DANIŞTAY
Altıncı Daire
Esas No:1998/3291
Karar No:1999/3978
OZETİ : 775 sayılı Gecekondu Kanununun 18. maddesinin 1. fıkrasında ilçe veya
Büyükşehir ayırımı yapılmaksızın belediyelere ait taşınmazlara yer verildiği,
ayrıca ilçe belediyelerinin uygulama işlemlerinde yetkili olduğu göz önüne
alındığında, mülkiyeti ... Büyükşehir Belediyesine ait taşınmaz üzerinde
bulunan yapının ... Belediye Başkanlığı tarafından 775 sayılı Yasanın 18.
maddesi uyarınca yıktırılmasına karar verilmesinde mevzuata aykırılık
bulunmadığı hk.-DD.103
Temyiz İsteminde Bulunan :- 1- ... Belediye Başkanlığı
Vekili i: Av. ... 2- ... Vekil_i_: Av. ...
Karşı Taraf__ __._ 1- ...
Vekiljj Av. ... 2- ... Belediye Başkanlığı Vekil i: Av. ...
İŞtlNj_n_Ozeti_: İstanbul 2.İdare Mahkemesinin 2b. 12.1997 günlü. E: 1997/ 338.
K-.1997/1553 sayılı karar taraflarca usul ve yasaya aykırı olduğu one suru lerek
bozulması istenilmektedir.
Savunmaların Özeti: Savunma verilmemiştir.
Tetkik
Hakimi Sedef Polat'ın Düşüncesi : Temyiz isteminin kabulü ile mahkeme kararının
bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Savcı Tülin Özgeni;'in Düşüncesi : ... İlçesi. ... Mahallesi ... pafta. ... ada,
... parsel sayılı taşınmaz üzerinde izinsiz olarak yapılan yapının 775 sayılı
Yasanın İS.maddesi uyarınca yıktırılmasına ilişkin işlemin iptali ile bu işlem
nedenile uğranılan 600.000.000.- TL maddi zararın tazmini istemiyle açılan dava
sonucunda, idare mahkemesince dava konusu işlemin iptali, tazminat isteminin
ise reddi yolunda verilen kararın taraflarca temyizen incelenip bozulması
istenilmektedir.
775 sayılı Gecekondu Yasasının 18.maddesinde. "Bu Kanunun yürürlüğe girdiği
tarihten sonra, belediye sınırları içinde veya dışında, belediyelere, hazineye,
özel idarelere, katma bütçeli dairelere ait arazi ve arsalarda veya devletin
hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerde yapılacak, daimi veya geçici bütün
izinsiz yapıîar inşa sırasında olsun veya iskan edilmiş bulunsun, hiçbir karar
alınmasına lüzum kalmaksızın belediye veya devlet zabıtası tarafından derhal
yıktırılır." hükmü yer almıştır.
Dosyanın incelenmesinden. ... Büyükşehir Belediyesine ait uyuşmazlık konusu
taşınmaz üzerindeki izinsiz yapının davalı ... Belediye Başkanlığı tarafından
775 sayılı Yasanın 18.maddesi uyarınca yıktırılmasına karar verildiği
anlaşılmaktadır.
775 sayılı Yasanın 18.madde 1.fıkrası kapsamında belediyelere ait taşınmazlar
yer aldığından, ayrıca uygulama işlemlerini yapma konusunda ilçe belediyeleri
yetkili bulunduğundan davalı idarece tesis edilen işlemde ilgili yasa hükmüne
aykırılık görülmemiştir.
Bu durumda, dava konusu yerin ... Büyükşehir Belediyesine ait olduğuh 775 sayılı
Yasamn 3.fıkrası uyarınca izinsiz yapı hakkında amlan belediyece davalı idareye
herhangi bir müracaatın bulunmaması karşısında İmar Kanunu mühürleri uyarınca
işlem tesisi gerekirken 775 sayılı Yasa hükümlerine göre işlem tesisinin
yerinde olmadığından bahisle verilen iptal kararında hukuki isabet
görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, davalı idarenin temyiz isteminin kabulü ile te«yize-konu
mahkeme kararının iptale ilişkin kısmının bozulması; davacının temyiz isteminin
reddi ile kararın tazminat isteğinin reddine yönelik kısmının ise onanması
gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince Tetkik Hakiminin açıklamaları
dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra işin gereği görüşüldü:
Dava, mülkiyeti ... Büyükşehir Belediyesine ait ... İlçesi, ... Mahallesi, ...
pafta. ... ada. ... parsel sayılı taşınmaz üzerinde yapılan oto yağlama ve
yıkama ünitesinin 775 sayılı Gecekondu Kanununun 18.maddesi uyarınca maliki
tarafından yıktırılması aksi taktirde ... Belediyesince yıktınlacağına ilişkin
21.2.1997 günlü. D/353 sayılı işlemin iptali ile yapının yıktırılması nedeniyle
uğranıl diğı iddia edilen 600.000.000.-lira zararın faiziyle birlikte tazmini
istemiyle açılmış; idare mahkemesince, yapının üzerinde yer aldığı taşınmazın
maliki ... Büyükşehir Belediye Başkanlığınca davalı ... Belediyesi Başkanlığı
na herhangi bir müracaat yapılmaması karşısında 775 sayılı Gecekondu Kanununun
18/3
maddesi uyarınca İmar Kanununun yıkıma ili'şfcfn hükümleri uygulanması
gerekirken 775 sayılı Kanun uyarınca yıkıma ilişkin işlem tesisinde mevzuata
uyarlık bulunmadığından dava konusu işlemin iptaline, hukuken korunması gereken
bir hakkın varlığından söz edilemeyeceğinden tazminat isteminin reddine karar
verilmiş, karar tarafların vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Temyize konu mahkeme kararının, tazminat isteminin reddedilmesine ilişkin
kısmında 2577 sayılı Yasanın 49.maddesinin 1.fıkrasında sayılan' bozma
:nedenle-rınden hiçbiri bulunmamaktadır.
