Bu kısımda imar hukukunu kapsayan idari yargıdan bahsedilmektedir.
İdari Yargı
Devletin görevi, adaleti sağlamak
olup, varlığını sürdürmesi de buna bağlıdır.
Devletin ulaştığı en ileri düzen HUKUK DEVLETİ’ XE “Hukuk Devleti" dir.
Hukuk Devleti, XE "Hukuk Devleti" faaliyetlerinde hukuk kurallarına bağlı olan,
yönetilenlere hukuki güvenceler sağlayan devlettir. Bir başka deyişle, Hukuk
Devleti sadece yönetilenlere uyulacak kurallar koyan devlet olmayıp, aynı
zamanda koyduğu hukuk kurallarıyla kendisini de bağlı gören devlettir.
Devlet tüm olarak hukuka bağlı
olduğu için, tabiatıyla idare de hukuka bağlıdır.
İdare hukuku; devletin hukuka bağlılığının neticesi olarak doğduğu gibi, idari
ihtilaflar ve davalar da idare hukukunun doğumunun ve gelişmesinin bir
neticesidir.
İdarenin hukuka bağlılığı hukuk devleti XE
“Hukuk Devleti" ilkesi ile ifade edilmektedir.
Bu durum, hukuk devletinin bir öğesi olan yasallık ilkesi
gereğidir. İdarenin denetlenmesinin amacı ve nedeni, kamu hizmet ve
faaliyetlerinin toplumun ihtiyaçlarına ve hukuka uygun şekilde yürütülmesini
sağlamaktır.
Kamu gücünün işlemlerini denetlemek için hak ve özgürlüklerin güvencesi olarak
İDARİ YARGININ varlığı zorunludur.
Tüm adaletsizlikleri gidererek kamu düzenini güçlendiren yargının,
GÜVENCELERİN GÜVENCESİ olduğu evrensel bir gerçektir.
İdarenin eylem ve işlemlerine karşı davaların
açıldığı, adli yargının yanında yer almakla birlikte bağımsız ve ayrı bir yargı
düzeni bulunan idari yargı yerlerinin mevcut olduğu sisteme İDARİ YARGI SİSTEMİ
XE “İdari Yargı Sistemi" denir. Bu sistem Fransa’da ve Fransız adalet yargı
yerlerine duyulan güvensizlikten doğmuştur. Daha sonraları bir ihtiyaca cevap
vermeğe başladığının anlaşılması üzerine, diğer Devletlerce de benimsenmiştir.
Bu ihtiyaca sebep: kişiler ile idare arasında çıkan uyuşmazlıklara uygulanan
hukuk kuralları ile kişiler arasında meydana gelen uyuşmazlıklara uygulanan
hukuk kurallarının birbirlerinden farklı olmaları zorunluluğunun anlaşılmış
bulunmasıdır ki idari yargının asıl doğuş sebebi de bu zorunluluk olmuştur.
Başka bir deyişle, kişinin idareye karşı korunması fikrinin gelişmesi sonucu
İDARİ YARGI SİSTEMİ doğmuştur. Tabi ki bu yargı sisteminde uygulanacak hukuk
kuralları da değişik ve farklı olacaktır.
İdarelerin denetlenmesi faaliyeti çeşitli
şekillerde ve değişik kuruluşlar tarafından yerine getirilir. İdare üzerindeki
denetim yolları genel olarak “idari denetim”, “siyasal denetim”, “kamuoyu
denetimi” ve “yargısal denetim” olarak görülür. Hukuk Devletin XE "Hukuk
Devleti" de, idarenin eylem ve işlemlerinin tarafsız ve bağımsız mahkemelerce
denetlenmesi bunların arasında en kuvvetli tedbir ve çare olarak karşımıza
çıkmaktadır.
Hukuk Devleti XE "Hukuk Devleti" ilkesine
2. maddesi ile bünyesinde yer veren 1982 Anayasası’nda, bu ilkenin inşası
yolunda 125. maddesinde idarenin her türlü eylem ve işlemlerine yargı yolunun
açık olduğu belirtilmiş, 155. maddesindeki Danıştay-İdari Yargı düzenlemesiyle
de adli yargı-idari yargı ayırımını benimsemiş ve idarenin yargısal denetiminin
idari rejimde içeriğini bulduğu ihtisas mahkemeleri ile yapılacağı
öngörülmüştür.
Çünkü, adli mahkemeler, idari
uyuşmazlıkların teknik olması ve kamusal hizmetlerin artması nedeniyle,
idarenin teknik inceliklerine inemezler.
