işlemlerinde sahte belge kullananlar veya ithalat
işlemlerine esas olan belgelerde tahrifat yapanlar hakkında, uygulanacak
yaptırımlar ile gerekli hallerde alınacak taahhütnamelerde belirtilen
miktarın fona gelir kaydedilmesine ait esasların Yönetmelik İle tesbit
edileceğinin öngörüldüğü, 1.6.1995 günlü, 22300 sayılı Resmi Gazetede
yayımlanan Belirli Tekstil Ürünleri İthalatında Gözetim ve Korunma Önlemleri
Hakkında Yönetmeliğin 28. maddesinde, "Bu yönetmelik hükümleri kapsamında
gerçek veya tüzel kişilerce ithalat işlemlerine esas olan belgelerde
tahrifat yapıldığının veya sahte beige kullanıldığının ithal lisansının
üçüncü kişilere devredildiğinin veya verilen taahütnamelere aykırı
davranıldığının Müsteşarlık Denetim Birimince belirlenmesi durumunda, ilgili
kanun hükümleri saklı kalmak üzere, bu kişilerin başlamış bulunan işlemleri
hariç üç yıla kadar ithalattan menedilmesi veya ithal lisanslarının İptal
edilerek Müsteşarlıkça tayin edilecek süre içinde yeni belge düzenlenmemesi
kararlaştınlabilir.... Ayrıca taahütname alınan durumlarda taahütnamede
belirtilen meblağ 6183 sayılı Kanun hükümleri çerçevesinde tahsil edilerek
Yatırımları ve Döviz Kazandırıcı Hizmetleri Teşvik Fonuna gelir kaydedilir"
hükmünün yer aldığı, aynı Yönetmeliğin 31. maddesinde de "bu yönetmelikte
belirtilen hususların uygulanmasına ilişkin tebliğ çıkarmaya Müsteşarlık
yetkilidir" şeklinde düzenleme getirildiği, belirtilen düzenlemeler
gereğince yayımlanan tebliğler ile bu tebliğler gereğince taahhütname
alınması ve anılan taahhütnamelere ilişkin esasiarın belirlenmesinde Dış
Ticaret Müsteşarlığımın yetkili bulunduğu, Yönetmeliğin 28. maddesindeki,
taahhütname alınan durumlarda, taahhütnamede belirtilen meblağın 6183 sayılı
Kanunun hükümleri çerçevesinde tahsil edileceği yolunda getirilen düzenleme
ile Bakanlar Kurulu Kararı gereğinin yerine getirilmiş olduğu, bu durumda,
davacı iddiasının aksine 96/22 sayılı Tebliğ ekinde bulunan taahhütnamede
yer alan yaptırımın hukuki dayanağının bulunduğu, ayrıca, yine davacı
tarafından, sözkonusu yaptırım şeklinin sonraki düzenlemelerle ortadan
kaldırıldığı belirtilmekte ise de, bu değişiklikler idarenin yetkisi
dahilinde uluslararası ticaretin gereklerine uygun olarak izlenen ekonomik
politikaların bir gereği olup, dava konusu düzenlemelerin hukuka aykırılığı
konusunda belirleyici bir unsur kabul edilemeyeceği gerekçesiyle davanın
reddine karar vermiştir.
Davacı; cezai yaptırımların ancak kanun ile
konulabileceğini, taahhütname ile konulan cezai yaptırımın yasal dayanağı
bulunmadığını, kaldı ki ithal izninin kullanılan kısmı üzerinden yaptırım
uygulanması gerekirken toplam mal bedeli üzerinden ceza alınmasının
hakkaniyetle bağdaşmadığını öne sürerek, Daire kararının temyizen
incelenerek bozulmasını İstemektedir.
Temyiz edilen kararla ilgili dosyanın
incelenmesinden; Danıştay Onuncu Dairesince verilen kararın usul ve hukuka
uygun bulunduğu, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenlerinin kararın
bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı anlaşıldığından, davacının
temyiz isteminin reddine, Danıştay Onuncu Dairesinin 4.10.2000 günlü,
E:i998/4443, K:2000/4923 sayılı kararının onanmasina, 8.4.2004 günü
oybirliği ile karar verildi.