Mahkeme kararının iptale ilişkin kısmına gelince;
775 sayılı Gecekondu Kanununun 18.maddesinde, bu kanunun yürürlüğe girdiği
tarihten sonra, belediye sınırlan içinde veya dışında belediyelere, hazineye,
özel idarelere, katma bütçeli dairelere ait arazı ve arsalarda veya devletin
hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerde yapılacak, daimi veya geçici bütün
izinsiz yapıların inşa sırasında alsun veya iskan edilmiş bulunsun, hiçbir karar
alınmasına lüzum kalmaksızın, belediye veya devlet zabıtası tarafından derhal
yıktınlacağı. yıkım sırasında lüzum hasıl olduğunda belediyelerin ilgili
mülkiye amirlerine başvurarak yardım isteyebilecekleri, mülkiye amirlerinin,
devlet zabıtası ve imkanlardan faydalanmak suretiyle, izinsiz yapıların yıkımı
konusunda yükümlü oldukları, aynı maddenin 3.fıkrasında Özel kişilere veya bu
maddenin birinci fıkrasında sözü geçenler dışındaki tüzel kişilere ait arazi ve
arsalar üzerinde yapılacak izinsiz yapılar hakkında, arsa sahiplerinin yazılı
müracaatları üzerine ve mülkiyet durumlarım tevsik etmeleri şartıyla bu madde
hükümlerinin aksi halde genel hükümler ve 6785 sayılı İmar Kanunu hükümlerinin
uygulanacağı hükmüne yer verilmiştir.
Uyuşmazlık konusu olayda, mülkiyeti ... Büyükşehir Belediyesine ait taşınmaz
üzerinde bulunan yapının davalı ... Belediye Başkanlığı tarafından 775 sayılı
Gecekondu Kanununun 18.maddesi uyarınca yıktırılmasına karar verildiği
anlaşılmaktadır.
775 sayılı Gecekondu Kanununun 18.maddesinin 1.fıkrasında, ilçe veya büyükşehir
ayırımı yapılmaksızın belediyelere ait taşınmazlara yer verildiği, ayrıca ilçe
belediyelerinin uygulama işlemlerinde yetkili olduğu göz önüne alındığında,
dava konusu işlemde mevzuata aykırılık bulunmadığı sonucuna varıldığından,
kararın iptale ilişkin kısmında isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle temyize konu İstanbul 2.İdare Mahkemesinin 25.12. 1997
günlü. E:1997/338. K:1997/1553 sayılı kararının tazminat isteminin reddine
ilişkin kısmının onanmasına, kararın yıkım işlemine ilişkin kısmının
bozulmasına, dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine 14.9.1999 gününde
oybirliğiyle karar verildi.
T.C
DAN I Ş T A Y
Altıncı Daire
Esas No:1999/1643
Karar No:2Q00/2469
ÖZETİ : Yapı kararının gereğinin yerine getirilmemesi nedeniyle zarara
uğranıldığından bahisle maddi ve manevi zararın tazmini istemiyle açılan
tazminat davasında idare mahkemesi kararının maddi tazminata ilişkin bölümünde
isabetsizlik bulunmadığı ancak uygun bir miktar manevi tazminata da hükmedilmesi
ve yasal faizin dava tarihinden itibaren hesaplanması gerektiği hk.-DD.104
Temyiz
İsteminde Bulunanlar : 1- (Davacı) ...
2- (Davalılar)- ... Buyükşehir Belediye
Başkanlığı Vekili : Av. ... Vekili : Av. ... Karşı Taraf : l-(Davalılar)- ...
Buyükşehir Belediye Başkanlığı
Vekili : Av. ... Vekili : Av. ... 2-fDavacı) ...
İstemin Özeti : Antalya 2.İdare Mahkemesinin 19.11.1998 günlü, E:1996/ 1255,
K:1998/1048 sayılı kararının usul ve yasaya aykırı olduğu öne sürülerek
taraflarca bozulması istenilmektedir.
Davacının Savunmasının Özeti: Temyiz edilen kararın davamn kabulüne ilişkin
kısmında bozma nedenlerinden hiçbiri bulunmadığından usul ve kanuna uygun olan
kararın anılan bölümünün onanması gerektiği savunulmaktadır.
Davalıların Savunmalarının Özeti : Savunma verilmemiştir.
Danıştay Tetkik Hakimi Leyla Kodakoğlu'nun Düşüncesi : Temyiz isteminin kabulü
ile mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı Tülin Özgene'in Düşüncesi : Tarafların temyiz dilekçesinde öne
sürülen hususlar. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49.maddesinin
1.fıkrasında belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymayıp idare mahkemesince
verilen kararın dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında anılan kararın
bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemektedir.
Açıklanan nedenlerle temyiz istemlerinin reddiyle idare mahkemesi kararının
onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince tetkik hakiminin açıklamaları
dinlendikten,ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra işin gereği görüşüldü:
Dava. davacının taşınmazına komşu....... Mahallesi. 1017 ada. 5 parsel
sayılı taşınmaz için verilen inşaat ruhsatının kesinleşen mahkeme kararları ile
iptal edilmesine rağmen, yargı kararının uygulanmaması nedeniyle zarara
uğratıldığından bahisle. 1 000.000.000.-lira maddi. 1.000.000.000.-lira manevi
tazminatın, idarenin işlem tesis etmesi gerektiği iddia edilen tarihten
itibaren işletilecek yasal fai2i ile birlikte ödenmesine karar verilmesi
istemiyle açılmış: idare mahkemesince, mahallinde yaptırılan keşif ve bilirkişi
incelemesi üzerine düzenlenen raporun dosyada bulunan bilgi ve belgelerle
birlikte değerlendirilmesinden, davacının bağımsız bölüm maliki olduğu binaya
komşu parselde üçüncü kişi tarafından inşa edilen yapı için verilen inşaat
ruhsatının ve bu ruhsatın dayanağı olan, imar planının lejantında değişiklik
yapılarak 0.5 m. olan su basman kotunun 2.50 m.ye çıkartılması yolundaki
belediye meclisi kararının iptali istemiyle açılan davada Antalya İdare
Mahkemesince verilen ve kesinleşen 27.6.1995 günlü. E:1992/390. K:1995/481
sayılı iptal kararın 17.7.1995 gününde davalı idareye tebliğ edilmesine rağmen
uygulanmaması ve davacının 20.6.1996 günlü dilekçesi ile idareye yaptığı
müracaatın reddi üzerine bu davamn açıldığı; bu durumda yargı kararının
gereğinin yerine getirilmemesi nedeniyle uğranılan maddi zararın tazmininin
zorunlu olduğu, bilirkişilerin 18.7.1995 günü itibariyle dava-
cımn dairesinin (bina cephesi, hava akımı. ışık. manzara gibi özelliklerin de
dikkate alınması sonucunda) ekonomik değerinde 850.000.000.- lira maddi kayıp
olacağım belirlemiş olmaları nedeniyle bu meblağın 18.7.1995 gününden itibaren
işletilecek yasal faiziyle birlikte davacıya ödenmesine, maddi tazminat
isteminin fazlası ile manevi tazminat isteminin reddine karar verilmiş, bu
karar taraflarca temyiz edilmiştir.