Bu sebeple, adli yargı sisteminden ayrı bir idari yargı sistemin XE “İdari Yargı
Sistemi" in kabulü
gerekir.
Genel olarak, her yüksek mahkeme, alt düzey mahkemeleriyle
birlikte bir yargı sistemi oluşturmaktadır.
Hukuk Devleti XE "Hukuk Devleti" ilkesinin bir gereği olarak, idarenin
yargısal denetimi ile görevli mahkemeler idari yargı düzenini meydana
getirmektedir.
İdari Yargı düzeni içinde, kişiler ile idare arasında çıkan
ve İdare Hukuku ile Vergi Hukukunun uygulanmasından kaynaklanan uyuşmazlıkları
çözmekle görevli idare ve vergi mahkemeleri vardır. İdare Hukukunun, asker
kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin işlemlerin uygulanmasından
kaynaklanan uyuşmazlıklar Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde çözümlenir.
Hukuk Lûgatı ve Hukuk Terimleri Sözlüğü, davayı “Bir
kimsenin başka bir kimseden hakim önünde hakkını istemesi” olarak
tanımlamaktadır.
Hukuk Devleti, XE "Hukuk
Devleti" insan haklarına saygı gösteren, bu hakları koruyucu adaletli bir hukuk
düzeni kurup sürdürmekle kendisini yükümlü sayan, bütün etkinliklerde hukuka ve
Anayasaya uyan, işlem ve eylemleri bağımsız yargı denetimine bağlı olan devlet
demektir. Böyle bir düzenin kurulması, yasama, yürütme ve yargı alanına giren
tüm işlem ve eylemlerin hukuk kuralları içinde kalması, temel hak ve
özgürlüklerin, Anayasal güvenceye bağlanmasıyla olanaklıdır.
İdarenin yargısal yolla denetiminin en önemli, yaygın ve etkili aracı iptal
davalarıdır. İptal davaları, idare hukukunun doğuşundan ve oluşumundan sonra
oraya çıkan, idare hukukuna özgü dava türü olup, bu dava ile idari işlemlerin
hukuka uygun olup olmadığı incelenir. İptal davasının amacı hukuk düzenini
korumak, idarenin işlem ve eylemlerinde hukuka uygun davranmasının sağlamaktır.
İdari işlemin iptaline ilişkin yargı kararı, anonim ve objektif nitelik
taşıması nedeniyle “kesin hüküm” ün klasik anlamının dışında ve onu aşan
sonuçlar doğurmaktadır. Örneğin bir yönetmelik hükmünün iptali halinde, iptal
kararından sadece davacı değil, yönetmelik kapsamında olan herkes yararlanır.
İdari yargıda, “idari işlemler hakkında yetki, şekil,
sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarında dolayı
iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan davalar” biçiminde
tanımlanan iptal davaları, idarenin hukuka uygun davranmasının sağlayarak hukuk
devleti XE “Hukuk Devleti" ni gerçekleştiren önemli yollardandır.
İptal davaları ile idari
işlemlerin hukuk kurallarına uygunluğu incelenir. Aykırılığın saptanmasında
işlem ortadan kaldırılır. Böylece, idarenin hukuk kurallarına uygun şekilde
hareket etmesi sağlanarak hukuk düzeni korunur.
İptal davaları, kesin ve
yürütülmesi zorunlu nitelikteki idari işlemler hakkında açılabilir. Böyle bir
idari işlemin iptalinin istenebilmesi için davacının menfaatinin ihlal edilmiş
olması gerekir. Yargı kararlarında ve öğretide “menfaat” davacı ile iptalini
istediği idari işlem arasındaki bağı, ilgiyi anlatır. İdari işlem ile dava açan
kişi arasında meşru, güncel ve ciddi bir ilişki söz konusu ise davada menfaat
bağı bulunduğu kabul edilmektedir. Bunun dışında nesnel (subjektif) bir hakkın
ihlal edilmesi koşulu araştırılmaz.
İptal davalarında idari işlemin
hukuka aykırılığının saptanması durumunda iptal edilmesi söz konusu iken, tam
yargı davalarında idari işlem ve eylemin uygulanmasından ve yürütülmesinden
doğan zararların tazmini söz konusudur. Bu iki dava türündeki farklılık ve
gerçekleştirilmek istenilen amaç nedeniyledir ki, iptal davasında davacı
olabilmek için “menfaat ihlali” yeterli görülmüş iken; tam yargı davalarında
idari eylem ve işlemlerden dolayı davacının “hakkının da ihlal” edilmesi
gerekmektedir.