T.C.
DANIŞTAY
İdari Dava Daireleri
Genel Kurulu
Esas No: 1997/445 ■
Karar No: 1999/121
ÖZETİ : Patent ve Marka Vekilleri Sınav
Yönetmeliğinin 15. maddesinin hukuka uygun olduğu hk.-DD.101
Temyiz İsteminde Bulunan (Davacı) : Kendi
adına asaleten
Türkiye Barolar Birliğini temsilen Av. ...
Veki 1 i________________________ ı Av. ...
Karşı Taraf (Davalılar) : 1-Sanayi ve
Ticaret Bakanlığı
2-Türk Patent Enstitüsü Başkanlığı Vekili:
Av. ...
İstemin özeti_______________ ı Patent ve
Marka Vekilleri-Sınav Yö
netmeliği ile 1136 sayılı Avukatlık Yasası ile Anayasa'ya aykırı
düzenlemeler
getirildiğini ve özel. zorunlu bir vekalet kurumu oluşturulduğunu Öne
sürerek;
14.4.1995 günlü 22258 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren
Patent
ve Marka Vekilleri Sınav Yönetmeliğinin 15.maddesinin iptali istemiyle
açılan
dava sonucunda Danıştay Onuncu Dairesince verilen ve davanın reddine ilişkin
bu
lunan 4.6.1997 günlü. E:1995/3391. K:1997/2150 sayılı kararı davacı temyiz
et
mekte ve bozulmasını istemektedir.
Sanayi ve Ticaret Bakanlığının Savunmasının
Özeti : Türk Patent Enstitüsü
nezdinde
yapılacak işlemlerin, özel uzmanlık bilgisi, özel donanım ve sürekli takip
gerektirdiğini. Avukatlık Yasasının 35.maddesinin son fıkrası ile 544
sayılı KHK.nin 30.maddesinin, bu düzenlemeye olanak tanıdığını ve çıkarılan
yönetmeliğin Anayasa'ya aykırı olmadığını belirterek temyiz isteminin reddi
gerektiğini savunmaktadır.
Türk Patent Enstitüsü Başkanlığının
Savunmasının Özeti: Dava konusu düzenleme ile her ne kadar özel ve zorunlu
bir vekalet kurumu oluşturulduğu iddia edilmekte ise de başvuru sahiplerinin
Türk Patent Enstitüsü'nde işlem yapmaları için vekil tutma zorunlulukları
bulunmadığını, vekil tutmaksızın da işlem yapabileceklerini bunu engelleyen
bir hükmün ne 544 sayılı KHK de ne de dava konusu edilen yönetmelikte
düzenlendiğini belirterek, temyiz isteminin reddi ile daire kararının
onanması gerektiğini savunmaktadır.
Danıştay Tetkik Hakimi Tuncay Dündar'ın
Düşüncesi : Temyiz isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı Bilgin Arısan'ın
Düşüncesi_________ ı İhtilaf 14.4.1995 ta
rihli Resmi Gazetede neşredilen Patent ve Marka Vekilleri Sınav
Yönetmeliğinin
15 inci maddesinin iptali talebi ile açılan davayı red eden Danıştay 10 uncu
Daire kararının temyiz yolu ile incelenerek bozulması talebine ilişkin
bulunmak
tadır.
Davacının 544 sayılı Kanun Hükmündeki
Kararnamenin 30 uncu maddesinin Anayasaya aykırı olduğu iddiası ciddi
görüşmeyerek işin esasına geçildi.
14.4.1995 tarihli Resmi Gazetede neşredilen
Patent ve Marka Vekilleri Sınav Yönetmeliğinin Enstitü Nezdinde Vekillik
Yapma başlıklı 15 inci maddesi "Enst
imar hukukcusu
Copyright © Imar Hukukcusu Tüm hakları saklıdır.
Yayınlanma:: 2007-06-06 (2359 okuma)
[ Geri Dön ]
|
|
|
|