İdare mahkemesi kararının 850.000.000.-lira maddi tazminat isteminin kabulüne,
fazlaya ilişkin kısmının ise reddine ilişkin bölümünde 2577 sayılı İdari
Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinin 1. fıkrasında sayılan bozma
nedenlerinden hiçbirisi bulunmamaktadır.
Manevi tazminat temelde gerçek bir tazmin aracı olmayıp doğrudan doğruya bir
manevi tatmin aracıdır. Bir idari işlem veya eylem nedeniyle ızdırap duyan
kişiye sadece tatmin aracı olan bir miktar para verilerek bu üzüntü ve
sıkıntının tam olmasa bile bir miktar azaltılması temel amaçtır. .
Uyuşmazlık konusu olayda, davacı bağımsız bölüm maliki olduğu binaya komşu
parsel üzerine inşa edilen yapı nedeniyle huzurunun bozulduğunu, idarenin yargı
kararının gereğini yerine getirmemesi nedeniyle 25 yıldır oturduğu daireyi terk
ederek başka bir yere taşınmak zorunda kaldığını, yıllafdır sürdürdüğü hukuk
mücadelesi de dikkate alındığında çektiği acı ve sıkıntının kısmen de olsa
karşılanması gerektiğini iddia etmektedir.
Bu durum karşısında, dava konusu olayda manevi taminatın koşulları
bulunduğundan, davacının duyduğu elem ve sıkıntılarında dikkate alınması
suretiyle uygun bir miktar manevi tazminata hükmedilmesi gerekmektedir.
Diğer taraftan, mahkeme,imar plam ve inşaat ruhsatının iptaline ilişkin idare
mahkemesi kararının davalı idareye tebliğini izleyen günden itibaren
hesaplanacak yasal faizin davacıya ödenmesine karar vermiş ise de, yerleşmiş
yargısal içtihatlara göre, tazminata dava tarihinden itibaren yasal faiz
işletilmesi gerekmektedir. Bu nedenle, tazminat davasının açıldığı gün olan
18.10.1996 gününden itibaren yasal faize hükmedilmesi. fazlaya ilişkin istemin
ise reddi gerekmektedi r.
Açıklanan nedenlerle temyize konu Antalya 2.İdare Mahkemesinin119.11,1998 günlü,
E:1996/1255, K:1998/1048 sayılı kararının 850.000.000.- lira maddi tazminat
isteminin kabulüne, istemin bu meblağı aşan bölümün ise reddine ilişkin
kısmının onanmasına, kararın diğer bölümlerinin ise bozulmasına, dosyanın adı
geçen mahkemeye gönderilmesine 26.4.2000 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
DANIŞTAY
Altıncı Daire
Esas No : 2004/1477
Karar No : 2004/2115
Özeti : Deprem nedeniyle oluştuğu ileri sürülen zararların tazmini istemiyle
açılan bu davada, uğranıldığı belirtilen zarar, idarenin üzerine düşen görev ve
yükümlülüğü gereği gibi yerine getirmemesinden, dolayısıyla eylem ya da
eylemsizliğinden kaynaklandığından, mahkemece 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Kanununun 13, maddesi uyarınca davanın süresi içerisinde açılıp açılmadığı
hususunun değerlendirilmesi gerekeceği hakkında.-DKD.5
Temyiz İsteminde Bulunanlar : 1-...
Vekili : Av....
2- Bayındırlık ve İskan Bakanlığı
Karşı Taraf : 1- Bayındırlık ve İskan Bakanlığı 2-... Belediye Başkanlığı
Vekili : Av....
3-...
Vekili : Av....
İstemin Özeti : Bursa 2. İdare Mahkemesinin 20.12.2000 günlü, E:2000/980,
K:2000/1626 sayılı kararı davalı idarelerden Bayındırlık ve İskan Bakanlığı
tarafından gerekçe yönünden davacı tarafından da usul ve yasaya aykırı olduğu
ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
Bayındırlık ve İskan Bakanlığı'nın Savunmasının Özeti : Temyiz edilen kararda
bozma nedenlerinden hiçbiri bulunmadığından, usul ve kanuna uygun olan kararın
onanması gerektiği savunulmaktadır.
Davacı ile Yalova Belediye Başkanlığı'nın Savunmalarının Özeti : Savunma
verilmemiştir.
Danıştay Tetkik Hakimi İsmet Çan'ın Düşüncesi : Deprem nedeniyle oluştuğu ileri
sürülen zararların tazmini istemiyle açılan bu davada, uğranıldığı belirtilen
zarar İdarenin üzerine düşen görev ve yükümlülüğü gereği gibi yerine
getirmemesinden, dolayısiyla eylem ya da eylemsizliğinden kaynaklandığından
Mahkemece 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 13. maddesi uyarınca
davanın süresi içerisinde açılıp açılmadığı hususunun değerlendirilmesi
gerekeceğinden anılan Yasanın 12. maddesinin olaya uygulanması suretiyle davanın
süreaşımı nedeniyle reddi yolundaki kararın bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı Habibe Ünal'ın Düşüncesi : Dava, 17.8.1999 tarihinde meydana
gelen depremde konutu yıkılan davacı tarafından idarenin hizmet kusuru nedeniyle
uğranıldığı Öne sürülen zararın tazmini İsteğiyle açılmış, İdare Mahkemesince,
2577 sayılı Yasanın 12. maddesinde öngörülen süre geçtikten sonra açılmış olduğu
gerekçesiyle davanın süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmiş, bu karar
taraflarca temyiz edilmiştir.
2577 sayılı Yasanın 13 üncü maddesinde; idari eylemlerden haklan ihlal edilmiş
olanların idari dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya
başka suretle
öğrendikleri
tarihten itibaren bir yıl ve herhalde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde
ilgili idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gerektiği,
bu isteklerin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki İşlemin tebliğini
izleyen günden İtibaren veya İstek halinde altmış gün içinde cevap verilmediği
takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren dava süresi içinde dava
açılabileceği kurala bağlanmıştır.
Tazminat istemine konu yapının bulunduğu bölgenin çok riskli deprem kuşağında
kaldığı önceden bilindiğine ve burada olacak depremin olası sonuçlarının
öngörülebilmesine olanak sağlayacak düzeyde bilgi ve belgeler bulunduğuna göre,
depremden doğabilecek zararların önlenmesi, en aza indirilmesi için gerekli
yasal tedbirleri almayan, denetim ve kontrol görevlerini yerine getirmeyen,
böylece zararın artmasına sebep olan idarenin bu tutum ve davranışı hizmet
kusuru sayılabilecek idari bir eylemdir.
Bu durumda, uğranıldığı öne sürülen zarar idari eylemden doğduğundan, Mahkemece
dava açma süresinin 2577 sayılı Yasanın 13. maddesi kapsamında değerlendirilerek
buna göre karar verilmesi gerekmektedir.
Açıklanan nedenle temyize konu İdare Mahkemesi kararında isabet görülmediğinden
bozulmasına karar verilmesinin uygun olacağı düşünülmüştür.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Altıncı ve Onbirinci Daireleri müşterek heyetince 2577
sayılı Danıştay Kanunu'nun Ek 1. maddesi uyarınca birlikte yapılan toplantıda
Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler İncelendikten
sonra işin gereği görüşüldü:
Dava, 17.8.1999 tarihinde meydana gelen deprem nedeniyle uğranıldığı ileri
sürülen zararın olay tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faizi ile birlikte
tazmini istemiyle açılmış; İdare Mahkemesince dosyanın incelenmesinden, zararın
davalı İdarelerin yapının bulunduğu bölgenin 1. derece deprem bölgesi olmasına
rağmen imar planları yaparak imara açmaları, imar planlarında yapılaşma şartları
belirlenirken bölgenin özelliklerini dikkate almamaları, yapı ruhsatı verilen
yapıların mevzuata ve projesine uygun olarak yapılıp yapılmadığını kontrol
etmemelerinden doğduğunun iddia edildiği, bu bağlamda tazmini istenen zararın
idari eylemlerden değil, 3194 sayılı Yasa ve ilgili Yönetmelik uyarınca imar
planı yapmak, inşaat ruhsatı vermek, projeyi onaylamak, yapılaşmayı kontrol
etmek, yapı kullanma izni vermek gibi idari işlemlerden kaynaklandığı, dava açma
süresinin 2577 sayılı Yasa'nın 12. maddesi kapsamında değerlendirilmesi
gerektiği, dava dilekçesinde zarar doğurduğu iddia edilen işlemlerin tesis ve
yürütme safhalarını tamamlamış işlemler olduğu, işlemlerden doğduğu iddia edilen
zararın İşlemlerin İcra tarihinde değil, 17.8.1999 tarihinde meydana gelen
depremle ortaya çıktığı anlaşıldığından 17.8.1999 tarihinde meydana gelen deprem
sonucu sahibi olduğu evi yıkılan davacının bu tarihi İzleyen günden itibaren 60
gün içinde veya bu süre içinde olmak koşuluyla 2577 sayılı Yasa'nın 11.
maddesinde öngörülen başvuru yolunu kullandıktan sonra tam yargı davası açması
gerekirken, bu süreler geçtikten sonra açılan davada süreaşımı bulunduğu
gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, bu karar esas yönünden davacı,
gerekçe yönünden de davalı idarelerden Bayındırlık ve İskan Bakanlığı tarafından
temyiz edilmiştir.
2577 sayılı Yasa'nın 13. maddesinde "İdari eylemlerden haklan ihlal edilmiş
olanların idari dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya
başka suretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her halde eylem
tarihinden itibaren beş yıl içinde ilgili İdareye başvurarak haklarının yerine
getirilmesini istemeleri gereklidir. Bu isteklerin kısmen veya tamamen reddi
halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek
hakkında altmış gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği
tarihten itibaren dava süresi içinde dava açılabilir" hükmü yer almaktadır.
Anayasa'nın
125. maddesinin 1. fıkrasında; idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı
yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra son fıkrasında; idarenin kendi
eylem ve işlemlerden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır.
Bir idari işlem veya bir idari sözleşmenin uygulanması durumunda olmayan,
İdarenin her türlü faaliyetlerinden veya hareketsiz kalmasından, araçlarının
kullanımından, taşınır ve taşınmaz mallarının veya tesislerinin yönetiminden
dolayı oluşan zararları idari eylem sonucu oluşan zarar ve buna yolaçan eylemi
de sonuç olarak idari eylem kavramı içerisinde düşünmek gerekmektedir.
Deprem nedeniyle oluştuğu ileri sürülen zararların tazmini istemiyle açılan bu
davada, yapının üzerinde bulunduğu zeminin özelliği, zemin durumuna göre depreme
dayanıklılığının kontrolü, yapı kullanma izni bulunup bulunmadığı, imar planları
ve inşaat ruhsatlarının hangi idarelerce yapıldığı ve verildiği, yapıların imar
açısından denetlenmesi, afete uğramış ve uğrayabilecek bölgeler ile yapı ve
ikamet İçin yasaklanmış afet bölgelerinin tespit ve ilan edilip edilmediği, afet
bölgelerinde yapılacak yapılarla ilgili kuralları, yapı tekniklerini,
projelendirme esaslarını, ülkenin deprem haritalarını hazırlamak konusunda
idarelerin üzerlerine düşen görev ve yetkileri yerine getirip getirmediği,
denetim ve kontrol görevlerini yapıp yapmadığı hususları ayrı ayrı irdelenmeli
ve idarece gerekli önlemlerin alınıp alınmadığı belirlenmeli ve bunun sonucuna
göre; idarenin belli bir hareket tarzı izleyip izlemediği veya hareketsiz kalıp
kalmadığı ortaya konulmalıdır. Olaya bu açıdan bakınca yukarıda yapılan
belirleme sonucu olayda idarelerin hareketsizliği söz konusu olmakla öğretide de
kabul edildiği gibi idarenin bu hareketsizliğinin "olumsuz eylem" olarak kabulü
gerekmektedir.
Bu durumda, uğranıldığı ileri sürülen zarar idarenin "olumsuz eyleminden"
kaynaklandığından Mahkemece 2577 sayılı Yasa'nın 13. maddesi uyarınca davanın
süresi içerisinde açılıp açılmadığı hususunun değerlendirilmesi gerekirken
davanın süreaşımı nedeniyle reddi yolundaki kararda isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle Bursa 2. İdare Mahkemesinin 20.12.2000 günlü, E:2000/980,
K:2000/1626 sayılı kararının bozulmasına, 6.610.000.- lira karar harcı ile
fazladan yatırılan 4,920.000.- lira harcın temyiz isteminde bulunana iadesine,
dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine 12.4>2004 gününde oybirliğiyle karar
verildi.
DANIŞTAY
Altıncı Daire
Esas No:1999/2712
Karar No:2000/2819
ÖZETİ : İdari yargılama usulünde, ilgililerin fazlaya ilişkin haklarını saklı
tutarak tam yargı davası açabi1melerine olanak tanınmadığı hk.-DD.105
Temyiz İsteminde Bulunan : 1- ... Belediye Başkanlığı
Vekili : Av. ..,
2- ... Büyükşehir Belediye Başkanlığı .Vekili : Av. ... Karşı
Taraf : ...
Vekili : Av. ...
İstemin Özeti : İstanbul 5.İdare Mahkemesinin 31.12.1998 günlü. E:1998/ 572,
K:1998/1164 sayılı kararının usul ve yasaya aykırı olduğu öne sürülerek
bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti: Savunma verilmemiştir.
Danıştay Tetkik Hakimi Sedef Polat'ın Düşüncesi : Temyiz isteminin reddi ile
mahkeme kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı Günay Erden'in Düşüncesi : Davacının, idari yargıda açtığı tam
yargı davasında istemle sınırlı olarak tazminata hükmedilmesi ancak bilirkişi
raporunda belirtilen zarar miktarının isteminden daha fazla olması nedeniyle,
fazlaya ilişkin maddi haklarının tazminat olarak ödenmesi isteminin cevap
verilmemek suretiyle zımnen reddine ilişkin işlemin iptali ile 207.205.000. TL'
sının yasal faiziyle birlikte Ödenmesine dair idare mahkemesi kararının
bozulması istenilmektedir.
İdari Yargılama Usulü Kanununda, ilgililerin fazlaya ilişkin maddi haklarının
saklı tutarak tam yargı davası açabilecekleri yolunda bir hükme yer
verilmediğinden adı geçenin 1993 yılında açtığı davada, bilirkişi raporunda
belirtilen zarar miktarının bu davada hükmolunan tazminat miktarını aşan
kısmının tazmini istemiyle yaptığı başvurusu üzerine açılan davanın bu nedenle
reddi gerektiğinden temyiz isteminin kabulü ile mahkeme kararının bozulması
gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADIM
Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince tetkik hakiminin açıklamaları
dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra işin gereği görüşüldü:
Dava, davacının, İstanbul 5. İdare Mahkemesinin de fazlaya ilişkin hakkı saklı
kalmak kaydıyla açtığı-tazminat davasının 31.12.1996 günlü. E:1993/524,
K:1996/1697 sayılı karar ile istemle sınırlı olarak kabul edilerek tazminine
karar verilen tazminat miktar ile bilirkişi raporunda tespit edilen zarar tutan
arasındaki 207.205.000.- lira farkın yapının yıkım tarihinden itibaren
yürütülecek yasal faizi ile birlikte tazmini ve bu farkın ödenmesi istemiyle
davalı idareye yapılan başvurunun cevap verilmemek suretiyle reddine ilişkin
işlemin iptali istemiyle açılmış, idare mahkemesince; mahkemenin E:1993/524
esas sayısına kayıtlı dosyasında, bilirkişilerce 'davacı zararının 586.037.812_
lira olduğunun tesbıt edildiği, bilirkişi raporuna yapılan itirazların
reddedildiği, mahkemenin 31.12.1996 günlü. E.1993/524, K:1996/1697 sayılı karan
ile tazminat isteminin kabulüne karar verildiği. bu kararın Danıştay 6.
Dairesinin ■ 27.10.1998 günlü. E:1997/3029. K:1998/4924 sayılı kararı ile
onandığından fazlaya ilişkin 207.205. 000.- lira tazminat isteminin davalı
idarece zımnen reddine ilişkin işlemin iptaline, tazminat isteminin kabulü ile
davanın açıldığı tarihten itibaren yasal faiziyle birlikte ödemesine karar
verilmiş, karar davalı idareler vekillerince temyiz edilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden. ... İlçesi, ... Mahallesi. ... pafta. ... ada. 38
parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan yapının yıktırılması nedeniyle davacı
tarafından uğramldığı öne sürülen 583.000.000.-lira maddi, 750.000.000.- lira
manevi zararın en yüksek banka faiziyle tazmini istemiyle açtığı davada.
İstan-
bul
5. İdare Mahkemesinin 31,12.1996 günlü, E:1993/524, K:1996/1697 sayılı kararı
ile 378.832.000.- lira için maddi tazminat İsteminin kabulü ile davacıya yasal
faiziyle birlikte ödenmesine, fazlaya ilişkin maddi tazminat istemi ile manevi
tazminat istemine yönelik olarak davanın reddine karar verildiği, bu kararın
Danıştay 6. Dairesinin 27.10.1998 günlü. E:1997/3029. K:1998/4924 sayılı karan
ile onandığı, davacı tarafından anılan tazminat davası nedeniyle bilirkişi
incelemesi sonucunda davacı zararının 586.037.812.- lira olduğunun tesbit
edildiği, daha Önce fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması koşuluyla tazminat
davası açtığından bilirkişilerce saptanan maddi zarar ile mahkemece istemiyle
sınırlı olarak kabul edilerek tazminine hükmedilen tazminat arasındaki farkın
yıkım tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte Ödenmesi istemiyle bakılmakta
olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
İdari Yargılama Usulünde, ilgililerin fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak
tam yargı davası açabilmelerine olanak tanınmamıştır.
Bu durumda, davacı tarafından daha önce açılan tazminata ilişkin davanın
Mahkemenin 31.12.1996 gün ve E:1993/524. K:1996/1697 sayılı kararıyla
sonuçlan-dınldığına göre, bu defa mahkemece hükmolunan tazminat miktarım aşan
kısmın tazmini istemiyle açılan davada süre aşımı bulunduğu açık olduğundan
tazminata hükmedilmesine ilişkin mahkeme kararında isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle İstanbul 5.İdare Mahkemesinin 31.12.1998 günlü. £:1998/572,
K:1998/1164 sayılı kararının bozulmasına, 11.5.2000 gününde oybirliğiyle karar
verildi.
T.C.
DANIŞTAY
Altıncı Daire
Esas No : 2004/359
Karar No : 2004/1691
Özeti : Davacıların murisinin, askerlik görevinin ifası sırasında 17 Ağustos
1999 tarihinde meydana gelen Marmara depreminde göçük altında kalarak vefat
etmesinde davalı idarenin hizmet kusuru bulunduğundan davacılara maddi ve manevi
tazminat ödenmesi gereği, belirli bir miktar paraya ilişkin olarak saptanan ve
manevi zararın telafisi için hükmedilecek manevi tazminata idareye başvuru
tarihinden itibaren faiz yürütülmesinin 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt
Faizine ilişkin Kanun gereği olduğu ve avukatlık asgari ücret tarifesinde
belirlenen avukatlık ücretine ayrıca Katma Değer Vergisi ekleme olanağı
bulunmadığı hakkında.-DKD.5
Temyiz İsteminde Bulunan : 1-Milli Savunma Bakanlığı
2-... kendi adına asaleten ...adına velayeten ...
Vekili : Av. ...
Karşı Taraf : 1-... kendi adına asaleten ... adına velayeten ...
Vekili : Av....
2-Milli Savunma Bakanlığı
İstemin Özeti : Sakarya 1. İdare Mahkemesinin 3.4.2003 günlü, E:2001/443,
K:2003/307 sayılı kararının usul ve yasaya aykırı olduğu ileri sürülerek
bozulması istenilmektedir.
Tarafların Savunmalarının Özeti : Temyiz edilen kararda bozma nedenlerinden
hiçbiri bulunmadığından, usul ve kanuna uygun olan kararın onanması gerektiği
savunulmaktadır.
Danıştay Tetkik Hakimi Gonca Temizhan'ın Düşüncesi : Temyize konu kararın maddi
tazminat isteminin kabulü ile AYİM'e dava açma tarihinden itibaren yasal
faiziyle birlikte davacılara Ödenmesine, manevi tazminat isteminin kısmen
kabulüne ilişkin bölümünde hukuka aykırılık bulunmadığından onanması, manevi
zararın telafisi için hükmedilen miktara, idareye başvuru tarihinden itibaren
3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine ilişkin Kanun uyarınca faiz
yürütülmesi gerekeceğinden mahkeme kararının manevi tazminat miktarına faiz
uygulanması isteminin reddine yönelik kısmının ise bozulması gerektiği
düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı Aynur Şahinok'un Düşüncesi : Davacıların yakınının 17 Ağustos
1999 depreminde vefat etmesinden dolayı talep edilen maddi ve manevi tazminatın
yasal faziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılan davayı
mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen bilirkişi raporu ve
dosyada bulunan diğer belgelerin incelenmesi sonucunda destekten yoksun kalma
nedeniyle uğranılan maddi zararın AYİM'e davanın açıldığı 2.6.2000 terhinden
itibaren yasal faiziyle birlikte ödenmesine olay tarihi ile dava açma tarihleri
arasındaki faiz isteminin reddine, manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne,
fazla olan kısmının reddine, manevi tazminata ilişkin faiz
isteminin reddine,kararın verildiği tarihteki Avukatlık ücret tarifesine göre
hesaplanan Avukatlık ücreti+KDV nin taraflara ödenmesine ilişkin İdare Mahkemesi
kararı taraflarca temyiz edilmiştir.
Davacıların maddi tazminat isteminin kabulü ile AYİM'e dava açma tarihinden
itibaren yasal faiziyle birlikte Ödenmesine,manevi tazminat isteminin kısmen
kabulüne ilişkin İdare Mahkemesi kararında hukuka aykıılık ve anılan kararda
2577 sayılı yasanın 49. maddesinde belirtilen bozma nedenleri bulunmadığından
temyiz isteminin reddiyle temyiz konusu İdare Mahkemesi kararının onanması;
Diğer taraftan temyiz dosyasının incelenmesinden Manevi tazminata, idareye
başvuru tarihinden itibaren faiz yürütülmesi 3095 sayılı yasa gereği olduğundan
manevi tazminata yasal faiz uygulanması isteminin reddedilmesinde ve takdir
edilen vekalet ücretine Katma Değer Vergisi eklenmesine İlişkin hüküm fıkrasında
hukuki isabet bulunmadığı anlaşıldığından mahkeme kararının manevi tazminat
miktarına faiz uygulanması isteminin reddine ve vekalet ücretine ayrıca katma
Değer Vergisi eklenmesine İlişkin bölümünün bozulması gerekeceği
düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Altıncı ve Onbirinci Daireleri müşterek heyetince 2575
sayılı Danıştay Kanununun Ek-I maddesi uyarınca birlikte yapılan toplantıda
Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten
sonra, askeri hizmete ilişkin bir yönü bulunmayan uyuşmazlığın görüm ve
çözümünün idare yargı yerinin görevinde olduğuna, Üye ...'nun; davacıların
yakınının 17 Ağustos 1999 tarihinde meydana gelen
deprem nedeniyle ........ Suüstü Eğitim Merkez Komutanlığında askerlik
hizmetini yaptığı
sırada vefat ettiği, Anayasa'nın 157. maddesinde, Askeri Yüksek İdare
Mahkemesi'nin askeri olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri
ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan
uyuşmazlıkların yargı denetimini yapan ilk ve son derece mahkemesi olduğu, ancak
askerlik yükümlülüğünden doğan uyuşmazlıklarda İlgilinin asker kişi olması
şartının aranmayacağının belirtildiği, 20.7.1972 günlü, 1602 sayıiı Yasa'nın
25.12.1981 günlü, 2568 sayılı Yasa ile değişik 20. maddesinde de aynı hükme yer
verildiği, idari eylemin "askeri hizmete ilişkin bulunması" eylemin kanun ve
nizamların Türk Silahlı Kuvvetlerine tanıdığı yetki ve görevlerin yerine
getirilmesi amacına yönelik olması anlamını taşıdığı, askeri nitelikteki idari
eylemi de askeri kural ve gerekler çerçevesinde yürütülen askeri hizmet
sırasındaki bir hareket, tutum veya meydana gelen ya da getirilen bir olay
olarak tanımlamak gerektiği, idari eylemin "asker kişiyi ilgilendirmesi" için de
eylemin bir asker kişiye yönelmesi, zarar verici etkilerini bir asker kişinin
beden veya malvarlığı sahasında meydana getirmiş olması gerektiği, davacıların
yakınının 1602 sayılı Yasa kapsamında asker kişi olduğu, 3194 sayılı Yasanın 26.
maddesi uyarınca imarla ilgili hükümlerin Milli Savunma Bakanlığı ... Dairesi
Başkanlığınca yerine getirildiği, bu Başkanlığın askeri hizmetin daha İyi
koşullarda yerine getirilmesi için yer seçimi dahil mühendislik ve kontrol
görevlerini yerine getirmek üzere teşkilatlandığı ve bu hizmetin de askeri
hizmet kapsamında değerlendirilmesi gerektiğinden Askeri Yüksek İdare
Mahkemesince verilen görevsizlik kararı üzerine Sakarya 1. İdare Mahkemesince
görülen davanın temyiz incelemesi aşamasında 2247 sayılı Yasanın 20. maddesi
uyarınca inceleme ertelenerek görevli yargı merciinin belirtilmesi için
uyuşmazlık mahkemesine başvurulması gerektiği, karşı oyuyla ve oy çokluğuyla
karar verilerek işin gereği görüşüldü:
Dava; Dz.Er ...rin askerlik görevinin ifası sırasında 17 Ağustos 1999 tarihinde
meydana gelen Marmara depreminde göçük altında kalarak vefat ettiği, davalı
idarece deprem bölgesinde bulunan binalar depreme karşı dayanıklı İnşa edilseydi
binanın yıkılmayacağı, bu yönden idarenin kusurlu olduğu, idare kusursuz olsa
dahi, askerlik hizmetinin ifası amacıyla müteveffanın orada bulunmasının dahi
idarenin sorumluluğu için yeterli bir neden olduğu iddialarıyla davacılardan
baba ... için 3.000.000.000.- maddi,
2.500.000.000.-
Tl. manevi, anne ... için 3.000.000.000.- lira maddi, 2.500.000.000.- lira
manevi, kardeş ... için ise 350.000.000.- lira manevi olmak üzere toplam
11.350.000.000.-lira tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal
faiziyle birlikte tazminine karar verilmesi istemiyle açılmış; İdare
Mahkemesince davacılardan ... ve ...'in miras bırakanı Dz.Er ...'in desteğinden
yoksunluk zararının miktarının tespiti için dosya üzerinden yaptırılan bilirkişi
incelemesi sonucunda düzenlenen raporla dosyanın İncelenmesinden, deprem
sırasında yıkılan binanın gerek yapımı aşamasında gerekse daha sonraki tadilat
ve yapılan ilavelerde davacının herhangi bir katkısının veya eyleminin
bulunmadığı, yapının sahibi, müteahhidi ve hatta kiracısı da olmadığından
zeminin özellikleri, imar planı, yapının imara uygunluğu gibi hususları
inceleme, araştırma gibi bir durumun söz konusu olmadığı, davacının yapmış
olduğu askerlik görevi dolayısıyla o binada kalmak zorunda olduğu, bu nedenle
uyuşmazlığın 2577 sayılı Yasanın 13. maddesi bağlamında idarenin eylem veya
eylemsizliğinden, kaynaklanan tam yargı davası olarak değerlendirildiği,
ülkemizin, jeolojik ve topoğrafik yapısı nedeniyle büyük can ve mal kayıplarına
yol açan deprem felaketleriyle sık sık karşılaşan ülkelerin başında geldiği,
afetlerin önlenmesi ve zararların azaltılması amacıyla alınması gereken
tedbirleri araştırmak, bu konudaki temel hedef ve politikaları belirlemek, ülke
içindeki bilimsel, teknik ve idari çalışmaları koordine etmek, ortak sonuçları
tüzük, yönetmelik, talimat ve eğitim yoluyla uygulamaya aktarmak ve denetlemek,
afet zararlarının azaltılması amacıyla ulusal ve uluslararası işbirliği, proje
ve programları oluşturmak, elde edilen sonuçlan uygulamaya aktarmak, afete
uğramış ve uğrayabilecek bölgeler ile yapı veya ikamet için yasaklanmış afet
bölgelerini tespit ve ilan etmek, afet bölgelerinde yapılacak yapılarla ilgili
kuralları, yapı tekniklerini ve projelendirme esaslarını tespit etmek,
depremleri ve etkilerini incelemek, elde edilen sonuçlara göre deprem
katalogları ve ülkenin deprem haritalarını hazırlamak ve geliştirmek ve
depremferden dolayı hasar görmüş yapıların takviye ve onarım yöntemleriyle
ilgili çalışmalar yapmanın devletin yetki, görev ve sorumlulukları arasında
olduğu, deprem olgusunun doğal bir olay olarak ortaya çıkmasının yanında,
idarece gerçekleştirilecek uygulamalarla doğabilecek zararların Önlenmesi hatta
ortadan kaldırılmasının mümkün olduğu, depremin, yeri, zamanı, koşulları vs.
bakımından yapılacak değerlendirmelerden sonra mücbir sebep olarak
değerlendirilebileceği, öngörülemezlik ölçütünün uygulanabilmesi için yer ve
zaman olarak öngörmenin mümkün olmadığı fakat önlenemezlik ölçütü bakımından
tedbirli ve öngörülü bir idareden beklenen özeni göstermesi sonucunda
Öngörülemeyen doğal olayın yaratacağı zarardan kısmen veya tamemen kaçınma
olanağının mümkün olduğu, bu zarardan kaçınmak için idarenin gerekeni yapmaması
durumunda ise hizmet kusurundan sorumlu olacağı, davacıların çocuğu ve kardeşi
olan ...'in askerlik görevini ifa ederken meydana gelen deprem sırasında vefat
ettiği binanın 4 katlı 260 odalı ve 76 yıllık olduğu, binanın zaman içinde
tadilata uğradığı ve ilaveler yapıldığı, depremden hemen sonra yıkılan bu
binanın yıkılma nedeninin araştırılması için binadan numune alınmadığı, yapılan
ilaveler ve tadilatlar nedeniyle depremden sonra yıkılan bina ile projeler
arasında bağlantı kurulamadığı, aynı bölgede yıkılmayan davalı idareye ait
tesisler bulunduğu, Mahkemece iki defa ara kararı ile davacıların murisinin
vefat ettiği ... Su Üstü Eğitim Merkezi Komutanlığı Er Yatakhanesine ait inşaat,
İskan ruhsatları ve tasdikli projelerin gönderilmesi İstenilmesine rağmen bu
belgelerin idarece gönderilmediği, bunun da söz konusu belgelerin olmadığına
karine teşkil ettiği, bu nedenle binanın gerçek yıkım nedeninin tespitinin
yapılamadığı, bu itibarla Türkiye gibi birinci derecede deprem bölgesinde
bulunan ve sık sık depremlerin olduğu ve gelecekte de olacağı bilinen bir
ülkede, depreme dayanıklı, deprem koşullarına uygun bir bina olmadığı, deprem
nedeniyle sadece bu hizmet kusurunun ağırlaştığı, dolayısıyla davalı idarenin
meydana gelen zararı hizmet kusurunun bulunması nedeniyle tazmin etmesi
gerektiği, davacılardan ... İçin bilirkişi raporunda destekten yoksun kalma
nedeniyle uğradığı maddi zarar 3.554.715.811.- Tl., anne ... için ise
3.237.241.127.-TL olarak tespit edilmiş ise de Mahkeme taleple bağlı olduğundan
anne ve baba için ayrı ayrı 3.000.000.000.- Tl. olmak üzere toplam
6.000.000.000.- TL. maddi tazminatın davanın
AYİM'de
açılma tarihi olan 2.6.2000 tarihinden İtibaren yasal faiziyle birlikte
davacılara ödenmesine, davacıların olay tarihi ile dava açma tarihi arasındaki
faiz isteminin reddine, zarar ve zararı doğuran olay nedeniyle duyulan elem ve
üzüntünün karşılığı olarak manevi tazminat isteminin kısmen kabulü ile anne ve
baba için ayrı ayrı 1.000.000.000.- TL. , kardeş ... için 350.000.000.- TL olmak
üzere toplam 2.350.000.000.- TL. manevi tazminatın davacılara ödenmesine, manevi
tazminat İle ilgili olarak faiz isteminin ise reddine karar verilmiş, bu karar
davalı idare tarafından, davanın süresinde açılmadığı, avukatlık ücretine
KDV'nin dahil edildiği, olayda idarenin sorumluluğunun bulunmadığı ve davanın
reddi gerektiği ileri sürülerek usul ve esas yönünden, davacı tarafından ise
manevi tazminatın düşük tutulduğu ve bu tazminata faiz yürütülmediği iddiası ile
esas yönünden usul ve hukuka aykırı olduğundan bahisle taraflarca temyiz
edilmiştir.
Temyize konu kararın maddi tazminat İsteminin kabulü ile AYİM'e dava açma
tarihinden itibaren maddi tazminatın yasal faiziyle birlikte davacılara
Ödenmesine, manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne yönelik bölümünde 2577
sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinin 1. fıkrasında sayılan
bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmamaktadır.
Temyize konu kararın manevi tazminat ile ilgili faiz isteminin reddine ve
vekalet ücretine yönelik hüküm fıkrasına ilişkin bölümüne gelince;
Manevi tazminat, patrimuanda meydana gelen bir eksilmeyi karşılamaya yönelik bir
tazmin aracı olmayıp, manevi tatmin aracı olduğundan ancak bu eksilmenin başka
türlü giderim yollarının bulunmayışı veya yetersiz kalışı, manevi tazminatın
parasal olarak belirlenmesini zorunlu hale getirdiğinden, sonuç olarak konusu
belirli bir miktar paraya ilişkin olarak saptanan ve manevi zararın telafisi
için hükmedilecek manevi tazminata, idareye başvuru tarihinden itibaren faiz
yürütülmesi 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine ilişkin Kanun gereği
olduğundan, mahkeme kararının hükmedilen manevi tazminata yasal faiz uygulanması
isteminin reddine ilişkin kısmında hukuki isabet görülmemiştir.
Kararın verildiği tarih itibariyle yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret
Tarifesi'nin 21. maddesinde; " bu tarifede yer alan ücretlere 3065 sayılı Yasa
hükümleri gereği katma Değer Vergisi ayrıca ilave edilir." denilmekte ise de,
3065 sayılı Katma Değer Vergisi Yasasının 20/4. maddesinde "belli bir tarifeye
göre fiyatı tespit edilen işler ile biletle tahsil edilen hallerde tarife ve
bilet bedeli, katma değer vergisi dahil edilerek tespit olunur ve vergi
müşteriye ayrıca intikal ettirilmez." hükmü İle Anayasa'nın 73. maddesinde
belirtilen "vergi resim harç ve benzeri yükümlülükler kanunla konulur,
değiştirilir veya kaldırılır." şeklinde yasa maddelerinin bu düzenleniş biçimine
karşın, "tarifede yer alan vekalet ücretlerine katma değer vergisi ayrıca ilave
edilir." yolundaki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin 21. maddesindeki
düzenleme, normlar arasında aykırılık yaratmıştır. Bu gibi durumlarda ve
Yargılama Hukuku bakımından öncelikle gözönünde tutulacak hüküm, Anayasa
kuralıdır.
Yukarıda yazılı olan Anayasa kuralına dayanılarak çıkarılan 3065 sayılı Yasanın
20/4. maddesinde açıklandığı üzere, bu nitelikteki tarifelerde öngörülen
miktarın içinde Katma Değer Vergisinin de bulunduğu, diğer bir ifade ile Katma
Değer Vergisinin tarifede belirlenen miktar içinde yer aldığı belirtilmiştir. Bu
itibarla, yasa hükmü gözetildiğinde, tarifedeki ücrete ayrıca Katma Değer
Vergisi eklenmesi mümkün değildir.
Bu durumda, idare mahkemesince, yukarıda yer verilen yasal düzenleme
gözetilmeden, tarifede belirlenen vekalet ücretine ayrıca Katma Değer Vergisi
eklenmesi biçiminde hüküm kurulmasında, usu! ve yasa hükümlerine uyarlık
bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle temyize konu Sakarya 1. İdare Mahkemesinin 3.4.2003 günlü,
E:2001/443, K:2003/307 sayılı kararının maddi tazminat isteminin kabulü ile
AYİM'e dava açılma tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davacılara
ödenmesine ve manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne yönelik bölümünden
onanmasına, kararın manevi tazminat miktarına faiz uygulanması isteminin reddine
yönelik bölümü ile vekalet ücretine ayrıca
Katma
Değer Vergisi eklenmesine dair hüküm fıkrasının bozulmasına, dosyanın adı geçen
mahkemeye gönderilmesine 19.3.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi.